Ana Sayfa Blog Sayfa 789

[Bir şarkının hikayesi] American Pie/ Don McLean

3 Şubat 1959’da saat 00.55’de, pilot koltuğunda 21 yaşındaki Roger Peterson’un oturduğu “Beechcraft 35 Bonanza” tipi tek motorlu bir charter uçak, üç yolcusu ile beraber Clear Lake Iowa’dan havalandı. Bu uçuş için kişi başı 36 dolar ödeyen üç yolcu, Minesota’da yapılacak “Kış Dans Partisi”ndeki gösterilerine yetişmeye çalışan ünlü Rock & Roll yıldızları Buddy Holly, Ritchie Valens  ve “Big Bopper” olarak da bilinen J.P.Richardson idi.

1950’ler, müziğin önemli değişim süreçlerinden geçtiği yıllardı. Müzisyen bir aileden gelen Buddy Holly, henüz lisedeyken ilk grubunu kurmuş ve kendine müzik idolü olarak Elvis Presley’i seçmişti ve onun konserlerinde açılış grubu olarak çıkıyorlardı. Çok geçmeden “Rock & Roll” müziğin önemli figürlerinden biri olan Holly’nin, “That’ll be The Day” adlı şarkısı hem Amerika’da hem de İngiltere’de liste başı olmayı başarmıştı.

16 yaşından iken lise grubu Silhouettes ile tanınmaya başlayan gitarist ve besteci Ritchie Valens ise bir Meksika halk şarkısı olan “La Bamba”yı rock ritmi ile yorumlayarak İspanyolca Rock & Roll’un Amerika’daki öncüsü olmuştu. Ön yüzünde kolejdeki sevgilisi Donna Ludwig için yazdığı “Donna” adlı şarkısı ve diğer yüzünde “La Bamba”’nın bulunduğu single’ı 1 milyondan fazla satarak Altın Plak almıştı.

Müzik kariyerine şarkıcı ve besteci olarak başlayan J.P.Richardson da Texas Radyosu’nda çalışıyordu ve “The Big Bopper” takma adı ile tanınan bir müzisyendi.

Bu üç müzisyeni hayatlarının son yolculuklarında birleştiren “Winter Dance Party” turnesi olmuştu. 23 Ocak’ta başlayan turnede hava koşullarına hiç uygun olmayan ve ısıtma sistemi çalışmayan bir okul otobüsü ile kilometrelerce yolculuk yapan müzisyenler, Clear Lake Iowa’daki konserlerinden sonra oldukça yorulmuşlardı. Buddy Holly bir sonraki durakları Minnesota’ya uçakla gitmeye karar vermişti ve uçağı aslında kendisi ve grubu için kiralamıştı ama hasta olan Ritchie Valens, yazı tura sonucunda uçakta kendine bir koltuk edindi. Şanslı olduğu söylenemezdi.

‘Müziğin öldüğü gün’

Uçak, kalktıktan kısa bir süre sonra kalkış kulesi ile irtibatını kaybetti. Sabah saatlerinde uçağın enkazına ulaşıldığında, talihsiz müzisyenler ve genç pilotun şiddetli çarpmadan oluşan travmadan dolayı hayatlarını kaybettikleri görüldü.

O sırada 13 yaşındaki Don McLean, bu trajik ölümlerin müzik tarihinde bir dip not olarak kalmasına izin vermeyecekti, ama bunun için 12 yıl geçmesi gerekiyordu.

1971 yılında, yeni albümü için Amerika’yı ve dönemin olaylarını anlatan büyük bir şarkı yapmak istiyordu ve bunu farklı bir şekilde yapmayı seçmişti. 8.5 dakika süren destansı şarkısına  hayranı olduğu ve ölümünden dolayı büyük üzüntü duyduğu  Buddy Holly’nin dramatik kazasını anlatarak başladı. O sabah okula gidip arkadaşlarına radyodan duyduğu haberi söylediğinde onların haberi önemsemediğini hatırlıyordu. McLean ülkenin, bu kaybın ne denli önemli olduğunu anlaması için zaman geçmesi gerektiğini söylemişti.

Sanatçı, Rock& Roll müziğin bu üç önemli yıldızının kaybı için şarkısında trajik bir de metafor kullanmıştı.

The day the music died” (Müziğin öldüğü gün)

Don Mclean, kendisiyle 2020 yılında yapılan söyleşide, Amerika’nın entelektüel ve politik olarak iyiye gitmediğini ve müziğin de buna paralel bir yön izlediğini  ifade etmişti. Buddy  Holly’nin hikayesi ile başlayan şarkısında,  1959’daki kazadan sonra ülkesinde yaşanan ve hafızasında yer eden olayları imalar ve metaforlar kullanarak anlatmıştı. Ama birkaç istisna haricinde sözlerin tam olarak ne manaya geldiğini söylemek istemiyordu.

Nerdeyse konuşulamayacak şeyler yakalamak istedim. Bu tarif edilemez”  demişti.

