Küçük ada ülkeleri, Uluslararası Deniz Hukuku Mahkemesi’ndeki tarihi iklim davasını kazandı

Mahkeme 'tarihi" nitelikteki', değerlendirmesinde BM Deniz Hukuku Sözleşmesi'ni imzalayanların deniz kirliliğini önleme sorumluluklarının, dünyanın atmosferini değiştirerek okyanuslara zarar veren sera gazı emisyonlarını da kapsadığına karar verdi. 'Tavsiye niteliğindeki' hukuki görüş kapsamında, kirletici ülkelerin yaydığı emisyonlarla ilgili tüm önlemleri alması ve bundan zarar gören gelişmekte olan ülkeleri desteklemesi istendi.
Pasifik‘teki dokuz küçük ada devleti, Birleşmiş Milletler’in (BM) deniz hukuku mahkemesi olan Uluslararası Deniz Hukuku Mahkemesi‘nde (ITLOS) tarihi bir iklim  davasını kazandı.

Mahkeme “tarihi” nitelikteki’, kararında BM Deniz Hukuku Sözleşmesi’ni imzalayanların deniz kirliliğini önleme sorumluluklarının, dünyanın atmosferini değiştirerek okyanuslara zarar veren sera gazı emisyonlarını da kapsadığını tespit etti.

Okyanustaki küçük ada devletleri, mahkemeden deniz suyunun yükselmesi, yüzey suyu sıcaklıklarının artması ve fosil yakıtlar ile diğer sera gazı emisyonlarının neden olduğu okyanus asitlenmesi koşullarında, sözleşme kapsamında neyin deniz kirliliği olarak kabul edildiğini açıklığa kavuşturmasını istemişti.

Küçük ada ülkeleri adalet arıyor: Sular altında kalacağız, bu denli adaletsizliğe sessiz kalamayız

Mahkeme başkanı: Emisyon yayıcılar, küçük devletleri desteklemeli

Tüm denizcilik faaliyetleri için yasal bir çerçeve oluşturan uluslararası bir anlaşma olan BM Deniz Hukuku Sözleşmesi kapsamında kurulmuş bir mahkeme olan ITLOS’un görüşü, uluslararası deniz hukukunun ülkelerin ulusal ve bölgesel mahkemeleri, ulusal iklim planları ve COP29 gibi görüşmelerde yapılanlar gibi uluslararası taahhütler aracılığıyla iklim değişikliği konusunda ne yapmalarını gerektirdiğine dikkat çekiyor.

Davada üç sorunun dikkate alması istendi:

  • Sera gazı emisyonları deniz kirliliği olarak nitelendirilebilir mi?
  • Bir Devletin bu kirliliği önleme ve azaltma yükümlülükleri nelerdir?
  • Okyanusları iklim değişikliğinin etkilerinden koruma ve muhafaza etme yükümlülükleri nelerdir?

İnsan kaynaklı sera gazı emisyonlarının bir tür deniz kirliliği oluşturduğu sonucuna varılan mahkemenin yargıcı Albert Hoffman, Hamburg’da mahkemenin tavsiye niteliğindeki görüşünü sunarken, “Devletlerin deniz çevresini iklim değişikliğinin etkilerinden ve okyanus asitlenmesinden koruma ve muhafaza etme yükümlülüğü de vardır. Deniz ortamının bozulduğu durumlarda, bu yükümlülük deniz yaşam alanlarını ve ekosistemlerini eski haline getirmek için önlemler alınmasını gerektirebilir” diye konuştu.

Mahkeme, iklim değişikliğiyle mücadeleye yönelik önlemlerin mevcut bilime dayanarak nesnel bir şekilde belirlenmesi gerektiğini, ancak aynı zamanda uluslararası hukukta yer alan “ihtiyat” ilkesinin, bunun bilimsel belirsizlik karşısında bile uygulanması gerektiği anlamına geldiğini belirtti.

Tuvalu, COSIS üyesi olan küçük ada devletlerinden biridir.
Tuvalu.

