Ana Sayfa Blog Sayfa 659

Tarım ürünleri enflasyonunda rekor: Turunçgil üretici fiyatı yüzde 380, sebze yüzde 230 zamlandı

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), kasım ayına ilişkin tarım ürünleri üretici fiyat endeksini (Tarım-ÜFE) yayımladı. Buna göre, Tarım-ÜFE’de kasımda bir önceki aya göre yüzde 7, bir önceki yılın aralık ayına göre yüzde 139,49, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 169,45 ve on iki aylık ortalamalara göre yüzde 122,93 artış oldu.

Sektörlerde bir önceki aya göre, balık ve diğer balıkçılık ürünlerinde yüzde 5,98 azalış, ormancılık ürünleri ve ilgili hizmetlerde yüzde 0,32 artış, tarım ve avcılık ürünleri ve ilgili hizmetlerde yüzde 7,51 artış gerçekleşti.

Ana gruplarda bir önceki aya göre tek yıllık bitkisel ürünlerde yüzde 6,06, canlı hayvanlar ve hayvansal ürünlerde yüzde 7,21 ve çok yıllık bitkisel ürünlerde yüzde 11,20 artış oldu.

t2.jpg

Yıllık artışın düşük olduğu alt gruplar sırasıyla yüzde 87,24’le koyun ve keçi, bunların işlenmemiş süt ve yapağıları ile yüzde 110,22’yle lifli bitkiler oldu. Buna karşılık, yıllık artışın yüksek olduğu alt gruplar ise sırasıyla yüzde 380,89’la turunçgiller ve yüzde 231,92’la sebze ve kavun-karpuz, kök ve yumrular şeklinde sıralandı.

Kasım 2022’de, endekste kapsanan 90 maddeden, 29 maddenin ortalama fiyatında azalış, 57 maddenin ortalama fiyatında ise artış meydana geldi.

‘Tarım alanlarında imar baskısı krize yol açabilir’

Tarım ürünlerinin fiyatlarındaki artışta, iklim krizi nedeniyle yaşanan felaketler ve  aşırı enflasyonist ortamın etkisi olduğu kadar tarım için kullanılan arsaların düzenli ve sürekli olarak imara açılması da rol oynuyor.

Türkiye‘de yılın ilk sekiz ayında 2 milyon gayrimenkul satış işlemi yapıldı. İşlemlerin yüzde 50’sini tarım ve arsa satışları oluşturdu. Hükümet eliyle tarım alanları, madencilik, inşaat vb. çeşitli endüstriyel faaliyetlere açılırken, vatandaşlar da parasının değerini koruyabilmek için arsa ve tarlaya yöneliyor. Uzmanlar bu durumun, dünya çapında beklenen gıda krizini körükleyeceğini söylüyor.

Tarla satışlarındaki artış tarımı tehdit ediyor: Gıda krizini güçlendirebilir
CHP’li Gürer: Tarım Bakanlığı’nda gıda krizine karşı proje çok, eylem yok

 

 

‘Enflasyonun ilacı yenilebilir enerjide’

APLUS Enerji ve Sürdürülebilir Ekonomi ve Finans Araştırmaları Derneği (SEFiA)’nın hazırladığı “Artan Elektrik Fiyatları ve Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Piyasaya Etkisi” başlıklı rapor, Türkiye’de yenilenebilir enerji santrallerinin ve bu santrallere verilen teşviklerin piyasaya etkilerini değerlendiriyor.

Rapor, yenilenebilir enerji kapasitesindeki artışın enflasyonda yaratacağı düşürücü etkisinin yanında, ithal yakıt maliyetlerini ve karbon emisyonlarını da önemli ölçüde azaltacağını gösteriyor.

Yenilenebilir enerji iki katına çıksaydı…

Çalışmada, YEKDEM (Yenilenebilir Enerji Kaynakları Destekleme Mekanizması) veya YEKA (Yenilenebilir Enerji Kaynak Alanları) kapsamında geliştirilen projelerin ve daha çok lisanssız santralin hayata geçmesi durumunda, 2021 yılı tamamı ve 2022 yılının ilk yarısında serbest piyasadaki elektrik fiyatlarının ne olacağının ölçülmesi amaçlandı.

Bugünküne kıyasla daha çok rüzgâr ve güneş enerjisi kullanılacağının varsayıldığı çalışmada (2021 başında toplam rüzgâr ve güneş kapasitesi 29,3 GW, 2022 Haziran ayı itibarıyla ise 35,9 GW) piyasa takas fiyatı ve YEKDEM birim maliyetinin nasıl değişeceği, enflasyonun nasıl seyredebileceği, gaz ve ithal kömür maliyetlerinin ne kadar azaltılabileceği ve karbon emisyonlarında ne kadar azaltım yapılmış olacağı analiz edildi.

Buna göre; bugün 19 GW Olan Güneş ve Rüzgâr Kurulu Gücümüz 36 GW olsaydı:

  • Elektriğin serbest piyasadaki fiyatı daha düşük olacaktı. Toplam sistem maliyetlerinin gerçekleşen rakamlara kıyasla daha düşük olduğu hesaplanmıştır. Serbest piyasadaki elektrik fiyatı, artan YEKDEM maliyetlerine rağmen, 2021 yılı için gerçekleşen değerlere kıyasla %3,5, 2022 yılının ilk altı ayı için ise %11,8 daha düşük olmaktadır.
  • Enflasyon daha düşük olacaktı. Yenilenebilir enerji üretiminin daha yüksek olduğu bir senaryoda, Temmuz 2022 itibarıyla %144,61 olarak gerçekleşen yıllık ÜFE enflasyonunun %129,22, aynı dönemde %79,60 olarak gerçekleşen yıllık TÜFE enflasyonunun ise %72,39 olacağı öngörülmüştür.
  • Daha az enerji ithalatı yapılacaktı. Artan yenilenebilir enerji üretimi, öncelikle yüksek maliyetli gaz ve ithal kömür üretimini ikame etmektedir. 2021 yılı için ülkenin ithal yakıt faturasının 3,1 milyar USD, enerji krizinin derinleştiği 2022 yılının ilk altı ayı için ise 3,3 milyar USD miktarında düşeceği hesaplanmıştır.
  • Karbon emisyonu azalacaktı. Özellikle karbon yoğun kaynakların ikame edilmesi yoluyla 2021 yılında 22,9 milyon ton CO2 eşdeğeri, 2022 yılında ise 13,4 milyon ton CO2 eşdeğeri karbon azaltımı yapılacağı görülmüştür. Çalışmada 18 ay için hesaplanan toplam azaltım miktarı 2020 yılı için açıklanan elektrik üretimi kaynaklı karbon emisyonlarının yaklaşık %28’ine denk gelmektedir.

