Ana Sayfa Blog Sayfa 405

Milas’ta zeytinliklerde boksit madeni: Köylüler hukuk mücadelesi başlattı

Günlerdir İkizköy’deki Akbelen Ormanı‘nda kömür madeni açmak için yapılan ağaç kıyımı ve buna karşı köylülerin mücadelesiyle gündemde olan Milas‘ta şimdi de  Çandır -Kurudere bölgesinde boksit madeni açılmak isteniyor. Zeytinlikler, tarlalar ve ormanlık alanı etkileyecek girişime karşı Milaslı köylüler hukuk mücadelesi başlattı.

Milas Kaymakamlığı, 5 Haziran 2023 tarihli yazıyla muhtarlıklardan “ÇED Gerekli Değildir” karar duyurusunu ilan etmesini istemişti.

Muğla Valiliği Çevre ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü de 29 Temmuz 2022 tarihinde yayımladığı duyuruda, “Resmi Gazete’te yayımlanarak yürürlüğe giren ÇED Yönetmeliğinin 17. Maddesi gereğince;  ilimiz Milas ilçesi, Çandır ve Kurudere mahalleleri mevkiinde 201800196 (ER: 3360667) ruhsat numaralı sahada Yıldızlar Grup Mad. Müh. Bilg. İnş. Taah. San ve İç Dış Tic. Ltd. Şti. tarafından 24.32 hektarlık alanda yapılması planlanan “IV. Grup Boksit Ocağı (500.000 ton/yıl)” projesine 10 Mayıs 2023 tarihli ve 33542905 220-02 E-2023183 karar nolu ‘Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir Belgesi’ verilmiştir. Tüm halkımıza duyurulur” demişti.

Yıldızlar Grup‘un açmak istediği madenin proje tanıtım dosyasında, açık işletme madenciliği yapılacağı ve toplam ocak kapasitesinin yılda 500 bin ton olacağı belirtiliyor.

Şirketin, yaklaşık 23.32 hektarlık bölümü ÇED kapsamına giren, toplamda  1908,79 hektarlık alanda ruhsat aldığı görülen dosyada, maden alanının Muğla İl Merkezi’ne 69 km, Milas İlçe Merkezi’ne 17 km, Çandır Mahallesi’ne 1,3 km, Kurudere Mahallesi’ne 0,25 km mesafede olduğu belirtiliyor; proje konusu ÇED
alanlarına en yakın konutun ise 190 m mesafede bulunduğu kaydediliyor.

Şirket,  1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planında yapılan incelemede, ruhsat alanlarının ÇED alanları, tarım arazisi ve orman sayılan alanlar içinde görüldüğünü; bölgedeki kızılçam ve zeytin ağaçlarının kesileceğini, başka yerlere bunun beş katı fidan dikileceğini de yazmış.

Tanıtım dosyasında yedi yılı arama, 10 yılı işletme olarak ruhsat istenen alanda yapılacak çalışmaların, gerekli görüldüğü takdirde uzatılabileceği de belirtiliyor.

Şirket, maden alanında ve yakın çevresinde önem arz eden ve/veya nesli tehlikeye düşmüş veya düşebilir türlerle endemik türlerin yaşama ortamı olan alanlar, biyosfer rezervi, biyotoplar, biyogenetik rezerv alanları, benzersiz özelliklerdeki jeolojik ve jeomorfolojik oluşumların bulunduğu alanların da bulunmadığını iddia ediyor.

Köylüler hukuki mücadele başlatıyor

Valiliğin duyurusunun ilan süresinin tamamlanmasının ardından dün (2 Ağustos) Selimiye beldesi Çandır Köyü kahvesinde bir araya gelen vatandaşlar, Çandır, Kurudere, Eğridere, Danişment, Etrenli, Ekindere, Hisarcık ve Ovakışlacık köylerini etkileyeceğini belirttikleri boksit madeni ile ilgili olarak verilen “ÇED Gerekli Değildir” belgesine itiraz etmek üzere Muğla Barosu avukatlarından Arzu Alper’e vekalet verdi.

Fotoğraf: Milas Bakış Gazetesi

Milas Bakış Gazetesi‘ne konuşan Alper, Danişment ve Kurudere köyleri arasında çok geniş bir alanda 24.32’şer hektarlık üç farklı alan için ÇED gerekli değildir belgesi alındığını belirtti:

“Başta zeytincilik olmak üzere yoğun ve verimli bir şekilde tarımsal üretim yapılan bir bölgeden söz ediyoruz. Maden ocakları, zeytinliklerin orta yerinde görünüyor. Bölgede arıcılık faaliyeti yapılmakta olduğu ve arıların menzilinin de 5 kilometre olarak kabul edildiği dikkate alındığında, bu Bafa mahallesini de olumsuz etkileyecek bir girişim. Vekaletlerini aldığımız yurttaşlarımız adına ÇED Gerekli Değildir belgesinin iptali için başvurumuzla, bölgede madencilik faaliyeti yapılmasına karşı hukuki mücadelemizi başlatıyoruz.”

Turkish activists call on intl’l community to speak up to stop ecocide in Akbelen Forest

The ecology activists defending Akbelen Forest in southwestern Turkiye called on the international community to take action and show solidarity with the forest defenders to stop the expansion of the coal mine run by YK Energy, a joint affiliate of IC Holding and Limak Holding, which is known to have close ties with the Turkish government.

Activists draw attention on the toll that climate crisis takes on the planet due to the burning of fossil fuels including coal, and call on the international community to raise their voice to defend Akbelen in the Aegean Muğla province.

Although tree-felling in the forest came to an end on Sunday (July 30), construction vehicles are still working on the cleared land to level the ground and open up roads for machines to turn the forest area it into a coal mine.

