Ana Sayfa Blog Sayfa 683

Düzce’de deprem nedeniyle 46 kişi yaralandı: 96 artçı sarsıntı meydana geldi

Düzce‘nin Gölyaka ilçesinde bugün 04.08’de meydana gelen  5,9 büyüklüğündeki depremde yaralananların sayısı 46 oldu.

İçişleri Bakanlığı Afet ve Acil Durum Yönetimi (AFAD) Başkanlığı’ndan yapılan son açıklamaya göre (09:56) Düzce’de 37 kişi, İstanbul’da 1 kişi, Zonguldak’ta 6 kişi, Sakarya’da 1 kişi ve Bolu’da 1 kişi olmak üzere toplam 46 yaralı olduğu bildirildi.

Yaralanmaların panik sonucu düşme ve atlamalardan kaynaklandığı belirtildi. Çevre illerde de şiddetli şekilde hissedilen depremin ardından kentteki hastanelere kaldırılan yaralıların tedavisi sürüyor.

Deprem nedeniyle Düzce, Sakarya ve Bolu’da eğitime bir gün ara verildi.

İlde kontrol amaçlı elektrik kesintileri yapılıyor.

Depremin ardından en büyüğü 4.3 olmak üzere toplam 96 artçı sarsıntının meydana geldiği belirten AFAD Bölgeye 10 mobil baz istasyonu sevk edildiğini söyledi.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu sabah saatlerinde gazetecilere yaptığı açıklamada, Mümkün olduğunca az hasarlı, hasarlı veya orta hasarlı binalarda durmamak lazım“dedi.

Şu ana kadar bir ağır hasarlı bina ile ilgili ihbar veya bildirim gelmediğini vurgulayan Bakan Soylu, yaptıkları taramalarda da böyle bir sonuca şu anda ulaşmadıklarını bildirdi. Bakan Soylu, köylerdeki taramaların devam ettiğini ve doğal gaz ve elektrik kaçakları konusunda tedbirlerin alındığını söyledi.

Artçı sarsıntıların devam ettiği kentte bir iş yeri yıkıldı, bazı iş yerleri ile aralarında Düzce Adliyesi‘nin de olduğu 7-8 binada hasar meydana geldi. Sarsıntının şiddetiyle bazı evler ve marketlerdeki eşyalar hasar gördü.

Zonguldak’ın Ereğli ilçesine bağlı Bölücek Mahallesi’nde iki katlı evde hasar meydana geldi. Hasar gören evde yaşayan 5 kişi jandarma konutuna alındı.

Ekiplerin tarama faaliyetleri sürerken, artçı sarsıntılar nedeniyle evlerine girmekten korkan bazı vatandaşlar dışarıda beklemeye devam ediyor. Anıtpark ve Cedidiye meydanlarındaki vatandaşlar, ateş yakarak ısınmaya çalışıyor, Kızılay ve AFAD ekipleri battaniye dağıtıyor.

İstanbul, Ankara, Bolu, Eskişehir, ve pek çok çevre ilden de hissedilen deprem vatandaşlarda korku ve paniğe neden oldu. Farklı illerden sosyal medya kullanıcıları deprem sebebiyle yataktan fırladıklarını belirtti.

Prof. Naci Görür: Fayın Bolu kesimi henüz kırılmadığı için riskli bölge olarak düşünülmeli

Yer bilimci Prof. Dr. Naci Görür,  depremle ilgili sosyal medya hesabından yaptıüğı açıklamada “Bu yörede enerjinin büyük ölçüde boşaldığını düşünüyorum” dedi:

“Sarıdere-Gölyaka/Düzce’de 6,0 deprem oldu. 1999 depremleri KAF’ın bu kesimini Bolu Tüneline kadar kırmıştı. Biz bu hattın Bolu kesiminin de kırılmasını beklediğimize dair bir tweet atmıştık. Bugünkü deprem muhtemelen Gölyaka-Sarıdere arasında kırılmamış KD-GB uzanımlı kısımda oldu.”

“Arkadaşlar, Düzce’de olan bugünkü deprem ile bu yörede enerjinin büyük ölçüde boşaldığını düşünüyorum.  Ancak Bolu Dağı Tüneli ile Bolu güneyi arasında, KAF’a bağlanan hat henüz kırılmadığı için bu kesim riskli bölge olarak düşünülmelidir.”

Mezeköy’de bilirkişi raporu: Zararı yok

Aydın’ın Köşk ilçesinde Mezeköy’de yapılmak istenen jeotermal elektrik santrali (JES) projesine verilen “Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Raporu Gerekli Değildir” kararına karşı açılan davada bilirkişi raporu açıklandı.

