Ana Sayfa Blog Sayfa 201

İstanbul ve Ankara’da İliç eylemleri: Vahşi madenciliği durdurun

İliç’teki Çöpler Altın Madeni tesisinin ortaklarından Çalık Holding’in İstanbul Şişli’deki binası önünde bir araya gelen aktivistler, yaşanan faciayı protesto etti.

Çevre örgütleri, sivil topluluklar ve siyasi parti örgütlerinin de aralarında bulunduğu 170 topluluğun imzaladığı ortak basın açıklamasını Doğa İçin Sanat Derneği’nden Göksen Ezeltürk okudu.

Facianın bir ekokırıma yol açtığını belirten örgütler, “bu facianın sonuçları ısrarla halktan gizleniyor” dedi ve şu soruları yöneltti:

Sabırlı Deresi üzerindeki menfizleri kapatarak Fırat Nehri’ne bu zehirli atığın kayması durdurulmuş olacak mıdır?

Yeraltı sularına karışması bu yolla engellenecek midir?

Bu süreçte, buharlaşarak  havaya karışan hidrojen siyanür kitlesel ölümlere sebep olacak mıdır?

Şimdiye kadar yalan beyanlarla ÇED raporları hazırlatan şirket ya da bu raporlara rant ortaklığı sebebiyle göz yuman siyasi iktidar bu sorulara doğru yanıtları verecek midir?

Ekoloji örgütleri, odalar, sendikalar, barolar olarak İliç’teki Anagold Madenciliğe ait Çöpler Kompleks Madeninin kapatılması için yıllardır siyasi iktidarı uyardığını ifade eden doğa savunucuları, bilirkişilerin maden çalıştığı sürece bu felaketlerin kaçınılmaz olduğunu onlarca kez raporladığını ama her seferinde iktidarın rant işbirliği yaptığını ve Anagold’un ortakları olan Kanadalı SSR Mining ve yerli Çalık Holding’ten yana tutum sergilediğini belirtti.

Doğa savunucularından İliç için ortak ses: Ekokırım ve insanlık suçu işleniyor
TMMOB: İliç’e verilen ÇED kararları iptal edilsin, işletme kapatılsın

Üst üste yaşanılan siyanür sızıntıları ve kazalarına rağmen geçici kapatma ve göstermelik para cezaları dışında ciddi bir yaptırımda bulunulmadığı hatırlatıldı.

Kadıköy ve Ankara’da da İliç eylemleri

Gençlik Komiteleri, Erzincan İliç’te Anagold madencilikte yaşanan katliamı Kadıköy Bahariye Caddesi’nde protesto etti. “Onlar altın peşinde biz hayatlarımızın” diyen Gençlik Komitelerinin eylem sonrası karakola ‘davet edildiği’ öğrenildi.

Ankara Kızılay’da Madenci Anıtı önünde gerçekleştirilen eylemde, facianın sorumlularının uyarılara kulak asmayan şirket ve kamu yetkilileri olduğuna işaret edildi. “Katil Anagold, işbirlikçi AKP!” ve “Katil Anagold ülkemizden defol!” sloganlarının atıldığı eylemde basın açıklamasını TKP Ankara İl Örgütü adına Çisel Demirkan okudu.

İliç eylemleri

Göçük altındaki emekçilerin kurtarılması için tüm imkanların seferber edilmesi çağrısında bulunulan eylemde şu ifadelere yer verildi:

“Bu düzenin halka, emekçilere neyi reva gördüğünü en iyi anlatan günlerden birini yaşıyoruz.

Erzincan İliç’te Anagold Madencilik Şirketi’nin işlettiği maden sahasında yıllarca doğaya karşı işlenen suçlar, bugün itibariyle yapılan onca uyarıya kulak asılmaması sonucu işçilerin göçük altında kalmasına neden oldu.

Bugün tek bir işçinin dahi burnunun kanamasının sorumlusu, tek dertleri ahlaksızca kasalarını doldurmak olan patronların kar hırsı, siyasi iktidarın desteği ve meclis muhalefetinin seyirciliğidir.

Kimse bu saatten sonra timsah gözyaşları dökmesin, enkaz altındaki işçilere önem veriyormuş gibi görünmeye çalışmasın. Onların tek derdi kendi cepleri, tek dertleri kasaları…

Öfkeliyiz…”

İliç’te kapasite artışı: Kurum sahiplenmiyor, yönetmelik ne diyor? 

