Ana Sayfa Blog Sayfa 7

COP29 müzakerecilerinin gözü Brezilya’daki G20 Zirvesi’nde

Bakü‘de ikinci haftasına giren BM İklim Zirvesi’nde(COP29) yaşanan diplomatik gerginlikler ve iklim finansmanı konusunda girilen çıkmaz, bugün Brezilya‘da başlayacak G20 Zirvesi‘nin de odak noktası olacak.

G20 Zirvesi için dün Rio de Janeiro‘ya ulaşan devlet başkanları, önümüzdeki iki gün yoksulluk ve açlıktan küresel kurumların reformuna ve enerji geçişine kadar önemli konuları ele alacak.

BM görüşmelerine katılan müzakereciler ise G20 Zirvesine’ne katılan liderlerden, Bakü’nün en önemli gündemi olan iklim felaketlerinden en çok etkilenen gelişmekte olan ülkeler için kaynak yaratılmasını bekliyor.

Dünya ekonomisinin yüzde 85’ini oluşturan G20 ülkeleri, aynı zamanda iklim finansmanını yönlendirmeye yardımcı olan çok taraflı kalkınma bankalarına da en büyük katkıyı sağlayan ülkeler. Ayrıca dünya çapındaki sera gazı emisyonlarının dörtte üçünden fazlasından da sorumlular.

Lula ve Guterres zirveden hemen önce bir arada.

BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, geçen hafta COP29’da yaptığı konuşmada, en yüksek emisyonlara sahip gelişmiş ülkelerin aynı zamanda en büyük kapasite ve sorumluluğa sahip olduğuna işaret etmiş; “Tüm ülkeler kendi payına düşeni yapmalı” demişti.

G20’nin borç hafifletmesini de görüşmesi gerektiğini belirten Guterres, birçok yoksul ülkenin iklim krizinden kendilerini koruyacak önlemler alamadığını, ayrıca faiz oranlarındaki artışların da etkisiyle daha da artan borç ödeme maliyetleriyle boğuştuklarını da belirtti:

“Çalkantılı zamanlarda ve parçalanan bir dünyada, G20 liderleri uluslararası iş birliğinin hala insanlığın küresel ısınmadan sağ çıkması için en iyi ve tek şans olduğunu yüksek sesle ve net bir şekilde işaret etmelidir. Başka yol yok.”

BM İklim Şefi Simon Stiell de cumartesi günü G20 liderlerine bir mektup yazarak, gelişmekte olan ülkelere yönelik hibelerin artırılması ve çok taraflı kalkınma bankalarının reformlarının ilerletilmesi de dahil olmak üzere iklim finansmanı konusunda harekete geçmeleri çağrısında bulundu.

Stiell, Rio’da bir araya gelen dünyanın en büyük ekonomilerinin liderlerinin, en yoksul kesimlerin iklim kriziyle mücadele için ihtiyaç duyduğu finansmanı sağlama konusunda anlaşmaya varmamaları halinde “ekonomik yıkımla karşı karşıya kalacakları”nı vurguladı:

“G20, hiçbir ülkenin veya ülke grubunun tek başına çözemeyeceği sorunları ele almak için kuruldu. Bu temelde, küresel iklim krizi Rio’da bir numaralı iş sırası olmalı. İklim etkileri halihazırda her G20 ekonomisini paramparça ediyor, hayatları mahvediyor, tedarik zincirlerini ve gıda fiyatlarını vuruyor ve enflasyonu körüklüyor. Daha cesur iklim eylemi her G20 ekonomisi için temel bir kendini korumadır. Emisyonlarda hızlı kesintiler yapılmadığı sürece hiçbir G20 ekonomisi iklim kaynaklı ekonomik katliamdan kurtulamayacak.”

Biden, Trump’ın ‘gölgesi altında’ Amazon’da

G20 Zirvesi’nde ABD‘yi halen görevde olan ABD Başkanı Joe Biden temsil edecek. Ancak görüşmeler bir kez daha seçilen Donald Trump’ın gölgesi altında yapılacak.

Biden pazar günü zirveye katılmadan önce Amazon yağmur ormanlarını ziyaret etti ve böylece bu bölgeyi ziyaret eden görevdeki ilk başkan oldu.

Peru‘nun Lima kentinden Amazon’un en büyük şehri olan Brezilya’nın Manaus şehrine uçan Biden burada yağmur ormanlarını korumak için çalışan yerel liderlerle görüştü ve seçilmiş Başkan Trump’ın iklim değişikliğiyle mücadele önlemlerini kaldırma sözü vermesine rağmen, küresel ısınmanın tehlikelerine dikkat çekti.

Biden’a, ormansızlaşmanın orman iklimini sürdüren hava modellerini değiştirmesi nedeniyle Amazon’un kurtarılamayacak durumda olabileceği uyarısında bulunan Brezilyalı bilim insanı ve Nobel ödüllü Carlos Nobre eşlik etti.

Bilim insanları, Amazon ağaçlarının emdiği büyük miktardaki iklim ısınmasına neden olan karbondioksit nedeniyle iklim değişikliğinin önlenmesinde Amazon’un korunmasının hayati önem taşıdığını söylüyor.

Brezilya Devlet Başkanı Luiz Inacio Lula da Silva da ülkesinin yağmur ormanlarındaki ormansızlaşmayı 2030’a kadar sona erdirme sözü vermiş ve zengin ülkeleri, Brezilya’nın devlet kalkınma bankası tarafından yönetilen Amazon Fonu aracılığıyla bu amaca katkıda bulunmaya çağırmıştı.

Biden, Manaus’ta dört saat geçirdiği ziyarette Amazon Fonu’na 50 milyon dolar daha katkıda bulunacağını duyurdu ve böylece ABD’nin taahhüdü 100 milyon dolara çıktı.

Beyaz Saray, yeni katkının Biden yönetiminin dört yıllık görev süresi boyunca ABD iklim finansmanını altı kat artırarak yıllık 11 milyar dolara çıkarma çabasının bir parçası olduğunu belirtti.

Biden, bir sonraki başkana “eğer isterlerse” üzerine inşa edebileceği güçlü bir iklim politikası bırakacağını da söyledi.

Ancak Joe Biden tarafından çıkarılan çığır açıcı iklim yasasını da geri çekmeyi ve Paris Anlaşması’ndan bir kez daha çıkmayı planlayan Trump sayesinde COP29 müzakerecilerinin umduğu sonucun çıkması kolay olmayacak gibi görünüyor.

Bu yılın ve gelecek COP’un başarısı G20’den çıkacak kararlara bağlı

Rio görüşmelerine yakın diplomatlara göre, COP29’un geçen hafta başlamasından bu yana devam eden sert tartışmalar G20 müzakerelerine de yansıyor.

COP29’da gelişmiş ülkelerden, çok taraflı bankalardan ve özel sektörden gelişmekte olan ülkelere ne kadar finansman yönlendirilmesi gerektiği konusunda yeni bir hedef belirlemesi bekleniyor. İklim uzmanları, aktivistler ve ekonomistler bunun en az 1 trilyon dolar olması gerektiğini belirtiyor.

Özellikle Avrupa‘daki zengin ülkeler, iddialı bir hedefe ancak katkıda bulunanların ancak Çin ve Ortadoğu‘nun başlıca petrol üreticileri gibi daha zengin gelişmekte olan ülkeleri de kapsayacak şekilde genişletilmesi halinde ulaşılabileceğini söylüyor.

Reuters‘a konuşan diplomatlar, Rio’da yapılan G20 ortak bildirisinin görüşmelerinde de aynı konunun gündeme geldiğini, Avrupa ülkelerinin daha fazla ülkenin katkıda bulunması için baskı yaparken, Brezilya gibi gelişmekte olan ülkelerin ise karşı çıktığını söyledi.

Sadece COP29’un değil, gelecek yıl Brezilya’da düzenlenecek 30’uncu COP’un başarısı da iklim finansmanında gerçekleştirilecek atılıma bağlı.

COP30 stratejisinin temel unsurlarından biri, küresel ısınmayı 1,5 santigrat dereceyle sınırlama hedefi olan Paris Anlaşması’nı canlı tutma çabası olan “Görev 1.5”. BM, mevcut ulusal hedeflerin sıcaklıkları en az 2,6 santigrat derece artıracağını tahmin ediyor.

Gelişmekte olan ülkeler, iklim değişikliğinin başlıca sorumluları olan zengin ülkelerin bu faturayı ödemesi halinde emisyon azaltım hedeflerini yükseltebileceklerini savunuyor.

Bahamalar Başbakanı Philip Davis geçen hafta COP29’da yaptığı konuşmada, “Teknik olarak 1,5 santigrat derece hedefine ulaşmak mümkün, ancak bunun için G20 öncülüğünde tüm sera gazı emisyonlarını azaltmaya yönelik büyük bir seferberlik yapılması gerekiyor” dedi.

