Ana Sayfa Blog Sayfa 409

Barolar, hukuksuzluğa dur demek için Akbelen Ormanı’nda: Zannetmeyin ki yalnızsınız

Muğla Milas’ta Limak Holding ve IC Holding ortak iştiraki YK Enerji‘nin kömür maden sahasının genişletmek için Akbelen Ormanı’nın Anayasa’ya aykırı bir şekilde yok edilmesine karşı direnen İkizköylüler ve ekoloji aktivistlerine destek olmak üzere birçok hukukçu bugün nöbet alanına geldi.

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Av. Erinç Sağkan, Türkiye Barolar Birliği Kent Çevre Komisyonu Yürütme Kurulu Üyesi ve Avdan Platformu Sözcüsü Av. Ozan Orpak‘ın yanı sıra Ankara Barosu, İzmir Barosu, Bursa Barosu ve Denizli Barosu temsilcileri Akbelen Ormanı’ndaki hukuksuzluğa karşı çıktı.

‘Nöbet alanı, taziye çadırı oldu’

İkizköy Çevre Komitesi ve Kardok Derneği Başkanı Nejla Işık, nöbet alanında yaptığı konuşmada baro avukatlarına seslendi. Işık, avukatlardan Akbelen Ormanı’na sahip çıkacaklarına dair söz vermelerini istedi.

“Nöbet alanı” denilen yerin artık binlerce ağacın katledilmesi nedeniyle bir “taziye çadırı”na dönüştüğünü aktardı.

Sağkan: Gereken neyse yapmaktan bir adım geri durmayacağız

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Erinç Sağkan, “Türkiye‘deki tüm avukatların ve baroların verdiğimiz mücadeleye duydukları saygıyı iletmek için buradayım. Emin olun bu ülkedeki 81 baro ve 180 bin avukat bizler için verdiğiniz mücadelenin farkında” dedi.

Av. Sağkan, şunları ekledi:

“Havasını, suyunu yaşatmak için mücadele verenler kazanacaklar. Sonunda biz kazanacağız. Bunu hep birlikte göreceğiz. Ve sizlerden aldığımız güçle bunu yapacağız. Ben buraya geldiğim zaman dışarıdan görmek farklı. Burada çok farklı. İnsan böyle bir güzelliğe nasıl kıyabilir? Gerçekten akıl almıyor. Şu güzelliğe kıymak için nasıl bir şey verilmiş olabilir? Nedir bunun karşılığı? Gerçekten anlamak mümkün değil. Ancak ranta karşı yürüttüğünüz mücadelenin kıymetini biliyoruz. Zannetmeyin ki yalnızsınız. Hepiniz sizin yanınızda, bundan sonra da bu mücadelede gereken neyse yapmaktan bir adım dahi geri durmayacağız. Emin olun sesiniz, soluğunuz, Türkiye’nin her yerinden hatta sınırlarımızın dışından duyuruldu. Aslına bakarsanız mücadelemiz çok ciddi bir karşılık bulmuş durumda.”

Havva Ana: Bir çare bulun, bizi yerimizden yurdumuzdan atmasınlar

24 Temmuz’da kesimin başlamasından saatler sonra jandarmanın köylüler üzerinde kullandığı tazyikli su ve biber gazı nedeniyle fenalaşarak hastaneye kaldırılan, köylülerin “Havva Ana” dediği 65 yaşındaki Havva Ova, avukatlara seslendi, durumuna bir çare bulunmasını istedi.

Bir tane evladı olduğunu söyleyen Havva Ana, şunları söyledi:

Ben anayım kardeşlerim, ana yüreği dayanmaz kardeşlerim… Bir çare bulun, bizi yerimizden yurdumuzdan atmasınlar. Ben 65 yaşındayım, nereyi mekan tutarım? Mekan yuyacak bir yerim yok kardeşlerim. Lütfen bizlere acısınlar. Benim iki tane torunum var, onlara bırakacak bir yerimiz kalmadı. Çok üzgünüm, yaralarımız çok derin. Mümkünse her yerden bize desteğe bekliyorum. Lütfen, [sadece] bizler susuz kalmayacağız, bütün Türkiye susuz kalacak, [sadece] ben yanmayacağım, bütün Türkiye yanacak kardeşlerim.”

İzmir’de metro ve tramvay çalışanları iş bıraktı

Türkiye Demiryolu İşçileri Sendikası İzmir Şubesi Başkanı Hamdullah Giral, gazetecilere yaptığı açıklamada şunları kaydetti:

“Haklı taleplerimize karşılık bulamadığımızdan daha önce aldığımız grev kararımızı bu saatten sonra uygulamaya koyuyoruz. Son dakikaya kadar elimizi uzattık, kapımızı açık tuttuk. Bu saatten sonra grev kararımızı alsak da yine kapımız açık. Yeter ki emekçinin emeğinin karşılığını verin. Hodri meydan diyoruz. Bizi bu grev kararını uygulamaya koymakta zorlayanlar, zorda bırakanlar bundan sonra düşünsün. Şimdi hep beraber halaylarla alkışlarla grev uygulama ilanımızı asıyoruz.”

Daha sonra işçiler, binaya “Bu iş yerinde grev vardır” pankartı astı.

Metro A.Ş.’nin Halkapınar’daki Genel Müdürlük binasındaki son toplantıda tarafların refah payları ve enflasyon farklarını da içeren 11 maddede anlaşamadığı öğrenildi.

Anlaşmanın sağlananamaması üzerine kentte sabah saat 05.00’ten itibaren metro ve tramvayda şalterler indi, seferler durdu.

Öte yandan sabahın erken saatlerinde metro ve tramvayı kullanmak isteyen yurttaşlar, duraklarda bekleyip belediye otobüsleriyle iş yerlerine gitmeye çalıştı.

Akbelen Ormanı’ndaki kesim nedeniyle Vali görevi kötüye kullanmaktan şikayet edildi

MUĞLAİkizköy, Akbelen’de 24 Temmuz’dan itibaren YK Enerji tarafından jandarma korumasıyla sürdürülen ağaç kesimlerine ilişkin yapılan Valilik açıklaması nedeniyle Muğla Valisi Orhan Tavlı hakkında görevi kötüye kullanmaktan ve Anayasal suç işlemekten şikayette bulunuldu.

Valilik ağaç kesimlerinin dün itibarı ile durdurularak rehabilitasyon işlemlerinin gerçekleştirileceğini belirtmiş, İkizköylülerin avukatı İsmail Hakkı Atal ise rehabilitasyon açıklamasının bilimsel bir gerçekliği olmadığını vurgulamıştı.

Atal, Karadam ve Karacahisar Mahalleleri Doğayı Doğal Hayatı Koruma  Güzelleştirme ve Dayanışma Derneği adına Vali Tavlı hakkında CİMER’e başvuruda bulundu. Daha önce Vali hakkında dezenformasyon yasası kapsamında şikayette bulunacaklarını belirten Atal, bu yasa kapsamındaki şikayet için incelemelerin sürdüğünü belirtti.

