Ana Sayfa Blog Sayfa 4

Yeni bilirkişi raporu: İliç’te ÇED raporu veren Kurum’un sorumluğu yok edildi

Şubat 2024’te dokuz işçinin öldüğü Ercincan‘ın İliç ilçesinde bulunan Çöpler Altın Madeni‘nde meydana gelen faciayla ilgili yeni bilirkişi raporu hazırlandı.

Yeni raporda facianın Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) raporları ile ilişkilendirilmeyeceği belirtildi.

Bu, ÇED raporuna onay veren dönemin Çevre Şehircilik Bakanı Murat Kurum‘un faciayla ilgili sorumluluğunun bulunmadığı anlamına geliyor.

İliç faciası ile ilgili bilirkişilerin seçimi ve hazırladıkları raporlar tartışmalara yol açmış, bilirkişiler ve şirket yetkilileri hakkında çok sayıda suç duyurusunda bulunulmuştu.

2024 Mayıs ayında yayımlanan son bilirkişi raporuna göre ise kazanın hemen ardından gözaltına alınan ve altı saat sonra serbest bırakılan Anagold Türkiye Müdürü ve Yönetim Kurulu Başkanı Cengiz Yalçın Demirci’nin de aralarında olduğu 13 kişi “asli kusurlu” bulunarak tutuklandıODTÜ‘den dokuz, Cerrahpaşa‘dan iki ve İTÜ‘den bir üniversite hocası ve bir AFAD mühendisinden oluşan bilirkişi heyeti ayrıca, 07 Ekim 2021 tarih ve 6421 kayıt sıra numaralı Çevresel Etki Değerlendirme raporunda “olumlu kararı” veren yetkililerin asli kusurlu olduğunu tespit etmişti. 

Yeşil Noktaİliç’te ‘kapasite artışı iznini’ de eski Çevre Bakanı Murat Kurum vermiş
Yeşil Noktaİliç’te davacının alınmadığı bilirkişi keşfi: Kendileri çalıp kendileri oynuyor
Yeşil Noktaİliç’teki keşifte bilirkişiler hakkında suç duyurusu: Rapor gerçeğe aykırı
Yeşil Noktaİliç’teki madenin ÇED davasında bilirkişi ve reddi hakim talebi: Her tarafa üşüşmüş durumdalar
Yeşil Noktaİliç’te siyanür saçan madenin keşfine seçilen bilirkişilere itiraz: AKP’li, madeni savunuyor
Yeşil NoktaMahkeme de İliç’teki bilirkişilerin tarafsız olmadığını kabul etti: Keşif ertelendi
Yeşil NoktaErzincan İliç’teki zehir saçan Çöpler altın madeninde ikinci bilirkişi keşfi
Yeşil Noktaİliç faciası: İstanbul Barosu’ndan Murat Kurum, şirket yetkilileri ve bilirkişiler hakkında suç duyurusu
Yeşil NoktaÖn bilirkişi raporuna göre, İliç faciasında Anagold asli kusurlu değil!
Yeşil NoktaMahkeme İliç faciası için yeni bilirkişi heyeti ve yeni rapor istedi

262 sayfalık bilirkişi raporunda dönemin Çevre Bakanı Murat Kurum’la birlikte 13 bakanlık görevlisi ve şirket yetkilisinin “asli kusurlu” 26 kişinin de “tali kusurlu” olduğu belirtilmişti.

Raporda  “2021 ÇED Raporu’nda alıcı ortamlarda bazı kirletici parametrelerin sınır değerlerinin üzerinde olmasına rağmen ÇED izni verildiği görülmektedir” denilmiş;  Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın 11 Mart 2024 tarihli yazısı ile Nihai Denetim Raporu’nun onaylandığı tespiti yapılmıştı.

Eylül ayında madenle ilgili soruşturma kapsamında, alınan ifadeleri ve daha önce hazırlanan iki bilirkişi raporunu “yetersiz” bulan Erzincan Cumhuriyet Başsavcılığı, yeniden rapor hazırlanması için yeni bir bilirkişi heyeti oluşturulmasına karar verdi.

Yeni bilirkişi heyetinin hazırladığı raporu ise CHP Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz duyurdu.

 

‘Kurum’un asli kusuru buharlaştı’

Bilirkişi raporunu hazırlayan heyetin değiştirildiğini belirteren Yavuzyılmaz, “Murat Kurum’un asli kusuru buharlaşıverdi” dedi.

Yavuzyılmaz, ÇED raporunun onaylayan kurum ile facia arasında bağlantı olmadığına yönelik bilirkişi raporunda tutarsızlık olduğuna dikkat çekerek şunları söyledi:

“Eğer bir kaza yaşanırsa bu ÇED raporuyla ilgili değilmiş, kaza olmazsa zaten ÇED raporuyla ilgili olamazmış.Süreç şu şekilde işliyor: Şirket ÇED raporunu hazırlıyor, Çevre Bakanlığı kontrol edip onaylıyor, şirket uygulamasını yapıyor.

Bakanın, içinde yanlışlar bulunan bir ÇED Raporunu onaylayarak, bu raporu uygulama aşamasına geçirmesinde nasıl kusuru olmaz? Bakanlığın bir rapora ÇED Olumlu Kararı vermesi yanlış bir raporu doğru yapmaz. Bakanlığın hata yaptığını gösterir.”

Valilik, İstanbul’u şiddete karşı buluşmak isteyen kadınlara yine kapattı

İstanbul Valiliği, “provokatif olabilecek eylemler”, “başkalarının hak ve özgürlüklerini korumak” vb. gibi gerekçelerle, “25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü” kapsamında kadınların eylemlerine yasak getirdi.

Sosyal medyada yapılan çağrılar nedeniyle yasaklama kararı alındığını duyuran valiliğin kararıyla günler öncesinden polis bariyerleri meydanlara yerleştirildi:

“Konu ile ilgili yapılabilecek bir etkinliği gerçekleştirecek grup ve şahıslar ile diğer grup ve şahıslar arasında sözlü ve fiziksel provokatif amaçlı olayların olabileceği, teröre müzahir şahısların bu grupların içinde yer alarak kendi amaçları doğrultusunda suistimal edebileceklerinden hareketle, kamu düzeninin sağlanması, suç işlenmesinin önlenmesi ile başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunmasının tehlikeye düşebileceği değerlendirildiğinden, Beyoğlu ilçe sınırları içerisinde gerçekleştirilecek etkinlikler 25 Kasım 2024 tarihi saat 00.01’den 26 Kasım 2024 günü saat 23.59’a kadar yasaklanmıştır.”

Taksim’e ulaşım da yasak!

Valilik kararıyla saat 15.00’ten itibaren , M2 metro ve T1 tramvay hatlarının bazı istasyonları ile F1 füniküler hatları da ikinci bir duyuruya kadar çalışmayacak.

Akkuyu NGS’de iş cinayeti: Çatı uçtu, bir işçi yaşamını yitirdi

Mersin‘in Gülnar ilçesinde yapımı devam eden  Akkuyu Nükleer Güç Santrali’nin (NGS) Sipahili kampında, işçilerin kaldıkları prefabrik yapıların çatısının uçması sonucu bir işçi hayatını kaybetti, beş işçi yaralandı.

Kentte sabah saatlerinde etkili olan sağanak ve şiddetli rüzgardan Akkuyu NGS Sipahili kampı da etkilendi.

İşçilerin kaldığı kampta, fırtına sebebiyle çatılar uçup işçilerin üzerine düştü. Santralde çalışan işçilerden, Urfa Akçakaleli, 24 yaşındaki Ahmet Çiftçi, çatının isabet ettiği, sürüklenen otomobilin altında kaldı. Diğer işçi arkadaşlarının olayı fark etmesi üzerine otomobil kaldırılarak çıkarıldı, ancak ağır yaralanan Çiftçi hayatını kaybetti.

