Ana Sayfa Blog Sayfa 209

İzlanda’da bir volkan patlaması daha: Üç km’lik yarık oluştu

İzlanda‘nın Reykjanes Yarımadası‘ndaki volkan, üç hafta içinde ikinci kez patladı.

Ülkenin Meteoroloji Ajansı‘na göre, bölgede sabah 05:30 civarında peş peşe depremler meydana geldi ve yarım saat sonra da volkan lav püskürtmeye başladı.

Yaklaşık üç kilometrelik bir yarıktan 80 metre kadar yukarı yükselen lavların şu an için yerleşim birimlerini ve yakındaki elektrik santralını tehdit etmediği belirtiliyor. Uçuşların da yanardağ patlamasından etkilenmediği açıklandı. Başkent Reykjavik’teki Uluslararası Keflavik Havalimanı’nın henüz açık ancak volkanın patladığı bölgenin yakınındaki turistik kaplıca bir kez daha kapatıldı.

İzlanda’nın güneybatısında bulunan Reykjanes Yarımadası’ndaki volkanik sistem, son yıllarda aktifleşmiş durumda.

Gezegen ısındıkça volkanik patlamalar artıyor

Uzmanlar,  iklim değişikliğinin volkanik patlamaların sıklığını etkilediğini tespit etmiş durumda. İklimdeki nispeten küçük boyuttaki değişiklikler bile önemli bir etkiye sahip. 

Bilim insanları, küresel iklim değişikliğine bağlı olarak buzullar eridikçe volkanik patlamaların da artma eğiliminde olduğuna dikkat çekiyor. 2022 yılında yapılan bir araştırmada özellikle yaklaşık 5.500-4.500 yıl önce İzlanda’da meydana gelen patlamalar inceleme alanı olarak seçilmiş; bilim insanları volkanik kayıtları buzul örtüsüyle karşılaştırdıklarında, iklim soğuyup buz tabakaları genişledikçe patlamaların sayısının ciddi ölçüde azaldığını tespit etmişti.

Gezegen ısındıkça volkanik patlamalarda artışa hazır olun!

Almanya’daki Heidelberg Üniversitesi‘nde görevli yanardağ bilimci Julie Schindlbeck, çalışmanın “buz hacmindeki en küçük değişikliklerin bile volkanik faaliyetleri etkileyebileceğini” gösterdiğini söylemişti.

Akkuyu’da yeni menenjit vakaları: Kötü çalışma, barınma ve beslenmeyle ilgili bir sınıf hastalığı

Mersin Tabip Odası Başkanı Uzm. Dr. Nasır Nesanır, Akkuyu Nükleer Güç Santrali‘nde menenjit vakalarının görülmeye devam ettiğini söyledi. Nesanır, hastalığın “kötü barınma, ağır çalışma koşulları ve yeterli-dengeli beslenmeme ile ilgili bir sınıf hastalığı” olduğunu belirtti ve santral sahasının sağlık örgütlerinin denetimine açılması çağrısında bulundu.

Türkiye’nin ilk nükleer santrali olan Mersin Gülnar Akkuyu Nükleer Santrali’nde geçtiğimiz ay iki işçinin ölümüne neden olan menenjit vakaları yeniden gündemde.
Santralde çalışan üç işçi menenjit teşhisiyle hastaneye kaldırılmış, bu işçilerden biri iyileşirken ikisi vefat etmişti. Kayıtlara işçilerden birinin kesin ölüm nedeni menenjit olarak geçti, vefat eden diğer işçinin test sonucu negatif çıktığı için o vaka kayıtlara “şüpheli” olarak geçti.

‣  ‘Akkuyu’yu neresinden tutsak elimizde kalıyor: Koşar adım felakete gidiyoruz’
‣ ‘Rusya’ya ait Akkuyu nükleer santrali geleceğimizi tehdit ediyor’
‣ Akkuyu nükleer santrali Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne taşındı: İnsanlığa karşı suç işleniyor
‣ Dışarıda protesto, içeride ‘yakıt töreni’: Akkuyu’da ‘Barış için atom enerjisi’ bayrağı çekildi

Kötü çalışma koşulları ve kötü beslenme tetikliyor

Mersin Tabip Odası Başkanı Dr. Nasır Nesanır, santral vakasında yeni menenjit vakalarının görülmeye başlandığını duyurdu.

Nesanır, “Üç vakadan 20 gün sonra pozitif bir vaka daha tespit edildi. Şu an Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi‘nde yatmakta ve genel durumu iyi. İkisi kesin dört vakanın birbiriyle temas ya da yoğun temas öykünün olmaması şu iki hususa dikkat çekiyor” dedi ve hususları sıraladı:

  • “Birincisi insanlar meningokokların tek doğal rezervuarıdır. Herhangi bir zamanda ergenlerin ve yetişkinlerin yaklaşık yüzde 10’u hastalık olmadan taşıyıcıdır. Bu durumda ağır çalışma koşulları, kötü beslenme ve kötü barınma koşulları taşıyıcı kişilerde hastalık tablosuna dönüşebilir.
  • İkinci husus santralde çok farklı ülkelerden işçiler çalışıyor, bundan kaynaklanan bir durum da olabilir. Mutlaka örneklem üzerinden bir sağlık taraması yapılması, eğer tespit edilirse hac ve umreye gidenlerden olduğu gibi işçilere de aşı yapılması gerekiyor.”