Eski Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı ve AKP İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkan adayı Murat Kurum, Erzincan‘daki Çöpler Altın Madeni‘nde meydana gelen faciayla ilgili açıklamada bulundu. Söz konusu altın madenine verilen izin süreçlerinde bakan olan Murat Kurum, facianın birincil sorumluları arasında bulunmasına ilişkin yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:

“Çevre Bakanlığı işletmenin kapasite artışı kararını vermez, veremez. Böyle bir yetkisi yoktur Bakanlığım döneminde bu işletmeye verilen ÇED raporunu dile getiriyorlar. Çevre Bakanlığı, sadece çevresel etkileri denetler. İşletmeye, çevreye, doğaya zarar veriyor mu, vermiyor mu buna bakar. Bakanlığımız döneminde bu işletmenin çevresel etki denetimleri çok sıkı bir şekilde yapıldı. Bu işletmenin çevre mevzuatına uygun iş yapıp yapmadığı tam 135 kez denetlendi.”

İşletme hakkında çevreyi kirlettiği için Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulduğunu aktaran Murat Kurum, “Bize iftira atanlar şunu da bilir ki; Çevre Bakanlığı işletmenin kapasite artışı kararını vermez, veremez, çünkü böyle bir yetkisi yoktur. Sadece ve sadece kapasite artışının çevreye etkisini ölçer, onaylar ya da onaylamaz” dedi.

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’ndan da kapasite artışında Çevre Bakanlığı’nın ve Murat Kurum’un sorumluluğuna ilişkin haberlere “düzeltme” geldi.

Haberlerin “manipülasyon içerdiği” öne sürülen açıklamada, kapasite artışlarına ÇED sürecinde onay verilmesi mevzuat kapsamında zorunlu olduğu ancak tek başına yeterli olmadığı öne sürüldü.

Yönetmelik ne diyor?

Oysa ÇED Yönetmeliğine göre; “Yönetmeliğe tabi projeler hakkında “ÇED Olumlu”, “ÇED Olumsuz”, “ÇED Gereklidir” veya “ÇED Gerekli Değildir” kararlarını verme yetkisi Bakanlığa aittir” deniliyor.

Ayrıca kapasite artırımına ilişkin maddede ise şu ifadelere yer veriliyor:

“MADDE 20- (1) ‘ÇED Olumlu’ veya ‘ÇED Gerekli Değildir’ kararı bulunan ve eşik değeri olan projelerde yapılacak kapasite artışı ve/veya alan genişletilmesinin planlanması durumunda, her bir kapasite artışı miktarının mevcut proje kapasitesi ile toplanması ve bu toplamın;

a) Ek-1’deki listede yer alan eşik değer ve üzerinde kalması durumunda, 8 inci madde kapsamında başvuru yapılması gerekmektedir.

b) Ek-2’deki listede yer alan eşik değer ve üzerinde kalması durumunda, 16 ncı madde kapsamında başvuru yapılması gerekmektedir.

(2) “ÇED Olumlu” veya “ÇED Gerekli Değildir” kararı bulunan projelerde kapasite artışı ve/veya genişletilmesinin planlanması halinde, planlanan projenin etkileri, mevcut karara esas çevresel etkiler ile birlikte kümülatif olarak değerlendirilir.”

Ayrıca 2022’de Bakanlığın internet sitesinden kapasite artışına ilişkin şu açıklama yapılmıştı:

“Erzincan ilinin İliç ilçesi Çöpler mevkiinde Anagold Madencilik San. ve Tic. A.Ş. tarafından yapılması planlanan 847, 49729 ve 20067313 Ruhsat Nolu Çöpler Kompleks Madeni 2. Kapasite Artışı ve Flotasyon Tesisi projesi ile ilgili olarak Bakanlığımıza sunulan ÇED Başvuru Dosyası Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği’nin 8. maddesi doğrultusunda incelenmiş ve uygun bulunmuş olup, projeye ilişkin ÇED Süreci başlamıştır.”

‘Milletimiz bu kötü niyeti çok iyi biliyor, çok iyi tanıyor’

Kurum, faciadan iki gün sonra yaptığı açıklamada şunları da söyledi:

“Milletimizi yasa boğan böylesi bir hadise, siyasi bir istismara dönüştürüldü. Masabaşında üretilmiş pek çok yalan haber ve tezvirat sağa sola servis edildi. Milletimiz bu kötü niyeti çok iyi biliyor, çok iyi tanıyor.

