Editörün SeçtikleriEkolojiManşetTürkiye

2022 çevre almanağı: Siyanürden millet bahçelerine ekokırım manzarası

0
Fotoğraf: Mehmet Temel - Çambükü, Amasya - Kasım 2022

2022 nihayet geride kaldı. Türkiye kapsamında yapılan bir çevre almanağına bu cümlelerle başlamanın 2022 yılının hakkını vermek adına uygun olduğunu düşünüyoruz. Çünkü bu yıl Yeşil Gazete ekibi olarak takibini yaptığımız çevre kırımları ajandamızın büyük bir kısmını oluşturdu.

Kimi zaman bir nehre doğru siyanür patlak verdi, kimi zaman ormanlık alanlara millet bahçesi yapılacağı ilan edildi. 2022’yi yine de bir mücadele yılı olarak hatırlayabiliriz; her zorluğa rağmen mücadele edilen bir yıl. Peki bu yıl kamuoyunun sağlıklı bir çevrede yaşama hakkına ne kadar zeval geldi? Gelin birlikte bakalım.

Ekokırım suç mahali. Fotoğraf: Mehmet Temel

Ekokırım suç mahali. Fotoğraf: Mehmet Temel

İkizdere’de ekokırım: Sarsılan kökler

Çevre alanında 2022’de en çok gündem olan sorunlardan biri ülkenin kuzeyinde bulunuyor. Ekokırım örneklerinde ilk durağımız Karadeniz. Rize, İkizdere’de yapılan Cengiz Holding’in liman ve taş ocağı projesiydi. Cengiz Holding’in icraatleri aslında 2022’yi aşıyor ancak 2022’de İkizdere’de yapılan faaliyetler, icraatlerin boyutuna genel bir çerçeve oluşturuyor.

Cengiz Holding’in liman projesine hammadde temin edilmek için Rize’nin İkizdere ilçesinde taş ocağı faaliyetleri gerçekleştiriliyor. Şimdi izleyeceğiniz görüntüler bu faaliyetleri gözünüzde canlandırmanıza yardımcı olacak:

İkizdere’de Cengiz İnşaat’ın dinamitleri patlamaya devam ediyor

İkizdere, Cengiz İnşaat’ın yeşilinde açtığı taş ocağıyla duyulan, uzakta bir köy. Rize’ye bağlı İkizdere, en çok da ağaçlara sarılan kadınlarıyla hafızalara kazındı. İkizdere hala orada ve uzakta olan bir köy ve mücadeleye devam ediyor.

‣[Bir konu/k] İkizdere’nin kızından köyün mücadelesi: Bir milat olarak Cengiz İnşaat

Bilirkişi kök raporunda madenin ’bölgenin doğal görünümünü bozacağı, orman alanını tahrip edeceği, yöre halkı açısından yaşam alanları yönüyle kabul edilemez’ olduğu belirtilmişti.

Bölgede taş ocağının yapımı sürerken birçok olay yaşandı. Kimi zaman köylüler güvenlik güçleri nedeniyle kendi yaylalarına giremedi, kimi zaman ülkenin ücra bir köşesi olan İkizdere’de İkizderelilere GBT yapıldı.

Kaynak: Kemal Baş

Köylüler kimi zaman alanda nöbet tuttu, kimi zaman vadiye akın etti. İkizdere’deki Cengiz İnşaat tarafından yapımına devam edilen taş ocağı projesinde bugüne kadar projede çalışan vatandaşlardan bazıları iş makinelerini kullanırken gerçekleşen kazalar nedeniyle hayatını kaybetti, taş ocağı nedeniyle bugüne kadar bölgedeki yaban hayatı olumsuz etkilendi, bölgedeki ağaçlar zarar gördü. 

Dinamitli patlatmalarla kökleri derinden sarsılan köyde mücadele yıl boyunca sürse de Cengiz İnşaat faaliyetlerine devam etti. Yine de başta söylediğimiz gibi 2022 bir mücadele yılıydı ve yıl boyunca İkizdereliler mücadeleleri büyüyerek devam ettirdi.

