Ana Sayfa Blog Sayfa 43

COP29’da Türkiye’yi oyuncu Engin Altan Düzyatan temsil edecek

Bu yıl Azerbaycan‘ın Bakü kentinde gerçekleştirilecek BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 28. Taraflar Konferansı (COP29) için Türkiye‘yi temsilen “Diriliş Ertuğrul” dizisinde “Ertuğrul Gazi” rolü ile bilinen, oyuncu Engin Altan Düzyatan görevlendirildi.

11-24 Kasım tarihlerinde gerçekleştirilecek COP29’un mütevelli heyeti, çevre kirliliğini azaltmayı teşvik etmek için ihtiyaç duyulan temel mekanizmalardan biri olarak tanıttığı Uluslararası İklim Değişikliği Danışma Komitesi’ni kurmuştu.

21 üyesi bulunan komite, ülkelerin iklim faaliyetlerinin farklı yönleriyle ilgili konulara katkıda bulunabilecek ilgili önde gelen isimlerin, sorunun çözümüne katkı vermesi için oluşturulmuştu.

Düzyatan, bu komitede Türkiye’yi temsilen görev yapacak. Oyuncu, geçen yıl Dubai‘de gerçekleştirilen COP28‘de de plastik atık ve mikroplastikle ilgili bir oturuma katılarak konuşma yapmıştı.

Komitede fosil yakıt devi ExxonMobile‘in Başkan Yardımcısı da bulunuyor.

Komitenin diğer üyeleri ise şöyle:

  • Vaira Vike-Freiberga (Letonya) Letonya Eski Cumhurbaşkanı (1999-2007)
  •  Rosen Plevneliev (Bulgaristan) Bulgaristan Eski Cumhurbaşkanı (2012-2017)
  • Emil Constantinescu (Romanya) Romanya‘nın Eski Cumhurbaşkanı (1996-2000)
  • Joyce Banda (Malavi) Malavi Eski Cumhurbaşkanı (2012-2014)
  • Izabella Teixeira (Brezilya) Brezilya Eski Çevre Bakanı
  • Maria Fernanda Espinosa (Ekvador) Ekvador Dışişleri Eski Bakanı
  • Jessica Omukuti (Kenya) Oxford Üniversitesi‘nde Kapsayıcı Net Sıfır Net-Zero Bilim, İnovasyon ve Toplum Enstitüsü’nde Araştırma Görevlisi (INSIS)
  • İsmail Serageldin (Mısır) Dünya Bankası Eski Başkan Yardımcısı (1992-2000)
  • Tedros Adhanom Ghebreyesus (Etiyopya) Dünya Sağlık Örgütü Genel Direktörü
  • Patricia Espinosa Cantellano (Meksika) Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi Eski Yürütme Sekreteri
  • Hindou Oumarou Ibrahim (Çad) Çad Yerli Kadınlar ve Halkları Derneği Başkanı, COP28 Danışma Komitesi Üyesi
  • Csaba Korosi (Macaristan) BM Genel Kurulu 77. Oturumunun Başkanı
  • Xu Huaqing (Çin) Çin Ulusal İklim Değişikliği Stratejisi ve Uluslararası İş Birliği Merkezi Direktörü
  • Jean Baderschneider (ABD) Fortescue Metals ve Fortescue Future Industries Yönetim Kurulu Başkanı, Modern Köleliği Sonlandırma Küresel Fonu, ExxonMobil Başkan Yardımcısı (2000-2013)
  • Ismahane Elouafi (Fas) CGIAR‘ın İcra Direktörü, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün Eski Baş Bilim İnsanı
  • Maimunah Mohd Sharif (Malezya) Birleşmiş Milletler İnsan Yerleşimleri Programı (UN-Habitat) Eski İcra Direktörü
  • Joyce Msuya (Tanzanya) İnsani İşler ve Acil Durum Yardım Koordinatörü Genel Sekreter Yardımcısı
  • Josefina Belmonte (Filipinler) 2023 Dünya Şampiyonları Ödülü Sahibi, Politika Liderliği, Querzon Şehri Belediye Başkanı
  • Abid Qaiyum Suleri (Pakistan) Sürdürülebilir Kalkınma Politika Enstitüsü (SDPI) İcra Direktörü
  • Reyhan Jamalova (Azerbaycan) Yağmur Suyunu Elektrik Kaynağı Olarak Toplamak İçin Tasarlanmış ‘Rainergy’yi İcat Etti. Forbes 30 Under 30 Asya Ödülü Sahibi. BBC 100 Kadın Ödülü Sahibi.

Azerbaycan: Yeni fosil yakıtı yatırımları yapan ülkede iklim zirvesi

Ekonomisi büyük ölçüde fosil yakıtlara dayalı olan Azerbaycan’da iklim zirvesinin düzenlenmesi, kararın verilmesinden itibaren eleştiriliyor. Ülkenin demokratik normlar açısından sorunlu olması da eleştirileri güçlendiriyor.

COP29 Komitesi’nde hiç kadın olmayışı nedeniyle de tepki toplayan zirve için daha sonra bir güncelleme yapılmış ve 12 kadın organizasyon komitesine eklenmişti.

Azerbaycan yönetimi, Zirve’nin bu ülkede yapılacağının kararlaştırılmasının ardından da yeni fosil yakıt yatırımlarını savunmaktan ve hayata geçirmekten vazgeçmedi.

COP29, Azerbaycan’da iklim finansmanı için yol ayrımında
Yeşil NoktaCOP29’un ev sahibi Azerbaycan, fosil yakıt yatırımlarını savunuyor
Yeşil NoktaCOP29’un ev sahibi Azerbaycan, petrolden elde ettiği gelirle iklim fonu başlatmayı planlıyor
Yeşil NoktaTepkiler ses getirdi: Azerbaycan’dan COP29 komitesine ‘kadın’ güncellemesi
Yeşil NoktaCOP29’un ev sahibi Azerbaycan, 10 yılda gaz üretimini üçte bir artıracak

 

Dünyanın en büyük su krizi Gazze’de: Suyun miktarında ve kalitesinde büyük sıkıntı var

İnsan kaynaklı iklim krizinin yanı sıra ülkelerin içerisinde bulunduğu iç ve dış çatışmalar su varlığını, suya erişimi olumsuz etkileniyor. İsrail‘in Gazze‘ye 7 Ekim 2023’te başlattığı saldırılar nedeniyle binlerce kişi hayatını kaybederken insani kriz de derinleşiyor. Yaşanan sıkıntıların başında temiz suya erişim sorunu geliyor. Selçuk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Vakur Sümer, iklim değişikliğinin etkileri ve İsrail saldırıları nedeniyle dünyada en büyük su krizinin Gazze’de yaşandığını belirtiyor.

Stockholm Uluslararası Su Enstitüsü (SIWI) tarafından 1991’den beri düzenlenen Dünya Su Haftası‘nın 25-29 Ağustos günlerini kapsayan bu yıldaki teması “Sınırları Aşmak: Barışçıl ve Sürdürülebilir Bir Gelecek için Su” olarak belirlendi. İklim krizinin yanı sıra suya erişim ile çatışmaların da çok yakın ilişkisi bulunuyor.

AA’dan Biriz Özbakır’ın aktardığına göre; Prof. Dr. Vakur Sümer, çölleşmenin hızlı yaşandığı coğrafyalardan biri olan Orta Doğu‘da yer alan Gazze‘nin, İsrail saldırılarıyla birlikte iklim değişikliğinin etkilerini de ağır şekilde hissettiğini bildirdi.