Çatı uçmalarından kaynaklı üç kişi de yaralandı. Yaralılar, ambulanslarla Aydıncık ve Silifke‘deki devlet hastanelerine kaldırıldı.

Aynı bölgede fırtına nedeniyle devrilen iki  konteynerde ise iki kişi yaralandı. Yaralılar Silifke Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı.

İş cinayetleri ilk değil

Akkuyu Nükleer Güç Santrali, inşaatın başladığı 2019 yılından bu yana onlarca felaket ve ihmale ev sahipliği yaptı.

Yeşil NoktaAkkuyu’da yaklaşık 1500 işçi zehirlenmişti: Bakanlık yemeklere ‘temiz’ demiş
Yeşil NoktaPınar Demircan: Büyükeceli’deki Akkuyu NGS bizim büyük ecelimiz mi?
Yeşil NoktaAkkuyu NGS inşaatında bir felaket daha: Akıma kapılan operatör yaşamını yitirdi
Yeşil NoktaAkkuyu Nükleer Santrali’nde salgın tehlikesi
Yeşil NoktaAkkuyu NGS’de bir skandal daha: Yemekhaneyi su bastı
Yeşil NoktaAkkuyu Nükleer Santrali işçilerini taşıyan otobüs kaza yaptı, 40 işçi yaralı
Yeşil NoktaAkkuyu Nükleer Santrali’nde iş kazası: Bir işçi öldü
Yeşil NoktaAkkuyu’da yine kaza: Biri ağır 13 yaralı
Yeşil NoktaAkkuyu’da neler oluyor?
Yeşil NoktaAkkuyu’da iş cinayeti: Atanamayan öğretmen yüksekten düşüp öldü
Yeşil NoktaAkkuyu’daki menenjit ölümleri: Kaç işçi hastalandı?
Yeşil NoktaAkkuyu NGS’de çalışan işçi anlattı: Burası Akkuyu değil ‘ölüm kuyusu’
Yeşil NoktaAkkuyu NGS inşaatında yaklaşık 1500 işçi zehirlendi
Yeşil NoktaNüfusu artan Akkuyu NGS bölgesinde atıksu arıtma tesisine aylardır izin verilmiyor

Onlarca taşeron firma ve 10 binin üzerinde işçinin çalıştığı bir şantiyede işçiler defalarca verilen yemekten zehirlendi, hız yapmaya zorlanan araçların yaptığı kazalarda yaşamlarını yitirdiler, salgınlarda işçiler yaşamlarını yitirdi, hijyen ve güvenlik koşulları sağlanmayan konteynerlerde sağlık sorunları ve kazalar yaşandı.

Maaşlarını da düzenli olarak alamayan işçiler defalarca iş bıraktı.

Yeşil NoktaAkkuyu Nükleer Santrali’nde maaşlar ödenmiyor: Binlerce işçi mağdur
Yeşil NoktaAkkuyu Nükleer Santrali’nde çalışan işçiler bir kez daha iş bıraktı
Yeşil NoktaAkkuyu NGS şantiyesinde sınıf ayrımı: Yöneticiler sosyal mesafeyle, işçiler üst üste yemek yiyor
Yeşil NoktaAkkuyu inşaatında üç aydır maaş alamayan işçiler iş bıraktı
Yeşil NoktaAkkuyu NGS’de 500 kişi işten çıkarıldı

 

 

[COP29] Savunmasız ülkeler ve aktivistler nihai anlaşmaya tepkili: Adaletin ihlali!

Azerbaycan‘ın başkenti Bakü’de iki günlük uzatmayla pazar günü gelişmekte olan ülkelere aktarılacak 300 milyar dolarlık iklim finansmanı taahhüdüyle sona eren BM İklim Zirvesi (COP) nihai anlaşma metni özellikle savunmasız ülkelerin temsilcileri ve iklim aktivistlerince sert şekilde eleştirildi.

Bazı ülkelerin müzakerecileri,  zikredilen iklim finansmanı anlaşmasının kabul edilmemesi gereken bir “adalet skandalı” olduğu kanısında.

Gelişmekte olan ülkeler, zengin ülkelerden ekonomilerini karbondan arındırmalarına ve iklim krizinin etkileriyle başa çıkmalarına yardımcı olmak için yılda 1,3 trilyon dolar sağlamalarını talep etmişti. Ancak nihai anlaşma, yalnızca 1,3 trilyon dolar hedef olmak üzere yılda sadece 300 milyar dolarlık bir taahhütte bulunuyor.

Yeşil Nokta[COP29] Nihai anlaşma sağlandı: Yılda 300 milyar dolar iklim finansmanı

Bu rakam, daha önce vaat edilen 100 milyar dolardan fazla olsa da fazlasıyla yetersiz bulunuyor.

Power Shift Africa düşünce kuruluşunun direktörü Mohamed Adow zirvenin gelişmekte olan dünya için bir felaket olduğu kanaatinde: ” İklim değişikliğini ciddiye aldıklarını iddia eden zengin ülkeler tarafından hem insanlara hem de gezegene ihanet edildi. Zengin ülkeler şimdi sağlamak yerine gelecekte bazı fonları ‘harekete geçirme’ sözü verdiler. Çek postada. Ancak savunmasız ülkelerdeki hayatlar ve geçim kaynakları şu anda kaybediliyor.”

Hindistan‘ın müzakerecilerinden, Ekonomi İşleri Başkanlığı‘nda danışman olarak görev yapan Chandni Raina, anlaşmanın onaylanmasından hemen sonra müzakere salonunda yaptığı açıklamada, “Bizim görüşümüze göre bu, hepimizin karşı karşıya olduğu zorluğun büyüklüğünü ortadan kaldırmayacaktır” dedi.

Raina, sadece hedefin kendisinin değil, aynı zamanda hedefe ulaşma sürecinin ve arka odalarda yapılan pazarlıkların da öfkeye neden olduğuna vurgu yaptı. “Karar alınmadan önce muhalif bir açıklama yapmak istiyorduk, ancak buna fırsat verilmedi” diyen Raina, 300 milyar dolarlık taahhüdün “sahne yönetimi” olduğunu söyledi. “Bu belge optik bir illüzyondan biraz daha fazlası, tamamen adaletin bir parodisi.”

Sivil toplum örgütü Climate Action Network UK‘den avukat Catherine Pettengell de prosedürel tercihlerin BM iklim süreçlerine olan güveni zedeleyebileceğini kaydetti:

“Gelişmekte olan ülkeler, birbiri ardına gelen yarım önlemleri kabul etmek zorunda kaldılar, ancak Cop29’da bu yarım önlemler, iklim değişikliğinin maliyetlerini en az sorumlu olan ancak en kötü sonuçlardan musdarip olan insanlara yüklüyor.”

Guardian‘a konuşan Nijeryalı bir delege de belgenin kabulünden sonra kendi ülkesi gibi büyük petrol üreticisi olan gelişmekte olan ülkelerin emisyonlarını azaltmak için çok daha fazla yardıma ihtiyaç duyacaklarını ifade etti; “Gelişmiş ülkelerin 2035’e kadar 300 milyar dolarla öncülük edeceklerini söylemeleri bir şaka. Bunu kabul etmiyoruz” dedi.

Panama İklim Değişikliği Özel Temsilcisi Juan Carlos Monterrey Gómez de hedefin kabul edilme sürecini eleştirdi:

“Tokmak çok hızlı indi ve kalbimiz ezildiklerini hisseden tüm uluslarla. Gelişmiş uluslar her zaman son dakikada bize metin atıyor, boğazımıza tıkıyorlar ve sonra, çok taraflılık uğruna, biz her zaman bunu kabul etmek zorundayız, aksi takdirde iklim mekanizmaları korkunç bir aşağı doğru sarmal içine girecek ve buna kimsenin ihtiyacı yok.”