Enerji krizinden korunmak için en uygun alternatif rüzgâr ve güneş 

APLUS Enerji Ortağı Volkan Yiğit hazırladıkları raporla ilgili şunları söyledi:  

Çalışma, küresel enerji krizi baş gösterdiği sıralarda eğer daha yüksek yenilenebilir enerji kurulu gücü yapılabilmiş olsaydı ülkedeki serbest piyasa elektrik fiyatlarının daha düşük olacağını göstermiştir. Eski YEKDEM santrallerinin alım garantisi süreleri sona erdikçe, yenilenebilir enerji üretiminin maliyetler üzerindeki düşürücü etkisi daha da gözle görülür olacaktır. Bu katkının yanı sıra yenilenebilir enerjinin ithal yakıt bağımlılığının azaltılması, arz güvenliğinin sağlanması ve karbon emisyonlarının düşürülmesi gibi çok yönlü faydaları getireceği görülmektedir. Bu açılardan piyasada hem maliyetlerin düşürülmesi hem de çok yönlü faydalardan yararlanılabilmesi için atılması gereken adım, kapsamlı bir yenilenebilir enerji strateji ve hedeflerinin oluşturulmasıdır.”

SEFiA’nın Direktörü Bengisu Özenç ise, şu değerlendirmeyi yaptı:

Küresel olarak yüksek enflasyonun hâkim olduğu bir ortamda, yenilenebilir enerji üretiminin payının artırılması özellikle küresel emtia fiyatlarının arttığı dönemlerde enflasyonu kontrol etmede etkili olduğundan önemli bir strateji olarak göze çarpıyor. Bu yaklaşımın ipuçlarını zaten yakın zamanda Amerika Birleşik Devletleri’nde devreye giren ve enerji dönüşümünü merkeze alan Enflasyonla Mücadele Paketi’nde gördük. Çalışmamızda da kronik olarak yüksek enflasyonla mücadele etmekte olan Türkiye’de güneş ve rüzgârın payının artması durumunda enflasyonun 7 puan daha düşük gerçekleşebileceğini ortaya koyduk. Ayrıca, güneş ve rüzgâra dönüşle enerji bağımsızlığının güçlenmesi sayesinde döviz kurunun olumsuz etkilerinin sınırlanacağı ve kamu bütçesi dinamiklerinin rahatlayacağı düşünüldüğünde, uzun vadede vergi yükünün azalacağı ve alım gücü üzerindeki dolaylı artırıcı etkilerin toplum refahını yükselteceği de söylenebilir.”

Kılıçdaroğlu ve İmamoğlu temel atma töreninde: İstanbul’u kaybetmenin acısı hala yüreklerinde

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP’li 10 büyükşehir belediye başkanı dün İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu‘na verilen hapis ve siyasi yasak kararının ardından İstanbul Büyükşehir Belediyesi Yaşlı Bakım ve Rehabilitasyon Merkezi Temel Atma Töreni‘ne katıldı.

İmamoğlu törende dün çıkan hapis cezası kararına ilişkin özetle şunları söyledi:

‘En demokrat belediye başkanı olmak istiyorum’

Bu yolculuğu bize açan ve bu güzel zaman dilimini hepimize yaşatan kıymetli genel başkanım sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na huzurunuzda yürekten teşekkür ediyorum. Bu yolculuğa çıktığımda ‘Nasıl anılmak istersiniz’ dediklerinde ‘Ben bu şehrin gelmiş geçmiş en demokrat belediye başkanı olmak isterim’ demiştim. Çünkü zaten en demokrat belediye başkanı olmak demek bu şehrin en başarılı belediye başkanı olmak demektir. Kendimize çizdiğimiz bu demokrasi idealindeki üzerindeki yolculuk hiçbir zaman şaşmadı. Bir aşaması daha var o da sonuna kadar çalışmak.

‘Hiçbir başarı cezasız kalmaz’

İstanbul’un 39 ilçesine de eşit bakan bir belediye başkanı ve her ilçe belediyesiyle irtibat kuran bir belediye başkanı olmayı başardık.

Bizim ülkemizde bazen hiçbir başarı cezasız kalmaz. Bana verilen bu anlamsız ve hukuksuz cezayı başarımın ödülü olarak görüyorum. İsraf düzenlerine son vermenin onları çok kızdırdığını biliyorum. Aynı zamanda İstanbul’un itibar görmemesi gereken tam aksine tedbirli olmanız gereken bazı kurumlarına itibarlı davranan dönemin bittiğine de çok üzüldüklerini biliyorum. O kurumlar bir haftadır konuştuğumuz ayıpları bize yaşatan kurumlar.

‘Sisi ne biz ne?