Bir sınıf hastalığı

Akkuyu Nükleer Santrali’ndeki menenjit vakalarıyla ilgili olarak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı‘nın ve Sağlık Bakanlığı’nın açıklama yapması gerektiğin değinen Nesanır, “Basın kuruluşlarının ve ilgili meslek örgütlerinin Akkuyu’ya girmelerine izin verilmeli. Santralde geriye dönük sağlık taraması yapılması sağlanmalıdır. Meningokok Menenjiti immün sistemi zayıflatan ya da baskılayan belli hastalıklar dışında kötü barınma, ağır çalışma koşulları ve yeterli-dengeli beslenmeme ile ilgili bir sınıf hastalığıdır” dedi.

Fukuşima’da 5,5 tonluk radyoaktif su sızıntısı

Japonya, Tokyo Electric Power Company (TEPCO) aracılığıyla, Ocak 2024’te Fukuşima Daiichi Nükleer Güç İstasyonu‘nda (FDNPS) yaşanan sızıntıyı Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı‘na (IAEA) bildirdi. Şirket, kaziyum emilim kulesinde temizlik çalışmaları sırasında açık bırakılan bir valf nedeniyle radyoaktif madde içeren suyun sızdığını açıkladı. Tahminen 5,5 ton suyun sızdığı belirtildi.

Sızıntının tesisteki söküm faaliyetleri sırasında suyu filtreleyen sistemden kaynaklandığı ve Gelişmiş Sıvı İşleme Sistemi (ALPS) ile işlenen suyun tahliyesiyle ilişkili olmadığı ifade ediliyor. TEPCO, olay yerinde radyasyon ölçümlerinde önemli bir dalgalanma olmadığını, olayın halk sağlığı veya çevre üzerinde herhangi bir etkisi olmadığını iddia etti.

Güç İstasyonu’nda çalışan bir yüklenicinin, sabah saatlerinde kaziyum emilim kulesinde su sızıntısını fark ettiği aktarılıyor ve olayın, valf incelemesi için hazırlık amacıyla kullanılan suyun açık bir valften sızması sonucu ortaya çıktığı belirtiliyor. Çalışanlar valfi kapatarak sızıntıyı durdurdu.

TEPCO, sızan suyun emilim sisteminden gelen kontamine su ile temizlik için kullanılan filtrelenmiş suyun karışımı olduğunu ve yaklaşık 0,022 Terabecquerel (TBq) radyoaktif madde içerdiğini belirtti. Şirket, bu sızıntının, emilim kulesinin çevresindeki toprağa hafif bir kirlilik bırakmış olabileceğini düşünerek önleyici tedbirler aldı.

Fukuşima’da radyoaktif atık suyun tahliye hortumu yerinden çıktı, iki işçi hastanelik oldu
Fukuşima’da radyoaktif atık suyun ikinci tahliyesi başladı
Rusya’daki nükleer santralde Akkuyu’da da kullanılan türbin kanatları kırıldı

Fukuşima’da önlemler alınıyor

Japonya Nükleer Düzenleme Otoritesi bilgilendirildi ve tesisin denetçileri yerinde bir soruşturma yürütüyor. TEPCO, olayın nedenini araştırmaya ve tekrarının önlenmesine yönelik önlemler almayı taahhüt etti. IAEA, Japonya makamlarıyla temas halinde kalarak durumu izlemeye devam ediyor.

Bu olay, 2011’de yaşanan büyük tsunami ve nükleer kazanın ardından Fukuşima Daiichi tesisindeki bir dizi sorunun en yenisi. Bu tür olaylar, nükleer enerji güvenliği ve çevresel koruma konusunda uluslararası toplumun dikkatini çekmeye devam ediyor.

İstanbul’da hava kirliliği yüzde 3 arttı

İstanbul Teknik Üniversitesi‘nin (İTÜ) gerçekleştirdiği araştırmaya göre İstanbul’da hava kirliliği, önceki yıla kıyasla yaklaşık yüzde 3 oranında arttı. İTÜ Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi ile Samsun Üniversitesi Havacılık ve Uzay Bilimleri Fakültesi uzmanları tarafından yürütülen bu çalışmada, 2022 ve 2023 yılları arasındaki hava kirliliği seviyeleri incelendi.

Anadolu Ajansı‘nın aktardığına göre Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı‘nın hava kalitesi ölçüm istasyonlarından elde edilen veriler, İstanbul’daki partikül madde (PM10) oranları 2022’de ortalama 36,003 µg/m3 iken, 2023’te bu oranın 36,958 µg/m3’e yükseldiği görüldü.

İstanbul’da hava kirliliği kalp sağlığını tehdit edecek düzeyde
Yolcu gemileri yeşil enerji seçeneklerini göz ardı ederek emisyon ve hava kirliliğine yol açıyor
[İklim Masası] Trafik sıkışıklığı fiyatlandırması, İstanbul’a çare olabilir

Özellikle Kartal bölgesinde hava kirliliği en yüksek seviyede ölçülürken, Esenyurt, Mecidiyeköy ve Yenibosna istasyonları da yüksek kirlilik seviyeleri kaydetti. Diğer yandan, Büyükada, Şile, Kumköy ve Sarıyer gibi bölgelerde kirlilik oranları daha düşük seviyelerde tespit edildi.

2023’te İstanbul’da hava kirliliği, kent genelindeki 11 istasyonda yapılan ölçümlere göre  artış gösterirken, 13 istasyonda ise azalış yaşandığı görüldü. Yenibosna bölgesindeki artış dikkat çekerken, Üsküdar-2, Bağcılar, Başakşehir, Kartal ve Büyükada istasyonları da önemli artışlar kaydetti.

