ManşetDoğa MücadelesiEditörün SeçtikleriEkoloji

Erzincan halkı siyanür soluyor: Altın madenindeki en ufak dalgınlık felaketlere yol açabilir

0

Erzincan’ın İliç ilçesine bağlı Çöpler Köyü’ndeki Çöpler Altın Madeni 2010’dan beri faaliyette. Maden işletmesinin atıkları çevreye yıllardır büyük zararlar veriyor. Dolayısıyla vatandaşlar ve ekosistem için büyük çevre ve sağlık sorunları silsilesine neden oluyor.

Konu birçok kez gündeme getirilmesine rağmen herhangi bir gelişme de yaşanmış değil. Anagold bünyesindeki Alacer Gold ve AKP’ye yakın bir şirket olan Çalık Holding yaşamı zehirleyen madenin sahibi. Konuyla ilgili olarak doğa mücadelecileri yıllardır seslerini duyurmaya çalışıyor, hukuki yollara başvurarak ekosistemde gerçekleştirilen yıkımların önüne geçmenin yollarını arıyor.

‘Emekliliğini yakarız’

Konunun yıllardır takipçisi olanve maden sahasının yakınlarındaki bölgede yaşayan Sedat Cezayirlioğlu, şirketin altın madeni için birden çok Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) raporu çıkarıldığını, Erzincan Belediyesi dahil bölgede sorumlu kamu kuruluşlarının siyanür üretilen madene şirketin CEO’sundan daha özenle yaklaştığını, şirketin bölgede yaşayan vatandaşlara ‘sus payı’ olarak milyonlarca lira verdiğini, kendisine sırf mücadele ettiği için “Emekliliğini yakarız” diye tehditler yağdırıldığını anlatıyor.

Gelecek nesilleri tehlikeye atan söz konusu madene karşı yedi yıldır mücadele veren Cezayirlioğlu’nun anlattıkları bunlarla sınırlı değil. Sedat Cezayirlioğlu, “Siyasi iktidar ülkeyi satıyor. Muhalefetin tamamı da mücadele ediyormuş gibi yapıyor. İcraat yok” diyerek mücadelede yalnız bırakıldıklarını söylüyor.

Maddelerde solunum yoluna, sudaki organizmalara, cilt ve göze zararlı etkiler var

2001’de sondaj çalışmalarına başlanan maden işletmesinde 2010’da siyanürle altın üretimine geçildi. 2019’da sodyum siyanür 11 bin tona, sülfürik asit üretimi 122 bin tona çıkarıldı. 2021’de yayınlanan raporda ise 18 adet tehlikeli maddeye yer verildi. Bunlar arasında solunum yollarına, sudaki organizmalara, ciddi yanıklara, aşındırıcı etkilere, cilt ve gözde aşırı tahrişlere neden olan sodyum siyanür, nitrik asit, bakır sülfat, sodyum hidrosülfit gibi tehlikeli maddeler de bulunuyor.

Tesiste siyanürle üretimin 2019’a kadar devam ettiğine değinen Cezayirlioğlu, şirketin 2019’a kadar bir milyar 250 milyon dolarlık yeni yatırım yaptığını belirtiyor.

Altın madeni için bölgedeki 197 futbol sahası büyüklüğündeki atık barajını 640 futbol sahası büyüklüğünde bir alana yayacaklarını söyleyen Sedat Cezayirlioğlu, “2019’da da siyanüre ek olarak sülfürik asit üretimine başladılar. İkinci kapasite artırımı için ÇED raporu aldılar. Barajın içinde 40 tehlikeli madde var. Aktif fay hattı üzerine kurulu. Fırat Nehri’ne yakınlığı 350 metre. Derinköy’e yakınlığı 180 metre. İki bin nüfuslu ilçemiz on bin nüfusa çıktı; buraya yakınlığı da 650 metre. Atık barajının derinliği bin 280 metre. ÇED raporunda 38 adet kimyasal var. 23 tanesinin karşısında kanserojen yazıyor” diyor.

