Ana Sayfa Blog Sayfa 398

Irak, gazetecilerin ‘eşcinsellik’ yerine ‘cinsel sapkınlık’ ifadesini kullanmasını istiyor

Irak‘ın resmi medya düzenleyicisi salı günü Arap devletinde faaliyet gösteren tüm medya sektörüne “eşcinsellik” terimini kullanmamaların yönünde talimat verdi. Gazetecilerin “eşcinsellik” yerine “cinsel sapkınlık” ifadesini kullanması istendi.

Irak hükümeti homofobik adımlarıyla ve LGBTİ+’lara yönelik nefretiyle zaten dikkat çekiyor ve eleştiriliyordu.

Irak İletişim ve Medya Komisyonu (CMC) belgesi, “toplumsal cinsiyet (gender)” teriminin kullanımının da yasaklandığını bildirdi.

Kurumun lisans verdiği tüm telefon operatörlerinin ve internet şirketlerinin, söz konusu kelimeleri mobil uygulamalarında kullanmalarını da yasakladı.

Reuters’in aktardığına göre; bir hükümet yetkilisi kararın henüz kesin olarak onaydan geçmediğini bildirdi.

Arapça yapılan açıklamada ise kurumun “medya kuruluşlarını … ‘eşcinsellik’ kelimesini kullanmamaları ve ‘cinsel sapkınlık’ ifadesini kullanmaları için yönlendirdiği” belirtildi.

Bir hükümet sözcüsü ise yasağı ihlal etme cezasının henüz belirlenmediğini, ancak para cezası olarak belirlenebileceğini söyledi.

Irak, eşcinsel seksi açıkça suç saymıyor, ancak ceza kanununda bulunan ve gevşek bir şekilde tanımlanmış ahlaki hükümler, LGBTİ+’ları hedef almak için kullanılıyor.

Son iki ayda Irak’ın önde gelen partileri, İsveç ve Danimarka‘da Kuran yakılan eylemlere karşı Şii Müslüman grupların protestolarında sık sık gökkuşağı bayrakları yakarak, LGBTİ+ haklarına yönelik eleştirilerini artırdı.

Our World in Data‘ya göre 60’tan fazla ülke eşcinsel seksi suç sayarken, eşcinsel cinsel eylemler 130’dan fazla ülkede yasal.

Antarktika’daki ısınma gezegeni nasıl etkiliyor?

Frontiers in Environmental Science dergisinde yayımlanan makale, Antarktika‘nın aşırı ısınan hava durumunu ele almak için daha hızlı harekete geçilmesi gerektiğini vurguluyor.

Makale, kuzeydeki Antarktika’da sıcaklık rekoru kırılmasının, en güneydeki kıtada bile insan kaynaklı iklim değişikliği ile ilişkili olduğunu ve bundan bağımsız incelenemeyeceğini bir kez daha ortaya koydu.

İngiltere’nin güneybatısındaki Exeter Üniversitesi’nde Buzulbilimci, Jeoloji Profesörü Martin Siegert liderliğindeki araştırma ekibi tarafından kaleme alınan makale, Antarktika’nın aşırı ısınan hava durumunu ele almak için daha hızlı harekete geçilmesi gerektiğini gösterdi.

Tuz Gölü büyüklüğünde dev bir buzul, Antarktika’dan koptu
Antarktika buzulları tahminlerin iki katı hızla eriyor
Antarktika’daki ‘Kan Şelalesi’nin gizemi sonunda çözüldü

Makalede, normal sıcaklıktan sapma açısından dünyadaki şimdiye kadarki en büyük sıcak dalgasının geçen yıl Antarktika’da meydana geldiğine dikkat çekilerek, bunun etkileri mercek altına alındı.

Profesör Martin Siegert ve ekibi genelde –50 derece civarında olan sıcaklıkların -10 dereceye kadar yükselmesini temel alarak, bu büyüklükte bir sıcak dalgasının diğer bölgeler için yaratacağı olumsuz etkiyi araştırdı.

‘Antarktika’nın batı ucu, çok büyük bir buz tabakası erimesi yaşıyor’

Makaleye göre, Antarktika’nın batı ucu, özellikle yarımadası, çok büyük bir buz tabakası erimesi yaşıyor. Bu durum, doğu yakası zaman zaman buz kazanırken, önümüzdeki birkaç yüzyıl boyunca devasa deniz seviyesi yükselmeleri tehdidini ortaya çıkarıyor.

Euronews‘in haberine göre; Antarktika’da deniz buzu, rekor yükseklikten şok edici miktarlara, şimdiye kadar görülenden çok daha düşük miktarlara inerken, Siegert, bu gelişme konusunda “Değişen Antarktika gezegenimiz için kötü bir haber” diyerek uyarıda bulundu.

Antarktika’nın kritik eşiği: Isınmayı 2℃’nin altında tutamazsak geri dönüşü olmayan değişimler yaşanacak  
‘Antarktika’daki deniz buzlarını kaybetmek, canlılığı da kaybetmek demek
Antarktika’daki hızlı erime derin okyanus akıntılarını çarpıcı ölçüde yavaşlatıyor

Makaleye göre, bu eğilim bu şekilde devam ederse, kıyı şeritleri kaybolacak ve güneş ışığını yansıtan buzul kaybı nedeniyle küresel ısınma artacak.

Bu durum, bilim insanlarının uzun süredir izlediği ve şimdi daha da fazla endişe duyduğu bir konu.

