Ana Sayfa Blog Sayfa 408

Kanada’da 12 milyon hektar ormanlık alan kül oldu: İki ülke büyüklüğünde

Kanada‘da aylardır devam eden orman yangınları nedeniyle yok olan arazi miktarı, tarihin en yüksek seviyesine ulaştı.

Kanada Doğal Kaynaklar Bakanlığı ve Kurumlar Arası Orman Yangın Merkezi‘nin (CIFFC) verilerine göre, en son 1989’da nisan-eylül aylarını kapsayan orman yangınları sezonunda yaklaşık 7,6 milyon hektar ormanlık alanın yandığı Kanada’da bu yıl, henüz yangın sezonunun ortasında olunmasına karşın 12 milyon hektardan fazla ormanlık alan yandı.

Bu, Güney Kore ve Küba gibi ülkelerin yüzölçümlerinden daha fazla bir alana denk geliyor  Ülkede bu yıl çıkan 990 yangından 613’ü halen sürüyor ve henüz kontrol altına alınmış da değiller.

Mayıs başından eylül sonuna kadar sıcak nokta algılamaları. Veriler:  Kanada Wildland Yangın Bilgi Sistemi (Bu yıl için 17 Temmuz’a kadar devam ediyor.) 

Üç itfaiyeci öldü

Yangınların başlamasından itibaren müdahale ederken hayatını kaybeden itfaiyecilerin sayısı da üçe yükseldi. Yetkililer, son olarak İngiliz Kolumbiyası bölgesindeki orman yangınlarıyla mücadelede bir itfaiyecinin hayatını kaybettiğini açıkladı.

Yangınların üçte birinin sürdüğü bölge sakinleri de güneydeki ABD sınırına doğru tahliye edildi.

Isınan gezegende, eş zamanlı devasa yangınlar

Tipik olarak Kanada’daki yangın mevsimi, yaz ilerledikçe batıdan doğuya doğru hareket ediyor. Ancak bu yıl ülke genelinde eş zamanlı olarak çıkan yangınlar, çevreleme çabalarını da güçleştiriyor.

Gezegen fosil yakıtların yanması ve diğer insan faaliyetleri nedeniyle ısındıkça, yangınların yayılma olasılığını artıran sıcak, kuru ve rüzgarlı koşullar dünyanın birçok yerinde daha yaygın hale geliyor. Kanada, büyük ölçüde kar ve deniz buzu kaybı nedeniyle, son yıllarda ortalama olarak dünyanın geri kalanından iki kat daha hızlı ısındı .

İklim değişikliğini bu yılki orman yangınlarıyla doğrudan ilişkilendiren araştırmalar henüz yapılmasa da 2023 yangın sezonu, bilim insanlarının küresel ısınmanın orman yangınlarını etkilediğine dair görüşlerini destekliyor.

Quebec’teki Laurentian Ormancılık Merkezi‘nde ekoloji ve orman araştırmaları alanında uzman Yan Boulanger, “Yangın mevsimi uzuyor, daha sık yangına elverişli hava görüyoruz, koşullar daha şiddetli hale geliyor, bitki örtüsü daha kuru ve tutuşma olursa yanmaya daha hazır hale geliyor. Bunlar, Kanada’nın geniş alanlarında gördüğümüz çok önemli eğilimler” dedi.

Öte yandan Kanada orman yangınları son üç ayda 100’den fazla kez kendi havasını oluşturacak kadar büyük ve güçlü hale geldi; pirocumulonimbus olarak bilinen dev gökgürültülü bulutların meydana gelmesine neden oldu ve atmosferin yükseklerine, Avrupa ve ABD’ye kadar ulaşan devasa miktarda duman püskürttü.

Kanada sönmüyor: ‘Şimşek fırtınaları’ yeni bir dizi orman yangını başlattı
‣ Kanada’da acil durum: Alberta’daki 110 yangında 43 bin hektar orman küle döndü
‣ Kanada’daki dev orman yangınlarının dumanı Avrupa’ya ulaştı
‣ İklim krizi: Kanada’daki orman yangınlarının tüm yaz devam edeceği tahmin ediliyor
‣ Kanada’daki orman yangınları, bazı ABD kentlerinde hava kirliliğine yol açtı

Türkiye Ormancılar Derneği: Akbelen’de 65 bin ağaç kesildiği anlaşılıyor

Türkiye Ormancılar Derneği (TOD) Başkanı Hüsrev Özkara, Muğla Valiliği’nin Akbelen Ormanı’na 130 bin ağaç dikileceği açıklamasına ilişkin “Sizin elinizde hazır karbon yutakları görevi gören 60-70-80-90 yaşındaki ağaçlar varken bunun yerine ‘Ben kestiğim miktar kadar dikeceğim’ demek kusura bakmayın aklımızla alay etmektir. Paris İklim Sözleşmesi’nde vermiş olduğumuz sözü de yerine getirmemektir. İki katı dediğine göre 65 bin adet ağacın kesildiği anlaşılmaktadır” dedi.