Unless stopped, the coal mine is supposed to destroy 37 more villages along with the forest areas near them, including İkizköy, which is home to Akbelen.

‘Spread the message to stop ecocide in Akbelen’

In a video message shot on the 9th day of the activists’ occupation of the forest, Levent Büyükbozkırlı with Climate Justice Coalition called on “everybody who relies on democracy” to stand up speak up for Akbelen Forest to prevent a massive ecocide that will displace hundreds of people and have disastrous impact on the climate, carbon sinks, water basins, air quality, as well as livelihoods such as agriculture, husbandry and beekeping.

The Coalition stated the following:

“Today is the 9th day of our struggle in Turkiye. We have been resisting at Akbelen forest in İkizköy village in Muğla city in order to prevent the extermination of this forest. The İctaş-Limak company aims to transform this forest into a coal mine for its thermal power plants. Yet the mine will not stop there and will continue to spread in agricultural areas, forests and olive groves. So we must absolutely maintain the Akbelen forest to protect the ecosystem of Muğla and to prevent the death of the local people at huge numbers due to cancer, in a context where the climate crisis is apparently the most important global issue. This massacre must therefore be stopped at all costs.

We have been exposed to disproportionate violence from the army and police forces, even though we continued our struggle in a peaceful manner all the time. But we will not surrender. We will continue our struggle to the last tree and we will not let this forest be transformed into a death pit.

Our ecological struggle aims to ensure a prosperous life for all living beings. The ecological struggle is at the heart of the democratic struggle. So our call is for everybody who relies on democracy. Be our voice and spread this message all around the world. Be in solidarity with us to stop this ecocide.”

The video message is also available in Spanish, French and Turkish.

‣ Akbelen in peril: Energy company destroys forest for coal as activists flood to defend trees
‣ Five activists taken into custody amid unabated police violence in Akbelen Forest

More on Akbelen Forest

YK Energy, a joint affiliate of IC Holding and Limak Holding, which is known to have close ties with the Turkish government, intended to cut down the trees in the 740-decare section of the Akbelen Forest to expand a coal mine that would provide lignite to the Yeniköy and Kemerköy thermal power plants.

Although the company had obtained the permissions required, the residents of İkizköy, environmental activists, and lawyers objected to the destruction of the forest through lawsuits and by actively occupying Akbelen for over two years.

On July 24, crews for tree felling accompanied by gendarmerie forces swarmed the forest. Hundreds of activists rushed into Akbelen to defend the trees within a matter of hours.

Setting up barricades, the gendarmerie prevented the residents of İkizköy and ecology activists from entering the area where the crews cut down the trees.

The tension between security forces and defenders of Akbelen has risen and fallen multiple times and ended up with violence against the activist several times. Dozens of activists were detained with some of them battered by security forces.

The chainsaw in the forest were stopped when environmental attorneys declared that necessary permissions for tree felling in Akbelen had ended in 2021 and the Governorate of Muğla issued a statement to stop further tree felling on July 30.

Head of the İkizköy Environmental Committee Nejla Işık noted Akbelen Forest was not destroyed completely contrary to the statement of the governorate which implied the process of tree felling was completed.

In fact, Işık said, nearly half of the forest was still intact and the area that was cleared could still be afforested. Arif Ali Cangı, a volunteering attorney supporting the ecological struggle in Akbelen, also stated that there was still time to recover the forest which could later be impossible once the area was turned into a coal mine.

Işık, Cangı, and others resisting to save the forest from the grip of the coal mine called on all ecology and climate activists worldwide to speak up for Akbelen; to come to Akbelen in person if possible, or to hold demonstrations wherever they are if not.

Dünya, bir yıllık doğal kaynağını 214 günde tüketti: Türkiye, iki dünya kadar ‘harcadı’

İklim değişikliği, dünya nüfusunda yaşanan artış, ormansızlaşma ve kentleşme gibi faktörler doğal kaynakların her geçen gün daha hızlı tükenmesine yol açıyor.

Dünyanın sunduğu bir  yıllık doğal kaynağın insanlar tarafından kullanımını ölçerek o yıla ait Dünya Limit Aşım Günü’nü hesaplayan Küresel Ayak İzi Ağı (GFN), 2023 yılına ait doğal kaynakların 2 Ağustos itibarıyla tükendiğini açıkladı.

Buna göre, kaynaklarını 214 günde tüketen dünya, 3 Ağustos’tan itibaren gelecek yılın kaynaklarını kullanmaya başlayacak.

GFN tarafından 1961 yılından bu yana kaydedilen veriler ışığında ilk küresel aşım, kaynakların 25 Aralık’ta tükendiği 1971’de saptanmıştı. Covid-19 salgını nedeniyle doğal kaynak kullanımında azalma görülen 2020 yılı hariç, küresel limit aşım günü hemen her yıl bir öncekinden daha erken bir tarihe geriledi.

Her ülkenin kendine ait limit aşım günü, ülke bazında tüketilen kaynaklara göre tek tek hesaplanıyor.

Katar, bu yılki doğal kaynaklarını 10 Şubat’ta tüketerek gelecek yıldan borçlanmaya başlayan ilk ülke oldu. Onu sırasıyla kaynaklarını 14 Şubat’ta tüketen Lüksemburg, 13 Mart’ta tüketen ABD, Kanada, Birleşik Arap Emirlikleri ve 23 Mart’ta tüketen Avustralya takip etti. Türkiye de doğal kaynaklarını 22 Haziran itibarıyla tüketti. Listenin son sırasında ise doğal kaynaklarını 20 Aralık’ta tüketeceği hesaplanan Jamaika yer alıyor.

‘İklim göçünü hızlandırabilir’

GFN’nin CEO’su Steven Tebbe, “Sürekli aşım, olağandışı sıcak dalgaları, orman yangınları, kuraklıklar ve gıda üretimini tehlikeye atma riski taşıyan seller gibi her zamankinden daha belirgin semptomlara yol açıyor ” dedi.

