Ana Sayfa Blog Sayfa 185

Çeşme’de talana devam: Zeytin ve çam ağaçları site inşaatı için kesildi

İzmir’in Çeşme ilçesi Sakarya Mahallesi’nde yüzlerce zeytin ve çam ağacı, site inşası için kesildi. İzinsiz olarak ağaçların kesildiği alanın düzleştirilmesi esnasında durumu fark eden Çeşme Belediyesi ekipleri, duruma müdahale etti. Ancak alandaki tüm ağaçlar çoktan kesilmişti.

Katliamı bir videoyla kamuoyuna duyuran ekolojist Koray Türkay, ilçede korkunç bir talan ve yağma olduğunu söyledi.

‘Belediye meclis üyeliği derdinde’

Neredeyse her gün bir alanın talan edildiğini dile getiren Türkay, “Burası daha önceden zeytinlik ve çam ağaçlarıyla dolu olan 8-10 dönümlük bir arazi. Şimdi ise bir tane ağaç bırakılmadı. Bölgede ayrıca tarihi değirmen ve eserler var. Arazi muhtemelen 1’inci Derece Arkeolojik Sit Alanı. Burada inşaat yapmak için kazıya başlıyorlar ve ağaçların hepsini kesiyorlar. Ağaçların kalıntıları halen duruyor” dedi.

Türkay, yerel belediyenin 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimler için meclis üyeliği derdine düştüğünü belirterek, Çeşme’deki talana karşı sadece ekoloji örgütleri ve bireylerin mücadele yürütmeye çalıştığını kaydetti.

Şiddete karşı sokağa çıkan kadınlar altı yıl sonra beraat etti

25 Kasım Kadına Karşı Şiddetle Mücadele Günü‘nün 2018 yılındaki eylemlerinde erkek ve devlet şiddetine karşı sokağa çıktıkları için yargılanan kadınlara açılan davanın son duruşması bugün görüldü.

Kadınlar Birlikte Güçlü ve 25 Kasım Kadın Platformu’nun çağrısıyla İstanbul 36. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada daha önce savunması alınmayan kadınların beyanları alındı.

Feminist kadınların da destek verdiği davada, avukatların beyanlarının ardından kararını açıklayan mahkeme, bir kadına ceza verdi. 19 kadının da beraatine hükmedildi.

‘2018’den sonra polis saldırıları arttı’

bianet’in aktardığına göre duruşma sonrasında adliye önünde açıklama yapan kadınlar, “Polis saldırısı ile engellenen 25 Kasım’ın yargılanmasında tüm sanıklara bir kişi hariç beraat alındı. Biz, bu olayın çok sonrasında açılan soruşturma yargılanmaya başladık. O yıla kadar sokaklarda eylem yapan kadınlara polis 2018’den bu yana müdahale ediyor. Biz bu saldırıları kabul etmiyoruz” dedi.

25 Kasım Platformu’ndan dayanışma çağrısı: Binlerce kadın Taksim Tünel Meydanı’nda buluşuyor
İstanbul’da yüzlerce kadın 25 Kasım için sokaktaydı
Taksim’deki 25 Kasım eylemlerine kaymakamlıktan yasak, kadınlardan yanıt: İzin değil, şiddetsiz bir hayat istiyoruz
Kadın+lar 25 Kasım’da meydanlarda: Şehir şehir, sokak sokak isyan takvimi

 

 

Ekolojistlerden ‘gaz patlaması’ yaşanan Silvan’a dair yanıtlanmayan sorular…

Ekoloji örgütleri, 23 Şubat 2024 tarihinde, Diyarbakır‘ın Silvan ilçesinde, TPIC sorumluluğundaki  Duru 1 kuyusunda gaz sıkışması sonrası yaşanan patlamaya ilişkin karanlıkta kalanların aydınlatılmasını istedi.

Bir işçinin yaşamını yitirdiği bir işçinin de yaralandığı olayın ardından TPAO tarafından yapılan açıklamada  “daha önce kazılmış, günümüzde ise atık su kuyusu yapılmak üzere operasyon başlatılan Duru-1 kuyusunda…” denilmişti.

