Editörün Seçtikleriİklim KriziManşetVideo

Kara buzulları neden önemli? Cilo’nun kalbi eriyor

0

Video-haber: Ruşen TAKVA

Kurgu: Ruşen TAKVA & Kadir CESUR

*

4 bin 135 metrelik yüksekliği ve altı tepesiyle Ağrı Dağı’ndan sonra Türkiye’nin ikinci büyük doruğu olan Cilo’da küresel ısınmaya bağlı erimeyle beraber buzullar, her geçen yıl çanaklara çekilerek giderek küçülüyor. Buzullarla ilgili çalışma yürüten bilim insanları, buzulların son 35 yıllık süreçte yüzde 48 oranında eridiğini tespit etti.

Cilo dağlarındaki buzulların geçmişi ile ilgili uzun zamandır bir tartışma söz konusu. Bazı kaynaklar buzulların 20 bin yıllık geçmişe sahip olduğunu belirtirken, kimi uzmanlar da buzul çağından kaldığını öne sürüyor Buzulları periyodik olarak fotoğraflayan fotoğrafçı ve dağcı Hacı Tansu, süregelen bu tartışmaya dikkat çekiyor.

“Bazen 20 bin yıllık buzullar denildiği duyuyorum ama o doğru bir bilgi değil. Bunlar milyon yıllık, buzullar çağından kalma buzullar” diyen Tansu, kaç yıllık olursa olsun buzulların her geçen yıl hızlı bir erime sürecine girdiğini söylüyor:

“En az 20 yıldır bu dağlara tırmanış yapan bir dağcı ve en az 10 yıldır sadece buzulların erime sürecini fotoğraflayan bir fotoğrafçı olarak söyleyelim: Şu anda solumuzda gördüğünüz göl, geçmişe göre beşte biri oranında büyüdü. Buzullar ise  ise şimdikinin en az 10 katı kadardı. 1979’da çekilmiş fotoğraflar var. Yukarıdaki Gevya Şin Buzulu ile Mergan Buzulu, bitişik haldeydi, ikisi de hızla eriyor ve aralarında şimdiden 500 metreye varan açıklık oluşmuş durumda. En büyük nedeni de küresel ısınma.”

Tansu: Her yanlarından şelaleler akıyor

Tansu, Cilo dağlarında, kendilerinin gittiği ve saydığı 27 buzulla ilgili ayrıntıları ve her birinin geçirdiği değişimi de şöyle anlatıyor:

“Bu 27 buzulun en uzunu 4 kilometreyi bulan Erinç Buzulu’ydu. Geçmiş zaman diliyle konuşuyorum, çünkü şu anda yaklaşık 1.5 km’ye kadar düştü uzunluğu. Her yanından şelaleler akıyor.  Onun dışında, Sribêye Dağı’nın hemen arkasındaki, Reşko Zirvesi’nin kuzeyindeki bir sirk buzulu olan İzbırak Buzulu bulunuyor. Bunlar vadi buzulları. 4 bin 111 metrelik Supradürek’in neredeyse zirvesine kadar uzanıyorlardı. Ancak şu anda çok hızlı bir biçimde erimişler ve buzulun üzerinde gölcükler oluşmuş. Mergan Buzulu ise gerçekten görkemiyle hayranlık uyandıran bir buzuldu, derinliği 30 ila 200 metre arasında değişirdi. Onun da eski halinden eser yok.”

Buzullar neden önemli?

Cilo buzulları, artık parçalanmaya başlasa da 550 hektarlık alanıyla Türkiye’nin bütünlüğünü halen koruyan en büyük buzulları. Ancak fosil yakıt ve karbon salımı nedeniyle sıcaklıklar artmaya devam ettikçe erime de sürecek.

Buz, Dünya ve okyanuslarımız üzerinde koruyucu bir örtü görevi görüyor. Bu parlak beyaz alanlar, aşırı ısıyı uzaya geri yansıtıyor ve gezegeni daha serin tutuyor.

Dünyanın dört bir yanındaki buzulların önemli kısmı birkaç yüz ila birkaç bin yıllık bir döneme tarihleniyor ve iklimin zaman içinde nasıl değiştiğine dair en önemli ve doğru bilgi kaynakları arasında yer alıyor. Buzullarda gizli bilgiler sayesinde gezegenimizin ne kadar hızla ısındığı hakkında değerli bilgiler elde edilebiliyor.

Fotoğraf: Hacı Tansu.