Vatandaşlarımızın daha toprağın altında olduğu bir yerde, 85 milyonun gözünün, aklının, kalbinin burada olduğu bir aşamada; bu olayı siyasete alet etmek vicdansızlık, insafsızlık değil de nedir? Hangi insani duyguya, hangi insani erdeme uygundur? İnsanımızın canları üzerinden siyasi ikbal peşine düşenleri, milletimizi aldatmaya çalışanları bu millet affetmeyecektir. Bu millet, bu siyaset simsarlarını, bu algı operasyonlarını boşa çıkaracak, unutmayacak, onları derin vicdanıyla ve ferasetiyle cezalandıracaktır.”

Tepkiler: Kurum yalan söylüyor

Kurum’un açıklaması kamuoyundan geniş tepkiler aldı. Onlardan bazıları;

 

 

https://twitter.com/SunaVarol_/status/1757715119243460928?s=20

‘ÇED yönetmeliği yeni, yeşile boyanmış kalkınma hevesi eski’

İliç için Meclis Araştırma Komisyonu kuruluyor

Erzincan İliç’teki Çöpler Altın Madeni’nde siyanür ve kimyasal kirlilik taşıyan tonlarca toprağın kaymasıyla ilgili Meclis Araştırma Komisyonu kurulmasına ilişkin TBMM kararı bugünkü Resmi Gazete‘de yayımlandı.

Buna göre, kazanın tüm yönleriyle araştırılması ve benzer kazaların önlenmesine yönelik tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Anayasa‘nın 98’inci, İçtüzük’ün 104 ve 105’inci maddeleri uyarınca bir meclis araştırması açılacak.

Oylamada Meclis’te grubu bulunan tüm siyasi partiler olumlu oy kullandı.

22 üyeden oluşacak komisyonun çalışma süreleri başkan, başkanvekili, sözcü ve katip seçimi tarihinden başlamak üzere üç ay olarak belirlendi.

Komisyon üyeleri, gerektiğinde Ankara dışında da çalışabilecek.​​​​​​​

TBB Başkanı Sağkan: Göz göre göre gelen bir olaya kaza diyemeyiz

Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Erinç Sağkan, Erzincan‘ın İliç ilçesindeki altın madeninde yaşanan siyanürlü liç yığını kayması olayından sonra bölgeye giderek açıklamalarda bulundu.

Kurum olarak önceliklerinin hukukun işlemesini sağlamak olduğuna dikkat çeken Sağkan, “Bunun için çaba gösteriyoruz. Ancak bugün itibariyle önceliğimiz ise hepimizin olduğu gibi 9 canımızın sevdiklerine bir an önce kavuşabilmesini temenni ediyoruz. Buna ilişkin çalışmaların bize devam ettiği söylendi. Ayrıca, bu kimyasal atık dolu yığının yeraltı sularına karışarak daha büyük bir alana zarar vermemesi bakımından da çalışmalar yürütüldüğü ifade edildi. İçeride kriz masası toplantısı var. Ciddi bir şekilde çalışmaların yürütüldüğünü gördüğümüzü ifade edebilirim” dedi.

‘Göz göre göre gelen bir olaya biz kaza diyemeyiz’

Erinç Sağkan, maden ocağı için yapılan uyarıların yok sayıldığının altını çizerek şunları kaydetti:

” İliç’teki bu maden kazasına biz kaza diyemeyiz. Göz göre göre gelen bir olaya biz kaza diyemeyiz. Maalesef bugüne kadarki bütün uyarıların yok sayıldığı TBB’nin bizzat 14 Nisan’da kamuoyuyla paylaştığı açıklamaların yok sayılmasının bugün çok acı bir sonucunu yaşıyoruz. Biz burayla ilgili olarak kapsamlı bir açıklama yaptık.”

‘Uyarımızdan iki ay sonra siyanür sızıntısı gerçekleşti’

Madenin özellikle ikinci kapasite artışına ilişkin verilen olumlu Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) raporunun emsal gerçekliklerle bağdaşmadığını belirten Erinç Sağkan, “Burada su havzasına çok yakın bir noktaya kurulan madenin aynı zamanda yeraltı sularıyla birlikte bilimsel gerçekliklerle değerlendirildiğinde buna ÇED olumlu raporunun verilmemesi gerektiğini ifade ettik. Bunun çok büyük felaketlere sebebiyet vereceğinin özellikle altını çizdik. Aynı zamanda bu uyarımızdan yaklaşık iki ay sonra ise bir siyanür sızıntısı gerçekleşti. O zaman da tekrar bu bölgeye dikkat çektik” ifadelerini kullandı.

