Ana Sayfa Blog Sayfa 319

İklim bilimcilerinden kırmızı alarm: Artık ‘keşfedilmemiş’ bir bölgedeyiz

Binlerce bilim insanından oluşan bir koalisyon, 2019 Dünya Bilim İnsanlarının İklim Acil Durumuna İlişkin Uyarısı’nı güncelleyerek , dünyanın “kuşatma altında” olduğunu ve “keşfedilmemiş bölgeye” girildiği uyarısında bulundu.

BioScience Dergisi’nde yayımlanan raporun, 15.000’den fazla imzacısı, son yıllarda yaşanan çok sayıda sıcaklık rekorunun, gezegenin “yaşam belirtilerine” yönelik ciddi tehditlere işaret ettiğini belirtti. Bu terim, insan nüfusu ve enerji tüketiminden Brezilya Amazon yağmur ormanlarının kaybına kadar uzanan 35 göstergeyi ifade ediyor. Rapora göre bu hayati belirtilerin 20’si şu anda rekor düzeyde aşırılıklar gösteriyor.

Beklenmedik yerlerde büyük felaketler

Rapora göre, temel sera gazlarından üçü olan karbondioksit, nitröz oksit ve metan rekor seviyelerde ve ortalama küresel CO2 konsantrasyonu, sınır kabul edilen milyonda 350 parça sınırının çok üzerinde. Yazarlar ayrıca 2023’te kayıtlara geçen en sıcak yaz mevsiminin yaşandığını ve muhtemelen şimdiye kadar kaydedilen en sıcak yıllar arasında yer alacağını söylüyor.

Okyanus asitliği, buzul kalınlığı ve Grönland buz kütlesi tüm zamanların en düşük seviyelerine ulaştığına,  okyanusların her zamankinden daha sıcak olduğuna dikkat çekilen çalışmada, bunun denizde can kaybından, gezegenin daha önce gördüğü türden yoğun tropik fırtınalara kadar uzanan çok yönlü etkilere sahip olacağına dikkat çekiliyor. 2023’teki aşırı hava koşullarının, kuzey Çin ve başta Libya olmak üzere Akdeniz‘de binlerce kişiyi öldüren sel ve güçlü fırtınalar gibi  alışılmadık bölgelerde tehditlerin ortaya çıktığı da vurgulanıyor.

Makalede, ayrıca bazı çevrelerin “yeşil toparlanma” umutlarına rağmen, fosil yakıt kullanımının, Covid-19 kapanmalarının sona ermesinin ardından hızla arttığı belirtiliyor. Buna göre, yenilenebilir enerji tüketimi 2021 ile 2022 arasında yüzde 17 arttı, ancak fosil yakıt enerji tüketimi hala yaklaşık 15 kat daha fazla ve Rusya‘nın Ukrayna‘yı işgali Avrupa‘nın bazı bölgelerinde yenilenebilir enerjiye geçişi hızlandırırken, bazı ülkeler sonunda Rusya’nın kömür ve gaz kaybını telafi edebilir. Fosil yakıt sübvansiyonları ise işgalden bu yana yüzde 107 arttı.

Yazarlar, küresel ağaç kaybı oranının, özellikle Amazon‘daki tahribatın en büyük mimarlarından olan eski Brezilya devlet Başkanı Jair Bolsonaro‘nun iktidardan ayrılması sonucunda yüzde 9.7 oranında azalmış olmasına karşın gezegenin ormansızlaşmayı tersine çevirme yolunda olmadığını ve yıkıcı Kanada orman yangınlarının hem ormansızlaşmaya hem de karbon emisyonlarına katkıda bulunduğunu yazdı.

Makalenin sonuç kısmında bilim insanları, büyük zorluklardan birinin geleneksel ekonomik büyüme fikri ile çevresel hedefler arasındaki çatışma olduğuna dikkat çekti:  “Bu nedenle ekonomimizi, zenginlerin aşırı tüketimi yerine tüm insanların temel ihtiyaçlarının karşılanmasını destekleyen bir sisteme dönüştürmemiz gerekiyor.

2019’da küresel emisyonların yüzde 48’inin emisyon salan en zengin yüzde 10’luk kesim tarafından oluşturulduğunu, en alttaki yüzde 50’nin ise sadece yüzde 12 emisyon yaydığını hatırlatan uzmanlar, “Yalnızca karbon azaltımına ve iklim değişikliğine odaklanmak yerine, altta yatan ekolojik aşma sorununu ele almak, uzun vadede bu zorluklarla başa çıkmamız için bize en iyi şansı verecektir. Bu, Dünya üzerindeki tüm yaşam için derin bir fark yaratma anımızdır ve zamana karşı dayanıklı bir değişim mirası yaratmak için bunu sarsılmaz bir cesaret ve kararlılıkla kucaklamalıyız” dedi.

Yeşil İyileşme Malatya’da hayat buluyor: Onarıcı Köy’ün temelleri atıldı

Doğal Hayatı Koruma Vakfı‘nın (WWF-Türkiye), afetlere karşı daha dirençli ve doğayla uyumlu bir gelecek için başlattığı “Yeşil İyileşme” çağrısının adımlarından biri olan Onarıcı Köy Projesi‘nin temelleri Malatya‘da atıldı.

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD), Malatya Büyükşehir Belediyesi desteği ve Hacettepe Üniversitesi işbirliğiyle hayata geçirilen proje kapsamında yapılacak yedi evden ilkinin temeli 24 Ekim’de yerel yöneticiler ve basının katılımıyla atıldı.

Proje ile Malatya’nın Yeşilyurt ilçesinde yer alan Kırlangıç Köyü, enkazın geri dönüşümünü mümkün kılan “modüler” sistemle yeniden inşa edilecek ve Yeşil İyileşme prensipleriyle uyumlu sürdürülebilir bir yaşam alanı örneğine dönüşecek.

6 Şubat’ta Kahramanmaraş‘ta ve 20 Şubat’ta Hatay‘da meydana gelen ve büyük bir yıkıma sebep olan depremlerin ardından WWF-Türkiye, doğa ile uyumlu ve afetlere dirençli bir Türkiye için Yeşil İyileşme çağrısında bulunmuştu. Bu doğrultuda çalışmalarına devam eden vakıf, deprem bölgesinde sağlıklı bir gelecek kurma sürecinin her aşamasının “Yeşil İyileşme” ilkelerine göre ele alınmasının öneminin altını çiziyor.

Fotoğraf: WWF-Türkiye

‘Geleceğin dayanıklı, doğa temelli yaşam alanları için ilk adım’

Yeşil İyileşme ilkelerinin ilk adımı olarak depremden etkilenen Hatay, Malatya ve Adıyaman illerinin belediye başkanları, uzmanlar, akademisyenler, sivil toplum, uluslararası finans kuruluşları, bakanlıklar ve meslek örgütlerinin de dahil olduğu geniş bir katılımla Yeşil İyileşme Forumu’nu gerçekleştiren WWF-Türkiye; forumun ardından çözüm önerilerinden oluşan “Deprem ve Afetlere Dirençli Bir Gelecek İçin Yeşil İyileşme” raporunu yayımlamıştı.

Forum sonrasında ortaya çıkan enkazın etkili ve sürdürülebilir bir şekilde kullanılması ve yeniden inşaat sürecinde doğanın korunmasına katkı sağlanması amacıyla yola çıkan WWF-Türkiye; Kırlangıç Köyünün Yeşil İyileşme ilkelerine göre yeniden inşa edileceği projenin uygulamasına başlamıştı.