Siegert ve ekibi, aşırı ısınmanın nedenleri ve bu olayların daha fazlasının fosil yakıtların yakılması sonucunda gerçekleşip gerçekleşmeyeceği konusunda araştırmalarını yoğunlaştırdı.

Antarktika’daki iklim değişikliği etkileri ‘seyrek ve öngörülemez’

Bu çalışmayı yürütenler, atmosfer ve hava modelleri, deniz buzu, kara buzu ve buz rafları ile deniz ve kara biyolojisi gibi çok çeşitli konulardaki araştırma sonuçlarını sentezleme yoluna gitti.

Bir zamanlar küresel ısınmadan biraz korunmuş gibi görünen bir yerde iklim değişikliği aşırılıklarının daha da kötüleştiği tespit edildi.

Makaleyi kaleme alanlar, kıtanın “zaman içinde donmuş statik bir dev olmadığı” görüşünü dile getirirken, bunun yerine iklim değişikliğinin “gazabını ve aşırılıklarının” “ara sıra ve öngörülemez bir şekilde” hissedildiği sonucuna varıyor.

Makaleyi kaleme alan bilim insanlarından Leeds Üniversitesi‘nde görevli Profesör Anna Hogg, çalışmalarının buz, okyanus ve hava arasındaki karmaşık ve bağlantılı değişiklikleri gösterdiğini belirterek, “Bir kez büyük bir değişiklik yaptıktan sonra, bunu tersine çevirmek gerçekten zor olabilir” diyerek görüşlerini özetledi.

Siegert ve Hogg’un ekibi, sıcak dalgaları, deniz buzu kaybı, buz sahanlıklarının çökmesi ve biyolojik çeşitlilik üzerindeki etkiler gibi çeşitli faktörleri ayrıntılı bir şekilde inceledi.

Siegert, araştırma istasyonu termometrelerini normal sıcaklıkların 38 derecenin üzerine çıkaran Antarktika’daki geçen yılki sıcak dalgasının özellikle önemine vurgu yaptı.

Hogg ise deniz buzunun tüm zamanların en düşük seviyesinde olduğunu ve bunun önemli bir endişe kaynağı olduğunu belirtirken, Antarktika’da, deniz buzu temmuz ayı ortalamasının, 2022’de belirlenen seviyenin altına düştüğü ve tehdit altında olduğunu söyledi.

Barajdaki su seviyesi düştü, yol ortaya çıktı

Kentin içme ve sulama suyu ihtiyacını karşılayan İkizcetepeler Barajı’ndaki su seviyesi, 2021’nin Temmuz ayında yüzde 41, 2022’de de yüzde 30,5 oldu. Düşüşler sonrası baraj, 2023’te valilik kararı ile tarımsal sulamaya kapatıldı.

DHA‘nın aktardığına göre; Bu önleme rağmen barajdaki su seviyesi daha da düşerek bu sene yüzde 23,72’ye geriledi.

Temmuz ayındaki düşüş sonrası 1980’li yıllarda kullanılan İzmir-Balıkesir kara yolu da tamamen ortaya çıktı.

‣ Kuraklık: Zernek Barajı’nda su seviyesi dibi gördü
‣ Kuraklık: İstanbul’un suyunu karşılayan barajlarda doluluk oranı düştü
‣ Çanakkale’deki barajlarda su seviyesi yüzde 50’inin altına düştü

‘Sorun yok’: ‘230 gün idare eder’

Balıkesir’in içme suyu için riskli bir durum olmadığını belirten Balıkesir Su ve Kanalizasyon İdaresi (BASKİ) Genel Müdür Yardımcısı, Jeoloji Mühendisi Erdoğan Güzgün, “Su seviyesi 23,72’ye kadar düştü.Ancak şu an Balıkesir’in içme suyu ile ilgili bir sorun yok. Yaklaşık 230 gün daha idare edecek suyumuz var. Tabii ki bilinçli su kullanımını asla bırakmamız lazım. Önümüzdeki aydan itibaren de yağışların başlaması ile barajdaki su seviyesinin yükselmesini bekliyoruz” dedi.​

Barajdaki su seviyesinin ilk kez bu kadar düştüğünü söyleyen Selimiye köyü sakinlerinden Remzi Demiraslan ise “Baraj, tarım arazilerinin sulamasında kullanılmak için yapıldı. İlk kurulduğunda dokuz köye sulama yapıyordu ancak köy sayısı 25’e yükseldi. Sulama yapılan alan artarken, aynı zamanda içme suyu olarak kullanımı da arttı. Barajdaki su seviyesi, ilk kez bu kadar düştüğü için tarlalara da su verilmiyor. Bu durum çiftçi için de mağduriyet yaratıyor. Tarla sahiplerinin hayvan yemi olarak ektiği yoncaların neredeyse yüzde 80’i susuzluktan kuruyor. Vatandaş ürününü biçemiyor” dedi.

‣ Nilüfer Barajı’ndaki doluluk oranı yüzde 1’e düştü
‣ Alibeyköy Barajı son 10 yılın en düşük seviyesinde
‣ İstanbul’a su sağlayan iki baraj kurumak üzere
‣ Gökçe Barajı’nın yüzde 82’si kurudu

İklim krizi: Karadeniz’de ısınma derinlere ulaşmaya başladı

ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü Müdür Yardımcısı Prof. Dr. Mustafa Yücel, Karadeniz’de yüzey sıcaklarındaki artışların derinlere yayıldığını ve bu durumun, oksijensiz tabakanın incelmesi ve akıntılarda değişim gibi sonuçları olduğunu söyledi.