Söz konusu ifadede yer alan “atık su” konusunun açıklığa kavuşturulmasını talep eden Ekoloji Birliği‘nin soruları şöyle:

  • Açıklamada yer alan atıklar hangi faaliyet sonucu oluşmuştur? Nereden getirilmektedir?
  • Türkiye son dönemde yurtdışından atık alımında dünya birincisi olan bir ülkedir. Depolanacak atıklar, bertarafı imkânsız olan bu atıkları da içermekte midir?
  • Yer altına depolanan atıkların yer altında su akiferlerine ulaşma riskine karşı hangi önlemler alınmıştır? Atıkların, yeraltı sularına karışma ihtimalinin yüksekliğine karşın bu denli vahşice yapılması nasıl açıklanabilir?
  • Atık su ya da solüsyonlarda kaç çeşit kimyasal bulunmaktadır? Doğa-halk-çevre sağlığı için yaratacağı tehlikeler ve içeriği nelerdir?
  • Daha önce benzer amaçlı atık depolama amacıyla kullanılan kuyu/kuyular var mıdır? Patlama meydana gelen deşarj noktası gibi kaç kuyuda bu çalışmalar yapılmış ve yapılmaktadır?
  • Atıl sondaj kuyularında depolanması planlanan atık miktarı nedir? Bu miktarın yaratacağı tehlikenin boyutları nelerdir?

‘Kamuoyu aydınlatılmalı’

Erzincan İliç’teki Çöpler Altın Madeni’nde yaşanan milyonlarca metreküp zehirli liç yığının kaymasını hatırlatan aktivistler, “Yok edici madenciliğin neden olduğu kırımlar, bürokrat ve siyasiler eliyle olağanlaştırılmaya çalışılıyor. Gelinen noktada gezegenimiz şirketlerin para kazanma hırsının yol açtığı kırımları onarılamaz halde. Bu hakikat karşısında bilim insanları ve ekolojistlerin çözüm önerisi nettir: Geri dönülmez sınıra gelmeden, yaşayan tüm canlıların yok olmasına neden olan bu politikalardan vazgeçmelidir” dedi.

Konunun muhatabı kurumların kamuoyunu tüm detayları ile aydınlatmak zorunda olduğu belirtilen açıklamada, “iktidar destekli sermayenin madencilik adı altında yaptığı kırım, talan ve tahribatlar bir an önce durdurulması” istendi.

İstanbul Tabip Odası’ndan partnerimiz Açık Radyo’nun Dünya Mirası Adalar programına ödül

İstanbul Tabip Odası’nın her yıl düzenlediği ‘Dr. Ali Özyurt Basında Sağlık Ödülleri’nin sonuçları açıklandı.

Partnerimiz Açık Radyo’da yayınlanan, Dünya Mirası Adalar programının yapımcı ve sunucuları; meslektaşlarımız ve dostlarımız Derya Tolgay ve Nevin Sungur, Radyo Programı Ödülü‘ne layık görüldü.

İTO, ödülün “Heybeliada Sanatoryumu başta olmak üzere, İstanbul’un tüm olağanüstü güzellikteki büyük ve zengin alanlarında yer alan hastanelerine kupon arazi bakış açısıyla iktidarın müdahalesi ve sağlık sistemine verilen zararı tüm çarpıklığıyla gözler önüne seren programı sebebiyle” Tolgay ve Sungur’a verildiğini açıkladı.

İstanbul Tabip Odası’nın ödül verdiği diğer isimler şöyle:

  • Gazete haber-araştırma ödülü: Sibel Bahçetepe (Birgün)
  • Gazete haber-araştırma övgüye değer haber juri özel ödülü: Baran Can Sayın (Oksijen)
  • Köşe yazısı ödülü: Bahadır Özgür (Gazete Duvar)
  • TV haber-araştırma ödülü: Şule Öztürk İnce ve Ferhan Güler (NOW TV)
  • TV haber ödülü: Kardelen Kocatürk ve İsmail Bayraktar (Sözcü TV)
  • TV programı ödülü: Pelin Cengiz (Artı TV)
  • İnternet haber ödülü: Ruşen Çakır (Medyascope)
  • İnternet haber araştırma ödülü: Mesude Erşan (Diken)
  • İnternet haber övgüye değer haber juri özel ödülü: Cansu Şimşek (Nevşin Mengü YouTube kanalı)
  • İnternet haber araştırma övgüye değer haber juri özel ödülü: Pelin Ünker ve Serdar Vardar (Deutsche Welle)
  • İnternet programı ödülü: Asena Tunca (Birgün TV)
  • Dergi haber-araştırma ödülü: Siren İdemen (1+1 Express)
  • Karikatür ödülü: Sefer Selvi (Evrensel)

Ödül töreni 17 Mart 2024 tarihinde, saat 11:45 ile 13:00 arasında İstanbul Kültür Üniversitesi Bakırköy yerleşkesinde düzenlenecek.

