Doğa MücadelesiEditörün SeçtikleriEkolojiManşet

Bakanlık ne asbest dinledi, ne tarihi eser, ne de ÇED: Altın madenine karşı dava açıldı

0
Kaynak: Avcıpınar Köyü Facebook Grubu

Sivas, Yıldızeli ilçesine bağlı Avcıpınar Köyü’ne 10 Şubat’ta kompleks cevher maden ocağı ve atık tesisi için ‘ÇED gerekli değildir’ kararı verildiği duyurulmuş, köylüler depremden hemen sonra, 8 Şubat’ta verilen karara tepki göstermişti. Avcıpınar’ı korumak için harekete geçen köylüler maden tesisine karşı Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı‘nın ‘ÇED gerekli değildir’ kararının yürütmesinin durdurulması talebiyle dava açtı.

Köylüler ÇED’in sınırlarından kaçan şirkete, maden için kazılacak ve patlatılacak topraklarında yoğun olarak bulunan asbestin yeniden açığa çıkartılacak olmasına, tarihi eserlerinin yok sayılışına tepki gösteriyor.

Köylülerin avukatı Nazan Türkdoğan, dava gerekçelerini, Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Selahattin Beyaz ise maden tesisinin neden yapılmaması gerektiğini Yeşil Gazete‘ye anlattı.

‣Depremin üçüncü gününde Bakanlık altın derdindeymiş 

Köylü vs Şirket

Öncelikle Avcıpınar’ı tanımak için köylülere kulak verelim. Eğer Avcıpınarlı birine köyünü sormuş olsaydınız size köyünü şöyle anlatırdı:

  • Köy, tarım ve hayvancılıkla geçinilen bozkırın ortasında bulunan, kültür miraslarıyla SİT alanlarına sahip, göletleri, balıkları, yemyeşil bir doğası bulunan bir köy.

Ancak maden şirketi için bu anlatıda elbette yerin altında bulunan cevherler çok daha önemli olurdu:

  • Projede “kompleks cevher” denilen madenler arasında Altın (Au), Kurşun (Pb), Çinko (Zn), Bakır (Cu) ve Gümüş (Ag) bulunuyor.

Fotoğraf: (Sol) Avcıpınar Köyü için oluşturulan sitede paylaşılan köyü gösteren bir fotoğraf. —  (Sağ) Şirketin maden tesisi için sahayı gösterdiği bir harita.

’25 hektara uyulmamış’

Köyü tehdit eden maden tesisi köydeki bin 192 hektar sahayı etkiliyor. Ancak AVC Anatolis Resources Mad. San. Tic. A.Ş.’nin projesinde poligonlar var, yani bu alan bölünüp 25 hektarın altında bırakılmış durumda. Vatandaşların açtığı davanın öncelikli dayanak noktası da bu.

ÇED Yönetmeliği’ne göre 25 hektarın altında kalan araziler için ÇED gerekliliği aranmıyor.

Avcıpınarlıların avukatı Nazan Türkdoğan‘ın 13 Mart’ta köylüler adına dilekçesini vererek Sivas İdari Mahkemesi‘nde açtığı davada da odak noktası bu 25 hektar sınırı:

“ÇED Yönetmeliği gereği 25 hektarın altında olduğu zaman çevre tahribatı olmuyor. Maalesef bu maden projesinde bu şekilde ÇED’e tabi olmaması için dört poligona ayrılmış cevher ocağının olduğu yer; 25 metrekarenin altında dört bölgeye ayrılmış. Danıştay kararlarında da var, biz o kararları da mahkemeye sunduk; 25 hektar olarak esas alınmıyor, tüm maden sahası esas alınıyor. Bu saha içerisinin ve dışının maden sahasının civarındaki çevrenin ÇED’e uygun olarak değerlendirilmesi, bilimsel raporların alınması gerekiyor.”