WWF-Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Nafiz Karadere, paydaşlı, katılımcı bir şekilde, bilimin ışığında hayata geçen bu modelin geleceğin dayanıklı, doğa temelli yaşam alanlarının kurulması için de bir ilk adım olduğunu belirtti.

Karadere, “Bugün burada cumhuriyetimizin ikinci yüzyılına örnek bir yaşam alanının temeli atılıyor. Buradaki modelin anlamlı bir diğer boyutu da bakanlık, mülki idare, yerel yönetim, sivil toplum, akademi ve yurttaşlar olarak bir arada bulunmamız” dedi.

Fotoğraf: WWF-Türkiye

Yeşil İyileşme ilkeleriyle uyumlu, onarıcı ve sürdürülebilir bir yeniden inşa mümkün

Projenin her aşamasında bilim ve sürdürülebilir yaşam ilkeleri ışığında ilerleyen WWF-Türkiye, bir Onarıcı Köy konsepti çerçevesinde tasarlanan Kırlangıç Köyü’nde konut gelişiminin (açık alanların peyzajı dahil) yeşil iyileşme ilkelerine göre planlandığı, inşa edildiği ve geçim kaynaklarının (tarım uygulamaları, çiftçilik vb.) onarıcı tarıma dayalı olduğu sürdürülebilir bir yaşam örneği sunuyor.

Hacettepe Üniversitesi Mühendislik Fakültesi, İnşaat Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Mustafa Şahmaran ve ekibi tarafından enkazın geri dönüştürülmesiyle elde edilen malzemeden üretilen modüler inşaat sistemi kullanılırken, bölgede geri dönüşüm ve sürdürülebilirlik uygulamaları yapan Mimar Erden Güven danışmanlık verecek. Proje kapsamında yapılacak evlerin tüm yapısal ve yapısal olmayan (bölme duvarlar) elemanları, gerektiğinde sökülebilir ve takılabilir olarak tasarlandığı için inşa edildiği bölgede kalıcı veya istenildiği zaman tamamıyla sökülüp tekrar başka bir konuma taşınabilir olacak.

Geleneksel yapı malzemeleri yerine geri dönüşüm betonları kullanılarak karbon ayak izini yüzde 40-70, enerji tüketimini ise yüzde 20-30 seviyesinde azaltan proje, inşaat sektörünün en önemli sorunlarından olan yüksek karbon ayak izine de döngüsel ekonomi konsepti çerçevesinde çözüm geliştiriyor. Bu sistem ile prefabrike elemanların kurulumunun ardından ileri kaba inşaatı bitmiş yapılarda çok ciddi işçiliğe gerek duyulmadan ince işçilikle çok hızlı bir şekilde tamamlanacak yapılar, Kırlangıç köyü sakinlerine yuva olacak.

Fotoğraf: WWF-Türkiye

Doğayla çelişen değil doğayla uyumlu işleyen bir yaşam alanı

Deprem sonrası yeniden inşa sürecinde “Yeşil İyileşme” ilkelerine göre planlanan Onarıcı Köy, tüm sakinlerine sadece depremlere değil, iklim krizine de dayanıklı, döngüsel, sürdürülebilir bir yaşam sunacak. Deprem sonrasında ortaya çıkan enkazın yönetimi ve yaşam alanının yeniden inşasında yenilikçi çözümler ortaya koyan proje, ayrıca yağmur suyu hasadı, güneş enerjisi, atık su yönetimi gibi döngüsel yöntemlerle, doğayla uyumlu ve afetlere dayanıklı bir yaşam biçiminin hayata geçirilmesi için bir umut ışığı oluyor.

Onarıcı tarım ilkeleriyle adım adım toprağı, gıdayı ve yaşamı iyileştiren, iklim değişikliğine dirençli hale getiren sistemlerin geliştirileceği Kırlangıç Köyü’nde uygulanacak sünger yerleşim alanı modeliyle su kaynakları da daha akılcı bir şekilde yönetilmiş olacak. Köyde, yerel yaşam ve üretim desteklenirken afetlerle yara almış bölge için doğayla uyumlu ve afetlere dayanıklı yeni bir yaşam biçimi sergilenecek.

Sinpaş-Kızılbük Oteli inşaatında ‘tuhaf işler’!

Marmaris-İçmeler‘de yöre halkının açtığı iptal ve yürütmenin durdurulması davasının sürmesine rağmen, Sinpaş/Kızılbük Otel ve Devremülk projesinin inşaatı ve yapılan lüks konutların satışı dava sonucunu beklemeden devam ediyor.

Marmaris Belediyesi’nin verdiği ruhsatların iptal edilmesi için Marmaris Kent Konseyi 20 ay önce Muğla 2. İdare Mahkemesi‘nde dava açmıştı.

Konuyla ilgili bilirkişi raporunun tebliğ edilmesi nedeniyle mahkemenin  davacının avukatını dosyada yok saydığı ortaya çıkmış; davanın avukatı ancak dilekçe vererek davaya geri dönebilmişti.

Sinpaş’ın projesine ilişkin davada mahkemeden red-i avukat kararı

Mahkemenin davacı avukatı kanalıyla dosyaya iletilen ve davanın esasına uygun olarak bilirkişiye sorulması gereken soruları kâle almayarak bilirkişi heyetinden dava açılmasının temel sorunu ile alakası olmayan sorulara cevap istediği de anlaşılmıştı. Bilirkişi, davaya konu 56 ruhsat ile ilgili görüşünü ve alanda İmar Kanununun ilgili maddelerinin uygulanıp uygulanmadığını raporlayacağına, başka bir İdare Mahkemesi’nde aynı projeye ayrıca verilmiş 17 ruhsatın iptali için devam eden davaya fakat o davanın da esasına uygun olmayan sorulara cevap vermişti.

Söz konusu rapora Konsey, “bilirkişi heyetinin tarafsız olmadığı” gerekçesiyle itiraz etmiş, ancak heyet değişikliği talepleri reddedilmişti.

Marmaris Kent Konseyi bilirkişi raporuna tekrar itiraz etti. İtiraz dilekçesinde şu noktalara dikkat çekildi:

“… İş bu dava dosyası, Sayın Mahkemenizin 11/04/2023 tarihli ara kararında da geçtiği üzere; Muğla ili, Marmaris ilçesi, İçmeler Mahallesi, 2518 parsel ve 1598 parseller üzerinde bulunan yapılar için Sinpaş GYO A.Ş ve Kızılbük GYO A.Ş.’ne verilen 56 adet yapı ruhsatı ile bu taşınmazlara ait imar durum belgelerinin iptali istemiyle MARMARİS BELEDİYE BAŞKANLIĞI aleyhine açılan davadır.

Gelin görün ki, Sayın Bilirkişi heyeti, dava dışı, halihazırda derdest başka bir dava konusu olan 17 ruhsata dair incelemelerini sunarak; mahkemenin “dava konusu 56 adet ruhsatla ilgili rapor düzenlenmesi” talimatına uymayarak, kendi seçkileri -dava dosyası konusu olmayan- farklı 17 adet ruhsata dair görüş beyan ederek, Türk Hukuk tarihine geçmiş olmalılardır.”