Aktivistler ve yerli liderlerden somut taahhüt talebi

Düzinelerce aktivist ve yerli lider, hafta sonu yaptıkları eylemlerle G20 ülkelerinin Amazon’a yönelik net taahhütlerde bulunmalarını talep etti.

Protestocular, üzerinde “Dünya liderleri, Amazon izliyor” yazan bir pankart açarak, gezegendeki en büyük ekonomilerden “ormanı ayakta tutarak” iklim dengesine katkıda bulunmalarını istedi. Aktivistlerin devlet başkanlarına yönelttiği talepler arasında, Tropikal Ormanlar Sonsuza Kadar Fonu (TFFF) aracılığıyla düşük ve orta gelirli ülkelere ormanların korunmasına yönelik tazminat taahhüdünün sürdürülmesi de yer alıyor.

Protestoyu destekleyen Amazónia de pé hareketinin yöneticisi Daniela Poubel, “Bu fonun hayata geçmesini istiyoruz” dedi.

İklim kampanyacıları için, dünya sel, kuraklık ve aşırı hava olaylarının neden olduğu etkilere tanık olurken, iklim gündeminde bu kadar az ilerleme kaydedilmesi endişe verici.

Protesto gösterileri aynı zamanda ormanı en fazla koruyan ve çok taraflı gündemlerde temsil edilmediğini düşünen yerli toplulukların rolünü vurgulamayı da amaçlıyor.

Gezegendeki en büyük tropik orman, dünyanın en büyük nehir havzasına ve gezegenin biyolojik çeşitliliğinin neredeyse yarısını barındıran bir biyoma ev sahipliği yapıyor ve çoğu güvencesiz durumda olan yaklaşık 50 milyon insanın yaşadığı bir yer.

Daniela Poubel, Brezilya Amazon’unun son yıllarda yaşanan “yoğun” kuraklık nedeniyle şu anda “benzeri görülmemiş” bir çevre kriziyle karşı karşıya olduğunu ve orada olup bitenler tüm gezegeni etkilediğini belirtti.

Gazze ve yoksulluk protestoları

G20 öncesi Rio’da bir araya gelen dünya liderleri İsrail‘in aylardır süren saldırılarına hedef olan Gazzelilere destek amacıyla yapılan yürüyüşte de hedef alındı.

Copacabana Plajı‘nda sürekli yağmur altında gerçekleştirilen barışçıl yürüyüşü zirvenin güvenliğini sağlamak üzere görevlendirilen onlarca polis ve asker izledi.

Kefiyeler takan ve Filistin bayrağı taşıyan göstericilerin taşıdığı pankartlarda Brezilya’nın İsrail ile ilişkisini kesmesi, İsrail müttefiklerinin Gazze ve Lübnan‘a yönelik saldırılarını finanse etmeyi bırakması talep edildi.

Yürüyüşte, iklim değişikliğinin finansmanı, yoksullukla mücadele ve süper zenginlere vergi uygulanması gibi talepler de dile getirildi.

Copacabana Plajı’nın biraz ilerisinde ise kumlara kırmızı çarpı işaretli tabaklar yerleştirilen bir başka eylem daha gerçekleştirildi.

Protesto eyleminde, Brezilyalı sosyolog ve aktivist Betinho de Souza’nın “açlık bekleyemez” sözünden esinlenerek, BM’nin geçen yıl dünyada açlıkla mücadele ettiğini belirttiği 733 milyon kişiyi temsil eden tabaklar, kumlara yerleştirildi.

Kentin en hareketli noktasında yapılan protestoya, Brezilyalıların da destek verdiği gözlemlendi.

55 ülke temsilci gönderdi

Brezilya lideri Lula da Silva’nın başkanlık edeceği zirveye gruba tam üye ülkelerin yanı sıra Avrupa Birliği ve Afrika Birliği’nden temsilcilerin yanı sıra, aralarında Brezilya’nın davet ettiği ve Başbakan Luís Montenegro‘nun temsil edeceği Portekiz, Karadağ, Angola ve Portekizce Konuşan Ülkeler Topluluğu‘nun üyelerinin de bulunduğu 55 ülke veya uluslararası kuruluştan temsilciler bekleniyor.

İki gün boyunca Brezilya başkanlığının belirlediği üç önceliğe karşılık gelen üç toplantı düzenlenecek: Sosyal katılım, açlık ve yoksullukla mücadele; küresel yönetişim reformu ve enerji dönüşümü ve sürdürülebilir kalkınma.

Zenginlere ek vergi popülist Milei’ye takıldı

G20’ye katılan ülkelerin diplomatları iklim değişikliğiyle mücadele için ödenecek meblağ, aşırı zenginlere uygulanması istenen vergi ve Ukrayna savaşı gibi konulardaki görüş ayrılıklarını aşmak için mücadele ederken, zirvenin hemen öncesinde bir bildiri yayımladı.

Bakü’deki delegeler, G20 liderlerinden güçlü bir taahhüt beklerken, Rio’daki görüşmelere katılan diplomatlar bilindik bir çıkmazda olduklarını söyledi: Gelişmiş ülkeler, küresel ısınmayla mücadele için daha zengin gelişmekte olan ülkelerin finansmana katkıda bulunmasını istiyor, ancak gelişmekte olan dünya, faturayı dünyanın en zengin ülkelerinin ödemesi gerektiğini söylüyor.

Rusya’nın Ukrayna’yı işgali konusu da 2022’den bu yana G20 için hassas bir konu haline geldi. İsrail’in Gazze’ye saldırısı da grubun jeopolitik ayrışmalarına katkıda bulundu.

Rio’daki görüşmeler için ön hazırlıkları yapan uzmanlar, tüm yıl boyunca bunları tartışmaktan kaçındı. Şimdi diplomatlar, herhangi bir metni BM ilkelerine ve barışa saygı duyma ihtiyacına dayanan genel bir paragrafla sınırlamayı planladıklarını, ardından Ukrayna ve Filistin hakkında bir paragraf daha eklemeyi planladıklarını söylüyor.

G20 Zirvesi’ne ev sahipliği yapan Devlet Başkanı da Silva’nın çok önemsediği büyük servetlerin vergilendirilmesi önerisi de bir engele takıldı. Arjantin, son dakika karar değişikliğiyle önerinin nihai bildiriye dahil edilmesini onaylamayı reddetti.

Ülkenin süper zenginlere vergi uygulanmasına yönelik muhalefeti, sağcı liberteryen Devlet Başkanı Javier Milei’nin Trump’ı Florida’daki Mar-a-Lago tatil köyünde ziyaret etmesinin ardından geldi.

G20 görüşmelerine katılan kaynaklar, Arjantinli müzakerecilerin Milei’nin talebi üzerine, en zenginlerden vergi alınmasına ilişkin ifadenin bildiriden çıkarılmasını istediklerini, bu ifadenin bildiriye Arjantin tarafından desteklenmediğine dair bir notla girilmesinin mümkün olduğunu söyledi.

Lula’dan neoliberalizm eleştirisi

Brezilya lideri Lula da Silva, zirve öncesinde yaptığı bir konuşmada sert bir neoliberalizm eleştirisi yaptı.

Lula, STK’lar, azınlık grupları ve iklim aktivistlerini bir araya getiren zirve öncesi “G20 Sosyal” etkinliğinin kapanışında yaptığı konuşmada, “Neoliberalizm, şu anda demokrasileri etkileyen ekonomik ve politik eşitsizliği daha da kötüleştirdi” dedi.

Lula, “hükümetlerin vatandaşların yüreğine ulaşmak için piyasanın sesi ile sokağın sesi arasındaki giderek artan uyumsuzluğu ortadan kaldırması gerektiğine dikkat çekt.

Ancak, Fransa Cumhurbaşkanı Emanuel Macron ve Almanya Şansölyesi Olaf Scholz gibi seçmenlerinin yaşadığı ekonomik sıkıntılar nedeniyle siyasi şansları son dönemde azalan bazı demokrasilerin liderleri siyasal olarak güçlü bir dönemde değil. Onların yerini Trump, Milei gibi figürlerin alması, G20 Zirvesi’den de umulan sonuçların çıkmayabileceğini gösteriyor.

Lula, G20 Sosyal Etkinliği’nde sivil toplum gruplarına hitaben yaptığı konuşmada, zirveye katılan hükümetlere gündemlerini duyurmaları için baskı yapmaları gerektiğini de söyledi: “Liderler harekete geçmezse, bir fark yaratmalısınız: Bağırın, protesto edin, talep edin. Değişim baskıyla gelir.”