TBB olarak İliç’te devam eden yargılamalara müdahil olduklarını da aktaran Sağkan, “İdarenin yaptığı hukuksuzluğa yargının ‘dur’ demesi gerektiğini söyledik. Ancak ne kamuoyuna derdimizi anlatabildik ne de yargıya derdimizi anlatabildik. Gelinen süreçte maalesef ki bütün bu uyarıların göz ardı edilmesi neticesinde bugün bu facia ile karşı karşıyayız” şeklinde konuştu.

‘Mağdur ailelerin avukatlık hizmetlerini Erzincan Barosu karşılayacak’

“Artık bir karar verilmesini istiyoruz. Bu faciaların yaşanmasını istemiyoruz. Üç ay sonra hiçbir şey olmamış gibi kaldığı yerden bu işletmenin çalışmasına devam etmesini istemiyoruz” ifadelerini kullanan Erinç Sağkan, bu nedenle davaların takipçisi olacaklarının altını çizdi. Sağkan ayrıca mağdurların avukatlık hizmetlerinin karşılanacağını bildirdi:

“Mağdur ailelerin de tamamen avukatlık hizmetlerini yürütmek üzere Erzincan Baromuz gereken bütün hukuki süreci yürütecektir. Aynı şekilde TBB de gerekli bütün kapasitesiyle Erzincan Barosu’nun yanında bu hukuk mücadelesini sürdürecektir.”

‘TBB de soruşturma sürecini etkin bir şekilde takip edecek’

Son olarak yedi şüpheli bulunduğu ancak dördünün gözaltında olduğunun öğrenildiğini de dile getiren Sağkan, şunları aktardı:

“Bu tür davalarda soruşturma kısmı çok önem arz eder. Bu sebeple bütün sorumluların yargı önünde hesap verebilmesi bakımından etkin ve şeffaf bir soruşturma yapılmasını bekliyoruz. Bunun takipçisi olacağız. Ancak şu anda kamuoyu ve bizlerle paylaşılan net bir bilgi yok. Soruşturmanın selameti bakımından bu şekilde yürütülmesi uygun görülüyor. Ancak TBB de soruşturma sürecini etkin bir şekilde takip edecek, gizlilik unsurlarına zarar vermemek kaydı ile kamuoyu ile gerekli ölçüde açıklamalarımızı paylaşacağız.”

 

Hatay’da rezerv alanı genişledi: Bilgilendirme toplantısı yeni soru işaretleri doğurdu

Haber: Burcu ÖZKAYA GÜNAYDIN

*

 Hatay’da 6 Şubat depreminin en ağır hasar verdiği ilçelerden Defne ilçesi Çekmece Mahallesi’nde bugün rezerv alan bilgilendirme toplantısı yapıldı. Mahalleliler toplantıya yoğun ilgi gösterdi.

Kentte depremin ardından yıkımın büyük olduğu Cumhuriyet, Armutlu, Esentepe gibi mahalleler,  Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nca toplu konut yapabilmek rezerv alan ilan edilmişti. Geçtiğimiz haftalarda sözkonusu alanın genişletildiğine dair medyada haberler çıktı.

Bugün de Defne Belediyesi prefabrik yerleşkede Çekmece mahallesinde oturanlarla  Çekmece ana caddesinin rezerv alan projesine dahil edilmesine dair bilgilendirme ve soru- cevap şeklinde bir toplantı yapıldı. Saat 15.00’da başlaması gereken toplantı 16.00’da başladı.

Çekmeceliler, Belediyenin prefabrik yerleşkesine sığmayınca toplantı bahçede alındı. Toplantıya Hatay Barosu’ndan Ecevit Alkan, Hatay Mimarlar Odası Yöneticisi Mustafa Özçelik de katıldı. Toplantıda konuşan Çevre ve Şehircilik İl Müdürü İsmail Ceylan, Çekmece mahallesinin rezerv alana henüz dahil olmadığını, bunun daha proje aşamasında olduğunu, istemeyenlerin dilekçe vererek itiraz edebileceğini söyledi.

‘Bizi rahat bıraksınlar, evimizi güçlendirelim’ 

Toplantıya gelen mahalleliler anlatılanlardan hiçbir şey anlamadıklarını, bilgi alamadıklarını, kafalarında yeni soru işaretleri ile evlerine döneceklerini söyledi. Uğur Mumcu Mahallesi’nde oturan Sevgi Aytaç, orta hasarlı evini güçlendirmek için firmayla anlaştıklarını, projeye dahil edildikleri için hiçbir işlem yapamadıklarını vurguladı. Hatay’da en büyük sorunun belirsizlik olduğunu ve bundan çok yorulduklarını söyleyen Aytaç, “Bizi rahat bıraksınlar. Evimizi güçlendirip oturalım” dedi.