Şikayet dilekçesinde İl İdaresi Kanunu işaret edildi:

“İkizköy sınırları içinde Milas Orman İşletme Müdürlüğü Kayadere Orman  İşletme Şefliğinin  136, 137 no’lu orman bölmelerinde  ve Karacahisar Orman İşletme Şefliğinin 135 no’lu orman bölmesinde yer alan Akbelen ormanının 24.07.2023 günü başlayan orman kesim işlemini uygulatan ve Anayasal suçu engellemek için yurttaşlık görevini yerine getiren yurttaşlara karşı kolluk gücünün zor kullanılmasından sorumlu olan ve bu suretle kamu düzeninin bozulmasına neden olan Muğla Valisi Orhan Tavlı hakkında;  5442 sayılı İl İdaresi Kanununun 9. ve 11 . maddelerine  göre uygulamak ve uygulatmakla yükümlü olduğu Anayasanın 169. Maddesini ihlal suretiyle Anayasal suç işlenmesine ve kamu düzeninin bozulmasına neden olarak; Anayasanın 169. Maddesini ihlal suretiyle Anayasal suç işlemekten ve  görevi kötüye kullanmaktan dolayı 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu  Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun kapsamında soruşturma başlatılarak Yargıtay ilgili ceza dairesinde dava açılmasına ve neticeten bağlı olduğu kanunlar gereğince cezalandırılmasına karar verilmesi talebidir.”

Anayasa: Ormanlara zarar verebilecek hiçbir faaliyet ve eyleme müsaade edilemez

Şikayet dilekçesinde ayrıca normlar hiyerarşisine göre en üst bağlayıcı norm olan Anayasanın 169. Maddesine de işaret edildi. Madde şöyle:

“Devlet, ormanların korunması ve sahalarının genişletilmesi için gerekli kanunları koyar ve tedbirleri alır. Yanan ormanların yerinde yeni orman yetiştirilir, bu yerlerde başka çeşit tarım ve hayvancılık yapılamaz. Bütün ormanların gözetimi Devlete aittir. Devlet ormanlarının mülkiyeti devrolunamaz. Devlet ormanları kanuna göre, Devletçe yönetilir ve işletilir. Bu ormanlar zamanaşımı ile mülk edinilemez ve kamu yararı dışında irtifak hakkına konu olamaz. Ormanlara zarar verebilecek hiçbir faaliyet ve eyleme müsaade edilemez. Ormanların tahrip edilmesine yol açan siyasi propaganda yapılamaz; münhasıran orman suçları için genel ve özel af çıkarılamaz. Ormanları yakmak, ormanı yok etmek veya daraltmak amacıyla işlenen suçlar genel ve özel af kapsamına alınamaz.”

‘Vali, Anayasal suç işledi, görevi kötüye kullandı’

“Anayasanın Muğla Valiliğini bağlayan ve istisna tanımayan EMREDİCİ bu hükmü nedeniyle, Akbelen ormanının maden ocağına çevirilebilmesi mümkün değildir” denilen dilekçede şunlara yer verildi:

“[…]  24.07.2023 günü başlatılan anayasal suç niteliğindeki orman kesim işlemini engellemek üzere Anayasal görevlerini ifa eden yurttaşlara Muğla Valisinin sorumluluğunda ve talimatında cebir kullanılarak yurttaşlar gözaltına alınmış ve orman kesim işleminin sürdürülmesi sağlanarak Anayasal suç ısrarla işlenmeye devam edilmiştir.

Yukarıda belirtilen ve res’en nazar-ı itibara alınacak hususlar doğrultusunda Muğla, Milas, İkizköy sınırları içinde (Akbelen ormanı olarak bilinen) Milas Orman İşletme Müdürlüğü Kayadere Orman İşletme Şefliğinin 136, 137   no’lu orman bölmelerinde ve Karacahisar Orman İşletme Şefliğinin 135 no’lu orman bölmesinde yer alan Akbelen ormanının 24.07.2023 günü başlayan orman kesim işlemini uygulatan ve Anayasal suçu engellemek için yurttaşlık görevini yerine getiren yurttaşlara karşı kolluk gücünün zor kullanılmasından sorumlu olan ve bu suretle kamu düzeninin bozulmasına neden olan Muğla Valisi Orhan Tavlı hakkında;  5442 sayılı İl İdaresi Kanununun 9. ve 11 . maddelerine göre uygulamak ve uygulatmakla yükümlü olduğu Anayasanın 169. Maddesini ihlal suretiyle Anayasal suç işlenmesine ve kamu düzeninin bozulmasına neden olarak; Anayasanın 169. Maddesini ihlal suretiyle Anayasal suç işlemekten ve  görevi kötüye kullanmaktan dolayı  4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun kapsamında soruşturma başlatılarak Yargıtay ilgili ceza dairesinde dava açılmasına ve neticeten bağlı olduğu kanunlar gereğince cezalandırılmasına  karar verilmesini saygıyla vekaleten talep ederiz.”

ÇEHAV: Jandarma ve polis Akbelen’i terk etmeli, sorumlular hakkında soruşturma başlatılmalı

Çevre ve Ekoloji Hareketi Avukatları (ÇEHAV), Muğla sınırlarındaki Akbelen Ormanı‘nda ağaç kesimine yönelik izinlerin 2021 yılında son bulduğunu, 24 Temmuz’dan bu yana kesimlerin izinsiz olarak yapıldığını açıkladı.

ÇEHAV, sosyal medya platformu Twitter üzerinde yaptığı açıklamada 28 Kasım 2020 tarihinde 780 bin 639 metrekarelik ormanlık alanda Yeniköy-Kemerköy Elektrik Üretim ve Ticaret A.Ş. adına tesis edilen orman kesim izninin 28 Aralık 2021 tarihinde sona erdiğine yer verdi.

Dava konusu orman izninin süresinin bitmesine rağmen idare tarafından orman izninin uzatılmasına dair bir işlem yapılmadığı belirtilen açıklamada şunlar kaydedildi.

Orman Genel Müdürlüğü firmanın 7 Ekim 2021’de süre uzatım başvurusu yaptığını ileri sürmektedir. Ancak süre uzatım başvurusu yapılan tarihte dava konusu idari işlem hakkında yürütmeyi durdurma kararı vardır. Başvuru tarihinde yürütmesi durdurulmuş o an itibariyle hukuken bir varlığı bulunmayan orman kesim izninin süresini uzatmak hukuken mümkün değildir.”

‘Kolluğun tüm müdahaleleri hukuksuzdur’

Kesimin başladığı 24 Temmuz 2023 tarihinden bugüne kadar ki tüm kesimlerin hukuksuz olduğunu vurgulayan ÇEHAV, şunlar kaydetti:

“Ayrıca kolluğun tüm müdahaleleri, tüm yakalama ve gözaltına alma işlemleri ve buna dayalı olarak verilen tüm Sulh Ceza Hakimliği kararları hukuksuzdur. Kesim derhal durdurulmalı, Jandarma ve polis sahayı terk etmeli ve hukuka aykırı işlemlerin tüm sorumluları hakkında derhal soruşturma başlatılmalıdır.”