Özkara, arazözlerin Akbelen’de vatandaşlara su sıkmak için kullanılmasına tepki göstererek, “Biz arazözlerin orman yangınıyla mücadelede kullanıldığını biliriz. TOMA görevi yoktur arazöz araçlarımızın. Maalesef orada bu mücadeleyi veren insanlara karşı TOMA görevi arazözler tarafından kullanıldığını gördük” dedi.

‘Tam bir cehalet ve vandalizm örneği’

Özkara, yaptığı basın açıklamasında şunları kaydetti:

“Günlerdir, Muğla Akbelen’de devlet gücünü arkasına almış, güç zehirlenmesi yaşayan şımarık iki holdingin yarattığı ağaç katliamına ve hukuksuzluğa, yüreğimiz yanarak ve acıyarak tanıklık ediyoruz. Anayasanın 169. maddesine göre; ‘Ormanlara zarar verebilecek hiçbir faaliyet ve eyleme müsaade edilemez.’ Ancak tüm dünya kamuoyunun gözü önünde bir orman alanı yok ediliyor. Anayasal bir suç, ülkeyi ve ormanları korumakla görevli polis ve askerlerin korumasında işleniyor.

Limak Holding ve IC Holding ortak iştiraki olan YK Enerji, bilimsel gerçeklere rağmen planlı olarak kamuoyunu yanıltıyor ve medyaya geçtiği basın bültenlerinde kendini aklamak için; toplam ruhsat sahasının 23 bin 307 hektar olduğunu, bunun sadece 78 hektarının orman olduğunu, bu miktarın da orantısal açıdan ‘oldukça küçük’ olduğunu iddia ediyor.

İkizköylüler kömür madenciliğine karşı Akbelen Ormanı’nı ve yaşam alanlarını korumak için yıllardır mücadele ediyorlar. Türkiye Ormancılar Derneği de yöre köylüsünün açtığı davalara en başından beri müdahil olarak, yargı nezdinde mücadelesini vermeye devam etmektedir.

Tüm canlılara sonsuz yaşam kaynağı olan ormanları korumak ve geliştirmek, Anayasal bir zorunluluk iken; kısa vadede paraya dönüştürmekle birlikte, hızla tükenecek fosil yakıt kömürü tercih ederek ormanı yok etmek, tam bir cehalet ve vandalizm örneğidir. Akbelen Ormanlarından vazgeçmiyoruz.”

Birleşik Krallık Kuzey Denizi’nde petrol ve gaz arama için 100 yeni lisans verecek

İngiltere Başbakanı Rishi Sunak bugün, 2050 net sıfır karbon salımı hedefi doğrultusunda Kuzey Denizi‘nde 100 adet yeni petrol ve doğalgaz arama ve üretme lisansının onaylandığını duyurdu.

Sunak, fosil yakıt kullanımından kaynaklı karbondioksit salımlarının yeni açılacak karbon yakalama tesisleri tarafından yakalanıp Kuzey Denizi’nin altında depolanacağını söyledi. Muhafazakar hükümet, bu hamleyle “ülkenin enerji güvenliğinin güçlendirileceğini, yeni karbon yakalama ve depolama projelerinin ise on binlerce iş yaratacağını ve İngiliz evlerine ve işyerlerine daha uygun fiyatlı ve temiz enerji getirmek için bu bağımsızlıktan yararlanmak” istediklerini söylüyor.

İskoçya‘nın kuzeydoğusundaki Aberdeen kentinde konuşan Sunak,  “Vladimir Putin’in enerjiyi nasıl manipüle ettiğini, arzı nasıl kesintiye uğrattığını ve dünyanın dört bir yanındaki ülkelerde büyümeyi nasıl durdurduğunu hepimiz gördük” dedi.

İngiltere’nin 2050’de karbon-nötr hedefine ulaştığı zaman bile enerji ihtiyacının dörtte birinin petrol ve gazdan sağlanacağına dikkat çekiliyor.

İskoç Muhafazakarların lideri Douglas Ross, “Ziyaret, İskoç petrol ve gazını destekleyenlerin Muhafazakarlar olduğunu ve endüstrinin desteklediği net sıfıra giden yolu açık bir şekilde hatırlatıyor” dedi.

Yenilenebilir enerjinin de dahil olduğu “yeşil politikalar”, ülkenin muhafazakar çoğunluğu ve İşçi Partisi içindeki muhalifler tarafından, enflasyonist ortamda ve enerji krizi yaşanırken İngiliz halkına maliyeti nedeniyle bir süredir sorgulanıyor.

Sunak’ın bu son girişimi ise muhalif siyasetçilerle iklim ve çevre aktivistleri tarafından “yeşil yıkama” olarak eleştiriliyor.

Westminster‘daki İskoç Ulusal Partisi lideri Stephen Flynn, BBC‘ye son yıllarda petrol ve gaz fiyatlarındaki artış göz önüne alındığında, herhangi bir yeni ruhsatın iklim ve enerji güvenliğini dikkate alan “kanıta dayalı” bir yaklaşıma sahip olması gerektiğini söyledi. Flynn ayrıca “yaklaşmakta olan iklim felaketinin” de dikkate alınması gerektiğini belirtti.