‘Soytarı’dan diğer herkese: Göndermeler manzumesi

McLean’e göre şarkının orijinalliği aslında sözlerinde değil, yapısındaydı. Onun deyimiyle şarkı folk, rock & roll ve eski moda popüler müziğin mükemmel bir karışımıydı. Slow giriş, şarkının pop kısmıydı, daha sonra nakarat bölümünde ise şarkı rock & roll’a dönüşüyordu. Şarkının folk öğesi ise kıtalar arasında nakaratın tekrarlanmasıydı.

 

McLean hikaye içerisinde, dinleyicinin kolaylıkla bazı artistlerle özdeşleştirebileceği karakterler çizmiş ve onlara ironi ile yaklaşmıştı. Şarkıdaki James Dean’den aldığı ödünç kotla”, ”Senden ve benden gelen bir sesle şarkı söyleyen” ve “Kral aşağı bakarken onun taçını çalan soytarı ” cümlelerinde, “Jester” (Soytarı ) olarak tanımladığı kişinin Bob Dylan olduğu neredeyse hiç kuşkuya yer bırakmayacak kadar açıktı ama McLean bunu hiçbir zaman kabul etmedi.

The Freewheeling Bob Dylan” adlı albümün kapağında Dylan, James Dean’inkine benzeyen kırmızı bir ceket giymişti.  “Senden ve benden gelen ses”, Dylan’ın stili olan folk müziği tanımlıyordu ve “Kral” lakaplı Elvis Presley’in “taçını çalması” benzetmesi ile Dylan’ın müziği ile başlayan değişimin, Rock & Roll’un yerini alması ima ediliyordu. Ayrıca, Dylan şarkılarında joker, soytarı ya da palyaço kelimelerini de sık sık kullanırdı.

Dylan dışında şarkıda kimler yoktu ki…Beatles’dan, Rolling Stones’a, The Byrds’den, Janis Joplin’e, Joan Baez’den Pete Seeger’a kadar birçok ünlü, imalar ve benzetmelerle satır aralarında yerlerini almışlardı. Şarkıda Kennedy suikasti ve Küba füze krizine de göndermeler olduğuna dair spekülasyonlar vardı.

Şarkının adı da Amerika’nın refah ve gururunun sembolü olan “Elmalı Turta”yı referans alıyordu.

“American Pie”, 69’uncu sıradan girdiği Bilboard Listesinde sadece sekiz hafta sonra ilk sıraya yerleşti ve dört hafta zirvede kaldı. 50 yıl boyunca “Bilboard’da liste başı olan en uzun şarkı” ünvanını korudu ve 2021’de yerini Taylor Swift’in 10 dakikalık şarkısı “All To Well”e bıraktı.

Sırlar açıklanacak mı?

Madonna’nın şarkıya 2000 yılında yaptığı cover da Bilboard’a girmeyi başardı ama yedi yıl sonra BBC 6 tarafından bugüne kadar yapılmış en kötü cover ilan edildi. Müzik endüstrisinde çok önemli bir figür olarak tanımladığı Madonna’nın şarkıya bir cover yapmasından çok memnun olan Don McLean,”Tanrı bana çok şey hediye etti, ama ilk defa bir Tanrıçadan hediye aldım” diyecekti.

Don McLean, şarkı sözlerindeki imalarını ve benzetmelerini açıklamak konusunda hep ketum davrandı ve bunu dinleyicilerin yorumlamasını istediğini söyledi. Şarkının orijinal el yazısı sözleri açık arttırmada 1.2 Milyon dolara alıcı buldu.

American Pie” 20.yüzyılın hem en başarılı hem de en çok tartışılan şarkılarından biri olarak tanımlanıyor.

Bakalım Don McLean, Paramount Pictures tarafından çekilen ve yeni vizyona giren 2022 yapımı “The Day The Music Died ”adlı filmde, ikonik şarkısının sırlarının ne kadarını açıklayacak ?

Kaynakça

  • Walker R., Don Mc Lean On the tragedy behind American Pie, 22.10.2020
  • Nepales S., Don Mc Lean opens up on his classic song ‘American Pie’documentary ‘The Day The Music Died’, 25.07.2022
  • Songfacts, American Pie
  • Youtube, The Day The Music Died:Buddy Holly, Ritchie Valens and the Big Bopper
  • Youtube, The Day The Music Died: What really happened
  • Wikipedia, The Day The Muisc Died, Buddy Holly, American Pie,Ritchie Valens,Big Bopper,

Vladimir Putin…

Sol/sosyalist politik pratik Bolşevik Darbesi’ni “devrim” diye adlandırarak; aile, ümmet, millet, halk ve sınıftan oluşmuş bir toplumsallığı “seçilmemiş tek adam rejimi”ni desteklemeye çağırarak; bu toplumsallığı oluşturan her kişinin Berlin Duvarı’nın bir tuğlası olmasını isteyerek; seçilmemiş Vladimir Lenin’in seçilmiş Vladimir Putin’in nedeni ve sonucu olduğunu bir türlü kabul etmeyerek; Karl Marx’ın Kapital’i yazarak kapitalizme yönettiği geniş ufuklu eleştirisini siyasete taşı(ya)mayarak hayattan ve siyasetten düşmüş, yerlerde sürünmektedir.