Mahkemenin görüşü, UNCLOS’u, iklim değişikliğine en az katkıda bulunan ancak iklim değişikliğinden en fazla zarar gören, gelişmekte olan ve iklime karşı hassas olan ülkelerin karşı karşıya olduğu “eşitsizlik durumunu” ele almanın bir yolu olarak kabul etti.

Yargıç Hoffman, ülkelerin kendi yetki alanları veya kontrolleri altındaki emisyonların diğer ülkelere ve çevrelerine zarar vermemesini sağlamak için gerekli tüm önlemleri alması gerektiğini; ayrıca devletlerin, iklim değişikliğinin etkilerine karşı savunmasız olan ülkelere  emisyonlardan kaynaklanan deniz kirliliğini giderme çabalarında yardımcı olma konusunda özel bir yükümlülüğe sahip olduğunu belirtti.

Davacılar: Hayatta kalma mücadelesi veriyoruz

Davayı açan ülkelerden biri olan Antigua ve Barbuda‘nın başbakanı Gaston Browne, küçük ada uluslarının büyük kirleticilerin emisyonları nedeniyle “hayatta kalma mücadelesi verdiklerini” söyledi:

“Adalarımızın bazıları emisyonların azaltılmaması nedeniyle yakın gelecekte yaşanmaz hale gelecek. En büyük kirleticilerin uluslararası hukuka saygı duymasını ve çok geç olmadan bize karşı felaket niteliğindeki zararları durdurmalarını talep ediyoruz.”

169 ülke tarafından imzalanan 1994 tarihli sözleşme, halihazırda ülkelerin deniz çevresini gemilerden gelen petrol de dahil olmak üzere kirletici maddelerden korumalarına yönelik yasal temeli sağlıyor; ancak mahkemenin kararı, atmosferik emisyonların da okyanuslara zarar verdiğini de kabul ediyor. Mahkeme, “deniz ortamına ciddi ve geri dönüşü olmayan zarar verme riskinin yüksek olduğunu” belirterek, devletlerin harekete geçme yükümlülüğü olduğuna karar verdi.

COSIS: Muazzam bir hukuki zafer

Dokuz ülke adına davayı açan Küçük Ada Devletleri İklim Değişikliği ve Uluslararası Hukuk Komisyonu (COSIS), uluslararası  mahkemesinin tavsiye niteliğindeki görüşünü “muazzam bir hukuki zafer” olarak selamladı ve “Mahkeme, iklim değişikliği ve okyanuslar hakkında ilk kez tavsiye niteliğinde görüş sunarak tarih yazdı” dedi.

COSIS’in yasal temsilcisi Prof. Payam Akhavan da kararı, “Okyanus Anlaşması’nın yasal koruyucusu olarak ITLOS, küçük ada uluslarının onlarca yıldır COP müzakerelerinde uğruna mücadele ettiği şeyin zaten uluslararası hukukun bir parçası olduğunu kabul etme konusunda kritik bir ilk adım attı. En büyük kirleticiler, küçük ada ülkelerine felaket niteliğindeki zararları önlemelidir ve eğer bunu başaramazlarsa, kayıp ve zararları tazmin etmelidirler” diye değerlendirdi.

Ada ülkeleri onlarca yıldır, yaşam alanlarını yok edecek iklim değişikliği konusunda, dünya ülkelerinin daha kararlı eylemler yapması ve fosil yakıt şirketlerinin yaydığı dezenformasyonla mücadele ediyor.

insanlar pasifik'i kurtarın dünyayı kurtarın yazan pankartın önünde dans ediyor

COSIS davasına katılan dokuz ada ülkesi şöyle: Antigua ve Barbuda, Niue, Palau, St Kitts ve Nevis, St Lucia, St Vincent ve Grenadinler ve  geçen yıl 24 saat içinde iki Kategori 4 düzeyinde fırtına yaşayan Tuvalu ve Vanuatu.  