Fotoğraf: Ali Ali/EPA

‘Gazze’de suyun miktarı dışında kalitesinde de çok büyük sıkıntı var’

Bölgede yetersiz olan yağışın daha da azaldığını, buharlaşmanın arttığını ve hızlı nüfus artışının kişi başına kullanılabilir su miktarını azalttığını belirten Sümer, İsrail saldırılarının ardından su varlığının daha da problemli hale geldiğini vurguladı.

Sümer, “Su zengini sayılabilmek için yıllık 10 bin metreküp su varlığı gerekiyor. Gazze bunun çok çok altında bir su varlığına sahip ve bu suyun aynı zamanda miktarı dışında kalitesinde de çok büyük sıkıntı var. Bölge coğrafi olarak tuzlu suların tatlı sulara yoğun olarak karıştığı bir bölge. Uzun yıllardır Yemen, dünyada su krizini en ağır yaşayan ülkelerin başında geliyordu ancak Gazze son bir yıldaki yıkımla Yemen’i de geride bırakarak dünyada su krizini en fazla yaşayan bölge haline geldi” dedi.

Gazze’ye su sağlayan başlıca nehirlerde akışın sürekli olmadığını aktaran Sümer, uluslararası bağışçılar tarafından hayata geçirilen desalinasyon (deniz suyunu tuzdan arındırma) projelerinin, pahalılığı ve bölgedeki sucul ortama zarar verme potansiyeli nedeniyle Gazze’ye uygun olmadığını ifade etti.

‘En çok kadınlar ve çocuklar etkileniyor’

Gazze’de su krizinden en çok etkilenenlerin kadınlar ve çocuklar olduğunu, salgın hastalıklar nedeniyle gelişmiş ülkelere göre 10 kat daha fazla çocuk ölümünün kayıtlara geçtiğini dile getiren Sümer, şöyle devam etti:

“Gazzelilerin başta içme suyu olmak üzere su konusunda büyük sıkıntıları var ve içme suyunu çok uzun kaynaklardan taşıyarak getirmek durumundalar. Fiziksel problemlere yol açacak derecede ağırlıktan bahsediyoruz ya da uzun süre kuyruklarda beklemeleri gerekiyor. Bölgeye bir tankerle su getirildiğinde orada kuyruğa girip yarım günlerini heba etmeleri söz konusu. İkincisi, su krizi, içme suyu dışında hijyen ve sanitasyon konusunda büyük sıkıntılara yol açıyor. Bunlarla da ağırlıklı olarak kadınlar uğraşıyor. Suya bağlı hastalıklar bölgede yoğun artış eğiliminde. Kolera gibi, kötü kaliteli su kaynaklarında, mikroorganizmaların yayılarak hastalıklar meydana getirdiğini biliyoruz. Bu gibi sebeplerle kadınlar bölgede en çok etkilenen, dezavantajlı grup.”

En acil ihtiyaçlar: Su, gıda…

Gazze’de su probleminin süreceği ve gelecekte bölge dışı kaynaklardan su transferinin gündeme gelebileceği öngörüsünü paylaşan Prof. Dr. Vakur Sümer, şu an için en acil ihtiyaçlardan ilkinin su, ikincisinin ise gıda olduğunun altını çizdi.

Fotoğraf: Aljazeera

Sümer, “Bunların çözümünde gelir yani parasal kaynak çok önemli. Gazze’de ne yazık ki bu konuda ciddi sıkıntılar var. Yani gelir getirici faaliyette bulunan insan sayısına kıyasla nüfus çok fazla” dedi.

Gazze’de kuru tarım yapıldığını hatırlatan Sümer, bölgede eski nesil sulama sistemlerinin kullanıldığına ve bunun da tarımda aşırı su kullanımına neden olduğuna değindi.

Bölgede toprağı nemlendirebilecek bir yağışın söz konusu olmadığı gibi yere düşen yağmurun da akışa geçemeden buharlaşıp kaybolduğundan bahseden Sümer, çölleşmeyle mücadele edebilmek için yapılabileceklerden birinin suya dayanıklı bitki gruplarının bölgede kullanılması olduğunu fakat bölgede savaş durmadan ve ilk dönemde dış yardımlar olmadan bunların yapılamayacağını kaydetti.

Su kaynaklarının yetersiz ve yağışın az olmasının Gazze’deki ağaç varlığını olumsuz etkilediğini ve zeytinyağı üretiminde başlıca tedarikçiler arasına girebilecekken Gazze’nin bu potansiyeli kullanamadığını belirten Sümer, “Bölgede geleneksel olarak dikilen zeytin ağacı gibi ağaçlar da yerleşim yeri amacıyla kesildi ki aslında bunlar ölümsüz ağaçlardı ve çok değerli olan, tüm dünyada öteden beri takdir gören zeytinyağının üretimi bu yüzden azaldı” diyerek sözlerini tamamladı.

Mahkeme ‘Anagold’un menfaatleri, halkın menfaatlerinin önünde tutuldu’ dedi

TMMOB tarafından 13 Şubat’ta Erzincan, İliç’teki maden sahasında liç yığınının kayması sonucu, geçici depolama alanlarına yığın liçinden kayan malzemenin depolanması faaliyeti sırasında mevzuat hükümlerine uyulmadığı gerekçesiyle açılan davada Erzincan İdare Mahkemesi taşıma faaliyetinin yürütmesinin durdurulmasına karar verdi.

TMMOB tarafından, şirketin Çöpler Kompleks Maden İşletmesinde yığın liç alanında kayan malzemenin, alanın tabanında ve yan yüzeylerinde uygun kil grubu mineralleri ve HDPE (yüksek yoğunluklu polietilen) jeomembran kullanılarak geçirimsizliği sağlanan bir alana taşınması gerektiğinden bahisle üretimi tamamlanan ocak sahasına depolanmasına yönelik faaliyetin derhal durdurulması talep etilmişti.

Yeşil NoktaMahkeme İliç’teki madene Bakanlığın verdiği ÇED’i iptal etti: ‘Şirket kararı bildiği için işçileri çıkardı’
Yeşil NoktaTTB: İliç madeni kapatılsın, siyanürlü altın madenciliği yasaklansın
Yeşil Noktaİliç’te yığın liçin altındaki üç işçinin daha cansız bedenine ulaşıldı

Ayrıca bu işleme ilişkin izin/onay vb. kararların iptal edilmesi talebiyle yapılan başvuru, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğünce reddedilmişti.

Anagold Madencilik Sanayi ve Ticaret A.Ş.’ne ait madende yaşanan yığın liç kaymasına ilişkin davanın sonucuyla ilgili olarak TMMOB tarafından şu açıklama yapıldı:

“Dava dilekçesinde siyanürlü çözelti ve ağır metallerle kayan yüklü liç malzemesinin geçirimsizliği bulunmayan bir alana taşınmasının, yıllardır sürdürülen madencilik faaliyeti ve yaşanan kazalar ile yoğun tahribata uğrayan doğal çevreyi ve canlı yaşamını, ekolojik dengeyi telafisi imkansız yıkımlara, geri dönüşü olmayacak hasarlara uğrattığı ifade edilmişti.”

