Doğa Mücadelesiİkizdere DirenişiManşet

İkizdere’de bilirkişi raporu: Taş ocağı projesi usulsüz

0

Rize İkizdere’de yapılmak istenen taş ocağına karşı yöre halkının mücadelesi 179 gündür sürerken, Rize İdare Mahkemesi’nin kararı doğrultusunda geçen ay bölgede keşif gezisi yapan bilirkişi heyetinin raporu tamamlandı.

Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) “Gerekli değildir” kararına karşı açılan dava kapsamında yedi uzman bilirkişinin hazırladığı raporda, projenin usulsüz olduğu ve Eskencidere Vadisi‘ne yapımının uygun olmadığı kaydedildi.

Heyelanla ilgili yeterli çalışma yok

Raporda, heyelana duyarlılık ve izleme çalışmalarına ilişkin olarak dava konusu Proje Tanıtım Dosyası (PTD) incelendiğinde ise söz konusu PTD’de konu ile ilgili herhangi bir çalışmaya yer verilmediği kaydedildi.

Kazı çalışmalarının yamaç stabilitesini olumsuz yönde etkilemesinin olası olduğu, yamaç eğiminin fazla olduğu alan özelinde yüksek eğimli kazı çalışmaları ile yamaç topuğunun düzensiz kazılması sonucu beşeri heyelan olaylarının yaşanabileceği öngörülerek alanda heyelan duyarlılık çalışmalarının yapılmasının ve duyarsızlıklar ile ilgili gözlemlerin gerçekleştirmesinin gerekli olduğunu, ancak PTD de bu çalışmaların yer almadığını, jeoteknik özelliklerinin belirlenmesine yönelik şev duyarlılık analizlerini içeren jeolojik jeoteknik etüt raporunun da hazırlanmadığını belirtildi.

‘Çay yetiştiriciliği olumsuz etkilenecek’

Bölgede çalışmalar dolayısıyla meydana gelen tozlanma nedeniyle köy halkının geçim kaynağı olan çay yetiştiriciliğinin olumsuz etkileneceğini, arıcılığın etkilenebileceği taş ocağı bölgesinde toplam 163 adet büyükbaş ve 953 adet faal arılı kovan bulunduğunu,  tozlanma nedeni ile döllenemeyen çiçeklerde nektar miktarındaki azalma o yıl balın verimini etkileyebileceği gibi, sonraki yıllarda çiçek popülasyonlarında azalmaya neden olacağını, PTD de tarım alanları ve arıcılık lokasyonlan özelinde yayılan tozlanma etkilerinin dikkate alınmadığı, bu alanlar özelinde bir araştırma ve değerlendirmenin yapılmadığı ifade edildi.

 

‘Her gün patlatma olacak’

Proje Tanıtım Dosyasında belirlenen bitkisel toprak depolama alanının çıkacak olan miktara göre yetersiz olacağı, bitkisel toprak ile oluşması muhtemel başka hafriyat atıklarının nasıl depolanacağı konusunda PTD’de eksiklikler bulunduğu,

Tüm faaliyetlerin kontrollü ve kademeli olarak yapılacağı göz örtüne alındığında, toz önlemeye yönelik işlemlerle yollarda ıslatma/spreyleme çalışmaları yapılarak yolların nemli olmasının sağlanması, faaliyet alanında hareket edecek iş makinaları ve kamyonlara hız sınırlaması getirilmesi, savurma yapmadan yükleme ve boşaltma yapılmasına özen gösterilmesi, nakliyede kullanılacak kamyonların üzerinin branda ile kapatılması vb.) çalışmalar sırasında meydana gelecek toz emisyonlarının hesaplanan değerlerden daha yüksek olacağı ve işletme aşamasında meydana gelecek toz emisyonlarının hesaplanan değerler göz önüne alındığında en yakın yerleşim birimlerinin olumsuz etkiler oluşturmasının muhtemel olduğu ve yapılan hesaplamalarda her dört senaryoda da ortaya çıkan toplam toz emisyon değerinin yönetmelik değerlerini zorlayan sınırlarda olduğu,