Metnin kabul edilmesinden birkaç saat önce, küçük ada devletleri ve en az gelişmiş ülkelerin delegasyonları, iklim finansmanı çıkarlarının göz ardı edildiğini söyleyerek bir toplantıyı terk etmiş, ancak daha sonra ikna edilerek geri dönmüştü.

45 ülkeyi ve 1,1 milyar insanı temsil eden En Az Gelişmiş Ülkeler (LDC) müzakere bloğu,  anlaşmanın iklim finansmanı hedefi için üç yıldır devam eden müzakereleri boşa çıkardığını düşünüyor:

“Kilit oyuncularla işbirliği yapmak için yapılan yorucu çabalara rağmen, ricalarımız kayıtsızlıkla karşılandı, umursamazca reddedildi. Bu açıkça reddedilme, bu müzakerelerin temelini oluşturan kırılgan güveni aşındırıyor ve küresel dayanışma ruhuyla alay ediyor.”

Pazar günkü anlaşma, “özellikle savunmasız” olan bu ülkelere veya alçakta bulunan adalara belirli meblağlar tahsis etmiyor. Ancak gruplar metinde bir yer kazandı.

Brezilya‘daki Observatorio do Clima’dan Claudio Angelo anlaşmayla ilgili şu değerlendirmeyi yaptı:

“Zengin ülkeler 150 yılını dünyanın atmosferik alanını gasp ederek, 33 yılını iklim eylemi üzerinde oyalanarak ve üç yılını masaya sayılar koymadan [finansal bir anlaşma] müzakere ederek geçirdi . Şimdi, beceriksiz bir zirve başkanlığının yardımıyla ve yaklaşan Trump yönetimini bir tehdit olarak kullanarak, gelişmekte olan ülkeleri yalnızca gerçek anlamda yeni para temsil etmeyen, aynı zamanda borçlarını da artırabilecek bir anlaşmayı kabul etmeye zorluyorlar.”

Hindistan, Bolivya, Küba gibi birçok gelişmekte olan ülke anlaşmaya sert tepki gösterdi.

Almanya’daki Potsdam İklim Etkisi Araştırma Enstitüsü’nde iklim ekonomisti olan Prof. Ottmar Edenhofer ise COP29 finans anlaşmasının en önemli kısmının var olması olduğunu söyledi: “Bakü’deki iklim zirvesi bir başarı değildi ama en iyi ihtimalle diplomatik bir felaketin önlenmesiydi” diye konuşan Edenhofer, buna karşın iklim kriziyle başa çıkmak için artık daha küçük uluslar grupları arasındaki iş birliği gibi farklı yollara ihtiyaç duyulduğunu da belirtti.

Greenpeace International‘dan Tracy Carty, yarım yüzyıldır yılda 1 trilyon dolar kar elde eden fosil yakıt şirketlerinin finans havuzuna ödeme yapmaya zorlanması gerektiğini vurgularken, Oxfam International‘da iklim politikası lideri olan Nafkote Dabi, anlaşmayı “küresel bir Ponzi şeması” olarak adlandırdı:

“Gezegenimizin yıkımı önlenebilir, ancak bu sefil ve onursuz anlaşmayla değil.”

[COP29] Nihai anlaşma sağlandı: Yılda 300 milyar dolar iklim finansmanı

Bu yıl Azerbaycan‘ın başkenti Bakü‘de düzenlenen BM İklim Zirvesi, (COP29) uzun tartışmalar, pazarlıklar, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin çıkar çatışmaları, protestolar ve eylemler eşliğinde dün sabaha karşı bir anlaşmayla sona erdi.

Zengin ülkeler, büyük Güney ekonomilerinin gönüllü çabaları ile birlikte, ilk kez 2035 yılına kadar yılda 300 milyar ABD Doları tutarında iklim finansmanı sağlamayı kabul etti. Bu rakam büyük bir artışı temsil etmiyor olsa da, küresel iklim eyleminin gerçekleştirilmesine yardımcı olacak uzun vadeli ortaklık taahhüdünü gösteriyor.

Yeşil Nokta[COP29] Yeni taslak metin yayımlandı: 2035’e kadar 250 milyar dolar iklim finansmanı
Yeşil Nokta[COP29] Başkanlığın yeni finansman teklifine eleştiri yağdı: Şaka ile hakaret arasında bir şey!
Yeşil Nokta[COP29] Zirvenin sonuç metni taslağına tepki yağıyor: Boş kağıda imza istiyorlar

Zirvede, Suudi Arabistan’ın engelleme çabalarının sonucunda  sera gazı azaltım tartışmalarının çoğunu 2025’de gerçekleşecek Bonn toplantıları ve Brezilya’daki Belèm’e (COP30) taşınmasına karar verildi. Suudi Arabistan böylece bir yıllık süreçte enerji dönüşümüne doğru kaydedilen ilerlemeyi durdurmayı başardı, ama süreç devam edecek.

Yeşil Nokta[COP29] BAE’den Suudilere uyarı: ‘Fosil yakıtlarda uzaklaşma’ya itirazı sonlandırın

COP’un son saatlerinde ileriye dönük bir yol bulundu ve G20 liderleri ve hassas ülkelerin hepsi çok taraflılığa olan bağlılıklarını yeniden teyit etti.

Sonuç, gelecek yıl Brezilya’da yapılacak COP30‘da olumlu bir sonuç alınmasını gerektiriyor ve en çok ihtiyacı olanlara büyüyen krizle başa çıkmalarında yardımcı olacak paranın mevcut olmasını sağlıyor. Brezilya Devlet Başkanı Lula, COP30’u kendi deyimiyle “geri dönüş COP’u” olarak sunacak. COP30’a giden yolda, şubat ayına kadar teslim edilmesi gereken ulusal iklim planları (NDC’ler) önem kazanacak. En gelişmiş ülkelerin enerji konusunda adım atması ve COP28 küresel değerlendirme sonuçlarını yansıtması gerekiyor.

COP29 Zirvesi’nde imza altına alınan önemli çıktılar şöyle:

Finans
  • Rakamlar: 2035 yılına kadar yılda 300 milyar dolarlık temel hedef; 1,3 trilyon dolarlık genel hedef
  • Donör tabanı: Gelişmekte olan ülkeleri ‘Güney-Güney işbirliği yoluyla’ gönüllü katkıda bulunmaya teşvik eder
  • Uyum garantileri: Uyum fonundan ve en kırılgan durumdakiler için diğer fonlardan gelen akışları üç katına çıkarır ve bu paranın çoğunlukla kamuya ait olması gerektiğini kabul eder
  • Gözden geçirme/caydırma mekanizması: Bakü’den Belem’e Yol Haritası 1.3 trilyon dolarlık hedefe yönelik ilerlemeyi 2026 ve 2027 yıllarındaki raporlarla değerlendirecek. Periyodik olarak ilerleme durumu değerlendirilecek ve 2030’da bu karar gözden geçirilecek.
  • Özel hibeler: 2026 ve 2027’de asgari tahsisatlara bakma planı ile küçük ada ülkeleri, en az gelişmiş ülkeler ve Afrika’ya özel hibe finansmanını artırmayı amaçlıyor
  • Kamusal hibe ve krediler: Kamusal, hibeye dayalı ve yüksek imtiyazlı paraya olan ihtiyacı kabul eder ancak bir taahhüt gerektirmez.
  • Kayıp ve Zarar için ileriye dönük yol: Kayıp ve hasar finansmanındaki eksikliklerin kabul edilmesi

İklim finansmanı (NCQG) metninin tamamına buradan ulaşabilirsiniz. 

Sera gazı azaltımı metinleri

Suudi Arabistan ve onunla hareket eden birkaç petrol zengini ülke COP28 BAE Mutabakatı ile ilgili metinler üzerindeki ilerlemeyi durdurmayı başardı. Bu kararlar şimdi daha fazla tartışma için önümüzdeki BM toplantılarına taşınacak.