Kara çalınan bir ormanın ekokırım nöbeti: İkizköy

İkizdere ne yazık ki şahsına münhasır gerçekler yaşamıyor, benzer olaylar ülkenin dört bir yanında hakim. Şimdi Karadeniz’den biraz güneye inelim. Çünkü orada bizi Muğla’nın İkizköy ilçesindeki dinamitli patlatmalarla evleri sarsılan vatandaşlar karşılıyor olacak, Akbelen Ormanı için yaz kış demeden nöbet tutan İkizköylüler…

Muğla’nın Milas ilçesine bağlı İkizköy’de Yeniköy ve Kemerköy Elektrik Üretim ve Ticaret A.Ş.’nin (YK Enerji) iki termik santrale kömür sağlamak için genişletmek istediği kömür madeni sahasına karşı, yurttaşlar Akbelen Ormanı’nda bir buçuk yıldır nöbette. YK Enerji’nin bölgeye gelmesiyle birlikte bölgede bir köy yok oldu: Işıkdere.

‣ [Bir konu/k] Kara çalınan bir ormanın mücadelesi: İkizköy’ün nöbeti 

İkizköylülerin hukuki mücadelesi de nöbetleri gibi yıl boyunca devam etti.

Akbelen Ormanı’nda 740 dönümlük ormanlık alanda kömür madeni işletmek için izin alan Yeniköy Kemerköy Elektrik Üretim ve Ticaret Anonim Şirketi (YK Enerji), tahsis kararının iptal edilmesi için Muğla 1’inci İdare Mahkemesi’ne açılan davanın sonucunu beklemeden 17 Temmuz 2021’de ağaçları kesmek istedi. Bölge halkı bunun üzerine ormana koştu ve kesimleri durdurdu, ormanın girişinde çadırlı nöbet başlattı.

İkizköylülerin nöbet alanına 10 Ağustos 2022 Pazartesi’yi 11 Ağustos 2022 Salı’ya bağlayan gece yarısı Jandarma baskını yapılması sonrası 11 İkizköylü, 250 kişilik jandarma ekibi tarafından darp edilerek özel mülk olan alanından zorla çıkarıldı. Darp edilen köylülere karşı ‘Jandarmaya direnmek’ suçundan dava açıldı. İkizköy’ün mücadelesi işte böyle kimi zaman darp edilerek kimi zaman yanı başlarında patlatılan dinamitlere karşı sürdürüldü.

Zeytinliklere karşı yönetmelik hamlesi

Bölgede zeytinliklerin olması bile şirketi durdurmadı ve Resmi Gazete‘de İkizköy’ün ikinci bilirkişi keşfinin olduğu gün zeytinlik alanlarda madencilik faaliyetlerinin önünü açan bir yönetmelik yayımlandı. Yönetmeliğe karşı onlarca dava açıldı ve zeytinler kazandı.

Yönetmelik olmadı, kanun teklifi hamlesi…

12 Aralık’ta Elektirik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, 33 milletvekilinin imzasıyla TBMM Başkanlığına sunuldu. Kanun teklifi madencilik faaliyetlerinin, zeytinlik alanlarda yapılmasının önünü açacak nitelikteydi. Ancak İkizköylüler buna da müsade etmedi. Soluğu teklifin görüşüleceği komisyon toplantısının yapılacağı TBMM’de aldı. Muğla’dan Ankara’ya koşan İkizköylüler bu kez de TBMM koridorlarında zaferlerini kutladı. Tekliften zeytinliklerle ilgili birinci madde çıkarıldı.

İkizköy‘de 500 günü aşkın bir süredir devam eden nöbet, kanun teklifinin kabul edilmemesi için düşülen Ankara yolları, TBMM koridorlarında alkışlanan iptal kararı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi‘ne taşınan Akbelen ormanı, ağaçlara kenetlenen kadınlar ve daha fazlası… Her sevincin arkasından İkizköylüler için bir hayal kırıklığı yaşandı. Ankara’da alkışlarla kutladıkları tekliften çıkarılan maddeden günler sonra İkizköy’ün kadınları yeniden teyakkuza geçti. İkizköylülerin rüyalarına giren ağaç kesimlerine ilişkin yeni duyumlar alan kadınlar yeniden ağaçların yanına koştu:

İkizköy’ün mücadelesi yıl boyunca sürdü ve zeytinlikler tehdit olmadan rahat bir nefes alana kadar sürmeye de devam edecek gibi görünüyor.