Yücel ve Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Deniz Bilimleri Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Barış Salihoğlu liderliğinde iklim değişikliğinin Karadeniz’deki etkilerini gözlemlemek amacıyla hayata geçirilen “Karadeniz’de Dirençli Ekosistemlerde Mavi Büyüme Gelişimi için Araştırma ve İnovasyon” (BRIDGE-BS) başlıklı çok uluslu projenin yaz dönemini kapsayan ikinci deniz seferi haziran ayında gerçekleştirildi.

Türkiye’nin AB ülkeleri ile beraber katkı sunduğu ve Türkiye ayağını TÜBİTAK‘ın yürüttüğü Ufuk Avrupa Programı kapsamında desteklenen projede ODTÜ Bilim-2 Gemisi ile çıkılan sefer 20 gün sürdü.

Seferde elde edilen verilerde Karadeniz’e özgü soğuk ara tabakanın eski sıcaklıkların üzerinde olduğu ve bu ara tabakada 7 derece ya da altında olması gereken sıcaklığın 8 derecenin altına inmediği tespit edildi. Bulgulara göre, deniz yüzey sıcaklıklarında 1,5-2 derece, denizin daha derininde olan soğuk ara tabakada ise 1 derece ısınma var.

Karadeniz’de yüzey suyu sıcaklığı son 60 yılda 2 derece arttı
Okyanus yüzeyi şimdiye dek kaydedilen en yüksek sıcaklığa ulaştı
Küresel Isınma sonucu okyanusların genleşmesi tahmin edilenin ötesinde
İklim krizi nedeniyle okyanusların rengi maviden yeşile dönüyor 

AA‘dan Gülselli Kenarlı‘nın aktardığına göre; Yücel, Aralık 2022’de düzenledikleri ilk sefere kıyasla son seferde daha fazla veri topladıklarını belirterek, “Bütün münhasır sınırımızı Hopa‘ya kadar çalışma şansımız oldu. 250 kadar noktadan profil topladık. Suyun özellikle dikeydeki yapısını araştırıyoruz” dedi.

‘Karadeniz’e özgü soğuk ara tabaka, eski sıcaklıkların üzerinde’

Kış ve yaz mevsiminde sıcaklığın çok değişken olmadığı Karadeniz’e özgü soğuk ara tabakanın, eski sıcaklıkların üzerinde olduğunu işaret eden Yücel, şu bilgileri verdi:

“Soğuk ara tabaka iyi gibi görünmüyor maalesef, ısınmanın etkisiyle yapısı bozuluyor, eskisi kadar soğuk değil. Bu, derinde de ısınma olacağı anlamına geliyor. Isınma giderek daha derinlere sirayet ediyor, soğuk ara tabaka kıyılarda oluşuyor ve daha yoğun olduğu için batıyor. Isınma sadece ısınma ile kalmıyor, bunun yanında oksijen kaybı, akıntılarda değişim gibi bir zincirleme etkiyi maalesef getiriyor. Bu seferler sonucunda bunları net olarak bulduğumuzu söyleyebilirim.”

Karadeniz’de oksijenin bittiği derinliğin giderek yükseldiğine dikkati çeken Yücel, denizdeki oksijenin yıldan yıla giderek daha da azaldığını, bununla birlikte, Karadeniz’de, Marmara Denizi’ne göre çok daha kalın bir oksijenli tabakanın mevcut olduğunu kaydetti.

Derinliği 2 bin 200 metre olan Karadeniz’de hayatı sağlayan bölgenin, kıyılarda 100, açıklarda ise 70-80 metrelik üst tabaka olduğunu vurgulayan Yücel, bu oksijenli tabakanın giderek inceldiği tespitini paylaştı.

Yücel, “Bu nedenle daha az habitat alanı sağlanmış oluyor, türler baskı altına alınmış oluyor, Marmaralaşma süreci başlıyor. Bir gün sadece deniz anaları veya müsilaj olan bir denize dönüşür. Şu an bu noktada değil ama oksijen kaybının ilk yansıması bu olur. Besin zincirinin en temel basamaklarında önemli dönüşümler yaşanıyor. Muhakkak besin zincirinin üst basamaklarına sirayet edecektir” diye konuştu.

Hidrojen sülfür tehdidi

Karadeniz’deki hidrojen sülfürlü tabakanın yerinde durduğunu aktaran Yücel, şöyle devam etti:

“Durum kötü ama bunun yerinde durması nispeten iyi. Oksijenin bitip hidrojen sülfürün başladığı 100 metre bandındaki yerlerde çok özel reaksiyonlar cereyan ediyor, bir kısmı mikrobiyal kaynaklı, bir kısmı kendi olağan koşulları. Oksijen kaybı henüz o tabakayı yukarı doğru çıkarmamış. Bizim çok yoğun verilerimizin olduğu 90’lı ve 2000’li yıllarla karşılaştırdığımızda benzer bir yerde duruyor. Oradaki biyojeokimyasal yapının hala hidrojen sülfürü yerinde tuttuğunu düşünüyoruz.”

Yücel, Karadeniz’in baskılara direnemeyerek hidrojen sülfürün yükselmesi durumunda her şeyden önce toplu balık ölümlerinin yaşanabileceği, yüzeyle buluştuğu yerlerde müsilaj benzeri, halk sağlığı açısından sorun yaratabilecek oluşumların meydana gelebileceği ve ortaya çıkacak kötü kokunun bölgeyi etkileyebileceği uyarılarında bulundu.