Aradan yüzyıl geçtikten sonra “Ekim Devrimi”ni arkalayan yazılar kaleme almak, afişler asmak, paneller düzenlemek, konferanslar vermek ise hayattan kopmuşluk derecesini ve “paramparça olmuş ayna”nın masalsı cazibesinden hâlâ çıkılamadığını gösterir.

Hazindir!

27 Temmuz 2022 tarihinde Dinamo Kiev futbol takımından gol yiyince Fenerbahçe futbol takımı taraftarları “Vladimir Putin” diye tezahürat yapmıştır.

Rus milliyetçiliğinin Rus devrimini ele geçirmesinin inkâr edilemez bir örneği olan Ukrayna İşgali’nde (hiç utanmadan) işgalciden yana tavır almış, işgal edilmiş toprakların çocuklarından gol yemeyi hazmedememiş, küresel ve kitlesel kötülüğün bir parçası olduğunu gurur duyarak haykırmıştır.

Bu bir kırılma noktasıdır: Çünkü normalin arkasına saklanmış olan kötülük para vererek, üniforma giyerek, belli bir saatte buluşmak için örgütlenerek ve aynı anda bağırarak uluslararası sahneye ilk kez çıkmıştır.

Böylece yukarıdan aşağıya tasarlanan bütünleştirme sürecine aşağıdan yukarıya bir karşılık verilerek yekpare toplumun tamamlanması için bir eşik daha atlanmıştır.

Parça bütüne katılmış, bütün parçayı kutsamıştır.

Varılan yer bir başka seçilmiş tek adam rejiminin temsilcisi olan işgalci Vladimir Putin’dir.

Acıklıdır!

Bu da “Bir Yaratıcılık İmkânı Olarak Kaos” adlı kitabımızda dile getirdiğimiz, “İnsan, ‘uçurum korkusu’ yerine ‘öteki korkusu’nu tercih ederek haysiyetsizliği de (= özsaygı yoksunluğunu da) seçmiştir,” saptamasını (tekrar) hatırlatmıştır. [1] [2]

*

[1] Faruk, Ö., Bir Yaratıcılık İmkânı Olarak Kaos, s. 25.
[1] Yeni İnsan Yayınevi tarafından yayımlanacak olan “Çok Kalpli Asi” adlı deneme kitabından bir bölüm.

 

Piyale Madra çiziyor-45

Türkiye’nin önde gelen çizerlerinden Piyale Madra, çizgileriyle Türkiye ve dünyanın “hal ve gidişatını” yorumluyor.

[Çocuklar için Yeşil Kitaplar] Barış her şeyden değerlidir!

Hem yazar hem veteriner Guido Sgardoli’nin yazdığı Aslan Asker Kaspar,  savaş, barış ve dostluk üzerine bir gençlik romanı…

Kitabı okuduğumda aklıma hemen Boşnak yönetmen Danis Tanovic’in Bosna Savaşı’nın en hararetli günlerinde, bir sipere sığınmak zorunda kalan ve sonra tüm diplomatik güçlerin ilgisizliği karşısında orada mahsur kalan biri Boşnak, diğeri Sırp iki askerin hikayesini anlatan Tarafsız Bölge filmi geldi.

Soyadı olmayan, ‘cesur’ asker

Aslan Asker Kaspar kitabında da savaş sırasında bir dağın tepesindeki değirmeni korumak üzere nöbete gönderilen ve sonra orada unutulan asker Kaspar’ın hikayesi anlatılıyor. Aynen Tarafsız Bölge filminde olduğu gibi, Kaspar’ın varlığı savaş naralarıyla emirler yağdıranlar tarafından hiç umursanmıyor. Ama Kaspar cesur bir asker!

Cesur askerin dokuz kuralını da sular seller gibi ezberlemiş. Asla emirleri sorgulamıyor, sadece kendinden istenenleri yerine getiriyor. Fakat gelin görün ki; Kaspar da eninde sonunda bir insan. İşte bu bitmek bilmez dağ nöbeti sırasında ihtiyar bir köylünün, bir ineğin ve bir farenin dostluğu Kaspar’a insan olduğunu hatırlatıyor. Kaspar bir kalbinin olduğunu, orada cesur bir askerden daha fazlası olduğunu fark ediyor.