İliç: Siyanür saçılan topraklar

Şimdi Ege‘den biraz doğuya doğru gidelim… Erzincan, İliç bu yıl siyanür sızıntısı ile Türkiye gündemine oturdu. Aslında siyanür zaten ‘geliyorum’ demişti. Yeşil Gazete olarak bölgedeki tehlikeyi 21 Haziran’da siyanür sızıntısı yaşanmadan önce Şubat 2022’de haberleştirmiştik.

‣Erzincan halkı siyanür soluyor: Altın madenindeki en ufak dalgınlık felaketlere yol açabilir 

Erzincan’ın İliç ilçesine bağlı Çöpler Köyü’ndeki Çöpler Altın Madeni 2010’dan beri faaliyette. Maden işletmesinin atıkları çevreye yıllardır büyük zararlar veriyor. Madenin bölgeye getirdiği son çevre felaketi ise içerisindeki sıvıda siyanür olan boruların birisinin kırılması sonucu yaşandı. 21 Haziran’da madenin borularından biri kırıldı ve 20 ton civarında siyanür bulunan solüsyon borulardan çevreye yayıldı. İliç’teki maden tam da bu noktada gündeme girmeyi başarabildi. Oysa madenin hikayesi yıllar öncesine dayanıyor.Anagold bünyesindeki Alacer Gold ve AKP’ye yakın bir şirket olan Çalık Holding yaşamı zehirleyen madenin sahibi.

2020’de siyanürlü atık barajı çevresinde gerçekleşen toplu kuş ölümlerinden sahibi şirket sorumlu tutulmuştu. Tesiste artırımın olması halinde Fırat Nehri’ni öldüreceği söylenmiş, çevre aktivistleri tarafından tepki gösterilmişti.

Erzincan’daki siyanür kaosu tüm kamuoyunu bir araya getirdi. Sosyal medyadan şirketin maden faaliyetlerinin durdurulması yönünde binlerce paylaşım yapıldı. Şirketin faaliyetleri sonuç olarak durduruldu. Fakat bu durdurma kararı da oldukça fazla eleştirildi. Çünkü atılan adımlar İliç için hep geç oldu. İliç’te de hala hukuki mücadele devam ediyor. 

Biz de ekokırım yolculuğumuza İliç’ten sonra Şırnak’tan devam edelim. Şırnak bu yıl kesilen ağaçlarla gündeme oturdu.

Şırnak’ta ağaç kıyımı

Şırnak’ta 2022’yi de aşan boyutta bir ağaç kıyımı söz konusu. Ağaç kesimleri sosyal medyada paylaşılan videolarla kamuoyunun gündemine geldi. Hafızanızda hala kamyonlarla taşınan kesilmiş ağaç görüntüleri canlıdır ama hatırlamayanlar için görüntüleri paylaşalım:

Şırnak aynı zamanda orman yoksulu bir şehir. Şırnak Barosu başından itibaren olayın takipçisiydi. Kıyıma karşı kampanyalar başlatıldı, Şırnak Valiliğine başvurular gerçekleştirildi. Ağaçlar için yapılan eyleme Türkiye’nin çeşitli bölgelerinden insanlar akın etti. Tam da bu noktada Cudi Yürüyüşü’ne bir bakmamız gerekiyor.

‣Şırnak’ta neler oluyor?: ‘Orman kıyımında güvenlik bahane, asıl amaç rant ve bölgeyi madenciliğe açmak’

Cudi Yürüyüşü 17 Eylül’de Demokratik Toplum Kongresi (DTK), Özgür Kadın Hareketi (TJA), Demokratik Bölgeler Partisi (DBP), Halkların Demokratik Partisi (HDP) ve Mezopotamya Ekoloji Hareketi öncülüğünde yapıldı.

Yürüyüşte vatandaşlara Jandarma müdahalede bulundu, gazlar sıkıldı. Eylemden önce hem Hakkari hem de Şırnak Valilikleri 15 günlük gösteri ve yürüyüş yasağı getirdi. Giriş çıkışlar sınırlandırıldı. Manidar yasaklara rağmen vatandaşlar Cudi Yürüyüşü’nü gerçekleştirdi.

Yürüyüşte “Doğa hepimizin” denildi; “Hepimizin bunu koruması gerekiyor.”