Kızgın çiftçiler bu kez Galler Parlamentosu’nun önünde: İklim inkarcılarının eli güçleniyor

Guardian’ın aktardığına göre, tarım işçileri, Senedd hükümetinin sürdürülebilir tarım planı (SFS) ve çiftçilerin iklim kriziyle mücadeleye yardımcı olmak için topraklarının %10’una ağaç dikmelerini zorunlu kılmayı da içeren Brexit sonrası sektör finansmanı teklifi de dahil olmak üzere son derece tartışmalı konuları tartışmaya hazırlandığı sırada bir araya geldi.

Galler Parlamentosu’nda ayrıca sığırlarda tüberküloz sorunu ve nehirlerin çiftçilik uygulamaları nedeniyle kirlenmesini önlemeye yönelik katı önlemler de tartışılıyor.

Çiftçiler, Galler hükümetinin bazı kırsal politikalarına karşı gösteri yapmak için seyahat ediyor.

‣ Fransız çiftçiler Paris’i kuşatmaya hazırlanıyor
‣ İklim aktivistleri: Fransız çiftçilerin öfkesi adil ve meşru
‣Fransa’da iklim önlemlerine karşı çiftçilerin öfkesi büyüyor, siyasetçiler çözüm arıyor
‣Alman çiftçiler iklim krizi önlemlerine karşı yine sokakta: Çiftçi yoksa yemek yok, gelecek yok!
 Avrupa’da çiftçi eylemleri yayılıyor: Bir traktör ordusu da Roma’da
‣ Yunanistanlı çiftçiler traktörleriyle Atina yollarında…
Çiftçi protestoları Avrupa’nın başkentinde
‣ Çiftçi protestoları AB’nin ‘çevreci’ önlemlerini erteletti
‣ AB, pestisit azaltma planını iptal ediyor

Traktörleriyle Galler’in başkenti Cardiff’e giden çiftçiler yanlarında 200’den fazla koç da taşıdı. Galler çiftçiler sendikası NFU Cymru‘dan konuşmacılar, SFS’nin beş binden fazla işe mal olacağını öne sürdü.

Güneybatı Galler’deki Carmarthenshire‘da çiftçilik yapan eski uluslararası rugby hakemi Nigel Owens, eylemde yaptığı konuşmada çiftçiliğin yiyecek üretmenin yanı sıra Gal kültürünü ve dilini de koruduğunu söyledi; “Çiftçi olmazsa sofrada yiyecek kalmaz” dedi.

Konuşan diğer üreticiler de, savaşın ve Rusya’nın saldırganlığının iklim değişikliğinden daha önemli bir sorun olduğunu, bir dünya savaşı çıkması halinde ülkenin gıda güvenliği açısından kendi kendine yetebilmesi gerektiğini söyledi; hükümetin kendilerini dinlemediğinden yakındı.

Çiftçi protestoları iklim inkarcılarının işine yarıyor

Avrupalı çiftçilerin ortak sloganı “Çiftçi Yoksa, Gıda Yok” (NFNF) manifestosu net sıfıra ilişkin “takıntıya” bir son verilmesi çağrısında bulunuyor ve iklim politikalarının, Dünya Ekonomik Forumu‘nun çiftçileri topraklarından vazgeçirerek insan nüfusunu böcek yemeye mecbur bırakması için bir yol olduğuna dair bir komplo teorisini paylaşıyor.

Kampanya, aynı zamanda iklim önlemlerine karşı da kampanya yürüten Birlikte Bildirgesi‘nin medyasını yöneten James Melville tarafından yürütülüyor.

Tarım, Birleşik Krallık’taki toplam sera gazı emisyonlarının yaklaşık onda birine ve metan emisyonlarının neredeyse yarısına katkıda bulunuyor. Hayvancılık ana faktör, ancak endüstriyel tarım yöntemleri de büyük miktarlarda biyolojik çeşitlilik kaybından sorumlu.

Kuzey Galler’de çiftçilik yapan ve arazisini doğl yöntemlerle işlemeye çalışan  Geraint Davies, Galler hükümetinin önerdiği SFS’nin uygulanmasında bazı sorunlar yaşadığını ancak NFNF gibi grupların bu geçerli endişeleri gasp ettiğini söylüyor.