‘Rapor objektif kriterlerden uzaktır bile denilemez’

Dilekçede, bilirkişi heyetinin gerçek durum ve fiili inşaatın geldiği/ulaştığı yükseklik, alan tahribatı ve belediyece verilen 56 adet ruhsatın dışına çıkarak; Esasen Sayın Mahkemenin verdiği görevin dışına çıkarak, potpuri biçiminde, kendi seçkilerinin içeriğini oluşturduğu bir “bilirkişi heyet raporuna” imza koyduğu bir kez daha hatırlatılarak; 

“Bilirkişi raporu bilimsellikten ve objektif değerlendirme kriterlerinden uzaktır demek bile mümkün görünmüyor. Çünkü rapor davanın esas konusu olan projenin yapıldığı parsellerde imar uygulaması, ihdas/terkler, parselasyon planı yapılmadığı ve parselin düzgün imar parseli olmadığı meselelerini açıklamamış, pas geçmiştir. Bu başlıklar nedeniyle mevzuata göre verilmesi mümkün olmayan “imar durum belgesinin” imar planlarına uygunluğunu açıklamaya çalışmıştır” denildi.

Mahkeme kararı geciktikçe Sinpaş büyük bir hızla bölge halkının İmar Kanunu’na aykırı olarak verildiğini iddia ettiği ruhsatlara dayanarak inşaata devam ediyor ve Milli Park alanını tahrip ediyor.

Ne olmuştu?

Marmaris’in İçmeler Mahallesi Kızılbük mevkiinde Emin Hattat tarafından 30 yıl önce inşaatı başlatılan otel, 2009’da Sinpaş Holding’e satıldı. 1988 yılında Hattat Ailesi tarafından Hema-Que Otel Yatırım A.Ş. adıyla, 150 dönümü ormandan tahsisli toplam 310 dönümlük denize sıfır araziye beş yıldızlı otel yapılması için inşaat başladı. Fakat 550 oda, 1100 yatak kapasiteli otel bitirilemedi. Emin Hattat, 2006’da iflas edince de inşaat tamamen durdu.

Sinpaş Holding, 2010 yılı başında iki koyu içine alan otel inşaatının bulunduğu bu araziye 1400 lüks konut yapmak için o dönem belde olan İçmeler’de belediyenin fen işleri müdürlüğüne başvurdu. Belediye konut yapımına izin vermedi ancak Muğla Valiliği , 27 Temmuz’dan 8 Ağustos’a kadar devam eden büyük orman yangınlarından beş gün sonra, devam eden Kızılbük Wellness Resort inşaatı için 13 Ağustos 2021’de ‘ÇED gerekli değildir’ kararı verdi. Kararın iptali için Eylül ayında Marmaris Kent Konseyi Yürütme Kurulu üyelerince, Muğla 3’üncü İdare Mahkemesi’nde dava açıldı.

Açılan dava kapsamında hazırlanan bilirkişi raporunda, Valiliğin kararının yasalara aykırı olduğu; projenin kıyıya, denize, bölgedeki endemik türlere ve ekolojik bütünlüğe zarar verdiği tespit edilmişti.

Marmaris Kızılbük koyunda bilirkişi keşfi: Yaşanan tahribatı gözlerimizle gördük

Konsey’in Ekolojik Mücadele Komitesi, Sinpaş inşaatı ile ilgili davada Marmaris Belediyesi’nin mahkemeye gönderdiği yazılı beyan sebebiyle Marmaris Belediye Başkanı Mehmet Oktay, İmardan sorumlu Belediye Başkan Yardımcısı Burak Demirtaş ve İmar Müdürü için “görevi kötüye kullanma” nedeniyle suç duyurusunda bulunmuş, Belediye’ye , Kızılbük Thermal Wellness Resort Otel/Devre mülk projesi için düzenlediği İmar Durum Belgesi ile 56 adet yapı ruhsatının iptali talepli dava açmıştı.

‣ Çevre aktivistlerinden Sinpaş’a izin veren Marmaris Belediyesi hakkında suç duyurusu

Sinpaş’ın ‘ÇED gerekli değildir’ kararına açılan davayı kamuoyuna anlatan çevre aktivisti Marmaris Kent Konseyi nedeniyle Halime Şaman’a açtığı 300 bin liralık haksız rekabet davasının ikinci duruşması nedeniyle 8 Mart Dünya Kadınlar Günü‘nü adliyede kutlayan Şaman, “Umuyoruz ki halkı hakları konusunda bilinçlendirmenin karşılığı tazminat olmayacak” açıklamasını yapmıştı.

‣Sinpaş’ın çevre aktivistine açtığı 300 bin liralık davada ikinci duruşma
‣Kızılbük’te dinamitler patlıyor: Marmaris’ten imdat çığlığı!
‣Kızılbük’e giden HDP’li Çepni: Burada devlet eliyle suç işleniyor, ‘Sinpaş devlettir’ deyin o zaman

Projeye verilen ‘ÇED gerekli değildir’ kararının iptali için açılan dava 6 Temmuz’da görülmüş, duruşma öncesi adliye önünde bir açıklama yapan Marmaris Kent Konseyi Başkanı Ufuk Beytekin şunları söylemişti:

“Marmaris’te Sinpaş’a ait bir inşaat yapılıyor. Biz Marmaris Kent Konseyi olarak bu inşaat hakkında iki dava açtık. Biri ‘ÇED gerekli değildir’ kararının iptali diğeri de verilen imar durum belgesi ve ruhsatların iptali için. Adalete güveniyoruz çünkü bir ülkeyi ülke yapan unsurlardan biride adalet sistemidir. Milli park alanında dinamit patlatıyor olabilirler, inşaat yasağına rağmen şu son yangında dahi çalışıyor olabilirler, bu gücü kendinde görüyor olabilir bu şirket. Arkası kuvvetlidir veya belediyeyle iş birliği içindedir. Bu mücadele sonunda adalet mekanizmasının bizim lehimize karar vereceğine kalben inanıyorum”

Aralık 2022’de Projeye ilişkin Muğla 3. İdari Mahkemesince verilen ‘Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) raporu gerekli değildir’ kararının iptali yönünde verilen karar, Danıştay 6. Dairesi tarafından da onandı

Marmarisliler görüntülerle kanıtladı: Belediye ve Sinpaş’ın ‘sürmüyor’ dediği inşaat sürüyor
Marmaris’te ‘Yettin gari Sinpaş’ buluşması: Milli Park girişine polis barikatı
Sinpaş’a hukuk işlemiyor: Yaşanacak bir Marmaris kalmayacak
Aktivistler uyardı: Sinpaş, Marmaris Limanı’nı foseptik çukuruna çevirecek,durdurun!
‘Bakanlık, Marmaris’te milli parka beton santrali yapan Sinpaş’ı neden koruyor?’
Sinpaş’ın projesine Danıştay’dan ret: Devre mülk değil, devre tatil

 

AB İnsan Hakları Kısa Film Yarışmasında son günler: İnsan hakları için harekete geç!

Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 10 Aralık’taki 75’inci yıl dönümü vesilesiyle, her yıl AB İnsan Hakları Kısa Film Yarışmasını düzenliyor.

Bu yılki İnsan Hakları Gününün eylem çağrısı ise “İnsan Hakları İçin Harekete Geç” (#StandUp4HumanRights).

Yarışma, toplumsal cinsiyet eşitliği ve iklim krizi de dahil olmak üzere insan hakları alanında sanat yoluyla ifadeyi teşvik etmeyi amaçlıyor ve İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinde tanımlanan reddedilemez ve devredilemez insan haklarına dair düşüncelerin film aracılığıyla aktarılmasını hedefliyor.

İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, dünyanın her yerinde tüm insanların sahip olduğu çok çeşitli temel insan hak ve özgürlüklerini belirleyen bir önsöz ve 30 maddeden oluşuyor. Beyanname, vatandaşlık, yaşanılan yer, cinsiyet, ulusal veya etnik köken, din, dil veya başka herhangi bir durum gözetilmeksizin insan haklarını düzenliyor. Beyannamede, “İnsanlık ailesinin tüm üyelerinin doğasında bulunan haysiyetin ve eşit ve devredilemez hakların tanınmasının dünyada özgürlük, adalet ve barışın temeli olduğu” vurgulanıyor.

