Ana Sayfa Blog Sayfa 406

Gazeteci Barış Pehlivan: Beşinci kez cezaevine giriyorum

Cumhuriyet gazetesi yazarı Barış Pehlivan, bugünkü yazısında daha önce 3 yıl 9 ay ceza aldığı ve cezaevinde altı ay kaldıktan sonra tahliye edildiği davayla ilgili yeniden cezaevine gireceğini duyurdu.

Pehlivan, “denetimli serbestlik”le çıkmasının şartlarından birinin, hakkında yeni bir dava açılmaması olduğunu, ancak açılan bir dava nedeniyle 8 ay ceza aldığını ve 15 Ağustos’ta teslim olacağını belirtti.

Karara avukatlarının itiraz ettiğini, ancak bu talebinin reddedildiğini açıklayan Barış Pehlivan, 31 Temmuz’da çıkarılan yasadan faydalanmak için talepte bulunduklarını, Bakırköy İnfaz Hâkimliği’nden çıkacak sonuca göre, cezaevine girip girmeyeceğinin netleşeceğini yazdı.

‘Cinayet, tecavüz suçlarını işleseydim bugün serbesttim’

Pehlivan’ın bugünkü yazısında, “Kimsiye öldürmediğini, tecavüz etmediğini, uyuşturucu satmadığını belirterek, “Eğer bu ağır suçları işleseydim utancımdan yaşayamazdım ama iktidar bana özgürlük bahşederdi” dedi.

Pehlivan, dava ve cezaevi sürecini, Barış Terkoğlu’yla birlikte yazdıkları SS kitabına yönelik tepkileri anlattığı yazısını şöyle bitirdi:

“Biliyorum, okurken yoruldunuz. Lakin yazmalıydım. Başta dedim ya, çıkan yeni yasayla hükmü kesinleşmiş çok ağır suçları işleyenler cezaevinden çıkabiliyorken, ben hüküm verilmeyen bir dava gerekçe gösterilerek cezaevine atılıyorum.

Yurtdışında cezaevi yüzü görmeden yaşayabilirdim. Kalemini kiralayabilir, sizden gerçekleri saklayabilirdim. Koltuğun kölesi olur, riskli konulara girmeden “muhalif yazar” kimliğinin keyfini sürebilirdim. Hiçbirini yapmadım.

Ne bir haram yedim ne cana kıydım. Bu topraklardaki herkesin yüreğine baharın gelmesi için yazdım. Şimdi ise hakkım olan yasadan faydalandırılmayıp 8 aylığına açık cezaevine gireceğim gibi görünüyor. Hukuki değerlendirmede lehime bir değişiklik olmazsa 15 Ağustos’ta cezaevine teslim olacağım. Gelecekse, hoş gelmiş 5. kez mahpusluk!”

Meslek odalarından ortak çağrı: Suçta ısrar etmeyin, Akbelen’de doğa katliamına son verin!

Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Türkiye Barolar Birliği (TBB), Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB), Türk Tabipleri Birliği (TTB) ve Türk Dişhekimleri Birliği (TDB) Akbelen’deki orman kıyımıyla ilgili ortak bir açıklama yayımladı.

“Çevre ve doğal varlıklarımız AKP iktidarında bir bir sermayenin birikim aracına dönüştürülerek yok edilmektedir. Termik santraller, kömür madenciliği, otoyollar, turizm yatırımları, sanayi tesisleri, Bergama altın madeni, Artvin Cerattepe’den Kazdağları’na sayısız örneklerde yaşadıklarımız hep doğanın adım adım katledilmesi, yaşam alanlarımızın daraltılması olmaktadır” denilen açıklamada şu ifadeler kullanıldı:

“Yerel ve küresel sermayenin yılmaz temsilcilerinden AKP+MHP iktidar bloğu ülkemizde de parasallaştırma, ticarileştirme, metalaştırma, çevre aleyhine kuralsızlaştırma, politikalarına devam ediyor. İktidar bloğu seçimlere kısa süre kala rafa kaldırdığı günlük yaşamımızdaki tüm temel ihtiyaç maddelerine dair zamları ve doğa karşıtı politikalarını seçimler biter bitmez bir furya gibi hayata geçirmeye başladı.

Dün burada ağaçları kestiler, Cudi’de ise yaktılar. Cudi’de yangınlar devam ediyor, söndürmeye dahi izin vermiyorlar.  Akbelen’de halkın “nefes alanlarımızı kesmeyin, geleceğimiz yok etmeyin” çığlığına kulaklarını kapattılar. Binlerce yıllık geçmişi olan ağaçları hunharca kestiler. Son birkaç gündür de iş makinelerini soktular. Şimdi kestikleri ağaçların ekili olduğu toprağı kazarak yok ediyorlar. İdari yargı denetimini devreden çıkarıyor, iktidarın baskısına rağmen çıkan az sayıdaki yargı kararını da yok sayıyor, görmezden geliyorlar. Bu politikalar uğruna anayasal suç işlemeyi göze alıyorlar.  Halkın güvenliğini sağlamakla yükümlü güvenlik güçlerini şirketleri çıkarları için halkın karşısına dikiyorlar. Dünyanın gözü önünde insanlarımıza, çevre ve emek örgütleri aktivistlerine, milletvekillerine gaz sıkıyor, darp ediyor, gözaltına alıyorlar.

Fotoğraf: Cansu Acar.

Biliyoruz durmak istemeyecekler. Halkın ceplerine dadanan, kene gibi varlıklarımızı sömüren doğa düşmanı şirketlere kol kanat germeye devam edecekler.