Bugün, Dünya üzerindeki kara alanının yaklaşık %10’u buzul buzlarıyla kaplı. Bunların neredeyse %90’ı Antarktika‘da, kalan %10’u Grönland buzulunda yer alıyor.

Antarktika ve Grönland’daki hızlı buzul erimesi, okyanus akıntılarını da etkiliyor, çünkü daha sıcak okyanus sularına giren çok miktarda çok soğuk buzul eriyik suyu, okyanus akıntılarını yavaşlatıyor. Karadaki buzlar eridikçe de deniz seviyeleri yükselmeye devam ediyor. Şu anda, Grönland buz tabakası 2003’e göre dört kat daha hızlı yok oluyor ve halihazırda deniz seviyesindeki yükselmenin %20’sine katkıda bulunuyor.

Buzulların erimesinin temelinde yer alan insan faaliyetlerini azaltsak; yani karbondioksit ve diğer sera gazı emisyonlarını önemli ölçüde azaltsak bile, dünyanın kalan buzullarının üçte birinden fazlası 2100 yılından önce eriyeceği tahmin ediliyor.

Tatlı su depoları

Kar ve buz örtüsü önemli su depoları ve tatlı su kaynakları. Dünyada bütün suların yüzde 1 ila 2’si içilebilir tatlı su kaynaklarını oluşturuyor ve bunların çoğu da yeraltı suları. Yüzey suları çok daha az bir oranı oluşturuyor. Karasal buzullar ise yüzey tatlı su kaynakları açısından en değerli kaynaklar.

Yakın gelecekte yaşanması beklenen su krizleri döneminde hayati önemdeki su deposu görevi görmesi beklenen buzullar, özellikle tarımsal sulama amaçlı kullanıldığından gıda güvenliği bakımından da hayati bir nitelik taşıyor.

Normal koşullarda yazın eriyen, kışın ise kendini onararak yeniden kalınlaşan Cilo buzulları da dünyadaki diğer benzerleri gibi son yıllarda yaşanan aşırı sıcaklar nedeniyle söz konusu onarımı her geçen yıl daha az yapabiliyor, daha az buz tutabiliyor.

Bölgedeki yaban hayatı ve doğal ekosistem için de bir “ev” görevini gören Cilo buzullarının giderek erimesi bu hayvan ve endemik bitkilerin de yok olmasına neden olabilir. Dünyada sadece Mergan buzulunda bulunan buz rengi ve mavili, endemik Cilo Buzul Kelebeği de bunlardan biri.

Türkeş: Her yıl devasa kalıplar yok oluyor 

Dünyadaki tüm buzulların insan kaynaklı iklim değişikliği, değişen yağış ve buharlaşma rejimleri ve küresel ısınma gibi nedenlerle hızlıca eridiğini belirten ve Cilo buzullarını geçtiğimiz aylarda ziyaret eden Boğaziçi Üniversitesi Fizik Bölümü Öğretim Üyesi, İklim Değişikliği ve Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Direktörü Prof. Dr. Murat Türkeş, buradaki buzulların 1930’lu yıllardan bugüne 2.600 metreden 1500 metreye kadar gerilediğini anlatıyor:

“Erciyes’te,  Kaçkarlarda veya Cilo Dağları’nda. Uydu gözlemleriyle yapılan yeni çalışmalara göre ülkede yaklaşık 25 buzul dağı var. Bunların çoğu sirk buzuluna dönüşmüş. Geçmiş kayıtlara baktığımızda Cilo dağlarında en kolay ulaşılabilen buzullar Erinç buzullarıydı. 1930 ‘lu yıllarda buranın terminal uzunluğu 2.600 metreye kadar inebiliyordu, yine uzunluğu 3.3 km imiş. 1948 yılında 2.4 km’ye, günümüzde ise 1.5 km ve altına kadar inmiş vaziyette. Dünyanın birçok yerine bu durum söz konusu.