Yarışma süreci nasıl ilerliyor?

Amatör ve profesyonel yönetmenler çevrimiçi olarak başvuru gerçekleştirebiliyor.

Başvuru için son başvuru tarihi ise 1 Kasım 2023, saat 18:00.

Herhangi bir türde ve teknikle çekilebilecek kısa filmlerin 3 ila 10 dakika uzunluğunda olması bekleniyor. Yarışmacıların, insan haklarına ilişkin konularda ortak bir tartışma ortamı yaratması teşvik ediliyor.

Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu aynı zamanda, kısa film yönetmenlerini toplumsal cinsiyet eşitliği ve iklim krizi konularında da düşünmeye teşvik etmeyi sürdürüyor.

Yarışmaya katılım şart ve koşullarına buradan, başvuru formuna ise buradan ulaşmak mümkün.

Jüride kimler yer alıyor?

Yarışmaya başvuran filmler bir ön elemeye tabi tutulacak ve neticesinde, İnsan Hakları Ödülleri için 10 kısa film, Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve İklim Krizi Özel Ödülleri için 5’er kısa film, final jürisi tarafından değerlendirilecek.

Ön Eleme Jürisinde İstanbul Kültür Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi Radyo, Televizyon ve Sinema Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Remziye KöseÖzelçi;Başkent Üniversitesi Film Tasarımı ve Yönetimi Programı Öğretim Üyesi Dr. Ali Çağıl Ömerbaş ve Ankara Film Festivali Dünya Sineması Koordinatörü Deniz Berberoğlu yer alıyor.

Final Jürisinde ise Oyuncu Selen Uçer, Yönetmen ve Senarist Özcan AlperKadir Has Üniversitesi İletişim Fakültesi Reklamcılık Bölüm Başkanı ve Yaratıcı Endüstriler Platformu Direktörü Prof. Dr. Asker Kartarı; Gazeteci, TV Sunucusu ve Moderatör Afşin Yurdakul ile İnsan Hakları Savunucusu, Yurttaşlık Derneği ve İnsan Hakları Gündemi Derneği Üyesi Salih Erturan bulunuyor.

Ödüller

Yarışmada öne çıkan üç kısa filme verilecek ödüllerin yanı sıra Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Ödülü ve İklim Eylemi Ödülü de bulunuyor.

Verilecek ödüller şu şekilde:

  • Birincilik Ödülü: Fujifilm X-T5 Siyah + XF16-80mm Kit
  • İkincilik Ödülü: Fujifilm X-T4 + XF16-80mm Kit
  • Üçüncülük Ödülü: Fujifilm X-S10 Siyah + XF16-80mm Kit
  • Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Ödülü: Fujifilm X-T4 Gümüş + XF18-55mm
  • İklim Eylemi Ödülü: Fujifilm X-T4 Gümüş + XF18-55mm

Avrupa kupalarında artan futbol maçı sayısı iklim krizini nasıl etkileyecek?

Avrupa futbolunda daha çok maçın oynanacağı yeni fikstürle, takımlar ve taraftarlar 2024-2025 sezonunda, toplam 3,2 milyar kilometre uçacak. 2022-2023 sezonunda ise 2,4 milyar kilometre uçuş yapılmıştı.

Gelecek sezona yönelik mesafe tahminleri Ay’a 4 bin kere gidip gelmekle eşit. Bu durum yarım milyon ton küresel ısınmaya yol açan sera gazı salımına neden olacak.

Geçmişte UEFA’nın eski sosyal sorumluluk birimini yöneten Patrick Gasser, karbon ayak izinin azaltılabilmesi için Şampiyonlar Ligi, Avrupa Ligi ve Avrupa Konferans Ligi karşılaşmalarında kuruluşun deplasman taraftarlarına bilet vermemesini öneriyor.

‣ Fransız futbol takımları üç saatten kısa yolculuklar için trenle seyahat edecek

Sayılar ne diyor?

Sayıları ve Avrupa futbolunda sürdürülebilirlik sorununu inceleyen BBC Spor Servisi, takımların ve deplasman taraftarlarının uçuşlarını ele aldı. Hesaplamalar UEFA’nın deplasman taraftarlarına ayırdığı, stadyum kapasitesinin minimum yüzde 5’i olan bilet sayısıyla yapıldı.

Bazı deplasman taraftarları daha kısa seyahatlerle, demiryolu kullanarak gittiği için, yaklaşık 250 kilometreden az seyahatler hesaba katılmadı. Ortalama seyahat mesafesi 1,600 kilometreyi aşkın olduğu için, demiryolu seyahatleri kat edilen mesafelerin çok küçük bir kısmını oluşturuyor.

18 milyon ev sahibi taraftarın da ülke içindeki seyahatleri de hesaba katıldığında, Şampiyonlar Ligi, Avrupa ligi ve Konferans Ligi maçlarının gerçek karbon ayak izi önemli ölçüde yükselecek.

Karbon ayak izine, stadyumların işletme emisyonları, medya ve UEFA yetkililerinin seyahatleri, business class ve özel uçaklar gibi daha az sürdürülebilir hava yolculukları, deplasmanda oynayan takımlara yüzde 5’lik bilet tahsisi ve Avrupa dışından maçlara gelecek taraftarlar da dahil. İnelemede, uçuşların ekonomi sınıfı ve tarifeli uçuşlarla yapılacağı öngörüldü.

‣ Araştırma: Milyonerler 2050’ye kadar dünyanın karbon bütçesinin üçte ikisini tüketecek

Sayılarla Avrupa kulüp futbolunun genişlemesi

Infografik: BBC
Metodoloji:

İncelemedeki hava seyahati mesafesi hesabında belirli öngörüler yer alıyor. Bunlar takımların stadyumlara en yakın statlara gideceği, mesafenin 250 kilometreden az olacağı durumlarda, uçağa binilmeyeceği, herkesin tarifeli uçaklarla ekonomi sınıfında uçacağı gibi. Maç ve taraftar sayıları ise UEFA’dan alındı.

Avrupa futbolunda gelecek yılkı genişleme, üç yıl önce Konferans Ligi’nin başlamasıyla, 63 maçın daha fikstüre eklenmesinden üç yıl sonra yapılacak.

UEFA ayrıca, 2018’de dört yılda bir yapılan Avrupa Şampiyonasının üzerine bir de uluslararası futbol takvimine iki yılda bir yapılan Uluslar Ligi‘ni ekledi. Euro 2020 ise 11 farklı Avrupa ülkesinde yapıldı.

Profesyonel Futbolcular Birliği Sürdürülebilirlik Sözcüsü David Wheeler, iklim üzerine etkisi konusunda UEFA’yı “görevi ihmalle” suçladı.

Wycombe Wanderers takımının orta saha oyuncusu Wheeler, “Bu alanda liderlik yapmıyorlar. Bu anlamda toplumdan farklı değiller. Yaptıkları her şeyin çevreye etkisi var” dedi ve şöyle devam etti;

Davranışları, sanki kendilerini bunun üzerinde görüyorlarmış gibi. Kulüplere ve hatta toplumdaki herhangi birine ne isterse onu yapma ruhsatı veriyorlar. İyilik için olumlu bir güç olmak yerine sorunu büyütüyorlar ve bizi çok ciddi bir iklim acil durumuna doğru itiyorlar. Turnuvaların genişletilmesinin başlıca nedeni aç gözlülük gibi görünüyor. Kurumlar ve bir çok kulüp, verdikleri zarar aldırmadan mümkün olduğunca çok para kazanmak istiyor.”