Bir çocuğumuzun yaşadığı istismardan tutun farklı edepsiz işlemlerin paydaşı olan kurumları çevremizden uzak tuttuk. Sosyal yardım ve destekleri arttırmış olmamız, plansızlıktan, bir avuç insanı kayırma duygusundan böylesi bir döneme dönüşmek onları çok kızdırdı ve bizleri cezalandırmak istiyorlar. Aslında o kötü akıllarını ve zihinlerini, kötülük dolu kalplerini ‘Binali beye mi oy vereceksiniz? Sisi‘ye mi oy vereceksiniz’ diye meydanlarda bağırdıklarında anlamak gerekiyordu. Ben bu memleketin evladıyım. Sisi ne biz ne?

‘Hak yemedim, hakkımı yedirmem’

Karadeniz‘in Trabzon ilinin Akçaabat ilçesinin eski adı Zanane yeni adı Cevizli köyünde doğmuş bir adama bunu diyen akıldan başka bir maharet bekleyemezsiniz. İlk gündeki gibi burada ifade edeyim hiç kimsenin hakkını yemedim, hakkımı da yedirmeyeceğim.

‘Dünyaya yargıç elbisesi giyerek kafa tutamazsınız’

Dünyaya kafa tutmak, yargıcın gömleğini giyerek ya da elbisesini giyerek insanları alt etmeye çalışmakla olmaz. Dünyaya kafa tutmak akılla, bilimle olur. Bu millet hakkını yedirmeyeceği gibi namertle, mertliğin ne olduğunu da önümüzdeki süreçte hep beraber tekrar ülkemizde, genel başkanımız ve altılı masada bulunan diğer siyasi parti liderleriyle beraber hep birlikte tekrar ispatını göstereceğiz.

‘2023 çok güzel olacak’

Genel başkanımızın huzurunda ilk günkü gibi başım dik, alnım açık, göğsümü gere gere söylüyorum. 2023 yılı çok güzel olacak. Çok çalışacağız. İstanbul’dan işimizi yapmaya devam edeceğiz. Memleketimiz adına 2023 bayram gibi bir yıl olacak.

İmamoğlu’na iki yıl yedi ay hapis cezası

Kılıçdaroğlu: İstanbul’un rantına doyamadılar

İmamoğlu’nun ardından kürsüye çıkan CHP lideri Kılıçdaroğlu “‘İstanbul’u kaybeden Türkiye’yi kaybeder’ demişlerdi. Hala içlerine sindirememişler ve intikam almaya çalışıyorlar. İl Başkanımıza ve belediye başkanımıza siyasi yasak getirmek istiyorlar” diye konuştu.

AKP’nin İstanbul’u kaybetmesinin acısını yüreklerinde hala hissettiğini söyleyen CHP lideri,  şunları söyledi:

“İstanbul’un rantına doymadılar. Bu kadar harama tamah eden bir anlayış nasıl olur da iktidar olabilir aklım almıyor. Bizler, hep birlikte bu mücadeleyi yapacağız. Nereden ve nasıl müdahale gelirse gelsin hep birlikte omuz omuza yürüyeceğiz.

Bazıları yargıç cübbesi giyebilirler, bazıları savcı cübbesi giyebilirler, hiçbir önemi yok. Hukukun üstünlüğüne göre karar vermeyen hiç kimse yargıç ve savcı değildir. Tarih onlarla ilgili hükmü de verecektir. Ne derler büyüklerimiz. Sultanın sofrasına oturan Alinin fetvasına itibar edilmez. Birilerinin sofrasına oturan yargıcın verdiği karar hükümsüzdür. Vicdani kanaat nedir? Vicdani kanaat yaradanın yüreğimizdeki sesidir. Bütün bunları bilerek, azim ve kararlılıkla yolumuza devam edeceğiz. Asla umutsuz değiliz.”

Kılıçdaroğlu, dünkü hapis cezası kararının ardından Almanya programını iptal ederek gece yurda dönmüş ve Saraçhane’deki İBB binasında İmamoğlu’nu ziyaret etmiş; İBB Başkanı’na “Hiç moralini bozma. Gülümsemeni sürdür. Hayata gülümsemeyle bak. Eşine, çocuklarına, yakınlarına gülümsemeyle bak. Ve 16 milyon insana, gülümsemeyle hizmet et. Bundan en ufak bir endişen olmasın. 16 milyon seni kucaklıyor” demişti.

Bir TV programında İmamoğlu’nun duruşmaya çıkacağı gün neden Almanya’ya gittiğini de açıklayan CHP lideri, bu gezilerin önceden ayarlanmış belli bir program çerçevesinde gerçekleştirildiğini ve beraat beklediğini söylemişti.

Vietnam kömürden çıkış için 15,5 milyar dolar destek alacak

Adil Enerji Geçiş Ortaklığı (Just Energy Transition Partnership, JETP) kapsamında enerji dönüşümünü destekleyen en son mali paket, dün Vietnam için yayınlandı. Vietnam, Güney Afrika ve Endonezya‘nın ardından JETP başlatan üçüncü ülke oldu.

G7 ülkeleri ile Danimarka ve Norveç, ülkenin kömürden uzaklaşmasını hızlandırmak ve yenilenebilir enerjiyi yaygınlaştırmak için Vietnam’a kamu ve özel sektör finansmanının yarı yarıya paylaşıldığı 15.5 milyar dolarlık bir mali paket teklif etti.

Paketin öne çıkan unsurları şöyle:

  • 7.75 milyar $ kamu sektörü finansmanı ile birlikte HSBC, Bank of America ve Mizuho gibi bazı GFANZ üyelerinin desteğiyle özel finansman tarafından 7.75 milyar $ harekete geçirilecek
  • Kasım 2023’e kadar bir Kaynak Seferberliği Planı (Güney Afrika için geliştirilen yatırım planına benzer) geliştirilecek ve rüzgar, güneş, enerji verimliliği, depolama, elektrikli araçlar ve istihdamın yeniden eğitilmesi için yatırım engellerinin ve fırsatlarının belirlenmesine odaklanacak
  • Vietnam elektrik sistemi için emisyonlarını 2030 yılında (mevcut net sıfır iklim stratejisinden beş yıl önce) pik seviyesine getirecek;
    • 2030’dan sonra karbonu tutulmayan kömürü aşamalı olarak bırakılacak ve eski kömürlü termik santrallerin kapatılmasını müzakere etme planıyla, pik kapasitesini 37 GW’tan 30,2 GW’a (2020’de yaklaşık 21 GW’tan) düşürmek için planlanan kömür boru hattının azaltacak,
    • Mevcut hedefi %36 olan yenilenebilir elektrik üretimi, 2030 yılına kadar rüzgâr, güneş ve hidroelektrik kaynaklarından %47’ye çıkarılacak.