Karadeniz’deki kirlilik baskısının geçmiş 10 yıllara göre bir nebze daha az olduğuna değinen Yücel, kirliliğin özellikle lokal, çok kıyıya yapışık kalmış alanlarda çoğaldığını bildirdi.

Yücel, “Biz büyük nehirleri yönetirken küçük dereleri, çayları göz ardı etmişiz, onlarla kirlilik daha fazla taşınıyor olabilir. Dikkatimizi Tuna gibi büyük nehirlerden ziyade tüm kıyıya yayılmış girdiye yoğunlaştırmalıyız. Sakarya Nehri‘nin ağzında, Sakarya ile Sinop arasında çok fazla biyolojik olay vardı ve su yemyeşildi. Henüz bu, açık denize yansımamış durumda” ifadelerini kullandı.

‘Karadeniz’in karbon yutma kapasitesi çok yüksek’

Karadeniz’in karbon yutma kapasitesinin çok yüksek olduğunun ve denizin kendine özel bir karbon kimyası bulunduğunun altını çizen Yücel, şu değerlendirmeleri yaptı:

“Karadeniz 1 birim karbon emdiğinde, Atlantik Okyanusu‘na göre daha az asitleniyor, buna tamponlama diyoruz. Bir de gemiyle giderken, gerçek zamanlı olarak atmosferle karbondioksit alışverişini ölçtük. Burada da sonuçlar yeni elimize geliyor ama ilk bulgulara göre Karadeniz’in özellikle kışın net karbondioksit emdiğini bulduk.”

Yücel, Karadeniz’in karbondioksit yutma çalışmalarıyla ilgili yaz ile kış verilerini modelleyerek hesaplamalar yapacaklarını ve böylece net sonuçları elde edeceklerini belirterek sözlerini tamamladı.

Homofobik yasaklarda bugün: Gökçe’nin konseri iptal edildi

Müzisyen Gökçe’nin Afyon Sandıklı konseri, şehrin AKP’li belediye başkanı eliyle iptal edildi.

Onur Ayı bitti, LGBTİ+ yasakları bitmedi. Hükümet’in LGBTİ+ karşıtı politikalarının son hedefi müzisyen Gökçe’ydi. Geçtiğimiz yıllarda Onur Haftası’nı “Aşk aşktır” diyerek sosyal medya hesabından kutlayan müzisyen Gökçe’nin Afyon Sandıklı konseri iptal edildi.

KaosGL‘nin aktardığına göre; Sandıklı’nın AKP’li Belediye Başkanı Mustafa Çöl, sanatçının sosyal medya hesaplarını didik didik ederek paylaşımlarını buldu ve konserin iptal edilmesini sağladı. Çöl, sansürü kendi sosyal medya hesabından şöyle itiraf etti:

“Sandıklı’mızın ve Aziz Milletimizin dikkatine; 11 Ağustos 2023’de planladığımız organizasyon, bizzat yaptığım incelemeler neticesinde davetli sanatçının LGBT desteği içeren ve Sn. Cumhurbaşkanımıza karşı iftiraya varan paylaşımları nedeniyle iptal edilmiştir.

Her zaman dediğimiz gibi, biz bu ülkenin evladıyızı. Ne Sn. Cumhurbaşkanımıza ne de kutsal değerlerimize zarar veren hiç kimseyi kabul etmedik etmeyiz! Bırakın bu içerikleri paylaşanların Sandıklı’da sahneye çıkmasını, ilçemiz sınırlarından giremez! Aziz milletimize arz ederim!”

2012-2022 yıllarında 110 bin hektar ormanlık alan için madencilik izni verildi

Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) iktidarında hemen her yıl on binlerce hektar orman alanı ormancılık dışı faaliyetlere açıldı. Yalnızca 2022 yılında 20 bin 615 hektar orman alanının amacı dışında kullanımına izin verildi.

Akbelen Ormanı’nda termik santral için yaşanan ağaç kıyımının ardından bir kez daha gündeme gelen ormanlık alanlarda madencilik izinlerine yönelik veriler de çarpıcı tabloyu ortaya koydu. 2012-2022 döneminde 109,804 hektar büyüklüğündeki ormanlık alan için madencilik izni verildi.

BirGün‘den Mustafa Bildircin‘in aktardığına göre, Orman Genel Müdürlüğü’nün “Orman İzinleri” verileri, AKP’nin doğaya düşman çevre politikasına ayna tuttu. 2012 ve 2022 yıllarını da kapsayan 10 yıllık dönemde AKP, orman alanlarında toplam 62 bin 469 adet ormancılık dışı faaliyet izni çıkardı. Toplam 62 bin 469 iznin 28 bin 355’inin madencilik izinlerini kapsadığı bildirildi.

maden
Akbelen Ormanı ve yanıbaşındaki kömür madeni. Fotoğraf: Dilan Ela Pamuk

Ormanlık alanlara yedi termik santral izni verildi

Yurttaşların tepkisine karşın Akbelen Ormanı’nda yaşanan ağaç kıyımı ile gündeme gelen termik santrallara yönelik izinler de dikkati çekti. 2012- 2022 döneminde ormanlık alanlarda toplam yedi adet termik santral izni verildiği bildirildi.

Termik santral için izin verilen ormanlık alanların büyüklüğü ise kayıtlara, 677 hektar olarak geçti. Buna göre, 2012-2022 döneminde, “Enerji izinleri” adı altında 950 bin metrekare ormanlık alan termik santral için kurban edildi.