Dava dilekçesinde yığın liç alanında kayan malzemenin, siyanür içeren çözücü kimyasalların verildiği yığın liç sahasında bulunan kimyasal içerikli malzeme olduğu, bu bakımdan kayan malzemenin depolandığı alanın tabanında ve yan yüzeylerinde uygun kil grubu mineralleri ve HDPE (yüksek yoğunluklu polietilen) jeomembran kullanılarak geçirimsizlik oluşturulmuş bir alan olması gerektiği belirtilmişti.

Yeşil Noktaİliç faciasından sorumlu bir kişi daha tutuklandı
Yeşil Noktaİliç’te ‘kapasite artışı iznini’ de eski Çevre Bakanı Murat Kurum vermiş
Yeşil NoktaAraştırma Komisyonu’nun İliç’teki incelemesi sonlandı: Bakanlıklar topu taca attı

‘Şirket menfaatleri kamu menfaatlerinin önünde tutuldu’

Ayrıca dilekçede söz konusu jeomembran olmadan kullanılan kimyasal ile ağır metal vb içeriklerin toprak ve sulara sızmasını engellemenin mümkün olmadığı, kayan malzemenin depolandığı alanının jeolojik yapısının kırıklı ve çatlaklı karstik Munzur Kireçtaşı olduğu, bu kireçtaşının boşluklu, kırıklı ve karstik geçirimli yapısı ile yağmur ve kar sularını bünyesinde toplayarak Karasu Nehri’ne boşalttığı, bilimsel ve teknik ilkelerin göz ardı edildiği, çevrenin ve kamu yararının tesisinden ziyade maden işletmesinin faaliyetine kolaylıkla devam edebilmesi gözetilerek belirleme yapıldığı, şirket menfaatleri kamu menfaatlerinin önünde tutulduğu dile getirilmişti.

 

Erzincan İdare Mahkemesince yapılan değerlendirmede ise şu ifadelere yer verildi:

“Davalı idarece her ne kadar kayan toprağın bir maden atığı olmayıp cevher olduğu, bu nedenle de Maden Atıkları Yönetmeliği‘ne tabi olmadığı belirtilmiş ise de, 13.02.2024 tarihinde yığın liçinde toprak kayması olayı meydana geldiği, geçici depolama alanlarına taşınacak olan malzemenin de yığın liçinden kayan malzeme olduğu, ilgili Yönetmelikte ise yığın liçi tesislerinin taban teşkilinde en az maden atıkları için öngörülen kalınlık ve geçirimlilik hükümlerinin uygulanacağının düzenlendiği, İstanbul Teknik Üniversitesi Maden Fakültesi Maden ve Jeoloji Mühendisliği Bölümü öğretim üyeleri tarafından hazırlanan ve yukarıda özetlenen raporda kil serilerek oluşturulacak tabakanın geçirimsizliğinin ve sızdırmazlığının sağlanması için membran kullanılması, böylelikle atık ile temel zemin arasında bir ilişki olmasına müsaade edilmemesi gerektiğinin ifade edildiği, ayrıca anılan Yönetmelikte jeomembranın korunması amacıyla üstüne uygun doğal malzeme ya da jeotekstil serileceğinin belirtildiği, fakat uyuşmazlığa konu olayda geçici depolama alanlarına yığın liçinden kayan malzemenin depolanması faaliyeti sırasında mevzuat hükümlerine uyulmadığı anlaşıldığından, dava konusu işlemde bu yönüyle hukuka ve mevzuata uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.”

 

Dava konusu işlemin yürütmesinin durdurulmasına karar verildi.

 

Almanya’da iklim aktivistine hapis cezası

Almanya’da iklim değişikliğine dikkat çekmek ve hükümetin yetersiz iklim politikalarını protesto etmek için ülke çapında eylem yapan Son Nesil (Letzte Generation) grubundan 65 yaşındaki bir erkek, çıkarıldığı mahkemede 1 yıl 10 ay hapis cezasına çarptırıldı.

Davaya bakan Berlin-Tiergarten Bölge Mahkemesi sanığın şartlı tahliye edilmemesine de hükmetti.

Sanığın 2022 ve 2023 yıllarında düzenlenen çeşitli protestolara katıldığını belirten Mahkeme Sözcüsü, zorla alıkoyma ve zorla alıkoymaya teşebbüs ile kolluk kuvvetlerine direnme suçlarından mahkum edildiğini belirtti.

Davada savcılık iki yıl üç ay hapis cezası talep etmiş; savunma avukatı ise beraat talebinde bulunmuştu.

Son Nesil’den yapılan açıklamada mahkeme karanının Almanya’da oturma eylemlerine katılımdan dolayı verilen en uzun süreli hapis cezası olduğu ifade edilirken, sanığın temyiz başvurusunda bulunacağı belirtildi.

Son Nesil aktivistleri, seslerini duyurabilmek için caddeleri, otobanları ve havaalanlarını bloke ediyor ya da ünlü kültürel varlıklara boya dökerek iklim krizine dikkat çekmeye çalışan bir iklim eylem grubu. Caddelere tutkallarla kendilerini yapıştıran eylemcilere ülke içinde hem destek hem de tepkiler var. Son dönemde Almanya ve Avrupa’daki çok sayıda havaalanlarının uçuş pistlerindeki eylemleri nedeniyle de dikkat çeken gruptan daha önce de tutuklananlar ve yargılananlar olmuştu. Temmuz ayında da cadde kapama ve sanat eserlerini kirletme gibi eylemlere katılan bir kadın gösterici Berlin‘de bir yıl 4 ay hapis cezasına çarptırılmıştı.

Yeşil Nokta‘Son nesil’ iklim aktivistleri dört Alman havalimanında uçuşları durdurdu
Yeşil Noktaİklim aktivistleri kendilerini havalimanı pistlerine yapıştırdı
Yeşil Noktaİklim aktivistleri Münih Havaalanı’nı iki saat boyunca bloke etti
Yeşil Noktaİklim aktivistlerinden Avrupa’nın büyük havalimanlarında uçuş sınırlama çağrısı
Yeşil NoktaAlmanya’da toplu taşıma çalışanları ile iklim aktivistleri ittifak kararı aldı
Yeşil NoktaAlman iklim aktivistleri taktik değiştiriyor
Yeşil Noktaİklim aktivistleri Mona Lisa tablosuna çorba dökerek eylem yaptı
Yeşil Noktaİklim aktivistlerinden Hamburg Filarmoni Orkestrası’nın konseri sırasında eylem
Yeşil Noktaİklim aktivistlerinin elleri bu kez ‘Son Akşam Yemeği’ tablosunda

Avrupa’da iklim aktivistlerine hapis cezası eğilimi artıyor

Mahkumiyet kararı, gerekçeli kararın açıklanmasından sonra kesinlik kazanacak. Mahkeme sözcüsü bu işlemin haftalar ya da aylar sürebileceğini ifade etti.

Avrupa hükümetleri, son yıllarda iklim aktivistlerinin eylemlerine yönelik politikasını sertleştirdi. Başta Birleşik Krallık olmak üzere, pek çok ülkede iklim politikalarının iyileştirmesini isteyen protestocuların barışçıl eylemleri ceza yasalarına eklendi, rekor hapis cezaları verilmeye başlandı.

Almanya’da geçen yıl Son Nesil grubunun yedi üyesi hakkında “suç örgütü kurmak” suçlamasıyla soruşturma başlatılmış; soruşturma kapsamında 15 haneye baskınlar gerçekleştirilmişti.