Doğal kaynakların hızlı tüketimi sonrasında ilerleyen yıllarda su ve gıda kıtlığı gibi sorunlarının baş göstereceğini belirten uzmanlar, bu durumun küresel ısınmadan kaynaklanan iklim değişikliğinin sonuçları arasında yer alan iklim göçünü hızlandıracağına dikkat çekiyor.

Dünya Aşım Günü nasıl hesaplanıyor?

Aşım Günü, her ülkenin ekolojik ayak izini ve gezegenin ‘biyokapasitesini’ hesaplamak için BM verileri kullanılarak hesaplanıyor. Biyokapasite, Dünya’nın yenilenebilir kaynaklar üretme ve atıkları absorbe etme yeteneği. Ekolojik ayak izi ise kaynakların tüketimi ve emisyonlar dahil olmak üzere doğaya olan talebi ölçüyor.

Fosil yakıtların yakılmasından kaynaklanan büyük miktarlarda CO2’nin neden olduğu küresel ısınma, bu açığı artırıyor. GFN, on yılın sonuna kadar küresel emisyonlarda yüzde 43’lük bir azalma elde etmenin, Aşım Gününün bugünden 2030’a kadar her yıl 19 gün ertelenmesine yol açacağını belirtiyor.

İnsan ihtiyaçlarının büyük bir kısmının doğal kaynaklardan karşılandığına, su kaynaklarının yaklaşık yüzde 71’lik kısmının tarımsal sulamada kullanıldığına dikkati çeken Dindar, sosyoekonomik anlamda gelişmiş ülkelerde tüketimin diğer ülkelere oranla daha fazla olduğunu, tüket-at anlayışının da daha yaygın görüldüğüne dikkat çekti.

Türkiye 1,75 tane dünya varmış gibi davrandı

Sanayinin  geliştiği ülkelerde doğal kaynak kullanımı giderek artıyor ve bu ülkelerde limit aşım günleri, gelişmemiş veya gelişmekte olan ülkelere göre daha erken bir tarihe denk geliyor.

2023’te ABD 5, Almanya 3 ve Türkiye 1,75 dünya varmış gibi doğal kaynakları kullanıyor.

Nasıl önüne geçilir?

GFN, Dünya çapında düşük karbonlu enerji kaynaklarının payının yüzde 39’dan 75’e çıkarılması halinde Limit Aşımı Günü’nün tarihinin 26 gün geriye çekilebileceğini söylüyor.

Gıda israfını yarıya indirmek dünyaya 13 gün, 350 milyon hektar araziyi yeniden ağaçlandırmak ise sekiz gün kazandırıyor.

Günlük olarak ihtiyacınız olan her şeye yürüyerek veya bisikletle ulaşabileceğiniz 15 dakikalık şehirler oluşturmak gibi diğer ulusal politikalar ve ayrıca dört günlük bir çalışma haftası getirmek, tarihi 11 gün geriye alabilir.

Otomobil ile kat edilen tüm kilometrelerin üçte biri toplu taşıma, yürüme veya bisiklete binme ile değiştirilseydi, tarihi 13 gün daha geri çekilebilir.

Özellikle de tekstli gibi sektörlerdeki tüketim çılgınlığına son verilmesi, binalarda ısı yalıtımı ve güneş paneli uygulamalarının artması, atık suların bahçe sulamada veya tuvalet ve lavabolarda rezervuar suyu olarak kullanılması gibi tasarruf önlemleri de Aşım Günü’ne daha geç ulaşmamızı sağlayabilir.

Sivas Avcıpınarı’nda yapılması istenen maden projesi TBMM gündemine taşındı

Muğla’da yer alan Akbelen Ormanı’nda kesimin durmasının ardından iş makineleri ile ekolojik yıkım devam ederken, Sivas’ın Yıldızeli ilçesine bağlı Avcıpınar köyünde de benzer bir durumun yaşanmak üzere olduğu bildiriliyor.

Türkiye’nin 6 Şubat Maraş depremleri ile sarsılmasını takip eden günlerde Avcıpınarı’nda AVC Anatolis Resources Mad. San. Tic. A.Ş’nin projesi olan ve “Kompleks Cevher Ocağı ve Cevher Zenginleştirme Tesisi ile Maden Atık Depolama Tesisi” için “Çevresel Etki Değerlendirme Gerekli Değildir” kararı verildi.

Köy arazisi, TANAP Doğalgaz Boru Hattı‘na 215 metre, 1. Derece Arkeolojik Sit Alanı özelliği bulunan eski Ermeni yerleşimi olan Kilise Tepesi‘ne 380 metre uzaklıkta bulunuyor. Ruhsat alanı içinde Kızılırmak‘ı besleyen Özdere Deresi ve yan kollarından Kenözü Deresi, Alıçlık Deresi ve isimsiz kuru dereler ile pınarlar da bulunuyor.

Avcıpınarı’nın tarım ve hayvancılıktan başka geliri olmayan köylüleri, maden sahasında yapılacak kazı ve patlatmalar nedeniyle asbestin kanser rahatsızlıklarına yol açacağından ve tarım ve hayvancılık faaliyetlerine zarar vereceğinden büyük endişe duyuyor.

Avcıpınarı’nın köylüleri maden sahası için yürütmeyi durdurma talebiyle dava açtı. Mahkeme heyeti, tartışmalı proje için salı günü bir keşif gerçekleştirdi.

Avcıpınarı

Çevre Bakanı Özhaseki’ye soru önergesi

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Milletvekili Ulaş Karasu, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki’nin yanıtlaması talebiyle bir yazılı soru önergesi hazırlayarak sorunları TBMM gündemine taşıdı.