Maden derdiyle Hakkari

Şırnak’ın hemen yanında bulunan Hakkari’ye doğru yola çıkacak olursak kentte bizi madenler karşılayacaktır. Hakkari maden açısından zengin ve bu da başına bela olmuş durumda. Çünkü maden ocakları denetimsiz, tespitsiz faaliyetleri, ekokırımı da beraberinde getiriyor. Özellikle gözlerden oldukça uzak olan ülkenin bir ucundaki bu kent için… 

Öte yandan bir diğer sorun da Cilo’da eriyen kara buzulları… Cilo’nun kalbinin nasıl erdiğini ise bizzat şahit olanlardan dinleyelim:

Öte yandan Hakkari‘nin Yüksekova ilçesinin su ihtiyacını karşılamak üzere 2019’da inşa edilen Dilimli Barajı’nın su seviyesi de kuraklık ve azalan yağışlar sebebiyle 25 ile 30 metre arasında düşmüş durumda. Azalan yağışlar denildiğinde akla öncelikle gelen tabi Van Gölü… Sıradaki ekokırım noktası da burası pek tabii.

Ülkenin su kaynakları can çekişirken…

Ülkenin su kaynakları 2022’de dip seviyeleri gördü.

Van Gölü derinlerinde bulunan araba lastiğinden pet şişeye her türlü plastikler, 2022’de yağışların azalması ve artan sıcaklar nedeniyle hızlı buharlaşması sebebiyle içindeki sakladıklarını dışarı vurmak zorunda kaldı.

Fotoğraf: AA

Gölde oluşumu binlerce yıl süren ve ‘su altı peribacaları’ olarak nitelendirilen dikitler gün yüzüne çıktı. Van Gölü’nde kuraklık uydu görüntülerine yansıdı, gölün sınırları değişti.

İnci kefallerine bir engel de kum ocaklarından

Kuraklığın, artan sıcakların, insan kaynaklı kirliliğin vurduğu tek su kaynağı elbette Van Gölü olmadı. Burdur Gölü’nde alı patlaması görüldü, Arin Gölü yok olmanın eşeğine geldi. İznik Gölü’ndeki bazilika kıyıyla birleşti. Akşehir ve Karataş Gölü meraya dönüştü. Barajlarda da su seviyeleri dibi gördü.

Salda’da millet bahçesi…

Salda’ya gelecek olursak… 2022’de Salda için tam koruma talepleri oldukça sık dile getirildi. Göle millet bahçesi yapılırken göl insan akınına uğradı.

Mart 2021’de Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı‘na bağlı Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü’nün yürüttüğü ‘Salda Gölü ziyaretçi taşıma kapasitesinin belirlenmesi’ çalışması sonuçlarına göre yılda 1.5 milyon olan ziyaretçi sayısının 570 bine düşürüleceği duyurulmuştu.

Bakanlık Salda Gölü’ndeki renk değişiminin ‘polenlerden kaynaklandığını’ iddia etmişti. Haziran 2021’de ise kanalizasyon atıklarının Salda Gölü’ne karıştığı iddiası üzerine bölgede inceleme yapan Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdür Yardımcısı, atık karışmasının mümkün olmadığını, gölü ineklerin kirlettiğini öne sürmüştü. 

Salda’ya yapılanlar 2022’de de devam etti. Mayıs 2022’de “Millet Bahçesi” olarak duyurulan alanın işletmesi, Subartu isimli özel şirkete verildiği ortaya çıktı. “Millet Bahçesi”nin yapıldığı alana ücreti karşılığında girildiği ve kişi başı giriş ücretinin 10 TL olduğu görüldü. Girişe, turnike ve bariyerler konuldu.

Salda Gölü ve çevresinde bulunan 61 familyaya ait 301 sucul ve karasal bitki türü de yapılanlardan nasibini aldı. Göl için tam koruma talepleri ise devam ediyor…

Öte yandan Türkiye’de biyolojik çeşitliliğin (insan habitatı dahil) yüzde 90’ına yakınını barındıran 305 önemli doğa alanıdan 185’i HES ve barajların tehditi altında. Bu alanlar geri dönüştürülemez şekilde yok olma tehlikesiyle karşı karşıya.