Tropikal Afrika’da takke buzulları vardı, oradan kutuplara kadar ya da Alpler’deki, Himalayalar’da veya Türkiye’deki yüksek sıradağlardaki buzullar ya da tek volkanik dağlardaki buzullar da küresel iklim değişikliğine bağlı olarak hızla eriyor.  Son buzul çağında yani günümüzden 20 bin yıl önce buralar maksimum düzeylerine ulaşmışlar. Bugünkü durumlarından farklı olarak vadilerin daha alt bölümlerine, 2.300- 2.400 metrelere kadar inmişler. 20 yüzyılın ortalarından günümüze kadar özellikle insan kaynaklı iklim değişikliği, küresel ısınma, değişen yağış, buharlaşma rejimleri gibi nedenlerle özellikle son yirmi yılda hızla geri çekiliyorlar.  Türkiye’deki buzullar da bundan nasibini alıyor. Çok yüksek olan Cilo, Kaçkar ve Ağrı Dağı buzulları dışında büyük olasılıkla önümüzdeki birkaç on yılda buzul kalmayabilir. Buralar da vadi buzulu değil sirklerde kalıntı buzullar şeklinde olabilir.”

Buzulların son 10 bin yıllık dönemde erimeye geçtiğini ancak sanayi devriminden sonra özellikle 20. Yüzyılın ortalarından sonra, iklimdeki değişimler nedeniyle erime hızının arttığına vurgu yapan Türkeş, beşeri nedenlerin yanı sıra ormansızlığın artmasının da önemli bir etken olarak hatırlatıyor. Tüm bu sebeplerden ötürü,  yapılan uydu gözlemlerine göre Türkiye buzulları yılda 1 ile 20 metre arasında eriyip geri çekiliyor.

Fotoğraf: Murat Türkeş.

Özdinç: Bu hızla erirse dört-beş yıllık ömürleri kaldı

Hakkâri’de yaşayan doğa sporcusu Ali Suat Özdinç’in tespitleri de şöyle:

‘On yıl önceki fotoğraflarıma baktığımda, ortada kocaman bir buz kütlesi varken, şu anda belki de onun beşte birinin kaldığını görüyorum. Önceden gittiğimizde buz kalıplarının üzerinde kocaman uçurumlara denk geliyorduk. Şu anda ufak tepelere çıkıyoruz. 2013’de gördüklerimle şu anki arasında büyük bir kayıp var. Bu nedenle Cilo buzullarının ömrünün çok uzun olacağını sanmıyorum. Tahminimce bu hızla giderse dört-beş yıla kadar yüzde 90’ının gitmiş olacağını düşünüyorum”

Özdinç, son 10 yıldır defalarca buzula çıktığını, her yıl devasa kalıpların yok olduğunu, büyük yarıkların ortaya çıktığını gördüğünü anlatıyor: “Gittiğimiz ufak mağaralar, bir sonraki gidişimizde tamamen erimiş olabiliyor. Veya kaç bin yıldır görülmemiş yeni taşlar ortaya çıkıyor.  En önemlisi de buradaki endemik bitkilerin giderek azaldığını görüyoruz. Tamamen bölgeye ait endemik bitkilerin, bir önceki ziyaretimde 100 adet ise bir sonrakinde 30’a 20’ye düştüğünün canlı tanığıyım. Bütün bunları büyük bir tedirginle izleyip kayıt altına alıyorum.”

Mavi buz kelebeği. Fotoğraf: Hacı Tansu.

Cilo buzullarının yanı sıra yine bölgedeki Sümbüprojeleri örnek gösteriyor:

“Avrupa da benzer sorunlarla boğuşuyor. Ancak orada kara buzullarının erimesinin önlenmesine ilişkin projeler üretiliyor vel Dağı’nda da son yıllara kadar varlığını koruyan buzulların bu yıl neredeyse tamamen yok olduğunu söyleyen Özdinç , Reşko ve Berçelan bölgelerindeki buzullarda da çok hızlı ve dramatik erimeler görüldüğünü kaydediyor.

Neler yapılabilir?

Buzulların daha hızlı eridiği son yirmi yıldır alınması gereken tedbirler de sık sık tartışılıyor. İlk ve en önemli madde, iklim değişikliğinin daha da hızlanmasını engelleyecek iklim politikalarını hayata geçirmek, sera gazı emisyonlarını olabildiğince azaltmak. Ancak bunları yaparken acilen uygulanabilecek kimi önlemler de var.

Hacı Tansu, konuya ilişkin Avrupa’da uygulanan  hayata geçiriliyor. Ülkemizde de hızlıca tedbir alınmazsa 50-60 yıl sonra burada artık buzul diye bir şey kalmayacak. eğer, bugün Türkiye’de bu buzulların erimesine yönelik bir tedbir alınmazsa artık bir 50 yıl sonra mı dersiniz 60 yıl sonra mı dersiniz burada artık buzul diye bir şey kalmayacak. Kasım ayından itibaren havalar soğuk olduğu için (ve zaten burada buzul durmasındaki sebep de o) az bir sürede güneş alıyor ve Kasım ayından itibaren tamamen donuyor. Buradaki şelaleler donuyor. Ama artık hem kışın daha az donuyor, hem yazın havalar çok fazla sert bir sıcaklık olduğu için de hızlı bir şekilde eriyor.”