Bilirkişi raporunda projenin gerçekleşmesi durumunda insan ve çevre sağlığına olumsuz etki oluşturmayacağı belirtildi. Ayrıca raporda projenin mevzuata ve planlamaya uygun olduğu belirtildi.

‣Jeotermal nedir ve Mezeköylüler neden buna karşı çıkıyor  
‣Mezeköy’de direnen kadın: Bizi insandan saymadan çiğnediler
‣Mezeköylülere jandarma saldırısı gece boyunca devam etti: Köye giriş çıkışlar bir hafta kapatıldı

‘Heyetteki ‘biyolog’ daha önce ‘evrakta sahtecilik‘ten ceza almış’

Mezeköylülerin yaptığı açıklamada raporu ortaya koyan heyete ilişkin şu eleştiriler yapıldı:

“Bilirkişi keşfi için gelen heyet, daha önce de Aydın’ın birçok ilçesinde JES projesine, Salda’ya ve Akbelen Ormanları’na ‘ÇED gerekli değildir’ kararı vermiş. Heyette ‘biyolog’ olarak bulunan kişi ise daha önce ‘Resmi evrakta sahtecilik‘ten ceza almış.”

‘Planlanan ve taahhüt edilen hususların yerine getirilirse tehlike yok’

Raporun Çevre Mühendisliği açısından yapılan değerlendirmede şu ifadelere yer verildi:

“Yapılması planlanan projenin, ÇED yönetmeliği EK II listesi kapsamında Seçme, Eleme kriterlerine tabi projeler arasında yer aldığı PTD’nin [Proje tanıtım dosyası] ÇED yönetmeliğinde belirlenen formata uygun olarak hazırlandığı, kurum görüşlerinin alındığı, gelen görüşler doğrultusunda düzenlemeler yapılarak PTD’nin Nihai PTD halini aldığı, Nihai PTD’nda projenin çevreye olabilecek etkilerine ve bu etkilere karşı alınabilecek önlemlere yer verildiği, bu önlemlerin bilimsel esaslara göre kabul edilebilir düzeyde olduğu ve teknik olarak uygulanabilir olduğu, çevresel etkilere karşı alınması planlanan ve taahhüt edilen hususların yerine getirilmesi durumunda insan ve çevre sağlığı açısından tehlike oluşturmayacağı ve projenin gerçekleşmesinde çevre açısından sakınca bulunmadığı ve dolayısıyla hazırlanan PTD’nin yeterli olduğu kanaatine varılmıştır.”

Mevzuat ve planlama esaslı açısının uygun’

Ayrıca planlamaya ilişkin de bilgi verilen raporda planlamada da bir sorun olmadığı ve uygun olduğu belirtildi:

“Bu aşamada herhangi bir plan çalışması bulunmadığı Aydın-Muğla-Denizli planlama bölgesi 1/100000 ölçekli çevre planı çevre düzeni plan kararı ve bu planın plan hükümleri çerçevesinde söz konusu alanda yapılacak faaliyetler yönünde herhangi bir olumsuzluk bulunmadığı, dava konusu alana ilişkin faaliyet planlama açısından irdelendiğinde ilgili mevzuat ve planlama esaslı açısının uygun olduğu kanaatine varılmıştır.”

‘Ekolojik bir tahribata yol açmayacak, enerji üretimini artıracak’

Raporda, çevresel etkilere karşı alınması planlanan ve taahhüt edilen hususların yerine getirmesi durumunda insan ve çevresel etkiler açısından tehlike oluşturmayacağı ve projenin gerçekleşmesinde çevre açısından sakıncalı bulunmadığı kanaatine varıldığı ifade edilerek “Yapılması planlanan tesisin ekolojik bir tahribata yol açmayacağı, enerji üretimi artırımına katkı sağlayacağı kanaati hasıl olmuştur” denildi.

Biyoloji değerlendirmesinde ‘enerjiye katkı’ değerlendirmesi

Biyoloji açısından yapılan değerlendirmede ise enerji üretimine sağlayacağı katkıya yer verildi:

“Biyoloji açısından yapılan değerlendirmede; keşif ve bilirkişi incelemesi sırasında gezilen alanlardan alınan santral alanı ve üretim ile reenjeksiyon kuyularının belirlenmiştir. Mahkeme keşfi, dava dosyasındaki belgeler ve proje dosyasındaki belgeler ve proje dosyasındaki bir tahribata yol açmayacağı enerji üretiminin artırılmasına katkı sağlayacağı kanaati hasıl olmuştur.”