Cezayirlioğlu 25 yılda dolacağı belirtilen atık barajının iki yılda dolması üzerine sıvı atıkları buharlaştırma yoluna gittiklerini belirtti. Bu işlemin beş ay önce söz konusu buharlaştırıcıların, evaprotörlerin kullanılmaya başladığını belirten Cezayirlioğlu bu şekilde atmosfere zehir saçtıklarını söylüyor.

‘Şirket için mahkeme kuruldu’

Anagold’un 2014’te siyanürle birlikte sülfürik asit üretimi için de izin aldığını ancak bundan kimsenin haberi olmadığını ve söz konusu üretimden 2016’da haberdar olduklarını söyleyen Cezayirlioğlu, evlerine 180 metre yakınlıktaki atık barajının inşaatına başlandığında öğrendiklerini, ardından konuyla ilgili 2017’da dava açtıklarını ifade ediyor. Sedat Cezayirlioğlu bu dava sürecini ise şöyle aktarıyor:

“Atık barajının yeri bizim köye aitti ve ormandı. İki arkadaşımla birlikte Erzincan’da o zaman İdare Mahkemesi olmadığı için Erzurum Bölge İdare Mahkemesi’nde dava açtık. Mahkeme keşif ve bilirkişi yapılması yönünde karar verdi. Keşif için ödemeyi yaptık. Keşfe gelinmeden davayı onların lehine sonuçlandırdılar. Apar topar Erzincan Bölge İdare Mahkemesi’ni kurdular. Erzincan’ın İdare Mahkemesi kurulunca Erzurum İdare Mahkemesi davayı Erzincan’a gönderdi. Dosya buraya geldikten sonra davanın reddine karar verildi.”

‘Köye madene karşı çıkmasınlar diye milyonlarca lira bağış’

TCDD‘de makinist olarak çalıştığını söyleyen Cezayirlioğlu, şirkete karşı mücadele ettiği için işinden de olduğunu söylüyor ve ekliyor:

“Makinistler normalde iyi bir maaş aldıkları için 65 yaşına kadar emekli olmazlar. Beni emekliliğimi yakmakla tehdit ettiler.”

Cezayirlioğlu’nun anlattıkları bunlarla da sınırlı değil. Şirketin yasal izinlerin alınmasına rağmen bölgeden herhangi bir muhalif adımın atılmaması ve Çöpler Altın Madeni’ndeki herhangi bir faaliyete karşı çıkmamaları için köylülere karşılıksız para dağıttığını söyleyen Sedat Cezayirlioğlu, olayı şöyle anlatıyor:

“2019’daki ikinci kapasite artırımı için toplantıyı Ocak 2020’de yaptılar. 23 Ocak’ta ÇED toplantısı yapacaklarını söylediler. Kemaliye ilçesinde 300 kişiyle toplantıyı yaptırmadık. Toplantı boyunca İstiklal Marşı okuyarak protesto ettik. Yapılmamış toplantıyı, yapılmış olarak raporladılar. Aynı gece meclisten burası için kanun çıktı. O süreçte köye 12 milyon lira para dağıttılar. Bu söylemime itibarları sarsıldığı gerekçesiyle dava açtılar. Bu davada köye 2012-2020 tarihlerinde 12 milyon lira değil, 130 milyon lira bağış yaptıklarını söylediler. Köylülerin çocuklarını 13-14 bin lira maaşla işe alıp sözleşme imzalattı. Herkes buna razı geldi.”

‘İktidar ülkeyi satıyor’

Madenin ömrü (2019-2044) boyunca devlete ödenecek paranın 198 milyon dolar olduğunu belirten Cezayirlioğlu, “AKP de bundan yüzde 40 vergi teşvik indirimi yaptı” diyor. Birçok muhalif parti temsilciyle de konuştuğunu söyleyen Sedat Cezayirlioğlu, görüşmelerine ilişkin değerlendirmelerini aktarıyor:

Siyasi iktidar ülkeyi satıyor. Muhalefetin tamamı da mücadele ediyormuş gibi yapıyor. İcraat yok. İYİ Parti ve CHP’den isimlerle konuştum. Hiçbir şey yapılmadı.”