Yeşil Noktaİngiltere’de iklim aktivistlerine rekor hapis cezası
Yeşil NoktaSunak, iklim aktivistlerine ‘savaş açtı’: Sert cezalar tamamen haklı
Yeşil NoktaAlmanya’da iklim aktivistlerine yönelik suç örgütü soruşturması: 15 hanede arama yapıldı
Yeşil NoktaCOP25’de iklim aktivistlerine polis şiddeti
Yeşil Noktaİklim aktivistlerine gözaltı
Yeşil Noktaİklim aktivistlerinin provokatif eylemleri işe yarıyor mu?
Yeşil NoktaFelaket yaklaştıkça ‘bahsi yükseltmek’: İklim aktivistlerinin daha radikal olması gerekiyor mu?
Yeşil NoktaAlmanya’da iklim aktivistlerinin başlattığı açlık grevi devam ediyor
Yeşil NoktaAlmanya’da iklim aktivistlerinin maden eylemine polis müdahalesi

 

Eriyen Arktik permafrostu tonlarca civanın açığa çıkmasına neden oluyor

Bilim insanları Kuzey Kutbu‘nda, Kutup Dairesi’nin üzerinde kalan Arktik bölgesinde binlerce yıldır donmuş halde bulunan toprağın çözülmesiyle tonlarca civanın açığa çıktığını belirledi.

Güney Kaliforniya Üniversitesi, Dornsife Edebiyat, Sanat ve Bilim Fakültesi (USC) araştırmacıları tarafından yayımlanan çalışmada, Alaska‘dan Bering Denizi’ne doğru akan Yukon Nehri’nin kıyılarındaki donmuş toprağı aşındırıp tortuları aşağı doğru taşıdığı ve gezegenimiz ısındıkça bu donmuş toprağın daha hızlı aşınarak çevreye zehirli bir metal olan cıvayı saldığı tespit edildi.

Eriyen permafrosttan salınan cıva bugün toksik bir tehdit oluşturmasa da, etkisinin zamanla büyüyeceğini kaydeden uzmanlar, doğal ortamdaki artan civa konsantrasyonunun yavaş yavaş besin zincirinde birikeceğini ve insanlar tarafından tüketilen balıklar ve vahşi hayvanlarda biriktikçe tehdit oluşturacağını belirtti.

Arktika’daki civanın kaynağı ne?

Doğal atmosfer dolaşımı nedeniyle kirleticiler, daha yüksek enlemlere doğru hareket etme eğiliminde.

Bu, cıvanın Arktik’da birikmesine ve bitkiler tarafından emilip bitkinin ölmesinden sonra donmuş toprağın bir parçası haline gelmesine neden oluyor. Binlerce yıl boyunca donmuş toprakta biriken civa konsantrasyonu bu haliyle özellikle tehlikeli olmasa da iklim değişikliğinin etkisiyle toprak çözüldüğünde açığa çıkıyor ve çevreye yayılıyor.

Daha önce binlerce yıl permafrsot tarafından tutulan bu zehirli metalin aşınarak çevreye saçılması, bölgede yaşayan 5 milyon insan için yakın bir tehdit oluşturuyor. 2050 yılına kadar permafrostun tamamen yok olması beklenen bölgelerde yaşayan 3 milyondan fazla insan için de büyük bir çevre ve sağlık tehlikesi oluşturuyor.

USC Dornsife’de Dünya Bilimleri ve Çevre Çalışmaları profesörü ve çalışmanın ortak yazarı Josh West, “Arktik’te patlamayı bekleyen dev bir cıva bombası olabilir” diyor.

Arktik, dünyanın diğer bölgelerine göre dört kat daha fazla ısınıyor

Araştırma nehir yoluyla permafrosttan salınan cıva miktarını ölçmenin ve salınmayı bekleyen toplam cıva miktarını tahmin etmenin daha doğru bir yöntemini araştırıyor.

Bu toksik metalin doğadaki seviyesini tahmin etmenin önceki yöntemlerinde toprak örnekleme derinliği gibi sınırlamalar bulunuyordu. Çekirdek örnekleri permafrost’un sadece en üst üç metresinden alınabiliyordu. Bu da sonuçların büyük ölçüde yanıltıcı olmasına neden oluyordu.

Yeni çalışmada bunun yerine nehir kıyılarında ve kum setlerinde bulunan tortulardaki, daha derin toprak katmanlarına ulaşıldı ve buradaki civa analiz edildi. Ekip ayrıca Yukon Nehri’nin gidişatının önümüzdeki yıllarda nasıl değişebileceğini ve bunun cıva yüklü nehir kıyılarının aşınmasını nasıl etkileyebileceğini görmek için uyduları kullandı.

Araştırmada, daha ince taneli tortuların iri taneli tortulardan daha fazla cıva içerdiği bulundu. Bu da farklı toprak tiplerinin farklı riskler oluşturabileceğini gösteriyor.

USC Dornsife’de doktora adayı ve çalışmanın ilgili yazarı olan Isabel Smith, “Tüm bu faktörleri hesaba katmanın önümüzdeki birkaç on yıl içinde donmuş toprak erimeye devam ettikçe salınabilecek toplam cıvanın daha doğru bir tahminini vermesini umuyoruz” dedi.

NOAA verilerine göre , Arktika gezegenin diğer bölgelerine kıyasla dört  kat daha hızlı ısınıyor ve bu da permafrostun erimesine neden oluyor.

Donmuş toprak, toprak sıcaklığının en az iki yıl boyunca donma noktasının altında kaldığı, yüzeyin birkaç metre altından binlerce metre derinliğe kadar uzanabilir. Bu tabaka çözüldükçe, yüzlerce, hatta binlerce yıldır orada hapsolmuş cıva ve karbon gibi elementler serbest kalıyor.

Smith, “Onlarca yıl boyunca maruz kalmak, özellikle de daha fazla cıva salındıkça seviyelerin artması, çevre ve bu bölgelerde yaşayanların sağlığı üzerinde büyük bir olumsuz etkiye sahip olabilir” diye konuştu.

 

Ankara YHT garı için devlet 5 milyon kişinin daha ‘garanti’ ücretini ödedi

Kolin, Cengiz ve Limak holdinglerin ‘ATG Gar İşletmesi A.Ş.’ adıyla işlettiği Ankara Yüksek Hızlı Tren (YHT) Garı’ için verilen yolcu garantisinin 2022-2023 ekim döneminde de gerçekleşmediği ortaya çıktı.

Gar için verilen garanti yolcu sayısı yılda sekiz milyon kişi olarak belirlenmişti. Ancak Ekim 2022-Ekim 2023 döneminde 2 milyon 938 bin 421 kişi (giden yolcu) kullandı.

Şirket, garı kullanmayan 5 milyon 61 bin 579 kişinin ücretini de Hazine’den aldı. Devlet 2023’te bunun için üç şirketin kurduğu ortaklığa 409 milyon 528 bin TL ödedi.

Gar için 2020’de verilen garantiler de tutmamış, verilen 5 milyon yolcu garantisi 740 binde kalınca Hazine gelmeyen yolcular için yüklenici firmalar Cengiz-Kolin-Limak ortaklığına 7.5 milyon dolar ödemişti.2018-2019’da da 5 milyon yolcu garantisi tutmayınca, 7 milyon 500 bin dolar daha ödenmişti.