Milletvekili Anna McMorrin de konuyu İngiltere Parlamentosu’nda gündeme getirerek Başbakan Rishi Sunak‘a şu soruları sormuştu: “Başbakan, iklim değişikliğine ilişkin aşırı komplo teorilerini ve net sıfıra karşı kampanyaları paylaşan bir grupla fotoğraf çektirdi. Başbakan da görüşlerini paylaşıyor mu?”

Sunak ise, “Galli çiftçi topluluğu hakkında böyle konuşmamalısınız” demişti.

 

Aso Press Yayın Yönetmeni ve Yeşil Gazete muhabiri Metin Yoksu’ya özel jüri ödülü

Batman Basın Konseyi, her yıl düzenlediği yılın başarılı gazetecileri ödüllerini duyurdu. Bu yıl beş dalda ödüle layık görülen haberciler arasında Batman‘da bu ay kurulan haber sitesi Aso Press‘in Genel Yayın Yönetmeni ve Yeşil Gazete muhabiri Metin Yoksu da yer aldı.

Yoksu’nun 2023 yılında kendi youtube kanalında yayınladığı “ÖSYM KHK’li Öğretmeni 9999 Yılına Kadar Engelledi” video haberi, Gazete Duvar‘daysa “8 bin yıllık ceza: ÖSYM sistemine girişi 9999 yılına kadar engellendi” başlığı ile yazılı yayınlanan haberi Özel Jüri Ödülüne layık görüldü.

Gazeteciler Ramazan ayının ilk haftasında düzenlenecek törenle ödüllerini teslim alacak.

Konseyin ödüle layık gördüğü diğer gazetecilerse şöyle: AA‘dan İbrahim Toprak, görüntülü haber dalında TRT‘den Mehmet Şirin Yılmaz, haber fotoğrafı dalında Batman Son Söz Gazetesi’nden Ali Can Atak, mizanpaj dalında Batman Gazetesi‘nden Mehmet Uslu. 

‘Ufkun ardındaki hakikati arayacağız’

Aso Press, 24 Şubat’ta Yoksu’nun yönetmenliğinde, Batman’da internet üzerinden  yayın hayatına başladı.  “Yolumuz uzun, yorulabiliriz. Sabırla hakikati dile getirmek için şimdilik sadece merhaba…”diyerek ilk sayısını yayınlayan gazete, yayın çizgisini şöyle anlatıyor:

“Geçmişin mirasını ileriye taşımak için bugünün teknolojisiyle, kalemlerimizi hakikate ve habercilik ilkelerine göre keskinleştirip, siyaset ve gündem haberciliğinden daha çok; kültür, sanat, ekoloji, emek, yaşam ve insan hikayelerinin izini sürmeyi varoluş amacı olarak önüne koyan bir gazetecilik anlayışını  ilke olarak benimseyerek yola çıkıyoruz.

Hakikatin ufkun ardında olduğunu biliyoruz. Cengiz Altun’un hakikati dile getirdiği için vurulduğu gün bu ufka doğru giden yolculuğumuz başlıyor. Altun’un annesi Türkan Altun’un dediği gibi “Cengiz gitti bin Cengiz gazeteci oldu.” Bizler de bu binlerin içinde küçük bir damlayız.

Yolumuz uzun, yorulabiliriz. Sabırla hakikati dile getirmek için şimdilik sadece merhaba…”

Dünyanın en kirletici havalimanları belirlendi: Avrupa ilk sıralarda

1.300 havalimanındaki yolcu uçuşlarının ve hava taşımacılığı inceleyen yeni araştırma, dünyanın en kirletici havalimanlarının iklim ve hava kalitesi üzerindeki etkilerini ortaya çıkardı.

Düşünce kuruluşu ODI tarafından Transport & Environment ortaklığıyla üretilen 2024 Airport Tracker, yolcu uçuşlarının ve ilk kez hava taşımacılığının etkisini ölçüyor.

Havacılık sektörü, iklim değişikliğine ve hava kirliliğine büyük katkı sağlıyor. Pandeminin hüküm sürdüğü 2020 yılı haricinde, hava yolculuğundan kaynaklanan emisyonlar yükseliş eğilimini sürdürüyor .

Araştırmanın bulguları,  en son verilerin mevcut olduğu 2019 yılında yalnızca 20 havalimanının 58 kömürlü termik santral ile aynı miktarda karbondioksit emisyonu ürettiğini gösteriyor. En kirletici havalimanı Dubai Uluslararası, beş  kömür santraliyle aynı emisyonları üretti ve 2019’da en fazla kirletici 20 havalimanı, 2019’da 31 milyon binek araçla aynı miktarda tehlikeli nitrojen oksit  ve ince partikül madde (PM2,5) ortaya çıkardı.