Hükümetlerin fosil yakıtları azaltma konusundaki kararlılığının gerçek sınavı 2025 yılında açıklanacak olan ulusal iklim planları (NDC’ler) olacak. Birleşik Krallık hedefi yüksek tuttu: 2035 yılına kadar 1990 seviyelerine göre emisyonlarda yüzde 81 kesinti yapacak. Diğer büyük ekonomilerin de bunu takip etmesi gerekiyor.

Karbon piyasaları

COP29’da ülkeler arası karbon piyasalarına ilişkin bir anlaşma kabul edilerek yıllardır süren durağanlık sona erdi. Uzmanlar, Carbon Market Watch’un Madde 6.2’yi ‘tehlikeli derecede gevşek ve şeffaf olmayan, her şeyi serbest bırakmaya zorlayanlar için biçilmiş kaftan’ olarak nitelendirdiği anlaşmaya temkinli yaklaşmaya devam ediyor.

Su arada, uzaklaştırmalara ilişkin Madde 6.4 kurallarının kabul edilmesi, gönüllü karbon piyasasının kalıcılığı garanti eden yetersiz önlemlerini tekrarlama riski taşıyor.

Karbon piyasaları metni  Madde 6.2’ye buradan ulaşabilirsiniz.
Karbon piyasaları metni  Madde 6.4’ye buradan ulaşabilirsiniz. 

Yatırımcılar ve ülkelere mesaj

COP29’un sonuçları aynı zamanda dünyanın dört bir yanındaki borsalarda, yönetim kurullarında ve devlet nezdinde halihazırda alınan kararları destekleyen bir sinyal gönderiyor:

  • Birleşik Krallık ve Brezilya Bakü’de güçlü ulusal iklim planları ortaya koydu.

  • G20, daha fazla para ve daha kaliteli finansman sağlamak için uluslararası mali sistemde reform yapılması ve çevreyi kirletenlerin vergilendirilmesi gerektiğini anladıklarının sinyalini verdi.

  • Çok taraflı Kalkınma bankaları (MDB)  2030 yılına kadar düşük ve orta gelirli ülkelere 42 milyar doları uyum için olmak üzere (artı özel sektörden 65 milyar dolar) yılda 120 milyar dolar sağlayabileceklerini tahmin ediyor. MDB’lerin reformları ilerledikçe bu katkı daha da artacak. Derecelendirme notu düşürülmeden 480 milyar dolar mümkün.

  • Dünya şu anda fosil yakıtlara kıyasla temiz enerjiye neredeyse iki kat daha fazla yatırım yapıyor; güneş enerjisine yapılan yatırım diğer tüm üretim teknolojilerinin toplamından daha fazla.

  • Uluslararası Enerji Ajansı‘na (IEA) göre temiz enerji, 2030 yılına kadar talebin zirve yapması beklenen fosil yakıtların iki katı hızla büyüyor. Birçok ülkede güneş ve kara rüzgârı, fosil yakıtlardan daha rekabetçi maliyetlere sahip.

  • Çin, 2023 yılında temiz enerji teknolojisine yaptığı yatırımı 2022 yılına kıyasla yüzde 40 oranında artırdı.

  • Yatırımcılar geçiş sürecine güveniyor: Dünya çapında 1.300’den fazla kurumsal yatırımcının üst düzey yöneticileriyle yapılan son ankete göre, küresel olarak her 5 yatırımcıdan 4’ü önümüzdeki üç yıl içinde yenilenebilir enerji yatırımlarını artırmayı beklerken, aynı oran (tam yüzde 81) fosil yakıt sektörünün önümüzdeki beş yıldan sonra cazip olmayacağına inanıyor.

Lobiciler istediğini alamadı

COP29’a 1770 lobici ile katılan fosil yakıt ekonomisi ise istediğini alamadı. Müzakereleri bloke ettiler ve ilerleme dişlilerini sıkıştırmaya çalışarak dünyaya iklim krizinin en kötü etkilerini hafifletmek için çok önemli bir zaman kaybettirdiler.

Bu kez başarılı oldukları söylenemez ancak bu sürecin gelecekte daha hızlı ilerleme kaydetmesi için yarattıkları ataletin ele alınması gerekecek.

COP30’a yüklü bir gündem bırakıldı

Stratejik Perspektifler‘in İcra Direktörü Linda Kalcher, zorlu geçen zirvenin finansal reformlar için bir adım değişikliği ile sonuçlandığını söyledi:

“Başta çok taraflı kalkınma bankaları olmak üzere giderek artan sayıda katılımcının sağlayacağı kamu finansmanı ve yeni finansman biçimleri 2035 yılına kadar 1,3 trilyon doların açığa çıkmasına yardımcı olacak. Kenya, Kolombiya, AB, en az gelişmiş ülkeler ve ada devletlerinden oluşan yeni bir liderlik grubu bu anlaşmaya aracılık etti. Bakü’de elde edilen sonuç, ülkelerin önlerindeki engellere rağmen iklim konusundaki çok taraflı müzakerelere yapıcı bir şekilde katılmaya istekli olduklarını gösteriyor”.

Kalcher, fosil yakıtların kullanımdan kaldırılmasına ilişkin turnusol testinin şubat ayına kadar tamamlanması gereken ulusal iklim planlarının kömür, petrol ve gaz tüketimini azaltmaya yönelik net yollar gösterip göstermediği olacağını kaydetti.

Asya Toplumu Politika Enstitüsü‘nden Çin İklim Merkezi Direktörü Li Shuo,  zirvenin son saatlerinde “iklim adaleti”nin benzeri görülmemiş bir sınava tabi tutulduğuna dikkat çekti:

Sonuç, donör ülkeler ile dünyanın en savunmasız ulusları arasında kusurlu bir uzlaşma oldu. AB ve Çin arasındaki dikkatli koordinasyon Bakü’de istikrar sağladı. Trump‘ın seçim zaferi, Brüksel ve Pekin arasındaki sıcak hattı 2025’te küresel iklim politikaları açısından daha da önemli hale getiriyor. Çin, küresel güney ülkelerine verdiği mali destek konusunda daha şeffaf hale geliyor. Bu durum ülkeyi gelecekte daha büyük bir rol oynamaya itecek”

Bu COP sürecinin Bakü’den sonra toparlanması gerektiğini de vurgulayan Li, “Gelecek yıl Brezilya’da 1,5C ile uyumlu bir sonuç elde etmek için daha fazla liderlik gerekiyor. Tüm ülkeler için geçiş sürecinin mantığı değişmedi. Yeşil ekonominin sunduğu fırsatlar ve iklimin acil etkileri, eylemsizliği kendi kendini yenilgiye uğratan bir unsur haline getiriyor” dedi.

İklim finansmanı anlaşmasının zamanın gerektirdiği kadar iddialı olmadığını belirten Avrupa İklim Vakfı CEO’su Laurence Tubiana da yardım etme imkânı olan her ülkenin adım atması gerektiğine değindi:

“Birleşik Arap Emirlikleri’nde varılan mutabakattan geri dönüş yok: Fosil yakıtlardan yenilenebilir enerji ve enerji verimliliğine adil bir geçiş olmadan Paris Anlaşması’nın hedeflerine ulaşamayız. Ülkelerin ve vatandaşlarının büyük çoğunluğu güçlü eylemler istiyor ve hükümetler küresel iklim koalisyonunun bir parçası olarak ilerlemeye devam etmelidir.”

Inter-Amerikan Kalkınma Bankası Başkanı‘nın İklim Değişikliği Özel Danışmanı Avinash Persaud ,üzerinde çok mücadele edilen iklim finansmanı anlaşmasıyla gelişmiş ülkelerden gelişmekte olan ülkelere aktarılan yıllık 300 milyar dolar ile bugün gelişmiş ülkelerde siyasi olarak ulaşılabilir olan ile gelişmekte olan ülkelerde fark yaratacak olan arasındaki sınıra ulaştıklarını kaydetti:

“Bu para ancak öncelikle kırılgan ülkelerin iklim değişikliğine karşı daha dirençli hale gelmelerine yardımcı olursa, IMF ve Çok Taraflı Kalkınma Bankalarının gelişmekte olan ülkelerde enerji dönüşümü için finansman akışını engelleyen döviz risklerini ve diğer engelleri azaltmaya yönelik diğer çabalarını tamamlarsa ve en kırılgan topluluklarda iklim kayıp ve hasarına müdahale etmek için yeni uluslararası vergilerden ayrı olursa işe yarayacak.”