Biliyoruz hukuk tanımazlık temel yönetim biçimleri oldu.

Bunun için halkın güvenliğini sağlamak gibi anayasal bir görevi olan güvenlik güçlerini halkın üzerine sürmeye devam edecekler.”

Akbelen’den elinizi çekin!

Örgütler, iktidara ve şirketlere,  deprem, sel ve salgınlardan gerekli dersleri çıkarmaları ve Akbelen’deki kıyımın hemen sona erdirilmesi çağrısı yaptı:

“Biliyoruz:

Bunlar, engerekler ve çıyanlardır; bunlar, aşımıza, ekmeğimize göz koyanlardır. Ama bir şeyi de onların bilmesini istiyoruz: Halkın haklılığından daha büyük bir güç yoktur. Bu saldırıları ya durduracağız ya durduracağız.  Çünkü durduramazsak; Nefes alamayacağız. Durduramazsak Tarım alanlarımız, ormanlarımız, derelerimiz yok olacak. Durduramazsak, Suyumuz kuruyacak, hava kirlenecek. Hastalıklar kol gezecek, çocuklarımız daha doğmadan bu hastalıklara yakalanacak. Buradan bir kez daha sesleniyoruz: Akbelen’den elinizi çekin, Akbelen’e dokunmayın!  Limak ve İbrahim Çeçen Holdinglerinin kömür madeni için doğaya ve köylüye iki yıldır yapılan zulüm derhal sona erdirilmelidir. Adı geçen şirketler bölgeden derhal çekilmelidir. İktidar depremlerden, sellerden, salgınlardan gerekli dersleri çıkarmalı, insana ve doğaya zarar veren tüm projeleri iptal etmelidir.”

Polisten jammer izni görmek isteyen gazetecilere: Buyrun şikayet edin!

Akbelen Ormanı‘ndaki ekolojik yıkıma karşı İkizköylülerin ve ekoloji aktivistlerin direnişi sürerken, sinyal bozucu jammer araçları ile iletişimin engellenmesi bir yandan hak ihlallerine neden olurken aktivistlerin güvenlik endişelerini de körüklüyor.

Telefon ve internet sinyallerini bozarak nöbet alanındaki aktivist ve basın mensuplarından bilgi alınmasını engellemeye yönelik uygulamaya aktivistlerin yanı sıra basın mensupları da tepki gösteriyor.

‘Buyrun şikayet edin’

Fotomuhabir Berkcan Zengin, gazeteci Zeynep Kuray ve Yeşil Gazete muhabiri Cansu Acar, yetkililere bu uygulama ile halkın haber alma hakkının yanı sıra basın ve ifade özgürlüğünün de engellendiğini aktardı.

Gazeteciler, polise jammer kullanma izni tanıyan karar metnini görmeyi talep etti.

Polis memuru ise herhangi bir belge göstermeyi reddederek “Buyrun istediğiniz yere şikayet edin” dedi.

Ancak alandaki gazetecilerin herhangi bir şikayette bulunabilmeleri için dahi telefon veya internet erişimi bulunmuyor.

‘Birine bir şey olsa ambulansla nasıl iletişim kurulacak?’

Acar, “Basın özgürlüğünü geçtik burda birine bir şey olsa ambulans dahi yok nasıl iletişim kurulacak” diyerek uygulamanın insanların sağlık hizmetine erişim hakkını da ihlal edebileceğine dikkat çekti.

Alanda hiçbir ambulans bulunmamasına rağmen polis memuru ambulans olduğunu iddia etti.

LİMAK’ın Peri Vadisi’nde açtığı davada köylülere ceza yağdı

Elazığ- Karakoçan‘daki Peri Vadisi‘nde baraj yapımı için acele kamulaştırmayla topraklarına el konulan köylüler, 11 yıllık direnişlerinin sonunda hapis cezalarıyla karşılaştı. Pembelik Barajı’nın üstlenicisi Limak Holding’in açtığı davada, 58 köylü, basın açıklaması yapmak, güvenlik güçlerine direnmek, çadır nöbeti tutmak gibi suçlamalarla yargılanıyordu. Bu kişilerden 11’i cezalandırıldı.

2011 yılının başında, barajın yapımı için Bakanlar Kurulu kararıyla acele kamulaştırma kararı çıkmış; vadi halkının Danıştay 6. Dairesi’nde açtığı davada yürütmeyi durdurma kararı verilmişti.

Buna karşın inşaat çalışmaları sürmüş; Danıştay kararının gereğinin yerine getirilmesi için basın açıklamaları, protestolar yapan halk, 2021’de Peri Suyu Direnişi çadır nöbeti başlatmıştı.

Şirket, Pembelik Barajı’ndan önce de vadide Tatar ve Seyrantepe barajlarını inşa etti ve bu barajlar faaliyete geçti.  Bir ‘güvenlik barajı’ olarak yapılan Pembelik Barajı’nın inşaatı süresince de köylüler şirketin yetkili koordinatörü tarafından tehdit edildiğini; kendilerine 90’lardaki gibi köylerinin yakılacağını söylediğini belirtmiş; bu kişi daha sonra görevden alınmıştı.  Özel koruma tarafından korunan baraj sahasının böldüğü tarım arazilerinin sahiplerinin topraklarına ulaşması da engellenmişti.

Vadideki HES ve barajları inşa eden Limak, köylüler hakkında defalarca dava açtı. Açılan davalarda para cezalarına çarptırılan köylülerden Özkan Arslan’a da köyüne giriş yasağı kondu.