Oxfam İskoçya başkanı Jamie Livingstone ise yeni lisansların  “iklim bilimi ve sağduyuya aykırı” olan “kısa görüşlü ve bencilce bir karar” olduğunu kaydetti:  “Eğer bu alanlar gelecekte faaliyete geçerse, düşük gelirli ülkelerdeki hayatları zaten yerle bir olan milyonlarca insana, en az neden oldukları bir krizle  bir başka yıkıcı darbe daha vuracak.”

Yeşiller Partisi de yeni arama ruhsatlarını “mümkün olan en kötü seçenek” olarak nitelendirdi. Karara şüpheyle yaklaştığını belirten Greenpeace‘in bilim ekibi lideri Dr Doug Parr  ise “Bu kararın fosil yakıtların sürekli kullanımına dayanacağını düşünüyoruz” dedi.

İngiliz hükümeti yerel gaz üretiminin ithal sıvılaştırılmış doğal gazın karbon ayak izinin yaklaşık dörtte birine sahip olduğunu ve yeni lisansların Birleşik Krallık arzındaki düşüşü azaltacağını öne sürüyor.

Hükümet, ayrıca Pazartesi günü, biri kuzeydoğu İskoçya’da, diğeri İngiltere’de olmak üzere iki yeni karbon yakalama ve depolama projesine yatırım yapacağını da duyurdu.

Karbon yakalama teknolojisi

Sunak’ın bahsettiği karbon yakalama teknolojisi, ağaç dikiminden, karbondioksiti toprağa çekmeyi sağlayan tarım pratiklerine kadar bir dizi doğal yöntemle, atmosferdeki karbondioksiti azaltmanın basit ve ucuz yöntemleri olarak yıllardır uygulanıyor.

İklim değişikliğinin en kötü olası sonuçlarını yaşamak istemiyorsak, 2050 yılında karbon emisyonunda “net sıfırı” yakalamış olmamız, yani atmosfere saldığımız ve bertaraf ettiğimiz karbondioksit oranını eşitlemiş olmamız gerekiyor.

Bazı endüstriler net sıfır hedefine daha hızlı adapte olabilirken çelik ve çimento fabrikaları ile tarım ve havacılıkta karbonsuzlaşma çok daha zor olduğu için bu noktada devreye karbon yakalama ve depolama teknolojileri giriyor.

Bu teknolojilerle doğrudan fabrikadan veya tarım alanından veya daha sonra havadan karbondioksit emisyonlarının yakalanması hedefleniyor.

Olmayacak teknolojileri bekleyip vakit kaybetmeyin, sistemi değiştirin

İngiltere örneğinde bu karbondioksit daha sonra Kuzey Denizi’ndeki tükenmiş petrol ve doğalgaz rezervuarlarına pompalanıyor ve kadar burada depolanıyor. Bazı bölgelerde de karbon yerin altındaki kayalarda tutuluyor.

Uluslararası iklim kuruluşu Global Witness’ın 2021’de yaptığı araştırmaya göre bu teknolojiler karbon emisyonlarının zamanında azaltılması için güvenilir bir çözüm olmamasının yanında, daha fazla petrol çıkarılmasına da neden olabiliyor.

Emisyonu durdurmanın en iyi yolu ise fosil yakıt kullanmamak.

Akbelen’de aktivistlerin direnişiyle jandarma barikatının ardındaki izinsiz ağaç kesimi durduruldu

Muğla Valiliği tarafından dün (30 Temmuz) yapılan açıklamada, Akbelen Ormanı‘ndaki ağaç kesiminin gün itibarıyla durduğu belirtilse de ormanda küçük ağaçların kesimine devam ettiği belirtildi.

Milas‘taki İkizköy mevkiinde bulunan ve Limak Holding ve IC İÇTAŞ ortaklığındaki YK Enerji‘ye ait kömür madeni sahasının genişletilmesi için Anayasa‘ya aykırı ağaç katliamı yapılan ormanda elinde testere olan işçilerin görülmesi üzerine aktivistler bölgeye akın etti.

Aktivistler ve basın mensupları, küçük bir ağacın kesildiğinin görüldüğünü belirterek kesim alanına girmeye çalıştı. Ancak kolluk kuvvetleri aktivistlerin önünde barikat kurarak alana girişlerine izin vermedi.

Aktivistler dün yapılan valilik açıklamasını hatırlatarak izinsiz kesim yapıldığını belirtti ve jandarmanın kesim işçileri yerine aktivistlere müdahalede bulunmasına karşı çıktı.

Ekoloji savunucuları “Yeter artık şirketi koruduğunuz!” diyerek jandarmanın izinsiz ağaç kesenleri korumasına tepki gösterdi.