G20 Sosyal katılımcılarının Lula’ya ilettiği ve zirveye taşımasını istediği talep listesi ise şöyle:

“Dünyadaki açlıkla mücadeleye yardım çağrıları yapılması, iklim değişikliğini azaltmaya yönelik önlemler desteklenmesi, dünyanın aşırı zenginlerine vergi uygulanması çağrısı ve “aşırı sağ güçler” demokrasiyi baltalamaya çalıştığında dezenformasyon ve nefret söylemine karşı düzenlemeler yapılması…

Batı Karadeniz’de maden arama ruhsatına karşı yargı süreci başlatıldı

Zonguldak‘ın Alaplı ve Devrek ilçelerinde maden aramak isteyen Mavera Madencilik‘e karşı bir süredir mücadele veren bölge halkı, maden arama ruhsatının iptali ve yürürlüğün durdurulması talebiyle dava açtı.

Alaplı’ya bağlı Fındıklı, Belen, Kocaman, Aşağıdoğancılar ve Kasımlı köylerinin halkı ve muhtarları ile Devrek’in Mekekler, Ahmetoğlu köyleri ve çevre köylerden yedi muhtarlık ve köy halkı dava için çevre avukatları Yakup Okumuşoğlu ve Mine Yılmaz‘a vekalet verdi.

Tarihi ormanların içinden tarih çıktı

Bu arada her iki bölgedeki maden sahası olarak tespit edilen tarihi ormanların 1. ve 3. derece arkeolojik sit ve Doğal Tabiat Alanı olduğunu da belirlendi.

Yeşil Nokta[Yeşil Gazete Karadeniz’de] Alaplı’nın suyu taş ocaklarıyla cüruf dağlarının tehdidi altında
Yeşil NoktaZonguldak Alaplı’da dere yatağına yat tesisine AKPli vekil ‘ayarı’
Yeşil NoktaBatı Karadeniz ‘vahşi madenciliğe’ direniyor: Zulüm varsa direniş de var

Alaplı’da maden ruhsatı verilen alanda üç arkeolojik sit alanı ve bir doğal tabiat alanında korunan bir mağara ve DSİ‘nin yaptığı içme suyu barajı bulunuyor. Devrek’te ise ruhsat verilen sit ve doğal tabiat alanı olan bölge su ürünleri islah alanı. Orman içindeki derelerin sularından yararlanmak ve  bölgenin içme suyu ihtiyacı için İl Özel İdaresi ve DSİ’nin projeleri halen yürürlükte.

Maden sahasında yer alan ve kayıt altına alınmış kültür varlıkları ve doğal tabiat alanlarının Zonguldak kültür varlıkları listesinde yer almamasını eleştiren bölge halkı, “1. Derece Arkeolojik Sit alanı olan bölge için maden arama ruhsatı verilmesi bir skandaldır. Maden şirketlerin kayırmak, yol vermek olarak değerlendirilmesi gereken ruhsatı veren kurumların sit ve tabiat  alanları için itiraz etmemelerinden kaygılıyız” dedi.

Tarihi ormanlar içinden çıkan tarihi birikim ve izlerin bölgeleri için olduğu kadar tüm insanlığın ortak mirası olduğunu belirten köylüler, maden ocağına karşı mücadeleye devam edeceklerini belirtti.

Alaplı ve Devrek’teki kültür varlıkları doğal alanlar ile ilgili resmi belgelerde yer alan bilgiler şöyle: 

KOCAMAN KÖYÜ 

Zonguldak’ın Alaplı ilçesi Köyiçi Mevkii’ndeki 170 Ada ,Parsel 1 de arkeolojik kalıntılar bulunuyor. Düzgün bir duvar yapısı ve sütunlar bulunan, Geç Bizans dönemine ait bir de kilise yer alıyor.

 

Karabük Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu uzmanları, 22.09.2022’de bölgenin 1. Dereceden Arkeolojik Sit Alanı olduğuna karar verdi. 

 

Bu alanlarda koruma kurulu izni olmadan, inşaat, tesisat, kazı, sondaj, yıkım vb. herhangi bir inşai veya fiziki müdahalede bulunulamıyor.

BELEN KÖYÜ  

Ormanlık alanda bulunan Ardıç- Karaağaç Mağarası “C Grubu Tabiat varlığı” olarak Karabük Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu, Bölge İnceleme Komisyonu tarafından 03.09.2021 tarihinde, 164 Sayılı karar ile onaylandı. Karar, 5 Ocak 2022 sayılı Resmi Gazete‘de yayımlandı. 

 

FINDIKLI KÖYÜ

Alaplı’ya bağlı Fındıklı Köyü’nde 103 ada 1 parselde yer alan arkeolojik alanla ilgili, 103 ada 1. parselde yer alan Bizans Dönemi yerleşim alanı, 1. ve 3. derece Arkeolojik Sit Alanı olarak tescil edildi. Bu alanda gerçekleştirilecek her türlü uygulamanın, yürürlükte bulunan ilke kararları ve mevzuat çerçevesince yürütülmesi gerekiyor. 

DEVREK MADEN SAHASI

Zonguldak İl Özel İdaresi‘nin 6 Nisan 2021 tarihli kararıyla Akçasu köyü‘ndeki Kınayaka deresi üzerine Buldan Göleti ve Gürbüzler köyü bölgesinde yer alan Davulgu deresi üzerine Davulgu Göleti ile Devrek Gümüşpınar köyü bölgesine arıtma tesisi yapılması planlanıyor.

 

Projeyle buradan Filyos bölgesine kadar isale hattı ile hat üzerinde kalan Belediyeler ile köylere su verilmesi öngörülüyor. DSİ, bölgede ayrıca Filyos, Çaycuma ve Devrek köylerine içme suyu barajı yapmayı planlıyor. 

 

AHMEDOĞLU KÖYÜ TABİAT ALANI 

Devrek’teki Ahmetoğlu Köyü ve civarındaki tarihi ormanlar içinde, yöre halkı tarafından su mağaraları olarak bilinen birçok mağara bulunuyor.

 

Karadeniz Ereğlisi Müze Müdürlüğü yetkilileri altı mağarada yaptıkları yaptıkları incelemede  Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Zonguldak İl Müdürlüğü‘ne ihbar yaparak, bölgenin Tabiat Varlıkları Koruma Kararı ile korunmasını istedi. 

 

Ereğli Müze Müdürlüğü, aynı bölgede bulunan orman parseli üzerinde Bizans dönemlerine ait  mezar taşları ve yıkıntıları da tespit etti ve korunması için Karabük Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu’na başvuru yaptı. 

 

 

Sinpaş-Kızılbük için bilirkişi keşfi’nde halkın sesine yer yok

Muğla’nın Marmaris ilçesine bağlı Kızılkum Koyu’nda Sinpaş/Kızılbük GYO’nun bölge halkının tüm itirazlarına ve yargı süreci devam etmesine rağmen inşaatını sürdürdüğü otel ve devremülk projesine verilen ÇED olumlu kararına karşı açılan davada ikinci bilirkişi keşfi yapıldı.

Keşif sırasında bölge halkı ve aktivistlerle gazetecilerin beyanları dinlemesi engellenmeye çalışıldı.

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Sinpaş Holding’in iştirak şirketi Kızılbük Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı (GYO) A.Ş’nin Marmaris Milli Parkı sınırları içinde yapmak istediği otel ve devremülk projesine 10 Mart 2023’te Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) olumlu kararı vermişti.

Karara karşı Muğla Büyükşehir Belediyesi ve yurttaşlar; projenin ekolojik yıkım niteliğinde olduğu, Marmaris Milli Parkı’nda dinamit patlatıldığı, bölgede kanalizasyon altyapısının olmaması, projenin bölgeye ağır trafik yükünü kentin kaldıramayacak olması, deniz ve orman ekosisteminde geri döndürülmesi imkansız tahribatlara neden olacağı gibi gerekçelerle üç ayrı dava açtı.

Yeşil NoktaSinpaş’ın projesinin bilirkişi raporundan ekokıyım çıktı
Yeşil NoktaMarmaris yanarken Sinpaş GYO’nun inşaatına devam edildi
Yeşil NoktaSinpaş, Kızılbük davasını kaybetti: ‘ÇED gerekli değildir’ kararı iptal edildi
Yeşil NoktaSinpaş’ın iptal edilen projesine devam ettiğini gören aktivistler nöbete başladı
Yeşil NoktaMarmarisliler görüntülerle kanıtladı: Belediye ve Sinpaş’ın ‘sürmüyor’ dediği inşaat sürüyor

Fotoğraf: Marmaris Kent Politikaları Derneği.

Ancak 23 Ocak 2024’te Muğla Büyükşehir Belediyesinin açtığı dava, dosyaya sunulan bilirkişi raporuna dayandırılarak reddedildi; ret kararı diğer iki davanın da reddedilmesine yol açtı. Bilirkişi raporunun eksik hazırlandığı gerekçesiyle karara itiraz edilerek dosya Danıştay’a taşındı. Danıştay “Yüzeysel değerlendirme ile değil gerçekçi, bilimsel, kamu yararı ve çevreyi koruyan bir rapor hazırlanmalı” diyerek kararı bozdu ve yeniden yargılamaya karar verdi.