Buna karşılık, Şile bölgesindeki hava kirliliğinde en büyük düşüş gözlemlendi. Bu azalışı Çatladıkapı, Şirinevler, Ümraniye 2, Maslak ve Sarıyer takip etti.

İTÜ’den Prof. Dr. Hüseyin Toros, hava kirliliğindeki artışın temel nedenlerini açıklarken, artan araç kullanımı, değişen meteorolojik koşullar ve doğal gaz yerine kullanılan alternatif yakıtların etkisine dikkat çekti. Prof. Dr. Toros, özellikle Kartal, Esenyurt ve Mecidiyeköy bölgelerindeki trafik yoğunluğu ve ısınma amaçlı yakıtların hava kirliliğine önemli ölçüde katkıda bulunduğunu vurguladı. Hava kirliliğinin azaltılması için toplumsal çabaların ve yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının arttırılmasının önemine işaret etti.

Ocak 2024, kaydedilen en sıcak Ocak ayı oldu

Copernicus İklim Değişikliği Servisi (C3S) tarafından yapılan analizlere göre, 2024’ün Ocak ayı, kaydedilen en sıcak Ocak olarak tarihe geçti. Bu dönemde, küresel ortalama yüzey hava sıcaklığı 13,14°C olarak ölçülerek, 1991-2020 Ocak ayı ortalamasından 0,70°C daha yüksek ve 2020 yılının rekorunu 0,12°C ile geride bıraktı. Son sekiz ay boyunca her ay, o aya ait en sıcak ay rekorunu kırdı.

Küresel sıcaklık anomalisi olarak bakıldığında Ocak 2024, 2023’ün son altı ayındakinden daha düşük sıcaklıkta, ancak Temmuz 2023’ten önceki herhangi bir aydan daha yüksek. Bu dönem, sanayi öncesi referans dönemi olan 1850-1900 yılları Ocak ayı ortalamasından 1,66°C daha sıcak geçti.

Geçtiğimiz on iki ay (Şubat 2023 – Ocak 2024), kayıtların tutulmaya başlandığından bu yana en yüksek küresel ortalama sıcaklık değeriyle, 1991-2020 ortalamasından 0,64°C ve sanayi öncesi ortalamadan 1,52°C yüksek olarak kaydedildi.

en sıcak ocak

Avrupa‘daki sıcaklık durumları, Ocak 2024’te, kuzeydeki İskandinav ülkelerinde 1991-2020 ortalamasının oldukça altında seyrederken, kıtanın güneyinde bu ortalamaların oldukça üzerine çıktı. Dünya genelinde ise sıcaklıklar doğu Kanada, kuzeybatı Afrika, Ortadoğu ve Orta Asya‘da ortalamanın üzerinde, batı Kanada, orta ABD ve doğu Sibirya‘da ise ortalamanın altında seyretti.

En sıcak Ocak, denizleri de etkiledi

El Niño olayının Ekvator Pasifik‘te zayıflamasına rağmen, denizlerdeki hava sıcaklıkları genel olarak olağandışı yüksek seviyelerde kalmaya devam etti.

Küresel ortalama deniz yüzeyi sıcaklığı (SST), Ocak 2024 için, dünya çapında 60° Güney ve 60° Kuzey enlemleri arasındaki bölgelerde ortalama olarak 20,97°C olarak ölçüldü. Bu değer, 2016 yılında kaydedilen en sıcak Ocak ayı sıcaklığından 0,26°C daha yüksek.

Ayrıca, ERA5 veri setinde kaydedilen herhangi bir ay için ikinci en yüksek deniz yüzey sıcaklığı değerine ulaşmış oldu. Bu durum, küresel ısınmanın etkilerinin denizler üzerindeki önemli ve artan etkisini gösteriyor. ERA5 veri seti, dünya çapında uydu, gemi, uçak ve hava istasyonlarından gelen milyarlarca ölçümü içeren bilgisayar tabanlı analizlere dayanıyor.

en sıcak ocak

Araştırma: Okyanuslar beş yıl üst üste en yüksek sıcaklık rekorunu kırdı
Beklenen oldu, 2023 şimdiye dek yaşanmış en sıcak yıl olarak tescil edildi
2023’ün kayıtlardaki en sıcak yıl olması, ‘Paris’ hedefleri açısından ne anlama geliyor?

C3S’in Başkan Yardımcısı Samantha Burgess‘a göre, 2024 yılı rekor kıran bir başka ay ile başladı. Burgess durumu, “Ocak ayı sadece kaydedilen en sıcak Ocak ayı değil, aynı zamanda sanayi öncesi referans döneminden 1,5°C üzerindeki 12 aylık bir süreyi de deneyimledik” diyerek açıkladı. Burgess, küresel sıcaklıkların artışını durdurmanın tek yolunun sera gazı emisyonlarında hızlı bir azalma sağlanması olduğunu da hatırlattı.

2024 Ocak ayının deniz buzu ve hidrolojik bulgularına göre, Arktik deniz buzu genişliği ortalama seviyelerde ve 2009’dan bu yana Ocak ayı için en yüksek seviyede kaydedildi. Deniz buzu konsantrasyonları, Ekim ayından bu yana süregelen bir durum olarak, Grönland Denizi‘nde ve Okhotsk Denizi‘nde ortalamanın üzerindeyken, Labrador Denizi‘nde ortalamanın altında kaldı.

Antarktika deniz buzu genişliği, Ocak ayı için altıncı en düşük seviyede olup, ortalamanın yüzde 18 altında gerçekleşti ve 2023 yılında kaydedilen en düşük Ocak değerinden (yüzde 31) oldukça yüksek bir seviyede kaldı. Deniz buzu konsantrasyonları, Ross ve Amundsen Denizleri, kuzey Weddell Denizi ve Doğu Antarktika kıyıları boyunca ortalamanın altındaydı.