Kitapta Kaspar’ın soyadı hiç anılmıyor. Öyle ya, savaşın patronları için onlar sadece bir asker… Kim oldukları hiç fark etmiyor. Oysa Cemal Süreya’nın Mola şiirinin sonunda askerin söylediği gibi, “Ben asker değilim, nişanlıyım”… İnsanlığımızı doyasıya yaşayacağımız, kara kaplı kitapların kapanacağı barış dolu günlere…

Künye

Yazan: Guido Sgardoli
Çeviren: Yelda Gürlek
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları

 

Çevre Bakanı duyurdu: Zehirli gemi Sao Paulo’ya Türkiye’ye giriş izni yok

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, Brezilya‘dan yola çıkan asbestli gemiye izin verilmeyeceğini duyurdu. Kurum şunları söyledi:

“Uluslararası bağımsız denetim kuruluşları ve Bakanlığımız denetim ekipleri gözetiminde notifikasyon şartında yer almasına rağmen ikinci bir denetim sürecinin İŞLETİLMEMESİ; tekrar istenen asbest ve diğer tehlikeli maddelerin bulunduğu yerlerin gemi planı üzerinde gösterilerek ve numune alınan noktaların fotoğraflanarak hazırlanması gereken Tehlikeli Madde Envanter Raporunun Bakanlığımıza sunulmaması nedeniyle; NAE Sao Paulo isimli gemi için verilmiş olan şartlı notifikasyon onayının iptal edilmesine karar verilmiştir. Bu karar doğrultusunda; geminin Türk karasularına girmesine izin verilmeyecektir.”

Bakanlıktan yapılan açıklama şu şekilde;

“Brezilya Basel Sözleşmesi Yetkili Otoritesi IBAMA (Brezilya Çevre ve Yenilenebilir Doğal Kaynaklar Enstitüsü) tarafından Bakanlığımıza yapılan “NAE Sao Paulo” isimli eski askeri uçak gemisinin ülkemize Sök Denizcilik ve Tic. Ltd. Şti. tarafından sökülmek üzere ithal edilmesi için sunulan notifikasyon başvurusuna 30.05.2022 tarihinde “Karasularımıza girmeden denetim yapılması ve Bakanlığımız uzmanlarının gözetiminde söküm yapılması koşuluyla” ŞARTLI ONAY verdik.

Sürecin başından bu yana; tarafı olduğumuz Basel sözleşmesi gereğince yükümlülüklerimiz ve uluslararası hukuktan doğan haklarımızı ifade ettik, tehlikeli herhangi bir olumsuzluğun olması durumunda, gemiyi hiçbir tereddüte yol açmadan kabul etmeyeceğimizi ve ülkemiz karasularına girmeden geri göndereceğimizi defaatle paylaştık.

Gemiyle ilgili Brezilya Federal Bölge Mahkemesinin ihtiyati tedbir kararı alması üzerine, verdiğimiz şartlı onayın yerine getirilmesi amacıyla 09.08.2022 tarihli yazımızla Brezilya Yetkili Otoritesi IBAMA’ya ve Sök Denizcilik ve Tic. Ltd. Şti. firmasına mahkeme kararlarının ve geminin ülkemize gelmeden önce YENİDEN hazırlanmış Tehlikeli Madde Envanter Raporunun tarafımıza sunulmasını istedik.

Gelinen noktada;

Uluslararası bağımsız denetim kuruluşları ve Bakanlığımız denetim ekipleri gözetiminde notifikasyon şartında yer almasına rağmen ikinci bir denetim sürecinin İŞLETİLMEMESİ; tekrar istenen asbest ve diğer tehlikeli maddelerin bulunduğu yerlerin gemi planı üzerinde gösterilerek ve numune alınan noktaların fotoğraflanarak hazırlanması gereken ‘Tehlikeli Madde Envanter Raporunun’ Bakanlığımıza sunulmaması nedeniyle; “NAE Sao Paulo” isimli gemi için verilmiş olan şartlı notifikasyon onayının iptal edilmesine karar verilmiştir.

Bu karar doğrultusunda; geminin Türk karasularına girmesine izin verilmeyecektir.

Biz bugüne kadar söküm işlemleri için ülkemize gelen her gemide mevzuata uygun olarak hep uluslararası hukukun gereğini yaptık. Sadece NAE Sao Paulo gemisinde değil; tüm gemilerde de sürecin her aşamasını yakından takip ettik; çevremize, insanımıza zarar verecek hiçbir adıma izin vermedik.

Milletimiz müsterih olsun. Bundan sonra da İZİN VERMEYİZ.

Kamuoyuna saygı ile duyurulur.”

Ne olmuştu?

Brezilya donanmasına ait uçak gemisi Nae Sao Paulo 4 Ağustos’ta  Hollanda‘nın çekici gemisi Alp Center tarafından sökülmek için, Brezilya’dan apar topar  İzmir Aliağa’ya doğru yolculuğuna başlamıştı.

Şu sıralar Cebelitarık Boğazı’na birkaç günlük mesafede bulunan gemiye karşı, Türkiye’de sivil toplum örgütleri ve İzmirliler tarafından çok sayıda protesto eylemi gerçekleştirilmiş ve davalar açılmıştı.

Son olarak da Brezilya yetkilileri, zehirli geminin Brezilya karasularından yeniden analiz talebini reddetmişti.