İlk altı havaalanı da  3,23 milyon arabanın ürettiği hava kirliliğine eşit miktarda, 27 milyon ton CO2, 8.900 ton nitrojen oksit (NOx) ve 83 ton ince parçacık kirliliği (PM2,5) üretti.

Paris’teki Charles de Gaulle Havalimanı.

Avrupa’da ise Frankfurt, Paris Charles de Gaulle ve Amsterdam Schiphol dünyanın en kötü performansa sahip 20 havalimanı arasında yer alıyor.

Londra, havacılıktan kaynaklanan hava kirliliğinden en çok etkilenen şehir.

Hava kirliliği, dünya çapında insan sağlığı açısından dördüncü en büyük risk faktörü olup 2019’da dünya çapında 6,7 ​​milyon insanın ölümüne neden oldu.  2018’de Avrupa ekonomisine maliyeti ise 166 milyar £ (193 milyar €) tutarında gerçekleşti.

Stay Grounded basın sorumlusu Magdalena Heuwieser, çalışmayla ilgili şu değerlendirmeyi yaptı:

“Uçak gürültü seviyeleri sürekli olarak aşılıyor ve büyük bir sağlık tehlikesi oluşturan ultra ince parçacıklar konusunda AB standartlarından tamamen yoksunuz. Havalimanları çevresindeki işçilerin ve toplulukların sağlığını korumak için gece uçuşlarının yasaklanması veya en azından otomobil yakıtıyla aynı standartlara sahip olacak basit jet yakıtı iyileştirmeleri gibi bazı temel önlemlerin derhal alınması gerekiyor.”

Havalimanlarındaki kirlilik her geçen yıl artıyor

2024 Havaalanı Takibi, ilk olarak 2021’de yayımlanan araştırmayı güncelleyerek 1.300 havaalanından gelen NOx ve PM2,5 emisyonlarını kapsıyor.

Havalimanları çevresindeki kirliliğin her geçen yıl arttığını belirten T&E Havacılık Direktörü Jo Dardenne, “Bu, toksik emisyonları soluyarak sağlık sorunları yaşayan milyonlarca insanın sorunu politika yapıcılar tarafından halı altına süpürülüyor. Sektörün ve havalimanlarının katlanarak büyümesi, özellikle temiz teknolojilerin yavaş benimsenmesi göz önüne alındığında, iklim hedefleriyle bağdaşmıyor” diye konuştu.

Fransa, İspanya, Belçika gibi bazı Avrupa ülkeleri, vatandaşlarını kısa yolculuklar için uçak yerine trene binmeye teşvik etmeye çalışıyor.

İspanya, kısa mesafe iç hat uçuşlarını yasaklamaya hazırlanıyor
Kısa mesafe uçuşları için bir ‘ayar’ da PSG’ye: Hızlı tren kullanın
Fransız futbol takımları üç saatten kısa yolculuklar için trenle seyahat edecek
Fransa, emisyonlarını azaltmak için kısa rotalarda uçuşları yasakladı
Belçika’dan özel jet ve kısa mesafeli uçuşlara ek vergi
‘Çevre dostu’ uçuşlar emisyon artışının önüne geçemiyor

‘Havacılığın karbondan arındırılmasındaki boşluklar’

Çalışma, emisyonların azaltılması için başta yemeklik yağlar ve atık hayvan yağlarından elde edilen “sürdürülebilir havacılık yakıtları”  (SAF’ler) olmak üzere havacılık endüstrisinin karbondan arındırma planlarını da ele alıyor.

Şu anda SAF’ler tüketilen jet yakıtının yalnızca yüzde 0,1’ini oluşturuyor. Etkili karbonsuzlaştırma için üretimin bugün birkaç yüz milyon litreden 2050 yılına kadar 400 milyar litrenin üzerine çıkması gerekecek. Ancak, uzmanlar ve iklim kampanyacıları bu yöntemin uçmanın yol açtığı iklim sorunlarına temel bir çözüm olmadığına da vurgu yapıyor.