Yayınlanan deklarasyon, finansmanın ne kadarının kredi yerine hibe olarak verileceğine doğrudan değinmiyor. Bu konu müzakerelerde bir tıkanma noktasıydı ve anlaşmanın işçilerin yeniden eğitilmesi gibi mali getiri sağlamayan ‘adil’ unsurlarının finanse edilmesini sağlamak açısından çok önemli görülüyor. Açıklamada sadece finansmanın Vietnam’ın borç yönetimi çerçevesine uygun olması, hükümetin başka türlü erişebileceğinden daha iyi şartlarda olması ve mevcut kalkınma fonlarını saptırmaması gereken ‘uygun finansal araçlar’ yoluyla sağlanmasına atıfta bulunuluyor.

Vietnam’ın elektrik ihtiyacının yarısı kömürden

Kömür, Vietnam’ın elektrik şebekesine hakim durumda ve 2020 yılında ülkenin enerji ihtiyacının yaklaşık yarısı kömürden elde edilirken, hidroelektrik olmayan yenilenebilir enerji kaynakları sadece %5’lik bir paya sahipti.

Vietnam, 2050 yılına kadar net sıfır emisyona ulaşma hedefine sahip, Küresel Metan Taahhüdünün bir üyesi (2030 yılında metan emisyonlarını 2020 seviyelerine kıyasla %30 azaltma hedefini destekliyor) ve aynı zamanda yeni izinlerin verilmesini ve yeni kömür yakıtlı enerji üretim projelerinin inşasını durdurmayı taahhüt eden Küresel Kömürden Temiz Enerjiye Geçiş beyanının imzacılarından biri.

‘Emisyonları planlanandan beş yıl erken zirveye çıkarabilecek’

Trend‘den araştırmacı Andri Prasetiyo, açıklanan paketi şöyle değerlendirdi:

“15.5 milyar dolarlık bu iklim anlaşması Vietnam’a fosil kömür enerjisinden enerji dönüşümünü hızlandırmak için gereken ivmeyi sağlayabilir. Tabii ki anlaşmanın gerçekten şeffaf, hesap verebilir ve kapsayıcı bir şekilde geliştirilmesi ve uygulanması şartıyla. Ülke ayrıca, ağır borç tuzağına düşmemek ve emisyon seviyelerini düşürmede başarısız olmamak için kömür enerjisinden sürdürülebilir yenilenebilir enerjiye sıçrayarak enerji politikasını yeniden yönlendirmelidir. Bu aynı zamanda yanlış ve maliyetli bir çözüm olan fosil gaz ve ileri kömür teknolojisine verilen desteğin durdurulmasını da içermektedir.”

IDDRI ve BM Vakfı‘ndan David Levai ise 15.5 milyar dolarlık bu anlaşma ile gelişmiş ülkelerin Vietnam’ın 2030 yılında, planlanandan beş yıl önce emisyonlarını zirveye çıkarmasına ve kömürden elde edilen elektriğin yenilenebilir enerji kaynaklarıyla ikame edilmesini hızlandırmasına yardımcı olacağını söyledi.

“Bu anlaşma, gelişmiş ve orta gelirli ekonomilerin, özel sektör de dâhil olmak üzere çok çeşitli paydaşların katılımıyla pragmatik ve ülkeye özgü çözümler üreterek kömürden elektrik üretimini mümkün olduğunca erken bir tarihte sonlandırmaya odaklanmaya devam ettiklerini göstermektedir. Güney Afrika’daki gibi önceki JET-P’lerden alınan bazı derslerin entegre edildiği de görülüyor – donör koordinasyonu ve sekretarya, özel sermaye seferberliği – ancak eşitlik ve adalet boyutlarına ilişkin ayrıntılar çok az. İşçilerin yeniden eğitilmesi ve becerilerinin artırılmasına ne kadar hibe aktarılacağı ve yerel sivil toplumun katılım düzeyi bu ortaklığın başarısı için kritik faktörler olacaktır ve bu konunun bir an önce açıklığa kavuşturulması gerekecektir”.

[COP15] Zirvede finansman krizi: Gelişmiş ülkelerle oturulan finansman masası hızla dağıldı

Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasında, Dünya’nın ekosistemlerini korumak için kimin ödeme yapması gerektiği konusundaki anlaşmazlıklar, Birleşmiş Milletler Çölleşmeyle Mücadele Sözleşmesi’nin (UNCCD) Taraflar Konferansı (COP15) için tehdit oluşturuyor.

Bir grup gelişmekte olan ülke protesto için bir gecede tartışmalardan çekildi. Brezilya, biyolojik açıdan daha çeşitli ulusların daha yüksek maliyete katlandığını söyledi.

Gelişmekte olan ülkeler ise bölgelerinde bulunan biyoçeşitliliği korumak için gelişmiş olan ülkelerden daha çok pay almaları gerektiğini savunuyor. Zirvede finansmanların konuşulduğu masa bir anlaşmazlığa işaret ederek hedefleri tehdit eder bir noktaya geldi.

