Ana Sayfa Blog Sayfa 239

Bolu Gölcük Tabiat Parkı karla kaplandı

Bolu‘daki Gölcük Tabiat Parkı, 2 gündür kentin yüksek kesimlerinde etkili olan kar yağışıyla beyaza büründü. Şehir merkezine 13 kilometre uzaklıktaki tabiat parkında bulunan gölün büyük kısmı buz tuttu.

 

Fotoğraf: DHA

Tabiat parkını çevreleyen karla kaplı çam ormanları güzel manzaralar oluşturdu.

 

Fotoğraf: DHA

Beyaz örtüyle kaplanan Gölcük’te kar kalınlığı yaklaşık 50 santime ulaştı.

 

Fotoğraf: DHA

DHAnın haberine göre, hava sıcaklığının gece saatlerinde sıfırın altında 2 dereceye kadar düştüğü tabiat parkındaki gölün büyük kısmı buz tuttu.

 

Fotoğraf: DHA

Karla kaplanan ormanlarla göl bütünleşti.

 

Fotoğraf: DHA

Parkta yeşil alanlar yağan karla beyaz örtüyle kaplandı.

 

Fotoğraf: DHA

Kar sonrası kartpostallık bir manzara ortaya çıktı.

Malatya’da altından bakıra 1300 proje: Depremden sonra yüzde 73 arttı

6 Şubat’ta gerçekleşen Maraş merkezli depremlerden en büyük zararı gören şehirlerden biri olan ve en son 8 Ocak’ta 4.4 büyüklüğünde depremin meydana geldiği Malatya’da gündem şimdi de yüzleri aşmış maden projeleri. Malatya Çevre Platformu‘nun derlediği verilere göre; Malatya’nın Maraş depremlerinden en çok etkilenen ilçelerinden biri olan Yeşilyurt’ta 342 maden projesi bulunuyor.

78 projenin bulunduğu Arguvan’da ise bazı ihaleler de askıya çıkarılmış durumda. Bunların içerisinde altın ve bakır gibi madenleri içeren 4. Grup maden ihaleleri de bulunuyor, 2. Grup maden ihaleleri de. Bu ihalelerin yapılacağı alanlarda su kaynaklarının, endemik bitki türlerinin, Roma dönemine ait kaya mezarları ve taş köprülerin bulunması nedeniyle de yurttaşlar kaygılı.

İhaleye çıkan maden arazileri ise Doğanşehir, Akçadağ, Hekimhan, Darende ve Merkez ilçelerinde yer alıyor. Bunlardan yedisinin ihaleye koyulduğu taban ücret 504 bin TL iken, ikisi ise 756 bin TL’den ihaleye sunuluyor.

Malatya, deprem, proje, madencilik, kaya mezarları
Madencilik faaliyetlerinin devam ettirilmesi için projelendirilen bölgedeki kaya mezarlarından bir kare. – Fotoğraf: Malatya Çevre Platformu

Malatya Çevre Platformu’nca derlenen verilere göre Malatya’daki madencilik projeleri ilçelere göre şöyle:

  • Yeşilyurt İlçesi: 342 proje.
  • Doğanşehir İlçesi : 194 proje.
  • Akçadağ İlçesi: 131 proje.
  • Hekimhan İlçesi: 108 proje.
  • Battalgazi İlçesi: 88 proje.
  • Arguvan İlçesi: 78 proje.
  • Kuluncak İlçesi: 74 proje.
  • Arapgir İlçesi: 73 proje.
  • Yazıhan İlçesi: 65 proje.
  • Darende ilçesi: 60 proje.
  • Pütürge İlçesi: 56 proje.
  • Kale İlçesi: 12 proje.
  • Malatya Şehir Merkezi: 10 proje.
  • Doğanyol İlçesi: 6 proje.

 

Malatya’da bir gün arayla iki deprem
Malatya’da hayati talep
Deprem: Malatya’da vatandaşlar sokakta yaktıkları ateşle ısınıyor

Depremden sonra ÇED başvuruları yüzde 73 arttı

Malatya Çevre Platformu’ndan Hüseyin Çıplak,  dört yıldır vahşi madencilik projelerine karşı mücadele edenlerden biri.

6 Şubat depreminden önce Malatya için planlanan projelerle ilgili 750 adet Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) başvurusu varken depremden sonra bu sayının 1300’ü bulduğunu belirten Çıplak, şunları söylüyor:

“Depremde ölmedik, madencilik faaliyetlerinden ötürü ölmek istemiyoruz.
Bir sürü mevcut proje varken şimdi de Malatya da 5 – 6 ilçemizin altın madeninin aranmasına açılmasını kabul etmiyoruz. Yanı başımızda Erzincan, İliç‘te, Sivas Kangal‘da ve Bergama‘da, Cerattepe‘de yaşananları iyi biliyoruz. Vahşi madencilik projeleri yaşamı ve yaşam alanlarını yok ediyor.”

Halk, sağlığı için endişeli

Erzincan, İliç’teki Çöpler Altın Madeni’nde de siyanür sızıntısı olmadan bir yıl önce Türk Tabipler Birliği’nden (TTB) siyanürlü madencilik faaliyetlerine ilişkin uyarı niteliğinde bir görüş paylaşılmıştı. Ancak bu uyarı dikkate alınmadı ve Haziran 2022’de madendeki borulardan biri kırıldı ve siyanür sızıntısı meydana geldi. TTB’nin siyanürlü madencilik faaliyetine ilişkin 25 Mayıs 2021 tarihli görüşü ise şu şekildeydi:

“Siyanürlü madencilik faaliyeti dört ana aşamadan oluşur: Arama, sıyırma ve patlatma, öğütme ve siyanürleme, atıkların depolanması. Madenciliğin tüm bu aşamaları doğa ve insan sağlığı için farklı tehditler içerir. Biyolojik çeşitlilik, tatlı su varlığı ve insan sağlığını tehdit edecek derecede toksik bir kimyasal olan ‘siyanürlü liçleme kesinlikle yasaklanmalıdır.” 

Altın madeni arama çalışmaları ise halihazırda pek çok bölgede Bakanlıkça izin verilerek yapılan faaliyetlerden biri.

Yeşil Gazete‘ye konuşan Hüseyin Çıplak, Malatya’daki maden ihalelerine ilişkin olarak siyanür kaygısını dile getiriyor, sağlık üzerindeki tehlikesine dikkat çekiyor. 