Betonarme eve neden sayaç verilmiyor?

İnsanlara “yerinde dönüşüm yapın” dedikten sonra ruhsat verilmediğini belirten Çiğdem Aslan ise yeni yapılan betonarme evlere sayaç verilmediğini aktardı. Aslan da Sevgi Aytaç gibi belirsizliğin en büyük sorun olduğunun altını çizerek, “Biz bu toplantıya biraz kafamız netleşti diye geldik ama olmadı. Hala soru işaretleri var. Yerinde dönüşüm destekleniyorsa betonarme evlere neden sayaç takılmıyor?” diye sordu.

Hatay’da rezerv alanları nerede, ne yapılacak?

Hatay’da depremin ardından en büyük yıkımı yaşayan Defne ve Antakya‘ya bağlı sekiz mahalle; Akdeniz Mahallesi, Armutlu Mahallesi, Elektrik Mahallesi, Cebrail Mahallesi, Akevler Mahallesi, Gazi Mahallesi, General Şükrü Kanatlı Mahallesi ve Cumhuriyet Mahallesi, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nca 9 Kasım’da rezerv yapı alanı ilan edildi.

Deprem öncesinde yaklaşık 50 bin kişinin yaşadığı 270 hektarlık alanda çok sayıda bina yıkılmış vaziyette. Ancak sağlam binalar da bulunuyor. Düzenleme ise belirlenen alan içindeki bütün binaları kapsıyor. Hatay’ın tam merkezinde olan bölgenin hemen sınırındaki bir diğer bölge de daha önce Cumhurbaşkanı kararıyla “riskli bölge” olarak ilan edilmişti.

Resmî Gazete’de yayımlananan ve kentsel dönüşüme yönelik düzenlemeler içeren 6306 Sayılı “Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”a dayandırılan kararla yapılan değişiklikten önce eski uygulamada bir yerin rezerv alanı olabilmesi için üzerinde yapı olmaması ve meskun mahal dışında yer alması şarttı. Yeni düzenlemeyle rezerv yapı alanı tanımındaki yeni yerleşim alanı ifadesi yasadan çıkarılarak, meskun mahal şartı kaldırıldı. Böylece gerekli görülen tüm alanlar rezerv yapı alanı ilan edilebilecek. Rezerv yapı alanı ilan edilen yerler dönüşüm için boşaltılıp yerine yeni yapılar inşa edilecek.

Hataylılar ise evlerinin, iş yerlerinin rezerv alanına dahil olduğunu Tapu Müdürlüğü’nden gelen mesajla öğreniyor. Rezerv alanı olan bölgede bakanlık Hataylıların tapularına el koyma dahil tam yetkiye sahip. Rezerv alana dahil edilen bölgedeki mal sahiplerinin adına olan bütün taşınmazlar Hazine’ye tescil ediliyor ve ev sahibi borçlandırılarak evini yeniden satın almak zorunda bırakılıyor.

Hatay’daki mülk sahipleri endişeli: Sit alanı, riskli ve rezerv alan bilinmezliği…

İliçli Sedat Cezayirlioğlu, ‘halkı kin ve düşmanlığa tahrik’ten gözaltına alındı

Erzincan İliç‘te Çöpler Altın Madeni‘nde meydana gelen devasa toprak kaymasının ardından siyanürlü tonlarca suyun Fırat Nehri’ne doğru aktığını söyleyen İliçli hak savunucusu Sedat Cezayirlioğlu göz altına alındı.

Olayı ardından bölgeye giden Sabırlı köyünden Cezayirlioğlu jandarma engeliyle karşılaşmıştı. Köyüne giremeyen savunucusu, oğlu Ertuğrul Cezayirlioğlu ve avukatı İsmail Hakkı Atal‘ın bianet’e verdiği bilgiye göre “halkı yanlış bilgilendirmek ” ve “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” suçlamasıyla gözaltına alındı.

Cezayirlioğlu, 2022’de İliç’teki siyanür sızıntısını kamuoyuna ilk duyuran kişiydi. O zaman siyanürlü tonlarca suyun Fırat Nehri’ne doğru aktığını ve sızan suyun içinde 30’dan fazla kimyasal olduğunu söylemişti.

Cezayirlioğlu, dokuz işçinin toprak altında kaldığı dünkü dev toprak kaymasının ardından sosyal medya hesabında yaptığı paylaşımda da, “Yıllardır bas bas bağırıyorum. Türkiye’yi felakete sürükleyeceksiniz diyorum. Şu anda Türkiye’yi değil dünyayı felakete sürüklediniz. Bölgeyi felakete sürüklediniz. Erzincan’da dünyanın en büyük felaketi yaşanıyor. 39 çeşit kanserojen kimyasal patladı. Göçük oluştu altında iş makineleri, kamyonları, kepçeler kaldı. Ölüler var” demişti.