Kentleşmenin kıyısındaki nehirler 
Ergene - Fotoğraf: Mehmet Temel

Ergene – Fotoğraf: Mehmet Temel

Türkiye’nin bir yıl evvel gündemine oturan müsilaj da bu yıl elbette yeniden Türkiye’nin su kaynaklarını ziyaret etti. Kimi zaman Çanakkale’de kimi zaman da İstanbul’da müsilaja şahit olundu.

Deniz salyası olarak da bilinen müsilaj Mart 2021’de Marmara ve Ege Denizi‘nde ortaya çıkmış insan faaliyetlerinin etkisi denize müsilaj olarak yansımıştı. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından Çanakkale, Balıkesir, Bursa, Yalova, Kocaeli, İstanbul ve Tekirdağ’da temizleme çalışmaları başlatılmıştı. Ancak müsilaj bu yıl da ülkeyi terk etmedi…

Milletin istemediği millet bahçeleri…

Ülkenin en önemli ve Mars’a ışık tutacağı söylenen Salda Gölü‘nde dahi millet bahçesi yapılaşması sürerken bu yıl da iktidar millet bahçesi yapılaşmalarında hız kesmedi. AKP’nin bir sembolü haline gelen millet bahçeleri çoğunlukla milletin ormanlara yapıldığı için istemediği yapılaşma türleri oldu.

Millet bahçeleri genellikle hali hazırda ormanlık arazilerin içerisine inşa edilmeleri, ağaç kesimleri ve yapılaşmaya neden olmaları gibi nedenlerle  kamuoyundan tepki topluyor.

Türkiye’de artık neredeyse her an her yerde size sürpriz yapacak şekilde karşısınıza çıkacak bir millet bahçesi bulabilirsiniz. Bu yıl özellikle araştırdığımız, üzerinde haberler kaleme aldığımız Üsküdar‘daki millet bahçesi çalışması, Türkiye genelindeki millet bahçelerine ışık tutacak cinsten.

  1. Üsküdar’da ormana millet bahçesi: TOKİ ihalesi yine hastanelerin, havalimanlarının şirketine
  2. ‣Üsküdar’da sır gibi millet bahçesi: Kimsenin haberi yok…
  3. ‣Üsküdar’da ormana millet bahçesi: TOKİ ihalesi yine hastanelerin, havalimanlarının şirketine

Üsküdar’daki millet bahçesi yapımına başlanmasının ardından geçen bir ayda bölge sakinleri tarafından asla bilinmeyen bir projeydi. Çünkü kapısına bir tabela dahi asılmaya gerek görülmemişti. Çalışmanın bir ayı tamamlanırken bölgeye gidip konuştuğumuz proje yöneticilerinin gösterdiği tabela daha paketinden çıkartılmamış, toprak alan içerisinde öyle boylu boyunca uzanıyordu.

Proje ormana yapılıyordu, aynı Aydos‘ta olduğu gibi… Ağaç kesimleri olmadığına ve bir ağacı dahi kesmeyeceklerine dair konuşan ve iyi bir nüfuza sahip olduğunu söyleyen proje yöneticisi de Türkiye’de iktidar tarafından yürütülen projelerdekiyle oldukça benzer.

Üstlenici şirkete daha önce verilen hastane ve havalimanları gibi ihaleler de sanırım aklınıza birtakım diğer büyük balıkları getirecektir… Proje tam gaz devam ediyor. Aydos’ta da aynı şekilde ormana yapılan millet bahçesine tam gaz devam.

[Belgesel] Orman, millet bahçesi olunca: Aydos’un hüzünlü ağaçları, Aydostların çabasıyla kurtulabilecek mi?

Aydos Ormanı’nda da TOKİ’ye ihale edilen alanda yapılması planlanan Millet Bahçesi‘ne tepkiler sürüyor ancak ormanda ekokırım yine de devam ediyor. Ormanda kreş, macera parkı, kıraathane gibi yapılar için çalışmalar yapılıyor. Aydoslular -nam-ı diğer Aydostlar- yani millet,  ormana millet bahçesi yapılmasını istemiyor ve mücadeleleri devam ediyor. İktidar da ülke çapında 409 adet millet bahçesinin yapımına devam ediyor.