İkizköylülerden Valiliğin kesim açıklaması hakkında dezenformasyondan soruşturma şikayeti

MUĞLAMilas, İkizköy’de YK Enerji tarafından jandarma korumasıyla sürdürülen ağaç kesimlerine ilişkin Muğla Valiliği’nden açıklama geldi. Valilik, “24 Temmuz 2023’te Orman Genel Müdürlüğü tarafından başlatılan çalışmalar bugün itibariyle sona ermiştir. Bu işlemden sonra, maden çıkacak sahalar tıpkı diğer maden sahalarında olduğu gibi izin sahibi tarafından rehabilitasyon projesine uygun olarak rehabilite edilecek ve mevcut alanda benzer özelliklerde 130 bin fidan dikimi gerçekleştirecektir” dedi. İkizköylülerin avukatı İsmail Hakkı Atal, Yeşil Gazete’ye Valiliğin açıklamasının tamamen yanlış bilgilendirme olduğunu belirterek dezenformasyon yasası kapsamında soruşturma başlatılması için savcılığa başvuracaklarını söyledi. Atal şunları aktardı:

“Dezenformasyon yasasına aykırılıktan valilik hakkında soruşturma başlatılması için İçişleri Bakanlığına şikayette bulunacağız. Çünkü maden çıkartıldıktan sonra şirketin burayı rehabilite etmesi bilimsel olarak mümkün değildir. Şimdiye kadar da 20 bine yakın dönüm alanı Mars yüzeyi gibi toprağını sıyırmış, ölü bir bölge haline getirmişler, herhangi bir şekilde rehabilite edememişlerdir. Fidan dktik diye gösterdikleri yerler de şirketin kendi diktikleri yerler değil, bir buçuk ya da iki buçuk dönümlük bir yere ağaç dikmişlerdir. O da şirketin diktiği yer değil, özelleştirmeden önce Türkiye Kömür İşletmeleri’nin uhdesinde çalıştırılırken, devletteyken, kamudayken yapılan ağaçlandırma çalışmasıdır. Bunun dışında şirket hiçbir yerde rehabilite ve ağaç dikim çalışması yapmamıştır. Bilimsel olarak da bu işin yapılabilmesi mümkün değildir.”

Akbelen’de direniş yedinci gününde: Para puldur, ağaç candır! 

Valiliğin yaptığı açıklamada ise şu ifadelere yer verilmişti:

“İlimiz Milas ilçesinde bulunan; Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü’nden alınmış ruhsat, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’ndan ÇED belgesi, mevzuat gereği alınması gereken diğer kurum görüşleri doğrultusunda; Yeniköy-Kemerköy Termik santralleri için şirketin uhdesinde bulunan sahaya elektrik üretiminde kullanılmak üzere ilave kömür madeni işletme izni verilmiştir. Bu kapsamda yapılması gereken işlemler için 24 Temmuz 2023’te Orman Genel Müdürlüğü tarafından başlatılan çalışmalar bugün itibariyle sona ermiştir. Bu işlemden sonra, maden çıkacak sahalar tıpkı diğer maden sahalarında olduğu gibi izin sahibi tarafından rehabilitasyon projesine uygun olarak rehabilite edilecek ve mevcut alanda benzer özelliklerde 130 bin fidan dikimi gerçekleştirecektir. Bu süreç boyunca, çeşitli provokasyonlar sonucu, tarihi şan ve şerefle dolu jandarmamız ve polisimize yapılan tahrik edici, çirkin ve maksatlı saldırılara karşı gerekli adli ve idari çalışmalar başlatılmıştır. Oradaki süreç sona ermesine rağmen bölgede görevini ifa eden kamu çalışanlarına müdahalede bulunmaya davet edenlere, provokasyon ortamı oluşturamaya yönelik söylem oluşturanlara karşı vatandaşlarımızı uyarıyoruz.”

Abluka altında bir hafta geride kaldı

Limak Holding ve İÇTAŞ Enerji ortaklığı olan YK Enerji’nin Yeniköy ve Kemerköy termik santrallerine kömür sağlamak için ormanın içinde kömür madeni açmak istemesine karşı direniş sürüyor.

24 Temmuz’da başlayan kesimlerden bu yana bir hafta geçti. Orman bu sürede jandarma ve polis ablukası altındaydı.

Biber gazlı, tazyikli suyla müdahalelere ve gözaltılara rağmen köylüler ormandan ayrılmayarak şirkete, şirkete izin veren Bakanlığa, iktidara karşı direnişini sürdürüyor. İkizköylüler Akbelen’e destek çağrılarını ise sürdürüyor.

‣ 308 kurumdan ortak açıklama: Akbelen’deki ablukayı kaldırın, kesimi durdurun!
‣ Kılıçdaroğlu, direnişin beşinci gününde Akbelen’de: Kömür yeraltında kalmalı
‣ Akbelen’de kıyımın ve direnişin beşinci günü: Her saniye bir ağaç düşüyor!

Ne olmuştu?

Akbelen Ormanı’ın 740 dönümlük bölümündeki ağaçlar, Limak Holding ve İÇTAŞ ortalığıyla kurulan YK Enerji tarafından işletilen Yeniköy ve Kemerköy termik santrallerine linyit sağlayacak maden ocağı açmak için kesilmek isteniyor. Şirketin bunun için gerekli izinleri de almış ve ocak ÇED Yönetmeliği’nden muaf tutulmuştu ancak İkizköylüler, çevre aktivistleri ve hukukçular karara itiraz etti. Kesimleri önlemek için 22 Nisan’da başlatılan nöbet sürüyor.

Geçen yaz, Türkiye‘nin Ege ve Akdeniz sahilleri başta olmak üzere pek çok bölgesinde çıkan yangınlardan etkilenen Muğla‘da, bölge halkı yangınlara müdahale ederken, şirket tarafından yangın bahanesiyle 105 ağaç kesilmiş; İkizköy halkının direnmesi üzerine jandarma sert müdahalede bulunmuştu.

Maden ocağına karşı, KARDOK Derneği‘nin açtığı davalarda Muğla 3’üncü İdare Mahkemesi ve Muğla 1’inci İdare Mahkemesi yürütmeyi durdurma kararı verdi. Muğla Valiliği de kömür taşıma bandının yapımını durdurdu.

Muğla İkizköy’de yer alan ve termik santrale yakıt sağlayan linyit madeni sahasının genişletilmesi için  Akbelen Ormanı’nın kesim izninin iptali için açılan davada mahkeme tarafından atanan bilirkişi heyeti 7 Eylül 2021’de bölgede keşif gerçekleştirmişti.