Yeniden başlayan dava süreci, belediye üzerinden yürütülürken vatandaşların müdahil olma talebi reddedildi.

Marmaris Kent Politikaları Derneği aktivistlerinin keşfe katılmak üzere Sinpaş’ın inşaat alanına giderek; taraf beyanlarının alındığı bölümde dinleyici olarak yer almak istemesi ise  dosyada gizlilik kararı olmamasına rağmen “özel mülk” gerekçesiyle polis tarafından engellendi.

Halka kapatılan alan davanın tarafları arasında olmamasına karşın şirket çalışanlarına açıldı.

Orman endüstri mühendisi, harita mühendisi, biyolog (flora uzmanı), inşaat mühendisi ve çevre mühendisi branşlarından oluşan 5 kişilik heyet keşfi yaklaşık iki saat sürdü.

Yeşil NoktaMarmaris Milli Parkı’ndaki tartışmalı kapı davası yargıya taşındı
Yeşil NoktaMarmaris’te ‘Yettin gari Sinpaş’ buluşması: Milli Park girişine polis barikatı
Yeşil NoktaSinpaş’ın mühürlü inşaatında gece faaliyetleri: Aktivistler suç duyurusunda bulundu
Yeşil NoktaSinpaş’a Danıştay’dan ret: Devlete karşı toprağı savunuyoruz
Yeşil NoktaÇevre Bakanlığı ve Sinpaş ne hak dinliyor ne hukuk: Yargı süreci bitmeden ÇED için başvuru yapıldı
Yeşil NoktaSinpaş GYO’nun ÇED sürecine rağmen Marmaris Kızılbük’te satışı sürüyor

Fotoğraf: Gündem Fethiye

Derneğin kurucularından Halime Şaman, keşif çalışmasını beklerken Sinpaş/Kızılbük’ün tapulu parseli dışında, Milli Park alanında ağır ekolojik yıkım ve tahribata devam ettiğini,  gözlemlediklerini söyledi:

“Milli Park içerisine Arnavut kaldırımı döşenerek yol yapıldığını, Aşıklar Tepesi’ne konulan ancak bölge halkının mücadelesi sayesinde kaldırılan kapının yeniden yerin konulduğunu, istinat duvarları örüldüğünü, çevre aydınlatma aparatları yerleştirildiğini tespit ettik. Ağaçsız bıraktıkları yamaçlardaki toprak kaymasını önlemek için plastik file kullandıklarını, yok edilen doğal bitki örtüsünü ise suni yeşillendirmeyle maskelemeye çalıştıklarını gördük. Bilirkişi keşfi sonucunda yazılacak rapordan tek beklentimiz gördüklerini yazsınlar, yeter.”

Gazetecileri de almak istemediler

Bilirkişi keşfi sırasında beyanların gazeteciler tarafından dinlenmesi de engellenmek istendi. Ancak ısrarlar üzerine haberciler alana girebildi.

Keşfi izleyen Gündem Fethiye muhabirlerinin, keşifle ilgili verdiği bilgiler şöyle:

“Muğla Belediyesi’ni temsil eden Av. Pelin Öncel, sağlıklı çevrede yaşama hakkının mülkiyet hakkının önünde olduğunu söyledi. Projenin milli park içinde yer aldığını hatırlatan Öncel, inşaatın ilgili mevzuatlara da uymadığına ve yapılaşmaya açılmaması gereken alanlarda yapılaşmaya gidildiğini söyledi.

Öncel, projenin revizyon ve imar planlarında aykırılık içerdiğini ve Kıyı Kanunu’na uyulmadığını da kaydetti.

Fotoğraf: Marmaris Kent Politikaları Derneği.

Yeşil NoktaSinpaş’a hukuk işlemiyor: Yaşanacak bir Marmaris kalmayacak
Yeşil NoktaSinpaş’ın projesine Danıştay’dan ret: Devre mülk değil, devre tatil
Yeşil NoktaSinpaş’ın çevre aktivistine açtığı 300 bin TL’lik dava görüldü: Davayı takipsiz bırakacağımızı düşündüler
Yeşil NoktaMarmarisliler: Sinpaş’ın Kızılbük’teki otel projesinin temeli çürüyor, üzerine kat çıkıyorlar
Yeşil NoktaAktivistler uyardı: Sinpaş, Marmaris Limanı’nı foseptik çukuruna çevirecek, durdurun!
Yeşil NoktaSinpaş-Kızılbük Oteli inşaatında ‘tuhaf işler’!
Yeşil NoktaSinpaş-Kızılbük’te ‘ÇED olumlu’ kararının iptali davası reddedildi
Yeşil Nokta‘Sinpaş Cumhuriyeti’nde geceyarısı mesaisi: İnşaat yasağına rağmen durmuyorlar
Yeşil NoktaSinpaş’ın Marmaris’teki kanunsuz inşaatı belediye baskını ile durduruldu
Yeşil NoktaMahkemenin reddettiği Sinpaş davasında Danıştay yeni rapor istedi
Yeşil NoktaSinpaş GYO’nun Kızılbük Koyu’ndaki otel inşaatı mühürlendi

Sinpaş/Kızılbük GYO avukatları ise taraflar dışında beyanları kabul etmediklerini, dava konusunun sınırlandırılarak keşif yapılmasını talep etti. Şirket avukatlarına göre müvekkilleri “kendi mülkiyet alanına” uygun inşaat yapıyor ve bu durum dışındaki deliller kabul edilmemeli.

Muğla Belediyesi’nden çevre mühendisi bilirkişi ise projenin kamu yararına aykırı olduğuna dikkat çekti. Proje yüzünden doğal yaşamın yapılaşma baskısı altında kalacağını dile getiren bilirkişi, projede jeotermal sondaj atıklarının bertarafı hakkında bilgi olmadığına dikkat çekti.

Keşifte doldurma yöntemiyle genişletilen kıyı çizgisinin bittiği alanda kıyıya moloz döküldüğü heyet tarafından tespit edildi. Kadın Plajı olarak adlandırılan bölgede, plajın “doldurulduğu” da kayıtlara geçti.

Keşfin ardından Gündem Fethiye’ye konuşan Şaman, inşaat için denizin 15 metre derinliğinde, yasalara aykırı ve izinsiz arıtma boruları döşendiği, Kadınlar Plajı olarak bilinen yan koyun moloz yığınlarıyla doldurulduğunu kanıtlayan görüntülere sahip olduklarını kaydetti.

Fotoğraf: Marmaris Kent Politikaları Derneği.

ÇED olumlu kararını veren Bakanlığın sorumluluğunu orada bitmediğini, sonrasında firmanın ilgili mevzuat bağlamında sürece uyup uymadığını denetlemesi gerektiğini belirten Şaman, bunun yapılmadığını, kendilerinin kolaylıkla ulaşabildiği denizel ve karasal alandaki yıkımın bakanlık yetkililerince kayıt altına alınmadığına dikkat çekti.

Halime Şaman, bölgedeki denize dökülen molozdan Milli Park’taki ağaca kadar hepsinin firma avukatlarının beyanı aksine davanın konusu olduğunu da vurguladı:

“Orada işledikleri  üzerinden bakılmayacaksa nereden sorulacak, falcıdan mı sorulacak?” ifadelerine yer verdi.günahın farkında oldukları için daima bir bilgi karartması yapmaya çalışıyorlar. Ruhsat iptal davasında da bilirkişi heyetinin imar planlarına, plan notlarına dikkat ederek bunu değerlendirmesine itiraz etmişlerdi.

Firma hangi mevzuat işine geliyorsa onu kullanıyor. Ancak asıl sorumlular imza yetkisi olan kurumlar.”

 

 

[COP29] Zirvenin ilk ‘Günün fosili’ ödülü G7 ülkelerine

Azerbaycan‘da devam eden BM İklim Zirvesi’nin (COP29] beşinci gününde, iklim zirvelerinde bir gelenek haline gelen “Günün Fosili” ödüllerinin ilki G7 ülkelerine verildi.

ABD, Almanya, Birleşik Krallık, İtalya, Fransa, Japonya ve Kanada‘dan oluşan G7’ye ödül, zirvenin temel hedefi olan iklim finansmanını sağlayamadığı için verildi.

Ödülü veren aktivist grupları, “G7 ülkeleri son 20 yıldır büyüyen iklim finansmanı borcunu ödemek için mali sorumluluklarından kaçıp, kaçamak cevaplar vererek bu ödülü kazandı” dedi.

Gelişmekte olan ülkeler, yenilenebilir enerji girişimlerini geliştirmek, vatandaşlarını artan olumsuz hava olaylarından korumak ve artık kaçınılmaz olan iklim felaketlerinden sonraki yeniden inşa faaliyetleri için yılda en az 1 trilyon dolar talep ediyor.