Bu ülkeler, daha şiddetli ve sık görülen fırtınaların yanı sıra, tuzlu deniz suyunun yeraltı suyuna karışması sonucu tarım alanlarının yok olması gibi iklim değişikliğinden kaynaklanan daha kademeli değişikliklerle de karşı karşıya kalıyor.

Güney Pasifik adası Tuvalu‘yu temsil eden Eselealofa Apinelu, dün alınan kararın tüm ülkelerin yasal olarak deniz ortamını ve diğer ülkeleri iklim değişikliğinin varoluşsal tehditlerinden korumakla yükümlü olduğunu açıkça ortaya koyduğunu söyledi. Apinelu, bunu “çevreyi kirletenlerin sorumlu tutulmasında önemli bir ilk adım” olarak nitelendirdi.

Karar ne anlama geliyor?

ITLOS’un kararı, iklim değişikliğiyle mücadelede devletlerin hangi yasal yükümlülüklerinin bulunduğunu açıklığa kavuşturmak için uluslararası mahkemelerden talep edilen üç tavsiye niteliğindeki görüşten ilki.

Amerika Kıtası İnsan Hakları Mahkemesi ve Uluslararası Adalet Divanı’nın da konuyla ilgili başvurulara ilişkin görüşleri sırada.

Bu tavsiye niteliğindeki değerlendirme yasal olarak bağlayıcı olmasa da uzmanlar, uluslararası hukukun nasıl uygulanması gerektiğine ilişkin açıklamaların, mahkemelerin gelecekte iklim sorunlarına ilişkin kararları üzerinde önemli bir etkiye sahip olacağını düşünüyor. Bu yıl kasım ayında Azerbaycan’da yapılacak COP29‘daki uluslararası müzakereleri de etkilemesi muhtemel.

Dava, ayrıca  okyanusları kirleten fosil yakıtlarla mücadeleye yönelik devam eden uluslararası çabalardan sadece biri.  Kargo gemileri tarafından kullanılan kirli bunker yakıtları da Uluslararası Denizcilik Örgütü tarafından daha fazla inceleme altına alındı. Çalışmaları sürdürülen Küresel Plastik Anlaşması da okyanuslardaki plastik ve mikroplastik kirliliğine odaklanacak.

İLGİLİ HABERLER

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Türkiye’de kömür yatırımlardan tamamen çıkan banka sayısı 4

Türkiye’nin en büyük 17 bankasından sadece dördünün kömür yatırımlarından tamamen çıkma kararı aldı. Temiz enerji projelerine yönelmeyi taahhüt eden banka sayısı ise 12.

[COP29] Zirvenin sonuç metni taslağına tepki yağıyor: Boş kağıda imza istiyorlar

Bakü'deki iklim zirvesinde sona yaklaşılırken COP29 Başkanlığı'nın yayımladığı nihai metnin taslağında iklim finansmanı'nın karşısına 'X' ifadesinin konulması büyük tepki topladı.

[İklim Masası] Toplumun yüzde 79’u iklim değişikliği ile daha güçlü mücadele istiyor

Türkiye halkının yüzde 64'ü iklim değişikliğini günümüzün en önemli sorunu olarak tanımlıyor. Toplumun büyük kesimine göre ise Ankara’nın iklim politikaları yetersiz.

350 hak aktivisti ve sanatçıdan AYM’ye mektup: Katliam Yasası’nı bir an önce iptal edin!

Katliam Yasası'nı esastan görüşecek AYM'ye açık bir mektup yayımlayan 350 hak savunucusu, yasanın bir an önce gündeme alınmasını ve iptalini talep etti.

[COP29] Türkiye’nin iklim politikaları performansı bu yıl da ‘düşük’

Bu yılki İklim Değişikliği Performans Endeksi'nde 53'üncü sırada yer alan Türkiye’de yenilenebilir enerji kapasitesi artarken, bunun fosil yakıtları ikame etmediği vurgulanıyor.

EN ÇOK OKUNANLAR