316 maden sahası ihale edilecek

Geçen günlerde Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü (MAPEG) tarafından ülke genelinde 316 maden sahası ihale edileceği duyuruldu ve bunlardan dokuzu da yine Malatya’da.

İhalelere ilişkin olarak “Özellikle Arguvan, Akçadağ, Doğanşehir, Hekimhan, Yeşilyurt, Darende ilçelerimizde altın madeni aranması projesi” diyen Çıplak, Maraş depremlerinin arkasında bıraktığı enkazın henüz kaldırılamamış olduğu Malatya’da zaten mevcut sorunların dahi çözülemediğini aktarıyor.

Maden ihalelerine açılan bölgenin endemik bitkileri yönünden Malatya’nın en zengin bitki çeşitliliğine sahip bölgesi olması da ayrıca kaygı uyandıran bir diğer gerçeklik. Platform tarafından yapılan açıklamada da bu konuya ilişkin şu ifadelere yer veriliyor:

“Burada Roma dönemine ait kaya mezarları ve taş köprüler mevcut. Bu bölge aynı zamanda Arguvan bölgesinin en zengin su havzası. Burada Arguvan ilçesinin ova kesimini sulamak için daha önceleri yapımı tamamlanan bir baraj var. 2019’da barajda su tutulacaktı. Madencilik için bölgede sondaj çalışmaları başladığı için su tutulması yapılmadı. Özellikle su havzasında vahşi madencilik sondaj çalışmaları yapıldı. Şimdi bu bölge için MAPEG tarafından ihale ilanı duyurusu yapıldı. 2 Nisan 2024 tarihinde ihalesi yapılacak. Malatya da sadece Arguvan ilçesi değil diğer beş ilçe de aynı kaderi paylaşıyor.

Başta Arguvan ilçesi olmak üzere Akçadağ, Darende, Hekimhan, Doğanşehir ve Yeşilyurt ilçelerini kapsayan başta altın, bakır, krom, gümüş, kurşun vb gibi madencilik faaliyetlerine açmak için ihalesi yapılacak.”

‘Asbest sorunu yetmiyormuş gibi…’

Malatya ayrıca deprem molozlarından ve plansız, uzmanlarca eleştirilen yöntemlerle kaldırılan molozlardan kaynaklı asbest endişesinin en üst noktada olduğu şehirlerden biri. Çıplak da Malatya’da ciddi solunum yolu rahatsızlıklarının da artığını belirtiyor ve ekliyor:

“Şimdi Asbest sorunu yetmiyormuş gibi, şimdi de vahşi madencilik faaliyetleri… Depremden ölmedik madencilikten ötürü ölmek istemiyoruz. Şirketlerin kar hırsından dolayı doğa katliama ‘dur’ demeye davet ediyorum.”

Malatya, deprem, proje, madencilik, kaya mezarları

‘Malatya’nın 12 ilçesinde vahşi madencilik acımasız bir şekilde devam ediyor’

“Malatya ilinin 12 İlçesinde, vahşi madencilik acımasız bir şekilde devam ediyor. Dağlarımızı, ovalarımızı, meralarımızı, ormanlarımızı, tarım alanlarımızı ve sularımızı yok ediyor” diyen Hüseyin Çıplak, ilçelerindeki ekokırım projelerini şöyle sıralıyor:

  • Arguvan‘da: Altın madeni, kömür, RES projesi, baraj.
  • Akçadağ‘da: Mermer, baraj, taş ocakları, altın madeni ve çimento fabrikası.
  • Arapgir‘de: Taş ve kum ocakları, HES ve RES projesi.
  • Battalgazi‘de: Taş ve kum ocakları, beton santralleri, HES, baraj projeleri.
  • Darende‘de: HES, kum ve taş ocakları, altın madeni projesi.
  • Doğanşehir‘de: Altın madeni, baraj, taş ve kum ocakları, HES ve RES projeleri.
  • Doğanyol‘da: Taş, kum ve çakıl ocakları, baraj projeleri.
  • Hekimhan‘da: Demir, krom, cevher, altın madeni projesi.
  • Kale‘de: Taş, kum ve çakıl ocakları, baraj.
  • Kuluncak‘ta: Mermer, granit, cevher, toryum, gümüş, HES projesi.
  • Pütürge‘de: Kuartz, taş ve kum ocakları, baraj projesi.
  • Yazıhan‘da: Taş, kum, çakıl ve kireç ocağı, HES, çimento fabrikası.
  • Yeşilyurt‘ta: Taş, kum ve çakıl ocakları, beton santralleri HES ve baraj projeleri.

‘Beş kilogram altın uğruna’

Malatya Çevre Platformu yönetim kurulunca da daha önce açılan yine bir ekokırıma konu olan davaya ilişkin şu açıklamada bulunuldu:

“Şu anda Doğanşehir ilçemizin, Kalecik, Hudut, Dedeler köylerinde, Sürgü barajının 300-400 metre yakınında, bölgenin en güzel ormanlarının ortasında, yaban hayatının yoğun olduğu bir bölgede, endemik bitkilerin en yoğun olduğu bir ortamda 45 adet kuyu kazarak doğayı, ekosistemi yok ediyorlar, beş kilogram altın uğruna. Bu, bölge açısından bir göç projesidir. Şu anda dava açtık, davamız devam ediyor.”

Platform tarafından yapılan açıklamanın devamında ise şu ifadelere yer verildi:

Malatya, deprem, proje, madencilik, kaya mezarları
Şotik Barajı ve şu havzası

“Arguvan ilçemizin Atma bölgesinde Şotik barajı havzasında 170-200 civarında işaretlenmiş, kazıklar çakılmış alanda, altın sondaj kuyuları kazarak, ormanları, hayvancılığı, arıcılığı, yaban hayatını, bölgenin endemik bitkilerini yok ediyorlar. Hekimhan ilçemizin Ulugüney, Hasançelebi bölgesinde 100’lerce altın madeni sondaj kuyuları açmaya çalışıyorlar. 

2022 yılının Aralık ayında özel maden alanlarının oluşturulması sonucunda bütün bir yurt düzeyinde bugüne kadar girilmeyen alanlara girildi.

En kıymetli madenlerin işletilmesi sonucunda projelerin sayısı hızlı bir şekilde arttı. Anayasa ve yasalarda yapılan değişiklikler sonucunda maden projelerinin sayısı arttı.”