Limak’ın açtığı son dava yaklaşık 11 yıl sürdü. Mahkeme, 18 Temmuz 2023 tarihinde kararını açıkladı. Basın açıklamalarına katılan yaklaşık 58 köylünün yargılandığı ve bunlardan Munzur Çevre Derneği üyesi Özkan Arslan’ın da yer aldığı 11 kişi hapis cezası aldı.

Özkan Arslan’ın yanı sıra köylüler;  Z.A., M.A., M.A., M.A., D.G., Z.Ç., ve T.D.’ye 2 yılhapis cezası verildi. M.A. 1 yıl 8 ay hapis cezası aldı, cezası 2 yıl ertelendi. C.B., H.Ö.’ye ise 1 yıl 3 ay hapis verildi, ceza ertelendi. Z.Y., P.A., ve Ü.G.’nin ise 8 yıllık zamanaşımı nedeniyle davadan düşürülmelerine karar verildi.

Karakoçan Dayanışma İnisiyatifi, Elazığ İdari Mahkemesi tarafından havza planı olmadığı için barajın yasalara aykırı olduğu tespit edilmesine rağmen yaşam alanları için mücadele eden Peri Vadisi köylülerine verilen cezaların hukukun nasıl uygulanmadığının bir göstergesi olduğunu söyledi.

Bugünlerde adı Muğla Milas‘taki kömür madenini genişletmek için Akbelen Ormanı’ndaki ağaç kesimleri ile gündeme gelen Limak Holding, Dersim ve Bingöl‘ü de kapsayan bölgede uzun süredir HES ve baraj projeleri için yürütüyor.   Şirket, maden, enerji ve sanayi sektöründe faaliyet gösteriyor.

Peri Suyu üzerinde dokuz baraj projelendirildi

Bingöl, Elazığ, Tunceli sınırları dahilinde bulunan Peri Suyu ana kolu üzerinde Tatar Barajı ve HES, Seyrantepe Barajı ve HES, Pembelik Barajı ve HES, Özlüce Barajı ve HES, Yedisu Regülatörü ve HES, Kığı Barajı ve HES, Duru Regülatörü ve HES, Karataş Regülatörü ve HES, Kazan Barajı ve HES projelendirilmiş.

Bu baraj ve Hes’lerden Seyrantepe, Tatar ve Pembelik Tunceli ilinin de sınırları içerisinde bulunuyor.

Halihazırda işletme halinde olan baraj / HES’ler sebebiyle Peri Vadisi’nin ekosistemi büyük zarar gördü; endemik flora ve fauna türleri olumsuz olarak etkilendi.

Öte yandan Peri Suyu üzerinde altısı baraj tipi dokuz adet HES’in projelendirilmesi Türkiye’nin de taraf olduğu Kuşların Himayesine Dair Milletlerarası Sözleşme, Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunması Sözleşmesi, Avrupa’nın Yaban Hayatı ve Yaşama Ortamlarını Koruma Sözleşmesi, Özellikle Su Kuşları Yaşama Ortamı Olarak Uluslararası Öneme Sahip Sulak Alanlar Hakkında Sözleşme, Nesli Tehlike Altında Olan Yabani Hayvan ve Bitki Türlerinin Uluslararası Ticaretine Dair Sözleşme, Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi, Ciddi Kuraklık ve/veya Çölleşmeye Maruz Ülkelerde Çölleşmeyle Mücadele İçin Birleşmiş Milletler Sözleşmesi ve Avrupa Peyzaj Sözleşmesi hükümlerine aykırı.

Dokuz HES’in projelendirilmesi Tarım ve Orman Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’ye, Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği’ne, Sulak Alanların Korunması Yönetmeliği‘ne de uygun değil.

Peri Vadisi Dernekleri maden ocakları ve barajlara karşı bir araya geldi  

Peri Vadisi Çevre Platformu: Yıkılmak istenen bölgede hayallerimiz var, yıkamayacaksınız

[Madene karşı yollarda-1] Yurttaşlar Peri Vadisi için direniş yolculuğuna başladı

[Madene karşı yollarda-2] Direniş son durak: Peri Vadisi’nde maden projelerine izin vermeyeceğiz

Günler önce keşif kararı verilen Peri Vadisi’nde şirket çalışmaya başladı

Peri Vadisi’ni yok edecek maden sahasında bilirkişi keşfi

Demokratik kitle ve meslek örgütleri ekolojik yıkımın karşısında durmak için Akbelen’de

Demokratik kitle örgütleri ve meslek örgütleri, Muğla‘daki Akbelen Ormanı’ndaki ekolojik yıkıma karşı duran aktivistlere destek olmak üzere nöbet alanına geldi.

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB), Türk Tabipler Birliği (TTB), Diş Hekimleri Odaları Birliği, Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu ve Türkiye Barolar Birliği temsilcileri, nöbet alanına geldi.

Çevre Mühendisi Deniz Gümüşel, bu desteğin önemine dikkati çekerek “Bu mücadeleyi ancak emek örgütleriyle, demokratik kitle örgütleriyle birlikte başarabiliriz” dedi.

‘Önüne geçmezsek, sonraki aşama ağaç kesilen alanı madene dönüştürmek olur’

Akbelen Ormanı’nın korunmasına yönelik davaları yürüten avukatlardan Arif Ali Cangı, dava süreçleri devam ederken Akbelen Ormanı’ndaki ağaç kesiminin hukuka aykırı bir şekilde oldu bittiye getirilerek gerçekleştirildiğini vurguladı. Cangı, bundan sonraki aşamanın ise alanın yine aynı şekilde maden ocağına dönüştürülmesi olabileceğini ifade etti.