İşçi ve jandarmadan çelişkili açıklamalar

Kesim işçileri sadece budama gerçekleştirdiklerini söylese de aktivistler ve basın mensupları küçük ağaçların kesildiğini gördüklerini belirtti.

Öte yandan jandarma, kesim işçilerinin alana kendilerinden habersiz girdiğini söyledi. Buna rağmen kesimi durdurmak yerine şirket işçilerini korumaya devam etti ve halkın önünde barikat oluşturdu.

Jandarma, izinsiz kesimi durdurmak isteyen aktivistlere müdahalede bulunduktan sonra “Biz düşman değiliz, lütfen” dedi. Aktivistler ise “Halka değil Limak’a barikat!” sloganları ile kolluk kuvvetlerine çağrıda bulundu.

Direniş ile ağaç kesimi durduruldu

İki aktivist ve bir basın görevlisi, kesimin devam edip etmediğini kontrol etmek üzere testerelerin çalıştığı alana girmek için jandarmadan izin aldı. Aktivistler ile jandarma arasında şöyle bir anlaşma yapıldı: Kesim durdurulduysa aktivistler alkışlarlarla nöbet alanına geri dönecek. Durdurulmadıysa ile hep birlikte durdurulacak.

Ardından jandarma izniyle kontrol için kesim alanına giren iki aktivist ve bir basın mensubu ağaç kesiminin durdurulduğunun müjdesini verdi.

Ekoloji savunucuları alkışlarla alana dönerken jandarmaya sordu:

Kesim az önce de yoktuysa neden önümüzde barikat kurdunuz, neden geçmemize izin vermediniz?

Kesim alanına kontrole giren aktivistlerden İzmir Barosu Başkanı Sefa Yıldız “Çıktığımızda yukarıda kesim elemanları yok idi. Yukarıda şu anda herhangi bir kesim yok. Öncesinde biz orada [nöbet alanında] toplantıdayken bir takım kesimlerin olduğu ile ilgili bilgiler geldiği için buradayız. Fotoğraflarımızı çektik ve aşağı iniyoruz” açıklamasını yaptı.

Nefessiz kalan alanlardan birbirine destek: Akbelen’den Cudi’ye selam

Akbelen’deki doğa katliamına karşı çıkan aktivistler, günlerdir orman yangınlarının sürdüğü Cudi’ye selam göndererek “Akbelen’den Cudi’ye, yeryüzüne özgürlük!” sloganları attı.

Milli voleybolcu Hande Baladın’a asitli tehdit

Türkiye A Milli Kadın Voleybol Takımı’nın başarılı oyuncusu Hande Baladın, “yüzüne asit atılmakla” tehdit edildi.

Sabah’ın aktardığına göre Mustafa N. ismindeki bir Instagram kullanıcısı, Türkiye’nin Milletler Ligi’nde şampiyon olmasından üç gün sonra Baladın’ı sosyal medya üzerinden tehdit etmeye başladı. Haberde göre söz konusu kullanıcı ile Baladın’ın herhangi bir iletişimi bulunmadığına da yer verildi.

Mustafa N., Baladın ve oynadığı Eczacıbaşı takımına yönelik şu ifadeleri kullandı:

  • Sizin isminizin kurtuluşu yok. Birinizden birine zarar vermezsem sizden beter olayım.
  • Ben bu kıza diyorum ki senin yüzüne asit atacağım bundan dahi korkmuyor. Bu kızdan intikam almadan bana ölüm yok

Can güvenliğinden endişe duyan milli voleybolcu, İstanbul savcılığına başvurdu.

Baladın, dilekçesinde şampiyonluğun hemen ardından tehditlere maruz kaldığını belirtip “Can güvenliğim yok. Sistematik bir şekilde mesaj atıyor. Korkuyorum” dedi.

Olayla ilgili soruşturma başlatıldı.

‘Rehabilite edilecek’ demişti: Muğla Valiliği şirketin maden çukurunu ‘yeşile boyamış’

Muğla-Milas‘taki Akbelen Ormanı‘nda kömür maden sahasının genişletilmesi için günlerdir yapılan ağaç kesiminin, Muğla Valiliği’nin dün (30 Temmuz) yaptığı açıklamayla sona erdiği duyuruldu. Vatandaşların ormandaki nöbeti ise sekizinci gününde de devam ediyor.

Valilik dün akşam saatlerinde yaptığı açıklamada, “24 Temmuz 2023’te Orman Genel Müdürlüğü tarafından başlatılan çalışmalar bugün itibariyle sona ermiştir. Bu işlemden sonra, maden çıkacak sahalar tıpkı diğer maden sahalarında olduğu gibi izin sahibi tarafından rehabilitasyon projesine uygun olarak rehabilite edilecek ve mevcut alanda benzer özelliklerde 130 bin fidan dikimi gerçekleştirecektir” demişti.

Açıklamada, yedi gün boyunca ormanda copla, biber gazıyla, tazyikli suyla yapılan tüm saldırılara rağmen direnenlere yönelik “…. çeşitli provokasyonlar sonucu, tarihi şan ve şerefle dolu jandarmamız ve polisimize yapılan tahrik edici, çirkin ve maksatlı saldırılara karşı gerekli adli ve idari çalışmalar başlatılmıştır” ifadesi de kullanılmıştı.