Termik santral için izin verilen ormanlık alanların büyüklüğü bazı yıllara göre şöyle:

  • 2015: 205 hektar
  • 2017: 151 hektar
  • 2018: 105 hektar
  • 2021: 86 hektar
  • 2022: 6 hektar

1,002 hektar orman alanı nükleer enerjiye kurban edildi

2012-2022 döneminde, “Enerji İzinleri” adı altında ormancılık dışı faaliyetler için açılan ormanlık alanlarda yürütülen faaliyetlerin türlerine göre dağılımı ise şöyle sıralandı:

  • Nükleer Enerji Santralı: 1,002 hektar
  • Petrol Arama: 983 hektar
  • Enerji İletim Hatları: 82 bin 217 hektar
  • Hidroelektrik Santralı: 11 bin 23 hektar
  • Petrol İşletme: 66 hektar

İkizköylüler TBMM’den çıkan karara tepkili: Ne marjinalliği, kurdun kuşun derdindeyiz

Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) bugün Muğla, İkizköy‘deki Akbelen Ormanı’nda, Limak ve IC İçtaş iştiraki YK Enerji‘nin termik santrali için kesilen ağaçlarla ilgili toplandı. Akbelen Ormanları için genel görüşme yapılmasına ilişkin önerge oylamaya sunuldu ve genel görüşme AKP ve MHP oylarıyla kabul edilmedi. Akbelen Ormanı direnişçileri verilen karara tepki gösterdi. İkizköy Çevre Komitesi Başkanı, İkizköy direnişçisi Nejla Işık, karara ilişkin Yeşil Gazete’ye konuştu:

“Böyle bir şey çıkacağı belliydi zaten. AKP çoğunlukta her zaman, biliyoruz; geldi buraya şirketi savundu. Son ana kadar o turuncu koltuklar bomboştu. Son anda geldiler, oylama yapmak için doldurdular ve oylamayı yaptılar. Belliydi yani bunun böyle olacağı.”

Milas’taki köylerin muhtarlarının da TBMM’ye gelerek Akbelen’deki ağaçların, direnişin aleyhinde birtakım duruşlar sergilediğini de ifade eden Işık, “Milletin vekillerini geçtim, hepsi öyle zaten de köyün muhtarlarına ne diyeceksiniz? Köyün muhtarları toplanıp bugün Ankara’ya gelmişler. Yüzsüzler, utanmazlar yani. Buradalar. Kendini seçen köylüyü değil, şirketi savunuyorlar. Muhtarlar yani. O yüzden vekillere diyecek şeyim yok. Bizi savunan, bizi dinleyen vekiller buradaydı zaten” dedi ve ekledi:

“Sadece şunu söylüyorum: AKP ve MHP eline almış bir şirketin getirdiği fotoğrafı. Diyor ki; ‘2002 yılında şu kadar ağaçlandırma yaptık. 600 tane cam şişede size zeytinyağı getirdik. Hepinize var…’ O zeytinyağları buraya boşuna getirdiler. O zeytinyağlarını köylüye dağıtsınlar. Köylüyü aç biilaç bıraktılar. Orada çiçek yağı yiyor köylü. Zeytini yok, hiçbir şey yok, toprağı yok, köyü yok.”

‣Ağaç dikerek orman olur mu? 
‣Erdoğan iklim sözlerinden çark etti: Türkiye’nin kömür gerçekleri 

‘Köylüyüz yani, köylünün ne marjinalliği olacak?’

İster istemez verilen karara üzüldüğünü de aktaran Işık, son olarak şunları aktardı:

“Ama şu yönden üzgün değilim: Bugün herkes buraya toplanıp gelmek zorunda kaldı. Bütün vekiller. Oylama için de olsa geldiler. İsterdim ki dinlesinler. Sorunlarımızı dinlesinler. Israrla marjinal diyorlar. Köylüyüz yani, köylünün ne marjinalliği olacak? Köylü, köyünün derdinde, toprağının derdinde. Ne marjinalliği olacak? Kuşun kurdun yuvasının derdinde.”

Ne olmuştu?

Akbelen Ormanı’ın 740 dönümlük bölümündeki ağaçlar, Limak Holding ve İÇTAŞ ortalığıyla kurulan YK Enerji tarafından işletilen Yeniköy ve Kemerköy termik santrallerine linyit sağlayacak maden ocağı açmak için kesilmek isteniyor. Şirketin bunun için gerekli izinleri de almış ve ocak ÇED Yönetmeliği’nden muaf tutulmuştu ancak İkizköylüler, çevre aktivistleri ve hukukçular karara itiraz etti. Kesimleri önlemek için 22 Nisan’da başlatılan nöbet sürüyor.

Geçen yaz, Türkiye‘nin Ege ve Akdeniz sahilleri başta olmak üzere pek çok bölgesinde çıkan yangınlardan etkilenen Muğla‘da, bölge halkı yangınlara müdahale ederken, şirket tarafından yangın bahanesiyle 105 ağaç kesilmiş; İkizköy halkının direnmesi üzerine jandarma sert müdahalede bulunmuştu.

Maden ocağına karşı, KARDOK Derneği‘nin açtığı davalarda Muğla 3’üncü İdare Mahkemesi ve Muğla 1’inci İdare Mahkemesi yürütmeyi durdurma kararı verdi. Muğla Valiliği de kömür taşıma bandının yapımını durdurdu.

Muğla İkizköy’de yer alan ve termik santrale yakıt sağlayan linyit madeni sahasının genişletilmesi için  Akbelen Ormanı’nın kesim izninin iptali için açılan davada mahkeme tarafından atanan bilirkişi heyeti 7 Eylül 2021’de bölgede keşif gerçekleştirmişti.