ODI’nin kıdemli araştırma görevlisi Shandelle Steadman, araştırmanın havacılığın karbondan arındırılması çabalarındaki boşlukları gösterdiğini söyledi:

“Havalimanları bu emisyonları rapor etmiyor ve çoğu zaman gözden kaçıyor; ancak havalimanı düzeyinde yerel emisyonlarla mücadele edilmediği takdirde, sektörün iklim ve sağlık üzerindeki etkisi yalnızca daha da kötüleşecek”

Mudanya’da denizde görülen mavi ışıklar kirliliğin habercisi

Bursa’nın Mudanya ilçesi sahilinde denizde görülen mavi ışıkların, alg patlamasını takiben ortaya çıkan ‘yakamoz’ olduğu öğrenildi. Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Sarı, “Yakamoz dediğimiz şey, bir plankton türünün ışık yaymasıyla ortaya çıkan olaydır. Şu anda gördüğünüz olayın adı yakamoz. Yakamozun ortaya çıkması alg patlamasını takiben olur” dedi.

DHA’nın aktardığına göre Mudanya ilçesi Güzelyalı mahallesinde sahilde yürüyüşe çıkanlar, deniz suyundan yansıyan mavi ışıkla karşılaştı. Birçok kişi mavi ışığı cep telefonlarıyla görüntüledi.

Prof. Dr. Sarı, deniz tabanındaki alglerin çoğalmasının ardından, biyolüminesans (ışık yayma) özelliğine sahip fitoplanktonların da arttığını, bu canlıların uyarılmasıyla da ortaya mavi ya da yeşil ışık çıktığını açıkladı.

Görülen olayı, “İlkbahar aylarında genellikle aşırı alg çoğalmalarını takiben ortaya çıkan ekolojik bir olay” olarak tanımlayan Prof. Dr. Sarı, yakamoz olarak tanımlanan ışıltılı görüntünün nedeninin alglerle birlikte artan fitoplanktonlar olduğunu söyledi.

Denizdeki mavi ışıklar kirliliğin göstergesi

Fitoplanktonlar, okyanuslar ve tatlı su ekosistemlerinde bulunan, fotosentez yapabilen mikroskopik organizmalar olarak tanımlanıyor. Bu küçük yaratıklar, karbondioksit (CO2) emerek ve oksijen (O2) üreterek deniz ekosisteminin temelini oluşturuyor ve bu süreç, deniz yaşamı için hayati öneme sahip olmasının yanı sıra, küresel karbon döngüsünde kritik bir rol oynuyor.

Marmara Denizi’nde denizanası çoğalıyor
Okyanustaki rekor sıcaklıkların gezegen için felaket sonuçları olacak
Copernicus: Rekor seviyedeki deniz sıcaklıkları deniz biyoçeşitliliğini tehdit ediyor

Kirlilik, özellikle de kimyasal kirlilik, fitoplankton toplulukları üzerinde derin etkilere sahip olabiliyor. Besin maddesi kirliliği, özellikle azot ve fosfor gibi maddelerin su ekosistemlerine aşırı miktarda eklenmesi, fitoplanktonların aşırı üremesine yol açabilir. Bu durum, bazen “alg çiçeklenmesi” olarak bilinen, suda mavi ya da yeşil ışıklar şeklinde görülebilecek yoğun fitoplankton patlamalarına sebep olur. Ancak, bu durumun hoş bir görüntü oluşturmasına rağmen, çevresel etkilerinin genellikle zararlı olduğu bildiriliyor.

Kirlilik, fitoplankton topluluklarının bileşimini de değiştirebilir. Bazı türler kirliliğe daha dayanıklıyken, diğerleri baskılanabilir veya tamamen yok olabilir. Araştırmaların da doğruladığı üzere bu durum, deniz ekosistemlerindeki biyoçeşitlilik ve işlevsellik üzerinde uzun vadeli etkilere sahip olabiliyor.

Freedom House: Türkiye’de iktidar seçimleri manipüle ediyor, muhalifleri baskılıyor

Freedom House, 2023 yılında seçimlere gölge düşüren şiddet olayları ve manipülasyon nedeniyle demokrasinin dünya çapında keskin ve yaygın gerilemelerle karşı karşıya kaldığını açıkladı.

ABD menşeili edilen düşünce kuruluşu, bugün (29 Şubat) yayımladığı yıllık raporunda, Kamboçya, Guatemala, Polonya, Zimbabve ve Türkiye’de iktidardaki liderlerin siyasi muhaliflerin eşit şartlarda mücadele etmesini engellemek için adımlar attığını belirtti.