‘Deprem fırsata çevrildi’

Turizm, enerji, maden, imar, özelleştirme, kamusal alanın ortadan kaldırılması sonucunda ve organize sanayi bölgelerine yapılan değişikliklerle, Orman Kanunlarında yapılan değişikliklerle, Su Yönetmeliğinde yapılan değişikliklerle, çığ gibi maden projelerinin çoğaldığının vurgulandığı açıklamada ayrıca şunlar aktarıldı:

“Depremde çok sayıda yurttaşın bölgeyi terk etmesi sonucunda, deprem fırsata çevrildi. Ülkede, Anayasa, yasalar, kanun, hukuk, kurumlar ortadan kalktı. Denge, firen kalmadığı için projelerin sayısı arttı. Kanunların değişmesi ile 49 yıllığına kiralanan meralar, 99 yıllığına çıkarıldı. Maden çeşitlerinin sayısı artırıldı.”

İkinci depremin ardından Malatya’daki Sürgü barajının set duvarı çatladı 
Malatya’da enkaz, köylerin ortasına dökülüyor
Malatya’nın köylerinde çaresiz bekleyiş
AFAD: Malatya’dan İskenderun’a kadar bir kırılma söz konusu
Arguvan'ın Malatya Fayı'na yakınlığını gösterir, yakınlaştırılmış harita. - Kaynak: MTA
İhale izni verilmiş ilçelerden biri olan Arguvan’ın Malatya Fayı‘na yakınlığını gösterir, yakınlaştırılmış harita. – Kaynak: MTA

‘Sermayenin hırsı yerine, canlıların yaşamı gözetilsin’

Çıplak, uluslararası sermaye kesimlerinin kar hırsı yerine, tüm canlıların yaşamının gözetilerek vahşi projelerin iptalinin sağlanması gerektiğini vurgulayarak şunları aktarıyor:

“Burada yaşayan insanlarımızın toprağını ekip biçen ekmeğini topraktan kazanan insanlarımızın yaşam hakkını ve sağlığını görmezden gelen yaşamı tehdit eden yaşama ve çevreye onarılması geri dönüşü mümkün olmayan zararlar veren vahşi bir madencilik projesi kabul edilemez.”

Malatya- Fotoğraf: Şotik mahallesindeki sondaj projesi
Fotoğraf: Şotik mahallesindeki sondaj projeleri

Yurttaşın azmi önceki projelerin iptal olmasını sağlamıştı

Vahşi madencilik projelerine karşı verdikleri mücadelede bazı projelerin iptalini sağlayan dernek adına açıklamada bulunan Çıplak, bu süreçte neler yaptıklarını ise şöyle anlatıyor:

“ÇED toplantılarına katılarak projelerin yaşam alanlarına vereceği zararları anlattık. ÇED toplantılarını halk ile birlikte yaptırmadık. Arguvan ilçesi Şotik, Yoncalı, Kınık, Göçer uşağı ve Arapgir ilçesi Suceyin mahallerinde daha önce projelendirilen 130 sondaj çalışmasına başlanmıştı. Malatya Çevre Platformu olarak yürüttüğümüz mücadele sonucu 28’inci sondaj kuyusunda şirketin madencilik faaliyetlerini durdurmuştuk.”

“Yüzlerce tür endemik bitkiler ve hayvana yuva olan dağlarımız, enerji ve maden şirketlerinin daha fazla karı uğruna kurban ediliyor” diyen Hüseyin Çıplak, son olarak şu mesajı paylaşıyor:

“Buna olanak tanıyan, izin veren ve işbirliği yapan sistem her geçen gün daha fazla ormanı, canlıyı taşı, toprağı zehirliyor, ekosistemi bozuyor, yok ediyor! Kültürel varlıklarımızı koruyacağız. Keklicek dağları, Kubbe dağları, Beydağları, Şillon Dağları bizimdir. Havamıza, suyumuza, toprağımıza, içinde yaşadığımız ekosistemleri, vahşi kapitalist talancılara, kurban ettirmeyeceğiz.”

Tarım Bakanı: Yapay et üretimine asla izin vermeyeceğiz

Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, Orman Genel Müdürlüğü ev sahipliğinde düzenlenen yeni yılın ilk ‘Ulusal Gıda Komisyonu Toplantısı’na katıldı.

Son dönemde dünya çapında da sıkça gündeme gelen yapay et hakkında da soruları yanıt veren Bakan, bunun “kesinlikle gündemlerinde olmadığını söyledi:

“Zaman zaman ‘Bakanlık yapay ete izin verdi’ gibi haberler, paylaşımlar yapılıyor. Yapay et kesinlikle gündemimizde yok. Yapay et üretimine izin verilmesi asla söz konusu değil. Yapay et konusunda herhangi mevzuat çalışmamız bulunmadığını da belirtmek isterim. ”

Türkiye’deki hayvancılığı geliştirmek için çabaladıkları, hayvan varlığını artırmak için çalıştıklarını söyleyen Bakan, yapay et konusunu asla gündemlerine alma üretiyoruz. Yapay et konusunu bundan sonra da asla gündemlerine almayacaklarını belirtti.

Bakanlığın gıdalarda böcek ununa da izin verdiği konusundaki soruları da yanıtlayan Yumaklı, buna ilişkin bir çalışmaları olduğunu da yalanladı.

Limon sosuna yasak

Yumaklı  geçen yıl yaptıkları düzenlemeyle nar ekşisi izlenimi veren nar ekşisi sosu, nar aromalı sos gibi ürünlerin piyasaya arzını yasakladıklarını da hatırlatarak, “Benzer şekilde limon suyu izlenimi veren limon sosu gibi ürünlerin yurt içi piyasaya arzını da yasaklayacağız” dedi.

Yumaklı’nın aktardığına göre, Türkiye’nin gıda mevzuatını hazırlamanın yanında, uluslararası mevzuat düzenlemelerine de katkı verilecek.

Neden yapay et üretiliyor?

Akademik literatürde “laboratuvar eti”, “yapay et”, “sentetik et”, “hücre kültürü eti”, “test tüpü eti” gibi çeşitli isimlerle anılıyor. Kök hücrelerden doku üretmekte kullanılan doku mühendisliği teknikleri laboratuvar eti oluşturma çalışmalarının esasını oluşturuyor.