UEFA sözcüsü, Avrupa’daki turnuvaların genişletilmesi kararının “taraftarların, oyuncuların, teknik direktörlerin, ulusal futbol federasyonlarının, kulüplerin ve liglerin fikirlerinin dinlendiği uzun bir danışma süreci” sonucunda alındığını belirtti.

UEFA’nın açıklamasında ayrıca, “Yeni format rekabet dengesini geliştirmemize, kulüpler, ligler ve kıtamızdaki amatör futbol için somut gelir yaratılmasına yarayacak” denildi.

‣ ‘Çevre dostu’ uçuşlar emisyon artışının önüne geçemiyor

Futboldaki en büyük karbon ayak izi seyahatlerde

Başka hiçbir spor dalına bu kadar çok sayıda taraftar düzenli olarak, büyük sayılarda seyahat etmiyor ve taraftarların seyahati, en büyük karbon salımına yol açan unsur: tahminlere göre yüzde 80 ya da daha fazlası. Seyahatlerin çoğu da uçakla yapılıyor.

22 yıl boyunca UEFA’da görev yapan Gasser, kurumun kulüplerin deplasman taraftarlarına stadyum kapasitesinin en az yüzde 5’i oranında bilet sağlama zorunluluğunu kaldırması ve hatta deplasman taraftarlarına COVID-19 pandemisi döneminde olduğu gibi kısıtlamalar getirilmesini öneriyor.

Gasser bu fikrin icra komitesi düzeyinde tartışıldığını, ancak kabul görmediğini belirtiyor. Deplasman yasağının bazı taraftarların hoşuna gitmeyeceğini kabul eden Gasser, iklim krizinin geldiği seviyenin bu tür önlemleri gerektirdiğini vurguluyor.

‣ Özel jetlerin iklime etkisi zannedilenden çok daha dramatik

Takımların seyahatleri

Avrupa futbolunun karbon ayak izinde en büyük rolü taraftarların seyahatleri oynasa da, özel uçakların kullanılması nedeniyle, takımların seyahatlerindeki yolcu başına karbon salımı çok daha büyük. Bu seyahatlerin tarifeli uçaklara kıyasla çok daha büyük bir karbon ayak izi var.

İngiltere Premier Ligi‘nde kulüpler genelde, deplasman maçı olduğunda en yakın havaalanlarına neredeyse boş giden özel jetler kullanıyor. Daha sonra bu jetler takımı ve görevlileri taşıyor.

Geçen yılki Şampiyonlar Ligi eleme grubu maçlarında ise deplasman takımları 29 maçın 26’sında karşılaşmalara özel uçaklarla gitti.

Takımların nasıl seyahat edeceğini UEFA değil, ekiplerin kendisi belirliyor. Ancak sıklıkla özel uçakların kullanılmasının nedeni fikstürün sıkışıklığı. Bu durum üzerinde kulüplerin bir kontrolü yok ve turnuvaların genişlemesiyle, sıkışıklık daha da artacak.

UEFA deplasman taraftarlarına bilet verilmesini şart koşsa da, takımların ve bilet sahiplerinin nasıl seyahat edecekleri konusunda herhangi bir kontrolü olmadığını söylüyor.

UEFA, Birleşmiş Milletler İklim Hareket Çerçevesi‘ni imzaladı. Bu çerçeve karbon salımlarının 2030’a kadar yarı yarıya azaltılmasını, 2040’ta da net sıfıra ulaşılmasını gerektiriyor.

UEFA, yaz aylarında Almanya’da yapılacak EURO 2024’e 32 milyon euroluk sürdürülebilirlik inisiyatifleri yatırımı yapacak. Bunlara Alman demiryolları Deutsche Bahn’da 29 euroluk sabit fiyata biletler ve maç günlerinde 36 saatlik yerel seyahat biletleri de dahil.

Ancak bunların karbon salımını ne ölçüde azaltacağı ve davranışları ne kadar değiştireceğini görmek gerekiyor. Taraftarların büyük çoğunluğu Almanya’dan olmayacak ve karbon emisyonlarının yüzde 90’ını diğer Avrupa ülkelerinden Almanya’ya giden taraftarlar oluşturacak. UEFA, taraftarları trenle ya da araç paylaşımıyla seyahate teşvik ediyor.

Alman hükümeti, turnuvanın karbon salımının 500 bin tonu bulabileceğini tahmin ediyor, ancak UEFA yüzde 20’lik bir azalma amaçlıyor. Ancak bu azalma sadece turnuvanın kendisi için geçerli. Kıta genelinde gerçekleşen eleme grubu maçları hesaba katılmıyor.

Dünyada çatışmalar rekor göçe neden oldu: Altı ayda 110 milyon kişi zorla yerinden edildi

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR), savaş, zulüm, şiddet ve insan hakları ihlalleri nedeniyle küresel çapta yerinden edilen insan sayısının 2023’ün ilk yarısında 110 milyona ulaşarak rekor kırdığını bildirdi.

Yapılan bir basın açıklamasında, sayının eylül sonu itibarıyla 114 milyonu aştığı tahminine de yer verildi.

UNHCR’nin bu yılın ilk altı ayındaki zorla yerinden edilmeleri analiz eden Yıl Ortası Eğilimler Raporuna göre, 2023’ün ilk yarısında zorla yerinden edilmelerin başlıca sebepleri arasında Ukrayna‘daki savaş; Sudan, Demokratik Kongo Cumhuriyeti ve Myanmar‘daki çatışmalar; Somali‘deki kuraklık, sel ve güvensizliğin bileşik etkisi; Afganistan‘daki uzun süreli insani kriz yer alıyordu.

BM Mülteciler Yüksek Komiseri Filippo Grandi, bir basın açıklamasında şunları kaydetti:

“Dünya şu anda -haklı olarak- Gazze‘deki insani felakete odaklanmış durumda. Ancak küresel çapta çok sayıda çatışma yayılıyor ya da tırmanıyor, masum hayatları paramparça ediyor ve insanları yerlerinden ediyor. Uluslararası toplumun çatışmaları çözememesi ya da yenilerini önleyememesi de yerinden edilmelere ve sefalete yol açıyor. Kendi içimize bakmalı, çatışmaları sona erdirmek için birlikte çalışmalı ve mültecilerin ve yerinden edilen diğer insanların evlerine dönmelerine ya da hayatlarına yeniden başlamalarına müsaade etmeliyiz.”

Fotoğraf: UNHCR
‣ İç göç rekor kırdı: Savaş ve iklim krizi 71 milyon insanı evini terk etmeye zorladı

Yerinden edilen 10 kişiden 9’u düşük ve orta gelirli ülkelerden

Rapora göre, haziran ayı sonu itibariyle dünya genelinde 110 milyon kişi zorla yerinden edildi. Bu rakam, yerinden edilenlerin sayısının 2022 yılı sonuna kıyasla 1,6 milyon arttığı anlamına geliyor.

UNHCR, hazirandan eylül sonuna kadar geçen üç aylık sürede zorla yerinden edilenlerin sayısının 4 milyon artarak toplam 114 milyona ulaştığını tahmin ediyor. Orta Doğu‘da yaşanan İsrail ve Filistin güçleri arasındaki çatışma 7 Ekim’de, bu raporun kapsadığı dönemin dışında geliştiğinden, insanların yerinden edilmesi açısından sonuçları raporda yer almıyor.