7 Eylül 2021: Akbelen’de ilk keşif

İlk keşif sırasında Murat Yüksel isimli hakimin davacı avukatlara ‘ruh hastası’ diyerek hakaret etmesi,  hem bölgedeki hukukçular hem de aktivistler tarafından tepkiyle karşılanmıştı.

Bölgede ilk yapılan keşifte hakimin avukatlara  hakaret etmesi nedeniyle  avukatlar Arif Ali Cangı,  İsmail Hakkı Atal ve Şiar Rişvanoğlu reddi hakim başvurusunda bulunmuştu.

1 Mart 2022: Akbelen’de ikinci bilirkişi keşfi

İkinci inceleme öncesi Resmi Gazete‘de yayınlanan maden  yönetmeliğindeki  değişiklikle birlikte tapuda zeytinlik olarak kayıtlı olan alanlarında madencilik faaliyetlerinin önü açılmıştı. Sosyal medyada yankı uyandıran değişiklik, #ZeytinİçinAdalet ve #AkbelenİçinAdalet etiketleriyle birçok paylaşım yapılmıştı.

Kömür madeni açılmak istenen Akbelen Ormanı’nda protestolar eşliğinde bilirkişi incelemesi

Bilirkişi keşfi sonrası, İkizköylülerin avukatı Arif Ali Cangı şöyle demişti:

“Daha önceki keşifte hakarete uğramıştık, yok sayılmıştık. İtirazlarımız üzerine keşif tekrar edildi. Şu anki işletilen maden sahasının alanı ne hale getirdiğini gösterdik bilirkişilere.”

Bilirkişilerden dördü kömürün bölgeye geri dönülmez zararlar vereceği görüşünü verirken; ikisi ekolojik yıkım olacağını ancak enerji ihtiyacı nedeniyle madene açılması gerektiği yönünde görüş bildirmişti.

‣ Akbelen’de kıyım yapan şirketle OGM arasında 6 milyon liralık protokol imzalanmış
‣ İkizköylüler, Muğla Adliyesi önünde buluştu: Akbelen için adalet istiyoruz, hemen, şimdi!
‣ Termik santrali işçilerine Akbelen çağrısı: İşçinin yeri toprağı için direnen köylülerin yanıdır!

Üçüncü bilirkişi raporu

Akbelen’de üçüncü bilirkişi raporu da 24 Kasım 2022’de çıktı. Akbelen Ormanı’nda üçüncü kez yapılan bilirkişi keşfinden madencilik şirketinin lehine, Akbelen Ormanı için nöbetine devam eden İkizköylüler’in aleyhine bir karar çıktı.

Raporda bir önceki keşiflerin aksine “Madencilik yapılabilir” yönünde bir sonuç çıktı. İkizköylüler bilirkişi heyeti hakkında suç duyurusunda bulundu.

Rapor ormanın kömür madenciliğine açılabileceğine uygun olduğu konusunda kanaat bildirdi. İkizköy Çevre Komitesi, bilirkişi raporuna gerçeği yansıtmayan bilgiler içerdiğini belirterek itiraz etti.

 

Akbelen’de direniş yedinci gününde: Para puldur, ağaç candır!

Muğla‘nın Milas ilçesindeki Akbelen Ormanı’nda kömür ocağının faaliyetleri için başlatılan ağaç kesimine karşı direnen İkizköylüler ve yaşam savunucularının direnişi  yedinci gününe girdi.

Jandarma ve polisin koruması altındaki ağaç kesimi ise büyük bir hızla devam ediyor.

Bölge halkı ve pek çok ilden destek ve dayanışma için İkizköy‘e giden çok sayıda aktivist, güne yürüyüşle başladı. Nöbet alanında TOMA ve jandarmaların arasında bir araya gelen vatandaşlar, havanın, suyun, ağacın, toprağın herkese ait olduğunu hatırlatarak, tüm Türkiye’yi Akbelen’i korumaya çağırdı.

Akbelen’de nöbet alanı ablukada: Ağaçlar kesiliyor, 20 kişi gözaltına alındı

Gözaltına alınanlar serbest

Öte yandan ağaç kesimine karşı direnirken dün gözaltına alınan; Akbelenlilerin iki avukatı; İsmail Hakkı Atal ve Leyla Bilgen‘in de aralarında bulunduğu 20 kişi serbest bırakıldı.

18 kişi, Milas Jandarma Karakolu‘nda alınan ifadelerinin ardından serbest bırakılırken, avukatlar Atal ve Bilgen’le, çevre mühendisi, İkizköy Çevre Komitesi üyesi, Deniz Gümüşel‘le birlikte dört kişi daha adliyeye sevk edilmişti. Gümüşel önceki gün “kamu görevlisine mukavemet” suçlamasıyla yine gözaltına alınmış; memleketi Milas’a girme ve yurtdışına çıkma yasağıyla serbest bırakılmıştı.

Akbelen Ormanı’nı savunan Çevre Mühendisi Deniz Gümüşel’e ilçeye giriş yasağı getirildi

Milas Adliyesi’nde yaklaşık 20 saat tutulan altı kişi, bu pazar sabahı saat 04.00’te serbest bırakıldı. Deniz Gümüşel’e bir kez daha yurt dışını yasağı ve imza adli kontrolü getirildi, Esra Balbay, Caner Gökbayrak ve Yavuz Emre de yurtdışı yasağı ile serbest bırakıldı.

Dün ayrıca, Pelin Bolgül, Yüksel Karakaya ve İzmir‘den Ulaş adında bir kişi ile MUÇEP Menteşe Meclisi Sözcüsü Haluk Özsoy da yakalanarak Milas Jandarma İlçe Komutanlığı’na götürüldü. Haluk Özsoy’un iki sivil memur tarafından alandan alınması dikkat çekti. Jandarmada alınan ifadelerinden sonra vatandaşlar savcılığa sevk edilmeksizin serbest bırakıldı.

Mahkemeden yine ret

Bu arada Muğla 1’inci İdare Mahkemesi,  Akbelen Ormanı’ndaki ağaç kesiminin durdurulması için yapılan başvuruyu üçüncü kez reddetti.

Akbelen’de hukuksuz ağaç kesimine dur diyen aktivistler bir dava daha açtı

Akbelen halkının avukatları, ağaç kıyımının geri dönüşü olmayan doğa tahribatına neden olacağı gerekçesiyle Muğla 1’inci İdare Mahkemesi’ne “yürütmenin durdurulması” için ağaç kesimlerinin başmamasıyla birlikte iki kez başvurmuştu. İdare Mahkemesi ise yürütmenin durdurulması talebini bir kez daha reddetti.

Mahkeme kararında, “Dosyanın incelenmesinden davacı ve bir kısım müdahil davacılara işletme sahasında yer alan ağaçların 24/07/2023 tarihinde kesilmeye başlandığı, ağaç kesiminin devam etmesi halince Akbelen Ormanı’nın yok olacağı, bu durumun ise esasta verilecek kararı etkisiz hale getireceği ileri sürülmek suretiyle yürütmeyi durdurma talebinde bulunulmuş ise de yukarıda anılan 2577 sayılı kanunun 27. maddesinde öngörülen şartların birlikte gerçekleşmediği anlaşıldığından yürütmenin durdurulması işleminin üçüncü kez reddine karar verildi” denildi.