Zirveye iyi niyetle ve toplumlarının güvenli ile dünyanın refahını düşünerek geldiklerini ancak dünyanın en savunmasız insanlarının yaşamlarıyla oyun oynayan siyasi fırsatçılığın en kötüsünü gördüklerini söyleyen Marshall Adaları İklim Elçisi Tina Stege ise fFosil yakıt çıkarlarının, ilerlemeyi engellemeye ve inşa etmek için çalıştığımız çok taraflı hedefleri baltalamaya kararlı olduğunu vurguladı; bunun olmasın asla izin verilemez” dedi:

“Engellere rağmen çok mücadele ettik ve toplumlarımız için bir şeyleri güvence altına aldık. İklimden etkilenen ülkelerin acilen ihtiyaç duyduğu fonun küçük bir bölümüyle ayrılıyoruz. Yeterli olmasa da bu bir başlangıç ve bu fonların en çok ihtiyacı olanlara ulaşabilmesi için daha az engelle karşılaşması gerektiğini açıkça belirttik. Fosil yakıtların aşamalı olarak kullanımdan kaldırılması konusunda yaptığımız anlaşmaları geri almak isteyenleri de reddettik.

Ülkeler hepimizin burada bulunma nedenini unutmuş görünüyor: Hayat kurtarmak için. Bu hayati süreçte güveni yeniden inşa etmek için çok çalışmalıyız.”

UNFCCC İcra Sekreteri Simon Stiell zor bir yolculuk sonunda bir anlaşmaya varılmasından memnun. Hiç bir ülkenin istediği her şeyi alamadığını, dolayısıyla zafer turu atmanın zamanı olmadığını belirten Stiel, Belem’e giden yolda hedefleri belirleyip çabaları artırmak gerektiğini ifade etti:

“Bu yeni finans hedefi, her ülkeyi vuran kötüleşen iklim etkilerinin ortasında insanlık için bir sigorta poliçesi. Bu anlaşma temiz enerji patlamasının büyümesini sağlayacak ve milyarlarca hayatı koruyacak. Tüm ülkelerin cesur iklim eyleminin devasa faydalarını paylaşmasına yardımcı olacak: daha fazla istihdam, daha güçlü büyüme, herkes için daha ucuz ve daha temiz enerji. Ancak her sigorta poliçesi gibi bu da ancak primler tam ve zamanında ödendiği takdirde işe yarayacak.”

[COP29] Başkanlığın yeni finansman teklifine eleştiri yağdı: Şaka ile hakaret arasında bir şey!

COP 29 Başkanlığı’nın bugün öğle saatlerinde yayımladığı nihai metnin taslağında  zirvenin en önemli gündem maddesi olan gelişmekte olan ülkelere yönelik iklim finansmanı 2035’e kadar 250 milyar dolar olarak zikretmesi, ülke temsilcileri ve sivil toplum tarafından öfkeyle karşılandı.

Teklifi “utanç verici” olarak nitelendiren kesimler bunun “kötü bir şaka” olduğunu ve meblağın yükseltilmesi gerektiğini söylüyor.

Avrupalı ​​bir müzakereci Reuters’e, “Kimse bu rakamdan memnun değil, çünkü bu rakam yüksek ve katılımcı tabanının artması konusunda neredeyse hiçbir şey yok” dedi.

Guardian‘a konuşan kıdemli bir ABD yetkilisi de şunları söyledi: “Önceki, daha küçük hedefe ulaşmak için son on yılda önemli bir yükseliş oldu. 250 milyar dolar daha da fazla hırs ve olağanüstü bir erişim gerektirecek. Bu hedefin, diğer kritik faktörlerin yanı sıra hırslı ikili eylem, Milenyum Kalkınma Hedefi katkıları ve özel finansmanı daha iyi harekete geçirme çabalarıyla desteklenmesi gerekecek.”

Gelişmiş ülkeler, 2009 yılında, 2020 yılına kadar gelişmekte olan ülkelerin karbonsuzlaştırma ve uyum planlarını desteklemek için yılda toplam 100 milyar dolar kaynak ayırma konusunda anlaşmıştı.

‘Yüzümüze tükürüyorlar’

Ancak başkanlığın taslak metni ve verdiği güvenceler, geliştmekte olan ülke temsilcileri ve sivil toplum gruplarının öfkesini yatıştırmaya yetmedi.

Panama‘nın başmüzakerecisi Juan Carlos Monterrey, “Gelişmiş ülkelerin teklif ettiği 250 milyar dolar benimki gibi savunmasız ülkelerin yüzüne tükürmek. Onlar kırıntılar teklif ederken biz ölüleri taşıyoruz. Utanç verici, kötü ve pişmanlık duymayan bir şey” dedi.

Oil Change International küresel kamu finansmanı yöneticisi Laurie van der Burg, NCQG’nin son metni için şu değerlendirmeyi yaptı:

“Bu metin tam bir utanç. Hükümetlerin kundakçılara itfaiye aracının anahtarlarını teslim etmesine eşdeğer. Belirsiz 1,3 trilyon dolarlık yatırım hedefine güvenilmemeli ve 250 milyar dolarlık hedef borçsuz değil. Fosil yakıt dağıtımını sonlandırmak ve kirleticilere ödeme yaptırmak için yapılan önceki önerilerin hepsi iptal edildi. Bu, kirleticiler için bir kaçamak anlamına geliyor ve zengin ülkelerin faturayı özel sektöre ve hatta gelişmekte olan ülkelere ödeterek sorumluluklarından kaçmalarına izin veriyor ve iklim krizine karşı en savunmasız ülkeler için bir borç tuzağı yaratıyor.

Zengin ülkelerin, fosil yakıt dağıtımlarını sonlandırarak, aşırı zenginleri vergilendirerek ve adil olmayan küresel finans kurallarını değiştirerek Küresel Güney’e borçlu oldukları trilyonları ödeyebileceklerini biliyoruz. Bakü’den adil fosil yakıt aşamalı olarak sonlandırmayı destekleyebilecek bir finans anlaşmasıyla ayrılmak için bir şans istiyorsak, yönümüzde dramatik bir değişikliğe ihtiyacımız var. Bu, 1,5°C’yi aşmaktan kaçınmamız için gerekli.”

350.org Halkla İlişkiler Müdürü Namrata Chowdhary ise Küresel Kuzey’in insanların hayatlarıyla poker oynamayı bırakması ve gecikmiş borçlarını ödemesi gerektiğini söyledi:

“Bu anlaşmayı yapmak için zengin ülkelerden ve Başkanlıktan gerçek liderliğe ihtiyacımız var. Eğer başaramazlarsa, kenara çekilmeliler çünkü biz, anı karşılamayan kötü bir anlaşmayı kabul etmeyeceğiz.

Dünya bu yılki iklim görüşmelerinin son günü olması gereken günü izlerken, buraya geldiğimiz anlaşma hala belirsizliğini koruyor. Bu yeni iklim finansmanı hedefi üç yıldır hazırlanıyor ve küresel çoğunluk, karlar adına ilerlemeyi geciktirmeye ve savurganlığa devam eden hükümetlerin çok ilerisinde. Ancak susturulmayacağız. COP29’da, bu asgari teklifte değil, daha fazla iklim finansmanı talebimizde ısrar ediyoruz.”

Sürdürülebilir Refah için Küresel Enstitü Başkanı ve Power Shift Afrika Kıdemli Danışmanı Fadhel Kaboub ise, BlueSky’dan sordu: Bu şaka mı?