Rakamlar, dünya genelinde her 73 kişiden 1’inden fazlasının zorla yerinden edildiğini ve bu kişilerin çoğunluğunun -neredeyse her 10 kişiden 9’unun- düşük ve orta gelirli ülkelerde yaşadığına işaret ediyor.

Yılın ilk altı ayında, küresel olarak yeni yerinden edilmelerin tahmini yüzde 90’ını Afganistan, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Latin Amerika ve Karayip ülkeleri, Myanmar, Somali, Sudan ve Ukrayna’da devam eden ve yeni çatışmalar ve insani durumlar oluşturdu.

Filippo Grandi, çatışmaların yerinde edilme üzerindeki etkilerine değinerek şunları ekledi:

“Gazze, Sudan ve diğer yerlerde yaşanan olayları izlerken, mülteciler ve yerinden edilmiş diğer nüfuslar için barış ve çözüm ihtimali uzak görünebilir. Ancak pes edemeyiz. Ortaklarımızla birlikte mültecilere yönelik çözümler için çaba göstermeye ve bulmaya devam edeceğiz.”

‣ BM: 2022’de 100 milyonun üzerinde kişi yerinden edildi

En çok mülteci bulunan ülkeler İran, Türkiye ve Almanya

Düşük ve orta gelirli ülkeler, mültecilerin ve uluslararası korumaya ihtiyaç duyan diğer insanların yüzde 75’ine ev sahipliği yapıyor.

Küresel mülteci nüfusu 2023 yılı ortasında 36,4 milyona ulaşarak 2022 yılı sonuna oranla yüzde 3 (1,1 milyon kişi) artış gösterdi. Bu rakam UNHCR’nin yetki alanındaki 30,5 milyon mülteci ve mülteci benzeri durumdaki kişileri kapsamadığı gibi, uluslararası korumaya ihtiyaç duyan 5,3 milyon kişi daha bulunuyor.

UNHCR’nin yetkisi altındaki mülteciler arasında Suriyeli mülteci nüfusu, son 10 yıldır olduğu gibi küresel ölçekte en büyük nüfus olmaya devam ediyor. Yıl ortasında 130 ülkede 6,5 milyondan fazla Suriyeli mülteci olduğu bildirilirken, bu sayının 2022 yılı sonuna göre daha az olduğu dikkati çekiyor. Suriye’yi 6,1 milyon mülteci ile Afganistan ve 5,9 milyon mülteci ile Ukrayna takip ediyor.

Yıl ortasına gelindiğinde İran ve Türkiye her biri 3,4’er milyon mülteciye ev sahipliği yaparak dünya çapında en büyük mülteci nüfusuna sahip ülkeler oldu. Almanya 2,5 milyon mülteciyle en çok mülteci barındıran üçüncü ülke oldu.

Fotoğraf: UNHCR
‣ Altı ayda ülke içinde yerinden edilenlerin sayısı 15 milyona ulaştı

Sığınma başvurularında artış yaşanıyor

BM verilerine göre yılın ilk altı ayında küresel çapta 1,6 milyon yeni bireysel sığınma başvurusu yapıldı. Bu sayı şimdiye kadar kaydedilen en yüksek rakam olma niteliği taşıyor.

Rapora göre bu yıl, birçoğu güvenli koşullarda olmasa da, 2022’nin aynı döneminin iki katından fazla olan 404 binin biraz üzerinde mülteci geri dönüşü kaydedildi. Aynı dönemde ülke içinde yerinden edilmiş yaklaşık 2,7 milyon kişi evlerine döndü; bu rakam 2022’nin ilk yarısındaki dönüşlerin iki katından fazlasına tekabül ediyor. Yeniden yerleştirilen mültecilerin sayısında ise artış gözlemlendiği bildiriliyor.

Fotoğraf: UNHCR
‣ İklim şokları, Sahra altı Afrika’da iki milyon çocuğu yerinden etti

Yerinden edilenlerin çoğu sınırları geçemiyor

Kaçmak zorunda kalan insanların yarısından fazlası hiçbir zaman uluslararası bir sınırı geçemiyor ve kendi ülkeleri içinde yerlerinden edilmiş kişi statüsünde kalıyor. Ülke içinde yerinden edilmiş kişiler, 2023 yılı ortası itibariyle zorla yerinden edilmiş tüm insanların yüzde 57’sine tekabül ediyor.

2023 yılının ilk altı ayında çoğunluğu Sudan, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Somali, Ukrayna ve Myanmar’da olmak üzere 6,8 milyon yeni ülke içinde yerinden edilme vakası meydana geldi. 

Fotoğraf: John Wessels / UNHCR
‣ İklim değişikliği yüzünden yerinden edilenlerin hakları için neler yapılabilir?

Sırada ne var?

Rapor, 13-15 Aralık arasında İsviçre‘nin Cenevre kentinde mülteciler ve zorla yerinden edilen diğer kişilerle ilgili dünyanın en büyük buluşması olan ikinci Küresel Mülteci Forumu (GRF) öncesinde yayımlandı.

Forumda hükümetler, mülteciler, yerel yönetimler, uluslararası örgütler, sivil toplum ve özel sektör, küresel müdahaleyi güçlendirmek ve rekor düzeylere ulaşan yerinden edilmelere çözüm aramak üzere bir araya geliyor.

İzmir Foça’da ‘ekoköy’ adı altında doğa talanı projesi: Kurumlar üç maymunu oynuyor

İzmir’in Foça ilçesi son dönemde farklı proje isimleriyle anılırken, birçok tarım alanı cins değişiklikleri yapılarak hukuksuz bir şekilde imara açılıyor.

Foça’da 510 dönüm arazi üzerine inşasına başlanan ve “Hayalinizdeki Köy: Mid Phokaia Ekoköy” ismiyle tanıtımı yapılan proje alanı  “doğayla” barışık olarak lanse ediliyor. Ancak doğa, proje alanının betona boğulmasıyla talan edilmiş olacak.

Ekoköy projesinin tanıtımına Batı Anadolu Sanayici ve İş İnsanları Dernekleri Federasyonu (BASİFED) Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Ali Kasalı, Ege Bölgesi Sanayi Odası (EBSO) Meclis Başkanı İbrahim Gökçüoğlu, Menemen Ticaret Odası Başkanı İzzet Süsoy, Girişimci İş Kadınları Federasyonu (GİFED) Yönetim Kurulu Başkanı Huriye Serter, İzmir Sanayici ve İşadamları Derneği (İZSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Küçükkurt, İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası Yönetim Kurulu Başkanı Yaşar Zengin, İZSİAD yönetimi ve üyeleri katıldı.

Ekolojik köy mü lüks şehir mi?

Evrensel‘den Ramis Sağlam‘ın aktardığına göre, Foça’da “ekolojik köy” denen proje kapsamında aslında “süper lüks yapılar” kurulması planlanıyor. Bu alan önce 14 parsele bölerek, her birini 35 dönüme çevirme işlemini tamamlanıp resmi olmayan özel parsel şeklinde gösteriliyor. Projenin tamamında 14 otel 140 villa sera planlamış. Proje tamamlandığında numarataj verildikten sonra, hisse verilerek hisse tapusuyla satış işlemi tamamlanmış olacak.

2023 Ağustos ayında yapılan özel tanıtımda bölüm başına 8,5 milyon lira fiyat biçilirken, buranın “villa kent” olacağı iddialarını güçlenmişti. Güncellenen fiyatlara göre her bir bölümün 8,5 milyondan bugün 12-13 milyon liraya yükseldiği ifade ediliyor. Proje bugünkü rakamlarla toplam 800 milyonluk bir ranta tekabül ediyor.