308 kurumdan ortak açıklama: Akbelen’deki ablukayı kaldırın, kesimi durdurun!
Kılıçdaroğlu, direnişin beşinci gününde Akbelen’de: Kömür yeraltında kalmalı
Akbelen’de kıyımın ve direnişin beşinci günü: Her saniye bir ağaç düşüyor!
Akbelen’de kıyım yapan şirketle OGM arasında 6 milyon liralık protokol imzalanmış
İkizköylüler, Muğla Adliyesi önünde buluştu: Akbelen için adalet istiyoruz, hemen, şimdi!
Termik santrali işçilerine Akbelen çağrısı: İşçinin yeri toprağı için direnen köylülerin yanıdır!

Akbelen unutulmayacak

Bilindiği gibi, Muğla’nın Milas ilçesi İkizköy yakınında bulunan Akbelen ormanları, 24 Temmuz pazartesi sabahı saat 06.00’dan bu yana, bölgede çalıştırdığı iki kömürlü termik santrale yeni linyit kömürü yatakları açmaya çalışan YK Enerji AŞ.(Yeniköy Kemerköy Enerji) tarafından, güvenlik güçleri koruması altında yok ediliyor.

İki yıldan bu yana 750 dönümlük ormanlık alanı gece gündüz nöbet tutarak korumaya çalışan İkizköylüler ve onlara destek için bölgede bulunan çevre gönüllüleri beş günden bu yana zaman zaman güvenlik güçlerinin sert müdahalesi ile karşılaşıyor. Üstelik bölgeyi ablukaya alan güvenlik güçleri bölgeye giriş ve çıkışları da zorlaştırıyor; hatta engellemeye çalışıyor. Son beş günde Akbelen’deki orman katliamının boyutu artık Milas-Ören karayolundan da kolayca görülebilecek seviyeye ulaştı.

Türkiye 2015 Paris İklim Antlaşması’nı o tarihte imzalamasına rağmen ancak 2021 yılının sonunda onaylamıştı. 197 ülkenin imzaladığı antlaşmayı 192. ülke olarak tam altı yıl sonra onaylayarak, 2053 yılında net sıfır karbon hedefi koyup yeni bir döneme girdik. Ülkemizin çok geç de olsa antlaşmayı onaylaması enerji sektöründe kömürden çıkış için umutları yeşerttiyse de bu beklentinin ‘aşırı iyimserlik’ olduğu kısa sürede ortaya çıktı.  Çünkü Türkiye henüz kömür kullanımını sonlandırmak için hedef bir tarih belirlemediği gibi yıllar öncesinden koyduğu mevcut kömürlü termik santral kapasitesini iki katına çıkarma ve elektrik üretiminde kömürün payını artırma planlarını Paris İklim Anlaşması’nı onaylamış olmasına rağmen hala inatla sürdürüyor.

Kemerköy Kömürlü Termik Santrali; Gökova Körfezi’nin kıyısında, henüz işletmeye alınmadan önce…

Oysa kömürlü termik santrallerin bir plan içinde önümüzdeki on yıllık dönemde kapatılması, enerji sektörü kaynaklı sera gazı emisyonlarını %82’in üzerinde azaltmasını sağlayacak ve imzalanan Paris İklim Anlaşması’na uygun olarak 2053 yılında net sıfır karbon emisyonu hedefine ulaşmasını kolaylaştıracaktı.

Bir yanda yangınlar, diğer yanda maden için orman kıyımı

Diğer yandan kömürlü termik santraller için linyit madenlerinin açılması Akbelen Ormanı örneğinde yaşandığı gibi ormanlarımızın ve doğal yaşamın yok edilmesine de yol açıyor. Ülkemiz ve özellikle de Muğla bu durumun korkutucu örnekleri ile dolu… Muğla ilimizin ormanları Yatağan, Kemerköy ve Yeniköy termik santralleri nedeniyle önemli ölçüde bu santralleri işleten şirketler tarafından yok edildi, edilmeye de devam ediyor. Muğla’da linyit madenciliğine izin verilen toplam arazi alanı Yatağan’da 21.000 hektar, Milas’ta 23.000 hektar ve bu alanlarının %47,3’ü orman… Yatağan ve çevresi bu tahribatın en yıkıcı örneklerinin görüldüğü bölgelerin başında geliyor. Diğer iki termik santral ise sadece Muğla’nın değil; dünyanın önemli doğal güzelliklerinin bulunduğu Gökova bölgesinde yer alıyor. 2021 yılında Muğla’da çıkan ve haftalarca süren hepimizi derinden yaralayan orman yangınlarında 16 bin hektardan fazla alanın yanması yetmiyormuş gibi şimdi de bu yangından kurtulan 750 dönümlük Akbelen ormanı güvenlik güçlerinin koruması altında testerelerle yok edilmeye çalışılıyor. Üstelik Kemerköy ve Yeniköy Kömürlü Termik Santralleri için bölge yeni başka ormanlık alanlarında tahrip edilerek yeni kömür madenleri açılmasının planlandığı da biliniyor. Görüldüğü gibi kömür uğruna ormanların yok edilmesi süreci Akbelen ormanı ile de sınırlı değil.

Fotoğraf: Dilan Pamuk. 

Diğer yandan Muğla ilindeki üç kömürlü termik santralin kümülatif sağlık yükünün de korkutucu boyutlara ulaştığı bilimsel olarak gösterildi. HEAL- Sağlık ve Çevre Birliği’nin Türkiye’de termik santrallerin kümülatif sağlık etkilerinin ilk defa hesaplandığı çalışmasına göre; hala çalışır durumda olup 1965’de işletmeye giren ilk kömürlü termik santralden bugüne, ülkemizde kömüre dayalı elektrik üretimi sonucu meydana gelen hava kirliliği 196.091 erken ölüm ve 320 milyar Euro, diğer bir deyişle 9,6 trilyon TL sağlık maliyetine neden oldu. HEAL’ın çalışmasına göre 1986’da işletmeye alınan Yeniköy Termik Santrali bugüne kadar 23 595,1993’de işletmeye alınan Kemerköy Termik Santrali ise 11 600 erken ölüme neden oldu. Her iki kömürlü termik santralin toplam kümülatif sağlık maliyeti 121 milyar Euro’yu bulmuş. Bu hesaplamalar insan sağlığı üzerine; doğal yaşama verilen zararlar hesaplamaların içinde değil… Doğa bir gün bizden bunun hesabını da soracak.

Fotoğraf: Cansu Acar.
Fotoğraf: Dilan Pamuk.