Laboratuvar etlerinin üretiminde sığır, koyun, domuz, tavuk gibi hayvanlar; toprak, çayır ve meralar, su ve yem bitkileri gibi hayvansal üretimin esasını oluşturan şeyler kullanılmıyor. Onların yerine mekanik ve elektronik çeşitli laboratuvar cihazları kullanılıyor. Ayrıca bitkilerden üretilen yapay et çalışmaları da oldukça ilerlemiş halde.

‣ İtalya’da laboratuvarda et üretilmesi yasaklandı

Tarım Bakanı’nın Türkiye’de asla izin vermeyeceklerini belirttiği yapay et çalışmaları dünyada büyük gelişme kaydediyor. Endüstriyel hayvancılığın hem hayvan refahı hem de iklim değişikliği ve biyolojik çeşitliliğe verdiği zarar, dünya ülkelerini canlı hayvan eti yerine laboratuvarda üretilmiş et ürünleri çalışmalarına yönelmeye itiyor.

Sığır, tavuk ve diğer çiftlik hayvanları metan emisyonları, ormanların ve arazilerin tahribatı ve yüksek su kullanımı nedeniyle büyük bir çevresel etkiye sahip. Çiftlik hayvanlarının neden olduğu metan gazı ise dünyayı ısıtan sera etkisine neden oluyor. Bir ineğin bir yılda ürettiği sera gazı bir otomobilin yıllık emisyonuna eşit olduğu belirtiliyor.

Ayrıca yapılan araştırmalar yeryüzündeki tarımsal arazilerin üçte ikisinin hayvan yetiştiriciliği için kullanıldığını gösteriyor.  Aşırı su tüketimi ve sularda yol açılan kimyasal kirlenme de endüstriyel hayvancılığın doğaya verdiği zararlardan bazıları.

Laboratuvar eti üretiminin Avrupa’daki hâlihazırdaki hayvancılık üretimi ile kıyaslandığı bir çalışmada hangi hayvandan elde edildiğine bağlı olarak laboratuvar eti üretiminin yüzde 7-45 oranında daha az enerji kullanımına; yüzde 78-96 arasında daha az sera gazı salımına neden olacağı ve su kullanımını da yüzde 82-96 arasında azaltacağı dile getiriliyor.

Bilim insanları, zengin ülkelerdeki geleneksel et tüketiminin iklim krizini yenmek için çarpıcı biçimde düşmesi gerektiğini söylüyor.

Yapay et, geleneksel etteki tadı ve hissi sağlayabilir ve çok daha küçük bir çevresel etkiye sahip olabilir. Yapılan araştırmalar da, tüketicilerin önemli bölümünün, başarılı bir üretim olması halinde laboratuvarda üretilen eti tercih edeceklerini gösteriyor.

Laboratuarda üretilen yapay deri hayvan deneylerinin sonunu getirebilir
Bill Gates: Gelişmiş ülkeler et tüketimini bırakıp yapay ete geçmeli

İki yıl önce yapay et üretmek için dünyanın en büyük biyoreaktörlerinin inşa ettiğini açıklayan ABD‘li Good Meat şirketi, birkaç yıl içinde üretilecek etleri on binlerce restorana tedarik edebileceğini açıklamıştı. 

 

Birleşik Krallık’taki eski nükleer santrallerin ömrünü uzatmak için 1.5 milyarlık yatırım

Fransız EDF Enerji şirketi, enerji üretimini mevcut seviyelerde tutmak ve enerji güvenliğini korumak için Birleşik Krallık‘taki nükleer santrallerinin ömrünü uzatmaya karar verdi. Bu kapsamda ülkedeki operasyonel nükleer filosuna 1,3 milyar pound (1,7 milyar dolar) daha yatırım yapılması planlanıyor. 

Fransa, Belçika ve İsveç‘in de aralarında bulunduğu birçok Avrupa ülkesi, önümüzdeki birkaç yıl içinde enerji arzında kesinti yaşanabileceği korkusu nedeniyle yaşlanan nükleer reaktörlerin işletme ömrünü uzatma planlarını duyurmuştu. 

Avrupa Birliği ve Birleşik Krallık’taki reaktörlerin çoğu 1970’lerde ve 1980’lerde inşa edildi. Heme tümünün işletim ömrü yaklaşık 30 yıl olarak hesaplandı. 

Reuters’e konuşan EDF yetkilileri, dört gelişmiş gaz soğutmalı reaktör (AGR) tesisini (Torness, Heysham 1 ve 2 ve Hartlepool) düzenleyici onayına tabi olarak planlanandan daha uzun süre çalıştırmayı hedeflediğini ve bu yılın sonuna kadar bir karar vereceğini söyledi.

Geçen yıl da artlepool ve Heysham 1 nükleer santrallerinin ömrü, 2026 yılına kadar uzatılmıştı. 

Ayrıca Sizewell B tesisinin planlanandan 20 yıl daha uzun süre çalışma potansiyeli de inceleniyor. Söz konusu tesis, basınçlı su reaktörü tipinde bir tesis olup 1,2 gigawatt (GW) kapasiteye sahip. 

UK’nin elektrik talebinin yüzde 15’ini karşılıyorlar

Firma bu konuda nihai yatırım kararını gelecek yıl almayı umuyor ancak sürdürülebilir bir ticari modelin gerekli olacağını açıklandı. 

EDF,  ülkenin nükleer enerji piyasasında sahip olduğu sekiz santral ile tekel konumunda bulunuyor. Şirketin işlettiği santrallerin üçünün ise hizmetten çıkarılma süreci devam ediyor. Dünya Nükleer Enerji Derneği’nin, Ekim 2023 verilerine göre, Birleşik Krallık’ın toplam kurulu gücü 5,8 gigavata ulaşan nükleer enerji santralleri, ülkenin elektrik talebinin yüzde 15’ini karşılıyor.

Dün açıklanan ekstra yatırımla EDF, Birleşik Krallık nükleer filosuna 2009’dan bu yana toplamda dokuz milyar sterlin yatırım yapmış olacak.

Nükleer santrallerin ömrünü uzatma çalışmalarının Sunak hükümetinin onayının ardından gerçekleştirilmesi bekleniyor. Hükümet  2050’ye kadar nükleer güç kapasitesini 24 gigavata, nükleerin, toplam elektrik üretimindeki payını da yüzde 25’e çıkarmayı hedefliyor.