Raporda özgür ve adil seçimleri hedef alan taktikler her zaman seçimleri doğrudan kazanmayı sağlamasa da uzun vadeli manipülasyonların adil siyasi mücadeleyi ciddi anlamda etkilediği vurgulandı. Türkiye’de de muhalefetin kayıpları devlet ve medya kaynaklarının iktidar tarafından kullanımıyla giderek daha fazla otoriterleşen liderin baskınlık algısını güçlendirdiği kaydedildi.

Freedom House’un çalışmasında, Türkiye’deki seçimlerin uzun süredir muhalif liderler ve gazetecilere uygulanan baskı, tutuklama ve yargılamaların yanı sıra medya ve devlet kaynaklarının AKP tarafından suistimal edilmesinin etkisi altında olduğuna işaret edildi. Rapora göre, bu nedenler Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan‘ın seçimleri ikinci turda az bir farkla kazanmış olmasına rağmen seçimler öncesi ve sonrasında dikkatin ülkedeki demokrasi sorunlarına değil muhalefetin eksikliklerine odaklanmış olması.

Rapor, sonuçta muhalif güçlerin adil olmayan bir seçimi kazanamaması ifade özgürlüğü ve siyasi muhaliflerin yargılanması gibi sistemsel sorunların göz ardı edilmesine yol açtı tespitini yaptı.

Siyasi haklar ve sivil özgürlükler 52 ülkede geriledi

Rapora göre, siyasi haklar ve sivil özgürlükler 52 ülkede geriledi ve yalnızca 21 ülkede iyileşme görüldü. Bu da küresel özgürlüğün art arda 18’inci yılda gerilediği ve bir önceki yıla göre çok daha dengesiz bir eğilim olduğunu gösterdi.

Dünya nüfusunun yüzde 38’inin özgür olmayan ve yüzde 42’sinin kısmen özgür olan ülkelerde yaşarken sadece yüzde 20’sinin özgür olan ülkelerde yaşadığı vurgulanan yıllık çalışma kapsamında iki ülke için sınıflandırma değiştirildi;  Ekvador‘un notu “özgür”den “kısmen özgür”e, Tayland  “özgür değil”den  “kısmen özgür”e yükseltildi.

Raporun yazarlarından Yana Gorokhovskaya, “İstisnalar olsa da genellikle her bölgede düşüş kaydedildi. Bozulma oldukça yaygın” dedi.

Freedom House’un 100 puanlık ölçeğinde en büyük gelişme, yedi puan alan Fiji‘de görüldü. “Kısmen özgür” olarak listelenen Fiji’de Aralık 2022’de yapılan sıkıntılı seçimlerde seçmenler 2006’daki kansız darbeden beri Pasifik takımadalarına liderlik eden Frank Bainimarama‘yı devirmişti.

Çorlu tren kazası davasının duruşması yine ertelendi

Tekirdağ Çorlu’da 8 Temmuz 2018’de gerçekleşen ve 25 kişinin hayatını kaybettiği, 300’den fazla kişinin de yaralandığı Çorlu tren kazasına ilişkin davanın bugünkü (29 Şubat) duruşmasında karar bekleniyordu ancak duruşma, ‘mahkeme heyetinden bir üye hakimin izinli olduğu gerekçesiyle’ 25 Nisan’a ertelendi.

Davada yine karar çıkmamış olmasına tepki gösteren müştekiler, mahkeme heyetinin erteleme kararını protesto etti. Aileler, duruşma salonunu terk ederken “Hak hukuk adalet, kaza değil cinayet” sloganları attı.

Kararın ardından aileler mahkeme önünde açıklama yaptı. Yakınlarını kaybedenler adına konuşan ve kazada oğlunu kaybedenlerden Mısra Öz, şunları söyledi:

“Bugün ne yazık ki Türkiye‘deki hukukun ayaklar altına alındığını gördük. Bugün bir kez daha bu salonda gördük ki adalet ve yargı iktidarın altında eziliyor. İktidardaki adamın sözü bekleniyor. Bugün karar açıklayacağız diye davet ediyorlar, tek bir evrak dahi yokken 2 ay sonraya erteleniyor. Çünkü bugün izin alıyor mahkeme heyetinden biri. Biz neyiz, ne yaşıyoruz 6 yıldır?