2024 Ocak ayında hidrolojik açıdan bakıldığında, Avrupa‘nın büyük bölümleri ortalamanın üzerinde yağış aldı ve fırtınalar kuzeybatı ve güneybatı Avrupa’yı etkiledi.

İspanya‘nın güneydoğusu ve kuzeyi, Maghreb, İngiltere‘nin güneyi, İrlanda, İzlanda‘nın doğusu, çoğu İskandinavya, kuzeybatı Rusya‘nın bir kısmı ve doğu Balkanlar, ortalamanın altında yağış aldı.

Avrupa dışında, batı ve güneydoğu ABD, geniş bir Avrasya bölgesi, güneydoğu Güney Amerika, güneydoğu Afrika ve Avustralya‘nın kuzeyi ve doğusu ortalamanın üzerinde yağış aldı.

Batı ve güney Kuzey Amerika, Kanada, Afrika Boynuzu, Arap Yarımadası, güney merkez Asya‘da kuru koşullar görüldü. Avustralya ve Şili‘deki kuru koşullar, yangınlara katkıda bulundu.

Meksika’daki ‘Maya Treni’ projesi antik mağaraları ve ekosistemi tehdit ediyor

Meksika‘nın Yucatan Yarımadası boyunca uzanan yaklaşık bin 555 km uzunluğundaki Maya Treni isimli demiryolu projesi, binlerce yeraltı mağarası gibi antik ekosistemler de dahil olmak üzere çevre açısından hassas alanlara zarar verme potansiyeli nedeniyle eleştirilerin odağında.

Eco Watch’ın aktardığına göre Tren Maya projesinin Cancún‘a bağlanan güneydoğu bölümü 2023’ün son aylarında resmi olarak hizmete girdi. Meksika hükümeti, projenin diğer kısımlarının 2024’ün Şubat ayında tamamlanarak işletmeye alınacağını açıkladı. Ancak, bu planın gerçekleşme süreci ve zamanlaması, çeşitli uzmanlar tarafından şüpheyle karşılanıyor. Uzmanlar, özellikle ekolojik ve arkeolojik etkilerle ilgili yeterli değerlendirmelerin yapılmadığını öne sürüyor.

Projenin maliyetinin de dikkat çekici bir şekilde arttığı belirtiliyor. Başlangıçta yaklaşık 8,5 milyar dolar olarak tahmin edilen maliyetin, son hesaplamalara göre 28 milyar dolara yükseldiği bildirildi. Bu maliyet artışı, projenin finansal sürdürülebilirliği konusunda da soru işaretleri yaratıyor.

[Dünya Hali] Maya topluluklarını ezip geçen ‘Tren Maya’
maya treni
BBC’nin yayımladığı haritada projenin büyüklüğü görülüyor.

Bünyesinde çevre aktivistleri, arkeologlar ve mağara dalgıçları bulunduran çevreci grup Selvame del Tren, tren güzergahının ciddi çevresel zararlara yol açtığını ifade ediyor. Bu grup, tren hattının Yucatán ormanlarından geçişinin, örümcek maymunları, jaguarlar ve yaklaşık 400 çeşit kuş gibi nesli tehlike altında olan türlerin yaşadığı kırılgan ekosistemlere ciddi zararlar verdiğini vurguluyor. Grup, bu türlerin yaşam alanlarının korunması ve tren projesinin yol açtığı çevresel tahribatın önüne geçilmesi için ulusal ve uluslararası düzeyde farkındalık yaratmaya çalışıyor.

Selvado del Tren, yaptığı açıklamada “Tren, ormanın içinden geçiyor, cenoteleri (doğal gölleri) ve yeraltı nehirlerini betonla dolduruyor, üstelik herhangi bir çalışma yapılmadan. Biz ilerlemeye karşı değiliz. Aksine, Yarımada’da gelişimi sosyal adalet, ekonomik canlanma ve altyapı iyileştirmesi için büyük bir fırsat olarak görüyoruz, ancak bunu çevreye tam saygı göstererek yapmak istiyoruz” ifadelerini kullandı.

‘Maya Treni ile çok önemli bir miras riske atılıyor’

Su Uzmanı Guillermo D’Christy, hassas mağaralarda yer alan sarkıt ve dikit formasyonlarının arasına yerleştirilen çelik ve beton kazıkları inceledi.

D’Christy, trenlerin ve inşaatın neden olacağı titreşimlerin mağaraların tavanlarına zarar vereceğinden endişeli olduğunu belirtti.

“Meksika ve insanlık için çok önemli bir biyokültürel mirası riske atıyoruz” diyen D’Christy, “Bu tavan giderek inceliyor, düşüyor, çöküyor” şeklinde açıklama yaptı.

Meksiko City’den bir deniz biyoloğu olan Paulina Rios ise durumu “Tren sadece her an çökebilecek cenotelerin üzerine inşa edilmedi, aynı zamanda birçok Maya topluluğunu da yerinden etti. Maya halkı, yüzlerce nesildir yaşadıkları evlerinden, çok pahalı olacağı için muhtemelen hiç binemeyecekleri bir tren için taşınmak zorunda kaldı. Bu hiç mantıklı değil” diyerek açıkladı.