‘G7 iklim eyleminin önünde engel oluşturuyor’

Ancak ödülü organize eden örgütlere göre, bu en zengin ülkeler iklim finansmanı hedefi için herhangi bir rakam belirlemeden zirveye geldi:

“Bu ülkeler bu salonlarda oy bloğu olmayabilir, ancak burada ilerlemeyi kesinlikle engelleyebildiler. Üyeleri en büyük 10 tarihi emisyon kaynağı arasında yer alan bu seçkin kulüp, herkesin iklim krizini düzeltmek için eşit sorumluluğa sahip olmasını istiyor. G7, 1,5C hedefine ulaşmak ve dinozorlara katılıp neslimizin tükenmesini önlemek için çok ihtiyaç duyulan ilerlemenin sağlanmasının önünde engel teşkil ediyor.”

“Günün Fosili” ödülleri ilk olarak 1999 yılında Bonn’da düzenlenen iklim müzakerelerinde Alman STK Forumu tarafından verilmeye başlanmıştı. Ödül, BM iklim değişikliği müzakerelerini ilerlemeyi engellemek için “ellerinden geleni yaptıkları’ düşünülen ülkelere, şirketlere ve gruplara,  İklim Eylem Ağı (CAN) üyeleri tarafından veriliyor.

Kanal İstanbul’a açılan dava için beş yıl sonra yeniden bilirkişi keşfi

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘çılgın proje’ olarak tanımladığı Kanal İstanbul projesine karşı İstanbul İdare Mahkemesi’nde süren ÇED iptal davası için yeniden keşif ve bilirkişi incelemesi yapıldı. Keşif, davanın taşındığı Danıştay 4. İdare Mahkemesi tarafından istendi.

Davanın açılışının üzerinden beş yıl geçtikten sonra yapılan bilirkişi keşfi keşif iki gün sürdü.

21 kişiden oluşan bilirkişi heyeti, Kanal İstanbul güzergahında belirlenen toplam sekiz noktada inceleme yaptı.

Bakanlık temsilcisi: Proje çevreyi ilgilendirmiyor

Keşfin 14 Kasım’daki ilk gününde 14 davacı kurumla birlikte 190 bireysel başvurucu, İstanbul Bölge İdare Mahkemesi’nde projeye ilişkin bilirkişilere beyan sundu. Duruşmada, Mahkeme başkanı, davanın teknik bilgi gerektirmesi nedeniyle “Mahkeme heyeti bir yıldır dosyayı inceliyor. Bu iş bizim hukuk bilgimizle çözülebilecek bir şey değil” dedi.

Davacılar, davanın sadece kanal davası değil, bir rant projesi olduğunu, bütün Kuzey Ormanları ekosistemini yok edeceğini belirterek, bölgede beş yılık süre zarfında çok şeyin değiştiğine dikkat çekti.

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı temsilcisi ise bakanlığın kanalın çevreye olumsuz etkileri olmayacağı yönünde rapor verdiğini hatırlattı; “Proje Marmara Denizi’ni ve çevreyi ilgilendirmiyor” dedi.

21 kişilik bilirkişi heyeti: 

 

Prof Dr. Vedat Uyak (İTÜ Çevre Müh),  Prof Dr. Sadullah Levent Kuzu (İTÜ Çevre Müh) Doç Dr. Mustafa K. Çubuk (Gazi Üni. İnşaat Müh), Prof Dr. Uğur Buğra Çelebi (YTÜ Gemi İnşaatı ve Denizcilik Fak), Tuncay Öztürk, (Gemi Makineleri İşletme Müh bölümü)  Prof Dr. Şevket Çokgör (İ.Ü  İnşaat Müh), Prof Dr. Mustafa Emir Demirbağ (İTÜ  Jeofizik Müh.), Prof Dr. Bülent Kaypak (Ankara Ünv. Jeofizik Müh.), Prof Dr. İrfan Yolcuvar. (İÜ Jeodezi Müh), Prof Dr. Celal Kargı (ODTÜ Maden Müh), Prof Dr, Mehmet Ilıcak (İTÜ), Prof Dr Mustafa Yücel, Prof Dr. Melek İşinibilir Okyar (İ.Ü Su Bilimleri Fak. Hidrobiyoloji – deniz biyolojisi), Prof Dr. Meriç Albay (İ.Ü Su Bilimleri Fak.), Prof Dr. Hatip Kurt (Ankara Üni Biyoloji Bölümü), Prof Dr. Umur Yeğin, (Hayvan sistematiği ve ekoloji uzmanı), Doç. Dr. Günay Ertol  (Toprak bilimi), Prof Dr. Ahmet Yeşil, (İ.Ü Orman Müh Fak.), Prof Dr. Şebnem Tokay Keçe (İÜ Arkeoloji Bölümü), Prof Dr. Fatih Yürügen (YTÜ İnşaat Fak.)

‘İstanbul için ölüm fermanı’

“Ya Kanal Ya İstanbul Koordinasyonu” da duruşma öncesi mahkeme önünde basın açıklaması yaptı.

“Bu proje gerçekleşirse, ormansız, susuz, türleri yok olmuş, denizi ve havası kirlenmiş bir Marmara Bölgesi olacağını biliyoruz” denilen açıklama özetle şöyle:

“İstanbul’un ölüm fermanı Kanal ve Yenişehir projesine karşı açtığımız ÇED iptal davasında mahkeme neredeyse 5 yıl üzerine yeniden keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırmaya karar verdi.

2020 başında ÇED olumlu kararına karşı Ya Kanal Ya İstanbul Koordinasyonu olarak 14 kurum ve 190 kişiyle birlikte ÇED olumlu kararının iptali ve yürütmenin durdurulması talebiyle açtığımız dava, başka birçok kurumun açtığı davalarla birleştirilmiş ve iki yıl sonra bilirkişi incelemesi yapılmıştı.

Son olarak Danıştay 4.Dairesi mevcut bilirkişi raporuna rağmen geçtiğimiz yıl yürütmeyi durdurma konusunda karar vermeksizin, yeniden keşif ve bilirkişi incelemesi istedi.

2011 Yılında Erdoğan’ın “çılgın proje”si olarak gündemimize giren Kanal İstanbul’a karşı İstanbul halkının mücadelesi projenin yapılmasını bugüne kadar durdurdu. Ancak Yenişehir Rezerv Yapı Alanı imar planları mahkeme tarafından iptal edildiği halde inşaatlar devam ediyor.

Yenişehir Projesi” adı altında kentin en eski mahalleler, köyler, tarım alanları inşaat sermayesine yeni kazanç alanları yaratmak için devrediliyor.  Rezerv alan yasası ile halk yerinden edilip, lüks konut yapımı için alan açılıyor.

İstanbul depremi kapıdayken, halkın yaşamını tehdit ederken iktidar depreme bütçe ayırmak, yoksul halkın konutlarını yenilemek yerine bir avuç zengin için lüks konutlardan golf sahalarına yeni yaşam alanları yaratmanın peşinde”.

Aktivistler, kanalın ve yeni kent projesinin İstanbul’un daha fazla ormansızlaşması, son tarım alanlarının göllerinin yok olması, betonlaşma ile bir ısı adasına dönüşmesi anlamına geldiğini belirtti.

Beyanlar ve açıklamaların ardından başlayan keşifte ilk gün Arnavutköy‘de Karadeniz kıyısında, 15 Ekim’deki ikinci gün ise İstanbul’un su kaynakları ve su toplama havzaları olan Sazlıbosna’da keşif yapıldı.

Keşif sırasında Çevre Mühendisleri ve Ziraat Mühendisleri odalarının temsilcileri ve TMMOB avukatlarının kanalın inşa edilmesi durumunda içme suyu kaynaklarının devre dışı bırakılacağına, tarım alanlarının yok olacağına; Karadeniz akıntılarını değiştireceği, denizde kirlilik yaratacağı ve tuz oranının değiştirileceğine  ilişkin raporları hatırlatması üzerine Çevre Bakanlığı yetkilileri, “Gerekli çalışmaları yaptık” demekle yetindi.

Saha incelemesinin sona ermesinin ardından heyet bölgeden ayrıldı. İstanbul Bölge İdare Mahkemesi’nde tutanak tutulduktan sonra incelemenin raporu beklenecek.

Son 1.5 yılda 1.200’den fazla metan sızıntısı bildirildi: Sadece 15’ine müdahale edildi

Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) son 18 ayda sorumlu şirketlere ve ülkelere 1200’den fazla büyük metan sızıntısı bildirildiğini, ancak bunlardan sadece 15’inin müdahale edip sızıntıları giderdiğini söyledi .

Azerbaycan’ın Bakü kentinde devam eden BM İklim Zirvesi (COP29) sırasında açıklanan rapor için UNEP geçen küresel üretimin %40’ından fazlasını kapsayan 140 şirkete ulaştı.