Cevher çıkarımında artırıma gidildi

Çöpler Kompleks Madeni için ilk ÇED çalışmaları 2007-2008 tarihlerinde yürütülmüş ve hazırlanan ÇED raporuna, 16 Nisan 2008 tarihinde “ÇED Olumlu” kararı verilmişti.

Maden için 2008’de verilen ÇED Raporu kapsamında 18 yıl sürdürülmesi planlanan faaliyetlerde 100 milyon ton kaya (pasa) ve 52 milyon ton cevher çıkarılacağı belirtiliyordu. Ancak rakamlar zaman içerisinde arttı. 2014’teki ÇED raporunda pasa 173 milyon tona çıkarıldı. 2021’de ise rakamlar dört kata kadar arttı; pasa 420 milyon tona, cevher 85,3 milyon tona çıkarıldı.

‘Siyanür liçleme kesinlikle yasaklanmalı’

Sedat Cezayirlioğlu madene verilen ÇED raporunu Türk Tabipler Birliği (TTB), Türk Toraks Derneği ve İstanbul Teknik Üniversitesi’nden bilim insanlarına değerlendirmelerini almak adına sunduğunu belirtti.

TTB’den 25 Mayıs 2021’de konuya ilişkin paylaşılan görüşte “Siyanürlü madencilik faaliyeti dört ana aşamadan oluşur: Arama, sıyırma ve patlatma, öğütme ve siyanürleme, atıkların depolanması. Madenciliğin tüm bu aşamaları doğa ve insan sağlığı için farklı tehditler içerir. Biyolojik çeşitlilik, tatlı su varlığı ve insan sağlığını tehdit edecek derecede toksik bir kimyasal olan ‘siyanürlü liçleme kesinlikle yasaklanmalıdır” ifadelerine yer verildi.

Türk Toraks Derneği tarafından 24 Temmuz 2017’de bildirilen görüşte ise tesiste kullanılacak maddelerin hemen hepsinin insan sağlığı ve ekolojik yaşam açısından riskli olduğunun altı çizildi. Türk Toraks Derneği tarafından verilen görüşte “Bazıları (örneğin kuvars içeren kum) sadece çalışan sağlığı açısından risk oluşturmakta iken (silik, silikozise yol açmaktadır, kanserojen olduğu bilinmektedir); çoğu madde başta çalışan sağlığı olmak üzere, çevredeki insanlar, ekolojik yaşam üzerinde olumsuz etki potansiyeline sahiptirler” denildi.

‘Felaketin ne boyutlara ulaşacağını öngörmek mümkün değil’

İşletmenin çalışma süresince hiçbir risk olmayacağı varsayımında bulunması durumunda dahi maden işletmeciliği sona erdikten sonra bu atıkların ortadan kaldırılamadıkları için mevcut tehlikenin varlığını ilelebet süreceği söylenen görüşte, “Bölgenin Fırat Nehri‘ne yakınlığı göz önüne alındığında olası bir sızıntı, yıkım riskinin yol açabileceği çevresel bir felaketin ne boyutlara ulaşacağını öngörmek mümkün değildir” ifadelerine yer verildi son olarak şunlar aktarıldı:

Çevre sağlığı ve hava kirliliği bağlamında işletmede kullanılacak dizel yakıtların yaratacağı çevre kirliliğinin boyutunun da devama miktarlarda olduğu gözlemlenmektedir. Bölgenin aktif fay hatlarına ve Fırat Nehri’ni besleyen su kaynaklarına yakın olması nedeniyle oluşabilecek bir kaç/afet durumunda olumsuz etkilerin Fırat Nehri havzasındaki tüm coğrafyayı ve ekosistemini etkileyebilecek potansiyele sahip olduğu gözükmektedir.”