Zonguldak’ta maden ocağı göçüğünde bir işçi öldü

Zonguldak, Kilimli ilçesine bağlı Gelik beldesinde faaliyet gösteren Akkurt Madencilik‘e ait bir ocakta gerçekleşen maden ocağı göçüğü, bir işçinin ölümüne neden oldu. Türkiye Taşkömürü Kurumu‘na bağlı bir rödevanslı saha olan maden ocağında tavandan düşen taşlar sonucu iki işçi mahsur kaldı.

Özgür Halkın Sesi gazetesinin aktardığına göre, ilçeye bağlı Ayiçi mevkiinde meydana gelen göçüğün ardından bölgeye AFAD, sağlık ekipleri ve Türkiye Taşkömürü Kurumu tahlisiye ekipleri sevk edildi.

Yaklaşık bir buçuk saat süren çalışmalar sonucunda Erdem Yıldız isimli işçi sağ olarak kurtarılırken, göçükte mahsur kalan diğer işçi olan Murat Çetinkaya‘nın öldüğü öğrenildi.

maden ocağı göçüğü

Zonguldak Valisi Osman Hacıbektaşoğlu, TTK Genel Müdürü Muharrem Kiraz ve İl Jandarma Komutanı Kıdemli Albay Cezmi Yalınkılıç da bölgeye gelerek bilgi aldı.

Göçükten çıkarılan ve durumunun iyi olduğu öğrenilen işçilerden Erdem Y, ilk müdahalenin ardından Zonguldak Atatürk Devlet Hastanesi‘ne kaldırıldı.

Ekiplerin beş saat süren çalışmasının ardından maden işçisi Murat Çetinkaya’nın cansız bedenine ulaşıldı.

[Kömür kokusunda kamp-3] Dönüş: Zonguldak’tan kalanlar…

‘20 gün sonra işi bırakacaktı’

3 çocuk babası Murat Çetinkaya’nın kısa bir süre önce emekliliği hak ettiğini ifade eden maden çavuşu Serkan Demir, “Göçük anında çalışırken bir anda yukarıdan posta geldi. Ben ayağımı son anda kurtardım. Erdem Yıldız başından postaya kendini kaptırdı. Erdem ile konuşuyorduk ama Murat’tan sadece belli belirtisiz sesler geliyordu. Murat arkadaşımız kısa bir süre önce emekliliği hak etmişti. 20 gün sonra işi bırakmayı düşünüyordu. Çok üzgünüm” dedi.

Çetinkaya’nın cenazesi, Beycuma Korucuk Köyü Dereli Mahallesi’nde kılınacak cenaze namazının ardından toprağa verilecek.

Muğla Valiliği yeraltı sularını satışa çıkardı: Üç yıllık içme suyu ihalesi

Muğla Valiliği Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı (YİKOB) Köyceğiz’e bağlı Yayla mahallesindeki Ekşidibi kaynak suyunu ihaleye açtı.

Doğal kaynak suyunun ihalesi için muhayyen bedel 5,5 milyon TL iken geçici teminat ücreti ise 166 bin TL olarak belirtildi. Yeraltı suyunun üç yıl süreyle kiralanması için duyurulan ihale ise yarın (8 Şubat) başlatılacak.

Yeraltı suyunun içme suyu olarak kullanılması için ihaleye çıkarılması kararı tepki topladı. Muğla Su İnisiyatifi Eşsözcüleri Sebahat Genç ve Serdar Denktaş karara tepki gösteren isimlerden yalnızca ikisi.

Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı’nın görev ve yetkilerinin, çalışma usul ve esaslarını belirleyen yönetmeliğinin 5. maddesinde tanımlandığına dikkat çeken açıklamalarında eşsözcüler, bu görev ve yetkiler arasında yeraltı sularının kiraya verilmesi yetkisinin yer almadığının altını çizdi. Muğla Su İnisiyatifi tarafından yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:

“Muğla YİKOB’un görevi ve yetkisi olmadan su varlıklarının özelleştirilmesi için ihale açması yönetmeliğe aykırı ve suç niteliğindedir. Muğla Su İnisiyatifi olarak suyun yaşam hakkı olduğunu ve ticarileştirilemeyeceğini temel alan çalışmalarımızın gereği olarak Muğla Valiliği’ni suç niteliğinde olan söz konusu ihaleyi iptal etmesi için gereğini yapmaya davet ediyoruz.”

Açıklamada ayrıca MSİ’nin konunun takipçisi olacağı, ihalenin gerçekleşmesi durumunda bu özelleştirme girişiminin durdurulması için her türlü yasal ve meşru mücadelenin verileceği belirtildi.

DSİ’ye dava açıldı
Muğlalı çevre örgütleri DSİ’ye imzaları teslim etti
Geyik Barajı kamunundur, kamuya iade edilmelidir
Muğlalılar seçime girecek adaylardan ‘su’ ve ‘doğa’ sözü istedi

Hatay’da protesto edilen Lütfü Savaş: Adaylığım sürüyor, yılmayacağım, korkmayacağım

31 Mart seçimlerinde CHP‘nin yeniden aday göstermesi bölge halkı tarafından büyük tepkiyle karşılaşan Hatay Belediye Başkanı Lütfü Savaş bugün bir basın toplantısı yaparak adaylığının devam ettiğini açıkladı.

Savaş, dün depremlerin birinci yıldönümünde yapılan anmalar sırasında Hataylıların yoğun protestosuyla karşılaşmıştı.