Brezilya, Türkiye’nin zehirli gemi Sao Paulo’da yeniden analiz talebini reddetti
Zehirli gemi Sao Paulo’yu durdurmak için son 20 gün: Yine başarabiliriz
Brezilya Yüksek Mahkemesi asbestli gemiye ‘dur’ dedi
Aliağa ayakta: Asbestli gemiye hayır!
Aliağa Çevre Platformu asbestli gemi Sao Paulo’nun İzmir’e gelmemesi için nöbete başladı
TTB’den Avrupa hekimlerine mektup: Hükümetlerinizi asbestli Sao Paulo gemisine karşı uyarın
Zehir taşıyan Nae Sao Paulo gemisinin Türkiye’ye gelmemesi için 88 binden fazla kişi imza attı
STK, meslek odaları ve sendikalardan Sao Paulo’ya dava: Aliağa dünyanın çöplüğü değil!

 

 

 

Gülşen’in tutuklanmasına itirazlar yükseliyor: Baskı ve yasaklara karşı Gülşen’in yanındayız

Aylardır konserlerinde giydiği kıyafetler ve LGBTİ+ haklarını savunması sebebiyle hedef gösterilen şarkıcı Gülşen‘e Nisan’da düzenlenen konserinde sahnede söylediği sözler nedeniyle jet hızıyla soruşturma açılmış ve ardından sanatçı tutuklanmıştı. Gülşen’in avukatı Emek Emre, karara itiraz edeceklerini açıklamış, “İtiraz süreci ile ilgili çalışmalarımız devam ediyor. Şu an müvekkilimin hassasiyeti mevcut. Birinci vazifemiz hukuki destek sağlama suretiyle onu özgürlüğüne kavuşturmak” demişti. Ayrıca birçok sanatçı da Gülşen’in serbest bırakılması yönünde açıklamalarda ve paylaşımlarda bulundu.

LGBTİ+ dernekleri de Gülşen’in yanında olduklarını ve söz konusu soruşturmaya konu olan sözlerin dışında sanatçının kadın ve LGBTİ+ haklarını savunan biri olmasıyla ilişkili olduğu yönünde açıklama yaptı.

Yapılan ortak açıklamada Gülşen’e verilen tutuklama kararının aslında LGBTİ+’ların yanında olan tüm kişi, kurum ve sivil toplum örgütlerine verilen ve herkesi sessizleştirmeye çalışan bir gözdağı niteliğinde olduğu belirtildi.

LGBTİ+ dernekleri tarafından yapılan ortak açıklamada şu ifadelere yer verildi:

“LGBTİ+’lara açtığınız savaşta, LGBTİ+’ların yanında olan herkese ve her kuruma baskı, ceza, tehdit ve yasak politikalarıyla LGBTİ+’ları yalnızlaştırmaya çalıştığınızın farkındayız!

Baskılarla, tehditlerle, yasaklarla ve cezalarla toplumun kutuplaştırılmasına; ifade özgürlüğüne ve sanatın her alanında yapılan baskı ve yasaklara karşı Gülşen’in yanındayız!

LGBTİ+’ları ve LGBTİ+’ların yanında olan, destekleyen sanatçıları, insan hakları savunucularını, LGBTİ+ derneklerini ve sivil toplum örgütlerini hedef göstermekten vazgeçin!”

  • 17 Mayıs Derneği,
  • Genç LGBTI+ Derneği,
  • Gökkuşağı Aileleri Derneği (GALADER),
  • HEVI LGBTI+ Derneği,
  • Kaos GL Derneği,
  • Kırmızı Şemsiye Derneği,
  • Lambdaistanbul LGBTI+ Dayanışma Derneği,
  • LİSTAG, Mersin 7 Renk LGBT,
  • Muamma LGBTI+ Derneği,
  • Özgür Renkler Derneği,
  • Pembe Hayat LGBTI+ Dayanışma Derneği,
  • SPoD,
  • UniKuir Derneği

Havrita’ya bu kez de ‘ekstra tehlike’den erişim engeli

Sokakta yaşayan köpekleri ve onları besleyen insanları hedef gösteren Havrita uygulamasına Ankara 1’inci Sulh Ceza Hakimliği‘nin erişim engeli kararının ardından bir de Antalya 5’inci Sulh Ceza Hakimliği tarafından erişim engeli getirildi.

Havrita’ya erişim engellendi: Sorumlular yargılansın
‣Barolardan Havrita’ya karşı dava hazırlığı: Hayvanların ve besleyenlerin yaşam hakkı tehlike altında

Hak savunucularını ayağa kaldıran uygulamada Türkiye’nin her yerinden köpekler, yaşadıkları yerde fotoğraflarıyla birlikte ‘başıboş köpek’ olarak fişlenerek hedef gösterilmiş, onlara bakım veren insanların adresleri paylaşılarak hakaretler yazılmıştı.