Yeni Foça Fevzi Çakmak Mahallesi Bucak mevkiinde “ekolojik turizm” çalışmalarının her biri yaklaşık 35 bin metrekarelik 14 parsel üzerinden projelendirilirken, her bir parselde 10 adet sera ve 400 metrekarelik konaklama satış üniteleri bulunuyor.

“Taşlı tarla” diye ifade edilen mera alanı tapuda yapılan değişiklikle “ceviz bahçesi” olarak cins değişikliği yapılmış. Evrensel’in geçen yıl gündeme getirdiği proje tüm ikazlara rağmen hızla devam ediyor.

Otel ile müştemilat, kılıfa sığmıyor

Proje inşaat alanı 49 bin metrekare görünse de yollar, alt yapı, otopark bütününde 100 bin metrekarelik bir alanı kapsıyor. Bir otel ise konaklama tesisi olarak ifade ediliyor. Bu durum akıllara müştemilatlarda da sera sahiplerinin mi kalacağı sorusunu getiriyor.

Proje içinde 310 metrekare kişiye özel alan içinde 260 metrekare sera alanı olduğu ve sadece 50 metrekarelik müştemilat bulunduğu iddia edilse de proje tanıtım kataloğundaki çizimler müştemilatların villaya çevrildiğini gösteriyor.

Proje alanı olarak belirtilen alanda daha önce gölet yapılması planlanıyordu. Ekoköy projesinin devreye girmesiyle gölet projesinden vazgeçildi. Nüfus yoğunluğunun artış gösterdiği bölgede her geçen gün daha fazla suya ihtiyaç duyulacağı biliniyor.

Tarım arazisine beton, üstüne sera

Marjinal tarım arazilerinde zeminde betonlama yapılarak kurulacak teknolojik seralarda tarımsal amaçlı tesisler için geçerli yapılaşma kurallarına uyulma zorunluluğu getiriyor.

Projede belirtilen örtü altı tarım yapılması halinde seralar Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğünce onaylı projelere uygun olmak kaydıyla inşaatın emsaline dahil olmayacak.

Gerekli proje alanı izinleri alındı mı?

Foça Belediyesi 07 Ekim 2021 tarihli yazısıyla, Fevzi Çakmak Mahallesi’ndeki 50 bin hektarlık “taşlı tarla” denilen alanda ekolojik tarım yapılmak istendiği belirtilen alan için Tarım İl Müdürlüğünden görüş sordu.

Tarım İl Müdürlüğü verdiği cevap yazısında “ekolojik turizm” için alan bulunmadığını belirtilerek, bu alanın tarım dışı olarak kullanılması için çalışmalar başlatılabileceğini, “Kuru Marjinal Tarım Arazisi” olarak tanımlanan bölgede, ekolojik turizm yapılamasına engel olmadığını belirtti.

Ancak kuru marjinal tarım arazisine dönüştürülen alanın büyük bir meradan koparılarak, meranın bütünlüğünün bozulduğu gözden kaçırıldı.

Fakat 5403 Sayılı, Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunun 13’üncü Maddesi ile Tarım Arazilerinin Korunması ve Kullanılması ve Planlanmasına Dair Yönetmeliğinin 12’nci Maddesi, “arazi kullanımına ilişkin verilen izinlerin, izin tarihinden itibaren iki yıl içerisinde tarım dışı amaçlı kullanımlarda planların onaylanmaması durumunda geçersiz kabul edilir. Verilen izinler amacı dışında kullanılamaz” diyor. Aynı kanunun 20 ve 21’inci maddelerine dayanarak projenin Tarım İl Müdürlüğü’nün görüşü sorularak yeniden izinlendirilmesi gerektiği de Foça Belediyesine iletildi.

Tarım İl Müdürlüğü yazısında keşif yapıldığını belirtilirken, yapılan keşfin kim ya da kimler tarafından yapıldığını belirtmemesi farklı sorulara neden oldu. Bu tür keşiflerin bilirkişi heyetiyle yapılmaması mevcut kaygıları artırıyor.

Plan onaylanmadan inşaat ruhsatları verildi

Ekoköy projesinde birçok belirsizlik ve usulsüzlük iddiaları birbirini takip ederken plan onaylanmadan inşaat ruhsat verildiği ortaya çıktı. Foça Belediyesi tarafından geçtiğimiz 2022 Ekim ayında verilen inşaat ruhsatları projeyi daha da karmaşık bir hale soktu.

Projenin bu aşamaya gelmeden önce gündeme taşıdığını belirten Yeni Foça’nın Belde Belediyesi olduğu dönemde Belediye Başkanlığı yapan Cengiz Uysal, “Bucak mevkiinde de aynı yöntemle tarım arazilerini yok etmek girişimi var. Burası geçmişte mera vasfını taşırken, cevizli bahçe cins değişikliği yaptılar. Belediye burada imar yapıp arsa üretemiyor. Ama özel kişi ve kooperatif adı altındaki şirketler kanunun boşluklarından faydalanarak bölgede faaliyet yürütüyor. Ekoköy de bunlardan sadece biridir” diye konuştu.

‘Tarım arazileri için mücadele ediyoruz’

Farklı projeler adı altında Foça’da tarım arazilerinin el altından imara açıldığını ifade eden Foça Tarih ve Doğa Talanına Hayır Platformu Yürütmesi konuyla ilgili yaptığı açıklamada, şunları kaydetti:

“Ekoköy Projesi birkaç hobi bahçesinden çok öteye, direkt eski mera alanının cins değişikliği yapılarak, sinsice imara açılmasıdır. Bu projenin ekolojik köy ile yakından uzaktan ilgisi yoktur. Ekolojik turizm doğayı ve çevreyi koruyarak yerel ürünleri sunan, sabit olmayan portatif malzemelerden geçici ve az sayıda ünite ile düzenlenen yakınına araç trafiği sokulmayan turizm türüdür. Platformumuz özellikle ilçemizdeki kaçak inşaatlara, hobi bahçelerine karşı çıkarken, tarım arazilerinin betona teslim edilmemesi için mücadele ediyor. Tarımsal amaçlı yapı kapsamı dışında kalan satış, üretim ve depolama tesislerinin inşa edilmesi kanuna aykırıdır. Denetim ve icra yetkisi olan kurumlar üç maymunu oynuyor.”

İzmir Orhanlı Köyü’nde JES ısrarı: Beş dava kazanan köylüler altıncı davayı açtı

İzmir’in Seferihisar ilçesine bağlı Orhanlı Köyü‘nde daha önceki davalarla beş kez iptal edilen jeotermal enerji santrali (JES) projesine karşı altıncı kez dava açıldı.

Doğa Derneği tarafından yapılan açıklamada, Orhanlı Köyü’nde Küçük Menderes Enerji Petrol Jeotermal Maden Elektrik Üretim Mühendislik ve İnşaat A.Ş. tarafından yapılmak istenen JES projesine karşı dört yıl içerisinde beş hukuksal mücadelenin köylüler ve doğa lehine sonuçandığına yer verildi.

Ancak şirket, aynı projeyi çok küçük değişikliklerle revize ederek bir kez daha Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na sundu.

Doğa Derneği, “Bilimsel raporlar, hukuki kazanımlar ve yöre halkının itirazlarına rağmen Bakanlık, projenin ruhsatını ve ÇED’ini yeniden onayladı” diye belirtti.