Akbelen Ormanı’ndaki kesim nedeniyle Vali görevi kötüye kullanmaktan şikayet edildi

Akbelen’de bulunan muhabirimiz, belgeselci Hakan Tosun, valiliğin açıklaması sonrası şirketin Yeniköy-Kemer Termik Santrali için açılan eski maden sahasının son durumunu görüntüledi.

“İşte Muğla Valisinin ağaçlandırma şekli!” diyen Tosun, “Burası Yeniköy-Kemer Termik Santraline ait eski maden sahası. Kömür çıkarılmış ama maden sahası olduğu gibi bırakılmış. Yolun kenarına plastik yeşilden duvar örülmüş. Şaka gibi diyeceğim ama bir Vali için çok dramatik” dedi.

‘Bilimsel olarak mümkün değil’

İkizköylülerin avukatı İsmail Hakkı Atal da Yeşil Gazete’ye Valiliğin açıklamasının tamamen yanlış bilgilendirme olduğunu belirterek dezenformasyon yasası kapsamında soruşturma başlatılması için savcılığa başvuracaklarını söylemişti:

“Dezenformasyon yasasına aykırılıktan valilik hakkında soruşturma başlatılması için İçişleri Bakanlığına şikayette bulunacağız. Çünkü maden çıkartıldıktan sonra şirketin burayı rehabilite etmesi bilimsel olarak mümkün değildir. Şimdiye kadar da 20 bine yakın dönüm alanı Mars yüzeyi gibi toprağını sıyırmış, ölü bir bölge haline getirmişler, herhangi bir şekilde rehabilite edememişlerdir. Fidan diktik diye gösterdikleri yerler de şirketin kendi diktikleri yerler değil, bir buçuk ya da iki buçuk dönümlük bir yere ağaç dikmişlerdir. O da şirketin diktiği yer değil, özelleştirmeden önce Türkiye Kömür İşletmeleri’nin uhdesinde çalıştırılırken, devletteyken, kamudayken yapılan ağaçlandırma çalışmasıdır. Bunun dışında şirket hiçbir yerde rehabilite ve ağaç dikim çalışması yapmamıştır. Bilimsel olarak da bu işin yapılabilmesi mümkün değildir.”

Ağaç dikerek orman olur mu?

Öte yandan uzmanlar ve bilim insanları, kesilen ormanın yerine fidan dikilse bile bunun o alanı orman haline getirmek anlamına gelmeyeceğini, bunun için çok uzun yıllar gerektiğini söylüyor.

İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Orman Fakültesi, Toprak İlmi ve Ekoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Doğanay Tolunay bu durumu şöyle açıklıyor:

Orman ekosistemi ağaçların hâkim olduğu, ağaçların yanında diğer bitki türlerinin ve hayvanların yaşadığı kendine özgü iklimi, toprağı topoğrafyası olan ve ekosistem hizmetleri üreten bir yerdir. Ekosistem,aslında ekolojik bir sistemdir. Sistem birçok öğenin bir araya gelerek oluşturduğu bir bütündür ve öğeler birbirleri ile sürekli etkileşim halindedir. Öğelerin birbiriyle uyumlu çalışması ve etkileşimler sonucunda bütün(sistem) parçaların toplamından daha büyük olmaktadır.  

Ekosistemlerin bütünlüğü, ekolojik süreçlerin sağlıklı olarak devamı için önemlidir. Ortasından bir yol geçen ya da taş ocağı açılan orman ekosisteminde ise ekolojik süreçler sağlıklı olarak gerçekleşmez. Cep telefonunuzun ekranının kırıldığını düşünün. Bazı uygulamalar çalışmayacaktır

Özetle bir orman ES’inin en önemli öğesi ağaçlardır. Ama ağaçlar sistemdeki tek öğe değildir. Yüzlerce,binlerce canlı cansız öğe bir araya gelerek sistemin çalışmasını sağlamaktadır. Bir yere ağaç diktiğinizde diğer ekosistem öğeleri alanda oluşana kadar orası orman olmayacaktır

Peki kesilen ormanın yerine 5 katı fidan dikilmesi ile orman ekosistemi oluşturulabilir mi? Ya da şöyle sorayım; telefonunuzu bana verirseniz yerine 5 sim kart vereceğim dediğimde kabul eder misiniz?”

Akbelen’e aktivist akını sürüyor: Birlikte direneceğiz, eninde sonunda halk kazanacak

Muğla‘daki Akbelen Ormanı‘nda Limak Holding ve IC İÇTAŞ ortaklığındaki YK Enerji‘ye ait kömür madeni sahasının genişletilmesi için yapılan Anayasa‘ya aykırı ağaç katline karşı direnişini sürdüren İkizköylülere Türkiye‘nin çeşitli yerlerinden aktivistler desteğe gelmeye devam ediyor.