Orman ve ötesi…

Tam da bu noktada millet bahçelerinin yapıldığı ormanlara, ülkenin orman varlığı ve yönetimi açısından bir göz atalım. 2022’de Türkiye’nin orman varlığı ve yönetimine ilişkin oldukça önemli bir rapor yayımlandı. Rapor Orman Genel Müdürlüğü‘nün işleyişine ışık tutar nitelikte.

[Bir konu/k] OGM’nin orman kumarı: Yangın sayısına göre kazanacak ya da kaybedecekler

Orman Genel Müdürlüğü 31 Temmuz’da 2022 Yılı Kurumsal Mali Durum ve Beklentiler Raporu’nu yayımladı. Raporda geçmiş altı aya dair uygulamalar ve harcamaların yanı sıra gelecek altı ay için de hedeflere yer verildi.

İşte o veriler:

  • OGM’ye tahsis edilen 6 milyar 220 milyon TL.
  • Haziran sonu itibarıyla 2,4 milyar TL harcama yapılıyor.
  • Uçak alımı (400 milyon TL) ve helikopter alımı (4 adet için 2 milyar TL) yapılmıyor.
  • Bin 250 adet fotokapandan da bir adet dahi satın alınmıyor.
  • Dört adet drone, bin 500 adet Yangın Cell sistemi de asla alınmayanlar arasında.
  • Planlanan tutarla 95 adet alınması planlanan arazöz de yalnızca 48 adet alınıyor.
  • Kar amacı gütmeyen kuruluşlara 5 milyon lira transfer ediliyor.
  • Ağaçlandırma için 388 bin TL öngörülmesine rağmen 150 bin TL harcama yapılıyor. Bunun üçte biri endüstriyel ağaçlandırmada kullanılmış.
  • Orman Koruma ve Yangınla Mücadele projesi için ise 107 milyon liralık ödenekten ilk altı ayda 7 milyon TL kullanılmış.

OGM’nin raporunda ayrıca endüstriyel ağaçlandırmaya dair hedeflere yer veriliyor:

  • Endüstriyel ağaçlandırmaya uygunluğu tespit edilen toplam 330 bin hektarlık potansiyel alanda uygulama oranı yüzde 9’dan yüzde 100’e çıkarılacaktır.
  • Orman varlığı, ülke toplam alanının yüzde 30’una çıkarılacaktır.

İlk altı ayda ise ağaçlandırma için 388 bin TL öngörülmesine rağmen 150 bin TL harcama yapılıyor. Bunun üçte biri endüstriyel ağaçlandırmada kullanılmış durumda.

Kaynak: Türkiye Ormancılığı 2022: Türkiye’de Ormansızlaşma ve Orman Bozulması

Türkiye Ormancılığı 2022: Türkiye’de Ormansızlaşma ve Orman Bozulması kitabında konuya ilişkin olarak şu bilgilere yer veriliyor;

  • 2013’ten sonra başlatılan endüstriyel ağaçlandırma çalışmaları, bu yıldan sonra ağaçlandırma miktarlarına dahil oluyor. Yapılan ağaçlandırmalar mevcuttaki doğal ormanların tıraşlanması sonucu açılan orman alanlarında yapılıyor.
  • 2021’de de 24 bin hektara ulaşan endüstriyel ağaçlandırma miktarı, o yıl 35.371 bin hektar olarak gerçekleşen toplam ağaçlandırmaların büyük bir kısmını oluşturuyor.
  • Endüstriyel ağaçlandırmadan geriye devlet tarafından yapılan sadece 11.313 hektarlık bir ağaçlandırma kalıyor. Bu da yıllık ağaçlandırma miktarları içinde oldukça küçük bir miktara işaret ediyor.

Türkiye’nin maden belası

Bu yıl ağaçları en çok tehdit eden madencilik faaliyetleri oldu. İktidar tarafından öyle çok alana maden için ruhsat verildi ki kanunen yasak olmasına rağmen zeytinlik alanlara dahi madencilik faaliyetleri için izin verme girişimlerine imza atıldı.

Öncelikle rakamın boyutunu ortaya koyabilmek adına yıl ortasında yayınlanan sanayi verilerine değinelim.