Habibi Neccar Sosyal Tesisleri‘ndeki basın toplantısında konuşan Savaş, “Hatay üzerinden kirli bir oyun oynanıyor. Protestocuların kim olduğunu biliyoruz. Korkmayacağım, sinmeyeceğim” dedi:

“Beni protesto ettiler, biz bunların kim olduğunu biliyoruz. Sayın Bakanımıza söz attılar. Orada Sayın Cumhurbaşkanımızın atamış olduğu bir bakan vardı. Bizi sevmeyebilirler, ama ya bir tanesinin elinde el bombası olsaydı, silah olsaydı… Sayın Cumhurbaşkanımız bir yere giderken önden önlem alınıyor; burada da alınmalıydı”

[6 Şubat depremlerinin yıldönümü] Hataylılar: Bizi enkazda bırakanlara oy yok

‘Genel başkan destekliyor’

Adaylıktan çekilmeyeceğini ve seçimi kazanacaklarını belirten Savaş, CHP lideri  Özgür Özel‘in de kendisini desteklediğini kaydetti: “Genel Başkanımızın duruşu net, ‘Adayımız Lütfü Savaş ve biz seçimi kazanacağız’ dedi. Üç dönemdir kazanma işimizi, dördüncü dönemde de Hatay halkımızla beraber yapacağız. Kimsenin şüphesi olmasın.”

CHP Grup Başkanvekili Ali Mahir Başarır ise bugün yaptığı açıklamada Lütfü Savaş’ın yeniden adaylığı ile ilgili, “Partinin yetkili kurulları, bu konuyu enine boyuna değerlendirip Hatay’ın tüm ilçeleriyle, belki de 2-3 gün içerisinde kapsamlı bir anket yapıp bir karar verecektir” ifadelerini kullanmıştı.

Avrupa’daki çiftçi protestolarının iklim kriziyle nasıl bir ilişkisi var?

Berlin‘den ve Paris‘e, Brüksel‘den Bükreş‘e kadar Avrupalı ​​çiftçiler son haftalarda protesto amacıyla traktörlerini yollara sürdü.

Raporlara göre, Avrupa Birliği genelindeki protestocularının, ucuz ithalattan kaynaklanan rekabet, artan enerji-gübre maliyetleri ve çevreci kurallar da dahil olmak üzere bir dizi endişesi var.

Belçika, Fransa, Almanya, Yunanistan, Litvanya, Polonya, Romanya ve artık İspanyanın da aralarında bulunduğu ülkelerdeki çiftçiler son birkaç aydır protesto gösterileri düzenliyor.

Birleşik Krallık merkezli Sunday Telegraph, protestoları “net sıfır isyan” (net sıfır karbon politikasına atfen) olarak tanımlamaya çalıştı ve diğer birçok medya kuruluşu, çiftçilerin “yeşil” kurallara (Avrupa Yeşil Mutabakatı sonrası konulan kurallar) karşı yürüdüklerini söyledi.

Carbon Brief‘in yayımladığı analizde, Avrupa’daki çiftçi gruplarının temel taleplerini analiz ederek bunların sera gazı emisyonları, iklim krizi, biyolojik çeşitlilik veya koruma ile ilişkilerini ele alınıyor.

Bulgulara göre protestolarının sebeplerinden bazılarının iklim kriziyle ilişkili olduğu gözlenirken, bazı sebeplerin ise hiç ilgisi yok. Bazı sebepler ise, Avrupa Yeşil Mutabakatı ve Güney Amerika Ticaret Anlaşması gibi henüz yürürlüğe girmemiş anlaşmalara dayanıyor.

Çiftçiler neden protesto ediyor?

Guardian‘ın haberine göre, AB’li çiftçilerin gündeme getirdiği sorunlar düşen satış fiyatları, artan maliyetler, ağır düzenlemeler, güçlü ve otoriter perakendeciler, borç, iklim krizi ve ucuz ithalatı içeriyor.

Carbon Brief, protestoların devam ettiği yedi AB ülkesindeki medya raporlarına ve çiftçi birliklerinin açıklamalarına dayanarak bir dizi kaygıyı bir araya getirerek inceledi.

Çiftçilerin sorunlarının her biri iklim krizi ve/veya sera gazı emisyonlarıyla (yeşil), biyolojik çeşitlilik ve/veya korumayla (sarı) ya da her iki sorunla da (kırmızı) ilgili olup olmadığına göre sınıflandırılmıştır.

Bazı ülkelerdeki protestocular, özellikle çiftçilerin tarım arazilerinin sel ve diğer aşırı hava olayların zarar görmemesi için önlem alınmasını talep ediyor. Yunanistan gibi ülkeler, iklim değişikliği ile başa çıkma konusunda daha fazla eylem çağrısında bulunuyor.

Diğer durumlarda çiftçiler, yakıt sübvansiyonlarının devam etmesi ve gübre ile böcek ilacı kısıtlamalarının gözden geçirilmesi çağrısında bulunuyor.

AB’nin “Tarladan Çatala” stratejisi, sürdürülebilir gıda tedarikini optimize etmeyi ve zararları azaltmayı hedefliyor. Bu strateji, önümüzdeki yıllarda hem pestisitlerin hem de gübrelerin kullanımının sıfıra inmesine odaklanıyor.

Geçtiğimiz kasım ayında, politikacılar AB’nin önerdiği pestisit düzenlemesine karşı oy kullandı, bu da on yılın sonuna kadar kimyasal pestisitlerin kullanımını ve riskini yarıya indirmeyi amaçlıyor. (6 Şubat’ta Avrupa Parlamentosu tarım ürünlerinde kullanılan pestisitlerin azaltılması planını iptal etme kararı aldı. YG)

AB, bu kurallara ilişkin”Avrupa’daki biyolojik çeşitlilik kaybını durdurma taahhüdümüzü eyleme dönüştürecek” diyerek pestisit kullanımıyla ilişkili sağlık ve su kalitesi sorunlarını vurguladı.