Yeşil NoktaAnkara YHT Garı için de garantiler tutmadı: Cengiz-Kolin-Limak’a 7.5 milyon dolar ödenecek
Yeşil NoktaKuzey Marmara Otoyolu’na ‘geçmeyen araçlar’ için 2,1 milyar lira garanti ödemesi yapıldı
Yeşil NoktaMersin’e günlük 45 bin araç geçiş garantisiyle yeni otoyol: Sözleşme Euro üzerinden
Yeşil NoktaSahibinden satılık havalimanı: Garanti edilen yolcunun yüzde 1’ine bile ulaşamadı
Yeşil Nokta‘Avrasya’dan kaçak geçenler için de garanti verilmiş
Yeşil NoktaİBB İyi Parti Grup Sözcüsü: Kuzey Marmara Otoyolu için geçiş garantisi artırıldı, süre uzatıldı
Yeşil NoktaKanal İstanbul’a devlet garantisi
Yeşil NoktaOsmangazi Köprüsü’nün ilk yıl bilançosu: Garantinin yarı parası vatandaşın cebinden
Yeşil NoktaMega projelerin ‘garanti zararları’ – Mustafa Sönmez

7 yılda 67 milyon TL’lik ödeme

Verileri CHP’nin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı, Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz paylaştı.

Buna göre, garın hizmete açıldığı 2016’dan 2023’e kadar -2023 arasında, Hazine’nin garanti ettiği 38 milyon yolcuya karşılık garı sadece 13 milyon 710 bin kişi kullandı. Hazine 7 yılda yüzde 64 oranında yanıldı. Hazine’nin kasasından bu 7 yıl için 67 milyon 260 bin dolar (2,2 milyar TL’den fazla) çıktı.

Şirket garı altı yıl daha işletecek. Bu yıldan itibaren garanti sayısı 10 milyon kişiye çıkıyor. 6 yılda 60 milyon yolcu garantisi bulunuyor.

 

 

Yeşil Düşünce’den 14. Yeşil Ekonomi Konferansı: Türkiye yeşil dönüşümde nerede?

Yeşil Düşünce Derneği’nin eylül ayında gerçekleştireceği 14. Yeşil Ekonomi Konferansı‘nın başlığı “Türkiye’de Yeşil Dönüşüm: Söylemler, Politikalar ve Fırsatlar” olarak belirlendi.

Heinrich Böll Stiftung Derneği Türkiye Temsilciliği‘nin desteklediği konferans, 3 Eylül Cuma günü Postane’de yapılacak.

İklim krizinin ve ekolojik yıkımın etkilerine karşı çözüm olarak sunulan yeşil dönüşümün hayata nasıl geçirileceğine dair kabul edilmiş belli bir yaklaşım olmadığına, devletler ve şirketlerin uzun vadeli yeşil dönüşüm stratejileri belirlemek yerine günü kurtarmaya yönelik kararlarla kavramın altını boşalttığına dikkat çeken Yeşil Düşünce aktivistleri, konferansta şu sorulara yanıt aranacağını duyurdu:

“Güncel bu durum karşısında  Türkiye’nin yeşil dönüşüme dair söyleminin ne olduğu ve bu söylemin mevcut politikalara nasıl yansıdığı hala yanıt bekliyor. Şimdiye kadar gerçekleştirilen hangi adımlar Türkiye’nin tutumuna dair fikir verebilir? Bütün ekolojik belirsizliklere rağmen yeşil dönüşüm ülke için bir fırsat olarak nasıl değerlendirilebilir mi?

İlk oturumda yeşil dönüşüm sürecinin stratejik olarak nasıl çizildiğini anlamayı, bu stratejinin artı ve eksilerine yönelik mevcut durumu değerlendirmeyi amaçlıyoruz. Konferansın ikinci oturumunda güncel politikaların bu söylemlerle ne kadar uyumlu olduğunu somut örnekler üzerinden tartışmayı planlıyoruz.

Son oturumda ise yeşil dönüşümün nasıl hayata geçirilip  ‘kaçan bir fırsat’ olmaktan kurtarılabileceği üzerine konuşacağız ve tüm katılımcıların eşliğinde bir forumla konferansı tamamlayacağız. ”

Konferansa katılmak için buradaki formu doldurmanız gerekiyor.

Türkiye ne yaptı, ne yapmalı?

Konferansın katılımcıları ve tartışma konuları ise şöyle:

Türkiye’de Yeşil Dönüşüm: Söylemler, Politikalar ve Fırsatlar 

13 Eylül 2024, 10.00-16.00 / İstanbul, Postane

10:15 – 10:45 | Söylemler

  • Nasıl Bir Yeşil Dönüşüm – Söylem Üzerine Eleştiri (Ayşe Uyduranoğlu/Bilgi Üniversitesi)

10:45 – 12:10 | Politikalar

  • Fosil Yakıt Madenciliğinin Yeşil Dönüşümü Mümkün Mü? (Deniz Gümüşel/Temiz Hava Hakkı Platformu)
  • Yeşil Dönüşüm Ekolojik Mi? (Süheyla Doğan/Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği)
  • Yenilenebilir Enerji Gelişimini Hızlandırmada Politika ve Teşviklerin Rolü (Sena Serhadlıoğlu/SHURA)

13.00-14.20| Fırsatlar

  • Türkiye’de Özel Sektör ve Finans Kuruluşlarının Yeşil Dönüşümdeki Rolü: Fırsatlar ve Zorluklar (Selen Karaca/ 350. org)
  • Köprüden Önce Son Çıkış: Dönüşmeden Bir Gelecek Düşünmek Mümkün Mü? (Bengisu Özenç/ SEFİA)

14:40- 16:00 | Forum ve Kapanış

 

 

Bangladeş’te sel: 23 kişi öldü, 5,7 milyon kişi mahsur kaldı

Bangladeş’te muson yağmurları ve taşan nehirler nedeniyle” meydana gelen selde ölenlerin sayısı şimdiye kadar 23’e yükseldi. 11 ilçede 1,24 milyon aile mahsur kaldı.

Sel suları yavaş yavaş çekilirken, özellikle de kurtarma ve yardım çabalarının ulaşmadığı,  yolların tıkalı olduğu uzak bölgelerde etkilenen 5,7 milyon kişiden birçoğu izole durumda ve acilen gıdaya, temiz suya, ilaca ve kuru kıyafetlere ihtiyaç duyuyor.

Meteoroloji yetkilileri “su seviyeleri çok yavaş bir şekilde düştüğü için muson yağmurları devam ederse sel koşullarının devam edebileceğini” ve sel suları daha uzun süre kalırsa “mahsuller için önemli bir tehdit” oluşturacağını duyurdu.

ActionAid Bangladesh direktörü Farah Kabir de  “Bangladeş gibi ihmal edilebilir emisyonlara sahip ülkeler, iklim değişikliğinin ve sık görülen felaketlerin etkilerini ele almak için acil fonları hak ediyor” dedi.

Küresel İklim Risk Endeksi‘ne göre “felaketlere ve iklim değişikliğine karşı en savunmasız” ülkeler arasında yer alan ülkede 300.000’den fazla kişi hala acil durum barınaklarında yardıma ihtiyaç duyuyor.

Yetkililer, selden etkilenen bölgelerdeki 3 bin 500 barınağa yaklaşık 470 bin kişinin sığındığını, yaklaşık 650 sağlık ekibinin tedavi sağlamak için sahada olduğunu, ordu, hava kuvvetleri, donanma ve Güney Asya ülkesinin sınır muhafızlarının kurtarma ve yardım operasyonlarına destek verdiğini söyledi.