Üretim miktarına bakıldığında ve ÇED alanı dikkate alındığında ocak içerisinde çok geniş bir alanda çalışma yapılacağı, her gün patlatma yapılacağı ve kamyon trafiği de göz önüne alındığında toz indirgeme sisteminin yetersiz olacağı, bu kadar fazla miktarda oluşabilecek tozun indirgenmesinin fiili durumda çok zor ve maliyetli olacağı, ayrıca PTD’de toz indirgeme sisteminde kullanılacak su için herhangi bir hesaplama ve miktar belirtilmediği, toz oluşumunun tarımsal ve hayvancılık faaliyetleri ile ormancılık açısından bölgenin coğrafi yapısı dikkate alındığında oldukça fazla olumsuz etki oluşturacağı, bölgenin orman yapısı nedeniyle oluşan tozların rüzgar etkisiyle çok geniş alana yayılma ihtimalin olduğu kaydedildi.

Heyelan ve akış rejimi

Raporda, heyelan riskine de dikkat çekilirken, heyelan riski ve nasıl önleneceğine ilişkin PTD’de bir çalışma yer almadığı belirtildi.

“İkizdere yan kolunun her sahil sev üst kotundan itibaren bırakılarak en az 6 m mesafe bu alanlarda çalışma yapılmayacak ve dere yataklarına herhangi bir müdahalede bulunulmayacak, akış rejimi bozulmayacaktır.” denilmesine rağmen, keşif günü yapılan incelemelerde ne 30 metrelik dere koruma bandı ne de 6 meltreik şev üst kotu taahhütlerine uyulmadığı, dere yatağının yol çalışmaları başta çıkan hafriyat atıkları dökülerek daraltıldığı, yüzey kazısı ile yürütülecek taş ocağı faaliyetinin doğaya yeniden kazandırma planı uygulamalarına kadar bölgenin doğal görünümünü bozacağı ve özellikle üst bitkisel toprak ve yapılan kazılar sonucu zeminin su tutma kapasitesinin değişeceği ve yağış-akış-sızma dengesinin bozulacağı,
Sızmanın azalması ve akışın artması gibi su miktarının değişimi yanında yüzey örtüsü (Üst toprağı) alınmış bir alandan şiddetli yağışlar esnasında artan yüzey akışının kontrolünün daha zor olması nedeniyle faaliyet alanının hemen yakınındaki İkizdere yan koluna rüsubat taşınımı da artacağı söylendi.

‘Su kaynaklarının görebileceği zarara değinilmedi’

Dava konusu ocak için hazırlanan proje tanıtım dosyasında ocağın işletilmesi sırasında su kaynaklarının görebileceği zararlar ve bu kaynakların korunmasına yönelik alan özelinde alınacak tedbirlere değinilmemesinin, taşkın değerlendirmeleri yapılmamasının, Tarım ve Orman Bakanlığı ve DSİ Jeoteknik Hizmetler ve YAS Daire Başkanlığı başta ilgili kurum ve kuruluşlarla yeraltı sularının nicelik-nitelik profili oluşturulmamasının, faaliyetin etkilerinin bu yönüyle incelenmemesinin, projeden etkilenmesi muhtemel yerüstü ve yeraltı su kaynaklarının kalitelerine ilişkin analizlerin Su Kalitesi Yönetmeliği dikkate alınmak suretiyle yaptırılarak faaliyetin su kalitesine etkilerinin izlenmesine yönelik ön çalışmaların yapılmamasının, yüzey ve yeraltı sularının ve yağışların ocak ve depolama (üst toprak-hafriyat) alanlarından drenajının, tahliyesinin nasıl yapılacağının bilimsel yöntemlerle yer ve boyutlandırma olarak projelendirmemiş olmasının su kaynakları açısından PTD’nin bilimsel ve teknik anlamda önemli bir eksikliği olduğu vurgulandı.