TÜİK sanayi verilerini, Soma‘daki maden faciasının sekizinci yıl dönümünde, Bartın‘daki maden faciasının öncesinde, 13 Mayıs’ta paylaştı. Verilere göre; madencilik ve taşocakçılığı sektörü endeksi bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 2,9 arttı. MAPEG‘in verilerine göre 2022 başı itibarıyla kayıtlı yaklaşık 15 bin maden işletmesinde denetlenen saha sayısı sekiz bin 129’da kaldı. 

Türkiye genelinde 4 Nisan itibariyle işletme izni olan ruhsatlı maden sayısı toplamda (1. B, 2. A, B ve C, 3., 4. ve 5, grup) 7 bin 487.

Yıllara göre ruhsat müracaatları sayısı. Kaynak: MAPEG

Türkiye’de doğa savunucularının en çok muzdarip olduğu konulardan biri madencilik ve taşocakçılığı. Söz konusu ocakların doğa tahribatı neredeyse her gün medyada yer alıyor, vatandaşların kendi topraklarından uzaklaştırılmasına, biyoçeşitlilikte meydana gelen zararlara sebep oluyor. Türkiye’de madenlerle ekokırıma devam ediliyor.

Balıkesir madencilik projelerinin sahasına dönüştü

Maden ocaklarına karşı doğayı savunmak için Kazdağları’ndan İliç’e kadar her bir noktada mücadele veriliyor. Bu yıl bu mücadele kapsamında yüzlerce dava açıldı.

Ekokırım başucu kitabı olarak ÇED’ler

Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Yönetmeliği ve raporları artık vatandaşlar için başucu kitabı gibi bir seviyede. 2022’de ÇED Yönetmeliği güncellendi ve birtakım değişiklikler yapıldı.

ÇED Yönetmeliğinin güncellenmesi ‘yeşil kalkınma hedefi’ ifadeleriyle duyuruldu. Ancak güncellenen ÇED Yönetmeliği’nde yer alan bazı noktalar “yeşil” ve/veya “sürdürülebilir” kavramlarından oldukça uzak kaldı.

Öte yandan bu yıl Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığınca yüzlerce ÇED kararı alındı: ‘Gerekli değil’ler, ‘Muafiyet’ler, ‘Olumlu’lular birbirini izledi. Ama iyi haberler de var. Çevre aktivistleri bu ÇED’lerin peşine düştü. Yüzlerce sayfalık raporları okudu, itiraz etti, adliye koridorlarında bekledi, kendi ceplerinden bilirkişi keşif ücretlerini topladı, ÇED iptal davaları açtı.

OSB’lere karşı toplu mücadele

İyi haberlerin yanında birçok projenin ekokırımına karşı da mücadele devam ediyor.

Amasya, Çambükü bunlardan biri ve son zamanlarda köylülerin ısrarlı mücadeleleriyle gündeme gelmeye devam ediyor. Köylülere onlarca yıl önce tahsis edilen alanlarda tarım ve hayvancılık yapılırken birden Organize Sanayi Bölgesi (OSB) yapılması isteniyor. Köylülerin ceviz ağaçları, bamyaları OSB karşısında ezilip geçilmiş durumda.

Çambükü, Kasım, 2022- Fotoğraf: Mehmet Temel - ekokırım

Çambükü, Kasım, 2022- Fotoğraf: Mehmet Temel

Yargı sürecinin devam ettiği OSB için keşif yapılmasını beklemeden iş makinelerinin tekrar gelmesine karşı Çambükülüler de tekrar direnişe geçti.

Marmara OSB: Toprak mı yoksa plastik mi daha ağır basar

OSB’lerin tarım arazilerine yapılıyor olması Bandırma‘dan Çambükü‘ne kadar birçok vatandaşın karşı çıktığı bir işlem. Bu konuda yıl boyunca konuştuğumuz her köylü ülkesinin gelişmesine karşı olmadığını, gıda krizi varken neden tarım arazilerine OSB yapıldığını sorgulayarak konuşuyor.

Nükleer inadı

Türkiye iktidarı için ağır basan bir diğer ekokırım müsebbiplerinden bir diğeri de nükleer santraller. Nükleer güç santrallerine karşı platformlar, iklim aktivistleri ve çoğu sivil toplum kuruluşu nükleer santrale karşı ortak bir duruş sergilemesine rağmen Türkiye iktidarının nükleer santralleri destekleme arzusu sonlanmış değil.