Avukat Cangı şunları söyledi:

“Yaşam savunusu mücadelesine destek verdiğiniz için teşekkür ederim. Şunu belirtmek istiyorum: Şimdi bu görüntü çok kötü tabii ki. Ancak bunun devamı var. Devamını atlamamamız gerekiyor. Şu anda o yol gibi açılan yer aslında açılacak maden ocağının sınırını oluşturuyor. Ondan sonrasına, o yoldan sonrasına kimseyi sokmayacaklar. Şu ağaçların kesilmesinin nedeni YK Enerji‘nin Yeniköy-Kemerköy Termik Santrali için ihtiyacı olan kömürü sağlamak. Bununla da bitmeyecek. Akbelen Ormanı maden ocağı haline gelirse devam edecek. 220 bin dönümlük bir araziden bahsediyoruz. Önce Çamköy ve bölge tamamıyla maden ocağı haline getirilecek.

Eğer burada maden ocağını açtırtmaz isek beş-altı yıla kalmaz bu orman yine eski haline gelir. Ve bu işlemler ne yazık ki özelleştirme statüsü içinde verilen teşviklerle, yasal prosedürlerdeki gevşetmelerle Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) yapılmadan yapılıyor. Hiçbir Çevresel Etki Değerlendirmesi yapılmıyor. Tarım ve Orman Bakanlığı 28 Kasım 2020 tarihinde izin verdi. Ardından bugüne kadar maden ocağını açamadılar buradaki direniş sayesinde. Ama mahkeme kararı çıkmadan oldu bittiyi getirilmeye çalışıyor, bunu yaptılar. Bundan sonraki aşama Çevresel Etki Değerlendirme sürecini işletmeden maden ocağını açmak olacak.”

Akbelen’deki doğa talanının önüne geçilmesi için Anayasa Mahkemesi’ne davanın öne alınması çağrısında bulunan Cangı, şunları ekledi:

“Daha önceki maden ocaklarına ilişkin açmış olduğumuz Çevresel Etki Değerlendirme muafiyet davası şu anda Anayasa Mahkemesi‘nde. Ben buradan Anayasa Mahkemesi’ne bir çağrı yapıyorum:Gerçekten işleviniz olacaksa, gerçekten hak ihlallerini tespit edecekseniz bu ülkenin ormanlarını, meralarını, yaşam alanlarını korumak gibi bir sorumluluk yükleniyorsanız, çağdaş çevre hukukunu uygulayacaksanız lütfen davamızı öne alın. Çevresel Etki Değerlendirme sürecinin hukuka aykırı olduğunu ihlal olduğunu açıklayın. Zira bu yönde kararları var. Bir an önce dosyamız öne alınırsa sorun hukuki olarak çözülür. O nedenle herkesi ben Akbelen Ormanı’nın maden ocağı haline gelmesine direnmeye çağırıyorum. Bu yapılan zorbalıktır. Zorbalığa karşı direnme hakkı vardır.” 

‘Kitlesel şikayette bulunulmalı, Vali Tavlı görevden alınmalı’

Avukat İsmail Hakkı Atal ise, Akbelen Ormanı’nda gerçekleştirilen ağaç kesiminde yapılan usulsüzlüklere dikkat çekti ve sorumlular hakkında işlem yapılması çağrısında bulundu.

Atal, şunları kaydetti:

“Muğla Valisi Orhan Tavlı, 2016-2020 arasında Çanakkale‘de görev yaparken de sömürgeci, işgalci, Kanadalı [şirket] Alamos Gold‘un Kazdağları’nda 350 bin ağaç kesmesine vasıta olmuştur. Orayı koruma altına alıp 350 bin ağacımızı kestirmiştir. Şimdi de burada, Akbelen’e geldi, buradaki ağaçları kestiriyor. Dolayısıyla orman suçlusu, Anayasal suçlu Muğla Valisi Orhan Tavlı’nın görevine son verilmesi biz yaşam savunucuları için son derece önemli. İki gün önce biz Orhan Tavlı’yı Anayasanın 169’uncu maddesini ihlal suretiyle anayasal suç işlemek, ve bu suretle mahalli idareler kanununa göre kendisinin tesis etmekle, sağlamakla yükümlü olduğu kamu düzenini bizzat kendisi bozduğundan anayasal suç işlediğinden hakkında soruşturma açılarak neticeten Yargıtay ilgili ceza dairesinde hakkında dava açılması dava açılması için İçişleri Bakanlığı’na ve CİMER‘e şikayette bulunduk. İkizköy dostları olarak tüm gruplarla paylaşıyoruz. Burada bu şikayetin kitlesel olarak yapılması ve bu orman suçlarının sorumlusu sadece buranın değil Alamos Gold’un kestiği 350 bin ağacın da sorumlusu Orhan Tavlı’nın görevden alınması için tüm kamuoyunu, tüm meslek örgütlerini CİMER’den ve İçişleri Bakanlığına şikayet başvurusunda bulunmaya çağırıyoruz.”

‣ Akbelen’de 10’uncu gün: Abluka, hak ihlalleri, ölüm devam ediyor
‣ ‘Muğla Valiliği kamuoyunu yanıltıyor: Akbelen’de ekoloji mücadelesi devam ediyor!’
‣ Akbelen’de gün kolluk kuvvetlerinin ‘ağaç budama’ ablukası ile başladı
‣ Akbelen’de günlerdir yıkılmaya direnen ağaç da Limak’ın kepçesinin kurbanı oldu
‣ 308 kurumdan ortak açıklama: Akbelen’deki ablukayı kaldırın, kesimi durdurun!