Rapora göre zeytin ağaçlarına da zararı yok

Ziraat Mühendisliği açısından yapılan değerlendirmede ise projenin zeytin ağaçlarının vegetatif ve genratif gelişimine zararı olmayacağı belirtilerek şu ifadeleri kullandı:

“Dava konusu sondaj yöntemi ile jeotermal kaynak arama faaliyetinin, çevresinde bulunan tarım alanları ve özellikle zeytinlik alanlarının, konum, büyüklük, mesafe vb. hususlar bağlamında ‘Zeytinciliğin Islahı Yabanilerin Aşılattırılmasına Dair Yönetmelik’ kapsamında değerlendirilerek, etki alanındaki bitkilerin ve özellikle zeytin ağaçlarının vegetatif ve genratif gelişimine zararı olmayacağı kanatine varılmıştır.”

Mezeköylüler raporun adaletsizliğine ilişkin şu açıklamada bulundu:

“Bütün bu adaletsizliklere karşın mücadelemize devam edeceğiz. Köyümüz, incirimiz, zeytinimiz, yaşam alanımız ve emeğimiz jeotermal enerjiden ve şirketlerinden daha kıymetlidir.”

Ne olmuştu?

Şirketin jeotermal santral ve 18 kuyu için hukuksuzca sondaj çalışmalarına başlamasının ardından köylüler arazilerini korumak için çadır kurarak nöbet tutmaya başlamıştı.

Köylülerin tarım yaptığı verimli zeytinlikler ve tarım arazilerinden 19 parsel Nisan ayında acele kamulaştırılmıştı. Şirketin projesine verilen ‘ÇED Gerekli değil’ kararının iptali için açılan davada bilirkişi raporu çıkarken, hem de acele kamulaştırma kararının yürütmesinin durdurulmasına yönelik dava sürüyor.

Sıcak dalgaları bu yaz Fransa’da tahminen 2816 ek ölüme neden oldu

Fransa Sağlık Bakanlığı, yazın yaşanan art arda üç sıcak dalgası ve COVID-19 pandemisinin, bu yaz Fransa’da 10 binden fazla ek ölüme neden olmuş olabileceğini söyledi.

Halk sağlığı kurumundan alınan verilere göre, Fransa‘nın 1900’den bu yana gördüğü en sıcak ikinci yazda, 1 Haziran ile 15 Eylül arasında toplam 10 bin 420 ek ölüm kaydedildi.

Bunlardan 2816’sı, 14-22 Haziran, 9-27 Temmuz ve 29 Temmuz-14 Ağustos arasındaki üç sıcak dalgası uyarısı sırasında ve çoğu Auvergne-Rhône-Alpes, Nouvelle Aquitaine, Occitanie ve Provence-Alpes-Côte d’Azur bölgelerinde kaydedildi.

Sıcak dalgaları sırasında meydana gelen 2816 fazla ölümün 2.272’si ise sıcaktan en kötü etkilenen 75 yaş ve üstü kişilerden oluşuyor.

Bakanlığa bağlı Sante Publique France ajansı, COVID pandemisinin de sıcak dalgalarına bağlı ölümlerde de rol almış olabileceğini kaydetti:

“COVID-19, bazı insanların ısıya karşı savunmasızlığını artırmış olabilir ve yüksek sıcaklıklara maruz kalmak, bazı COVID-19 hastalarının sağlığını kötüleştirmiş olabilir.”

Yapımı 10 yıl süren Yusufeli Barajı bugün açıldı

Artvin’de yapımı yıllar süren Yusufeli Barajı bugün açıldı. İhalesi 21 Aralık 2012’de yapılan Yusufeli Barajı için ilçenin yeri tam yedi kez değişti. Barajın tamamlanmasıyla sular altında kalan ilçe sınırları değiştirilerek yeni yerleşim yeri yapıldı.

Projenin üstlenici firması ise yabancı değil: Limak, Cengiz ve Colin.Yusufeli Barajı ve Hidroelektrik Santrali (HES) ve Yeni Yerleşim Bölgeleri‘nin açılışını AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan gerçekleştirdi.

13 Temmuz 2021’de Artvin’de baraj inşaatının olduğu bölge sular altında kalmış, bölgede heyelan meydana gelmiş, iki kişi yaşamını yitirmişti.

Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu da 2012’de barajın ihalesini alan Limak, Cengiz ve Colin grubunun düzenlediği törenine katılmıştı. Eroğlu, Yusufeli Barajı’nın 279 metre yüksekliği ile Türkiye’nin en yüksek, dünyanın ise üç büyük barajı olduğunu belirtmişti.

Çoruh Nehri üzerinde inşa edilen ve 26 Şubat 2013’te temeli atılan Yusufeli Barajı’yla birlikte 152 yıllık tarihi olan ilçenin merkezi ve köyler su altında kalmış oldu.

İlçenin yeni yerleşim yerine 2 bin 597 konut inşa edileceği duyurulmuştu. Aynı şekilde dükkan ve okul gibi inşaların yapımı sürüyor.

Devlet Su İşleri (DSİ) Genel Müdürlüğü de yeni ilçe merkezinin altyapı işleri için bir ihale düzenlenmişti.