Projeyle ilgili köylülerin endişelerini aktaran Karasu, Bakan’a şu soruları yöneltti:

  1. Türkiye genelinde son 5 yılda ve yıllara göre kaç adet ÇED başvurusu olmuştur? Bu başvuruların proje türlerine göre dağılımı nedir, başvurular nasıl sonuçlanmıştır?
  2. Sivas’ta yapılan başvuru sayısı ve proje türlerine göre sonuçları nelerdir? Anılan dönemde kaç “ÇED gerekli değildir” kararı verilmiştir?
  3. Tesiste personel, cevher ocağı ile cevher zenginleştirme faaliyetleri kapsamında kullanılacak su hangi kaynaktan sağlanacaktır? Sahada açılacak su kuyuları öngörülüyor ise yer altı ve yer üstü su kaynaklarının korunması ve çevreye etkileri açısından bu durum değerlendirilmiş midir? Sivas’ta kaç adet içme ve kullanma, kaç adet sanayi ve kaç adet sulama maksatlı kuyu bulunmaktadır? Kaç metreküplük yeraltı suyu işletme rezervi bulunurken, bunun ne kadarı tahsis edilmiş durumdadır?
  4. Kanser hastalığına yol açtığı öne sürülen asbestli toprağın yoğun olduğu köylerin olduğunun bilinmesine karşın, bu duruma tanıtım dosyasında yer verilmemesine rağmen, maden tesisi için ÇED gerekli değildir kararı verilmesinin gerekçesi nedir? Bu durum dikkatlerden de kaçırılarak, kazılacak ve patlatılacak topraklarından yoğun olarak açığa çıkacak asbest ve köylülerin rahatsızlıklardan kim ya da kimler sorumlu olacaktır?
‣ Depremin üçüncü gününde Bakanlık altın derdindeymiş
‣ Bakanlık ne asbest dinledi, ne tarihi eser, ne de ÇED: Altın madenine karşı dava açıldı

Cengiz Holding, davası süren projesi için Kazdağları’nda ağaç kesimine başladı

Cengiz Holding, dava süreci devam etmesine rağmen Halilağa Bakır Madeni Projesi kapsamında Kazdağları‘nda ağaç katliamına başladı.

Halilağa Bakır Ocağı Kapasite Artışı, Cevher Zenginleştirme Tesisi ve Atık Depolama Tesisi Projesi‘ne karşı ekoloji savunucuları tarafından açılan ilk dava doğanın lehine sonuçlanırken ikinci dava devam ediyor.

Kazdağları Kardeşliği, dava sürecinde projeye ilişkin herhangi bir faaliyet yapılmaması gerekmesine rağmen Cengiz Holding’in ormanda yol ve şantiye sahası için ağaç kesimine başladığını bildirdi.

‣ Kazdağları’ndan Cengiz Holding’e ikinci dava: Bakanlığın şirket kurtarıcı yönetmeliklerine sığındı

Ekoloji aktivistleri sosyal medya platformu Twitter üzerinde yaptığı paylaşımda şu ifadelere yer verdi:

Akbelen‘de katliam sürerken Cengiz Holding Kazdağları’nı tahrip etmeye başladı. Maden projesine karşı açtığımız ilk davayı kazanmamıza ve 2. dava devam etmesine rağmen şirket ormanda yol ve şantiye sahası için ağaç katlediyor! Kazdağları’ndan #DefolCengiz

‣ Cengiz Holding’e Halilağa’da geçit verilmedi: Hiçbir maden projesi Kaz Dağları’ndan daha değerli değil

‣ Kazdağları’nda Cengiz Holding’in projesine bilirkişi raporu: ‘ÇED olumlu kararı’ uygun değil

Ne olmuştu?

Cengiz Holding, 21 Şubat’ta Halilağa Bakır Ocağı Kapasite Artışı, Cevher Zenginleştirme Tesisi ve Atık Depolama Tesisi Projesi için ÇED raporuna rağmen aykırı bir şekilde sondaj faaliyetleri gerçekleştirmişti.

Alınan bilirkişi raporu, çevre örgütlerinin lehine çıkmıştı. Yöre halkı da proje için üç ayrı su kaynağı öngörülmesi sonrası projeye yoğun bir tepki göstermişti. Ayrıca ÇED’de sondaja da izin verilmemişti. Çan Çevre Derneği’nden Ümran Aydın “Bir bölgenin suyunu komple kesmek çok büyük bir haksızlık ve asla kabul edilemeyecek bir durum” diyerek projenin bölgedeki su kaynaklarına ve vatandaşa maliyetinin boyutuna dikkat çekmişti.

Bölge halkının açtığı dava sonucunda 6 Aralık’ta Çanakkale 1’inci İdare Mahkemesi kararı iptal etmiş, şirket ise proje için yeniden başvurmuştu. Bakanlık iptal edilen proje için 14 Mart tarihinde yeniden ‘ÇED olumlu’ kararı vermişti.

Mayıs 2023’te Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği, Cengiz Holding’in Kazdağları’ndaki Halilağa Bakır Madeni Projesi için 2009/7 sayılı genelge doğrultusunda ikinci kez verilen “ÇED Olumlu Raporu”na karşı dava açmıştı.

‣ Cengiz Holding, Kazdağları’nda altın madeni projesi için yeniden ÇED başvurusu yaptı
‣ Sokakta ve mahkemede Cengiz Holding’e karşı mücadele: Yedi gözaltı
‣ Cengiz Holding Kazdağları’nda ÇED’e aykırı sondaj faaliyetlerine başladı
‣ Halilağa’da Cengiz Holding’in bakır madenine verilen ÇED olumlu kararı iptal!
‣ Kazdağları’nda üçüncü yıl: Maden mafyalarına karşı sonuna kadar mücadele!