Aydın Ekoloji ve Yaşam Platformu (AYÇEP) ve Çine Yaşam Platformu (ÇİYAP) ve Türkiye Erozyonla Mücadele, Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı‘ndan (TEMA Vakfı) ekoloji aktivistleri İkizköylülere mücadelelerinde destek ziyaretinde bulundu.

Toplam 33 aktivistle yola çıkan ekip, Akbelen’deki çağrılar üzerine AYÇEP ve ÇİYAP olarak Akbelen köylüsünün yanında olmaya geldiklerini belirterek “Ağaç kesimine engel olamadık ama santral açılmaması ve mevcut santrallerin kapatılması için ‘Bu Daha Başlangıç Mücadeleye Devam'” ifadelerini kullandı.

‘İktidar şirketlere her şeyi sunuyor’

Balıkesir‘in Edremit ilçesinde etkinlik gösteren Edremit Kadın Platformu‘ndan aktivistler de İkizköylü kadınlarla dayanışma göstermeye geldi.

Platformdan Birsen Temirsaraç, doğanın tahribatına neden olan şirketlere değinerek sadece şirketlerin isimlerinin değiştiğini, ancak yapının değişmediğini belirtti.

Temirsaraç şunları ekledi:

İktidar onlara her şeyi sunuyor; börtüyü, böceği, ağacı, kuşu, canlıyı ve cansızı… Bugün bize düşen aslında bu ağaçları hiç kestirmemekti. Muhalefet tüm gücüyle, tüm organlarıyla zamanında buraya gelecekti, buralarda ağaç olacaklardı. Börtü olacaklardı, böcek olacaklardı, canlı olacaklardı ki ağaçlar kesilmeyecekti.

Tıpkı Kirazlı’da olduğu gibi. İki milyon ağaç kesildi. İki milyon ağaç kesildikten sonra durdu. Evet eylemler yaptık, evet direndik. Bize de düşen böyle bir dönemde ne yazık ki hep direnmekmiş. … Hep birlikte direneceğiz. Eninde sonunda halk kazanacak.

‣ 308 kurumdan ortak açıklama: Akbelen’deki ablukayı kaldırın, kesimi durdurun!
‣ Kılıçdaroğlu, direnişin beşinci gününde Akbelen’de: Kömür yeraltında kalmalı
‣ Akbelen’de kıyımın ve direnişin beşinci günü: Her saniye bir ağaç düşüyor!
‣ Akbelen’de kıyım yapan şirketle OGM arasında 6 milyon liralık protokol imzalanmış
‣ İkizköylüler, Muğla Adliyesi önünde buluştu: Akbelen için adalet istiyoruz, hemen, şimdi!
‣ Termik santrali işçilerine Akbelen çağrısı: İşçinin yeri toprağı için direnen köylülerin yanıdır!
‣ Akbelen’de direniş yedinci gününde: Para puldur, ağaç candır!

Havuz haline getirilen Uzungöl’e şimdi de millet bahçesi yapılıyor

Türkiye’nin ve Karadeniz Bölgesi’nin dünyaca ünlü turizm merkeziyken çevresindeki aşırı yapılaşmalarla tahrip edilen Trabzon‘daki Uzungöl‘ün etrafına şimdi de millet bahçesi inşa edilecek. 

Konuyla ilgili Cumhurbaşkanı kararı gereği, Uzungöl’ün hemen yanındaki iki parsel için acele kamulaştırma yapılacak. Acele kamulaştırmayı da Çaykara Belediyesi yapacak.

TOKİ geçen yıl Uzungöl Millet Bahçesi ile bahçeye ait sosyal donatı inşaatları, altyapı ve çevre düzenlemesi işi için ihale ilanına çıkmıştı. 

Söz konusu millet bahçesi 95 bin 241 metrekare alan üzerine kurulacak. Projenin bu yıl içerisinde tamamlanması hedefleniyor.

Hatay’da inşaat için tarım arazileri kamulaştırılan Dikmece halkı nöbete başladı

6 Şubat depremlerinde büyük yıkıma uğrayan Hatay‘da, acil kamulaştırılma kapsamına alınan ve Toplu Konut İdaresi Başkanlığı‘nca (TOKİ)  konut yapılması planlanan  Antakya’ya bağlı Dikmece Köyü‘nde vatandaşların mücadelesi sürüyor.

Antakya‘ya 10 km. mesafede Alevi bir dağ köyü olan Dikmece’de dağlık arazide inşaat çalışmaları başlamıştı. Planlanan konut projesi kapsamında bulunan tapulu tarım arazilerine geçen günlerde şerh (taşınmaz bir malın sahibinin hak sahipliğini kısıtlamak için yapılan ve uyarı niteliği taşıyan bir uygulama) konuldu. Hafta sonu da (29 Temmuz) jandarma eşliğinde bölgeye iş makinaları geldi. Köylülerin duruma tepki göstermesinin ardından jandarma ve vatandaşlar arasında arbede yaşandı.