Kamu İhale Bülteni’ne göre, DSİ Genel Müdürlüğü’nün düzenlediği 24 Mayıs’ta“Yusufeli İlçesi Yeni Yerleşim Yeri ve Köylerin Altyapı Çalışmaları 4’üncü Kısım İnşaatı” ihale, tam 92 milyon TL’ye verildi. İhale de Limak İnşaat’a verildi.

Erdoğan bugün açılışının gerçekleştirildiği Yusufeli Barajı’yla ilgili şunları söyledi:

“Bu baraj Türkiye’de ilk, dünyada da beşinci sırada yer alıyor. Türkiye’nin en çetin coğrafyasında 34 milyar liralık bir maliyetle, böyle bir yatırımla Türkiye Yüzyılı’na yarışır bir eseri milli bütçeden karşılayarak Artvin’imize kazandırdık. Tamamı yerli ve milli tasarımla, üretimle ortaya çıkan bu eserin gururu milletimizin tamamına aittir.”

Limak Holding’e verilen ihalelerle yapılan diğer projeler sırayla şöyle:

  • 1915 Çanakkale Köprüsü ve Malkara – Çanakkale Otoyolu
  • Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Yerleşkesi 1.Etap
  • Kuzey Marmara Otoyolu 6. Kısım
  • Artvin-Erzurum Yolu I. Kısım
  • Artvin-Erzurum Yolu II. Kısım
  • Artvin-Erzurum Yolu III. Kısım
  • Yusufeli Barajı ve HES
  • Çetintepe Barajı İkmali
  • Gürsöğüt 1-2 Barajı ve HES
  • Çetin Barajı ve HES
  • İstanbul Havalimanı
  • Terkos-İkitelli İsale Hattı
  • İmamoğlu Sulaması 4. Kısım

Lodos sonrası Caddebostan sahilini yine kırmızı yosun bürüdü

İstanbul‘da etkili olan lodos, her yıl olduğu gibi Caddebostan sahilini kırmızıya bürüdü. Kırmızı yosun’ olarak bilinen algler dev dalgalarla kıyıya vurdu ve sahildeki kayaları kapladı.

Sabah saatlerinden itibaren İstanbul Büyükşehir Belediyesi ekipleri sahil boyunca yosunları iş makinelerinin yardımıyla toplamaya başladı.

Uzmanlara göre bu kırmızılık her yıl şiddetli lodos sırasında tekrarlanan bu görüntüler, suda istenmeyen oranda azot ve fosfor olduğunu ve Marmara’nın su kalitesinin, su sağlığının iyi olmadığını gösteriyor.

Yosun birikmesi, suyun oksijensiz kalmasına neden olabiliyor, bu yüzden kontrollü şekilde toplanması gerekiyor.

İstanbul’da şiddetli lodos iki gündür sürüyor. Kuvvetli rüzgarlar nedeniyle bazı vapur seferleri yapılamıyor.

Yargıtay Büyükada davasındaki mahkumiyet kararlarını esastan bozdu

Yargıtay 3. Ceza Dairesi, ‘Büyükada Davası’ olarak bilinen 11 insan hakları savunucusunun yargılandığı davaya ilişkin temyiz başvurusunda kararını açıkladı.

17 Ekim 2022’de verilen karara göre, Taner Kılıç ile ilgili “örgüt üyeliği” suçlamasıyla verilen 6 yıl 3 aylık hapis cezası “eksik araştırma” nedeniyle, diğer sanıklar Günal Kuşun, İdil Eser ve Özlem Dalkıran hakkındaki mahkumiyet de “kanuna aykırılık” nedeniyle bozuldu.

Dosya, yeniden yargılama yapılması için ilk derece mahkemesi olan İstanbul 35. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilecek.

Büyükada davasında dört hak savunucusuna hapis cezası
AYM’den ‘Büyükada davası’nda haksız tutukluluk kararı
AYM’den Büyükada davasında bir ‘haksız tutukluluk’ kararı daha

‘Şüpheden uzak delil yok’

35. Ağır Ceza Mahkemesi, Büyükada’da 5 Temmuz 2017’de düzenlenen bir atölye çalışması sırasında gözaltına alınan ve haklarında dava açılan 11 insan hakları savunucusunun yargılandığı davada Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi Onursal Başkanı Taner Kılıç’a ‘silahlı terör örgütü üyeliği’ suçlamasıyla 6 yıl 3 ay, Günal Kuşun, İdil Eser, Özlem Dalkıran’a ‘örgüte yardım’ suçlamalarından 1 yıl 13 ay hapis cezası vermişti. Diğer sanımlar, Nalan Erkem, İlknur Üstün, Ali Gharavi, Peter Steudtner, Veli Acu, Nejat Taştan ve Şeyhmus Özbekli hakkında ise beraat kararı çıkmıştı.