Metan, CO2’den 82 kat daha güçlü bir ısıyı 20 yıl atmosferde hapseden güçlü bir sera gazı. Küresel ısınmanın üçte birinden sorumlu olan fosil gazın emisyonlarını azaltmadan iklim krizinin sona erdirilmesi mümkün değil.

UNEP’in Metan Uyarı ve Müdahale Sistemi‘nce en fazla (388) metan bulutu tespit edilen ülke Türkmenistan oldu.

Türkmenistan’da emisyonları azaltmak için BM öncülüğüne milyonlarca dolar maliyetindeki ortak bir program yakın zamanda hükümet tarafından onaylandı ve çalışmaya başlamak için nihai onayı bekliyor. BM, Türkmenistan’da yılda 4 milyon ton metan sızıntısını azaltma potansiyeli olduğunu, bunun da Birleşik Krallık‘ın tüm yıllık CO2 emisyonlarından daha fazlasına eşit olduğunu söylüyor.

ABD, 178 ile ikinci en fazla metan sızıntısına sahip. Ülke, 2030 yılına kadar küresel metan emisyonlarını yüzde 30 oranında azaltma sözü veren 150 ülkeden oluşan bir grup olan Küresel Metan Taahhüdü‘nün eş liderliğini yürütüyor. İran ise, 111 ile söz konusu dönemde üçüncü en yüksek bildirilen sızıntıya sahip.

UNEP yönetici direktörü Inger Andersen, “Küresel ısınmayı kontrol altına alma şansına sahip olmak için metan emisyonlarının azalması ve hızla azalması gerekiyor. Bu genellikle basit onarımlarla, bazı durumlarda civataları daha sıkı sıkmakla sağlanabilir” dedi.

Hükümetlerin ve petrol ve gaz şirketlerinin cevaplar yüzlerine bakarken bu zorluğa laf olsun diye destek vermeyi bırakması gerektiğini belirten Andersen, “Ülkeler bunun halı altına süpürülemeyecek bir şey olduğunu anlamalı. Vazgeçmeyeceğiz” diye konuştu.

UNEP, metan izleme verileri için ” Göz Metan ” adlı bir kamu platformu başlattı. BM’nin bildiriminden sadece birkaç hafta sonra Cezayir‘de10 yıldır devam eden bir gaz sızıntısının kapatılması, “gökyüzündeki göz” uydu sisteminin işe yarayabileceğini gösteriyor.

Düzeltilen birkaç sızıntı bile bir milyon arabayı yoldan çekme emisyonuna denk geliyor.

Akbelen’i katleden YK Enerji’ye ‘üstün performans’ ödülü

Muğla İkizköy’de, santrale linyit sağlamak için Akbelen Ormanı‘nda katliam yapan  Yeniköy Kemerköy Enerji Elektrik Üretim ve Ticaret A.Ş.’ye  “EFQM Üstün Performansta 4 Yıldız Üstün Başarı Ödülü” verildi.

Türkiye Mükemmellik Ödülleri‘ni veren Türkiye Kalite Derneği (KalDer), Yeniköy Kemerköy Enerji’nin ulusal kalite hareketi çalışmaları kapsamında “4 yıldız alan” ilk elektrik üretim şirketi olduğunu duyurdu.

Şirket, daha önce de “EFQM Üstün Performans”ta 3 Yıldız yetkinliğiyle “ödüllendirilmişti.” KalDer, yıldızları yükseltme gerekçesi olarak, YK Enerji’nin elektrik üretim sektöründe örnek şirket olma vizyonu ile kurumsal kültürü geliştirmeye yönelik çalışmalarını gösterdi.

YK Enerji Genel Müdür Yardımcısı Burak Işık, ödül törenindeki konuşmasında, “İş yapış kültürümüzü geliştirip geleceğin gereklerini yerine getiren ve odağına sürdürülebilirlik prensiplerini alan bir şirket olarak kendimizi konumladık ve bunun için çalışıyoruz” dedi.

YK Enerji: Yeşil aklama şampiyonu

Muğla‘da işlettiği eski teknolojili iki termik santrale kömür sağlamak için Akbelen Ormanı’nı yok eden YK Enerji, doğa ve iklim düşmanı faaliyetlerini gözden uzakta tutmaya ve üzerine örtmeye yönelik halkla ilişkiler çalışmalarına sıkça başvuruyor.

Adı doğa kıyımlarıyla ve kirletici faaliyetlerle anılan şirket, bu yılın başlarında  “Akdeniz’in oksijen kaynağı, Posidoina çayırlarının, kendilerine ait Kemerköy sahasında çoğaltılıp koruma altına alınmasına yönelik bir proje başlatmış; bilimsel bilgilere dayanmayan proje, “karbon sertifikası” almak için bir göz boyama faaliyeti olarak uzmanlarca eleştirilmişti.

Yeşil NoktaAkbelen’e kıyan YK Enerji’nin ‘yeşil aklama’ çabası neyi gizliyor?
Yeşil NoktaYK Enerji’den yeni bir yeşil aklama: İTÜ öğrencileri kullanılarak ağaç dikimi yapıldı

Şubat ayında da İTÜ yönetimi ile yapılan anlaşma gereği gerçekleştirilen “ağaç dikimi” faaliyetinde öğrenciler YK Enerji arazisine götürülerek firmanın yeşil aklama çalışmasında kullanılmıştı.

Orman Genel Müdürlüğü (OGM) de şirketi “aklama” çabasına katılmış; 2022 yılında YK Enerji ile yaptığı ağaçlandırma kapsamındaki çalışmaları için takdir belgesi vermişti.

[COP29] Bakü’ye akın eden fosil yakıt lobicileri, çoğu ülke delegasyonlarını aşıyor

Azerbaycan‘ın Bakü kentinde süren BM İklim Zirvesi’ne iklim açısından en hassas ülkelerin delegasyonlarını gölgede bırakacak sayıda fosil yakıt lobicisi katıldı.

Zirveye en az 1.773 lobiciye erişim izni verildi. İklim açısından en savunmasız 10 ülkenin müzakerelerdeki toplam delegesi ise yalnızca 1.033.

Geçen yıl Dubai‘de düzenlenen COP28 iklim görüşmelerine benzer şekilde, COP29’a da neredeyse tüm ülke delegasyonlarından çok daha fazla sayıda fosil lobicisinin katılmasına izin verildi. Dubai’de 2,450’den fazla fosil yakıt lobicisine erişim izni verilmişti. Bu yılki toplam katılımcı sayısı (52,305) geçen yıl Dubai’deki 97,372’den önemli ölçüde daha az olmasına rağmen, fosil yakıt endüstrisi Bakü’ye olağanüstü sayıda gelmiş görünüyor.

Sadece ev sahibi Azerbaycan (2229), COP30’a ev sahipliği yapacak Brezilya (1914) ve Türkiye’nin (1862)  gönderdiği  delegasyonlar, Bakü’de kayıtlı 1,773 fosil yakıt lobicisinden daha fazla.

İklim aktivisti Kick Big Polluters Out (KBPO) koalisyonu COP29’un geçici katılımcı listesini satır satır analiz etti.

En büyük gruplar Küresel Kuzey’den

Analizde öne çıkan bulgular şöyle:

  • Fosil yakıt lobicileri, COP29’a iklim açısından en kırılgan 10 ülkenin delegelerinin toplamından (1,033) daha fazla giriş izni alarak, endüstrinin varlığının iklim krizinin ön saflarında yer alanların varlığını nasıl gölgede bıraktığının altını çizdi.

  • Çok sayıda fosil yakıt lobicisine bir ticaret birliğinin parçası olarak COP’a erişim izni verildi. En çok lobiciye sahip ilk 10 ticaret grubunun sekizi Küresel Kuzey’den geldi. En büyük grup, aralarında büyük kirleticiler TotalEnergies ve Glencore‘dan temsilcilerin de bulunduğu 43 kişiyi getiren Uluslararası Emisyon Ticareti Birliği oldu.

  • Japonya delegasyonunun bir parçası olarak kömür devi Sumitomo’yu; Kanada petrol üreticileri Suncor ve Tourmaline‘i; Birleşik Krallık 20 lobiciyi; İtalya ise enerji devleri Eni ve Enel‘in çalışanlarını getirdi.

  • Toplam 39 lobici getiren Chevron, ExxonMobil, BP, Shell ve Eni aynı zamanda “İsrail’in savaş makinesini besleyerek” Filistin’de soykırıma olanak sağlamakla da bağlantılı.