Tapu kayıtları silinmiş

Dikmece sakinleri, geçim kaynakları olan ve on binlerce zeytin ağacının da yer aldığı tapulu tarım arazilerinin ellerinden alınmak istenmesine tepkili.

Dikmece’de deprem konutlarının inşa edileceği alanlar, zeytinlikleri ve köylülerin tarım arazilerini kapsıyor.

Kendilerine herhangi bir bildirim yapılmadığını, ancak 26 Temmuz itibarıyla e-devlet’te tapu kayıtlarının silindiğini söylüyorlar.

Köy meydanında toplanarak protesto yürüyüşü yapan köylülerden Aysel Sabahat Olgun, “Burada toplanmamızın amacı bütün arazilerimizin alınması. Şu an benim 35 dönümüm gitmiş durumda. Diğer tarım alanlarımız, zeytinliklerimiz ve oturduğumuz yerler hepsi risk altında. Bunlar, bizim gelir kaynaklarımız, tarım alanlarımız” dedi.

Tepkilerin artması üzerine çalışma geçici olarak durduruldu.

Nöbet başladı

Dikmeceliler,  iş makinelerinin yeniden gelme ihtimaline karşı dün (30 Temmuz) sabah saatlerinde bir araya gelerek toplantı yaptı. “Topraklarımızı terk etmeyeceğiz” diyen vatandaşlar, alanda nöbete tutmaya başladı.

Bugün sabah saatlerinde yüklenici firmaya ait iş makineleri, tarım arazilerinde yeniden çalışmalara başladı.

Alanda bulunan Dikmeceliler tarafından kaydedilen görüntülerde, jandarma ve çevik kuvvet polislerinin alanda konuşlandığı görüldü. Alana ayrıca TOMA da getirildi.

Kolluk kuvvetlerine tepki gösteren Dikmeceliler “Havama, suyuma, toprağıma dokunma” sloganları attı.

Ne olmuştu?

6 Şubat depremlerinin hemen ardından, uzmanların tüm uyarılarına rağmen hızlıca başlatılan deprem konutu inşaatları kapsamında çok sayıda arazi kamulaştırılmıştı.

Antakya merkeze 10 km mesafedeki Gülderen ve Dikmece, dağlık arazi yapısı nedeniyle tercih edilse de bölgede zeytinlikler başta olmak üzere tarım arazileri bulunuyor. Depremzede yurttaşlar ise geçim kaynakları olan tarım arazilerinin kamulaştırılmasına karşı çıkıyor.

Gülderen’de  61 parsel 14 Nisan tarihli Cumhurbaşkanı Kararı ile kamulaştırılırken, TOKİ’nin Dikmece ihalesini alan Sarıdağ İnşaat şirketi de nisan ayı sonunda bölgedeki çalışmalarına başladı. İhaleye göre, bölgede 1415 adet konut inşaatı ile altyapı ve çevre düzenlemesi yapılacak.

 

Amed Emek ve Demokrasi Platformu: Cudi, Lice ve Akbelen’deki ormanlarda suç işleniyor

Amed Emek ve Demokrasi Platformu, Şırnak‘ın Silopi ilçesindeki Cudi Dağı‘nın eteklerinde ve Diyarbakır‘ın Lice ilçesinde devam eden orman yangınlarına ilişkin açıklamada bulundu. Açıklama’da Muğla‘daki Akbelen Ormanı‘ndaki hukuksuz ağaç kesimine de dikkat çekildi.

Mezopotamya Ajansı‘nın aktardığına göre Platform, “Ülkenin batısındaki ormanlar rant için, bölgedeki ormanların güvenlikçi politikalarla yok edildiğini” kaydetti.

Kayapınar ilçesinde bulunan Roboskî Parkı’nda gerçekleştirilen basın açıklamasında Platform adına açıklamayı okuyan Diyarbakır Tabip Odası Başkanı Elif Turan, “Devlet ve yetkililerin eliyle hem yangınlar çıkarılıyor, hem de ormanlar kesilerek rant için peşkeş çekiliyor. Bu ekoloji kırımına engel olmak isteyen halk da işkence ile gözaltına alınıyor. Cudi’de de yangınların önünü kesmek isteyen halka engel olunuyor” dedi.

Fotoğraf: MA

‘Doğa kıyımı, bir devlet politikası’

Emek ve Demokrasi Platformu Dönem Sözcüsü Nurjiyan Yıldırım ise “Şırnak’ın Cudi bölgesindeki orman yangını ile ağaçlar ve bölgedeki tüm canlılar yok ediliyor. Yetkililer tarafından yangına müdahale edilmediği gibi müdahale etmek isteyen vatandaşlara da engel olunmaktadır” diye konuştu.