‘En ufak bir dalgınlık ve acemilik telafi edilemeyecek felaketlere yol açabilir’

İTÜ’den Prof. Dr. İsmail Duman’ın ÇED raporuna ilişkin görüşü de diğer iki görüşle benzer nitelikte. Prof. Dr. İsmail Duman esas çevresel riskin siyanür tarafından mobilize edilen ağır metallerden kaynaklandığını, özellikle Arsenik’in (AS) bileşiğinin sulu fazda bulunduğunu ve bunların da tehlikeli birer zehir olduğunu belirterek “Fare zehri olarak da bilinen Arsenik’in akut etkisi, aşırı miktarda alındığında öldürücü olmasıdır. Kronik etkileri ise şöyledir: cilt kanseri, duyu bozukluğu, refleks kaybı ve depresyon, kansızlık, kalp yetmezliği, kan kanseri, lenf sistemi kanser, karaciğer tümörü, doğuştan sakatlıklar, gelişmesini tamamlamadan doğan bebekler, akciğer kanseri, böbrek yetmezliği ve akıl hastalıkları” görüşünü belirtiyor.

“En ufak bir dalgınlık ve acemilik telafi edilemeyecek felaketlere yol açabilir” diyen Duman, Fırat Nehri’ndeki ve barajlardaki suyun yıllar boyu kullanılmayacak hale geleceğini, bunun da tarımsal üretimin sonu manasına geldiğini vurguluyor.

Madenin neden olduğu su tüketimi ve karbondioksit salımı

Öte yandan madende saatte 460,65 metreküp su kullanıldığı belirtiliyor. Tesis ayrıca büyük miktarlarda karbondioksit atmosfere salıyor. Raporda karbondioksit (CO2) miktarına ilişkin olarak şu ifadeler yer alıyor:

“Düşük pH seviyesinde cevherdeki karbonatlar asitle reaksiyona girerek CO2 açığa çıkarmaktadır. Asitlendirme prosesi ile büyük miktarlarda CO2 açığa çıkmakta ve böylece otoklavda daha az CO2 açığa çıkarak BO ünitesinde oksijen kullanımı verimini kuvvetlendirmektedir.”

‘Son iki yılda akciğer kanseri patlamış durumda’

Üretim sahası 150 hektar olan Çöpler Altın Madeni’nde soymetallerin olduğunu da iddia eden Cezayirlioğlu, “Türkiye’nin en büyük iki nehri olan Keban, Karakaya ve Atatürk Barajı’nı besleyen İliç Altın Madeni Projesi Fırat Nehri’ne 350 metre. Son iki yılda akciğer kanseri patlamış durumda” diyor.

Fırat Nehri’ne akan Karasu Nehri’nin 350 metre uzaklığında yer alan madenin Sivas’ın Divriği ilçesine, Erzincan’ın Kemaliye ilçesine, Malatya’nın Erguvan’la Pötürge ilçesine, Tunceli’nin Ovacık’la Pülümür ilçesine uzandığını belirten Cezayirlioğlu, “Onlar da devreye girerse trilyon dolarlar kazanacaklar buradan” diyor.

‘Ne uğruna, kim uğruna?’

Son iki yılda da açtıkları dokuz davayı da kazandığını söyleyen Sedat Cezayirlioğlu, dünyanın farklı ülkelerinde yapılan projelerde, Türkiye’nin aksine atıkları kapalı tanklarda ve yerin yüzlerce metre altında tuttuklarına, projenin kaçak nükleer tesisten daha tehlikeli olduğuna da değinerek “Madene, günlük 24 ile 30 arasında tanker giriş yapıyor. Topraklar ilelebet kullanılamayacak. Ne uğruna, kim uğruna” diye soruyor.

Ne olmuştu?

2020’de siyanürlü atık barajı çevresinde gerçekleşen toplu kuş ölümlerinden sahibi şirket sorumlu tutulmuştu. Tesiste artırımın olması halinde Fırat Nehri’ni öldüreceği söylenmiş, çevre aktivistleri tarafından tepki gösterilmişti.

 

More in Manşet

You may also like

Comments

Comments are closed.