7 Eylül 2021: Akbelen’de ilk keşif

İlk keşif sırasında Murat Yüksel isimli hakimin davacı avukatlara ‘ruh hastası’ diyerek hakaret etmesi,  hem bölgedeki hukukçular hem de aktivistler tarafından tepkiyle karşılanmıştı.

Bölgede ilk yapılan keşifte hakimin avukatlara  hakaret etmesi nedeniyle  avukatlar Arif Ali Cangı,  İsmail Hakkı Atal ve Şiar Rişvanoğlu reddi hakim başvurusunda bulunmuştu.

1 Mart 2022: Akbelen’de ikinci bilirkişi keşfi

İkinci inceleme öncesi Resmi Gazete‘de yayınlanan maden  yönetmeliğindeki  değişiklikle birlikte tapuda zeytinlik olarak kayıtlı olan alanlarında madencilik faaliyetlerinin önü açılmıştı. Sosyal medyada yankı uyandıran değişiklik, #ZeytinİçinAdalet ve #AkbelenİçinAdalet etiketleriyle birçok paylaşım yapılmıştı.

Kömür madeni açılmak istenen Akbelen Ormanı’nda protestolar eşliğinde bilirkişi incelemesi

Bilirkişi keşfi sonrası, İkizköylülerin avukatı Arif Ali Cangı şöyle demişti:

“Daha önceki keşifte hakarete uğramıştık, yok sayılmıştık. İtirazlarımız üzerine keşif tekrar edildi. Şu anki işletilen maden sahasının alanı ne hale getirdiğini gösterdik bilirkişilere.”

Bilirkişilerden dördü kömürün bölgeye geri dönülmez zararlar vereceği görüşünü verirken; ikisi ekolojik yıkım olacağını ancak enerji ihtiyacı nedeniyle madene açılması gerektiği yönünde görüş bildirmişti.

Üçüncü bilirkişi raporu

Akbelen’de üçüncü bilirkişi raporu da 24 Kasım 2022’de çıktı. Akbelen Ormanı’nda üçüncü kez yapılan bilirkişi keşfinden madencilik şirketinin lehine, Akbelen Ormanı için nöbetine devam eden İkizköylüler’in aleyhine bir karar çıktı.

Raporda bir önceki keşiflerin aksine “Madencilik yapılabilir” yönünde bir sonuç çıktı. İkizköylüler bilirkişi heyeti hakkında suç duyurusunda bulundu.

Rapor ormanın kömür madenciliğine açılabileceğine uygun olduğu konusunda kanaat bildirdi. İkizköy Çevre Komitesi, bilirkişi raporuna gerçeği yansıtmayan bilgiler içerdiğini belirterek itiraz etti.

Meclis yolunda

İkizköy için direnen yurttaşlar dün gece TBMM’deki görüşmeleri yerinden izlemek için yola çıkmış, birçok kez durdurulmuştu. Toplantı öncesi açıklama yapılmış, gerçekleştirilen yıkımın insanlık ve çevre suçu olduğu belirtilmişti.

TBMM Akbelen için olağanüstü toplandı: Genel görüşme kabul edilmedi

Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) bugün Muğla, İkizköy‘deki Akbelen Ormanı’nda, Limak ve IC İçtaş iştiraki YK Enerji‘nin termik santrali için kesilen ağaçlarla ilgili toplandı. Akbelen Ormanları için genel görüşme yapılmasına ilişkin önerge oylamaya sunuldu. Genel görüşme kabul edilmedi. 281 ret, 244 onay ile oy çoğunluğuyla kabul edilmedi.

Meclis, CHP’nin talebi üzerine olağanüstü toplandı. AKP ve MHP milletvekilleri, daha önce de olduğu gibi, yine TBMM Genel Kurulu Salonu’na, toplantı yeter sayısına ulaşıldığının belirlenmesinin ardından girdi.

Ne olmuştu?

Akbelen Ormanı’ın 740 dönümlük bölümündeki ağaçlar, Limak Holding ve İÇTAŞ ortalığıyla kurulan YK Enerji tarafından işletilen Yeniköy ve Kemerköy termik santrallerine linyit sağlayacak maden ocağı açmak için kesilmek isteniyor. Şirketin bunun için gerekli izinleri de almış ve ocak ÇED Yönetmeliği’nden muaf tutulmuştu ancak İkizköylüler, çevre aktivistleri ve hukukçular karara itiraz etti. Kesimleri önlemek için 22 Nisan’da başlatılan nöbet sürüyor.

Geçen yaz, Türkiye‘nin Ege ve Akdeniz sahilleri başta olmak üzere pek çok bölgesinde çıkan yangınlardan etkilenen Muğla‘da, bölge halkı yangınlara müdahale ederken, şirket tarafından yangın bahanesiyle 105 ağaç kesilmiş; İkizköy halkının direnmesi üzerine jandarma sert müdahalede bulunmuştu.

Maden ocağına karşı, KARDOK Derneği‘nin açtığı davalarda Muğla 3’üncü İdare Mahkemesi ve Muğla 1’inci İdare Mahkemesi yürütmeyi durdurma kararı verdi. Muğla Valiliği de kömür taşıma bandının yapımını durdurdu.

Muğla İkizköy’de yer alan ve termik santrale yakıt sağlayan linyit madeni sahasının genişletilmesi için  Akbelen Ormanı’nın kesim izninin iptali için açılan davada mahkeme tarafından atanan bilirkişi heyeti 7 Eylül 2021’de bölgede keşif gerçekleştirmişti.