‣ İliç Altın Madeni’nde toprak kayması: En az dokuz işçi toprak altında
‣ Meslek örgütleri: Çöpler’deki faciaya davet çıkarıldı 
‣ İliç’teki altın madeninde kayan siyanürlü yığının iki kattan fazla artması istenmişti
İliç felaketinin müsebbibi şirkete Kanada sahip çıkmıyor: Madenin sahibi kim?
‣ Bakan Yerlikaya: İliç’te 10 milyon metreküp kütle kaydı
İliç’e gidişler engelleniyor: İncelemeye giden İHD heyetinden üç kişi gözaltına alındı
İliç için eylem çağrısı: İliç’te yaşanan katliamın sorumluları Murat Kurum’dur, iktidardır
JMO uyarıyor: İliç fay hattı üzerinde, gerekli önlemler alınıyor mu?
İliç’teki maden faciası soruşturmasında dört kişi gözaltına alındı

 

El Niño göz hastalıklarını artırıyor

Araştırmalar iklim değişikliğinin yol açtığı El Niño olaylarının, göz sağlığı üzerinde dönemsel etkileri olacağını ortaya çıkardı. Sıcaklık artışları ve yağışlardaki değişimlerin göz hastalıklarının yayılmasında önemli bir rol oynadığı belirtiliyor.

İklim değişikliği El Niño olaylarının sıklığını ve şiddetini artırırken yeni araştırmalar, El Niño’nun sadece ekosistemleri ve meteorolojik olayları değil, aynı zamanda insan sağlığını da önemli ölçüde etkileyebileceğini gösterdi.

İngiltere‘deki Cambridge Üniversitesi ile Amerika Birleşik Devletleri’ndeki (ABD) Michigan ve Texas üniversitelerinden bilim insanları, El Niño iklim olayının ve iklimdeki değişikliklerin göz sağlığı üzerindeki olası etkilerini inceledi. Nature dergisinde yayınlanan araştırmanın sonuçları, kuru göz sendromu başta olmak üzere El Niño’nun bazı göz hastalıklarını tetikleyebileceğini buldu.

El Niño

El Niño geliyor: Dünyayı ve Türkiye’yi ne bekliyor?
İklim krizi: El Niño nedeniyle 1,5°C eşiği iki yıl içerisinde aşılabilir

Araştırmada El Niño’nun yol açtığı sıcaklık artışları, yoğun yağışlar, kuraklık, artan ultraviyole ışın maruziyeti, yüksek sıcaklıklar gibi bu durumların sıtma, deng gibi virüs kaynaklı hastalıkların yanı sıra; kuru göz sendromu, retinal vasküler hastalıklar ve UV ışınlarına bağlı göz hastalıkları gibi göz sağlığı sorunlarını da tetikleyebileceği belirtiliyor.

El Niño göz sağlığını nasıl etkiliyor?

Artan sıcaklıklar ve yağış seviyeleri, sivrisinekler gibi hastalık taşıyıcılar için uygun koşullar oluştururken bu durum, deng humması, Batı Nil virüsü, chikungunya, sıtma parazitleri ve beyin iltihabına yol açan virüsler gibi görme kaybına neden olabilecek organizmaların yayılmasını kolaylaştırabiliyor. Kuraklık yaşanan bölgelerde ise su kaybı, kuru göz sendromu, göz damarlarında çeşitli problemler ve hatta katarakta yol açabilir.

Artan yağışlar, ani sel baskınlarına ve suyun kirlenmesine neden olabilir, bu da zararlı patojenlerin bulaşmasına ve göz hastalıklarına yol açabilir. El Niño, atmosferdeki değişiklikler nedeniyle bazı bölgelerde UV ışınlarına maruz kalınmasını artırabilir, bu da pterjium, fotokeratit ve göz kapağında kötü huylu tümörler gibi çeşitli göz hastalıklarına yol açabilir.

El Niño tarımı tehdit ediyor: Çiftçiler ürün ekmekten korkar hale geldi

 

Sokaktaki hayvanlar için pazar günü İstanbul Beykoz’da eylem çağrısı

Yaşam İçin Yasa İnisiyatifi, yerel seçimler öncesinde yeniden hedef tahtasına konulan sokakta yaşayan hayvanlar için Beykoz‘da bir kez daha bir araya gelecek.