AYM, internet medyasında erişim engeli kararlarına ilişkin maddenin iptaline hükmetti

Anayasa Mahkemesi (AYM), erişim engeli ve/veya içerikten çıkarma kararı verilmesine olanak sağlayan 5651 sayılı kanunun bazı maddeleri için istenen iptal başvurusunu karara bağladı.

Yüksek Mahkeme internet ortamında yayımlanan haberlere “kişilik haklarını ihlal ettiği” gerekçesiyle yasak getiren yasa maddesini Anayasa’ya aykırı buldu.

Free Web Turkey‘den Ali Safa Korkut’un aktardığına göre, AYM, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) Başkanı tarafından erişim engeli ve/veya içeriğin çıkarılması kararı verilmesinin masumiyet karinesini ihlal ettiği gerekçesiyle 5651 sayılı kanunun 8/4 maddesinin, basın özgürlüğü ve ifade özgürlüğünü sınırladığı gerekçesiyle de erişim engeli ve/veya içeriğin çıkarılması kararı verilmesini sağlayan 9’uncu maddesinin iptaline hükmetti.

CHP ve yerel mahkeme başvurmuştu

CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve İstanbul Milletvekili Engin Altay ile 27. Dönem Milletvekili Engin Özkoç‘un 2020’de, Tavşanlı Sulh Ceza Hâkimliğinin de 2022’de yaptığı iptal başvurusunu birleştiren AYM, BTK Başkanının erişim engeli ve/veya içeriğin çıkarılması kararı vermesi ile genel itibarıyla erişim engeli/içeriğin çıkarılması kararı verilmesin Anayasa’ya aykırı buldu.

Karar, Resmî Gazete’de yayımlandıktan dokuz ay sonra yürürlüğe girecek.

‘BTK Başkanı, suçun işlendiği kesinleşmeden karar veriyor’

Hali hazırda 7253 sayılı kanun aracılığıyla 5651 sayılı kanunda yapılan değişiklikle ‘BTK Başkanının yapacağı tespiti” ile erişim engeli ve/veya içeriğin çıkarılmasına karar verilebiliyor.

Bunun “masumiyet karinesini ihlal ettiğine” karar veren AYM, gerekçesinde suç şüphesi altındaki kişi hakkında çeşitli adli ve idari tedbirlerin alınabileceğini ancak öngörülen tedbirin ceza yargılaması süreciyle bağlantılı olarak yürütülen geçici bir tedbir niteliğinde olması gerektiğini belirtti.

BTK Başkanının madde kapsamında erişim engeli ve/veya içeriğin çıkarılması kararını ceza yargılaması sürecinden kopuk bir şekilde verdiğini belirten Yüksek Mahkeme ceza yargılaması mahkumiyet dışında bir hükümle neticelense bile erişim engeli ve/veya içeriğin çıkarılması kararının uygulanmaya devam ettiğini tespit ettiklerini belirtti.

AYM, aynı kanunun “kişilik hakları ihlali” gerekçesiyle erişim engeli ve/veya içeriğin çıkarılması kararı verilmesine olanak sağlayan 9’uncu maddesinin de Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptal etti.

Erişim engeli ve/veya içeriğin çıkarılması kararının ifade özgürlüğü ile basın özgürlüğünü sınırladığını belirten AYM, 9’uncu maddenin kapsam ve sınırlarının belli olmadığını; bunun da yargı makamlarına geniş bir takdir alanı yarattığını kaydetti:

“Kişilik hakları ihlaline karşı erişim engeli ve/veya içeriğin çıkarılması kararı vermek, kademeli bir müdahale yöntemi sunmuyor. Bunun, ilgili içeriğin belirli bir ülke sınırları içinden ulaşılmasına, kararın verildiği tarihten itibaren süresiz olarak engel olduğu anlaşılmıştır. Bu yönüyle ilgili madde, ifade ve basın özgürlüklerine ağır bir müdahale teşkil etmekte, bu da demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun ve orantılı karar verilmesini sağlayacak güvenceleri barındırmamaktadır.”

Sulh Ceza Hakimliklerine ilişkin pilot karara vurgu

Anayasa Mahkemesi, bugün yayımladığı kararında, 27 Ekim 2021’de verdiği pilot kararını da hatırlattı.

Yüksek Mahkeme 27 Ekim 2021′ tarihli kararda, Sulh Ceza Hakimlikleri tarafından 5651 sayılı kanunun 9’uncu maddesi dayanak gösterilerek internet sitelerindeki haberlere verilen erişimin engellenmesi kararlarının “ifade ve basın özgürlüğünün ihlali” olduğuna ve değiştirilmesi gerektiğine hükmetmişti.

AYM’den ‘erişim engelleri’ için hak ihlali kararı
AYM’den erişim engelleri için pilot karar: TBMM yapısal sorunu gidersin

İfade Özgürlüğü Derneği’nin EngelliWeb 2022 raporuna göre, 5651 sayılı kanunun 9. maddesi kapsamında 2014-2022 döneminde 543 farklı sulh ceza hakimliği tarafından verilen 6 bin 509 farklı kararla erişime engellenmiş 35 bin 023 haber ve kaldırılan, çıkarılan veya silinen 29 bin 253 haber tespit edildi.

Avrupa’nın elektrik üretiminde rüzgar, kömürü geride bıraktı

Avrupa’da 2023’ün son çeyreğinde rüzgar enerjisi üretimi, 2022’nin aynı çeyreğine kıyasla yaklaşık yüzde 20 daha fazla oldu. Elektrik üreticileri de ilk kez rüzgardan, kömürden daha fazla enerji üretti.

Bu, Avrupa’nın bölgesel enerji dönüşümü çabaları için önemli bir kilometre taşı olarak değerlendiriliyor.

Düşünce kuruluşu Ember‘in verilerine göre, Avrupa’daki kamu hizmeti yapan kurumlar, 2023’ün ekim-aralık döneminde rüzgar santrallerinden 193 terawatt saat (TWh) rekor seviyede elektrik üretti. Aynı dönemde kömür yakıtlı enerji santrallerinden ise 184 TWh elde edildi.