Avrupa’da yasa koyucular, haziran seçimleri öncesinde bir dizi iklim ve biyolojik çeşitlilik kurallarını sonuçlandırmak için çalışıyor.

Protestolar nasıl gelişti?

Aralık ayında Alman Hükümeti, ülkenin 2024 bütçesindeki 17 milyar Euro‘luk açığı kapatmak amacıyla sübvansiyonları ve harcamaları azaltma planlarını duyurdu. Bu önlemler arasında tarımsal sübvansiyonların kesilmesi ve vergi indirimleri bulunmaktaydı, bu da çiftçi protestolarının patlamasına yol açtı.

O zamandan bu yana, AB genelindeki diğer çiftçiler de sokaklara çıkmaya başladı.

Almanya

Associated Press’in bildirdiğine göre, Alman hükümeti Ocak ayında bütçe kesinti planlarını hafifletti. Bunun yanı sıra tarım araçlarına yönelik otomobil vergisi muafiyetini kaldırma teklifinden vazgeçildi ve tarımsal dizel sübvansiyonlarının tamamen değil, aşamalı olarak kaldırılması planlandı.

Ancak Alman çiftçiler, sübvansiyonların tamamen yürürlükte kalması çağrısında bulunarak protestolarını sürdürdüler. Financial Times, sübvansiyon sorunlarının protestoların “en önemli tetikleyicisi” olduğunu belirtti.

Almanya'da çiftçiler

Associated Press , protestoların “Almanya hükümetine karşı daha geniş bir hoşnutsuzluğa yol açtığını” ve çiftçilerin ihtiyaçlar ve ucuz ithal gıda konusunda benzer endişeleri dile getirdiğini söyledi.

Guardian, gösterilerin devam ettiği Ocak ayı ortasında yaklaşık 30 bin protestocu ve binlerce traktörün Berlin şehir merkezinde yaşamı durdurduğunu söyledi.

Fransa

Fransa’daki protestolar da kısmen tarımsal yakıt sübvansiyonlarını azaltma planları üzerine başladı ve hükümet bu planı ocak ayının sonunda geri aldı.

Geçtiğimiz hafta, aralarında BBC News’in de bulunduğu birçok medya kuruluşunun “Paris kuşatması” olarak adlandırdığı olayda, yüzlerce traktörün ülkenin başkentine giden ana yolları kapatmasıyla protestolar yükseldi.

‣Fransa’da iklim önlemlerine karşı çiftçilerin öfkesi büyüyor, siyasetçiler çözüm arıyor

Times, Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron‘un artan siyasi ve sosyal krizi sona erdirmek için çabaladığını söyledi.

Al Jazeera‘ye göre, 1 Şubat’ta ülkenin önde gelen çiftçi sendikaları, finans ve düzenlemelerle ilgili konularda hükümet yardımı vaatlerinin alınmasının ardından protestolara son verilmesi çağrısında bulundu .

Daily Telegraph gazetesinin haberine göre ise, bu kararların arasında, çevrecilerin “geriye doğru büyük bir adım” olarak tanımladığı, hükümetin pestisit kullanımını bu on yılın sonuna kadar yarıya indirme çabalarını askıya alma kararı da vardı:

“Araştırmalar, Fransa’da tarım arazilerindeki kuş popülasyonunun son 30 yılda  yüzde 30 oranında düştüğünü ve bunların ölümünün başlıca nedeninin pestisitler olduğunu gösteriyor.”

Belçika

Brussels Times‘ın haberine göre, Belçikalı çiftçiler, geçen hafta Brüksel‘e girerek ve şehir merkezine çıkan yolları kapattı. Sky News, yüzlerce “öfkeli çiftçinin” Avrupa Parlamentosu binasının önünde toplandığını, “vergileri, artan maliyetleri ve ucuz ithalatı” protesto etmek için binaya yumurta fırlattığını bildirdi.

Guardian’ın haberine göre, Avrupa Komisyonu‘nun çiftçilere “biyoçeşitliliği ve toprak sağlığını teşvik etmek için arazi ayırmaya” yönelik kuralları ertelemeyi teklif etmesinin ardından, AB çiftçileri Brüksel’den ilk imtiyazlarını geçen hafta almış oldu.

Belçikalı çiftçiler AB zirvesini traktörlerle yol kapatarak protesto etti | Euronews

Komisyon Başkanı Ursula von der Leyen yaptığı açıklamada, bunun çiftçilere birden fazla zorlukla uğraştıkları bir dönemde ek esneklik sunacağını belirtti.

Belçika ve Fransa’daki çiftçiler, AB ile diğer ülkeler arasındaki ticaret anlaşmalarından kaynaklanan rekabetten endişe duyuyor. Bu endişeler arasında AB-Mercosur Ticaret Anlaşması da bulunuyor. Birçok AB çiftçisi, bu anlaşmanın haksız rekabete yol açacağına inanıyor.

‣Çiftçi protestoları AB’nin ‘çevreci’ önlemlerini erteletti

Euractiv’e göre, anlaşmaya ilişkin müzakerelerin çoğu 2019’da tamamlandı, ancak son görüşmeler eski Brezilya Devlet Başkanı Jair Bolsonaro‘nun ormansızlaşma konusundaki tutumu nedeniyle duraklatıldı. Luiz Inácio Lula da Silva‘nın geçen yıl göreve gelmesinden bu yana, aralarında Fransa ve İrlanda‘nın da bulunduğu ülkelerin devam eden muhalefetine rağmen anlaşmanın tamamlanmaya yaklaştığı belirtiliyor.