Aylardır “Başıboş Köpek Sorunu”, “Güvenli Sokaklar” gibi sosyal medya hesapları ve birtakım kişiler ve sahte hesaplar aracılığıyla sokak hayvanlarına yönelik nefret propogandası yapıldığının altını çizen Barolar hafta başında uygulamanın erişime engellenmesi için başvuru yapılacağını açıklamıştı.

DHA‘dan Adem Akalan’ın aktardığına göre; Antalya Barosu, erişim engeli kararının kişisel verilerin korunması kanunu kapsamında alındığı gerekçesiyle Antalya 5’inci Sulh Ceza Hakimliği’ne başvurdu. Başvuruyu inceleyen 5’inci Sulh Ceza Hakimliği, aldığı kararda, can kayıplarına yol açtığı gerekçesiyle ‘Havrita’ uygulamasına erişim engeli kararı verdi.

Antalya Barosu Hayvan Hakları Kurulu Üyesi Nazlı Yağmur Tanman, daha önceki kararın kişisel verilerin korunması kanunu kapsamında alındığını belirterek, “Başvurumuz üzerine Antalya 5’inci Sulh Ceza Hakimliği tarafından verilen kararda, ‘Havrita’ uygulamasının sokak hayvanları için ekstra bir tehlike arz ettiğine vurgu yapılarak, ilk defa bu yönde bir karar verildi. Bu bizim ve hayvan hakları savunucuları için çok sevinç verici bir karar. Çünkü bir hakim, bir savcı ilk defa bu konuda gerçekten uygulamanın hak ihlaline sebebiyet verdiğini, can kayıplarına yol açtığını kabul ederek bu kararı vermiş oldu” dedi.

Sitenin kayıtları silmesi durumunda erişim engelinin kalkacağını söyleyen Avukat Tanman, alınan kararda sokak hayvanlarının işaretlendiği yerlerin silinmesi gerektiğine yönelik atıfta bulunulduğunu dile getirdi.

Nazlı Yağmur Tanman, “Antalya’daki belediyelerle görüşmelerimiz olacak. Emniyetle zaten görüşmeler yaptık. Aksu ilçesindeki bazı jandarma bölgeleriyle de görüştük. Uygulamada işaretleme yapılan alanlarla alakalı kolluk kuvvetleri bize gereken yardımları sağlayacaklarını bildirdi. Uygulamada daha önce işaretlenmiş bölgelere gece bekçilerinin daha yoğun yönlendirileceği bilgisi verildi. Emniyetten bu konuda çok büyük destek gördük” ifadelerini kullandı.

Sitenin açılması durumunda tehlikenin devam edeceğine vurgu yapan Nazlı Yağmur Tanman, “Şu an uygulama daha fazla kişi tarafından tanındı. Umuyoruz ki site tekrar erişime açılmayacak ve tamamen kapatılması sağlanacak. Havrita uygulamasının sokak canlıları için bir tehlike arz ettiği, alınan kararda açıklanıyor” dedi.

Google havayollarının karbon emisyonunu düşük göstermekle suçlanıyor

Google, uçuş arama sonuçlarında karbon emisyonlarını düşük göstermekle suçlanıyor.

BBC’nin ortaya çıkardığı karbon emisyonu azaltım ayarlamasıyla birlikte uçuşların artık eskisine göre seyahat aramalarında çok daha düşük gösterildiği belirtildi. Algoritmadaki hesaplama yönteminin değişmesi sonrası uçuşların çevreye etkisi de görünürde azaltılmış oldu. Google’nin bu adımı yeşil yıkama olarak nitelendirildi.

‣Kylie Jenner’ın özel jeti gündemde

Uzmanlar Google’ın hesaplamalarının uçuşların iklime etkisini yarı yarıya azalttığını söylüyor. Greenpeace’in bilim ekibi lideri Dr Doug Parr, “Google, sayfalarında havacılık endüstrisinin iklim üzerindeki etkilerini olduğundan düşük gösteriyor” diyor.

Uçuşlar servisine entegre edilen karbon ayak izi hesaplayıcısının çalışma şeklini değiştiren Google tarafından konuya ilişkin yapılan açıklamada ise “[Karbondioksit] CO2 dışı etkilerin modele dahil edilmesi gerektiğine kuvvetle inanıyoruz, ancak bu, bireysel uçuş tahminlerinin doğruluğu pahasına olmamalıdır. Bu sorunu çözmek için, kontraillerin (uçağın arkasında bıraktığı izlerin) etkisinin günün saati ve bölge gibi kritik faktörlere göre nasıl değişiklik gösterdiğini daha iyi anlamak adına yakında yayınlanacak araştırmalarda önde gelen akademisyenlerle yakından iletişim halinde çalışıyoruz ve bu da bu bilgiyi tüketicilere daha doğru bir şekilde yansıtmamıza yardımcı olacak” denildi.

Kaynak: Reuters
Hollanda’da hidrojenle çalışacak uçak ticari uçuşlara 2028’de başlayacak

Ancak değişiklik gerçekleştirildiğinde, Google, açık kaynak kod depolama servisi Github’daki bir geliştirici hesabına yayınlanan tek bir not dışında, yeni rakamları hakkında herhangi bir açıklama yapmadı.