Yargıtay 3’üncü Ceza Dairesi, temyiz incelemesinde Taner Kılıç’a verilen hapis cezasında “eksik araştırma” ile hüküm kurulduğunu belirtti. Yüksek Mahkeme, İdil Eser ve Özlem Dalkıran’ın hapis cezasına gerekçe gösterilen PKK/KCK ve DHKP/C silahlı terör örgütlerine, sanık Günal Kurşun’un ise FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne yardım ettiklerine dair dosyada her türlü şüpheden uzak kesin delil bulunmadığını vurguladı.

Yüksek yargı dört isme verilen hapis cezası kararlarını bozdu ve kararın İstanbul 35’inci Ağır Ceza Mahkemesi ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3’üncü Ceza Mahkemesi’ne gönderilmesine hükmetti.

 

 

25 Kasım: Kadın ve LGBTİ+ gazetecilerin yıl boyunca yaşadığı şiddet ilk değil, tek değil…

Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Kadın ve LGBTİ+ Komisyonu, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddette Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü öncesinde TGS Genel Merkezi’nde gerçekleştirdiği açıklamada bu yıl gazetecilere yönelik yaşanan kolluk şiddetine dikkat çekti.

Açıklamadan önce, kadın gazetecilerin maruz kaldıkları şiddetin görüntülerinden kesitler paylaşıldı.

Komisyon adına Çağrı Sarı‘nın okuduğu açıklamada Sansür Yasası‘na vurgu yapıldı ve “Artık kadına yönelik şiddet haberi yapmak istemiyoruz. Haber yaparken şiddet görmek istemiyoruz. Kadınların yaşam hakkı için elzem olan İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasını kabul etmiyoruz” denildi:

“Görüyoruz! Gazetecilere, kadınlara, LGBTİ+’lara uygulanan şiddeti, dışlamayı, yok saymayı, görüyoruz. Anlıyoruz! Saklanmaya, susturulmaya çalışılanları anlıyoruz. Gazetecilere yönelik cadı avının farkındayız.
Bu şiddete maruz kalmamızın asıl nedeni, toplumun gözü kulağı olmamız.”

Tutuklanan Mezopotamya Ajansı (MA) ve Jinnews muhabirlerinin durumuna da değinilen açıklamada  25 Ekim’de tutuklanan 9 gazetecinin beşinin kadın olduğu hatırlatıldı:

“Her gün sokakta, eylemde, basın açıklamasında, yani haber takibi sırasında kadın gazeteciler fiziki, sözlü veya psikolojik şiddete maruz kalıyor. Kolluk kuvvetleri kadın gazetecilere şiddet uyguluyor, cinsiyet ayrımcılığı yapıyor.”

Gazetecilikte Kadın Koalisyonu verilerine göre; 2021’de kadın ve LGBTİ+ gazetecilere yönelik tüm dünyada kaydedilen şiddet vakalarının dörtte biri Türkiye’de yaşandı. Bu oran 2022’de yüzde 43,9 arttı.

Biz gazetecilerin rutini haline geldi

Evrensel Gazetesi Muhabiri Eylem Nazlıer ve Bianet Muhabiri Tuğçe Yılmaz açıklamada söz alarak yaşadıkları polis şiddetini paylaştı.

Nazlıer, ”1 Eylül Dünya Barış Günü’nde Taksim’de yapılan açıklamayı izliyordum. Açıklamaya polis müdahale etti, o dönem İstanbul Emniyet Müdür yardımcısı olan şahıs, bir kadın eylemciyi kastederek ‘bırakın gitsin şu o…’ gibi bir söz kullandı.

O anı kaydettiğimi gördü, bana yöneldi. Telefonumu almaya çalıştı ama vermeyeceğimi ve diğer basın mensuplarının geldiğini anlayınca basın kartımı göstermemi istedi. O gün defalarca engellendim. O görüntüler çok tepki çekti. Ama birkaç gün sonra emniyet müdür yardımcısının terfi ettiğini öğrendim. Ödüllendirildi! Aslında bu biz gazetecilerin ‘rutini’ haline geldi. Sorumlular yargılanmadığı gibi hem cezasızlıkla hem de ödüllendirilmeyle mükafatlandırılıyorlar.”

Nazlıer, Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı’nın tutuklanmasına karşı yapılan eylemde de polis şiddeti yaşandığını hatırlattı:

“Gösteriye katılan kitle çembere alındı. Ben de o çemberin içinde kaldım. Beni biraz geç fark ettiler. Fark ettiklerinde de çok sert bir müdahaleye maruz kaldım. Kollarımdan çekiştirmeye başladılar. O sırada kadın bir polis telefonuma ve basın kartıma el koydu. Bir taraftan da boğazımı sıktı. Gazeteciyim dememe rağmen gözaltı yapmaya çalıştı. Savaş alanı gibiydi ortalık.”