Özellikle Akkuyu Nükleer Güç Santrali 2022’de değişen müteahhitleri, üstlenici firmaların fesih hamleleriyle gündemde oldukça yer buldu.

Putin ve Erdoğan’ın Astana’daki görüşmesinden çıkan başlıklar özellikle dikkat çekiciydi. Görüşmede Rusya’nın yüzde 99’una sahip olduğu Akkuyu ve Sinop nükleer güç santrali projeleri gündemdeydi. Bu görüşmenin ardından IC İçtaş, yeniden projeye döndü. Fesihten önce ise santral inşaatında çalışan işçiler işten çıkarılacaklarının gündeme geldiğini aktarmış durumlarının ne olacağının bilinmediğini belirtmişti.

İnşaat bugüne kadar birçok kazaya da sahne oldu. İktidar yenilenebilir enerji yerine nükleer santrallerde ısrarcı olmaya bu yıl da devam etti.

Ülke çapında iklim kervanları

Bu yıl çevre gündemine damga vuran bir diğer olay ise ülke çapında yapılan kervanlardı. Halkların İklim Anlaşması Ağı’nın 2 Nisan’da başlattığı uluslararası kervanlar, İklim Adaleti Koalisyonu tarafından birçok şehirde ekokırıma dikkat çekmek ve bölgede mücadele edenlere destek mesajı vermek adına aylar boyunca gerçekleştirildi.

Erzincan, İliç'te siyanür borusunun patlayarak solüsyonun çevreye yayıldığı Çöpler Altın Madeni ve hemen gerisinde bulunan Fırat Nehri önünde Koalisyon üyeleri ve bölgedeki çevre aktivistleri eylemde- Fotoğraf: Mehmet Temel

Erzincan, İliç’te siyanür borusunun patlayarak solüsyonun çevreye yayıldığı Çöpler Altın Madeni ve hemen gerisinde bulunan Fırat Nehri önünde Koalisyon üyeleri ve bölgedeki çevre aktivistleri eylemde- Fotoğraf: Mehmet Temel

İklim Adaleti Koalisyonu kervanlarla fosil yakıtlar, maden ocakları, milyon tonluk karbondioksit salımları, iklim göçleri, nükleer santraller, tarım alanına yapılmış OSB’ler, köyleri yok eden kömürlü termik santraller gibi sorunların kaynağına giderek her bir kirleticiye ‘İklim değil, sistemi değiştir’ dedi.

Koalisyon, Afşin'de- Fotoğraf: Mehmet Temel

Kangal Afşin Elbistan Kervanı- Fotoğraf: Mehmet Temel

Ülkede kimi zaman İngiltere gibi farklı ülkelerden gelen plastik çöpler yakıldı, kimi zaman hayvanlar birer av haline getirildi, işkenceler çekti. Hemen her gün maden ocakları uğruna ağaçlar heba edilirken, OSB’ler uğruna tarım yok sayıldı. Bartın’da denetim uyarılarına rağmen işçiler madende hayatını kaybederken yenileri için ruhsatlar verildi.

İktidarın millet bahçesi, kömürlü termik santral, nükleer santral, OSB ve daha listesi oldukça uzatılabilecek ekokırıma sebebiyet veren arzu ve ısrarları da devam etti.

Öte yandan her bir noktada ekokırıma karşı mücadele verildi. Çalıştaylar, konferanslar, kamplar yapıldı, eylemler gerçekleştirildi, nöbetler tutuldu, halk yerlerde sürüklenmesine, güvenlik güçlerinden şiddet görmesine rağmen topraklarını, ağaçlarını, suyunu her şeye rağmen savundu.

Ancak Türkiye bu yıl gerek peşine düşülen ÇED kararlarının iptaliyle, gerek yerele destek için farklı şehirlerden elinde ne varsa ortaya koyulup desteğe gidilen yolculuklarıyla ekoloji mücadelesi anlamında önemli kazanımlar sağladı.

Son olarak Yeşil Gazete olarak 2022’yi kazanım ve kayıplarıyla geride bırakırken 2023 için yeşil bir dünya diliyor ve talep ediyoruz.

 

 

 

You may also like

Comments

Comments are closed.