Google’nin uçuş karbon ayak izini düşük gösteren ve Temmuz’da başlatılan güncellemesiyle listelenen uçuşların yanında paylaşılan “ortalama emisyon” bilgisine sadece karbon salımlarının etkisi dahil edilmeye başlandı.

Fakat uçuşların  fosil yakıtların yanmasına ek farklı etkileri de söz konusu:

  • Yoğunlaşma izleri Dünya’dan yayılan ısıyı hapsederek gezegende net bir ısınma etkisine yol açıyor.
  • Bu izler uçakların ardından oluşan uzun beyaz çizgiler olarak gözlemleniyor.
  • Havayolları tüm karbon salımlarının yüzde ikisinden sorumlu tutuluyor.
  • CO2 dışındaki etkileri göz önüne alındığındaysa küresel ısınmadaki payı yüzde 3,5’e çıkıyor.

Ancak BBC’nin bu konudaki sorusuna Google, uçuşların karbondioksit salımı dışındaki iklim etkilerinin de hesaplamalara dahil edilmesi gerektiğine inandığını söylüyor.

Özel jetlerin iklime etkisi zannedilenden çok daha dramatik

İngiltere hükümeti havayolu salımlarının hesaplanmasıyla ilgili Google’dan farklı bir yaklaşım benimsiyor. Havayolu şirketlerine bir uçuşun sebep olduğu karbon salımının 1,9 ile çarpmaları öneriliyor. Uçuşun ek etkileri yansıtılırken karbon salımları yaklaşık ikiyle çarpılıyor. Hükümetin şirketlere yönelik rehberinde 1,9 çarpanının değerinin kesin olmadığı ancak “şu anda bu etkileri hesaba katmanın daha iyi bir yolunun” olmadığı belirtiliyor.

Birleşik Krallık, Avrupa’da özel uçaklardan kaynaklanan hava kirliliğinde ilk sırada

Google’ın internette yapılan 10 aramadan 9’una ev sahipliği yaptığı düşünüldüğünde değişikliğin geniş yankıları olabilir. Fakat şirketin hesaplama metodolojisi, havacılıkta endüstri standardı olarak geniş çapta kabul görüyor.

Google’ın sürdürülebilirlikten sorumlu yürütme kurulu üyesi (CSO) Kate Brandt, şirketin dünyanın dört bir yanındaki gezginlerin ve iş dünyasının sürdürülebilirliğe öncelik vermesini sağlayan araçlar geliştirmeyi hedeflediklerini söylüyor.

Endüstri uzmanları, Google’ın metodolojisini değiştirme kararının tam tersi etki yapacağını söylüyor.

Uluslararası Enerji Ajansı’na (IEA) göre, son 22 yılda havayollarının salımları yüzde 50 arttı ve endüstrinin önümüzdeki yirmi yıl boyunca her yıl yüzde 4’ten fazla büyüyeceği öngörülüyor.

Avdanlılar zeytinliklerin yanındaki kömür işletmesine karşı ayakta: Tarımı bitirecek

DENİZLİ– Avdan’da 2020’de yapılması planlanan termik santrale itiraz eden Avdanlılar yaşam alanlarını savunmaya devam ediyor. Büyük Menderes Çevre ve Ekoloji Derneği’nin çağrısıyla Avdan’da bir araya gelen vatandaşlar ve yöre halkı termik santral girişiminin ardından Avdan Madencilik Enerji San. ve Tic. A.Ş.’nin açık kömür işletmesi girişimi ve en sonunda da Cumhurbaşkanlığı kararnamesi verilen ile acele kamulaştırma kararına tepki için eylem gerçekleştirdi.

Termik santralden kömür ocağı işletmesine: Avdan’ın kamulaştırmaya karşı mücadelesi

Kamulaştırmanın gerçekleşmesi durumunda zeytinlikler ve tarım alanlarının tamamen kömüre feda edileceğinin altını çizen Büyük Menderes Çevre ve Ekoloji Derneği’nin eylemde gerçekleştirdiği basın açıklamasında şu ifadelere yer verildi:

“Kamulaştırma işleminin Avdan’da tarımı tamamen bitireceği gerçektir. Tarım ile geçimini sağlayan yöre halkı bölgede barınamaz hale gelecek, bölge halkının tarımsal faaliyetinden dolaylı olarak faydalanan diğer sosyal ve ekonomik ilişkiler zarar görecektir. Yerleşim yerlerinin hemen bitişiğinde açılacak olan bu maden nedeniyle, Avdan Mahallesi‘nde yaşama imkânı kalmayacaktır. Bir yerleşim yerinin kökten kaybolması ve buradaki sosyal ve ekonomik varlığın yok olması nedeniyle kamu yararından söz edilemez.”