Eylem Yılmaz da ”1 Eylül 2022’de, İstanbul Kadıköy’deki Dünya Barış Günü eylemlerinde haber takibi esnasında sivil polislerden birinin cinsel saldırısına maruz kaldığını söyledi:

Türkiye’de haber takibi günbegün gazeteciler için daha zor hale gelse de kadın ve LGBTİ+gazeteciler bir de polisler tarafından cinsel tacize ve saldırıya maruz kalıyor. Ben de bu gazetecilerden biriyim ve 1 Eylül’de haber izlemeye gittiğim bir eylemde saldırıya uğramakla kalmadım, bir haberci olarak mesleğimin gereğini de yerine getiremedim. Çünkü polis tarafından engellendim.

Haber takibi esnasında polisler ilk olarak görüntü almamızı engellemek için bizi itmeye başladı. Ben kollarım yukarıda, telefonumu kaldırdığım bir pozisyonda görüntü almaya çalışıyordum.

Tam o anda, ortada bir arbede bile yokken, sivil polislerden biri bilinçli bir hamleyle sol göğsümü sıktı. Bu, yanlışlıkla olmuş bir şey değildi. Yani sivil polis kasten, doğruca göğsümü sıktı.”

Taciz anının görüntüsü de var. Yaptığı eylemi, neyse adıyla direkt söyledim. Taciz anında kendimi savundum ve elini üstümden ittim. Polisler, arkadaşlarının yüzü kayıtlara girmesin diye arkaya gönderdiler hemen. Şimdi ise süreç devam ediyor. Polisin kimliğinin tespit edilmesi ve diğer tüm süreçlerin ilerlemesi için avukatımla birlikte suç duyurusunda bulunduk.

Her gün kadın ve LGBTİ+ları;sapkın, ahlâksız olarak hedef gösterenlerin kadın ve LGBTİ+ gazetecilere yönelik saldırılarına bugüne dek ben ve diğer meslektaşlarım sessiz kalmadık, bundan sonra da kalmayacağız..

Açıklamada, Komisyonun 13 gazeteci ile yaptığı anket çalışmasının verileri de kamuoyuna duyuruldu.

Farklı illerden 13 gazeteci,“En çok hangi eylemi takip ederken kolluğun şiddetine maruz kalıyorsunuz?” sorusuna Gelen cevaplarda “Artık keyfiyet söz konusu. Genelde duyulmasını istemedikleri eylemde şiddete maruz kalıyoruz, görüntü çekmemiz engelleniyor” dedi. 13 gazetecinin 12’si ’Son 6 ayda şiddetin dozunun ve sıklığının arttığını düşündüğünü belirtti.

 

İklim eylemleri karşılık buldu: Birleşik Krallık’ta bir bankacılık grubu daha fosil yakıtı desteklemekten vazgeçti

Birleşik Krallık orjinli iklim örgütü, Just Stop Oil’in (Sadece Petrolü Durdurun) ekim ayı boyunca düzenlediği iklim eylemlerinin ardından ülkenin önde gelen bankalarından birinden daha yeni petrol ve doğalgaz sahası projelerine kredi verilmesini yasaklayacağına dair  açıklama geldi.

The Independent‘ten Donnachadh MacCarthy‘nin aktardığına göre, 20 Ekim’de Lloyds Banking Group, “sıfırdan yapılacak petrol ve doğalgaz atılımlarının (2021 sonundan önce petrol ve doğalgaz otoritesi onayı almayan sahalar) doğrudan finansmanına (proje finansmanı ya da rezerv bazlı kredilendirme yoluyla)” son verdiğini duyurdu.

Lloyds’un 2015’teki Paris İklim Zirvesi’nden bu yana fosil yakıtlara 12,6 milyar dolardan fazla yatırım yaptığı belirtiliyor. Yeni açıklama, Paris’ten bu yana fosil yakıtlara 14,8 milyar  dolar yatırım yapan NatWest‘in gelecekte yeni petrol ve doğalgaz rezervlerinin araştırılmasına yönelik proje finansmanını yasaklayacağına dair şubatta yaptığı açıklamanın ardından geldi.

Gazeteye konuşan NatWest’ten bir sözcü, “Aralık 2019’dan bu yana petrol ve doğalgaz sektöründeki pozisyonumuzu yaklaşık 1,7 milyar sterlin azalttık. Aralık 2021 itibarıyla, petrol ve doğalgaz sektöründeki toplam pozisyonumuz toplam kredilerin yüzde 0,7’sine düştü” dedi.