“Tarihi kirleticiler 2035 yılına kadar kalitesiz finansmanla 250 milyar dolar teklif ediyor (diğer bir deyişle ekonomik tuzak ve yanlış çözümler). #BuŞakamı

Küresel Güney müzakerecileri cesurca çekildi. Kötü Bir Anlaşmadan Hiç Anlaşma Olmaması Daha İyidir. #Öde”

Fosil Yakıtların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması Girişimi üyesi Harjeet Singh , açıklanan hedefle ilgili güvenin paramparça olduğunu kaydetti:

“Gelişmekte olan ülkeleri etkileyen yıkıcı iklim krizlerinin ve iklim eylemlerinin trilyonlarca doları bulan muazzam maliyetlerinin tam olarak farkında olmalarına rağmen, gelişmiş ülkelerin yılda yalnızca 250 milyar dolarlık bir bütçe teklif etmiş olmaları utanç vericidir.

Güven paramparça oldu; gelişmekte olan ülkeler sağlam durmalı. Bunu reddetmek onur için bir duruştur – kötü bir anlaşmadan hiç anlaşmamak daha iyidir, özellikle de yaratmadıkları bir krizin yükünü taşıyanlara saygısızlık yaptığında…”

Kenya‘nın Afrika Müzakereciler Grubu Başkanlığı Özel Temsilcisi Büyükelçi Ali Muhammed de metnin tamamen kabul edilemez ve yetersiz” olarak tanımladı:

“2035 yılına kadar yılda 250 milyar dolar seferber etme hedefi tamamen kabul edilemez ve Paris Anlaşması’nı yerine getirmek için yetersizdir. Sadece Uyum Açığı Raporu, uyum ihtiyacının 400 milyar dolar olduğunu söylüyor; 250 milyar dolar Afrika’da ve dünya genelinde kabul edilemez can kayıplarına yol açacak ve dünyamızın geleceğini tehlikeye atacaktır. Dahası, bu formülasyon altında artık sorumlu olan gelişmiş ülkeler değil. Tüm ülkelerin sorumlu olduğu ve gelişmiş ülkelerin öncülük ettiği bir hedef olarak sunuluyor. Bu kabul edilemez.”

Muhammed metinde ifade edilen Adil Geçiş Çalışması Programı ile ilgili de “Adil Geçiş metni kabul edilemez ve adil geçişlerin yerel ve uluslararası boyutları arasında denge eksikliği var. Adil geçiş, adalet, uluslararası iş birliği, paylaşılan refah ve ekonomik fırsatlara erişimin yanı sıra geçişler için zorlukların ele alınmasıyla ilgilidir. Bakü kararı, Dubai yetkisine ve adil geçişlerin kapsamına etkili bir şekilde yanıt vermelidir” diye konuştu.

Bağımsız İklim Finansmanı Yüksek Düzeyli Uzman Grubu eş başkanları Amar Bhattacharya, Vera Songwe ve Nicholas Stern ortak bir açıklama yaparak, gelişmiş ülkelerden gelişmekte olan ülkelere aktarılan 250 milyar dolarlık yardımın “çok düşük olduğu ve Paris Anlaşması’nın uygulanmasıyla tutarlı olmadığını” belirtti.

“Analizimiz, kapsadığı bileşenlere dayanarak NCQG’nin gelişmiş ülkelerin 2030 yılına kadar yılda en az 300 milyar dolar ve 2035 yılına kadar yılda en az 390 milyar dolar sağlamasını taahhüt etmesi gerektiğini gösteriyor. Bu hedeflerin uygulanabilir olduğuna ve gelişmiş ülkelerden doğrudan ikili finansmanın artırılmasını, çok taraflı kalkınma bankalarının çok daha yüksek hırslı olmasını ve özel finansman seferberliğinin iyileştirilmesini gerektireceğine inanıyoruz.”

‘Sorumsuz ve ahlaksız bir öneri’

Christian Aid‘den Mariana Paoli, herkesin bunun ‘finans COP’u olduğunu tüm yıl bilmesine rağmen, zengin ülkelerin hala masaya yeterince önemli finansman taahhütleri koymayı reddetmesinin şaşırtıcı olduğunu kaydetti:

“Bu sorumsuz, ahlaksız bir tutum ve hem insanları hem de gezegeni mahkûm etme riski taşıyor. Gelişmekte olan ülkeler bu çöplüğe imza atmaktansa masadan çekilmek daha iyi olur. Metinde, özellikle sağlanacak finansman miktarında önemli değişiklikler yapılmadığı takdirde, saatler kala gelişmekte olan ülkeler geride kalacak. Küresel Güney’in burada mücadele ettiği finansman bir can simidi ve önümüzdeki on yıl boyunca iklim eylemi için temel oluşturacak.

Küresel İklim Adaleti Talep Kampanyası’nın ABD koordinatörü Victor Menotti, cari enflasyon da hesaba katıldığında 250 milyar doların daha önce taahhüt edilen 100 milyar dolarla aynı olduğunu dikkat çekerek, “Yani şaka ile hakaret arasında bir şey… Trilyon büyük bir sayı. Pentagon bütçesinden daha fazla. Ancak önemli olan, bu parayı kaldıraçlayacak olan kamu kaynakları” diye konuştu.

Metnin “tamamen yetersiz” olduğunu söyleyen WWF‘den Stephen Cornelius da şu anki hedefin çok düşük olduğunu ve zengin ülkelerin hepsini teslim etmeyi taahhüt bile etmediğini vurguladı: “Bu yeterli olmayacak ve ülkeler daha sonra bir araya geldiğinde havai fişekler olacağını bekliyorum. 1 trilyon ABD dolarına yakın bir kamu finansmanı çekirdeğine ihtiyacımız var. Bu sürecin gerekli finansmanı sağlamayan kötü bir anlaşmayla sonuçlanması için çok fazla şey tehlikede. Bu, kolektif geleceğimize bir yatırımdır.”

 

[COP29] Yeni taslak metin yayımlandı: 2035’e kadar 250 milyar dolar iklim finansmanı

Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de iki haftadır süren BM İklim Zirvesi‘nde büyük tartışmalara neden olan ve zirvenin neredeyse kilitlenmesine yol açan “iklim finansmanı”na ilişkin metin, bugün öğle saatlerinde nihayet yayımlandı. 

Metin, gelişmekte olan ülkelerin önümüzdeki birkaç yıl boyunca iklim finansmanından bekleyebilecekleri para miktarı ve bunun doğrudan zengin hükümetlerden gelmesi gereken oranıyla ilgili.

Dün yayımlanan ilk taslakta gelişmekte olan ülkelerin iklim krizine yanıt vermek için ihtiyaç duydukları 1 trilyon doları (yaklaşık 950 milyar avro) aşan meblağ yerine “X” harfi yer almıştı. Taslakta, tahmini bir rakam bile verilmemişti. Bu durum, gelişmekte olan ülke temsilcileri, AB ve iklim örgütleri başta olmak üzere katılımcıların büyük tepkisine neden olmuştu.

Yeşil Nokta[COP29] Zirvenin sonuç metni taslağına tepki yağıyor: Boş kağıda imza istiyorlar

COP29 başkanlığı, gelişmiş ülkelerin 2035 yılına kadar 250 milyar dolar sağlamayı teklif etti. Taslakta ayrıca, tüm kamu ve özel kaynaklardan gelen finansmanı da içerecek şekilde 2035 yılına kadar 1,3 trilyon dolar toplama yönünde daha geniş bir hedef belirlendi.

COP Başkanlığı: Kapsayıcı ve kapsamlı istişare sürecinin sonucu

Başkanlıktan yapılan açıklamada, yeni metnin “kapsamlı ve kapsayıcı bir istişare sürecinin” sonucu olduğu vurgulandı:

“COP29 Başkanlığı, yıl boyunca gelişmekte olan ülke Taraflarının ihtiyaç ve önceliklerini dikkate alarak adil ve iddialı bir yeni iklim finansmanı hedefi için çaba sarf etti.

