Trakya Platformu, bölgede kurulması planlanan nükleer santral ile Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın Trakya Bölge Çevre Düzeni Planlaması çalışmalarını masaya yatırdı.
Istrancalar’ın Türkiye’nin nefes borusu ve içme suyu kaynağı olduğunu; dünyanın sayılı, Asya ve Avrupa’nın da en büyük subasar longoz ormanlarının bölgede bulunduğunu hatırlatan aktivistler, toplumun genelini ilgilendiren, gelecek kuşakları riske sokan, canlılara, yaşam alanlarına, çevreye ve doğaya zarar veren her türlü yıkım projesine karşı mücadelelerinin süreceğini belirtti.
Platform’dan yapılan açıklamada, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanının, Trakya’da yapımı planlanan nükleer enerji santraline yönelik Çin ile görüşmeler yürüttüklerini belirtilerek “Hükümetler arası anlaşmayı birkaç ay içinde sonuçlandırmak için çalışıyoruz” demeci, felaket çanlarının Trakya için çaldığını göstermektedir” denildi.
Platform bileşenlerinin toplantısında, longoz ormanları ve Istrancalar’ın birçok bitki ve canlının yaşam alanı olup, endemik türlere sahip olduğuna, bölgenin tarım arazileri, deniz, orman ve su olarak çok önemli ve özel bir noktada bulunduğuna dikkat çekildi; “Trakya’ya yıkım getiren yatırımlar, sağlık, hava, su, orman, deniz ve tarım açısından büyük tehlikeler yaratmaktadır. Bu tehlikeyi bertaraf etmek vatan, insanlık savunmasıdır” denildi.
Toplantı sonrası yapılan açıklamada şunlar dile getirildi:
“Çernobil Nükleer Santral faciasından ve Fukukişima felaketinin yarattığı yıkımdan ders almamak, bilime karşı çıkmaktır.
Trakya bölgesinde nükleer santral yapılmasına karşı çıkmak, henüz dünyada hiçbir ülkenin risklerini sıfırlayamadığı bu endüstriye izin vermemek başta olmak üzere her türlü bilimsel, toplumsal vs. etkinlikler yürütmek üzere bölgemizde bir Nükleer Santral Karşıtı Platform kurulmasına karar verilmiştir. Beklenen büyük İstanbul depremi kapıda iken ve tarihte İstanbul depremleri yüzünden büyük yıkımlar yaşamış Trakya’ya kurulmaya çalışılan nükleer santralin oluşturacağı riskler akılda tutulmalıdır.
Kurulum maliyeti on milyarlarca doları bulan ve her aşamasında tamamen dışa bağımlı olduğumuz yeni bir nükleer santralin halkımıza ve bölgemize getireceği çok büyük, fazladan riskler göz ardı edilemez.
Karar vericilerin ekolojik açıdan sakıncalı projelere, şeffaf ve demokratik yönetim ilkelerini bir tarafa bırakarak sermayeci anlayışa taviz ve onay vermelerini kabul etmiyoruz.”
‘Uzmanların ve bölge yaşayanlarının görüş ve talepleri dikkate alınmalı’
Trakya Kalkınma Ajansı ev sahipliğinde 1/100.000 ölçekli Trakya Alt Bölgesi Ergene Havzası Revizyon Çevre Düzeni Planı‘nda revizyon çalışmaları sonucunda oluşturulan çalışma raporunu uzlaşı olmadan, bölgede yaşayanların, sivil toplum, meslek ve çevre örgütlerinin görüş ve önerileri alınmadan hazırlandığını belirten Platform, halkın oylarıyla seçilmiş yetkilileri Trakya’nın talan edilmesine ve yıkım getiren projelere karşı göreve davet etti:
“Siyasi iktidarın bakanlık ve Kalkınma Ajansı ile ortaklaşa, yargı kararlarını dikkate almadan, planlama toplantılarına halkın temsilcilerini sokmadan yapılmakta olan Trakya Bölge Planlamasına itirazımız var. Başta Ergene Nehrinin adeta bölge sanayisinin kanalizasyonuna dönüşmesi, kadmiyum, kurşun gibi en zehirli kimyasal toksik maddeler ile bölgedeki su, gıda, hayvan, insan sağlığı güvenliğini tehdit sorunlarının yargı kararlarına rağmen bertaraf edilmemesi olmak üzere; şeffaf ve adil yönetim ilkelerine uyulmayarak yeni bölgesel ve kentsel planların yapılmasına karşı itirazlarımızı yapacağız.
Meriç Nehri suyu ve tüm ekosistemi ile başta tüm Trakya bölgesi ve Türkiye olmak üzere gıda egemenliği ve güvenliği açısından yaşamsaldır. Trakya Platformu Meriç’in suyunun tarım açısından önemini vurgular ve kuraklıkla birlikte oluşabilecek bir tarımsal üretim krizini önlemek için Trakya’nın tarımsal sulama projelerinin ivedilikle tamamlanmasını siyasi iktidardan talep eder.
Ergene Derin Deniz Deşarjı projesinin akılcı olmadığını, sanayi ve kentsel kirliliği Marmara Denizi’ne taşımak olduğunu yıllar önce söylemiştik. Bugün sanayinin atıkları Marmara Denizi’ne fütursuzca basılıyorsa müsilaj oluşumunun sebebi, Marmara Denizi’ni katledenler açıkça bellidir. Sanayi tesislerinin tümünün ileri kimyasal arıtma tesislerini kurmasını ve çalıştırmasını sağlamak, hiçbir atığın arıtılmış dahi olsa denize ve nehre bırakılmamasını sağlamak Bakanlığın başlıca görevidir.”
Madencilik faaliyetlerinin de kamu idaresinin bilime ve hukuka aykırı kararları ve hatalı planlamalar sonucunda Trakya’nın orman ve su varlıklarını yok ettiğini kaydeden Platform, “Plansız-arıtmasız çalışan sanayi tesisleri, yeraltı sularımızı kendi ticari üretimleri için yok ederken, atıklarını Ergene nehri ve havzasına bırakarak bölgemizde canlı yaşamı, sağlık, tarım, yeraltı ve yer üstü suları da yok etmektedir. Ergene havzasındaki kirletmeyi engellemeyen ve Trakya’ya kasteden projelere dur demeyen planlama çalışmasının halkımıza ve bölgemize hiçbir yararı yoktur” dedi.