Fosil yakıt endüstrisini temsilen katılan en büyük 10 ticaret birliği şöyle:

 

Uluslararası Emisyon Ticareti Birliği (43 delege), Sürdürülebilir Kalkınma için Dünya İş Konseyi (27), Hindistan Ticaret ve Sanayi Odaları Federasyonu (17), Alman Sanayi Federasyonu (13), BusinessEurope (13), Sürdürülebilir Enerji için İş Konseyi (12), OPEC Uluslararası Kalkınma Fonu (12), Kral Abdullah Petrol Çalışmaları ve Araştırma Merkezi (11), Uluslararası Madencilik ve Malzeme Konseyi (10), Amerika Birleşik Devletleri Ticaret Odası

Dünya Ana Sağlığı Vakfı‘ndan Kick Big Polluters Out Üyesi Nnimmo Bassey, fosil yakıt lobisinin iklim müzakereleri üzerindeki hakimiyetinin gezegenimizin geleceğine sarılmış zehirli bir yılan gibi olduğunu söyledi:

“Aldatmacalarını ifşa etmeli, etkilerini ortadan kaldırmak ve gezegenimize yönelik ihlallerinin bedelini ödetmek için kararlı bir şekilde harekete geçmeliyiz. Kirleticilerin çıkarlarına değil, adalet ve sürdürülebilirlik için mücadele edenlerin sesine öncelik vermenin zamanı geldi”

Kirleticilerin iklim görüşmelerinden çıkarılması çağrıları artıyor

KBPO’nun bulguları, küresel sıcaklıkların ve sera gazı emisyonlarının rekor kırdığı bir yılın sonunda ve İsrail’e petrol ve gaz tedariki yoluyla Filistin’deki soykırımda fosil yakıtların suç ortaklığına dair kanıtların ortaya çıktığı bir dönemde yayımlandı. Dünyanın en büyük fosil yakıt şirketlerinin birçoğunun COP28’den bu yana 250 milyar ABD doları tutarında petrol ve gaz harcamasını onayladığı da yakın dönemde anlaşılmıştı.

Endüstrinin Bakü’deki varlığı, fosil yakıtların sona erdirilmesi, yanlış çözümler ve iklim finansmanı konularının gündemde olduğu COP29’un belirtilen hedefleriyle tam bir tezat oluşturuyor. Bu durum, Küresel Güney ülkelerinden, kamu görevlilerinden, BM bileşenlerinden ve daha geniş sivil toplumdan gelen, kirleticilerin görüşmelerden çıkarılması yönündeki artan çağrıları da artırıyor.

Trend Asia‘dan Beyrra Triasdian, “Büyük Kirleticiler”in iklim eylemi üzerindeki boğucu etkisi hakkında şunları söyledi:

“İnsanların evlerini ve geçim kaynaklarını yok eden fosil yakıt endüstrisi tarafından sürekli olarak dikte ediliyoruz. Endonezya‘da birçok ada battı, kuraklık ve seller artık yaygın ve iklim krizi nedeniyle tarlalar artık verimli değil. COP, 29 kez düzenlendi ve fosil yakıt lobicileri sorumluluklarından kaçarken ve fosil yakıt dönemini uzatmak için sahte çözümler kullanırken iklim değişikliği daha da kötüye gitmeye devam ediyor.”

Kick Big Polluters Out aktivistleri, COP29 mekanında fosil yakıt lobicilerinin zirvedeki faaliyetlerini protesto etti. Fotoğraf: Ümit Şahin.

Sivil toplumun sürekli baskısı sayesinde geçen yılki COP28 ilk kez COP katılımcılarının kimleri temsil ettiklerini açıklamalarını zorunlu kılmış  ve muhtemelen daha önceki COP’lara gizli olarak katılmış olan birçok lobiciyi ortaya çıkarmıştı.

BM iklim görüşmelerinde kurumsal erişim ve lobi faaliyetleri fosil yakıt endüstrisi ile sınırlı değil. Bu analize dahil edilmemiş olsalar da, finans, tarım ticareti ve ulaşım gibi iklim krizine derinden karışan diğer kirletici endüstriler de yoğun katılım gösteriyor.

‘Liderlerin Büyük Kirleticiler’i kovmasının zamanı geldi

İklim Adaleti Talebi Küresel Kampanyası‘ndan Rachitaa Gupta, yaklaşık 30 yıldır bu aktörlerin müzakereleri gasp ederek anlamlı ilerlemeyi sabote ettiğini vurguladı.

“Küresel Güney’deki topluluklarımız iklim krizinin acımasız yükünü taşıyor, ancak seslerimiz bu kritik tartışmalarda marjinal kalıyor. Artık taviz yok. Bu kirleticilerin kovulması gerekiyor ve bu krize en az katkıda bulunan ancak en çok zarar gören biz Küresel Güney toplumlarının, kâr yerine gerçek, adil iklim çözümlerine öncülük etme ve şekillendirme zamanı geldi.” .

Birleşik Krallık Gençlik İklim Koalisyonu‘ndan KBPO üyesi Sarah McArthur da fosil yakıt endüstrisinin, iklim krizini durdurmak için gerekenlere, yani fosil yakıtların acilen ve adil bir şekilde kullanımdan kaldırılmasına temelden karşı olan finansal karlılıkları tarafından yönlendirildiğine dikkat çekti. McArthur, dünyanın kazanılmış menfaatler ve geciktirme taktikleri için zamanı olmadığını belirterek, Liderlerimizin insanlık için ayağa kalkma ve Büyük Kirleticileri Kovma zamanı geldi” dedi.

Biyolojik Çeşitlilik Merkezi‘nden Ben Goloff da Donald Trump‘ın kampanyasına para akıtan aynı şirketlerin şimdi COP 29 salonlarında kol gezerek iklim eylemini ezmeyi hedeflediğini söyledi.

Afrika Make Big Polluters Pay Coalition ve HELP-Gambia’dan Dawda Cham ise, “Fosil yakıt endüstrisi, gezegenimiz yanarken kendi çıkarlarını korumak için uzun süredir iklim müzakerelerini manipüle ediyor. Artık bu bağları koparmanın ve Küresel Güney’in sesinin susturulmasını değil, yükseltilmesini sağlamanın zamanı geldi. Büyük Kirleticileri iklim müzakerelerimizden kovmalı ve onlara bedel ödetmeliyiz! değerlendirmesi yaptı.

Sağ çoğunluğun istediği oldu: ‘AB Ormansızlaşma Yasası’ zayıflatılarak ertelendi

Avrupa Parlamentosu, belirli hammaddeleri Avrupa’ya ithal eden tüm tüccarlara gerekli özeni gösterme yükümlülüğü getiren bir AB düzenlemesi olan ‘ormansızlaşma yasası’nın hükümlerini erteleme ve değiştirme yönünde oy kullandı.

Önerilen yasaya göre, sığır eti ürünleri, kakao, kahve, palmiye yağı, kauçuk, soya ve odun ile bunların türev ürünlerinin ormansızlaştırılmış arazilerden gelmemesi ve ithalatçıların tam izlenebilirliği garanti etmesi gerekiyor.

AB’de belirli ürünlerin tüketimi, küresel ormansızlaşmanın yaklaşık yüzde 10’undan sorumlu olduğundan, söz konusu yasa tasarısı, Avrupa talebi ile küresel ormansızlaşma arasındaki bağı kırmak amacıyla Avrupa Komisyonu tarafından önerilmişti.

Yasa, 2023 yılında AB kurumları tarafından kesin olarak onaylanmış ve hükümlerinin büyük işletmeler için 30 Aralık 2024’te, küçük ve mikro işletmeler içinse altı ay sonra bağlayıcı hale gelmesi planlanmıştı.

Ancak, geçen ekim ayında Komisyon, son tarihleri ​​bir yıl ertelemeyi ve uygulamayı büyük şirketler için 2025 sonuna, küçük şirketler içinse 2026 ortasına ertelemeyi önerdi.

Van der Leyen’in partisi Yeşil Mutabakat’ın altını oyuyor

AB ülkelerinin ertelemeyi hızla onaylamasının ardından şimdi de Parlamento aynı yolu izleyerek, metne Konsey tarafından onaylanması gereken sekiz yeni değişikliği de yerleştirdi. Değişikliklikler süreci basitleştirmeyi ve ithalatçılar üzerindeki yükü azaltmayı amaçlıyor,

Parlamentoyu domine eden sağcı Avrupa Halk Partisi Grubu’ (EEP) ormansızlaşma mevzuatı baş müzakerecisi, milletvekili Christine Schneider, oylama sonrası düzenlediği basın toplantısında, “Avrupalı çiftçileri ve uluslararası ticaret ortaklarını aşırı zorlamadan yasadışı küresel ormansızlaşmayı durdurmayı amaçlıyoruz” dedi

Parlamentonun onayladığı değişikliklerden biri, mevcut “düşük”, “standart” ve “yüksek riskli” kategorilerin yanı sıra ormansızlaşma için yeni bir “risksiz” ülke kategorisi getiriyor. “İstikrarlı veya artan orman alanı gelişimi olan” şeklinde sınıflandırılan bu ülkeler ihmal edilebilir ormansızlaşma riskleri nedeniyle önemli ölçüde daha az katı gerekliliklerle karşı karşıya kalacak. Sınıflandırma ve kıyaslama 2025 ortasına kadar yapılacak.