Sabahın erken saatlerine kadar süren kapsamlı ve kapsayıcı bir istişare süreci yürüttük.

Dün sabah yayınladığımız metin paketine tüm gruplara tepki gösterme fırsatı verdik ve yapıcı katılımlarından dolayı kendilerine teşekkür ediyoruz.

İstişareler sırasında dile getirilen görüşler ve dünkü Kurultay’da taraflardan duyduğumuz görüşleri dikkate alarak güncellenmiş metinleri yayımladık. Bu metinler COP29 için dengeli ve akıcı bir paket oluşturuyor. COP29 Başkanlığı, Tarafları bu metni dikkatle incelemeye, kalan birkaç seçenekte fikir birliğine giden yolu açmaya çağırıyor.

Tarafların ilk açıklamaları olarak Yeni Toplu Nicel Hedef kararı, tüm Taraflara, 2035 yılına kadar gelişmekte olan ülkelere iklim eylemi için tüm kamu ve özel kaynaklardan sağlanan finansmanı yılda en az 1,3 trilyon ABD dolarına çıkarmak için birlikte çalışma çağrısında bulunmaktadır.

Ayrıca, gelişmiş ülke taraflarının katkılarını da yansıtan tasarı, gelişmiş ülke taraflarının öncülüğünde, iklim eylemi için gelişmekte olan ülke taraflarına yönelik olarak yılda 100 milyar ABD doları tutarında ortak bir finansman seferberliği hedefinin genişletilerek 2035 yılına kadar 250 milyar ABD dolarına çıkarılması yönünde bir hedef belirlenmesi kararını içeriyor.

Birkaç önemli ama hala çözülememiş konuda nihai ayarlamalar konusunda topluca anlaşmaya varmak için Taraflarla daha fazla etkileşimde bulunacağız. Mümkün olan en yüksek hırslı sonuca ulaşmak için tüm tarafları zorlamak amacıyla kapsayıcı ve şeffaf bir şekilde sıkı bir şekilde çalışmaya devam edeceğiz.”

‘Özel finansman’ ve ‘gelişmekte olan ülkelerin ek katkısı’ tartışma yaratıyor

Zirvenin en önemli gündem maddesi olan iklim finansmanı hakkındaki yeni metinde, ne tür finansman sağlanacağına ilişkin ayrıntı bulunmuyor. Gelişmekte olan ülkeler finansmanın kamu kaynaklarıyla ve hibe şeklinde sağlanmasını istiyor.

Taslak metinde sözü edilen miktarın “özel finansman da dahil olmak üzere çeşitli kaynaklardan” geleceğinin belirtilmesi de bir sorun olarak görülüyor. Gelişmekte olan ülkelere aktarılacak iklim finansmanının gelişmiş ülkelerin kamu bütçelerinden doğrudan veya çoğunlukla gelişmiş dünya tarafından finanse edilen çok taraflı kalkınma bankaları aracılığıyla gelen “çekirdek finansman”dan oluşması gerekiyor. Buna yeni vergiler, karbon ticareti ve diğer yenilikçi finans kaynaklarının eklenmesi öngörülüyor. Özel sektörün bu kaynaklarla “eşit biçimde” zikredilmesi gelişmekte olan ülke temsilcileri ve iklim örgütlerinin tepkisini topluyor.

Metinde, “gelişmekte olan ülke taraflarını ek katkılarda bulunmaya davet edilmesi” de  Çin ve Suudi Arabistan gibi zengin ve fosil yakıt kaynaklarına sahip ediyor ülkelerin tepkisine yol açabilir. Bu ülkeler, halen “gelişmekte olan” ülkeler sınıfında ve finansmanın tarihi olarak kirletici zengin ülkeler tarafından sağlanmasını istiyor.

‘Fosil yakıtlardan uzaklaşma’

taslak metinde, geçen yıl Dubai‘de uzlaşmaya varılan “fosil yakıtlardan uzaklaşma” ifadesi Suudi Arabistan ve onu destekleyen bir grup ülkenin itirazlarına rağmen yer aldı ancak oldukça karmaşık ve zayıf biçimde:

“Adil geçişlerin çok sektörlü ve çok boyutlu doğasını ve mikro, küçük ve orta ölçekli işletmeler de dahil olmak üzere özel sektörü dahil eden, yeşil, insan onuruna yakışır işlerin yaratılmasına katkıda bulunan ve yenilenebilir enerji kapasitesini artırarak uygun fiyatlı enerjiye erişimi kolaylaştıran adil geçişlere yönelik tüm ekonomi yaklaşımlarına duyulan ihtiyacı vurgular ve bu tür yaklaşımların enerji sistemlerinde fosil yakıtlardan uzaklaşma geçişiyle ilişkili önemli sosyoekonomik fırsatlar içerdiğini kabul eder”

Birleşik Arap Emirlikleri müzakerecileri bu sabah Suudi Arabistan’dan maddeyi sabote etmekten vaz geçmesini istemişti.

Yeşil Nokta[COP29] BAE’den Suudilere uyarı: ‘Fosil yakıtlarda uzaklaşma’ya itirazı sonlandırın

 

[COP29] BAE’den Suudilere uyarı: ‘Fosil yakıtlarda uzaklaşma’ya itirazı sonlandırın

Suudilerin sabotajı aşılabilecek mi?

Birleşik Arap Emirliklerinin bu çağrısı, küresel taahhüdü bozmaya çalışan komşusu ve yakın müttefiki Suudi Arabistan’a “sert bir azarlama” olarak nitelendiriliyor. Guardian‘a konuşan gözlemciler BAE’nin yakın müttefiki ve “kardeş ülke” Suudi Arabistan’a yönelik müdahalesinin oldukça önemli olduğunu söyledi.

Cop28’in ardından BAE, BM zirve örgütlenmesi için “üçlü” bir sistem başlatmıştı. Buna göre  mevcut, bir önceki ve gelecekteki ev sahibi olan üç ülke, görüşmelerin sorunsuz bir şekilde yürütülmesini sağlamak için iş birliği yapmayı kabul etti.

Müzakere odalarından alınan bilgilere göre, Suudi Arabistan bu görüşmelerde oldukça engelleyici oldu. Ülkenin bir sözcüsü, Cop’un genel oturumunda, Suudi Arabistan’ın “fosil yakıtlar da dahil olmak üzere belirli sektörleri hedef alan hiçbir metni kabul etmeyeceğini” söyledi.

 Kanada’nın eski iklim bakanı ve BM’nin net sıfır emisyon taahhütleri grubunun başkanı olan Catherine McKenna ise bu duruma “Suudi Arabistan’ın fosil yakıtlardan uzaklaşma yönündeki her türlü öneriye karşı çıkmasından bıktım. Fosil yakıt iklim krizi içindeyiz. Lütfen #Cop29’daki herkes elinden geleni yapsın ve bunu başarsın” diye tepki gösterdi.

Bakü’de son saatlerine giren COP29’dan fosil yakıtlardan uzaklaşma geçişinin yeniden teyit edilmesinin yanı sıra iklim finansmanı konusunda yeni bir küresel uzlaşma üretmesi, gelişmekte olan ülkelere yılda en az 1 trilyon dolarlık fon aktarması, bu ülkelerin sera gazı emisyonlarını azaltmalarına ve aşırı hava koşullarının etkisiyle başa çıkmalarına yardımcı olması bekleniyor.

Gelişmekte olan ülkeler paranın çoğunun kamusal fonlardan gelmesini ve kredi yerine hibe şeklinde olmasını istiyor.

ABD, zürafaları ‘tehlike altındaki türler yasası’ kapsamına alıyor

Afrika’da uzun zamandır geleneksel tıpta tüyleri ve kuyrukları için avlanan bu zarif hayvanlar, artık avcılar tarafından eti ve batılıların tercih ettiği kupalar için de hedef alınıyor.