Kaş Marina’ya AVM ve otel eklemek için imar planı değişikliği bir kez daha Meclis gündeminde

Kaş Marina’ya ticari alanlar, otel ve SPA merkezi eklemek için imar planında değişiklik planlanıyor.

Kaş Çevre Derneği, denizi kirletecek, sit alanını tehdit edecek, trafik ve otopark sorununu artıracak, Kaş’ın kendine özgü; doğa ile bütünleşik yerel/butik turizm ve alışveriş geleneğini bozacak, Kaş’ın esnafını ekonominin dışına itme tehlikesi taşıyan, kamu yararı bulunmayan otel /AVM projesinin geri çekilmesini talep etti.

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nı ve Antalya Büyükşehir Belediye Meclisi’ni plan değişikliğini iptal etmeye çağıran Kaşlılar, Change.org üzerinden bir de imza kampanyası başlattı. 

Kaş Yat Limanı (Kaş Marina), 2008 yılından beri, yap-işlet-devret modeliyle 25 yıllığına Makyol-Setur ortaklığı olan Makmarin A.Ş. tarafından işletiliyor. 

İmar planı değişikliğiyle, limana “otel, ticari alanlar, spa ilavesi” ve ilave iki yüzer iskele yapılmak isteniyor.

Bunun için de;

  • %5 olan inşaat izni oranının %8’e çıkarılması
  • 4,5m. olan kat yüksekliğinin 6,5m.’ye çıkarılması,
  • Karasal alanların hesaplanmasında, 2,198.42 m² olan mendirek alanının da hesaba katılması,
  • Halen 3472 m2 olan kapalı alanının 5049 m2’ye çıkarılmasına (1577 m2 ilave inşaat)
  • 487 tekne bağlama kapasitesine ilaveten denize iki adet 122 tekne kapasiteli yeni yüzer iskele yapma izni ve
  • Daha evvelki plan ile mevcut durum arasındaki uyumsuzlukların giderilmesi

talep ediliyor.

Daha önce beş kez denediler

Marina için imar planı değişikliği teklifi Kaş Belediye Meclisi‘ne daha önce üç defa gelmişti.  4 Ocak 2021’de oybirliğiyle ret, 1 Temmuz 2022 tarihinde oyçokluğuyla ret (AKP kabul, CHP-İYİP-MHP ret) ve 1 Mart 2023 tarihinde de oyçokluğuyla kabul (AKP-MHP oylarıyla kabul) kararı çıktı. 

Antalya Büyükşehir Meclisi’nde ise iki kez gündeme alındı. İlkinde oy birliğiyle reddedilirken ikincisinde plan değişikliğinin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı‘na iade edilmesi kararı alınarak gündemden çıkarıldı. 

Ancak 27 Temmuz 2023 tarihli İmar Komisyonu’nda genişletmeye oy birliği ile onay verildiği öğrenildi. Kararın 7 Ağustos 2023 tarihli Büyükşehir Belediyesi  Meclis gündemine getirileceği tahmin ediliyor. 

Kaşlılar neden hayır diyor? 

Kaş Çevre Derneği,  firmanın sunduğu projeye göre bu plan değişikliği ile Marina’nın doğu tarafındaki yat bakım çekek alanının denize sıfır bandına yeni ticari amaçlı binalar (dükkânlar) yapılacağını, batı tarafındaki otel binaları yükseltilerek oda kapasitesi artırılacağını ve denize 2 yüzer iskele daha konulacağını, bunun da aşağıdaki sorunlara yol açacağını söylüyor:

1.ÇEVRE KİRLİLİĞİ SORUNU

2014 yılında BAKA-Kalkınma Bakanlığı-Kaş Turizm ve Tanıtma Derneği için hazırlanan “KAŞ DENİZ VE KIYI ALANLARINI KORUMA, GELİŞTİRME VE YÖNETİM PROJESİ” başlıklı raporda aşağıdaki saptamalara yer veriliyor:

    • Kaş Marina bölgede mevcut kirletici kaynaklar arasında sayılarak, Marina’nın etkisi sebebiyle Bucak körfezinin riskli bölge olduğu tespiti yapılmıştır.
    • Bucak körfezinde koliform kirliliği gözlenmiştir. Bu durum suda dışkı kaynaklı zararlı patojenlerin de var olabileceğini göstermektedir. Escherichia coli ölçümleri, Ocak-Şubat aylarında Bucak körfezinde dışkı kaynaklı kirliliğin bulunduğuna işaret etmektedir.
    • Tehlikeli bir bakteri türü olan Pseudomonas aeruginosa, en fazla Marina girişindeki K8 noktası ile Liman önündeki K3 noktasında ölçülmüştür.
    • Bucak körfezinde, diğer ölçüm noktalarından daha yüksek nitrat konsantrasyon değerleri gözlemlenmiştir. En yüksek değerler, Bucak Körfezi Marina sularında kasım ayında ölçülmüştür. Bu durum Bucak körfezinin açık deniz etkisine nispeten kapalı olması sebebiyle oraya çıkmaktadır.

Yatların mutfak ve lavabo suları (gri su) doğrudan denize aktığına işaret eden Dernek,  özellikle Covid salgını döneminde ve sonrasında yat bağlama yoğunluğu ve yatlarda sürekli veya uzun süreli yaşayan insan sayısı arttığına vurgu yapıyor: “Bu durum deniz kirliliğini de beraberinde getirmektedir. Teklif edilen imar değişikliği kapsamında, bağlama kapasitesindeki %25 oranındaki artışın (122 tekne) Bucak Denizi’ndeki kirliliğini artıracağı şüphesizdir.”