7 Eylül 2021: Akbelen’de ilk keşif

İlk keşif sırasında Murat Yüksel isimli hakimin davacı avukatlara ‘ruh hastası’ diyerek hakaret etmesi,  hem bölgedeki hukukçular hem de aktivistler tarafından tepkiyle karşılanmıştı.

Bölgede ilk yapılan keşifte hakimin avukatlara  hakaret etmesi nedeniyle  avukatlar Arif Ali Cangı,  İsmail Hakkı Atal ve Şiar Rişvanoğlu reddi hakim başvurusunda bulunmuştu.

1 Mart 2022: Akbelen’de ikinci bilirkişi keşfi

İkinci inceleme öncesi Resmi Gazete‘de yayınlanan maden  yönetmeliğindeki  değişiklikle birlikte tapuda zeytinlik olarak kayıtlı olan alanlarında madencilik faaliyetlerinin önü açılmıştı. Sosyal medyada yankı uyandıran değişiklik, #ZeytinİçinAdalet ve #AkbelenİçinAdalet etiketleriyle birçok paylaşım yapılmıştı.

Kömür madeni açılmak istenen Akbelen Ormanı’nda protestolar eşliğinde bilirkişi incelemesi

Bilirkişi keşfi sonrası, İkizköylülerin avukatı Arif Ali Cangı şöyle demişti:

“Daha önceki keşifte hakarete uğramıştık, yok sayılmıştık. İtirazlarımız üzerine keşif tekrar edildi. Şu anki işletilen maden sahasının alanı ne hale getirdiğini gösterdik bilirkişilere.”

Bilirkişilerden dördü kömürün bölgeye geri dönülmez zararlar vereceği görüşünü verirken; ikisi ekolojik yıkım olacağını ancak enerji ihtiyacı nedeniyle madene açılması gerektiği yönünde görüş bildirmişti.

Üçüncü bilirkişi raporu

Akbelen’de üçüncü bilirkişi raporu da 24 Kasım 2022’de çıktı. Akbelen Ormanı’nda üçüncü kez yapılan bilirkişi keşfinden madencilik şirketinin lehine, Akbelen Ormanı için nöbetine devam eden İkizköylüler’in aleyhine bir karar çıktı.

Raporda bir önceki keşiflerin aksine “Madencilik yapılabilir” yönünde bir sonuç çıktı. İkizköylüler bilirkişi heyeti hakkında suç duyurusunda bulundu.

Rapor ormanın kömür madenciliğine açılabileceğine uygun olduğu konusunda kanaat bildirdi. İkizköy Çevre Komitesi, bilirkişi raporuna gerçeği yansıtmayan bilgiler içerdiğini belirterek itiraz etti.

Meclis yolunda

İkizköy için direnen yurttaşlar dün gece TBMM’deki görüşmeleri yerinden izlemek için yola çıkmış, birçok kez durdurulmuştu. Toplantı öncesi açıklama yapılmış, gerçekleştirilen yıkımın insanlık ve çevre suçu olduğu belirtilmişti.

Copernicus: Temmuz 2023, yaşanan en sıcak ay olarak kayıtlara geçti

Avrupa Komisyonu‘na bağlı Copernicus İklim Değişikliği Servisi, Temmuz 2023’ün kayıtlara geçen en sıcak ay olduğunu bildirdi.

Copernicus tarafından bugün (8 Ağustos) yapılan açıklamada, geçen ay ortalama yüzey hava sıcaklığının 0,33°C derece artarak, Temmuz 2019’daki 16,63°C‘lik rekoru geride bıraktığı aktarıldı. Temmuzda sıcaklık 1991 ve 2020 yılları arasındaki ortalama küresel sıcaklığın 0,72°C üzerindeydi.

Copernicus ve Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO), 27 Temmuz’da yaptıkları ortak açıklamada, bu yıl sıcaklık rekoru kırılma ihtimalinin yüksek olduğunu bildirmişti. Veriler, 2023’te son yılların ortalamasının 0,43°C üzerine çıkıldığını ortaya koydu.

temmuz-sıcak

‣ 2023 kayıtlardaki en sıcak yıl olma yolunda ilerliyor
‣ ‘İklim krizi yaşanmasaydı, aşırı sıcaklar neredeyse imkansızdı’

Copernicus İklim Değişikliği Servisi Direktör Yardımcısı Samantha Burgess, bugün yaptığı basın açıklamasında bu durumun “gezegen için korkunç sonuçları olacağına” dikkat çekti. Burgess giderek daha sık aşırı hava olaylarının yaşandığını belirterek, sera gazı emisyonlarının azaltılması gerektiğini belirtti.

Copernicus, temmuz ayında Kuzey Avrupa‘nın büyük bölümü ile Karadeniz, Ukrayna ve Rusya‘nın kuzeybatısında şimdiye dek olduğundan daha fazla yağış kaydedildiğini açıkladı.

Öte yandan İtalya ve Güneydoğu Avrupa‘da ise kuraklık etkili oldu. Şu an kış mevsiminin yaşandığı Antarktika‘da ise deniz buzulları uydu gözlemlerinin yapılmaya başladığı dönemden bu yana en düşük seviyeyi gördü.

Bu yılın sıcaklık rekoru kırılan 2016 yılını geride bırakabileceğine dikkat çekiliyor.