Uluslararası Doğa Koruma Birliği, 2018’de zürafanın birkaç alt türünü kritik derecede tehlike altında olarak listelemişti. Balık ve Yaban Hayatı Servisi, çoğunlukla Kamerun, Çad, Nijer ve Uganda‘da yaşayan üç kuzey zürafası alt türünü “tehlike altında” olarak işaretleyecek. Servis, bu alt türlerin popülasyonunun 1985’ten bu yana yüzde 77 oranında azalarak 5 bin 919 bireye düştüğünü söyledi.

Vücut parçalarından yapılan süs eşyalarının ithalatı kısıtlanacak

Öneriye göre, Doğu Afrika’da yaşayan iki alt tür daha; ağsı zürafa ve Masai zürafaları, tehlike altında statüsünün bir adım altında, “tehdit altında” olarak listelenecek.

Listenin bir yıl içinde yürürlüğe girmesi planlanıyor. Böylece ABD’ye ithal edilen zürafa parçaları için izin gerekecek ve zürafa koruma fonu artırılabilecek.

Zürafa türlerinin listelenmesi için yıllardır kampanya yürüten çevre ve hayvan hakları grupları listenin genişletilmesini memnuniyetle karşıladı.

Biyolojik Çeşitlilik Merkezi‘nin uluslararası hukuk direktörü Tanya Sanerib, “Bu nazik devler sessiz bir yok oluş yaşıyor ve Tehlike Altındaki Türler Yasası’nın getirdiği güvenlik önlemleri ABD’nin zürafa derisi ve diğer vücut parçaları ithalatını kısıtlayacak” dedi.

Sanerib, 2017’de zürafalar için koruma talebinde bulunmuş ancak bu talep gerçekleşmeyince dava açmıştı.  Hukukçu, 2022’den itibaren elde edilen son verilerin “ABD’ye zürafa kuyruklarından ve kafataslarından çok sayıda deriye, deri ürünlerine, kemiklere, kemik oymalarına, ki av kupalarına, zürafa ayaklarına, zürafa halılarına ve zürafa takılarına kadar her şeyi getirdiğini” belirtti:

“Önerilen korumalar zürafalar için iyi haber, ancak buraya gelmesinin yedi yıl sürmesi trajik. ABD yetkilileri küresel yok olma kriziyle mücadele etmek için bir çita gibi yarışmalı, ancak tehlike altındaki vahşi yaşamı korumak için aslında salyangoz hızında hareket ediyorlar.”

Tehlike Altındaki Türlerin Korunması Yasası, Tehlike Altındaki Türlerin Uluslararası Ticaretine İlişkin Sözleşme‘nin 2019 tarihli kararında bulunmayan koruma güvencelerini içeriyor. Sözleşme, zürafa parçalarının uluslararası ticaretine ilişkin ilk kez düzenleme getirmeyi amaçlıyordu, ancak birçok uzman da bu kararın büyük ölçüde etkisiz olduğu gerekçesiyle eleştirmişti.

Namibya‘daki Zürafa Koruma Vakfı’nın yöneticisi Stephanie Fennessy, “Bu kuralla zürafalara gösterilen ilgi, onların içinde bulundukları zor durum ve tüm zürafaların aynı olmadığı gerçeğinin farkındalığını artırmaya yardımcı olacaktır. Sonuç olarak, bu ilginin Afrika’daki vahşi doğada bulunan dört zürafa türünü kurtarmak için daha fazla fon desteğine ve ilgiye dönüşmesini umuyoruz” dedi.

ABD Balık ve Yaban Hayatı Servisi, 19 Şubat 2025’e kadar web sitesi aracığılıyla kamuoyunun görüşlerini alacak. Nihai bir kural yayımlamadan önce bu gönderiler incelenecek.

Uluslararası Ceza Mahkemesi’nden Netanyahu hakkında tutuklama emri

Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında yakalama ve tutuklama emri çıkardı.

Yüksek Mahkeme, Hamas lideri Muhammed Deyf hakkında da yakalama emri çıkardığını duyurdu. İsrail ordusu Hamas’ın askeri kanadı İzettin El-Kassam Tugayları komutanı Deyf’i temmuz ayında gerçekleştirilen bir hava saldırısında öldürdüğünü duyurmuştu. Ancak Deyf’in ölümü henüz taraflarca doğrulanmadı.

Savaş suçu, cinayet, zulüm ve açlığı silah olarak kullanmakla suçlanıyorlar

UCA’dan yapılan yazılı açıklamada, duruşma öncesi dairenin, hakkında yakalama emri çıkartılan üç ismin savaş suçları ve insanlık karşıtı suçlar konusunda “cezai sorumluluk” taşıdığına dair “makul gerekçeler” olduğu yönünde karar verdiği belirtildi.

Mahkemenin kararında Netanyahu ve Gallant’ın  sivillere yönelik saldırı emri verdiğine ilişkin yeterli kanıt olduğunu belirtildi. Gerekçede cinayet zulüm ve diğer insanlık dışı eylemlerin yanı sıra açlığı silah olarak kullanmak da yer aldı.

Yeşil Noktaİsrail’in ‘soykırım’ suçlamasıyla Adalet Divanı’nda yargılanmasına başlandı
Yeşil Noktaİsrail Lahey’de savunma yapıyor: Soykırımı biz değil, Hamas yaptı
Yeşil NoktaUluslararası Adalet Divanı’nda tarihi ara karar: İsrail soykırımla yargılanacak

Açıklamada yakalama emrine dair İsrail’in mahkemenin yargı yetkisini kabul etmesinin gerekli olmadığına da işaret edildi.

İsrail, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin kurucu anlaşması olan Roma Tüzüğü’ne taraf değil.

Mahkemenin Başsavcısı Kerim Han, geçen mayısta Netanyahu, Gallant, Deyf, eski Hamas liderleri İsmail Haniye ile Yahya Sinvar hakkında tutuklama emri çıkarılması için başvurmuştu. Haniye ve Sinvar’ın İsrail tarafından öldürülmesinin ardından isimleri dosyadan çıkarıldı.

İsrail öfkeli, Hamas memnun

Eski İsrail Başbakanı Naftali Bennet, Netanyahu ve Gallant hakkında tutuklama emri çıkarılmasının UCM için “utanç verici” olduğunu söyledi.

İsrail muhalefet lideri Yair Lapid ise tutuklama kararlarının “terörizm için bir ödül” olduğunu savundu.

Tutuklama emrini “saçma bir karar” olarak nitelendiren Cumhurbaşkanı Yitzak Herzog “Adalet için karanlık bir gün” açıklamasını yaparken Dışişleri Bakanı Gideon Saar, UCM’nin, bu “saçma” kararla tüm meşruiyetini kaybettiğini öne sürdü.

Hamas ise Netanyahu ve Gallant için çıkarılan tutuklama kararlarını memnuniyetle karşıladı.

Filistinli örgüt UCM’yi, tüm İsrailli liderlerin hesap verebilirliğini genişletmeye çağırdı.

Hamas’ın üst düzey yetkilisi İzzeddin El-Rişk ise kararın Filistin davasının yararına olduğunu söyledi.

Şimdi ne olacak?

Karara göre, UCM’ye taraf olan ülkelerin, bu isimlerin topraklarına ayak basmaları halinde gözaltına alıp UCM Savcılığı’na teslim etmeleri gerekiyor.

Aynı durum, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin için de geçerli. UCM, Putin hakkında da tutuklama kararı çıkarmıştı.

Kararla Putin gibi Netanyahu, Gallant ve yaşıyorsa Deyf’in seyahat etmesi zorlaşacak.

Sanıklar, “savaş suçlusu” olarak kabul edildikleri için UAC’de gıyaben yargılanamıyor, ancak tutuklanıp Lahey’e götürülebilirse yargılama yapılabilecek.