Evet; dünyanın en güzel köşelerinden birinde 2021 yazında büyük orman yangınları sonucu ormanlarının önemli bir bölümünü yitiren Muğla İkizköy’de olduğu gibi kalan ormanlarını da testerelere kurban veriyor. Üstelik uzmanlar tarafından teknolojisinin eski olduğu belirtilen bu iki termik santral için bölgede yeni orman alanlarının da kesilmesinin planlandığı biliniyor. Küresel iklim krizi nedeniyle bütün dünyada orman yangınları artarken ve ülkeler sera gazları için önemli bir yutak alanı olan ormanlarını korumak için büyük önlemler alırken, ülkemiz yönetenleri alevlerden kurtulan ormanlarını bu sefer testerelerle yok ediyor.

Diğer yandan Akbelen’de yaşanan dram başka bir durumu da gözler önüne serdi; bazı doğa ve çevre derneklerinin kimler tarafından yönetildiği gerçeğini… Medyada çıkan bir habere göre Akbelen Ormanı’nı 4-5 yıllık kömür gereksinimi için kestiren şirketin başkanı ünlü bir doğayı koruma vakfının mütevelli kurulu üyesiymiş… Bu küçük örnek bile bize kapitalist sistemin nasıl ‘yeşil ekonomi’ aldatmacası ile gerçek niyetini maskeleyerek, para uğruna doğa sömürüsünü sürdürdüğünü ispatlıyor…

Bir gün gelecek Akbelen Ormanları’nı yok edenler bunun hesabını hukuk önünde verecek…

 

 

Akbelen’de nöbet alanı ablukada: Ağaçlar kesiliyor, 20 kişi gözaltına alındı

Muğla‘nın Milas ilçesindeki Akbelen Ormanı’nda kömür ocağı açmak için başlatılan ağaç kesimi, vatandaşların kesimi engellemek için nöbet tuttuğu alana dayandı. Bu sabah saat 5.00’te başlayan kesim öncesi jandarma ve polis, çadırların bulunduğu nöbet alanının etrafını sardı.

 

Alana giriş ve çıkışa izin verilmiyor. İnternet ve telefon bağlantısı kesildi; direnen vatandaşlara ve diğer illerden desteğe gelenlere biber gazı ve TOMA’lardan sıkılan tazyikli suyla saldırıldı.  Saldırı nedeniyle bir kişi kafa travması, bir kişi de baygınlık geçirdi. Alana ambulans da sokulmadığı öğrenildi.

Abluka altına alınan alana girmek isteyen bölge halkının avukatlarından İsmail Hakkı Atal ve Leyla Bilgen‘in de aralarında olduğu 20 kişi gözaltına alındı. Kesime engel olmak isteyenlere de jandarma, tazyikli su ve biber gazı ile saldırdı.

Milas ilçesinin çıkışında bulunan Beçin Mahallesi‘nden itibaren ise yol kapatıldı.

Bölge halkından çağrı: Bizim ve ağaçların yardımınıza ihtiyacı var, yürüyerek gelin

İkizköy Çevre Komitesi‘nden Nejla Işık, “Sabah bütün kesim ekipleri kesime başladı. Alandaki arkadaşlara ulaşamıyoruz. Buraya gelmeye çalışan yüzlerce insan vardı. Çamköy’de yollar kesilmiş. Burada Akbelen ormanını yok ediyorlar, gözlerimizin içine baka baka ağaçları katlediyorlar. Yürüyerek gelin” dedi.

Milletvekillerine ve muhalefete de çağrı yapan İkizköylüler, herkesin yanlarına gelmesini, destek olmasını istedi.

Alan dışında bekleyişini sürdüren vatandaşlar, Milas Ören karayolunu kapattı.

Bu arada tüm engellemelere rağmen, çevre illerden, İzmir ve İstanbul’dan çok sayıda kişinin destek için bölgeye ulaştığı bildirildi. Buna karşın jandarma ve polis gücü bölgede bulunanların dört -beş katı. Kolluk güçleri insanların, nöbet alanına bir araya toplamaya çalışıyor.

Bu Barbie çöp oldu

Geçen hafta vizyona giren Barbie filmi, agresif pazarlama çalışmalarıyla konuyla ilgilenen ilgilenmeyen herkesin gündemine girmeyi başardı.

Filmin çekimleri sırasında kullanılan pembe neon rengin dünya çapında kısa süre eksikliğinin yaşanmasına sebep olmasıyla başlayan Barbie çılgınlığından itibaren aylardır nereye baksak pembe bir şeyler görüyoruz, özellikle vizyon öncesindeki birkaç hafta Barbie internetin her yerini ele geçirdi.

Barbie ürünü, bunca yıl farklı pazarlama stratejisi değişiklikleriyle hayatta kaldı, bugünlere geldi, zirveye çıktı veya sürdürülebilirlik sağladı. Meslekleri olan bir kadın olan Barbie, filmin de temel aldığı gibi Ken’in aksesuar olduğu bir dünyada yaşıyor. Barbie markasının sahibi Mattel de geleneksel kadınlık rollerinden ve mükemmellik algısından dünyanın değişen eğilimlerine markasını uydurmak için bunu yıllar içinde çok kullandı. Barbie’nin vücuduyla ilgili eleştiriler geldiğinde kapsayıcı modeller çıkardı, önemli kadınların Barbie oyuncaklarını çıkardı, kız çocuklarını güçlendirmek için olduğu söylenen projeler üretti. Bu hafta vizyona giren 2023 model Barbie ve Mattel stratejisi de yine şirketin günceli takip ettiğini, hatta kendini göstermek için hiçbir masraftan kaçınmayacağını gösteriyor.

Barbie’nin pazarlama stratejisi

Filmin pazarlama çalışmaları sırasında, özellikle de Londra prömiyerinde şehrin tüm ikonik bina ve merkezlerini pembeye boyayan agresif çalışmalarının yanı sıra en başarılı olduğu yerlerden biri, viral olabilecek çok fazla malzemeyi çok doğru kullanmış olması. Aralarında Burger King, Zara, Dior, Airbnb’nin de olduğu farklı sektörlerden 100’den fazla markayla işbirliği sayesinde Barbie markalı dondurmadan Barbicore modaya, Barbenheimer akımıyla sinema kombinlerine, hatta Barbie markalı deniz yatağına uzanan bir pazarlama şovuna dönüştü. Sosyal medyada ilgi alanınız ne olursa olsun, algoritmalarınızı ne üzerine eğitmiş olursanız olun son haftalarda bir Barbie akımına denk gelmemiş olmanızın imkansız olduğu pembe bir rüzgâr yaşandı, henüz bitmiş de değil. Sosyal medyada neredeyse her içerik üreticisine bir malzeme var, başrol oyuncusu Margor Robbie’nin basın turunda giydiği ikonik, çoğu vintage parçalar, Barbie markasının eski modelleri, gelişimi, şu an hayatta olan neredeyse tüm nesillerin çocukluğundan geçmiş bir oyuncak olması, koleksiyon değeri, maçlardaki Barbie kameraları… derken herkesin üzerine söyleyecek sözü, anısı, oyuncağı olması küresel bir pazarlama festivaline dönüşmesine olanak sağladı.