Akbelen’de 10’uncu gün: Abluka, hak ihlalleri, ölüm devam ediyor

Muğla‘daki İkizköy‘de yer alan ve bir kısmındaki ağaçlar katledilen Akbelen Ormanı’nda ekoloji savunucuların nöbeti 10’uncu gününde jandarma ablukası altında, iletişim hakkı ihlalleriyle devam ediyor.

Dün (1 Ağustos) sinyal bozucu jammer araçlarının kullanılması nedeniyle iletişim son derece kısıtlı iken, bugün (2 Ağustos) nöbet alanı ile dış dünya arasındaki iletişim neredeyse imkansız hale geldi.

Bugün alanda bir tek ambulans dahi bulunmaması ise aktivistler için bir endişe kaynağı haline geldi. Telefon ve internet erişimi olmayan aktivistler, rahatsızlanmaları durumunda sağlık hakkına erişimlerinin olmayacağından korkuyor.

Akbelen
Fotoğraf: Cansu Acar

Nöbet alanında bulunan ve farklı medya organlarında görev yapan basın mensupları ise basın özgürlüğü talebinde bulunuyor. Gazeteciler, internete erişimin engellenemeyeceğini ve bunun bir hak ihlali olduğunu vurgulamaya devam ediyor.

Kolluk kuvvetleri ise kendilerine verilen emirlerin uygulandığını, basın mensuplarının savcılığa şikayette bulunabileceğini ifade ediyor.

‘Kestiğin ağacın gölgesinden çık’

Jandarma barikatı bugün Akbelen’deki aktivistlerin nöbet alanına şimdiye kadar hiç olmadığı kadar yakın bir noktada bulunuyor. Öyle ki, jandarma barikatı ile en yakın aktivist çadır arasında yalnızca 4 metre olduğu tahmin ediliyor.

Aktivistlere göre, bu durum oldukça ironik.

Geçtiğimiz günlerde, Muğla Valisi Orhan Tavlı’nın Anayasa‘ya aykırı emirlerine itaat eden kolluk güçleri, özel bir şirket olan Limak Holding ve IC Holding‘in ortak iştiraki YK Enerji‘nin kömür madeni sahasını genişletmek için Akbelen Ormanı’nı ve İkizköy‘ü yok etmek üzere ağaç katliamı yapmasına müsaade etti.

Anayasa‘nın, ormanların tüm koşullarda korunmasını, ormanda madencilik gibi faaliyetlere hiçbir koşulda izin verilemeyeceğini, ormanları korumanın tüm vatandaşların ödevi olduğunu belirten 169’uncu Maddesine rağmen devletin kolluk kuvvetleri hukuksuz kesim yapan özel şirketi koruyarak ağaç kesimine müsaade etti ve ormanı koruma ödevini yerine getiren her yaştan vatandaşa sert müdahalelerde bulundu.

Şimdi ise özel mülk olması nedeniyle ağaçların kesilmediği nöbet alanı dışında alanda gölge kalmadı. Kolluk kuvvetleri ise bu gölgeliğe sığınmak için barikatı daraltıyor.

Öte yandan aktivistler, jandarmaya tepki göstererek “Kestiğin ağacın gölgesinden çık”, “Çek, çek, barikatı çek” ve “Halka değil çetelere barikat” sloganları ile duruma tepki gösteriyor.

Ekoloji savunucuları, barikatın daha da daraltılmaması için jandarma barikatı önünde kendi barikatlarını kurarak insan zinciri oluşturuyor ve oturma eylemi gerçekleştiriyor.

Akbelen
Fotoğraf: Cansu Acar

‘Ardınıza bakın, kaç canlı ölüyor?’

Bunlar yaşanırken bir yandan özel şirkete ait iş makineleri kesilmiş ağaçları orman arazisinden çıkararak toprağın üzerini ağaçlardan sözde “temizliyor.” Ardından toprak kepçelerle karılarak düzleniyor.

Ekoloji aktivistleri ise doğal yaşam alanlarının tahrip edilerek binlerce canlının öldürülmesine tepki gösteriyor.

Aktivistler, kendileri Anayasal ödevini yerine getirirken ve özel şirkete ait iş makinleri suç işlerken barikatın aktivistlere çevrilmesine tepki gösteriyor.

Aktivistler kolluk güçlerine “Bize değil ardınıza bakın, bakın kaç canlı ölüyor” diyor.

‣ ‘Muğla Valiliği kamuoyunu yanıltıyor: Akbelen’de ekoloji mücadelesi devam ediyor!’
‣ Akbelen’de gün kolluk kuvvetlerinin ‘ağaç budama’ ablukası ile başladı
‣ Akbelen’de günlerdir yıkılmaya direnen ağaç da Limak’ın kepçesinin kurbanı oldu
‣ 308 kurumdan ortak açıklama: Akbelen’deki ablukayı kaldırın, kesimi durdurun!
‣ Kılıçdaroğlu, direnişin beşinci gününde Akbelen’de: Kömür yeraltında kalmalı
‣ Akbelen’de kıyımın ve direnişin beşinci günü: Her saniye bir ağaç düşüyor!
‣ Akbelen’de kıyım yapan şirketle OGM arasında 6 milyon liralık protokol imzalanmış
‣ İkizköylüler, Muğla Adliyesi önünde buluştu: Akbelen için adalet istiyoruz, hemen, şimdi!
‣ Termik santrali işçilerine Akbelen çağrısı: İşçinin yeri toprağı için direnen köylülerin yanıdır!
‣ Akbelen’de direniş yedinci gününde: Para puldur, ağaç candır!