2.KAŞ MARİNA İNŞAAT YOĞUNLUĞU ARTIŞI/YAT ÇEKEK YERİNİN DARALTILMASI

 Denizin tam kıyısına yapılacak 6,5m. yüksekliğindeki yapılar, giriş bölgesindeki 6m. yüksekliğindeki duvarlar,

  • Kıyının ve genel olarak Kaş’ın siluetini bozacaktır.
  • Deniz ile halk arasına bir duvar örülmüş olacak, kıyı halktan görsel ve kullanım anlamında koparılmış olacaktır.
  • Yapılacak restoran ve kafeler sebebiyle insanlara kıyıda yürümek için alan bırakılmadığından dükkânların önüne denizin üstüne asma iskele şeklinde yürüyüş yolu yapılacaktır.
  • Bu yapı artışı Marina’nın genel görünümünde ve kullanımında bir sıkışıklık/darlık yaratacaktır.
  • Yat çekek yeri daraltılacaktır. Halihazırda çekek yerinde sıkışıklık yaşanmakta iken, plan teklifindeki 122 yat kapasiteli 2 yüzer iskele ilavesiyle oluşacak yoğunluk, çekek yerinin kullanım sorununu iyice artıracaktır.
  • Böylesi bir yapılaşma yoğunluğuyla Kaş Marina’nın asli görevi olan yatlara hizmet vermekten ziyade, kentin kalbinde bir nevi AVM & Otel mekanına dönüştürülmesi planlanmaktadır. Bu durum Kaş’ı diğer turizm beldelerinden ayıran butik, yerelle ve doğayla bütünleşen turizm özelliğine, anlayışına ve geleneğine uygun değildir.
3.TRAFİK-OTOPARK SORUNU

Kaş’ın en büyük sorunlarından biri gitgide yoğunlaşan araç trafiği ve park sorunudur. Marina otoparkları şu anda bile yetmemektedir. İki katı yatak kapasitesi arttırılan ve kafe, restoran alanları eklenen planda otopark planlaması yapılmadığı görülmektedir.

Proje ile plandaki tabiriyle “Kaş merkez dışında ikinci bir cazibe merkezi” yaratılmak istenmektedir. Bunun getireceği araç yoğunluğu ve park sorununa çözüm düşünülmemiştir. Marina’nın planla AVM’leştirilmesi Kaş’ın mevcut trafik ve otopark sorununu daha da içinden çıkılmaz bir hale dönüşecektir.

4.SİT ALANI SORUNU

Planlama alanının bitişiğinde 1. Derece Arkeolojik Sit Alanı bulunuyor.  Bu alanların imar planlarına konu edilmesi ve/veya herhangi bir inşaat faaliyeti yapılması kanunen mümkün değildir. Ancak firmanın sunumunda, SİT alanının yaya giriş alanı olarak kullanılmak istendiği görülmektedir.

Kamu yararı yok

Kaşlılar tüm bu nedenlerle marinanın genişletilmesine yönelik imar planı değişikliğine karşı çıktıklarını kaydetti.

Projenin tamamen otel-AVM yapımı için bir rant projesi olduğuna dikkat çeken çevre aktivistleri, Kaş’ın siluetini ; kıyıdan deniz manzarasını, denizden kıyı manzarasını bozacak, halkın deniz ile bağlantısını iyice koparacak, deniz kirliliğini artıracak ve arkeolojik sit alanına zarar verecek girişimle ilgili Antalya Büyük Şehir Belediye Meclisi’ni planı reddetmeye, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığını ise bu iptal etmeye davet etti; mücadelelerini sürdüreceklerini bildirdi. 

Kitlesel turizm ve rant hırsı, cennet Akdeniz köylerini nasıl yutuyor: KAŞ

Kazdağlılardan çağrı: Muğla Valisi Tavlı görevden alınsın!

Limak Holding ve IC Holding‘in ortak iştiraki YK Enerji çalışanlarının Muğla‘da bulunan Akbelen Ormanı‘da izinsiz ve Anayasa’ya aykırı ağaç kesimi gerçekleştirebilmesi için polis ve jandarma güçlerine hukuksuz emirler veren vali Orhan Tavlı‘nın görevden alınmasına yönelik çağrılar sürüyor.

Tavlı’nın 2016-2020 yılları arasında Çanakkale valiliği yaptığı sırada Alamos Gold adlı Kanadalı şirketin de aynı şekilde 350 bin ağaç kesmesine vasıta olduğu bildiriliyor.

Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği tarafından yaplan basın açıklamasında “Biz Kazdağlılar, Muğla Valisi Orhan Tavlı’yı yakından tanıyoruz. Çanakkale Valisi iken Kazdağları’na yaptığı kötülüğü hiç unutmadık. Hep aklımızda. Kazdağları’nın sincabı da unutmadı!” ifadeleri kullanıldı.

“2000’li yılların başından itibaren Kazdağları’nda yürüttüğümüz onurlu mücadele sonucu altın madeni projelerine geçit vermemiştik. Bu dönemde görev yapan valiler şirketlerin çalışma izinlerini imzalamamıştı” diyen Kazdağlı ekoloji savunucuları, “Ancak özel görevle geldiği belli olan Orhan Tavlı Çanakkale Valisi olarak atandıktan sonra, altıncı şirketler bayram etti ve şirketlerin çalışma izinleri hızla imzalanmaya başlandı” dedi.

Muğla Valisi Orhan Tavlı

Vali Orhan Tavlı ne yaptı?

Tavlı’nın 2016 yılında göreve gelmesinden sonra, TÜMAD Madencilik, 2017 yılında Lapseki’de Altın Madeni Projesi’ni işletmeye aldı. Bu proje kapsamında 100 binlerce ağaç kesildi.

Ardından Danıştay süreci tamamlanmadan Alamos Gold’a ait Kirazlı Altın Madeni Projesi’ne çalışma izni verildi ve 2019’da 350 bin ağaç kesilerek koskoca bir orman ekosistemi  yok edildi.