İstanbul’un farklı ilçelerinde düzenledikleri eylemlere bu hafta sonu da devam edeceklerini açıklayan inisiyatif  “canavarlaştırılan, resmî seçim propagandası haline getirilen ve yaşam hakları yok sayılan sokaktaki hayvanlar için 18 Şubat Pazar günü saat 14:00’te İstanbul – Kavacık Boğaziçi Sineması önünde yapacakları eyleme bütün İstanbulluları davet etti.

Yapılan çağrıda, “Yaşam hakkı” gibi en temel hakkın korunmadığı, katillerin yatarı olmayan göstermelik hapis cezalarıyla aramızda salıverildiği bu süregelen adaletsizliğe sessiz kalmıyoruz! Bir asansörde tekmelenerek öldürülen Eros için, yakılarak öldürülen Şila için, Konya Belediyesi Bakımevi’nde kürekle kafasına vurularak öldürülen, barınaklarda işkenceyle canı hiçe sayılan, dağ başlarına atılarak ölüme terkedilen tüm canlar için bir aradayız” denildi.

Hayvan düşmanı partilere oy yok

Yürürlükteki 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nun 6. maddesini ihlal ederek yasadışı söylemler geliştiren, sokakta yaşayan hayvanların kitleler halinde toplatılıp öldürülmesini ve/veya ömür boyu hapsedilmesini seçim vaadi olarak sunan siyasilere hep birlikte sesleneceklerini belirten aktivistler, şunları ifade etti:

“Artık nefret kültürüyle beslenen ve insanı hayvana düşmanlaştıran rant peşindeki siyasilere oy vermeyeceğimizi haykıracak, barış odaklı ve hak temelli çözümler üreterek bütüncül toplumsal adalet için çabalayan, doğaya ve yaşam hakkına duyarlı adaylar görmek istediğimizi yüksek sesle dile getireceğiz. “

Hak aktivistleri bütün İstanbulluları, sokakta yaşayan patili hemşehrileriyle dayanışmaya çağırdı.

TARİH: 18.02.2024 Pazar
SAAT: 14:00
YER: Kavacık Boğaziçi Sineması Önü / Beykoz, İstanbul
Konum: https://maps.app.goo.gl/McpoYJLAUnv18Cuz9

Avrupa’nın en ‘kirli’ bankalarından Barclays yeni petrol ve gaz sahaları için finansmanı kesiyor

Çokuluslu banka Barclays, bundan böyle yeni petrol ve gaz sahalarını finanse etmeyeceğini duyurdu. Bu, yıllardır bankaları finansmanı durdurmaya çağıran iklim kampanyacıları için büyük bir kazanç olarak değerlendirilse de yeterli bulunmadı.

İngiliz Bankası, 2022’de Fransa merkezli çokuluslu BNP Paribas’ın eline geçmişti.

Banka geçen hafta sonu yaptığı politika değişikliği açıklamasında aralarında ExxonMobil, Shell, Total Energies ve BP‘nin de bulunduğu dev petrol şirketlerinden oluşan müşterileri için bir dizi kısıtlamayı açıkladı. Bankanın bu kısıtlamayı nasıl yapacağı ve takdir yetkisini nasıl kullanacağı ise henüz bilinmiyor.

‘Finans kuruluşlarının gaz endüstrisine verdikleri destek enerji güvenliğini zayıflatıyor’

Barclays uzun süredir Avrupa’nın ‘en kirli’ bankalarından biri olarak görülüyor. Kâr amacı gütmeyen Rainforest Action Network tarafından hazırlanan bir raporda banka, küresel ısınmayı 1,5°C ile sınırlamayı amaçlayan Paris Anlaşması’ndan bu yana 190,5 milyar dolar (176,8 milyar Euro) kredi sağlayarak, 2016 ve 2022 yılları arasında kıtanın en büyük fosil yakıt fonlayıcısı olarak gösterilmişti.

İklim örgütleri: Sevindirici ama yetmez

Birleşik Krallık‘taki aktivist grup Fossil Free London (FFL), geçen gün  Instagram’da yayınlanan bir videoda bankanın yeni politikasıyla ilgili soru işaretlerine dikkat çekti. FFL direktörü Robin Wells, “Bu, Barclays’i yıllardır bu konuda görevlendiren hissedarlar, öğrenciler ve kampanyacılar için büyük bir kazanç” dese de kampanyacılar, yeni politikanın iklim tahribatındaki rolünü değiştirmeye yetecek kadar ileri gitmediği kanısında.