‣ Ember: Rüzgar ve güneş enerjisi büyürken enerjideki emisyonlar durağanlaştı
‘Dünyanın tüm enerji ihtiyacı için rüzgar, güneş ve su yeter, mucizeye gerek yok’
Uruguay’dan dünyaya ‘rüzgara hızlı geçiş’ dersleri…

Sektörü yakından izleyen uzmanlar, Euronews‘e  yüksek işçilik, malzeme ve finansman maliyetleri nedeniyle 2023’te rüzgar enerjisi sektöründe yaşanan yaygın aksaklıklara rağmen bu oranda sağlanan artışın büyük önem taşıdığını söyledi.

Avrupa Parlamentosu‘nun 2023 yılının sonunda kabul ettiği ve türbin üreticileri için finansman desteği öngören yeni politika sayesinde 2024’te bölgesel rüzgar enerjisi üretiminin daha da artırılması hedefleniyor. Bu yeni politikayla gelecekte rüzgar enerjisinin kömür üzerindeki üstünlüğünü pekiştirmesine kesin gözüyle bakılıyor.

Almanya, Türkiye ve Polonya’nın kömürlü üretimi kritik

Avrupa genelinde 2024 ve sonrasında ilave rüzgar enerjisi üretim kapasitesinin yaygın olarak hayata geçirilmesi bekleniyor. Kömür yakıtlı üretime ilişkin görünüm ise henüz net değil.

Özellikle, Avrupa’nın toplam kömür yakıtlı enerji üretiminin yaklaşık yarısını oluşturan Almanya, Polonya ve Türkiye’deki kömür yakıtlı üretimin izleyeceği seyir önem taşıyor. Bu üç ülkenin Avrupa’nın fosil yakıtlardan uzak durma politikasında başarılı olması açısından pozisyonu önem taşıyor.

Türkiye’nin 2023 İklim Karnesi kırıklarla dolu: Öncelik kömür ve nükleerde

Dünyanın genel ekonomik ivmesi, her ülkede enerji üretiminde ne kadar kömür kullanılacağını belirleyen temel faktör olacak. Hükümetlerin desteklediği imalat faaliyetlerinin2024’te genişlemesi halinde genel elektrik tüketiminin de artması, bunun da enerji üretim firmalarını yenilenebilir kaynakların yanı sıra fosil yakıt tesislerinden de üretimi artırmaya zorlaması olasılıklardan biri. Özellikle, kimya, çelik ve gübre fabrikaları gibi ağır sanayi alanındaki üretimdeki herhangi bir sürekli artış ulusal enerji sistemleri üzerinde baskı oluşturabilir.

Güneş ve rüzgar AB’de gazı yerinden etti

Bununla birlikte, hükümetlerin devam eden teşvik çabalarına rağmen bölgesel sanayi faaliyeti 2024’te beklentinin altında kalırsa, enerji üretim şirketlerinin temiz elektrik oranını artırmaya devam etmesi daha kolaylaşacak.

Büyük hükümet ihalelerinin açılması planlanıyor

Reuters’in aktardığına göre, 2024 yılında Avrupa’daki sanayi tüketim ve üretimi ne olursa olsun, enerji geliştiricilerin, özellikle Almanya, İngiltere, İspanya, Fransa ve Danimarka gibi kilit pazarlarda rüzgar enerjisi proje inşaatı ve şebeke bağlantısını hızlandırmaları bekleniyor.

Buna ilave olarak, geçen yıl rüzgar enerjisi sektörü işletmelerinde yaşanan aksaklıkların ardından imzalanan bölgesel Avrupa Birliği politika anlaşmalarından sonra, 2024 yılında yeni rüzgar enerjisi kapasitesi için hem karada hem de denizde çeşitli hükümet ihalelerinin açılması bekleniyor.

S&P Global‘e göre Almanya, 2024 yılında 8 gigawatt (GW) yeni offshore kapasitesi için ihale açmayı planlarken, Danimarka’nın bu yıl toplam 9 GW offshore projesi için ihale duyurusu yapacağı belirtiliyor.

Fransa ise güney kıyısı açıklarında toplam kapasitesi 280 megawatt’a (MW) kadar ulaşan iki yüzer rüzgar santralinin inşasını destekleme kararı aldı. Ülkede önümüzdeki yıl boyunca rüzgar enerjisi yatırımlarında hız kesilmeyecek.

Bu yatırımlar ve diğer projeler devreye girdikçe, Avrupa’nın toplam rüzgar üretimini 2023’ün tamamında üretilen 604 TWh’nin üzerine çıkarmasına ve temiz enerji üretiminde önemli artış sağlamasına kesin gözüyle bakılıyor.

 

Meteoroloji uyardı: Birçok ilde kuvvetli yağış, fırtına ve kar bekleniyor

Türkiye‘nin geneli İzlanda üzerinden gelen soğuk hava dalgasının etkisi altında. Meteoroloji Genel Müdürlüğü‘nün son değerlendirmelerine göre, ülke genelinde bulutlu bir hava hakim. Özellikle İstanbul‘da, cuma ve cumartesi günleri hava sıcaklıklarının 0 derecelere düşmesi ve hafif kar yağışlarının olması bekleniyor.

Yağışların, Kuzey Ege kıyıları, Akdeniz, Karadeniz kıyıları ve Güneydoğu Anadolu gibi birçok bölgede yağmur ve sağanak, diğer yerlerde ise karla karışık yağmur ve kar şeklinde görülmesi öngörülüyor.

Feribot seferleri iptal edildi

Soğuk hava dalgası ve yağışların deniz ulaşımını da etkilediği belirtiliyor. Çanakkale Boğazı ve Adalar hattında deniz ulaşımını sağlayan Gestaş firması, Kuzey Ege Denizi’nde bulunan Gökçeada ve Bozcaada ilçelerine yapılması planlanan bazı feribot seferlerinin olumsuz hava şartları nedeniyle iptal edildiğini duyurdu.

Güney Marmara hattında ve Narlı-Marmara ile Geyikli-Bozcaada hattındaki tüm seferler iptal edildi. Kabatepe-Gökçeada hattında ise gün içerisinde sadece belirli saatlerde seferler yapılacağı bildirildi.

Marmara Bölgesi için yeni kar yağışı uyarısı: İstanbul 10°C soğuyacak

Soğuk hava dalgası fırtına da getirecek

Meteoroloji, kuvvetli yağış ve fırtına uyarısında bulunarak, Marmara, Doğu Akdeniz, Çanakkale, Balıkesir, Antalya, Bolu, Düzce, Rize, Artvin, Kilis, Gaziantep ve Şanlıurfa çevrelerinde yerel olarak kuvvetli yağışların beklendiğini bildirdi. 