ÇED olumlu kararına, aralarında Orhanlı Köyü sakinlerinin de bulunduğu 98 kişi ve beş kurum altıncı kez dava açtı.

‘Binlerce yıllık tarım kültürünü, canlı yaşamını tehdit ediyor’

Doğa Derneği, sosyal medya platformu X üzerinde yaptığı paylaşımında projenin ekoloji üzerindeki etkilerine yer vererek ekokırım projeleriyle mücadeleye devam edeceğini bildirdi:

“Bu projeler hem Önemli Doğa Alanı hem de Kadim Üretim Havzası olan Orhanlı Vadisi’nde binlerce yıldır kesintisiz devam eden zeytin, tarım, hayvancılık kültürünü ve binlerce canlının yaşamını tehdit ediyor.

Şirketlerin doğayı yok eden projelerine karşı ilk gün olduğu gibi aynı kararlılıkla mücadele etmeye devam ediyoruz.”

‣ Siz Orhanlı Köyü’nü bilir misiniz?
‣ İzmir Seferihisar’da yapılmak istenen jeotermal projelerinin ruhsatı iptal edildi: Davayı Orhanlı kazandı
‣ Orhanlı’da direnen köylüler kazandı: Jeotermale geçit vermeyeceğiz
‣ Orhanlı’da mücadele kazandı: Mahkeme, ÇED kararını iptal etti
‣ Orhanlı’da asırlık zeytin ağaçları yaşam mücadelesi veriyor
‣ Köyleri yok etmek, Ege’yi yok etmektir

Çin’de bine yakın kedi ‘sosis olmaktan’ son anda kurtuldu

Çin’in Jiangsu eyaleti polisi, yasadışı bir firmaya düzenlediği operasyonda, yaklaşık bin kediyi kesilerek öldürülmekten son anda kurtardı.

Çin devletine bağlı yayın kuruluşu The Paper‘ın aktardığına göre, ülkenin doğusundaki eyalette, bu ayın başlarında hayvan aktivistlerinden gelen ihbar üzerine bir kamyon durduruldu. Polis, Zhangjiagang kentinde durdurulan kamyonun kasasında, yaklaşık bin kediyi mezbahaya götürülmek üzere bulduklarını açıkladı.

Yetkililere göre kediler kurtarılmasaydı şiş ya da sosis olarak piyasaya sürülmek üzere kesilecekti.

Haberde konuyla ilgili herhangi bir tutuklama yapılıp yapılmadığı belirtilmiyor, ancak hayvanların yakınlardaki Taicang barınağına götürüldüğü aktarıldı.

‘Çivilenmiş kutulara doldurulmuşlardı’

Çinli hayvan aktivistleri ilk olarak, Zhangjiagang’daki bir mezarlığın yakınında çok sayıda kedinin çivilenmiş tahta kutuların içinde tutulduğunu keşfetmişti. Altı gün boyunca etrafı araştıran aktivistler, kamyon kedileri mezbahaya taşımaya başladığı zaman polisi arayarak hayvanları kesilmekten son anda kurtardı.

Aktivistlere göre yarım kilo kedi eti, “koyun ya da domuz eti” olarak yaklaşık 4 dolara satılıyor. Her bir kedi, işlendikten sonra 4-5 kilo çekiyor.

Çin’de besi hayvanları ve nesli tükenmekte olan hayvanları koruyan yasalar mevcut. Fakat evcil hayvanlar, başıboş kedi ve köpeklere yönelik şiddete karşı kapsamlı bir yasa bulunmuyor.

Ülkedeki hayvan ve çevre hakları savunucuları, hayvanların geleneksel tıp tedavilerinde kullanılmasına karşı uzun bir süredir mücadele ediyor. Yulin‘de her yıl düzenlenen köpek eti festivaline karşı tepkiler de her geçen gün çoğalıyor.

Erzin’de yapılmak istenen polipropilen tesisine yargı engeli: ÇED raporu çevreyi korumuyor

Hatay‘ın Erzin ilçesindeki Burnaz sahilinde yapılmak istenen polipropilen tesisi projesinin iptaline yönelik dava, Erzinlilerin ve doğanın lehine sonuçlandı.

Bu kapsamda Byport Petrol Ürünleri Terminal Hizmetleri A.Ş. tarafından yapılmak istenen Propandan Polipropilen Üretme Tesisi, Su Alma Yapısı ve Derin Deniz Deşarjı projesi için Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından verilen “Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) Olumlu” kararı Hatay 2’nci İdare Mahkemesi tarafından iptal edildi.

Erzin halkının yanı sıra “ÇED Olumlu” kararının iptal edilmesi için uzun süredir mücadele veren ekoloji savunucuları da yargı kararını memnuniyetle karşıladı.

23 milyar lira değerindeki projeye, bölgedeki su varlıklarına zarar vermesi, açığa çıkacak zehirli kimyasallar nedeniyle hava kirliliğine sebep olması, denizde kimyasal kirliliğe yol açacak olması, bu etkileri nedeniyle hem insan sağlığına hem de aralarında caretta carettalar gibi korunması gereken diğer canlıların da bulunduğu birçok ekosisteme zarar verecek olması nedeniyle karşı çıkılıyordu.

‘ÇED raporu, çevrenin korunması kriterlerine uygun değil’

Projenin olası ekolojik etkilerini inceleyen bilirkişi raporunun bulgularına geniş yer verilen mahkeme kararında “ÇED Olumlu” kararının “Karasal Hayvanlar, Yaban Hayatı, Deniz Kaplumbağaları Uzmanlığı açısından ve yine Deniz Ekosistemi ve Su Ürünleri Uzmanlığı açısından mevzuata ve çevrenin korunması kriterlerine uygun olmadığı” ifade edilerek hukuka uygun olmadığı gerekçesiyle iptal edildiği bildirildi.

Ayrıca bilirkişi raporuna dayandırılan karara göre dava konusu “ÇED Olumlu” raporunun;

  • Alanda yaşayan kurbağa türleriyle ilgili yeterli önlemlerin alınmadığı ve bu türlerle alakalı yeterli değerlendirme yapılmadan raporun oluşturulduğu,
  • Göçmen kuş türlerinin sayısı ile ilgili olarak oldukça yüksek bir farkın bulunması (ÇED raporunda 53 tür belirlenmiş iken, bilirkişiler marifetiyle yapılan incelemede 183 türün mevcut olduğunun anlaşıldığı),
  • Hem bu türlerle hem de tatlısu ve nil kaplumbağaları ile alakalı olarak yeterli önlemlerin belirlenmediği,
  • Kum köpek balıklarının alanın kalabalıklığından ve stresinden etkilenmelerinin kuvvetli bir ihtimal olduğu ve yine deşarj hattı üzerinde hem yuva hem de aktif sahil kertenkelesi türü bireylerin tespit edildiği,
  • Deşarj borusunun toprak altına gömülmesi aşamasında habitatın kazılarak tahrip edileceği ve buraya boru hattının döşeneceği,
  • Bu kazıların yuvaların yok olmasına ve yuvada yaşayan ergin bireylerin ölümüne neden olacağının belirtilmesi,

nedeniyle mevzuatın aradığı kriterleri karşılamadığı sonucuna varıldı.

‣Mersin’in polipropilen sınavı
‣Halkın gündemi salgın, devletinki polipropilen
‣[2021’in ardından] Çöpler, müsilaj, ithalat yasağı, lobi faaliyeti, Mersin polipropilen zaferi ve dahası…
Karbon sıfır yolunda kömüre yer yok! Peki ya plastik?
‣ Hatay’da 23 milyar TL’lik polipropilen tesisinde bilirkişi keşfi