FFL, Barclays karşıtı kampanyalarının banka saf petrol ve gaz şirketlerine yatırım yapmayı bırakıncaya ve Shell gibi müşterilerinin petrol ve doğalgaz genişlemesini durdurma konusunda taahhütte bulunmalarını sağlayana kadar devam edeceğini de açıkladı.

Yatırımlarla ilgili hayır kurumu ShareAction da uzun süredir banka üzerinde baskı uyguluyordu. Örgütün kampanya yöneticisi Kelly Shields, “Barclays’in petrol ve doğalgaz müşterilerinden karbondan arındırma planları talep etme niyeti doğru. Ancak bankanın kararının etkili olması için müşterilerinden petrol ve doğalgaz arama gibi iklim krizini artıran faaliyetlerden vaz geçmelerini talep etmesi gerekiyor. Yalnızca fosil yakıt çıkarmaya odaklanan finansman şirketlerine odaklanmakla yanılıyor” dedi.

ActionAid UK‘in kıdemli iklim ve dayanıklılık danışmanı Zahra Hdidou da küçük bir gelişme olarak değerlendirdiği yeni politaka değişikliğinin bankanın daha uzun bir yolculuktaki ilk adımı olmasını umduğunu söyledi: “Belirli projelerde bazı kısıtlamalar olsa da, politikaları hâlâ finansmanı fosil yakıt şirketlerine kanalize edecek ve fosil yakıtların yıkıcı bir şekilde yayılmasına yol açacak. Bu politika tek başına, kirliliğin, toprak gasplarının ve iklim felaketlerinin orantısız etkilerine maruz kalan Küresel Güney’deki kadınların, kız çocuklarının ve ön saflarda yer alan toplulukların uğradığı zarara pek bir etki yapmıyor .”

Geçen aralık ayında Birleşik Krallık’taki önde gelen üniversitelerden yüzlerce öğrenci, Barclays’in iklim politikalarını protesto etmek için ‘kariyer boykotu’ başlatmış; öğrenciler, fosil yakıt şirketlerine finansman sağlayan bankada çalışmayacaklarını açıklamıştı.

İngiltere’de öğrencilerden büyük bankaya ‘kariyer boykotu’ 
‣ Londra’daki Yokoluş İsyancıları Barclays binasını ‘sahte petrol’e buladı

Amazon ve Kutup Dairesi kapsam içinde, Avrupa dışında

 

2024’ün küresel güvenlik algısında, iklim göçü ve savaş ön sırada

Münih Güvenlik Konferansı‘nın (MSC) yakın tarihli bir raporuna göre, insanlar Rusya‘nın saldırganlığından ziyade dünya çapında bir savaş ve iklim göçünden korkuyor. Çin ve Tayvan‘ın dahil olduğu Hint-Pasifik çatışmasının artması da korkuları artırıyor.

Bu hafta Bavyera’da yapılacak güvenlik zirvesi öncesinde konuşan MSC Başkanı Christoph Heusgen, 2024 yılında dünyanın “jeopolitik gerilimler ve ekonomik belirsizlikteki artışla işaretlenen dünya siyasetinde bir düşüş eğilimi” ile karakterize edileceğini söyledi.

16-18 Şubat tarihlerinde dünyanın dört bir yanından askeri personel, güvenlik uzmanları ve üst düzey politikacılar bir kez daha Münih’te bir araya gelecek. Ukrayna Devlet Başkanı Volodymyr Zelenski‘nin de toplantıya katılması  bekleniyor.

Geçen yılki konferans öncesinde yayınlanan Münih Güvenlik Endeksi araştırmasında, Rusya’nın Ukrayna’ya karşı savaşı, özellikle dünyanın yedi gelişmiş ekonomisini içeren G7 ülkeleri için güvenliğe yönelik en büyük tehdit olarak değerlendirilmişti.

Ancak MSC’nin Brezilya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika‘nın yanı sıra G7 ülkelerinden 12.000 kişi üzerinde yaptığı bu yılki ankette “savaş ve iklim değişikliğinin yol açtığı göç” artık küresel bir değişim ihtimalinden çok daha önemli görülüyor. Diğer iklim endişeleri de MSC Güvenlik Endeksi’in üst sıralarında yer alıyor. 

Örneğin, İtalya‘da en önemli üç endişe aşırı hava koşulları ve orman yangınları, genel olarak iklim değişikliği ve doğal yaşam alanlarının tahrip edilmesiyken, Almanya en çok savaş veya kitlesel iklim göçü konusunda endişeleniyor. Fransa ise bu riski ikinci sıraya koyuyor ve onu genel olarak iklim değişikliğiyle ilgili konular  takip ediyor.