‣[COP15] Kanada Başbakanı Trudeau yerlilerin kalbini finansmanla kazanmaya çalışıyor

Brezilya tarafından yapılan açıklamada daha fazla biyolojik çeşitliliğe ev sahipliği yapan bölgelerin herhangi bir küresel çerçevenin uygulanmasında “daha büyük bir yük taşıyacağına” dikkat çekildi ve “kaynak seferberliğine ilişkin orantılı olarak sağlam bir paket” çağrısında bulunuldu.

COP15 ülkelerin “2020 sonrası küresel biyoçeşitlilik çerçevesi (GBF)” adı verilen ve kamuoyunca “doğa için Paris Anlaşması” olarak anılan, doğadaki kaybı durdurmak ve tersine çevirmek amacıyla yeni ve büyük bir kurallar dizisi üzerinde anlaşmaya varmak hedefiyle gerçekleştiriliyor. Ancak söz konusu anlaşmazlıklar hedefleri sekteye uğratabilir.

‣[COP15] Bilim insanlarına göre COP15 dünyanın kaderini belirleyecek

Kanada iyimser, Nijerya tepkili

Kanada Çevre Bakanı Steven Guilbeault, dün (15 Aralık) “Baş müzakerecilerimizden biri bana mesaj attı ve protestodan sonra kaynakların seferber edilmesi konusunda üç saatlik hararetli bir anlaşma olduğunu söyledi. Bugün insanlar masaya geri döndüler ve tam da bu konu üzerinde yapıcı bir şekilde çalıştılar. Bu yüzden çok iyimserim ve güven duyuyorum” dedi.

Nijerya müzakerecisi Sikeade Egbuwalo bir röportajda, “Eşbaşkanların direktifini izleyerek müzakere ediyorduk ve bir noktada sayısal değerler üzerinde müzakere etmemize izin verilmedi” dedi.

‣[COP15] BM Sekreteri Guterres: İnsanlık kitlesel yok oluş silahı haline geldi

‘Gelişmekte olan ülkeler artık bıktı’

Egbuwalo gelişmiş ülkelerin, finansmanla ilgili belirli kararları çevre bakanlarına bırakmak istediğini, ancak gelişmekte olan ülkelerin onlarsız ilerlemeye hazır olmadığını söyledi.

Ülkelerin savunmasız ülkelerdeki küresel ısınmadan kaynaklanan kayıp ve zarar finansmanını telafi etmek için yeni bir fon oluşturmayı kabul ettiği, Mısır‘da geçen ay düzenlenen COP27 iklim zirvesinin yankıları sürerken, küresel güneydeki ülkeler finans konusundaki anlaşmazlıklar nedeniyle dün (14 Aralık) COP15 görüşmelerinden ayrıldı.

Görüşmeler için Montreal’de bulunan aktivizm örgütü Avaaz’ın kampanya direktörü Oscar Soria, masadaki hararetli tartışmaların ardından gerçekleşen geri çekilmenin gelişmekte olan ülkelerin zengin ulusların biyolojik çeşitlilik finansmanı konusundaki davranışlarından bıktığını gösterdiğini söyledi.

‣[COP15] Ülkeler iklim sahnesinde: Türkiye yine sınıfta kaldı

Finansman tartışması

Küresel güneydeki bazı ülkeler, daha zengin ülkelerden sağlanan artan fonların yanı sıra, Kanada’daki nihai anlaşmanın bir parçası olarak biyolojik çeşitlilik için yeni bir fon oluşturulmasını istiyor. Ancak gelişmiş ülkeler buna sıcak bakmıyor.

Biyoçeşitlilik için BM bağış fonuyla şu anda hayati ekosistemleri korumak ve biyoçeşitliliğe verilen zararı durdurmak için kilit korunması gereken bölgeler hedefleniyor.

Çin, Brezilya, Hindistan, Meksika ve Endonezya, Küresel Çevre Fonu‘nda (GEF) geçmişten bugüne en çok alıcı olan beş ülke arasında bulunuyor.  2022’den 2026’ya kadar bir sonraki 5,3 milyar dolarlık (4,3 milyar sterlin) finansman döngüsü için de bu ülkeler ilk beşte yer alacak.

Ancak Afrika, Asya ve Latin Amerika‘dan biyolojik çeşitliliğe sahip ülkeler, koruma amacıyla ödeme almak için daha fazla finansman almaları gerektiğini savunuyor.

Cumhurbaskanlığı’nda tüketilen çayın kilosu 11 bin 300 lira, peki asgari ücret?

CHP Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun, 2023 yılı Cumhurbaşkanlığı bütçe görüşmelerinde kürsüye, içerisinde beyaz çayın olduğu pırlanta kutusu, manda yoğurdu, Medine hurması ve kestane balı ile çıktı.

Çocuklar yataklarına aç girerken, Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda tüketilen beyaz çayın kilosunun 11 bin 300 lira olduğunu söyleyen İlhami Özcan Aygun, “Bu bütçe, sarayın insafını anlatan bütçedir. Halkın değil, zenginlerin cebini dolduran bütçedir. Bin 100 odalı Türkiye’nin bütçesini yutan, obur bir sarayın bütçesidir” dedi.

‣Yoksulluk sınırı 25 bin TL

Kürsüde pırlanta kutusunu göstererek, içerisinde ne olduğunu soran Özcan Aygun’a, Vekillerden “Yüzük var, altın var, hayat var” cevapları geldi.

Yanıtların doğru olmadığını söyleyen Aygun, “Bu pırlanta kutusu içerisinde pırlantadan daha değerli bir ürün var. Saray’da tüketilen beyaz çay var. 20 gramı 226 TL; yani kilosu 11 bin 300 TL. Bir asgari ücretlinin bunu alması için en az iki ay çalışması gerekiyor. Peki kim tüketiyor? Sarayın başındaki zat tüketiyor” dedi.

Aygun, Cumhurbaşkanlığı bütçesinin yüzde 62,4 oranında arttırılırken, tarım bütçesinin yüzde 35,1 oranında arattırılmasına da dikkat çekti.