Aktivistler, Tavlı’nın “tüm çabasına, baskı ve zulmüne rağmen Kirazlı direnişine engel olamadığını” aktardı.

Açıklamada, Tavlı’nın 2020’de atandığı Muğla’da da benzer uygulamalara imza attığı belirtilerek, 24 Temmuz’dan bu yana yaşananlara değinildi:

[Vali Tavlı] Kamu yararına hizmet etmek yerine, yüzlerce kolluk kuvveti nezaretinde IC Holding ve Limak iştiraki olan YK Enerji’ye Akbelen Ormanı’nı yok ettirdi. Ormanını koruyan köylülerin, yaşam savunucularının üstüne biber gazı sıktırdı, TOMA’larla basınçlı su uygulattı, coplattırdı, darp ettirdi, gözaltına aldırdı. Jammer’lerle haberleşme özgürlüğüne engel koydurdu.

Fotoğraf: Cansu Acar

‘Kazdağları, Akbelen ve tarih Tavlı’yı unutmayacak!’

Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği, İkizköy direnişçilerinin 01 Ağustos’ta İçişleri Bakanlığı’na başvurarak Sn. Orhan Tavlı hakkında suç duyurusunda bulunduğunu belirtti.

Dernek, şunları kaydetti:

“Akbelen Ormanı’nda 24.07.2023 günü başlayan ‘orman kesim işlemi’ni hukuksuzca uygulatan, Anayasal suçu engellemek için yurttaşlık görevini yerine getiren yurttaşlara karşı kolluk gücünün zor kullanılmasından sorumlu olan, Anayasanın 169. Maddesini ihlal suretiyle Anayasal suç işleyen ve görevini kötüye kullanan Vali Orhan Tavlı hakkında 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu  Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun kapsamında soruşturma başlatılarak, öncelikle görevden alınmasını, ilgili mahkemelerde hakkında dava açılmasını ve cezalandırılmasını istiyoruz.”

Kazdağları Orhan Tavlı’yı unutmadı, Akbelen de unutmayacak! İkizköylü kadınlara  gözyaşı döktürten, ağıt yaktıran Orhan Tavlı’yı tarih de unutmayacak!

‣ Akbelen’de 10’uncu gün: Abluka, hak ihlalleri, ölüm devam ediyor
‣ Demokratik kitle ve meslek örgütleri ekolojik yıkımın karşısında durmak için Akbelen’de
‣ ‘Muğla Valiliği kamuoyunu yanıltıyor: Akbelen’de ekoloji mücadelesi devam ediyor!’
‣ Akbelen abluka, jammer, kavurucu sıcak altında: Doğayı katledenler işçiyi de katlediyorlar
‣ Akbelen Ormanı’ndaki kesim nedeniyle Vali görevi kötüye kullanmaktan şikayet edildi
‣ İkizköylülerden Valiliğin kesim açıklaması hakkında dezenformasyondan soruşturma şikayeti

Akbelenliler, ormanları için BM’ye başvurdu

Muğla İkizköy’deki kömür maden sahasının genişletilmesi amacıyla Akbelen Ormanı’nda yapılan kıyıma karşı bölge halkı ve çevre aktivistlerin başlattığı doğa nöbeti onuncu gününde devam ederken, hukuki mücadele de sürüyor.

Açılan yürütmenin durdurulması davası Muğla 1’inci İdare Mahkemesi tarafından reddedililince, uluslararası düzeyde girişimler yapılmaya başlandı.

Birleşmiş Milletler’e (BM) yapılan başvuruda Akbelen Ormanı’nın kesimi sırasında yaşananlar Çevre Özel Raportörü ’ne bildirildi. Başvuruda, köylülerin mülksüzleştirilmei, insan hakları ihlalleri, çevreye karşı işlenen suçlar ve ağaç kesimi sırasında bölge halkına yönelik saldırılara yer verildi ve Türkiye’nin işlediği suçların görülmesi istendi.

‘Türkiye suç işliyor’

Yapılan başvuruya dair bilgi veren İkizköy Çevre Komitesi‘nden, çevre mühendisi Deniz Gümüşel, dün İnsan Hakları Ortak Platformu‘nun desteğiyle tamamlanan Birleşmiş Milletler Özel Prosedürler başvurusunu BM’ye gönderdiklerini söyledi. Başvuruda çevre, düşünce ve ifade özgürlüğü, toplantı ve gösteri özgürlüğü ve hak savunucuları konularında görevli BM Özel Raportörlerine Akbelen Ormanı’nda yaşanan hak ihlallerini aktardıklarını belirten Gümüşel, “Özel raportörler, durumu değerlendirerek T.C. hükümetinden açıklama isteyebilir, kınama ve Akbelen kücadelesine destek mesajı yayınlayarak uluslararası kamuoyu ve baskı oluşturabilirler” dedi.

Deniz Gümüşel, Türkiye’nin 2022 yılında yapılan Taraflar Konferansında ormanların korunmasına dair uluslararası bir sözleşme imzaladığını, bu sözleşmenin atmosferdeki karbon yutak alanlarının korunmasını amaçladığını kaydetti: “Protokolle, madencilik, kentleşme ve endüstriyel tarım faaliyetleri gibi ağaçsızlaştırmayı hedefleyen faaliyetlerin durdurulması ve ormanların rehabilitasyonu hedefleniyor. Şu an da Türkiye imzaladığı bu tür uluslararası sözleşmelere karşı bir suç işliyor”

‘Biz buradayız, Akbelen’i terk etmeyeceğiz’

Buna karşı BM İnsan Hakları ve Çevre Özel Raportörü’ne durumu anlatan bir başvuru yaptıklarını aktaran Gümüşel, şunları söyledi:

“İklim değişikliği için kritik olan orman yutak alanlarımızın nasıl tahrip edildiğini anlattık. Türkiye’nin Paris Anlaşması’nda ve Ormanları Koruma Protokolü ile ilgili olarak verdiği sözleri tutmadığını anlattık. Yurtdışından da baskı gelmesi için zorluyoruz. Ama yerelde ki insanlar kendi topraklarını korumadığı sürece hükümetlere yapılabilecek daha büyük bir baskı yok. Esas olan halkın mücadelesidir. Biz çadır alanını boşaltmayacağız, ormana iş makinalarını sokmayacağız. Milas ilçesinden daha fazla insanın buraya destek olması için mücadele edeceğiz. Çok büyük bir kaybımız var. Ama mücadeleden vazgeçecek bir noktada değiliz.”