Rüzgarın Marmara’da kuzey ve kuzeydoğu yönlerden kuvvetli ve yer yer fırtına şeklinde esmesi beklenirken, hava sıcaklıklarının kuzeybatı kesimlerde mevsim normalleri civarında, diğer yerlerde normallerinin 2-4 derece üzerinde seyretmesi tahmin ediliyor. 

Şiddetli kış koşullarının ulaşımda aksamalar, su baskını, buzlanma ve don gibi olumsuzluklara neden olabileceği belirtilirken Doğu Karadeniz’in iç kesimleri ile Doğu Anadolu’nun doğusunda çığ tehlikesinin bulunduğu hatırlatılıyor.

İklim krizi çağında ‘distopik ticaret’: Grönlandlı şirket kutup buzunu Dubai’deki kokteyl barlara satıyor

Grönlandlı Arctic Ice şirketi, başkent Nuuk etrafındaki buzul parçalarından topladığı saf buzları Birleşik Arap Emirlikleri’ne ihraç etmeye başladı.  Özellikle Dubai’deki seçkin kokteyl barlarında bu kutup buzunun tercih edildiği belirtiliyor.

Guardian‘ın aktardığına göre, Grönland‘da buzlu içeceklerde ve özellikle kokteyllerde bu değerli buzun kullanılması oldukça yaygın. Ancak uluslararası bir ihracat, ilk kez Arctic Ice tarafından 2022’de yapılmaya başlandı.

Şirketin kurucu ortağı Malik V. Rasmussen, binlerce yıl boyunca sıkıştırılan bu buzun tamamen kabarcıksız olduğunu ve normal buza göre daha yavaş eridiğini ifade ediyor. Bu buzul parçalarının herhangi bir toprakla temas etmemiş ve insan faaliyetleri tarafından üretilen kirleticilerle kontamine olmadığı da firmanın web sitesindeki iddialarından.

kutup buzu

Kutup buzu nasıl ihraç edilir?

Grönland çevresindeki fiyortlar, Grönland buzul tabakasından kopan buzdağlarıyla dolu. Şirket yetkililerinin açıkladığına göre Arctic Ice, özel bir tekneyle Grönland’ın başkenti Nuuk’un etrafındaki Nuup Kangerlua fiyorduna gidiyor. Bu tekne, “siyah buz” denilen, buzulun alt ya da üst kısmıyla temas etmemiş, tamamen şeffaf ve suda neredeyse görünmez olan özel bir buz türünü toplamak için tasarlanmış. Bu buz, suyun içindeki diğer buz türlerinden daha saf olarak kabul ediliyor.

Özel arama teknesi ile bu siyah buz tespit edildikten sonra, uygun buz kütleleri vinçle kaldırılıp plastik kasa içerisine yerleştiriliyor ve tekne dolana kadar bu işleme devam ediliyor. Sonrasında buzlar Nuuk’a geri götürülüp, bir soğutmalı nakliye konteynerine dolduruluyor. Bu konteyner, İzlanda nakliye şirketi Eimskip tarafından Danimarka‘ya taşınıyor. Arctic Ice’ın belirttiğine göre Danimarka’da, buz başka bir gemiye yüklenerek Dubai’ye götürülüyor. Dubai’de buz, bölgede başka türlü buzlar da satan yerel distribütör Natural Ice tarafından satılıyor. 

İklim değişikliğinin Grönland’daki imzası: Son bin yılın rekor sıcaklığı
Grönland’ın acı kaybı: Eriyen buzullar suları öngörülenden çok daha fazla yükseltecek

Kutup buzu ihracatı çevre dostu mu?

Arctic Ice, sosyal medyada duyulduktan sonra olumlu yorumların yanında birçok olumsuz yorumla karşılaştıklarını da açıkladı. Şirket, buzlarının çevre dostu olduğunu ve sosyal bir değere sahip olduğunu savunuyor. Eleştirenler ise  “Buzul suyunu satmak yerine küresel ısınmanın etkilerinden endişelenmeniz gerekmez mi?” veya “Bu distopya nedir?” diye soruyor. Rasmussen’e göre “ölüm tehditlerine varan” bazı yorumlar da dahil olmak üzere diğer tepkiler ve özel mesajlar daha da ileri gidiyor.

Arctic İce, Grönland’dan Danimarka’ya olan nakliyenin, dolu giden gemilerle ihraç ettiğinden daha çok donmuş ürün ithal ettiği, yani gemiler “dolu” döndüğü için düşük karbon yoğunluğuna sahip olduğu savunuyor. Şirket ayrıca karbon yakalama ve depolama yoluyla saldığı emisyonların yarattığı zararı telafi edeceğini öne sürüyor.

 

İklim krizi: Sivas’a kış gelmedi, kangallar kışlık postlarına bürünemedi

Sivas‘ta ocak ayının ortasına gelinmesine rağmen kent genelinde henüz istenilen seviyede kar yağışı görülmedi. Bu durum özellikle Sivas’ın sembolü halindeki Kangal köpeklerinin kışlık tüylerine geçişini de etkiledi. Eksi 40 dereceye kadar soğuk havalara karşı dayanıklı yapıları ile bilinen hayvanların kasım ayında tamamlanması beklenen kışlık tüy değişimi gerçekleşmedi.

Sivas Doğal Irk Kangal Köpeği Sevenler ve Koruyanlar Derneği Başkanı Orhan Yalçınkaya, Kangalların bulundukları ortama ve iklime uyum sağlayabildiğini belirterek, “Yazın yazlık tüylerine ulaşıyorlar ve onlar daha kısa tüy yapısına sahip. Kışın da bu tüyler soğukların artmasıyla iyice uzuyor ve kalınlaşıyor. Post yapısı daha kalın bir duruma geliyor. Ama şu an iklimin kayması ve havaların sıcak gitmesinden dolayı Kangal köpekleri, hala yazlık postlarında duruyor” dedi.

‘Havalar soğuyunca zorlanacaklar’

Köpeklerin normal koşullarda kasım ayında tüy değişimi yaşadıklarını ocak gelmeden kışlık postlarına ulaşmaları gerektiğini anlatan Yalçınkaya, “Ama şu an daha kar  yağmadığı ve hava da normale göre çok daha sıcak olduğu için  hala yazlık postlarındalar. Havaların soğuması ile tüy yapılarını daha uzatarak, kışlık postlarına ulaşacaklarına inanıyorum. Mevsim kayması, tüylerin kalınlaşmasını engelledi. Ani bir hava soğuması sonucu Kangal köpekleri, 15 gün zorlanacaklar” diye konuştu.