BAE’nin COP28 İklim Zirvesi için ‘hassas konular’a ilişkin düzenlediği belge sızdırıldı

30 Kasım-12 Aralık tarihlerinde Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) başkenti Dubai‘de gerçekleştirilecek BM İklim Zirvesi (COP28) öncesi, devlet tarafından hazırlanan kapsamlı bir “hassas konular” listesi İngiliz yayın organı The Guardian‘a sızdırıldı.

Belgenin amacı, “uluslararası medyanın BAE’ye karşı gündeme getirdiği en önemli konulara ilişkin bir anlayış oluşturmak… Nihai amaç ise BAE’nin itibar imajını iyileştirmek” olarak belirlenmiş. Belgede şöyle deniyor: “Tüm devlet kurumlarının [medyaya] herhangi yanıt vermeden önce Ulusal Medya Ofisi’ni bilgilendirmesi ve nihai onayını alması zorunludur.”

Belgede, BAE’nin özellikle artan petrol ve gaz üretiminden insan kaçakçılığına kadar değişen konularda medyadan gelen taleplere, hükümetten onaylı ‘statejik yanıtlar” verilmesi isteniyor.

Metnin başlangıcındaki üç sayfalık “Cop28 BAE anahtar mesajları” ve “anlatı noktaları”nda, fosil yakıtlara, petrole veya gaza atıfta bulunulmuyor ancak yenilenebilir enerji ve hidrojenden bahsediliyor.

Yeni petrol ve gaz genişlemesi gündemde

Uzmanlar, fosil yakıtları kesmenin küresel ısınmayı durdurmak için en büyük ve en acil ihtiyaç duyulan eylem olduğu konusunda tereddüt yaşamıyor. Yeni fosil yakıt girişimlerinin 2050’ye kadar net sıfır emisyon hedefiyle bağdaşmadığı ve iklim  krizinin en kötü etkilerinden kaçınmak için mevcut rezervlerin çoğunun yer altında kalması gerektiği de bilim insanlarınca sürekli hatırlatılıyor.

Buna karşın BAE nisan ayında, petrol ve gaz genişlemesi büyük bir planlama yaptığını açıklamıştı. Ülkenin ulusal petrol şirketi Adnoc eliyle 7,5 milyar varil petrole eşdeğer petrol ve gaz üretmek için genişleyeceklerini ve bunun net sıfır hedefiyle çelişmediğini belirtmişlerdi. Bu, hayata geçerse dünyadaki en büyük beşinci artış olacak.

Listelenen diğer bir “hassas konu” da  Cop28’in başkanı Sultan Ahmet Al Jaber‘in aynı zamanda BAE ulusal petrol şirketi Adnoc’un genel müdürü olması ve bu ikili rolün yoğun bir şekilde eleştiriliyor oluşu.  Belgede ayrıca Adnoc’un 2016’dan beri emisyonlarını açıklamaması veya bir sürdürülebilirlik raporu yayınlamaması da listelenmiş durumda. Belgede, “Adnoc şu anda gerekli çalışmaları yürütüyor” deniyor.

Uzun belgede fosil yakıtlardan yalnızca “Hidrokarbon ekonomisi olarak BAE (fosil yakıt lobicilik)” başlıklı bir bölümde bahsediliyor. Listelenen yanıt, “BAE, petrol ve gazın karbon yoğunluğunu azaltırken yarının enerji sistemini oluşturmaya yardımcı oluyor” şeklinde.

Belgede “iklim tutkusu” da bir sorun olarak listeleniyor ve BAE’nin son zamanlarda taahhütlerinin hedefini artırdığını belirtiyor. Ancak taahhüt, BAE’nin karbon emisyonlarının 2030’a kadar artmasına izin verecek şekilde düzenlenmiş ve bağımsız İklim Eylemi İzleyici konsorsiyumu BAE’nin planlarını “yetersiz” olarak değerlendiriyor.

BAE’nin dünyanın en yüksekleri arasında yer alan kişi başına emisyonlarının da  bir sorun olarak listelendiği belgede, “Önemli ölçüde iyileştirme yaptık, bu nedenle liderliğimiz bizi 2050 yılına kadar net sıfıra giden yola soktu” ifadeleri kullanılıyor.

‘COP’lar petrol ve gaz ticaret fuarı haline geldi’

Corporate Europe Observatory‘den ve 450’den fazla kuruluştan oluşan Kick Big Polluters Out koalisyonunun eş koordinatörü Pascoe Sabido belgeyle ilgili şu değerlendirmeyi yaptı:

“Bu sayfaları, fosil yakıt başkanlığının yeşil cephesini yırtıyor. Bunu okuyan herkesin alarm zillerini çalması gerekir. BM iklim müzakereleri, iklim eyleminin amiral gemisi değil, bir petrol ve gaz endüstrisi ticaret fuarı haline geldi. Bütün bir endüstri sürecini başarıyla koordine etti ve bizi iklim felaketine giden bir ölüm sarmalına sürüklüyor. Bunun olmamasını sağlamak için ne kadar ileri gitmeye hazırız?”

Belge ayrıca, iklim ve enerjiyle ilgili olmayan uzun bir dizi hassas konuya verilecek yanıtları da listeliyor: Kara para aklama, Yemen’deki savaş suçları, siyasi mahkumlar, gözetleme ve casusluk, LGBTQIA+ topluluğu, ifade özgürlüğü, kadın hakları ve insan kaçakçılığı….