‘Rapor, teknik açıklamalardan uzak’

Avcıpınar’da yapılmak istenen projenin tanıtım dosyasını inceleyen Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Selahattin Beyaz, Yeşil Gazete’ye şu değerlendirmelerde bulunuyor:

“234 sayfadan oluşan ÇED raporu, teknik açıklamalardan uzak, tekrarlamalardan oluşan bir formatta olup projenin ekolojik yaşama etkilerini açıklamıyor. Yaklaşık 460 bin USD (8 Milton 750 bin TL) yatırım bedelli tesisin, ekolojik yaşam alanlarına etkilerini azaltacak ünitelerin yapılmayacağı proje bedelinden anlaşılıyor.”

alltın,

‘Ciddi bir asbest tehlikesi var’

Bir diğer sorun ise maden sahasının bulunduğu bölgede asbest bulunduğu gerçeği. Avukat Türkdoğan, Cumhuriyet Üniversitesi tarafından bölgede yapılan kanser araştırmasına işaret ediyor.

Araştırma sonuçlarına göre; köyde yaşayan 126 erkek ve 93 kadın üzerinde yapılan incelemede, 190 kişinin akciğer zarı kanserine yol açtığı belirtilen asbeste maruz kaldığı ortaya koyuldu.

Maden ocağının yapılması planlanan nokta.

Göğüs hastalıkları alanında Uzman Doktor Amine Seven tarafından 1997’de ortaya koyulan bir araştırmada Sandal Köyü’nde yapılan çalışmada 233 kişi testlerden geçirildi. Araştırma sonucunda 199 kişide asbest maruziyeti olduğu görüldü. 1997’de ortaya koyulan bu araştırmada şu sözlere yer veriliyor:

“Sandal köyünde yaptığımız çalışma, yöremiz insanlarının hem asbest temasının engellenmesi konusunda eğitilmeleri hem de temas edenlerin gelecekteki malign hastalıklar yönünden takip edilmesi gerektiğini düşündürmektedir.”

Yıldızeli’nde 2011’de sonuçları paylaşılan ve göğüs hastalıkları alanında Uzman Doktor Gökten Bulut tarafından gerçekleştirilen bir araştırma daha yapıldı. Bu kez asbest maruziyeti ölçümleri 2010’a dayanıyordu ve sonuç aynen şöyleydi:

“Bölgemizde toprak analizlerinden serpantin grubu asbest maruziyetinin olduğu, klinik ve radyolojik olarak da 20 yaş ve üzeri popülasyonun büyük bir kısmında belirgin etkilenmenin olduğu saptandı.”

Çevresel Koruma Ajansı ve Dünya Sağlık Örgütü 1980’de asbestin akciğer kanserine kesin olarak yol açtığını duyurdu. Uluslararası Kanser
Araştırmaları Ajansı (IARC-The International Agency for Research on Cancer) sınıflamasına göre asbest, insanlar üzerinde kesin kanserojen sınıfında yer alıyor.

Maden Tetkik Arama (MTA) Genel Müdürlüğü’nün Türkiye haritasında da yine Sivas‘ta asbest yoğunluğu olduğu görülüyor:

Kaynak: MTA

Bölgedeki asbest tehlikesine dikkat çeken Avukat Nazan Türkdoğan, şunları aktarıyor:

“Diyelim ki orada kazı çalışması, patlatma yapılacak, madenler aranacak, yükleme boşaltma yapacak kamyonlar… O sırada atmosfere asbest maddesi karışacak. Bu kamyonlar köy güzergahı üzerinden geçecek, öbür tarafta başka bir yol yapamıyorlar çünkü orada doğalgaz boru hattı var. Böyle bir durumda orada insanların yaşaması çok riskli. İnsan sağlığı açısından riski var. Oradaki toprakta asbest oranıyla ilgili hiçbir inceleme yapılmamış. Asbest oranı için ÇED raporu düzenlenmesini istedik.”

‘Derelerin etkilenmemesi mümkün değil’

Öte yandan Avcıpınar, proje alanının bin 785 m kuzeyinde yer alıyor, bölgede Özdere Deresi, Kenözü Deresi, Alıçlık Deresi ve isimsiz kuru dereler ile pınarlar bulunuyor.

Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Selahattin Beyaz, “Günde 11 kg’lık dinamit patlatması yapılan ve saate 41,31 kg toz emülsiyon oluşacak işletmeden, yerleşim alanının ve derelerin etkilenmemesi mümkün değil” diyor.

‘Atığın ekolojik yaşama olumsuz etkisi, maden kapanınca da sürecek’

Ayrıca Selahattin Beyaz, tarım ve çayır-mera alanı olarak belirtilen proje alanından kurşun, çinko, bakır, altın ve gümüşün çıkarılacağına işaret ederek 179 bin 687 ton atığın depolanacağını belirtiyor. Beyaz şunları aktarıyor:

“Depolanan atığın ekolojik yaşam alanına olumsuz etkisi maden ocağının kapanmasından sonra da devam edecek.”

SİT alanlarına rağmen maden talebi

Bölge aynı zamanda içerisinde bir kültür mirası da barındırıyor. Avukat Türkdoğan, davanın iptal gerekçelerinden birinin de bu konu olduğunu söylüyor:

“Üç tane SİT alanı var sadece Avcıpınar içerisinde; Kültür Bakanlığı tarafından ilan edilmiş. Birinci derecede arkeolojik alan var. Hatta bunlardan biri Kilise Tepesi dediğimiz alan, bu maden projesi sahası içerisinde kendileri de göstermiş. Şirket kilise tepeyi kendi projesi içerisinde de göstermiş ve maalesef bu konuya hiç değinilmemiş.”

Dava dosyasında “Yapılması planlanan proje alanında mevcut kültürel miras niteliğindeki varlıklar yok sayılmaktadır” deniyor. Proje alanını Kültür ve Turizm Bakanlığınca I. Derece SİT alanı olarak kabul ediliyor. Bölgede Kilise Tepe, Kale Tepe, Ören Tepe, Üyük mevkilerinin bulunduğu ve SİT alanı olmalarına rağmen bazılarının projede mevzubahis dahi edilmediği belirtiliyor.

Yüksek güvenlik riski

Madende patlatmaların yapılacağını, doğal gaz boru hattının yakından geçtiğini ve yüksek düzeyde güvenlik riski olduğunu aktaran Avukat Türkdoğan,  “Kısacası biz buradan ÇED raporu istenmesini istedik, o süreci başlattık. Bundan sonraki süreçlerimizde de mücadelemiz devam edecek. Sonuna kadar da gideceğiz. Bu topraklarda insanların tarımla, hayvancılıkla uğraşması birinci önceliğimiz, çünkü tarım ve hayvancılık Türkiye’de ölme noktasında ve oradaki insanların da geçim kaynağı zaten” diyor ve ekliyor:

“Süreçte yürütmenin durdurulması talebimiz öncelikli. Bu maden işletmesi faaliyetlerinin bir an önce durdurulması, daha sonra karşı tarafın savunması alınmadan, kısa tutularak bir an önce işlemin durdurulması için dava açtık.”

maden, altın,

Toprağa, havaya, suya, canlı yaşamına tehdit: Vazgeçilmeli

Ayrıca proje alanının çayır-mera ve tarım toprağı olmasının yanı sıra bölgede 59 omurgalı türün yaşadığını dile getiren Selahattin Beyaz, şunlara dikkat çekiyor:

“Sadece toprak, su ve hava kirliliği dikkate alındığında bile projenin olumsuz etkileri olacağı görülüyor. Sürekli yapılacak dinamitle patlamalar bölgede stresli bir yaşam alanı meydana getirecek. İnsanlar dışındaki diğer canlılar ise bölgeyi terk edecektir.

Canlı yaşamını olumsuz etkileyen bu projeden vazgeçilmeli, çıkarılmaya çalışılan madenlerin doğanın bir parçası olduğu ve sadece doğaya ait olduğu göz önüne alınmalıdır.”

You may also like

Comments

Comments are closed.