İklim değişikliği en büyük etken

Bangladeş son birkaç on yılda “sık sık sel felaketleri” yaşadı. Bunda “iklim krizinin hava modellerini değiştirmesinin ve aşırı hava olaylarının sayısını, sıklığını ve şiddetini artırmasının” rolü bulunuyor.

Dünya Bankası Enstitüsü’nün 2015’teki bir analizinde de dünyanın iklim açısından en savunmasız ülkelerinden biri olan Bangladeş’te 3,5 milyon insanın yıllık nehir taşkınları riski altında olduğunu tahmin ediyor. Bilim insanları bu tür felaket olaylarının şiddetlenmesini iklim değişikliğine bağlıyor.

Yaklaşık 1 milyon Rohingya mültecisine ev sahipliği yapan Cox’s Bazaar , en kötü etkilenen bölgeler arasında.

Hindistan Dışişleri Bakanlığı ise  Bangladeş’in bazı bölgelerindeki sellerin Hindistan’ın Batı Bengal eyaletindeki Ganj Nehri üzerindeki Farakka Barajı’nın açılmasından kaynaklandığı yönündeki haberleri yalanladı.

Afet yönetimi uzmanları ve baraj yetkilileri ise rekor seviyedeki yağışların sellerde önemli bir etken olduğunu ancak “baraj yetkililerinin [Doğu Hindistan eyaleti Tripura‘da] Dumbur Barajı’ndan su salımını daha iyi yönetebileceğini” ve “Bangladeş’i bilgilendirmede başarısız” olduklarını söyledi.

Nijerya ve Mali de sellerle boğuşuyor

Öte yandan Batı Afrika ülkesi Nijerya‘nın kuzeydoğusundaki seller nedeniyle de en az 49 kişi öldü ve binlerce kişi yerinden edildi.

Nijerya Ulusal Acil Durum Yönetim Kurumu (NEMA), ülkenin kuzeydoğusunda meydana gelen şiddetli yağışların sellere yol açması sonucu en az 49 kişinin öldüğünü, binlerce kişinin de yerinden edildiğini bildirdi.

NEMA sözcüsü Manzo Ezekiel, kuzeydoğudaki Jigawa, Adamawa ve Taraba eyaletlerinin selden ağır etkilendiğini, 41 bin 344 kişinin yerinden edildiğini söyledi.

Nijerya 2022’de son on yılın en kötü sel felaketini yaşamıştı. O dönem 600’den fazla kişi hayatını kaybetmiş yaklaşık 1,4 milyon kişi yerinden edilmiş ve 440.000 hektar tarım arazisi yok olmuştu.

Ezekiel, “Özellikle ülkenin kuzey kesiminde sezonun zirvesine giriyoruz ve durum çok vahim” dedi. Sel felaketi ayrıca yaklaşık 693 hektarlık tarım arazisini etkileyerek tarım arazilerini de yok etti.

Hükümet bu yılki sel tahmininde ülkenin 36 eyaletinden 31’inin “yüksek sel” riski altında olduğunu söyledi.

Orta Batı Afrika ülkesi Mali’de ise “yağmur mevsiminin başlangıcından bu yana 30 kişinin ölümüne ve 47.000’den fazla kişinin etkilenmesine neden olan seller nedeniyle” ulusal afet durumu ilan etti.

Çoğu yıl, Batı ve Orta Afrika bölgesi, haziran ve eylül ayları arasında, Sahra Çölü‘nün güney kıyısındaki Sahel kuşağı ülkelerine yağmurlar yağdığında, değişen şiddette sellere maruz kalıyor.

BM’nin insani yardım kuruluşu OCHA, ağustos ortasında yaptığı açıklamada, bu sezon bölge genelinde sel felaketinden şu ana kadar 716 binden fazla kişinin etkilendiğini ve mevsim normallerinin üzerinde toplam yağış beklendiğini söyledi.

Guterres’den kritik uyarı: Okyanus taşıyor, cankurtaran botu da yok!

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, yükselen deniz seviyelerinin yakında hayal bile edilemeyecek bir boyuta ulaşacağını ve bizi güvenliğe geri götürecek bir cankurtaran botu olmayacak bir kriz yaşandığını söyledi. 

Guterres, bugün Tonga’da başlayan Pasifik Ada Forumu liderler toplantısında “Dünya çapında bir felaket bu Pasifik cennetini tehlikeye atıyor… Okyanus taşıyor” dedi. 

BM İklim Eylem Ekibi, konuşmadan önce yükselen deniz seviyeleri ve bunların Pasifik ada ülkelerini nasıl tehdit ettiğine dair iki ayrı rapor yayımlamıştı.

Dünya Meteoroloji Örgütü’nün güneybatı Pasifik’teki iklim durumu raporu, bu bölgenin deniz seviyesindeki hızlanan artış, okyanusun ısınması ve asitlenme gibi üçlü bir darbeyle karşı karşıya olduğunu söylüyor” uyarısı yapılan “Isınan bir dünyada dalgalanan denizler” başlıklı raporda şunlara dikkat çekiliyor: 

“Küresel ortalama deniz seviyeleri, son 3.000 yılda görülmemiş oranlarda arttı.  Son 30 yılda ise seviyeler ortalama 9,4 cm yükseldi ancak tropikal Pasifik’te bu rakam 15 cm kadar yüksek.” 

‘Deniz tam anlamıyla kaynıyor’

Guterres, konuşmasında bunun sebebinin ağırlıklı olarak fosil yakıtların yakılmasıyla ortaya çıkan sera gazları olduğuna dikkat çekerek, “Bunlar gezegenimizi pişiriyor, deniz kelimenin tam anlamıyla kaynıyor” dedi.

Genel Sekreter, en yüksek emisyonu salan G20 ülkelerine, dünyanın iklim açısından en savunmasız ülkelerine finansal destek sağlamaları için uzun zamandır yaptığı çağrıyı tekrarladı.

Bir hafta sürecek zirvede önemli kararlar alınması bekleniyor. Guardian‘ın analizine göre, “Jeopolitik gerginlikler ve Pasifik’te nüfuz için rekabet artarken, dışarıdan gelen ilgi dünyanın en küçük ülkelerinden bazılarına daha fazla odaklanıyor. İklim değişikliği ve deniz seviyesinin yükselmesinin oluşturduğu tehditler zirvenin merkezi bir parçası olacak… Pasifik liderliği iklim ve afet girişimleri için daha fazla mali destek arayacak.”

Ayrıca iklim değişikliği yükümlülükleri hakkındaki uluslararası bir mahkeme davasının sonucunun “iklim afetler sonrasında zarar gören Karayip adalarının yasal konumunu güçlendirebileceğini” umuluyor:

BM Genel Kurulu tarafından Uluslararası Adalet Divanı’na (UAD) getirilen dava, devletlerin iklim değişikliğiyle ilgili olarak hangi konularda sorumlu tutulabileceği konusunda açıklık istiyor. Geçen aralık ayında Lahey’de düzenlenen tarihi bir sözlü duruşma öncesinde değerlendirilmek üzere rekor sayıda 91 yazılı başvuru yapıldı. UAD’den yalnızca konu hakkında bir danışma görüşü sunması istendi, ancak insan hakları ve küresel adalet avukatı Nikki Reisch, mahkemenin görüşünün belirli yayıcıları tek tek belirlemeyeceğini, ancak ülkelerin mevcut ve geçmiş çevresel hasarlarından sorumlu tutulması için yasal temeli güçlendirebileceğini ve güçlendirmesi gerektiğini söyledi. 