İklim değişikliği hayvanların yaşam döngüsünü etkiliyor

İklim değişikliği sadece insanları değil, hayvanları ve bitkileri de olumsuz etkiliyor. İklimdeki düzensizliklere uyum sağlayamayan türlerin sayılarında azalma olurken, kış uykusuna yatan hayvanların kış uykusu döngüsü bozuluyor; uyku durumuna geç geçip erken uyanıyorlar. Cinsiyetlerinde, üreme faaliyetlerinde, genetik özelliklerinde olumsuz değişiklikler meydana geliyor.

Bitkiler de değişen iklime çiçek açma dönemlerini, renklerini ve tozlaşma rutinlerinde değişiklikler yaparak uyum sağlamaya çalışıyor.

İklim değişikliği karşısında çiçeksiz kalan arılara ‘şerbet takviyesi’ önerisi
İklim krizi: Kars’ta boz ayılar kış uykusuna yatmadı, şehir çöplüklerinden besleniyorlar
‘İklim değişikliği, hayvanların şeklini de değiştiriyor’
İklim değişikliği hayvanların cinsiyet oranlarını nasıl etkileyecek?
İklim krizi nedeniyle hayvanların göç yollarının bozulması bitkilerin yok olması riskini yarattı
İklim krizi: Japonya’da somon bulamayan ayı yavrularının yüzde 80’i öldü
İklim krizi bitkilerin çiçek açma takvimini bir ay önce çekti
İklim değişikliğine bağlı olarak bitkiler çiçeklerinin rengini değiştiriyor

Parlamento derin deniz madenciliğine ‘evet’ dedi: Norveç için utanç verici bir gün

Norveç, dün (9 Ocak’ta) oldukça tartışmalı bir parlamento oylamasıyla deniz yatağını ticari derin deniz madenciliğine açan dünyadaki ilk ülke olmaya bir adım daha yaklaştı.

Karar, bilim insanlarının deniz yaşamı üzerinde yıkıcı bir etkisi olabileceği yönündeki uyarılarına ve çevresel kaygılar nedeniyle derin deniz madenciliğinin geçici olarak yasaklanması çağrısında bulunan Avrupa Birliği ve Birleşik Krallık‘ın muhalefetine rağmen alındı.

Norveç Parlamentosu‘nda partiler üstü bir destekle 80’e karşı 20 oyla kabul edilen teklifin, yeşil teknolojiler için yüksek talep gören değerli metaller de dahil olmak üzere madenlerin araştırılmasını hızlandırması bekleniyor.

Karar başlangıçta Norveç sularına uygulanacak olsa da, Britanya’dan daha büyük bir alanı (280.000 km2 (108 bin mil kare)), lityum, skandiyum ve kobalt gibi madenleri çıkarmak için lisans başvurusunda bulunabilecek şirketler tarafından potansiyel madenciliğe maruz bırakacak. Uluslararası sularda derin deniz madenciliğine ilişkin anlaşmanın ise yılın ilerleyen dönemlerinde imzalanması bekleniyor.

Oylamanın ardından Norveç hükümeti, çevre bilimcilere ve kendi uzmanlarının tavsiyelerine karşı geldiği gerekçesiyle eleştirildi.

‣Greenpeace: Derin deniz madenciliği okyanusta geri dönüşü olmayan hasara neden olacak
derin deniz madenciliği
Fotoğaf: Marten van Dijl / Greenpeace

‘Norveç için utanç verici bir gün’

Greenpeace bunun Norveç için “utanç verici bir gün” olduğunu söyledi. Greenpeace Norveç Başkanı Frode Pleym, “Norveç’in kendisini okyanus lideri olarak konumlandırırken Arktik sularda okyanus yıkımına yeşil ışık yakmasını izlemek utanç verici” dedi ve ekledi:

“Ama bu iş burada bitmiyor. Derin deniz madenciliğine karşı protesto dalgası daha yeni başladı.”

WWF’nin Derin Deniz Yatağı Madenciliğine Hayır Girişimi‘nin küresel politika sorumlusu Kaja Lønne Fjærtoft, kuruluşun, çıkarma ruhsatlarının hala parlamento onayına ihtiyaç duyacağı gerçeğinden “küçük bir umut ışığı” aldığını söyledi; bu değişiklik de güçlü uluslararası tepkilerin ardından gelmişti.

Guardian’dan Miranda Bryant’ın aktardığına göre; Enerji Bakanlığı’ndan bir kaynak yaptığı açıklamada derin deniz madenciliğinin özünde onaylandığını ancak henüz herhangi bir şirkete onay verilmediğini söyledi. Derin deniz madenciliği başvurularının Enerji Bakanlığı tarafından değerlendirilmesi ve parlamentoya geri gönderilmesi gerekeceği de belirtildi.

Norveç hükümeti, parlamentonun keşif için açılma lehinde oy kullandığını doğruladı, ancak konuya ilişkin açıklama yapmayı reddetti. Hükümet daha önce dikkatli olacağını ve ruhsatları ancak daha fazla çevresel araştırma yapıldıktan sonra vereceğini söylemişti.

Greenpeace: Derin deniz, madencilik tehditi altında
derin deniz madenciliği
Fotoğraf: Greenpeace

‘Derin deniz madenciliği, ihtiyacımız olmayan minerallerin peşinde koşmaktır’

Çevresel Adalet Vakfı (EJF), kararın “Norveç’in sorumlu bir okyanus devleti olarak itibarı üzerinde geri dönülemez bir kara leke” olacağını söyledi.

Vakfın CEO’su ve kurucusu Steve Trent ise “Derin deniz madenciliği, ihtiyacımız olmayan minerallerin peşinde koşmaktır ve çevresel zararı karşılayamayız. Derin okyanus hakkında çok az şey biliyoruz, ancak madenciliğin eşsiz yaban hayatını yok edeceğinden, dünyanın en büyük karbon deposuna zarar vereceğinden ve temiz ekonomilere geçişi hızlandırmak için hiçbir şey yapmayacağından emin olmak için yeterince şey biliyoruz” dedi.