BAE’de eşcinsel ilişki yasa dışı ve gazetecilerin de devlete kayıtlı olması gerekiyor.  

FairSquare insan hakları grubundan Nicholas McGeehan de sızdırılan belgeye ilişkin, “Oldukça ayrıntılı bir belge ancak BAE’nin insan hakları cephesindeki sorunu, çok büyük ve son derece güvenilir kanıtlara karşı gerçekten ikna edici herhangi bir yanıt üretememeleri. Bu belgeden çıkarılacak en önemli çıkarım, BAE’nin sözüne güvenilemeyeceğidir. İnsan hakları aktivistleri bunu çok uzun zamandır biliyor ve iklim aktivistlerinin BAE’nin ikiyüzlülüğünü kabul etmesi çok önemli” diye konuştu.

Akbelen abluka, jammer, kavurucu sıcak altında: Doğayı katledenler işçiyi de katlediyorlar

Muğla’da bulunan Akbelen Ormanı’nı genişletilmek istenen kömür madenine karşı dokuz gündür savunan İkizköylüler ve ekoloji aktivistleri, bugün (1 Ağustos) sabah 6 sularından itibaren nöbet alanının ablukaya alınmasına ve iletişimin engellenmesine tepki göstererek bir basın açıklaması düzenledi.

‘Kıyım sadece insana değil’

İkizköy Çevre Komitesi Başkanı Nejla Işık, 24 Temmuz’dan bu yana yalnızca ormana değil, insana, hayvana, havaya, suya ve toprağa karşı da bir kıyım gerçekleştirildiğini vurgulayarak Akbelen Ormanı’nda dokuz gündür devam eden ekoloji mücadelesine destek çağrısı yaptı.

‣ Akbelen’de gün kolluk kuvvetlerinin ‘ağaç budama’ ablukası ile başladı

Çevre Mühendisi Deniz Gümüşel ise termik santral işçilerine seslenerek “Doğayı katledenler işçiyi de katediyor” dedi.

Termik santrallerin işletimindeki sağlık kriterlerine aykırı durumlara değinen Gümüşel, işçi sağlığının ve işçi haklarının hiçe sayıldığının altını çizdi.

‣ Termik santrali işçilerine Akbelen çağrısı: İşçinin yeri toprağı için direnen köylülerin yanıdır!

‘Tavlı önce Çanakkale’de ağaç kestirdi, şimdi Muğla’da kestiriyor’

Avukat İsmail Hakkı Atal, Muğla Valisi Orhan Tavlı’nın 2016-2020 arasında Çanakkale Valisi olarak görev yaptığı sırada Alamos Gold adlı şirketin 350 bin ağacı kesmesine müsaade ettiğini hatırlatarak, Tavlı’nın şu anda da Muğla Valisi olarak orman katliamı gerçekleştirdiğini ifade etti.

Atal, Tavlı’nın İl Jandarma Komutanı’na emir ve talimat veren konumda ve ildeki kamu düzenini tesis etmekle görevli olduğunu belirterek, kendisinin Anayasal suç işleyerek bizzat kamu düzenini bozduğunu belirtti.

‣ ‘Muğla Valiliği kamuoyunu yanıltıyor: Akbelen’de ekoloji mücadelesi devam ediyor!’

Meksika’da ‘kadın düşmanlığı’ yapan şarkılara yasak

Meksika’nın Chihuahua bölgesinde, müzisyenlerin ‘kadına şiddeti özendiren’ ve ‘kadın düşmanlığı’ yapan şarkılar söylemesi yasaklandı.

Yasağı ihlal edenler 1 milyon 900 bin liraya kadar para cezası ödeyecek.

Guardian’ın aktardığına göre, yasak önerisini belediye meclisine sunan Pan partisinden Patricia Ulate, “kadınlara yönelik ciddi şiddet olayları ve devam eden maçoluk kültürü dahil olmak üzere acı gerçeklerin milletvekillerini toplumsal cinsiyet temelli şiddete karşı harekete geçirdiğini” söyledi.

Para cezası sığınma evlerine bağışlanacak

Söz konusu yasağı ihlal edenlerden alınacak para cezası, belediyenin kadınlar için başlattığı programlara ve sığınma evlerine bağışlanacak. Para cezalarının 55.000 sterline (1.2 milyon peso) kadar çıkması öngörülüyor. Yasa koyucular, yasanın belirli bir müzik türünü hedeflemediğini söylüyor.

Kentin kadın, aile ve toplumsal cinsiyet eşitliği komisyon başkanı da olan Ulate, “Chihuahua, eyalette kadınlara karşı yüksek oranlardaki yapısal şiddet sebebiyle cinsiyet alarmı verilen beş belediyeden biri. Bunları ortadan kaldırmaya katkıda bulunacak her eylem önemlidir” dedi.

Şehirde alınan yasak kararı, belediye tarafından düzenlenip denetlenen etkinlikler için geçerli olacak.

1 milyon nüfuslu şehir, 2015’te de kamuya açık etkinliklerde şiddeti savunan ve teşvik eden müziklerin çalınmasını da yasaklamıştı.

Ciudad Juárez, Chihuahua eyaletindeki nüfus bakımından en büyük şehir ve sistematik kadın cinayetleriyle tanınıyor. Kentte yaşayan kadın hakları savunucusu olan Veronica Corchado şunları söyledi: “Gerçek şu ki, göz ardı edilemeyecek bir toplumsal cinsiyet şiddeti sorunumuz var… [Kadınlar] her gün siyasi karar alma sürecinin bir parçası olmalı ki daha güçlü olabilsinler.”