Sarayın mutfağı ve halkın mutfağını kıyaslayan Aygun, şunları aktardı:

“Vatandaşımız meyve ve sebzeyi taneyle almaya başlamış. Eti bırakın, yumurtayı, tavuğu, bakliyatı yiyemez oldu. Sarayın ise ara öğünü de var. Cumhurbaşkanımız özel manda yoğurdu, birkaç kaşık yulaf, birkaç kaşık kestane balı, 4-5 tane de Medine hurması yiyormuş ama çocuklar yatağa aç giriyor. Anneler bayat ekmek, bayat simitleri çocuklarımızın beslenme çantasına koyuyor.”

‘Saray beyaz çay tüketirken, millet bayat ekmek sırasında’

Saray’da tüketilen beyaz çayın kilosunun 11 bin 300 TL olduğunu vurgularken, elindeki bayat ekmeği gösteren Aygun, şunları paylaştı:

“Saray beyaz çay tüketirken, milletimiz sabahları fırınların önünde bir gün önceden kalan bayat ekmeği, bayat simidi alıp, onu tüketmeye çalışırken, birileri de refah içinde, sefa, şatafat, her türlü israfın olduğu yerde yaşıyor”

Kilo olarak, manda yoğurdunun 50-80 TL, kestane balının 800 TL, Medine hurmasının 200-250 TL, yulaf ezmesinin 120 TL olduğunu vurgulayan Aygun, dört kişilik bir ailenin belirtilen ürünlerle ilgili bütçesinin 2 bin 220 lira olduğunu kaydetti.

‘Çiftçiye, memura, esnafa, öğrenciye yok; faize ve ranta çok’

Vatandaşın kahvaltıda simit bile yiyemez hale geldiğini anlatan Aygun, “Simidin tanesi beş lira olmuş. Hatırlarsanız, bir zamanlar simit-çay edebiyatı yapanlar şimdi o vatandaşları simit alamaz hâle getirdiler. Bu halk, simit ve çayla iktidara gelenleri yine simitle çayla gönderecek”şeklinde konuştu.

Türkiye’de fakirliğin hesabının yapıldığı simit Temmuz’da 5 TL’ye yükselirken, bir bardak çay ortalama 10 lira civarında.

Kur korumalı mevduatta ise şu ana kadar 91,6 milyar lira kaynak gittiğini ifade eden Aygun, şu sözlerle eleştiride bulundu:

“Özetle, Saray’a ballı yoğurt, vatandaşa ise kuru ekmek. Saraya hurma, halkın bütçesine vurma. Çiftçiye, memura, esnafa, öğrenciye yok; faize ve ranta çok” görüşlerini dile getirdi.

Altı yaşındaki çocuğu istismar Yusuf Ziya Gümüşel gözaltına alındı

İsmailağa Cemaati’ne bağlı Hiranur Vakfı’nın kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel’in kızı H.K.G’ye yönelik cinsel istismar davasında,  sanıklar Kadir İstekli ve Yusuf Ziya Gümüşel hakkında tutuklanmalarına yönelik yakalanma kararı çıkarıldı. Kadir İstekli dün gözaltına alınmıştı. H.K.G’yi altı yaşındayken 29 yaşındaki müridi Kadir İstekli ile “evlendiren” Yusuf Ziya Gümüşel ise bugün gözaltına alındı.

Olayı BirGün’den Timur Soykan, duyurmuş ve haber Türkiye gündemine oturmuştu.

İstanbul Anadolu 2. Ağır Ceza Mahkemesi sanıklar Kadir İstekli ve Yusuf Ziya Gümüşel hakkında üzerlerine atılı suçun vasıf ve mahiyeti, atılı suçun katalog suçlardan olması, bilirkişi raporu, bu suç için yasada ön görülen alt ve üst sınırları, bu nedenle oluşan kaçma şüphesi ve mevcut delil durumu nedeniyle ayrı ayrı tutuklanmalarına yönelik haklarında yakalama emri çıkartılmasına karar vermişti.

Dava kapsamında mahkemenin baba Yusuf Ziya Gümüşel ve ‘evlendirildiği’ Kadir İstekli hakkında yakalama kararı çıkarmasının ardından İstekli dün Pendik’te gözaltına alınmıştı.

Gümüşel ve İstekli’nin polis merkezindeki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edilmesi bekleniyor.

Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede, baba Yusuf Ziya Gümüşel ile anne Fatıma Gümüşel’in “zincirleme şekilde çocuğun cinsel istismarı” suçundan 22 yıl 6 aya kadar hapisle cezalandırılması isteniyor.

H.K.G’nin “evlendirildiği” Kadir İstekli hakkında ise “zincirleme şekilde çocuğun cinsel istismarı” ve “cinsel saldırı” suçlarından 67 yıl 10 ay 15 güne kadar hapis cezası talep ediliyor.

İddianameyi kabul eden Anadolu 2. Ağır Ceza Mahkemesi, 22 Mayıs 2023 tarihine duruşma günü vermişti. Kamuoyu tepkilerinin üzerine geri adım atılarak mahkeme, duruşmanın 30 Ocak 2023 tarihinde görülmesini kararlaştırdı.

İmamoğlu’na iki yıl yedi ay hapis cezası

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında, Yüksek Seçim Kurulu (YSK) üyelerine hakaret ettiği iddiasıyla açılan davanın duruşması görüldü. Son duruşmada savcı en üst sınırdan dört yıl bir ay ceza ve siyasi yasak istemişti. İmamoğlu’na iki yıl yedi ay 15 gün hapis cezası verildi. Kararın Yargıtay tarafından onanması halinde İmamoğlu siyasi yasaklı hale gelecek.

İmamoğlu’nun yargınlandığı 7. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın duruşmasına Kartal’daki Anadolu Adalet Sarayı’nda 11.30’da başlandı. 13.15’te duruşmaya 16.00’a kadar ara verildi.