Plastik Barbie’nin dünyası pembe değil

Barbie oyuncağının sahibi Mattel şirketinin bu büyük pazarlama festivalinde 100 milyon dolardan daha fazla para harcamış olmasının arkasında filmin gişe beklentilerinden çok oyuncak satışlarına getireceği hareketliliğin etkili olduğu söylenebilir. Margot Robbie, Barbie satışa sunulduğu gün Amazon’da en çok satılan oyuncak oldu, yine başrol oyuncusu Margot Robbie’nin basın turu sırasında dünyanın dört bir yanında giydiği ikonik Barbie kıyafetleri ve işbirliği yapılan markaların ve aslında tüm pembe kıyafetlerin satışlarının artmasını sağladı. “Şeytan çok çalışır ama Barbie pazarlama ekibi daha fazla” sözünü sonuna kadar hak eden bu çalışmalar pazarı şenlendirmiş olsa da üretilen, tüketilen tüm bu ürünlerin baştan aşağı plastik olduğunu düşündüğümüzde tablo hiç de pembe değil.

Barbie bebeklerin ve aksesuarlarının içeriğinde diğer kimyasalların yanı sıra en az 5 plastik çeşidi mevcut: Polivinil klorür (PVC), etilen vinil asetat (EVA), akrilonitril bütadien stiren (ABS), sert vinil, DINCH. Barbie kıyafetleri, işbirliği yapılan markaların ürettiği kıyafetler polyester ağırlıklı, simler gibi plastik aksesuarlardan oluşan ve muhtemelen Barbie modası geçip birkaç ay sonra yeni bir şeyin modası çıktığında bir daha kullanılmayıp çöpe atılacak olan ürünler.

Oyuncaklar, birçok plastik çeşidini bir arada barındırdıklarından geri dönüşümden bahsetmenin pek de mümkün olmadığı bir alan; üstelik geri dönüşümün çözüm olamadığı bir yerdeyiz. Yine kıyafetler de diğer tüm hızlı moda ürünleri gibi üretim sürecindeki hak ihlalleri, çevre kirliliğinin üzerinde yükselen zincirlerde üretiliyor. Filmin feminist esprileri bir yana, tüketimin tüm tuşlarına basarak tüm hak ihlallerini meşrulaştıran, faydalanan bir pazarlama çılgınlığının herhangi bir hak mücadelesinin yanında olduğuna inanabilir miyiz?

Çöpün sorumluluğu

Hızlı moda ürünlerinin, tüketim kültürünün bizi getirdiği yerin tasvirini yaparken uzak ülkelerde Kaf Dağı‘nın ardındaki çöp alanlarından bahsediyoruz gibi gelse de aslında her gün o çöpün içinde yaşıyoruz, çünkü çöpü biz üretiyoruz. 2023 haziranına ait bir ikinci el pazarının ardında kalanları çektiğim aşağıdaki fotoğraflarda çöpe atılanlarla kurulan pazarda satılmayıp arkada çöp olarak bırakılan eşyaları, kıyafetleri, oyuncakları ve tabii Barbie’yi de görebiliriz. İçlerinde hiç giyilmemiş kıyafetlerden birkaç hafta sonra vizyona girdiğinde yenisi alınacak olan Barbie kafasına kadar her şeyi barındıran bu çöp yığınları, tüketim kültürünün imzasıdır.

Barbie vizyona girdiği hafta bir kadın yönetmenin en yüksek gişesi rekorunu kırdı, Türkiye’de benzer bir şekilde temmuz ayına en yüksek gişeyle giren film;  Amerika’da pandemi öncesi gişe hareketliliğine yeniden dönülen ilk hafta oldu, trendlerde yükseldi, en çok konuşulan konulardan biri haline geldi. Bu pembe pazarlama şovunun atık yüküyle ilgili bir araştırma yapılır mı bilinmez ama işbirliği yapılan markaları, üretilen ürünleri düşünürsek gönüllerin atık şampiyonu olabilir.

[Bir şarkının hikayesi] Nothing Compares U 2/ Sinéad O’Connor*

İrlandalı protest şarkıcı ve aktivist Sinéad O’Connor, 56 yaşında hayatını kaybetti.

Ölümünü “büyük bir üzüntü” ile açıklayan ailesi, sanatçının ölüm nedeni ile ilgili kamuyu bilgilendirmedi.

O’Connor’ın özgün, güzel ve benzersiz sesine övgüde bulunan İrlanda Cumhurbaşkanı Michael D.Higgins, “İrlanda nispeten genç bir yaşta, benzersiz bir yeteneğe ve izleyicisiyle olağanüstü bir bağa sahip olan ,son yılların en büyük ve en yetenekli besteci, söz yazarı ve icracılarından birini kaybetti” açıklamasını yaptı.

Şarkının da şarkıcının da değişen kaderi

15 yaşında iken, okuldan kaçtığı ve bir mağazadan hırsızlık yaptığı gerekçesi ile 18 ay boyunca Dublin’deki Grianan Eğitim Merkezi’ne yerleştirilmişti. Rahibelerden birinin ona gitar alması ve bir de müzik öğretmeni ayarlaması sayesinde müzik kariyeri başlayacaktı.

Bob Dylan, David Bowie, Bob Marley ve Siouxsie and the Banshees gibi sanatçıların müziğinden etkilenerek  çıkardığını söylediği 1987 tarihli ilk albümü “Lion and the Cobra”, İngiltere ve İrlanda‘da “Top 40” listesine girmeyi başardı.

Ama asıl başarısını “I Do Not Want What I haven’t Got” adlı ikinci albümü ile yakalayacaktı.

Çok yüksek notalarda dahi rahatlıkla falsetto yapabildiği geniş ses aralığı ile sıra dışı bir yorumcu ve besteci olan ünlü sanatçı Prince, bazı şarkılarını diğer şarkıcı ve gruplara vermesi ile de biliniyordu. “Nothing Compares U 2 “adlı şarkısını da kendi projesi olan Family grubuna vermişti.

Grup, 1985 yılında şarkıyı kendi isimleriyle çıkardıkları tek albümlerinde yayınladı ama albüm çok başarılı olmamıştı.

Sevilen birinin ardından yazılabilecek en iyi şarkılardan biri olmasına rağmen “Nothing Compares 2 U”, The Family’ nin albümünde çok fazla bilinmeyen bir parça olarak kalmak üzere iken, akıllı bir menajer hem şarkının hem de kendi sanatçısının kaderini değiştirecekti.

Şarkının ‘moleküler yapısını’ değiştiren yorum

Prince’in bu özel şarkısına cover yapma fikri,  Sinéad O ‘Connor’ın menajeri Fachtna O’Kelley’in aklına geldi. O’Kelley’nin ortağı Chris Hill’in, demo kaydını kasetten dinleyip göz yaşlarını tutamadığını öğrenen Sinéad O’Connor, “O kadar mı kötüydüm?” diye espri yapmıştı.