Kanuna aykırı

Bölgede son yıllarda zeytin üreticiliğine giderek artan miktarlarda yöneliş olduğunun vurgulandığı açıklamada “Zeytinlik sahaları içinde ve bu sahalara en az üç kilometre mesafede zeytinyağı fabrikası hariç, toz ve duman çıkaran tesis yapılamaz ve işletilemez. Kamulaştırma alanlarının içinde zeytinlikler vardır” denildi.

Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerin Aşılattırılması Hakkında Kanun’a göre de zeytinliklerin daraltılması, zeytinliklerde, bu sahalara üç kilometre mesafede zeytinyağı fabrikası hariç kimyevi atık bırakan, toz ve duman çıkaran tesis yapılması ve işletilmesi yasak.

‘Kültürümüze sahip çıkıyoruz’

Acele kamulaştırılan alanların etrafında çok sayıda sit alanı bulunduğunu aktaran Büyük Menderes Çevre ve Ekoloji Derneği temsilcileri şu açıklamada bulundu:

“Kömür madeni yapılması planlanan alanlara çok yakın bulunan Beyağaç Kartal Gölü ve çevresi Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından koruma alanı olarak ilan edildiği gibi, Türkiye’nin en yaşlı karaçam ormanı da burada bulunmaktadır. Kamulaştırma kararına karşı çıkarak tarihimize, kültürümüze sahip çıkıyoruz.

Danıştay’da açılan iptal davalarının sonuçlarına beklemeksizin hukuksuz bir şekilde Avdan bölgesinde kepçe ve kamyonlar ile çalışmalar ve hareketlilik başlamıştır. Geleceğimize sahip çıkmak için bu yapılanlara sessiz kalmayacağız.”

Söz konusu sorunun sadece Avdan’ın sorunu olmadığını da hatırlatan Dernek temsilcileri vatandaşları taşına toprağına sahip çıkmaya çağırdı:

 “Bu toprakların üstü, altından daha zengindir. Tavas ovasına, Kale ovasına, tarıma ve geleceğimize sahip çıkalım.”

Ne olmuştu?

Denizli’ye bağlı Tavas’ın Avdan Mahallesi’ndeki kömür ocağı işletmesi için 3 milyon 764 bin metrekarelik bir alana acele kamulaştırma kararı verildi.

Kamuoyu ve yöre halkının tepkisiyle 2020’de bölgede yapılması istenen termik santralden vazgeçilmesinin ardından halk bu kez de yine yaşam alanlarını etkileyen bir proje olan kömür işletmesiyle karşı karşıya kaldı.

Yöre halkı Avdan Madencilik Enerji San. ve Tic. A.Ş.’nin bölgede kömür ocağı işletme isteğine karşı, yeni projenin Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) süreci kapsamında gerçekleştirilmesi planlanan Halkın Katılımı Toplantısı’nı yaptırmamıştı.

Açık kömür işletmesine halkın ÇED sürecinde itiraz etmesi sonrası geri adım atıldı.

Ancak 14 Ocak’ta Resmi Gazete’de Avdan’daki 3 milyon 764 bin metrekarelik alanla ilgili olarak acele kamulaştırma kararı verildiği duyuruldu.

2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 27. maddesi gereğince söz konusu alanın Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü tarafından acele kamulaştırılmasına karar verildi. Fakat Avdanlılar alanın kamulaştırılmasını istemiyorlar.

Adalar’da bisiklet sergisi: Bisiklet üzerinde 137 yıl

 Adalar MüzesiBisiklet Sergisi”, “Bisiklet üzerinde 137 yıl” temasıyla, 1 Eylül Perşembe günü Saat 16.00’da, Adalar Müzesi’nin Büyükada Aya Nikola ana binasında açılıyor.

“Bisiklet Sergisi”, Adalar’ın sembolüne dönüşmüş bisikletin tarihine, İstanbul’a ve özellikle de Adalar’a gelerek yaygınlaşmasına ışık tutuyor.

Ünlü yazarlardan sporculara, tarihi kişiliklerden, yerel halka bisikletle büyüyen, ada yollarını bisikletle arşınlayan pek çok Adalı’nın, yolu Adalar’dan geçmişlerin bisikletleri, aksesuarları, sözlü tarih anlatıları ve hatıraları serginin belkemiğini oluşturuyor.

Sergide yer alan yaklaşık 40 bisiklet arasında İnönü ailesinin, Mehmet Ali Aybar’ın, şair Zahrad’ın, ünlü bisiklet yarışçısı Garbis Bora’nın bisikletleri de bulunuyor.

Adalıların anılarındaki bisiklet hikâyelerinin geçmişten bugüne nasıl geldiğini mercek altına alan sergi aynı zamanda bisikletin işlevselliğin ötesinde ‘sürdürülebilirlik’ özelliğine de vurgu yapıyor, karbon ayak izi olmaksızın nasıl araçtan amaca dönüştüğünün altını çiziyor.

Sergi ziyaretçilere dünyayı tehdit eden iklim krizini aşmak için pedallara nasıl asılınabileceğini de bir kez daha hatırlatmayı amaçlıyor.