Yeşil NoktaÜlkelerin iklim yükümlülükleri Aralık ayında BM’nin üst mahkemesinde yasallaşabilir
Yeşil NoktaKüçük ada ülkeleri, Uluslararası Deniz Hukuku Mahkemesi’ndeki tarihi iklim davasını kazandı

Pasifik liderlerinin gündemi iklim krizi, gelişmiş ülkelerinki Yeni Kaledonya isyanı

1971’de kurulan Pasifik Adaları Forumu, 18 üye devleti, 1.500 kişi kadar küçük nüfusa sahip ülkelerinin tek sesle konuştuklarında küresel sahnede daha fazla dikkat çektiğini bilen liderlerini, bölgenin karşı karşıya olduğu sorunları tartışmak ve bunlara yanıtları koordine etmek üzere bir araya getiriyor. Liderler, uzun zamandır iklim değişikliği konusunda harekete geçilmesi çağrısında ön saflarda yer alıyor.

Bu haftaki zirveye, forumun şimdiye kadarki en büyük Çin heyeti ve Dışişleri Bakan Yardımcısı Kurt Campbell başkanlığındaki ABD’den önemli sayıda bir heyet katılıyor. Her iki ülke de forumda bölgeye ilgi duyan bir grup ülke olan 21 “diyalog ortağı” arasında yer alıyor. 

Pasifik ülkeleri iklim krizinin, yükselen deniz seviyeleri başta olmak üzere olumsuz etkilerine odaklanmışken, analistler forum’un en gergin konusunun muhtemelen Yeni Kaledonya’daki devam eden huzursuzluk olacağını belirtiyor. Ülkede uzun süredir devam eden bir bağımsızlık hareketi ve Paris‘in bunu bastırma çabaları nedeniyle geçen mayıs  ayında Fransız topraklarında ölümcül şiddet patlak vermişti. Pasifik liderlerinin zirve öncesinde başkent Noumea‘yı ziyaret etme girişiminin başarısız olması gerginliği daha da alevlendirmişti.

Öte yandan, dün, Pasifik Okyanısu üzerinde üç tropikal siklonun “döndüğü” belirlendi. Bunlar arasında Hawaii’ye aşırı yağış ve ani seller getiren, Büyük Ada‘nın bazı bölgelerinde yolların kapanmasına, elektrik hatlarının devrilmesine ve ağaçların hasar görmesine neden olan tropikal fırtına Hone da yer alıyor.

Cengiz Holding’in Çanakkale Yanıklar’daki maden keşfinde köylü isyanı: Yallah Cengiz!

Çanakkale’nin Bayramiç ilçesine bağlı Yanıklar Köyü yakınlarında Cengiz Holding’e ait Truva Bakır Madencilik A.Ş.‘nin açmak istediği bakır ve altın madenine ait ÇED olumlu belgesinin iptal davası için dün (26 Ağustos) bölgede bilirkişi incelemesi yapıldı.

Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği, TEMA Vakfı temsilcileri ve yörede yaşayan 24 davacının çoğunluğu keşifte hazır bulundu.

Yanıklar, Osmaniye, Yaylacık köylüleri, Bayramiçliler, Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği üyeleri ve Çanakkale Barosu Çevre Komisyonu avukatları, bilirkişi heyetini köyün girişinde pankartlar ve dövizlerle karşıladı.

Heyetin köye girişi ile birlikte “Havama, Suyuma, Toprağıma Dokunma”, “Kazdağları’ndan Defol Cengiz”, “Kazdağlarının Üstü Altından Değerlidir”,  “Yallah Cengiz Yallah, Kış Kış Cengiz Kış Kış!” diye slogan atan köylüler, projeye karşı tepkilerini dile getirdi. Yoğun güvenlik önleminin alındığı keşifte naip  hakim ÇED alanında keşfi başlattı ve davacı ve davalıların beyanlarını aldı.

‘Kamuoyu’nun kandırılmasına kamu kurumları da ortak oluyor’

Keşif sırasında konuşan Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği avukatı Cem Altıparmak, dava konusu Proje Tanıtım Dosyası’nda yer alan eksiklik ve hatalara dikkat çekti. Altıparmak, yaşam alanlarına bu kadar yakın bir alanda patlatmalı bir madencilik faaliyetinin yapılamayacağını, proje dosyasında projenin orman ve tarım alanları üzerindeki etkisi ile ilgili hiçbir hususun yer almadığını, kaç ağacın kesileceğinin belirtilmediğini belirtti.

Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği yönetim kurulu başkanı Süheyla Doğan da projenin aslında bir feldspat projesi olmadığını, Cengiz Holding’in Halilağa Bakır Madeni Projesi’nin bir parçası olduğunu belirtti  ve bu konudaki kanıtları içeren ve projenin ilk sahipleri Pilot Gold ve Fronteer Resorces tarafından hazırlattırılan bir teknik raporu hakime sundu.

Yeşil NoktaYine Cengiz Holding: Çanakkale’de feldspat projesi için ÇED süreci başlatıldı
Yeşil NoktaÇan’da Cengiz Holding’in açmak istediği madene karşı şarkılı türkülü protesto
Yeşil NoktaCengiz Holding’in Kazdağları’ndaki maden projesi için keşif yapıldı
Yeşil NoktaYurttaşlar Kazdağları’nda Cengiz Holding’e karşı sokağa çıkıyor
Yeşil NoktaCengiz Holding’in Halilağa bakır madeni alanında ağaç kesimleri sürüyor
Yeşil NoktaCengiz Holding, davası süren projesi için Kazdağları’nda ağaç kesimine başladı
Yeşil NoktaCengiz Holding’den Kazdağları’nda ‘ya pazarlık ya kamulaştırma’ teklifi: Arsanız madencilik için gerekiyor
Yeşil NoktaKazdağları’ndan Cengiz Holding’e ikinci dava: Bakanlığın şirket kurtarıcı yönetmeliklerine sığındı

Doğan raporda, dava konusu projenin işletme ruhsatının da yer aldığını belirtti:

“Bu projenin tanıtım dosyası baştan sona, bilerek, isteyerek yanlış kurgulanmıştır. Kamuoyu kandırılmaya çalışılmaktadır. Kamu kurumları da bu duruma ortak olmaktadır. Tüm maden şirketleri benzer yol ve yöntemi izliyor. Önce feldspat, kuvars, halloysit gibi madenler için 25 hektar altındaki ÇED alanları ile Proje Tanıtım Dosyaları hazırlanıyor, ÇED Yönetmeliği EK-2 listeye göre işlem yapılması sağlanıyor, kısa sürede Çalışma Ruhsatı ve İşletme İzni alınarak sahaya giriliyor. Şirketler daha sonra maden cinsi değiştirerek, kapasite artışlarıyla gerçek projelerini ortaya çıkarıyor.”