Sinéad O’Connor parçayı 1989 yılında “I Do Not Want What I Haven’t God” adlı ikinci albümüne koydu ve Ocak 1990’da şarkının single’ı yayınlandı. Şarkının video klibinin yönetmeni John Maybury, Paris çevresinde birçok çekim yapmıştı ama sonunda sadece O’Connor’ın yüzünün göründüğü çok sade bir kurguyu tercih etmişti. O ‘Connor’ın kısacık saçlı görünümü, onu ilk defa yakından gören dinleyenleri için sürpriz olmuştu.

 

Sinéad O’ Connor, şarkının sanki moleküler yapısını değiştirdi ve onun yorumu bütün dünyanın ilgisini çekti. Bunun nedenlerinden biri de  performansındaki duygusallığı ve samimiyeti idi. BBC Radio 6 ile yaptığı söyleşide “Her şey duygularla ilgiliydi, notalarla değil. Duygusal olarak kendimle özdeşleştiremediğim hiçbir şarkıyı söyleyemem” demişti. Pek çok dinleyicinin gözünde “Nothing Compares 2 U” ayrılan aşıkların baladı olarak bilinse de, O’Connor’ın versiyonu başka bir ilişkiden daha çok etkilenmişti. Şarkıyı yorumlarken gözlerinden dökülen bir damla göz yaşını sanatçı BBC ile yaptığı söyleşide şöyle açıklamıştı:

“Daha önce çalıştığım “Bel Canto” adında bir şarkı söyleme tekniği vardı. Seni etkileyen ve kendin için kullanabileceğin duygusal bir olayı bulman gerekiyor. Stanislavsky oyunculuk metodu gibi bir şey. Bu benim için hep aynı şeydi ve işe yarıyordu. Her zaman annemi düşünürüm. Annem, ben 17 yaşında iken öldü ve bu videoyu çektiğimde de aradan çok zaman geçmemişti.”

Arka bahçeye diktiğin bütün çiçekler Anne,
Sen gidince öldüler
Biliyorum seninle yaşamak bazen zordu
Ama bir kez daha denemeyi diliyorum
Hiçbir şey seninle kıyaslanamaz

Bu sözleri söylerken Sinéad O’Connor’ın gözlerinden bir damla yaş süzülmüş ve bu samimi görüntüler videonun dünya çapında izlenirliğini arttırmıştı.

Prince’in ses mühendisi Susan Rogers, sanatçının O’Connor’ın yorumunu beğenmediğini fakat bunun olağan olduğunu çünkü Prince’in kendisi istemediği sürece, hiçbir şarkıcının kendi şarkılarına yaptığı cover’ları beğenmediğini söylemişti.

 

Sinéad O’Connor, 2021’de Rememberings adı altında yayınladığı anılarında, şarkı meşhur olduktan sonra Prince’in kendisini Hollywood’daki malikhanesine davet ettiğini ve onu sözlü olarak taciz ettiğini, bunun üzerine de sabahın beşinde orayı yürüyerek terk etmek zorunda kaldığını, Prince’in  de arabası ile peşinden geldiğini söylemiştir. New York Times’a verdiği demeçte ise Prince’le aralarında geçenlerin “Nothing Compares 2 U” ile ilgili hislerini değiştirmediğini ifade etmiş ve “Bana kalırsa bu benim şarkım” demiştir.

Boykotlar, arayışlar…

Rolling Stone Dergisi 1991 yılında Sinéad O’Connor’ı “Yılın Sanatçısı” olarak gösterdi. Aynı dergi Connor’ın “Nothing Compares 2 U” yorumunu, 2021 yılında yenilediği “Tüm Zamanların En İyi 500 Şarkısı” listesinde 184’üncü sırada gösterecekti.

Sosyal ve politik görüşlerinde oldukça açık sözlü olan Sinéad O’Connor, 1992 yılında, Amerika’da çıktığı Saturday Night Live programında, canlı yayın sırasında oldukça cüretkar bir protesto hareketi yapmıştı. Performansı sırasında Bob Marley’in “War” adlı şarksını söylerken, Katolik Kilisesi’ndeki çocuk istismarlarını işaret ederek, ekranın önünde Papa John Paul II‘nin resmini yırtmış ve “Gerçek düşmanla savaşın” diye haykırmıştı. Bu hareketi sonucunda NBC onu ömür boyu boykot edecek ve protestocular Times Meydanı’nda plaklarını yakacaktı.

Konserlerinden önce Amerikan milli marşının çalınmasını istememesi nedeni ile de pek çok tepki alan  O’Connor, Grammy Ödülleri’ni de boykot etmiş ve “Sanatsal yeteneği maddi başarıyla ölçen bir dünyanın parçası olmak istemediğini” ifade etmişti.

2018 yılında İslamiyeti seçen O’Connor, adını da Shuhada’ Sadaqat olarak değiştirdi.

2021 yılında, 17 yaşında hayatına son veren oğlu Shane’in ardından “Dünyadaki mücadelesine son vermek istedi, kimse onu örnek almasın” demişti.

12 Temmuz’da resmi Facebook hesabında, yakın zamanda Londra’ya döndüğünü, yeni albümünü bitirmek üzere olduğunu ve 2024’ün sonu ve 2025’in başına doğru turneye çıkacağını yazdı.

Sinéad O’Connor bir sanatçı olarak durduğu yeri, 2021 tarihli anı kitabında çok açık bir şekilde şöyle kaleme almıştı:

Herkes bir pop yıldızı olmak ister, ama ben bir protest şarkıcısıyım. Sadece ifade etmem ve yüreğimden söküp atmam gereken şeyler vardı. Şöhret arzum yoktu.”

Huzur içinde uyusun…

Kaynakça

  • Eams T., The Story of Nothing Compares 2 U by Sinéad O’Connor,  28.01.2020, Smooth Radio
  • Harvilla R., How Sinéad O’Connor Turned a Prince Song Into Her Classic, 02.06.2021
  • Irwin C., Why Sinéad O’Connor Gets Emotional Over “Nothing Compares 2 U”, Ultimate Prince
  • Laurence R., Prince’s hearthbreaking song about loss, 22.04.2016, BBC Culture
  • BBC, Sinéad O’Connor: Irish singer dies aged 56
  • Fahy G. and Halpin P. , Sinéad O’Connor, singer of ‘Nothing Compares 2 U,’  dead at 56,
  • Songfacts, Nothing Compares 2 U by Sinéad O’Connor,
  • Wikipedia, Nothing Compares 2 U,Sinéad O’Connor,Prince,

(*) Bu yazı, 5 Şubat 2022 tarihinde Yeşil Gazete’de yayımlanan metnin, sanatçının vefatı üzerine güncellenmiş halidir.