Yunanistan

e-Kathimerini, Yunanistan‘da devam eden protestolarda çiftçilerin “doğal afetler ve hastalıklar” nedeniyle kaybedilen mahsuller için daha fazla geri ödeme alma konusundaki isteklerini dile getirdiğini bildirdi. Yunanistan geçen yaz orman yangınlarından kötü etkilendi.

Reuters’in aktardığına göre hükümet, çiftçilere enerji maliyetlerinde yardımcı olacağını söyledi ve “tarımsal dizel için vergi iadesinin bir yıl uzatılması” sözü verdi.

Romanya

Romanyalı çiftçiler ve kamyon şoförleri de birçoğu iklim değişikliği veya biyolojik çeşitlilikle ilgili olan bir dizi farklı kaygıyı dile getirdi.

Romanyalı çiftçiler Ukrayna‘dan tahıl ithalatının da kendileri için sorun olduğunu ifade ediyor. Ukrayna’yı çevreleyen ülkelerdeki çiftçiler aylardır bu ithalatların fiyatlarıyla rekabet edemeyeceklerini savunuyor.

Politico, Romanya’daki bazı kişilerin de Ukrayna tahıl ithalatından kaynaklanan aksaklıklardan şikayetçi olduğunu belirterek, “Rusya‘nın Ukrayna’nın Karadeniz limanlarını abluka altına alması, Romanya’yı Ukrayna tahılı için önemli bir geçiş merkezi haline getirdi” dedi.

Uluslararası Radyo Romanya’nın haberine göre, protestolara yanıt olarak Romanya Hükümeti 26 Ocak’ta ekstra çiftçi finansmanı ve yakıt sübvansiyonlarını duyurdu.

Euronews’in haberine göre, geçtiğimiz hafta Avrupa Komisyonu, Ukrayna ile olan serbest ticaret anlaşmasının Haziran 2025‘e kadar uzatılmasını önerdi, ancak bu teklifte, AB ülkelerinde çok fazla Ukrayna tarım ürününün satılmasını önlemek için yeni bir önlem de yer aldı.

Diğer AB ülkeleri

Litvanya ve Polonya’da benzer endişeler nedeniyle çiftçi protestoları devam ediyor ve bu protestoların çoğu yukarıdaki tabloda özetleniyor.

RTÉ’nin haberine göre İrlanda’da protestolar diğer çiftçilerle “dayanışma” amacıyla 1 Şubat’ta başladı . İrlanda Çiftçiler Birliği başkanı Francie Gorman, “AB politikalarının etkisiyle ilgili hayal kırıklığının arttığını” söyledi.

France24, geçen hafta İtalya’nın Milano kenti yakınlarında protesto amacıyla 300′den fazla aracın toplandığını bildirdi. Bu arada Reuters’in haberine göre küçük bir çiftçi grubu da 1 Şubat’ta Portekiz‘de protesto gösterisi düzenledi.

İtalya'da çiftçiler traktörleriyle Milano kentine gelerek protesto düzenledi - Son Dakika Haberleri

Aşırı sağ protestoları kullanıyor mu?

Bu yıl dünya çapında  büyük seçimler yaşanacak .

Deutsche Welle, AB vatandaşlarının haziran ayında Avrupa Parlamentosu‘nun yeni üyelerini seçeceğini ve son anketlerin sonuçlarda “sağa keskin bir dönüş” olabileceğini öne sürdüğünü bildirdi .

Bu protestolar devam ederken Politico’da yer alan bir haberde Fransa, İtalya, Hollanda ve Almanya gibi birçok Avrupa ülkesindeki sağcı partilerin çiftçilerin öfkesini “sırtlandığını” belirtildi.

Avrupa’daki aşırı sağı inceleyen siyaset araştırmacısı Dr. Gilles Ivaldi, sağcı grupların çiftçi protestolarını seçim desteğini artırmak için kullanabileceğini ifade ettti. Ivaldi, Carbon Brief’e şunları söyledi:

“Özellikle Fransa’da gördüğümüz şey, aşırı sağın, yalnızca çiftçiler arasında değil, aynı zamanda çevre politikalarının ekonomik maliyetinden en çok etkilenen sosyal gruplarda da yeşil geçişin etkisiyle kamuoyunun hoşnutsuzluğundan yararlanmaya çalıştığıdır.”

Fransa örneğinde aşırı sağın çiftçi protestolarını hükümet ve AB’ye karşı harekete geçmek için açıkça kullanmaya çalıştığını söylüyor. Sky News, protestoların Marine Le Pen‘in sağcı Rassemblement National partisi de dahil olmak üzere “çeşitli gruplar tarafından ele geçirildiğini” bildirdi.

Ancak Ivaldi, aşırı sağın AB seçimlerindeki odağının çoğunlukla göç, ekonomi, AB’nin geleceği ve Avrupa Yeşil Mutabakatı gibi konular üzerinde kalacağını belirtiyor. Ivaldi’ye göre potansiyel bir sağ yükselişin arkasındaki ana faktörler yalnızca tarıma odaklı da değil:

“Aşırı sağ partiler şu sıralar ekonomik kriz ve fiyat artışlarından, göçmenlik meselesinden, özellikle de Almanya’daki kitlesel mülteci akınına ilişkin artan endişelerden ve daha geniş anlamda Ukrayna’daki savaş ve jeopolitik istikrarsızlığın yol açtığı kaygılardan faydalanıyor.”