Örneğin İtalya’da kayak sezonu son erip havaların ısınmasıyla birlikte Alp Dağları’nın eteklerindeki beyaz örtü, dev beyaz brandalarla kaplanıyor. Çalışmanın yürütüldüğü, ülkenin kuzeyindeki Presena bölgesi, 1933 yılından bu yana buz kütlesinin üçte birini yitirdiğini anlatan uzman ekip, ilk kez 2008 yılında 30 bin metrekareyi örterek kaplamış. 2020’de ise bu alan 100 bin metrekareye çıkarılmış. Amaç, geotekstil ürünü olan beyaz brandaların güneş ışığını yansıtıp dışarıdaki sıcaklığın buzullara ulaşmasının mümkün olduğu kadar engellenmesi.

Tansu, Cilo’nun erime riski yüksek olan ve güneş ışığının daha dik geldiği bölgelerinde de aynı uygulamanın yapılabileceğini belirtiyor.

Murat Türkeş’in ‘koruma önerileri’nin başında ise buzullara insan erişimine sınırlar getirmek ve denetlemek geliyor:

‘Buzullar da Türkiye’deki diğer milli parklar veya koruma statüsündeki alanlarda olduğu gibi insan ziyaretlerine çok sınırlı açılmalı. İnsan etkisi, her adım veya her ayak izi oradaki kalıcı kar örtüsünün daha hızlı erimesine yol açıyor. Bir kar kütlesinin arasında bir metre kadar açık alan yaparsanız burada erime daha hızlanır. Kalıcı kar çok önemli, bu karlar olacak ki buzullar beslensin.  Ancak bugün maalesef böyle değil, birçok buzulumuz gelişigüzel erişime açık. ‘insanlara tamamen kapansın’ demiyorum, ancak bilimsel kurallara uygun ve en az insan zararının olacağı şeklinde olmak durumunda. Yine araç yaklaşmasının yasaklanması lazım. Koruma statüleri uygulanmalı ve denetilmeli. Belli dönemlerde belli sayılarda insanlar, araç kullanmaksızın ve ağır teçhizatlar almadan rehberler eşliğinde buzulları ziyaret etmeli.”

Milli Park ilan edildi

Hakkari ve Yüksekova arasındaki Cilo Dağları, 25 Eylül 2020’de alınan karar ile Milli Park ilan edildi. Her yıl Türkiye’nin çeşitli kentlerinden gelen yüzlerce doğasever ve dağcı bu eşsiz güzelliği görmek için bölgeye akın ediyor.

Aslında Hakkâri’nin birçok bölgesi gibi Cilo Dağı da yasaklı veya girişleri izne bağlanmış bir bölge. Ancak kentteki işsizlik ve artan yoksulluk, vatandaşların’ gelir potansiyeli’ olarak gördüğü buzulların turistlere açılmasını talep etmesine neden oluyor.  Valilik organizasyonu ile 2 Temmuz 2022’de söz konusu ‘yasaklı ‘ bölgede bir festival gerçekleştirildi.  Turizmci Metin Tekçe şunları anlatıyor:

‘Çok rağbet görüyor Cilo dağları. Son beş yılda, özellikle de 2022 sezonunun bahar aylarıyla birlikte Hakkari’de dağcılık turizmi büyük canlılık gösterdi.  Bu sene kente gelen grupların çoğu buzulları görmeyi talep etti. Kültür ve Turizm bakanlığı tarafından bir program düzenlendi. Bürokratlar, gelen gruplar, akademisyenler bölgeyi ziyaret etti.  Vali bey, bölgenin artık eskiye göre daha rahat olduğunu, turizme açıldığını söyledi, ancak yasaklar halen belirli yerlerde devam ediyor. Bütün taleplerimize valilikten ‘olur’ almamıza rağmen Jandarma izin vermiyor. Gerekçe de terör. Buna rağmen Cilo dağlarını ve buzulları ziyaret eden çok sayıda grubu görüyoruz. Bu gruplara farklı bir uygulama mı yapılıyor, özel bir izinleri mi var, açıkçası bunu bilmiyoruz.”