Bugün bu kalabalığı, yurttaşları ve siyasileri yanımızda gördükleri için korkup karar açıklayamadılar. Seçim sonrasını bekliyorlar. Daha kalabalık olmak zorundayız. Kararını açıkladı gitti. İktidara sesleniyorum, sen koltuğunda oturuyorsun senden güç alıyorlar. Adalet herkese gerekli olacak. Bizi iktidarın gücünün karşısında ezmeye çalışıyorlar. Sorumlular Binali Yıldırım‘dan geliyorum. Korkaklar 13 sanığa ceza veremeyen sanıklar. Muz cumhuriyetine çevirdiniz ülkeyi, soytarı bile hafif kalıyor, hepsi dalkavuk…”

Çorlu tren kazası davasında ek bilirkişi raporu ‘TCDD asli kusurlu’ dedi, duruşma yine ertelendi
Çorlu tren kazasının sekizinci duruşması: Savcı hakkında suç duyurusu yapıldı
Çorlu tren faciasının tek tutuklusu Karasu da tahliye edildi

“Erteledim demek vicdansızlıktır”

Duruşmayı takip eden ve mahkeme heyetinin erteleme kararının ardından konuşan Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) lideri Özgür Özel, ailelerin bundan önceki 19 duruşmada da burada olduğunu hatırlatarak, “buradaki analar dimdik adalet arıyorlar” dedi ve sözlerini şöyle sürdürdü:  “Yakınlarını geri getirebilecekleri için değil bundan sonra yaşanacak faciada başka evlatlar, analar yanmasın diye buraya geliyorlar. Acılı ailelerin yakarışı değil bu, 19 duruşmadır burayı bırakmıyorlar. Karar duruşması denildi, normalde karar vermeyecek olsa avukatlara söyler, bu insanlara zulmetmez. Bu insanlardan yoklamayı alıp erteledim demek vicdansızlıktır. Bugün yüz kişiyssek bin kişi olacağız. Çok daha büyük çağrı ile burada olacağız.”

Konuşmasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan‘a seslenen Özgür Özel, “ben tarafımı belli ettim. 25 Nisan günü de sen buraya gel. Katillere sahip çıkarım diyorsun ya, cesaretin varsa sembollerle mesaj verme yargılananların tarafına otur. Yanına da yargılatmadığın TCDD Başkanını al, dönemin bakanını al, Binali Yıldırım’ı al ailelerin gözünün içine bakıp ‘Bizim tarafımız bu” de. Senin karşında durmak namus borcumdur. Senden de katillerden de hesap soracağız” dedi.

Çorlu tren kazası
Fotoğraf: DHA

Çorlu tren kazası davasında ne olmuştu?

İstanbul Halkalı‘dan Edirne Uzunköprü‘ye giden “hızlandırılmış” tren, 8 Temmuz 2018’de Tekirdağ’ın Çorlu ilçesine bağlı Sarılar’da devrildi. Olayda 25 kişi öldü, 340 kişi de yaralandı.

Bilirkişi heyeti olayın yaşandığı günün gecesinde, henüz yaşamını yitiren yurttaşların cansız bedenleri devrilen vagonların altından çıkarılmamışken, helikopterle olay yerine gitti. Ertesi sabah da olayın yaşandığı menfeze taş taşındı ve alan “düzenlendi.”

Olayla ilgili hazırlanan iddianamede Türkiye TCDD 1. Bölge Müdürlüğü’nde görev yapan Demiryolu Bakım Müdürü Turgut Kurt, Yol Bakım ve Onarım Şefi Özkan Polat, Köprüler Şefi Çetin Yıldırım ve Hat Bakım ve Onarım Memuru Celaleddin Çabuk “kazanın meydana gelmesinde asli kusurlu” bulunmakla suçlandı. Dört sanığın, “taksirle ölüme ve yaralanmaya neden olmak” suçundan 2’şer yıldan 15’er yıla kadar hapsi istendi.

Kazanın yaşandığı alanda iki yıl sonra, 16 Temmuz 2020’de bilirkişi heyetince bir keşif daha yapıldı. Ardından da dokuz kamu görevlisi hakkında daha kamu davası açıldı.

Çorlu, Ankara, Bilecik tren katliamları sırasında TCDD Taşımacılık A.Ş’nin başında olan ve 2019’da görevden alınan Veysi Kurt, geçen hafta yeniden TCDD Genel Müdürlüğüne atandığında da, aileler atamaya tepki göstermişti.

Bugün (29 Şubat’ta) görülen duruşma da, ‘mahkeme heyetinden bir üye hakimin izinli olduğu’ gerekçesiyle yeniden, 25 Nisan’a ertelendi.