Proje yeri alternatifleri

Keşif günü yapılan başta jeolojik değerlendirmeler proje alanındaki hammadde (bazaltık-andezitik tipte volkanik kayaçlar) rezervinin oldukça geniş bir alana yayılmış olduğunu göstermektedir. Benzer özellikteki hammaddenin geniş bir bölgede varlığı proje alanı olarak belirlenmiş dava konusu alan için ‘proje alternatiflerinin’ su kaynakları (yüzey-yer altı), orman alanları, toz, gürültü başta yerleşim alanlarından uzak olması, tesis sahasının görüş ve etki alanı içinde yerleşim yerlerinin mevcudiyeti ve mesafesi olarak çevresel etkileri yönünden yeterince değerlendirilmediğini, PTD’nin proje alternatiflerinin dayanımı yüksek bazalt cevheri yerlerinin tespit edilmemesi ve irdelenmemesi yönünden de ciddi eksiklikler içerdiği de ifade edildi.

‘Yaban hayatı etkilenecek’

Alan içerisinde bitki örtüsü ve yaban hayatı yönünden tehlike altında veya korunması gereken tür bulunmadığı, ancak yapılması planlanan proje alanı çevresinde yaban hayvanlarının yaşam ortamlarının olduğu, projenin gerçekleşmesi durumunda tozuma ve gürültüden dolayı yaban hayvanlarının ortamdan uzaklaşabileceği, PTD’de yer alanların dışında kızılçam gibi PTD’de yer almayan 20’nin üzerinde yapraklı ağaç türünün de bulunduğu yöre halkının yaşam alanı ve geçim kaynağı konumundaki proje alanı içerisindeki orman alanını tahrip edeceği ve bu durumun yöre halkı açısından yaşam alanları yönüyle kabul edilemez olacağı, şeklinde ve çok daha fazla olumsuzluk yaşanacağı kaydedildi.

‘Çalışmaları derhal durdurun’

Bilirkişi raporunun açıklanmasının ardından İkizdere Çevre Derneği tarafından yapılan açıklamada, her gün çalışmaların hala devam ettiğine vurgu yapıldı ve Ulaştırma Bakanlığı’na seslenilerek çalışmaların derhal durdurulması gerektiği söylendi:

Mahkemeye davacılar olarak iki, üç defa çalışmalar başladı, önce yürütmeyi durdurun, alan zarar görmesin, sonra keşif yaparız, bilirkişiler eğer proje uygun derse yine faaliyet devam eder dedik. Maalesef mahkeme bu taleplerimizi ıskaladı. Gelinen noktada her gün hala devam eden bir çalışma var. Şimdi bilirkişiler çalışmaların ne kadar bilimsellikten uzak raporlarla devam ettiğini, oluşan zararları, ileride oluşabilecek zararları yazdılar. Bu aşamaya kadar doğa alanında bunca zarar oldu. Doğayı verilen zararları şimdi kim telafi edecek. Bunca zarardan sonra mahkemenin vereceği karar ile doğa eski haline gelecek mi?”

Hukukumuzda tam da bu tür zararların önlenmesi için yürütmeyi durdurma şeklinde bir düzenleme vardır. Bu müessese bu doğa katliamı için devam ederken uygulanmayacak ise ne zaman uygulanacak? Bu hususları bugün soruyoruz, bundan sonra da soracağız. Mahkemelerin küresel iklim değişimi dediğimiz, bunca sellere tanık olduğumuz, Covid gibi hastalıklarla boğuştuğumuz, doğrudan çevre sağlığı olmadığından başımıza felaketlerin geldiği, hatta yaşanan ve yaşanacak felaketler bakımından bakanlığın isminin dahi değiştiği bu günlerde çevre davalarında hızla hareket etmeleri gerektiğini, çevre, doğa, insan sağlığını ilgilendiren davalarda ilk önce koruma yönü ile hareket etmelerini, ekonominin, yatırımın insan hayatından, sağlığından daha önemli olmadığını, ekonominin insan konforu için olduğunu, ama çevre sağlığının doğrudan insan hayatı ile ilgili olduğunu, insan yaşamı zarar görecekse ekonomi var diye devam edilemeyeceğini düşünüyor, söylüyor ve mahkemelerden de bu yönde hassasiyet göstermelerini talep ediyoruz.”

You may also like

Comments

Comments are closed.