Türkiye’de buzullar

Türkiye’de çok sık rastlanmayan kara buzulları Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde,  daimî kar sınırının üzerinde bulunuyor. Genellikle vadi buzulu ve buzyalağı buzulu tipinde olan buzulların yanı sıra, Türkiye’nin tek doruk buzulu (buzul şapkası) Ağrı Dağı’nda yer alıyor ve 10 km2‘lik alanıyla da ülkedeki en büyük buzul. Ülkenin en büyük vadi buzulu ise buzulların üçte ikisini bulunduran Güneydoğu Torosları’ndaki 8 km2 alanıyla Cilo dağlarındaki buzul silsilesi. Türkiye ayrıca üç önemli stratovolkan buzuluna da ev sahipliği yapıyor:  Ağrı Dağı doruk buzulu, Süphan Dağı vadi buzulu ve Erciyes Dağı Buzulu.

Dünyada durum

Üç yeni iklim çalışmasına göre, dünyanın dört bir yanındaki buzullar, su, güç ve yiyecek için buza güvenen bir milyardan fazla insanı etkileyebilecek şekildi önceden düşünülenden daha hızlı bir şekilde küçülüyor. Klimanjaro‘nun ünlü karları 1912’den bu yana yüzde 80’den fazla eridi. Hindistan‘da,  Garhwal Himalaya‘daki buzullar o kadar hızlı geri çekiliyor ki, araştırmacılar orta ve doğu Himalaya buzullarının çoğunun 2035 yılına kadar neredeyse yok olabileceğine inanıyor.

Yapılan son araştırma, dünyadaki buzulların bilim insanlarının önceden tahmin ettiğinden daha hızlı yok olduğunu ve bilim adamlarının düşündüğünden %20’ye kadar daha az su içerebileceğini gösteriyor.

Maine Üniversitesi’nden bir buzulbilimci olan Paul Mayewski, “Üzerlerinde buzulların bulunduğu dağlar – And Dağları, Himalayalar ve dünyanın dört bir yanındaki diğerleri – su depolamak için dikkate değer bir kaynaktır.  İklim değişikliği daha aşırı kuraklıklara neden olduğu için ekstra önemli olan ‘depolanan su’, özellikle daha kurak mevsimlerde hayat kurtaracak” diye konuşuyor.

Dartmouth Koleji‘nden bir buzulbilimci olan buzullar üzerindeki çalışması Nature’de yayımlanan Mathieu Morlighem de “Günlük yaşam için onlara sık sık güvenmemize rağmen, küresel dağ buzulları hakkında ne kadar az şey bildiğimize şaşıracaksınız” diyor: “Şimdiye kadar, dağ buzullarında ne kadar su tutulduğuna dair en iyi tahminler, yüzey alanını dikkate alan ancak derinliği dikkate almayan kaba bir yönteme dayanıyordu. Bu, Hoover Barajı’nın arkasındaki gölün, aynı ayak izine sahip çok sığ bir gölle aynı miktarda su içerdiğini varsaymak gibiydi.”

Yeni çalışma ise  buz derinliğini tahmin etmek için uydu görüntülerini kullanıyor ve dağ buzullarında önceden düşünülenden yaklaşık %20 daha az su tutulduğunu tespit ediyor.

Bu bulgu, Ottawa Üniversitesi‘ndeki bilim adamları tarafından yapılan son araştırmalarla destekleniyor. Kanada, ABD, Grönland ve Rusya da dahil olmak üzere Kuzey Yarımküre‘deki yaklaşık 1.700 buzulun uydu görüntülerini inceleyen uzmanlar, buzulların % 85’inin 2000 ile 2020 arasında geri çekildiğini buldu.

Mayewski ve bir dağcı ekibi de dahil olmak üzere bilim insanlarının yayımladığı üçüncü bir çalışma, özellikle Everest’in tepesindeki geniş bir buzul olan South Col’a odaklanmış. South Col, sıcaklıkların buzun erimesi için yeterince yükselemediği, yaklaşık 8 bin metrede, olağanüstü yüksek irtifada yer alıyor. Ancak bu buzul bile, iklim değiştikçe Everest’in tepesindeki havanın ısınması nedeniyle eriyor. Mayewski, “Bu süreç o kadar çarpıcı bir şekilde hızlanmış durumda ki, South Col buzulu her yıl 10 yıllık buz birikimini kaybediyor ve 30 yıl içinde yok olabilir” diyor.

 

 

 

You may also like

Comments

Comments are closed.