Meksika’da kadınların kürtaj kazanımı: Kürtajı cezalandırmak anayasaya aykırı bulundu
Meksika’da ilk kadın başkan adayı
Meksika’da polis cinayeti: Sığınmacı kadını gözaltına alırken boynunu kırdılar

İkizköylüler’den bilim insanlarına davet: Akbelen’i ancak sizin çalışmalarınızla savunabiliriz

Muğla‘daki İkizköy‘de yer alan Akbelen Ormanı‘nın savunucuları, bilim insanlarını Akbelen’de sürdürülen ekolojik mücadeleye yerinde destek vermeye çağırdı.

Kardok Derneği tarafından yapılan açıklamada, Muğla Valiliği’nin nesilleri Türkiye ve Avrupa ölçeğinde uluslararası sözleşmelerle koruma altında olan birçok bitki ve hayvan türünün yuvası olan Akbelen Ormanı’nın kesiminin tamamlandığına işaret ettiği kaydedildi.

İkizköylüler, “Bizler Akbelen’de yaşayanlar, yaşamları bu ormana bağlı olanlar ve tüm Türkiye sathında Akbelen Ormanı’nı savunanlar uluslararası ve ulusal mevzuata aykırı olarak devam eden bu doğa katliamına şahitlik ettik” dedi.

Ağaçların kesiminin durdurulmuş olmasına rağmen ormanın yalnızca ağaçlardan ibaret bir ekosistem olmadığını hatırlatan İkizköylü aktivistler, farklı disiplinlerde uzman bilim insanlarını İkizköy’e davet ederek tarafsız gözlemler yapmaya, bilimsel ve teknik raporlar ile ekoloji mücadelesine katkıda bulunmaya davet etti.

Akbelen
Fotoğraf: Cansu Acar

‘Ancak sizin bilimsel raporlarınızla yaşam alanlarımızı savunabiliyoruz’

Davet metninde şu ifadeler kullanıldı:

“Orman içerisinde bulunan orman altı bitki örtüsü, bitkilerin altında her santimetrekaresinde yaşamın çeşitli formlarını barındıran toprak ve ekosistemin sağladığı onlarca mikro yaşam alanını yurt edinmiş yüzlerce hayvan ile yaşam birliğidir. Evet ormanın kesimi tamamlanmış olabilir fakat eko-kırım başta doğal yaşam ortamlarının yok edilmesi ve yüzlerce farklı yaşam formunun ağır iş makineleri ile katledilmesi devam ediyor.

Bizler yaşam savunucuları farklı seviyelerde devam eden bu katliama dur demek için günlerdir orantısız güç, biber gazı, göz yaşartıcı kimyasallara maruz kalarak, darp edilerek direniyoruz.

Ülkemizin saygın bilim kurumlarında görev yapan siz doğa bilimcileri (orman mühendislerini, orman ekologlarını, biyologları, flora uzmanlarını, omurgasız uzmanlarını, herpetologları, ornitologları, mamalogları, ekosistem hizmetleri uzmanlarını, hidrologları ve hidrojeologları) 2023 yılının belki de en büyük doğa katliamına bizlerle birlikte şahitlik etmeye ve kesim alanındaki bilimsel ve objektif gözlemlerini bilimsel ve teknik raporlar haline getirmeye davet ediyoruz.

Bizler hayatları ormanlara ve ekosistemlere bağlı olarak yaşayanlar ancak siz saygın bilim insanlarının gözlemleri sonucunda hazırladığınız raporlar ile bu alanları savunabiliyoruz.

Sizlerin uzmanlık alanlarınız olan doğanın bugün ve şu anda sizlere daha önce hiç olmadığı kadar ihtiyacı var. Türkiye’de doğanın korunmasında bir sembol ekosistem olan Akbelen Ormanı’nın yok ediliyor olması önümüzdeki günlerde birçok önemli doğa alanının, sosyokültürel peyzajın ve birçok canlı türünün bir arada bulunduğu yaşam birliğinin yok edilmesi için bir sınırın ortadan kaldırılması anlamına geliyor.

Bu bağlamda biz doğa ve yaşam savunucuları siz doğa bilimcileri gerekiyorsa yıllık izinlerinizi kullanarak bizlere destek olmaya davet ediyoruz.”

‣ ‘Muğla Valiliği kamuoyunu yanıltıyor: Akbelen’de ekoloji mücadelesi devam ediyor!’
‣ Akbelen’de gün kolluk kuvvetlerinin ‘ağaç budama’ ablukası ile başladı
‣ Akbelen’de günlerdir yıkılmaya direnen ağaç da Limak’ın kepçesinin kurbanı oldu
‣ 308 kurumdan ortak açıklama: Akbelen’deki ablukayı kaldırın, kesimi durdurun!
‣ Kılıçdaroğlu, direnişin beşinci gününde Akbelen’de: Kömür yeraltında kalmalı
‣ Akbelen’de kıyımın ve direnişin beşinci günü: Her saniye bir ağaç düşüyor!
‣ Akbelen’de kıyım yapan şirketle OGM arasında 6 milyon liralık protokol imzalanmış
‣ İkizköylüler, Muğla Adliyesi önünde buluştu: Akbelen için adalet istiyoruz, hemen, şimdi!
‣ Termik santrali işçilerine Akbelen çağrısı: İşçinin yeri toprağı için direnen köylülerin yanıdır!
‣ Akbelen’de direniş yedinci gününde: Para puldur, ağaç candır!