Bir diğer değişiklikte ise “Hiçbir risk oluşturmayan ülkelerden gelen ilgili ürünler, üretim ülkesinin ilgili mevzuatına uygun olarak üretilmiş ve belgelendirme şartlarını yerine getirmişlerse AB pazarına arz edilebilir” deniliyor.

Schneider, risk olmamasının titizlik beyanlarının olmadığı anlamına gelmediğini ancak ormansızlaşma düzenlemesinin hedeflerine ulaşmak için gerçekten neyin gerekli olduğunu müzakere ederken çok dikkatli olmaları gerektiğini söyledi: “Bazı ülkeler sürdürülebilir bir orman yönetimine sahip olduklarını kanıtlayabilirlerse ve ulaşmak istediğimiz hedefleri yerine getirebilirlerse, diğer ülkelerin yapmak zorunda olduğu işi yapmak zorunda kalmazlar.”

Tüm yasa metni şimdi tekrar incelenecek. Komisyon, teklifi geri çekebilir veya Parlamento’nun onayladığı  değişikliklere karşı çıkabilir.

Yasadaki değişiklikler EP), aşırı sağ Avrupa Muhafazakarları ve Reformistleri (ECR), aşırı sağ Avrupa Vatanseverleri (PfE) ve Egemen Milletler Avrupası (ESN) tarafından desteklenen erteleme Parlamento’da 371 oyla, 240 aleyhte ve 30 çekimserle onaylandı. Ancak, değişiklikler daha küçük çoğunluklarla kabul edildi.

Renew Europe’dan liberal milletvekilleri ikiye bölünürken sol partiler değişikliklere karşı oy kullandı.

Gözlemciler, Parlamentoda sağcı çoğunluğa doğru bu kaymanın çevre ve iklimle ilgili hükümler hakkındaki gelecekteki oylamalara da yayılması ve kendisi de bir EEP milletvekili olan Komisyon Başkanı Ursula Van der Leyen’in çok önem verdiği Yeşil Mutabakat‘ın temel unsurlarını tehlikeye atmasının mümkün olduğunu söylüyor.

Çevre örgütleri: Ormanlara ve iklime olan taahhütlere ihanet

Çevre örgütleri ise yasanın ertelenmesi ve söz konusu değişikliklerin uyum standartlarını düşüreceğini savunuyor.

Greenpeace, Dünya Doğayı Koruma Vakfı (WWF) gibi çevre grupları, Komisyon’un sulandırılmış ormansızlaşma yasasını kabul etmesi halinde, bunun Yeşil Mutabakat’ın diğer unsurlarının, halihazırda kabul edilmiş olsa bile geri alınabileceği anlamına gelebileceğini duyurdu.

WWF, bu hamlenin, 30 Aralık 2024’te uygulanması için zamanında “Ormansızlaşma Yönetmeliği” (EUDR) gerekliliklerine uymak amacıyla ormansızlaşma içermeyen tedarik zincirlerine yatırım yapan ileri görüşlü şirketlerin çabalarını baltaladığını belirtti.

Örgütün  Avrupa Politika Ofisi Orman Politikası Müdürü Anke Schulmeister-Oldenhove‘in kararla ilgili değerlendirmesi şöyle:

“Bu, EPP için utanç verici bir an ve Avrupa vatandaşlarına, ileri görüşlü işletmelere, dünya ormanlarına ve iklimimize olan taahhütlerine ihanettir. Geçen yıl EPP, kendi saflarından bir raportörün önderliğinde EUDR’yi ezici bir çoğunlukla desteklemişti. Bugün, aşırı sağcı gruplarla ittifak kurarak, siyasi duruşu iklim eyleminin önüne koydular, düzenlemenin kaldırılmasına kapıları açarken Avrupa vatandaşlarının ve sorumlu şirketlerin ormanlarımızı koruma çağrılarını bir kenara attılar. 

İspanya’da iki hafta içinde ikinci sel felaketi: Malaga’da binlerce kişi tahliye edildi

İspanya‘nın güney kıyı kesimlerinde şiddetli fırtınalar ve sağanak yağışlar yeniden etkisini gösterdi.

Valensiya ve yakınlarındaki yerleşim yerlerinde yaşanan ve 200’ün üzerinde insanın ölümüne neden olan sel felaketinden sadece iki hafta sonra, bu kez Endülüs bölgesindeki Malaga‘da aşırı yağışlar nedeniyle binlerce kişi tahliye edildi.

Guadalhorce Nehri kıyısına yakın beş bölge de taşma riski nedeniyle önceden boşaltıldı. Malaga Belediye Meclisi de Campanillas Nehri civarında yaşayanlara tahliye emri verdi.

Yağmurların sınırlı hasara yol açtığı görülse de, eyaletteki Benamargosa kasabasında nehrin taşması sonucu cok sayıda ev su baskınıyla tamamen yıkıldı. Guadalhorce Nehri kıyısında yaşayan yaklaşık 3.000 kişi ve Vélez Nehri yakınlarında yaşayan yaklaşık 1.100 kişinin tahliye edildiği bildirildi.

Ülkenin meteoroloji ajansı AEMet‘e göre, Malaga kentine yalnızca bir saat içinde neredeyse bir aylık yağmur yağdı. Güney İspanya eyaletine çarşamba günü yaklaşık 100 milimetre yağmur düştü. Bunun 78 mm’i bir saat içinde yağdı. Kentin kasım ayındaki yağış ortalaması normalde ortalama 100,5 milimetre.

Aşırı yağışlar nedeniyle kırmızı alarm verilen Endülüs ve Katalonya‘daki bazı kasabalarda yolların ve bodrum katlarının sular altında kaldığı bildirildi

Ulaştırma ve Sürdürülebilir Mobilite Bakanlığı da, raylarda biriken su nedeniyle Malaga-Madrid demir yolu seferlerinin durdurulduğunu duyurdu.

Malaga kentinin ana hastanesi sular altında kaldıktan sonra hizmetlerini yalnızca acil vakalarla sınırlamak zorunda kaldı.

Kent açıklarında deniz üzerinde de bir hortum oluştuğu görüldü. Fırtınanın şehri vurmasıyla birlikte büyük dolu taneleri de şehri kapladı.

Endülüs bölge lideri Juanma Moreno, bu fırtına sırasında yetkililerin “tek hedefinin” “zararı en aza indirmek ve özellikle insan kayıplarını önlemek” olduğunu söyledi. Moreno, “tüm vatandaşların azami düzeyde işbirliği yapmaması durumunda bunun başarılamayacağı” uyarısında bulunarak, “azami düzeyde dikkatli olunması” çağrısında bulundu .

Daha fazla yağmur yolda

Ülkede Malaga ve Granada eyaletlerinden başlayarak Valensiya ve Tarragona‘ya kadar daha fazla yoğun yağış bekleniyor.

Yetkililer, Malaga eyaletinin tamamında ve Sevilla, Cadiz ve Huelva belediyeleri de dahil olmak üzere yağmur nedeniyle turuncu uyarı verilen bölgelerde okulların perşembe günü tatil edildiğini duyurdu

Valensiya ilinin kıyı bölgesi için de kırmızı alarm verildi, ancak riskin zayıflaması üzerine daha sonra  kaldırıldı.

İki hafta önce kentte 220’den fazla kişinin ölümüne yol açan ve onlarca yıldır yaşanan en büyük sel felaketinin yaralarını ise hala sarılabilmiş değil. Geçen hafta Valensiyalılıar, ölümcül afete ilişkin erken uyarı yapılmaması ve müdahalede geç kalınması nedeniyle bölge başkanı Carlos Mazón‘un istifasını talep ettikleri bir protesto yürüyüşü düzenlemişti.

Yeşil Noktaİspanya’nın Valencia bölgesine bir yıllık yağış bir günde düştü: En az 95 ölü
Yeşil NoktaÖlümcül sel felaketi Binlerce Valensiyalı, ölümcül sel felaketi istifa talebiyle sokaklara döküldü

İspanya, “soğuk düşüş” veya DANA (Depresion Aislada en Niveles Altos’un kısaltması) olarak bilinen bir hava olayının neden olduğu şiddetli sonbahar sağanaklarına karşı özellikle savunmasız. Ancak yıkıcı hava sistemi, iklim değişikliğiyle birlikte daha çok kötüleşiyor.

Bilim insanları, insan kaynaklı iklim değişikliği nedeniyle bu tür aşırı hava olaylarının daha sık hale geldiğini ve etkisinin de daha büyük olduğunu söylüyor.  Dünya fosil yakıt kirliliği nedeniyle ısındıkça bu tür yoğun yağışların meydana getirdiği felaketlerin etkisi de büyüyor. Su buharlaşmasını artıran Akdeniz‘in ısınması, aniden bastıran yağışların daha şiddetli hale gelmesinde önemli bir rol oynuyor.