Yıldırım, “Bölgedeki doğa kıyımı, uzun yıllardır güvenlik bahanesiyle bir devlet politikası olarak devam etmektedir” diyerek şunları ekledi:

Bu nedenle bölgedeki tüm doğal kaynakların talanı gibi orman yangınlarına da meşruluk kazandırılarak, yasal yollarla doğa ve yaşam suçları işlenmektedir. İnsanların yaşam alanları yok edilmekte; ormanlarda yaşam hakkına sahip tüm canlılar yanarak yok edilmektedir. Hava kirliliğine ve doğal felaketlere de zemin oluşturulmaktadır.

‘Orman yangınları ve ağaç kıyımı nefes almamızı zorlaştırıyor’

Ormanların tüm insanlığın ortak ve önemli yaşamsal parçası olduğunu aktaran Yıldırım, “Doğaya yönelik her türlü tutum çevre hakkı ile ilgilidir. Bu nedenle, orman yangınlarının en kısa sürede söndürülmesi hem doğanın tahrip edilmesinin önüne geçmek hem de çevre hakkına riayet etmenin bir gereğidir” ifadelerini kullandı.

Yıldırım, şunları kaydetti:

Ormanlar bizlere geçmişten kalan miras değil, geleceğimizdir. Ormanları yakıp, ağaçları keserek geleceğimizi yok ediyorsunuz. Küresel ısınma, çevre kirliliği vb. nedeniyle ekolojik sistemin tehdit altında olduğuna dair aktivistler, çevre ve emek örgütlerinin tüm çağrı ve tepkilerine rağmen, bir yandan Lice ve Cudi’de yaşanan orman yangınları bir yandan Akbelen’de yaşanan ağaç kıyımı nefes almamızı daha da zorlaştırıyor.

orman

‣ Avukatlardan Akbelen için suç duyurusu
‣ İkizköylüler, Muğla Adliyesi önünde buluştu: Akbelen için adalet istiyoruz, hemen, şimdi!

Acil müdahale

Yıldırım, devlet ve devleti kontrol eden sermayenin yıkımı durdurmak yerine kanuna aykırı “çevresel felaketlere yol açacak politikalar yürüttüğünün” altını çizerek, şunları aktardı:

“Ülkenin batısındaki ormanlar rant için talan edilirken, bölgedeki ormanlar güvenlikçi politikalarla yok ediliyor. Anayasa hükmü uyarınca devlet; ormanları ve çevreyi korumak, zarar görmüş veya görmekte ise de derhal müdahale edip bu zararı engellemek ve etkili bir şekilde iyileştirmek zorundadır.”

‘İnsanlığın gemisi Cudi’de yanıyor’

Cudi’deki yangının ekosisteme verdiği zarara değinen Yıldırım, Cudi’nin Tufan‘da Nuh’un Gemisi‘nin indiği yer olarak da bilindiğine işaret ederek, şunları söyledi:

“Yani hepimizin aynı gemide olduğunu, tüm canlıların – insanların ve tüm doğa kaynaklarının- yaşamlarının birbirine bağlı olduğunu anlatmaktadır. Ekosistemi çok iyi anlatan ve olayın yaşandığına inanılan yer olan bir bölgeyi korumak tüm çevre ve yaşam savunucularının yanı sıra farklı inanışlara da sahip herkesin sorumluluğu olmalıdır. Çünkü Cudi’yi korumak içinde bulunduğumuz geminin başka yerlerde de su almasına engel olacaktır. Cudi doğa kıyımına karşı sembol bölge olmalıdır. Güvenlik ve ekonomi bahanesiyle rant politikalarını ve anlayışlarını kabul etmemek için Cudi’deki yangına acil müdahale için ses olalım. İnsanlığın gemisi Cudi’de yanıyor.”

orman

‘Hukuki süreç başlatılsın’

Yıldırım yangının ve bugüne kadar çıkarılan yangınların soruşturulmasını ve faillerin tespit edilerek hukuki sürecin başlatılmasını istedi.

Yıldırım yangınlara müdahale için gerekli alt yapı ve ekipmanların sağlanmasını, emek ve demokrasi güçlerinin de içinde olduğu Kuraklıkla Mücadele Eylem Planı‘nın hazırlanarak yangınlarla yok olan alanların ağaçlandırılmasını, bölgede çıkacak yangınlara söndürülmesi için ilgili kamu kurumlarının harekete geçmesini, yurttaşların çalışmalara katılmasına açık olması çağrısı yaptı.

İletişim Başkanlığı: Yangına yönelik iddialar doğru değil

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı Dezenformasyonla Mücadele Merkezi, 28 Temmuz’da “Cudi’de büyük bir yangın çıktı ve müdahale edilmesine izin verilmiyor” iddialarına ilişkin yaptığı açıklamada şu ifadelere ver vermişti:

Cudi Dağı’nda sıcakların etkisiyle otların tutuşması sonucu küçük çaplı bir örtü yangını çıkmış, ekiplerin müdahalesi ile 2 saat içinde söndürülmüştür.

Sosyal medya kullanıcıları ve çeşitli medya organları ise yangınların günlerce devam ettiğini, yetkililerin yangınlara müdahale etmediği gibi vatandaşların da müdahalesine izin verilmediğini kaydetmişti.