İmamoğlu, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda İstanbulluları Saraçhane’ye davet etti:

“Karar ne olursa olsun, kâh sevincimizi kâh irademizi göstermek adına herkesi saat 16.00’da Saraçhane’ye davet ediyorum.”

İmamoğlu’nun çağrısına yanıt veren İYİ Parti lideri Meral Akşener, sosyal medya hesabı üzerinden “Ankara’dan yola çıktım, Saraçhane’de görüşürüz” diye yanıt verdi.

Kaftancıoğlu: Adaleti hep birlikte getireceğiz

CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu da duruşmaya ara verilmesinin ardından Kartal’daki Neyzen Tevfik Meydanı’nda davanın sonucunu bekleyen vatandaşlara açıklama yaparak “Zaten biliyorsunuz; ne kadar ahmakça bir dava olduğunu söylemeye gerek yok. Hep buradayız, hep adaletin yanındayız ve Genel Başkan’ımızın sürekli ifade ettiği gibi; bu ülkeye, 85 milyon adına yeniden adaleti hep birlikte getireceğiz, değerli dostlarım” şeklinde İmamoğlu’na destekte bulundu.

Saraçhane’de İmamoğlu’na destek buluşması: Metroya ek seferler koyuldu

Öte yandan İmamoğlu’nun çağrısının ardından Saraçhane’de vatandaşlar bir araya geldi. Metro İstanbul tarafından yapılan açıklamada, Saraçhane‘de gerçekleşen buluşma sebebiyle oluşan yolcu yoğunluğu nedeniyle M1, M2, M4, M5, M7, T1, T4 ve T5 hatlarda seferlerin sıklaştırıldığı bildirildi. Adliye önündeki kalabalık yoğunlaştı.

Reddi hakim talebi reddedildi

Öte yandan 16.00’da başlatılan duruşmaya 17.30’da da bir ara verildi ve yarım saat sonrasında duruşma yeniden başlatıldı.

Mahkeme, TCK’nin “Belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma” konusunu içeren 53. maddesini de onadı. Ayrıca Mahkeme reddi hakim talebini bir kez daha reddetti. Avukat savunmalarından sonra duruşmaya yeniden ara verildi.

Tanıkların dinlenmesi talebini ‘dava süresini uzatma girişimi’ gerekçesiyle reddeden mahkeme heyeti bugün tanıkların dinlenmelerine karar verdi.

Ongun: İmamoğlu’ndan YSK üyeleri hakkında herhangi bir olumsuz söz duymadım

İmamoğlu’nun danışmanı Murat Ongun, duruşmada “Olayın olduğu gün başkanımızla bir aradaydık. Üsküdar’daki Fethi paşa korusunda. Ben başkanımızın basın danışmanı olduğum için medya ile ilişkileri doğal olarak ben kuruyorum. Toplantıda birçok gazeteci arkadaşımız, sabah saatlerinde İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun yaptığı açıklamada İBB Başkanı’na ‘ahmak’ dediğini mesaj olarak gönderdiler. Ve bu konuda İmamoğlu’nun Süleyman Soylu’ya cevap verip vermeyeceğini sordular. Ben de konuyu başkanımıza sordum. O da ‘bu çok yakışıksız bir ifade, biz ona yanıt verelim’ dedi. Ardından gazeteci arkadaşları arayıp davet ettim, onlar da sordukları soruda İçişleri Bakanı’nı işaret ederek sordular. Başkanımız da verdiği yanıtta ‘Lafa bakarım…’ diye devam eden cümleyi kurdu. Açıklamanın ardından toplantıya devam ettik” dedi ve ekledi:

“Gerek basına vermiş olduğu bu demeç öncesinde, ya da sonrasında aynı zamanda ya da başka bir zamanda Sayın Başkan’dan YSK üyelerine karşı herhangi bir olumsuz söz ya da yorum duymuş mudur? Bu olayın olduğu tarihten önce ya da sonra, hatta seçimlerin iptal edildiği 6 Mayıs tarihinde Ekrem İmamoğlu’ndan YSK üyeleri hakkında herhangi bir olumsuz söz duymadım.”

Aranın ardından devam eden duruşmada Avukat Turan Taşkın Özer, “Müvekkilimin adil yargılanma hakkı zedelenmiştir” dedi.

Kılıçdaroğlu İstanbul’a geliyor

Öte yandan CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu Almanya’dan İstanbul’a İmamoğlu’na destek olmaya geleceğini açıkladı.

Ne olmuştu?

İmamoğlu’nun hakaret ettiği gerekçesi ise 2019’da İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun ifadelerine cevaben söylediği sözlere dayandırılıyor. 

Süleyman Soylu, 4 Kasım 2019 tarihinde Avrupa Konseyi Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi’nde yaptığı konuşmada, “Avrupa Parlamentosu’na gidip, Türkiye’ye gidip şikayet eden ahmağa söylüyorum. Bunun bedelini bu millet sana ödetecek” demişti.

İmamoğlu Soylu’nun bu sözlerine şöyle yanıt vermişti:

“31 Mart’ta seçimi iptal edenler ve dünyada, Avrupa’da onların gözünde nereye düştüğümüz noktasında, o olan biten şeylere baktığımızda, tam da 31 Mart’ta seçimi iptal edenler ahmaktır, önce oraya bir odaklansın.”

facebook sharing button
twitter sharing button
whatsapp sharing button

 

İklim aktivistlerinden Londra sokaklarında ‘yavaş yürüyüş’ eylemi

Birleşik Krallık merkezli Just Stop Oil (Sade fosil yakıtı durdurun) aktivistleri, yılın son protesto eylemini Londra sokaklarında iki günlük “yavaş yürüyüş” yaparak gerçekleştirdi.