‣ Copernicus: Dünya, kaydedilen en sıcak haziran ayını geride bıraktı
‣ En sıcak Haziran’ın ardından en sıcak Temmuz tahmini: İklim değişikliği kontrolden çıktı

Kozak Yaylası’na RES projesi: Kuşların göç rotasını tehdit ediyor

Sabancı Holding bünyesinde yer alan Enerjisa Enerji Üretim A.Ş., İzmir, Manisa ve Balıkesir sınırındaki orman, tarım ve mera alanında 60 türbinlik Rüzgâr Enerjisi Santrali (RES) kurmak için başvurdu. Rüzgâr türbinlerinden bir kısmının İzmir’deki Kozak Yaylası‘na dikilmesi planlanırken, kuşların göç rotası olumsuz etkilenecek.

Artı Gerçek‘in haberine göre; Enerjisa Enerji Üretim A.Ş., İzmir, Manisa ve Balıkesir’in kesiştiği alanda kurmak istediği Uygar RES projesi için Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na başvurdu. 18 Ağustos’ta İnceleme ve Değerlendirme Komisyonu‘nda görüşülecek projeye göre İzmir’in Bergama, Balıkesir’in Burhaniye ve Savaştepe ile Manisa’nın Soma ilçelerinin kesiştiği alana 60 adet rüzgâr türbini dikilmesi planlanıyor. Yıllık bir milyar kilowatt saat elektrik enerjisi üretebilecek santral 630 milyon TL’ye mal olacak.

‣Maden şirketlerinden Kozak Yaylası’na rahat yok
‣Kozak’ta köylüler ÇED’e geçit vermedi: Kozak’ın madeni çam fıstığıdır!
‣Bergama yine ayakta: Kozak Yaylası’na çevre yolu diye maden yolu yapıyorlar

12 bin 500 hektarlık alana kurulması planlan Uygar RES, İzmir – Manisa Planlama Bölgesi 1/100 bin Ölçekli Çevre Düzeni Planı ve Balıkesir-Çanakkale Planlama Bölgesi 1/100 bin Ölçekli Çevre Düzeni Planı göre orman, tarım, mera ve ağaçlandırılacak alanlar üzerine kurulacak.

Öte yandan proje kuşların göç rotasında da kalıyor. Projenin tanıtım dosyasında “Bölge, Türkiye üzerinden geçen tali göç rotalarının yakınında ve üzerinde bulunmakta olup bu durum RES sahasının göçler açısından izlenmesi gerektiği anlamına gelmektedir. RES sahası, başta leylek (Ciconia ciconia), kara leylek (Ciconia nigra), atmaca (Accipiter nisus), küçük kartal (Hieraaetus pennatus), küçük orman kartalı (Aquila pomarina), kerkenez (Falco tinnunculus) ala doğan (Falco vespertinus), yoz atmaca (Accipiter brevipes) ve şahin (Buteo buteo) olmak üzere 9 türün dolanım bölgesinde bulunmaktadır” denildi.

Kamulaştırma tehdidi

Proje alanı 17 bin 500 futbol sahası büyüklüğünde. Hazineye ait arazilerin yanı sıra yöre halkına ait tarım arazilerinin de üzerine yapılması planlanan RES projesi için kamulaştırma kararı alınacak. Ormanlık alanlardaki ağaçlar için de kesim kararı alınacak. Türbinlerin dikileceği alanlarda ve yol güzergâhında kalan on binlerce ağaç kesim tehdidi altında.

Bölge aynı zamanda Türkiye’nin de taraf olduğu Avrupa’nın Yaban Hayatı ve Doğal Yaşama Ortamlarının Korunması Sözleşmesi’ne (BERN) göre kesin koruma altında çok sayıda canlının da yaşam alanları arasında.

Proje kapsamında rüzgâr türbini dikilmesi planlanan alanların bir kısmı ise “Fıstıkçamı Tabiat Parkı” ilan edilmesi istenen Kozak Yaylası sınırları arasında yer alıyor. Bergama Çevre Platformu Sözcüsü Erol Engel, “Firmalar ölçümler yapıp en iyi rüzgârın olduğu yerlere türbinleri dikme konusunda çok ısrarcı oluyorlar. Oysa buralar orman ve mera. Mesela Çamoğlu Merası 12 bin küçükbaş ve 5-6 bin bin büyükbaş hayvanın beslendiği bir yer” dedi.

‘Rüzgar ve güneş enerjisi santralleri artık alternatif değil’

Meraların, ormanların tamamen firmaların kaderine terk edildiğini vurgulayan Engel “Burada doğru planlama maalesef yok. Düne kadar alternatif olarak savunduğumuz rüzgar ve güneş enerjisi santralleri artık alternatif olmaktan çıktı. Firmalar tamamen ormanlarımıza, meralarımıza göz diker hale geldi. Köylüler böylesi bir şeye asla izin vermeyecektir. Sanki Türkiye sömürge bir ülke, istedikleri gibi at koşturuyorlar. Üstelik de teşvik ediliyorlar. Rüzgâr ve güneş enerjisi santralleri artık kanayan yara haline geldi. Bu anlamda yöre köylerimizle bu mücadelenin içinde olacağız” ifadelerini kullandı.

Kozak Yaylası, maden şirketlerinin de hedefinde. İdeal Stone Madencilik tarafından işletilen granit ocağının kapasite artışı için 2020’de ÇED onayı alınmış ancak çevre örgütleri ve bölge halkının girişimleri sonucu İzmir 6. İdare Mahkemesi şirketin ÇED iznini iptal etmişti. Üç yıl sonra şirket yeniden kapasite artışı için Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na başvurdu.