‘Bölge maden dolu, kümülatif etkisi yok sayılıyor’

Proje alanındaki  11 adet tarım parseline de dikkat çeken Doğan, tarım alanları için Tarım ve Orman Bakanlığı Çanakkale İl Tarım ve Orman Müdürlüğü tarafından  “Tarım Dışı Kullanma İzni” nin uygun olduğuna dair görüş vermiş olmasını da eleştirdi; Toprak Koruma Kurulu kararının ve Toprak Koruma Projesi’nin dosyada yer almadığını belirtti.

Süheyla Doğan, Proje Tanıtım Dosyası’nda “Kümülatif Etki” bölümünün “içler acısı” olduğuna da dikkat çektii:

“Şirket, ‘Proje yakınında benzer proje yoktur’ diyerek, 1,5 kilometre yakındaki kendi projesi olan Halilağa Bakır Madeni projesini bile yok sayıp yalan beyan verdi. Oysa, bölgede CVK Madencilik tarafından satın alınan “TV Tower Projesi” olarak bilinen altın madeni projesi, Koza’nın Serçiler ve Terziler köylerindeki projesi, Ciner Grup’un Park Teknik şirketinin Yukarışapçı köyündeki altın madeni projesi gibi  pek çok metalik madencilik projesi ve ayrıca çok sayıda enerji projesi bulunuyor.  Tüm bu projelerin kümülatif etkileri değerlendirilmelidir.” dedi.

TEMA Vakfı adına söz alan Onur Küçük ise Proje Tanıtım Dosyası’nın orman varlıkları, flora, fauna açısından eksik ve hatalarla dolu olduğunu, proje süresi ile ilgili bilginin yer almadığını, açık ocak basamak sayısı, genişliği gibi konularda çelişkili bilgilerin bulunduğunu söyledi.

Projenin bölge tarımına verdiği zararı anlatan Küçük, coğrafi işaret almış olan Bayramiç beyazının, Bayramiç elmasının risk altında olduğunu belirtti.

Cengiz Holding avukatları: Madenler bulundukları yerde çıkarılır

Keşifte, davalı idare avukatı, keşfe gelirken köylülerin araçlarına saldırdıklarını ve can güvenliği olmadıklarını iddia etti ancak köylüler tepki göstererek öyle bir olay yaşanmadığını söyledi. Savunma dilekçelerine ekleyecek bir şeyleri olmadığını belirten avukat tepki çekti.

Müdahil şirket Cengiz Holding’in avukatı ise “Madenler bulundukları yerde çıkartılır, madenlerin kamu yararı vardır. Projede verilen bilgiler yeterli ve doğrudur” diyerek sözü Proje Tanıtım Dosyasını hazırlayan ÇED şirketine bıraktı. Şirket temsilcilerinin sözleri de davacılar tarafından tepki ile karşılandı.

İkinci turda, davacılardan iki köylü kadın söz alarak “Biz köyümüzde huzur ve güven içinde yaşamak istiyoruz. Maden köyümüze çok yakın. Patlatmalar başlarsa bizler tarım ve hayvancılık yapamayız. Bizler ne yiyeceğiz? Ne içeceğiz? Bizim gidecek yerimiz yok. Biz madene karşıyız, yapılmasını istemiyoruz” diye konuştu.

Beyanlardan sonra bilirkişi heyeti, davacılar ve kolluk eşliğinde proje alanını dolaştı; iki adet açık ocak alanı, pasa alanı, şantiye alanı, cevher stok alanında incelemelerde bulundu.

Projenin etki alanında kalan Akıncı Deresi’ne de giden heyet, dönüşte, köy girişinde yine köylülerin pankartlı, sloganlı tepkisi ile karşılandı. Bilirkişi heyetine “Biz bu madeni istemiyoruz, bizim suyumuz yok, bu maden gelirse burada yaşayamayız, vijdanlı olun.” diye seslenen köylüler, Cengiz Holding’e de “Kazdağları’ndan da Defol Cengiz” dedi.

Keşif sonrası, davacılar, köylülerle birlikte bir değerlendirme toplantısı gerçekleştirdi ve bilirkişi heyetinin bilimsel ve objektif rapor düzenlemeleri ve mahkemenin de önce yürütmeyi durdurma verme ve ardından da “ÇED Gerekli Değildir” kararını iptal etmesi konusunda beklentilerini dile getirdi.

10 bin ton cevher, 3.500 ton pasa çıkaracak projenin ömrü 10 yıl

Yanıklar’daki proje toplamda 605,32 hektarlık bir ruhsat alanına sahip. Ancak şirket projede bu ruhsat alanının sadece 6, 05 hektarını ÇED alanı olarak gösteriyor. Bunun nedeni hem ÇED sürecinden muaf olmak ( ÇED Gerekli Değildir kararı alındı) hem de alana girdikten sonra kapasite artışı ile birlikte ruhsat alanının gerçek boyutlarına göre maden alanını genişletmek.

Yılda 10 bin ton cevher üretilecek ve 3.500 ton pasa çıkacak olan projenin ömrü ise 10 yıl olarak öngörülüyor.

Proje için kullanılacak kimyasallar ise teknik raporda şöyle sıralanmış:

  • HydratedLime; Kireç
  • CopperSulfate; Bakır sülfat
  • AP404;
  • Frother(MIBC);
  • PotassiumAmylXanthate;
  • Flocculant(s);
  • CausticSoda; Kostik
  • SodiumCyanide; Sodyum Sİyanür
  • Elementalsulfur(tomakeSO2)
  • HydrochloricAcid: Hidroklorik asit-tuz ruhu.

Köyün içinde madencilik yapılacak

Çanakkale İl Merkezine 41 km, Bayramiç İlçe Merkezine 16 km uzaklıkta olan proje Yanıklar Köyü’ne 600 metre, en yakın konuta ise sadece 360 metre uzaklıkta bulunuyor. Yani köyün içinde madencilik yapılacak!

Ormanlık alanda yapılmak istenen madencilik faaliyeti ile ilgili Orman Bölge Müdürlüğü görüşünde; “6,16 ha olarak belirlenen ÇED alanı dahilinden 2 kapalı verimli orman alanı çıkartılarak 6,05 ha’a küçültülmüştür” deniliyor.

Kazdağları’nın yüzde 80’i, Çanakkale’nin yüzde 94’ü madenlere ruhsatlı

TEMA’nın araştırmasına göre Kazdağları bölgesinin yüzde 79’u madenlere ruhsatlandırılmış durumda. Sadece endüstriyel madenlerin olduğu IV. Grup’ta bölgede ruhsatlandırılan alan 579, bölgedeki maden ruhsat sayısı ise 1634 gibi ciddi bir sayıya ulaştı.

Aynı bölgede orman alanının yüzde 80’i, tarım alanlarının yüzde 78’i, büyük ovaların yüzde 60’ı , korunan alanların ise yüzde 55’i maden ruhsatlı. Kazdağları Milli Park Alanı’nın yüzde 80’i, Troya Milli Parkı’nın yüzde % 10’u, Kazdağı Göknarı Tabiat Koruma Alanı‘nın yüzde 99,9’u da madencilik için ruhsatlanmış durumda.

Maden ruhsatlarının en yoğun olduğu il olan ilin yüzde 93’ü de IV. Grup madenlere ruhsatlı. En fazla ruhsat verilen Çan, Bayramiç, Ezine, Lapseki ve Yenice ilçelerinde ruhsat verilen yerlerin büyük bölümü tarım arazileri. Bayramiç’te tarım arazilerinin yüzde 78’i, Çan’da yüzde 75’i, Ezine’de ise yüzde 58’i madenlere ruhsatlı.