İklim değişikliği ve çevresel etkilere dikkat çekmek ve hükümetlerinin iklim krizi konusunda aktif tavır almasını isteyen aktivistlerin hedefinde yıl boyu sanat eserleri ve ünlü markalar vardı.

Yılın son protestosu eylemi ise emisyonları yılda yaklaşık 400 bin ton karbondioksit artıracak Cumbria kömür madenine karşı yaptıkları ‘yavaş yürüyüşle’ yapıldı. Just Stop Oil eylemcileri, -2 derecede Londra sokaklarında trafiği durma noktasına getirdi.

Sunak hükümetinin yeni kömür madeni girişimine uzmanlardan yanıt: İkiyüzlülük!

Eylemin ilk günündeki iki tutuklamaya karşın yürüyüşlerinin yasal olduğunu savunan grup, herkese eylemlerine katılma çağrısında bulundu.

‘Durduramayacaksınız’

Eylemcilerden 67 yaşındaki eski hemşire Sheila Shatford, “Geleceklerinin ahlaksızca yok edilmesini durdurmak için tüm cesur gençlerin yanında durma ihtiyacı’ hissettiğini söyledi:

Başbakan Rishi Sunak’a petrol ve gaz genişlemesine izin verdiği için tepki gösteren Statford, “Kimsenin istemediği veya ihtiyaç duymadığı yeni bir kömür madenine izin verdiğiniz için yazıklar olsun. Barışçıl insanları şeytanlaştırdığınız için utanın. Bizi yasaklayabilir, sövebilir, hapse atabilirsiniz ama bizi durduramayacaksınız. Değer verdiğimiz her şeyin yok edilmesinde suç ortağı olmayacağız.”

Fosil yakıt üretimini artırma kararı alan Birleşik Krallık hükümetine işgalli protesto
‣ Birleşik Krallık’ta iklim eylemi: Genç aktivistler kendilerini ünlü tablolara yapıştırdı
 İklim aktivistlerinin elleri bu kez ‘Son Akşam Yemeği’ tablosunda
‣ İklim aktivistlerinden Van Gogh’un tablosuna çorbalı protesto
 İklim aktivistleri Londra merkezindeki araba galerisini turuncuya boyadı
 Yemekli eylemlerde sıra Kral Charles’ta: Balmumu heykelinin yüzüne pasta yapıştırıldı
‣  Aktivistler, fosil yakıt lobicilerinin merkezi olan binaya boya püskürttü

Kanun teklifinden zeytinlikleri tehdit eden madde çıkartıldı: Bugün zeytin kazandı

Elektirik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin, 33 milletvekilinin imzasıyla TBMM Başkanlığına sunulmasının ardından çevre aktivistleri zeytinlik sahalarında madencilik faaliyetlerinin önünü açacak teklife karşı TBMM önünde bir araya geldi. Doğa savunucuları teklifin görüldüğü Bütçe Komisyonu görüşmelerine katıldı. Ekoloji aktivistlerinin katıldığı toplantıda kanun teklifinden zeytinliklere ilişkin birinci madde teklif metninden çıkartıldı. Vatandaşlar haberi sevinçle karşıladı.

Ne olmuştu?

Elektirik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin, 33 milletvekilinin imzasıyla TBMM Başkanlığına sunuldu.

Kanun teklifi madencilik faaliyetlerinin, zeytinlik alanlarda yapılmasının önünü açacak nitelikte.

13 maddelik kanun teklifinin ilk maddesinde yer alan ifadelere göre zeytinlik alanlarda yürütülmesi planlanan madencilik faaliyetlerine “kayıp yaşanmadan, dengeli bir biçimde sürdürülmesi doğrultusunda” gibi bir açıklama getiriliyor.

Daha önce de 1 Mart 2022’de madencilik faaliyetlerinin zeytinlik sahalarında yapılmasına yönelik Yönetmelik Resmi Gazete’de yayımlanmış ve bu yönetmeliğe karşı onlarca dava açılmıştı. Yönetmeliğin yürütmesi durdurulmuştu.

Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanun ise söz konusu yönetmeliğin geçirilmesine engel.  Yürütmesinin durdurulmasının sebebi de kanuna ve kamu yararına aykırı oluşuydu.

Şimdi verilen Kanun Teklifi’nde ise amaçlanan yeni ekonomik ve sosyal gelişmelerle birlikte ülkenin artan elektrik ihtiyacının öncelikle yerli kaynaklardan karşılanması.

Ekoloji mücadelesi veren aktivistler Türkiye’de yıllardır toprağın enerjiden daha önemli olduğunu ve yenilenebilir enerjinin desteklenmesi gerektiğini belirterek madencilik faaliyetlerine karşı mücadele veriyor.

Daha önceki yönetmelikte de yine enerjiye vurgu yapılıyor, bu nedenle zeytinlik sahalarının da madencilik faaliyetlerine açılması öngörülüyordu.

Yeni Kanun Teklifi’nde ise zeytinciliği etkileyecek maddeye ilişkin şu ifadelere yer veriliyor:

“Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte ruhsat sahibi veya rödövansçı olan gerçek veya tüzel kişiler tarafından ülkenin elektrik ihtiyacını karşılamak üzere yürütülen madencilik faaliyetlerinin tapuda zeytinlik olarak kayıtlı olan alanlar veya fiili olarak üzerinde zeytinlik bulunan alanlara denk gelmesi ve faaliyetlerin başka alanlarda yürütülmesinin mümkün olmaması durumunda zeytin sahasının madencilik faaliyeti yürütülecek kısmının izin verilecek maden sahalarının bulunduğu ilçe ve il sınırlarına öncelik vermek suretiyle taşınmasına, sahada madencilik faaliyetleri yürütülmesine ve bu faaliyetlere ilişkin geçici tesisler inşa edilmesine kamu yaran dikkate alınarak Bakanlıkça izin verilebilir.”