Birleşik Krallık’ın en büyük beş bankasının fosil yakıtlara yaptığı yatırımlar, BK küresel nüfusun yüzde 1’inden azını oluşturmasına rağmen, Paris’ten bu yana fosil yakıtlara yapılan küresel bankacılık yatırımlarının yüzde 8’ine ulaştı.

Fosil yakıt üretimini artırma kararı alan Birleşik Krallık hükümetine işgalli protesto
Birleşik Krallık’ta iklim eylemi: Genç aktivistler kendilerini ünlü tablolara yapıştırdı
İklim aktivistlerinin elleri bu kez ‘Son Akşam Yemeği’ tablosunda
İklim aktivistlerinden Van Gogh’un tablosuna çorbalı protesto
İklim aktivistleri Londra merkezindeki araba galerisini turuncuya boyadı
Almanya’da iklim aktivistleri Monet tablosuna patates püresi fırlattı
Yemekli eylemlerde sıra Kral Charles’ta: Balmumu heykelinin yüzüne pasta yapıştırıldı
Aktivistler, fosil yakıt lobicilerinin merkezi olan binaya boya püskürttü
İklim aktivisti, ‘münasip eylem yöntemlerinin’ tartışıldığı programda kendini masaya yapıştırdı
İklim aktivistlerinin protestolarının yeni hedefi ‘İnci Küpeli Kız’ oldu

Just Stop Oil’den bir sözcü de kararı şöyle değerlendirdi: “Lloyds Bank’ın yeni petrol ve doğalgaz finansmanına son verme kararını memnuniyetle karşılıyoruz. Bu karar, hükümetimizin gerçekleri kavrayamadığını gösteriyor. Diğerlerinin de onlara katılmasını bekliyoruz, çünkü yeni petrol ve doğalgaza yatırım yapmak milyonlarca insanın ölümünü planlamak demek. Bankacılık sistemimizin ve sivil toplumun dayandığı hukukun üstünlüğünün kaybolmasına yol açacak. Yeni petrol ve doğalgazdan vazgeçmek, kendimizi korumaya yönelik bir eylem.” 

Kampanyanın başladığı Şubat 2022’den bu yana Just Stop Oil’in iklim aktivistlerinden 35’i tutuklu ya da hükümlü olarak hapiste bulunuyor. Toplamda 2 binden fazla kişi tutuklandı.

XR da Barclays’e karşı eylemde

Geçen hafta Yokoluş İsyanı (Extinction Rebellion, XR) da Barclays‘e karşı ülke çapında bir dizi eylem başlatmıştı. XR sözcüsü Gail Bradbrook, “Barclays’in Avrupa’nın en büyük fosil yakıt finansörü olarak oynadığı yıkıcı rolün farkına varmasının ve rotasını değiştirmesinin tam zamanı” demişti.

Birleşik Krallık’taki Enerji ve İklim İstihbarat Birimi‘nin (ECIU) 2022 enerji fiyatları kriziyle ilgili yaptığı bir ankete katılanların yüzde 51’i yenilenebilir enerji kaynaklarını ve yalıtımı doğalgaza bağımlılığı azaltmanın en iyi yolu olarak görüyor. Buna karşılık Kuzey Denizi‘nde petrol ve doğalgaz aramalarının genişletilmesini destekleyenlerin oranı sadece yüzde 9 ve hidrolik kırılmayı en iyi uzun vadeli çözüm olarak destekleyenlerin oranıysa yüzde 8. Destekçilerin arasında yeni muhafazakar başbakan Rishi Sunak da bulunuyor. 

 

25 Kasım’a günler kala: Erkek devlet şiddetine karşı sokağa

Kadınlar ve LGBTİ+’lar, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü’nde sokaklara çıkmaya hazırlanıyor. Türkiye’de son yıllarda 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, 25 Kasım ve Onur Ayı kapsamında gerçekleştirilen yürüyüş ve etkinliklere yasaklamalar getiriliyor.

Kadın ve LGBTİ+’lar yıllardır Taksim’de yürütülmüyor. Bunun aksine Cihangir ve Karaköy caddelerine kaymış olan yürüyüşlerden artık polisin sert müdahaleleri, polis bariyerleriyle kapatılmış Taksim Meydanı görüntüleri geliyor. Cuma günü (25 Kasım) gerçekleştirilecek yürüyüşün toplanma yeri olarak da yine Taksim işaret ediliyor. Yürüyüş 19.00’da Taksim Tünel’de gerçekleştirilecek. Günler öncesinden yürüyüş için hazırlanan kadınlar, sokaktaki reklam panolarına kadına yönelik şiddete ilişkin yazılamalar yapıyorlar.