 

Dünya nüfusunun yüzde 80’i temmuzda aşırı sıcaklıklara maruz kaldı

ABD‘deki New Jersey merkezli düşünce kuruluşu İklim Merkezi‘nin (Climate Central) yayımladığı rapora göre, temmuz ayında insan kaynaklı iklim değişikliği dünya genelinde alışılmadık derecede yüksek sıcaklıklara yol açtı.

İklim Değişikliği Endeksi (CSI) kullanılarak yapılan ve 200 ülke 4 bin 700 şehri kapsayan analiz, küresel nüfusun yüzde 81’ini oluşturan 6,5 milyardan fazla insan temmuzda en az bir gün CSI 3 veya daha yüksek seviye alan aşırı sıcaklıklara maruz kaldığını ortaya koydu.

CSI 3 seviyesi insan kaynaklı iklim değişikliğinin sıcaklıkları en az üç kat daha yüksek daha hale getirmesi anlamına geliyor. Rapora göre en az 2 milyar insan “temmuzun her gününde” iklim değişikliğinin etkisini CSI 3 veya daha yüksek seviyede hissetti. Bu sayı 10 Temmuz’da zirve yaparak CSI 3 seviyesindeki sıcaklığa maruz kalan insan sayısını 3,5 milyar kişiye yükseltti.

Doğudan batıya dünya kavruluyor

870 şehir etkilendi

Mısır‘ın İskenderiye, Bangladeş‘in Dakka, Küba‘nın Havana, Suudi Arabistan‘ın Cidde, ABD‘nin Florida eyaletinde bulunan Tampa kentinin de aralarında bulunduğu 870 şehirde en az 25 gün CSI 3 veya üzerinde seviyede temmuz sıcağı yaşandı.

Her yıl binlerce insan aşırı sıcaklara bağlı sebeplerden hayatını kaybettiğine işaret edilen raporda, insan kaynaklı iklim değişikliği riskini azaltmak amacıyla ısı eylem planları gibi uyum çabalarının gerektiğinin altı çizildi. Kömür, petrol ve doğal gaz yakılmaya devam edildiği sürece CSI seviyeleri 1 ila 5 olan ısı olaylarının daha sık ve yoğun olmaya devam edeceği de vurgulandı.

Akbelen’de 10’uncu günde jandarma müdahalesi: Bir ODTÜ öğrencisi gözaltında

Muğla‘daki Akbelen Ormanı‘nda 24-30 Temmuz arasında gerçekleştirilen izinsiz ağaç kesiminin ardından alanın kömür madenine dönüştürülerek daha büyük bir ekolojik yıkım meydana gelmesine engel olmak için direnen aktivistler saat 14.15’te jandarma müdahalesiyle karşılaştı.

Kolluk kuvvetlerinin toplumsal olaylara müdahale sırasında kişilerden en az bir metre mesafeden ve önce uyarıda bulunmak suretiyle biber gazı sıkmaları  gerekirken, jandarma hiçbir uyarıda bulunmadan ve yakın mesafeden ekoloji savunucuları ve basın mensupları üzerine biber gazı sıktı.

Aynı zamanda kalkanların ve copların kullanıldığı müdahalenin ardından Ortadoğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) öğrencilerinden aktivist Tuğulka Köseoğlu gözaltına alındı.

Aktivistlerden kolluk kuvvetlerine ders

Aktivistler, insan sağlığının hiçe sayılarak herhangi bir uyarıda bulunmaksızın biber gazlı müdahalede bulunan kolluk kuvvetlerine duyarlı olmaları yönünde uyarıda bulundu.

 

Müdahale sonrası jandarma ile konuşan aktivistler astım, KOAH ya da diğer akciğer veya solunum rahatsızlığı bulunan insanlara yakın mesafeden biber gazı uygulamasının ölümle sonuçlanabileceğini hatırlattı.

Biber gazı uygulamasından önce yapılacak uygulamaların bu nedenle yaşamsal öneme sahip olduğunun altını çizen aktivistler, keyfi uygulamaların cezai sonuçları olabileceğini düşünerek hareket etmeleri çağrısında bulundu.

Akbelen Ormanı’nın bulunduğu İkizköy‘ün hemen yanındaki dev kömür madeni sahası nedeniyle civarda yaşayan vatandaşlarda astım, KOAH, akciğer kanseri gibi akciğer ve solunum rahatsızlıkları yaygın olarak görülüyor.

‣ Akbelen’de 10’uncu gün: Abluka, hak ihlalleri, ölüm devam ediyor
‣ Demokratik kitle ve meslek örgütleri ekolojik yıkımın karşısında durmak için Akbelen’de
‣ ‘Muğla Valiliği kamuoyunu yanıltıyor: Akbelen’de ekoloji mücadelesi devam ediyor!’
‣ Akbelen’de gün kolluk kuvvetlerinin ‘ağaç budama’ ablukası ile başladı
‣ Akbelen’de günlerdir yıkılmaya direnen ağaç da Limak’ın kepçesinin kurbanı oldu
‣ 308 kurumdan ortak açıklama: Akbelen’deki ablukayı kaldırın, kesimi durdurun!