‣İstanbul Sözleşmesi davası: Burada köle mi yoksa yurttaş mı olduğumuza karar vereceksiniz 

Yarının Türkiyesi’nde İstanbul Sözleşmesi ve LGBTİ+lar yok
‣Kadınlar istihdamda, mecliste ve akademide erkeklerin gerisinde bırakıldı 

27 Kasım’da Kadıköy

Kadın Meclisleri tarafından yapılan açıklamada ise “Türkiye’de ve dünyada kadınlar özgür yaşayacak” sloganıyla 27 Kasım Cumartesi günü saat 15.00’da Kadıköy’de buluşmak üzere çağrı yapıldı.

‣İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün erkek şiddeti raporu
‣Kadınlardan Anayasa değişikliği tepkisi

Erkek devlet şiddetine karşı sokağa!’

25 Kasım Kadın Platformu tarafından yürüyüşe ilişkin yapılan çağrı da da şu ifadelere yer veriliyor:

“Kadına yönelik şiddete karşı, erkek devlet şiddetine karşı şimdi değilse ne zaman? 25 Kasım’da değilse hangi gün? Biz geliyoruz! Erkek devlet şiddetine karşı sokağa!”

Türkiye’de kadınlar erkek şiddeti nedeniyle hayatını kaybediyor, fiziksel ve psikolojik şiddet görüyor, emek sömürüsüne maruz kalıyor, seks işçiliğine zorlanıyor, taciz ve tecavüze uğruyor. Kadın mücadelesinin bir sonucu olarak ortaya konan veriler Türkiye genelindeki kadına yönelik şiddetin boyutunu gözler önüne seriyor.

Kadının konumunu ve iktidar tarafından sürekli ortaya atılan “aile”, “çocuk” ve “anne” gibi kavramlarla kadının yaşamının nasıl sınırlandırıldığına ve ataerkil bir düzen içerisinde ikincil vatandaş olarak konumlandırılıyor olmasına karşı olan, Türkiye’de öne çıkan kadın hareketi gruplarından biri, adını “kadın cinayetleri”nden alıyor.

‣’Kadın mevzularında kadınların konuşturulmayıp bıyıklı erkeklerin lafa atlaması sinir bozucu’
‣2021 Türkiye’sinde kadın bütün ekonomik kıstaslarda uzak ara geride 

13 Nisan’da kanuna ve ahlaka aykırı faaliyet yürütmek suçlamasıyla açılan fesih davasının hedefinde olan Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Derneği’nin açıkladığı verilere göre geçen ay 34 kadın erkekler tarafından katledildi, 26 kadının ölümü ise şüpheli. Ekimde öldürülen 34 kadının yüzde 6’sının koruma kararı vardı. Kadınların yüzde 53’ü evli olduğu erkek tarafından, yüzde 59’u kendi evinde öldürüldü.

Kaynak: Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu

bianet’in Erkek Şiddeti Çetelesi’ne göre; 2022’nin ilk on ayında erkekler, 280 kadını öldürdü.

Erkekler 131 kadını taciz etti, 205 çocuğu istismar etti, 675 kadına şiddet uyguladı, 25 kadına tecavüz etti. Erkekler en az 386 kadını seks işçiliğine zorladı. 2022’nin ilk on ayında 159 kadının ölümü basına “şüpheli” olarak yansırken, erkekler, yılın ilk dokuz ayında en az 36 çocuğu öldürdü.

İstanbul Sözleşmesi’nden ilk çekilen ülkede, Türkiye’de kadınlara, lgbti+’lara dönük saldırılar sürerken, mücadelemiz de isyanımız da büyüyor”  denilerek sokaklara çıkılacak 25 Kasım öncesinde ülkenin dört bir yanında bildiriler dağıttı.

Kampüslerde 25 Kasım için pankartlar hazırlanıyor:

Kaynak: Twitter

25 Kasım çağrıları sosyal medya üzerinden yapılmaya devam ediliyor. 

Türkiye’de rüzgardan elektrik üretimi dün tüm zamanların rekorunu kırdı

Türkiye Elektrik İletim AŞ (TEİAŞ) verilerine göre, dün Türkiye’de üretilen elektrikte rüzgar enerjisi yüzde 25 payla ilk sırada yer aldı.

Rüzgar santrallerini, yüzde 24,7 ile ithal kömür, yüzde 14,9 ile linyit santralleri takip etti.

Gün içinde üretilen 817 bin 296 megavatsaat elektriğin 204 bin 375’i rüzgar enerjisi ile üretilerek tüm zamanların rekoru kırılmış oldu. Rüzgardan elektrik üretiminde son rekor 2 Nisan’da 203 bin 6 megavatsaat olarak kayıtlara geçmişti.

Günlük bazda tüketim ise dün 826 bin 281 megavatsaat olurken, 18 bin 576 megavatsaat elektrik ithalatı, 9 bin 591 megavatsaat elektrik ihracatı yapıldı.