Ana Sayfa Blog Sayfa 364

Gazeteciye saldıran belediye başkanı korumalarına tahliye: Kimsenin can güvenliği yok

Bitlis Gazeteciler Cemiyeti Başkanı, Gazeteci Sinan Aygül‘ün, belediyedeki usulsüzlük haberleri sonrası Aygül’e saldıran Tatvan Belediye Başkanı Mehmet Emin Geylani‘nin iki koruması hakkında tahliye kararı verildi. Aygül, kararın ardından artık kimsenin can güvenliğinin olmadığını belirtti.

Tatvan’da 17 Haziran’da AKP’li Tatvan Belediye Başkanı Geylani’nin silahlı iki korumasının saldırısına uğrayan Aygül, ağır yaralanmıştı. Polis Engin Kaplan ve koruma görevlisi Yücel Baysalı hakkında açılan “Kasten yaralama” davasının duruşması Tatvan 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görüldü.

Mezopotamya Ajansı‘nın aktardığına göre; duruşmaya çok sayıda sivil toplum örgütü temsilcisi, gazeteci ve avukat katıldı. Sanıklar Kaplan ve Baysalı tutuldukları Bitlis E Tipi Kapalı Cezaevi’nden Ses ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile katılırken, Sinan Aygül ve avukatları da duruşmada hazır bulundu. Tutuklu sanıklar Aygül’ün kendilerine ve Tayyip Erdoğan’a hakaret ettiğini, Aygül’ün kendilerine saldırdığını iddia etti.

‘Belediye başkanının rant çetesi yaptı’

Daha sonra söz alan Aygül ise, “Ben nedamet göstermesi gereken birilerini bekliyordum ama karşımda sırıtan iki insan görüyorum” dedi ve saldırının yaşandığı günü yeniden anlattı:

“Ben uzun süredir diş tedavisi görüyorum. Olay günü de diş randevusu için kliniğe gittim. Klinikten çıktığımda arabada ikisiyle göz göze geldim. Beni tanımadıklarını söylüyorlar ama ben belediye başkanı ile görüşmeye gittiğimde veya başkan beni ziyaret ettiğinde başkanın çantasını suyunu tutan insanlar bunlar. Beni tanımıyor olmaları mümkün değil. Onlara küfrettiğimi söylüyorlar ama ben dişçiden çıktığım için ağzım hem anestezi etkisizdeydi hem de tamponlar vardı. Bırakın küfretmeyi, konuşacak durumum yoktu. Zaten ilk saldırıdan sonra boynumu sıkıp, ‘Geylani hakkında yazanın sonu bu olacak’ dedi. Polis memuru Kaplan, yaklaşanlara ‘ben polisim kimse yaklaşmasın’ dediğini ben duydum. Tatvan Belediye Başkanı olan Mehmet Emin Geylani ve etrafındaki rant çetesi benim yazdıklarımdan dolayı rahatsız olduğu için bu saldırı oldukça planlıydı ve azmettiricisi belediye başkanının kendisidir” dedi.

Gazeteciye saldıran kişilere tahliye

Avukatların savunmalarının ardından karar veren mahkeme, sanıkların üzerlerine atılı bulunan suçun niteliği, mevcut delil durumu, tutuklulukta geçen süre, delillerin toplanmış olması, nedeniyle iki sanığın tahliyesine karar verdi.

Duruşma sonrası açıklama yapan Aygül, artık kimsenin can güvenliğinin olmadığını söyleyerek, “Kamu vicdanı bu kararla altüst olmuştur. Benim artık söyleyecek bir şeyim yok. Herkese teşekkür ederim” diye konuştu.

Ne olmuştu?

Tatvan Belediyesi ile ilgili yolsuzluk ve arazi satışları haberleri yapan Gazeteci Sinan Aygül, 17 Haziran’da AKP’li Tatvan Belediye Başkanı Mehmet Emin Geylani’nin koruma polisi Engin Kaplan ve belediye çalışanı Yücel Baysalı‘nın saldırısına uğramıştı.

Darp sırasında başından ve birçok yerinden yaralanan Sinan Aygül, hastaneye kaldırılmıştı.

Tepkiler üzerine saldırganlar gözaltına alınıp dün “silahla kasten yaralama” suçundan tutuklanmıştı.

Bitlis Valiliği, iki ismin de görevden uzaklaştırıldığını duyurmuştu.

Sosyal medyadaki fotoğraflarda iki ismin de Geylani’yle yakın çalıştığı görülüyor. Geylani ise olaydan haberi olmadığını iddia ediyor.  

Bakan Koca: Eris varyantı dokuz kişide görüldü

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Covid-19‘un varyantı Eris’in (EG.5) dokuz kişide tespit edildiğini duyurdu. Koca’nın açıklamasına göre söz konusu dokuz kişi yurtdışı temaslı ve aynı şehirde bulunuyor.

Koca resmi sosyal medya hesabından yaptığı açıklamayı “Endişe konusu sayılmayacak bir gelişme” şeklinde duyurdu. Koca şu ifadeleri dile getirdi:

“Hasta etme gücünün (virülansının) düşüklüğünü bildiğimiz Eris varyantı Referans Laboratuvarımızda yapılan incelemede 9 kişide görüldü. Yurtdışı temaslı ve aynı ildeler. Mevcut tedbirlere ve gündelik hayatımıza devam edeceğiz. Durum başka ülkelerde yaygın, bizde de ortaya çıkması muhtemeldi. Büyüklerimizi, kronik hastalarımızı koruyacağız.”

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus da küresel olarak baskın bir Covid-19 varyantı olmadığını ifade etmişti. Aynı zamanda Ghebreyesus “Eris” adı verilen EG.5 varyantın artış gösterdiğini bildirmişti.

DSÖ tarafından daha önce 9 Ağustos’ta yayımlanan raporda, daha önce “gözlem altındaki varyant” olan Omicron‘un alt türevi Eris (EG.5.1) varyantının statüsü, “izlenmesi gereken varyant” olarak değiştirmişti.

 

Madımak Katliamı davası zaman aşımından düştü

Sivas‘ta 2 Temmuz 1993 tarihinde, Madımak Oteli‘nde gerçekleştirilen katliamın  firari sanıkları Murat Sonkur, Eren Ceylan ve Murat Karataş’ın yargılandığı davanın son duruşması zamanaşımı gündemiyle Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.

33 yazar, ozan ve düşünürün, yakılarak katledilmesinin üzerinden geçen 30 yıldan sonra zamanaşımı tehlikesi altında olan davanın bugün görülen duruşmasında mahkeme heyeti kararını verdi. Sivas Katliamı Davası, zamanaşımı kararıyla düşürüldü.

Esas hakkındaki mütalaasını açıklayan savcı, kaçaklık durumunun zamanaşımı süresini etkilemeyeceğini ileri sürdü ve üç firari sanık hakkında zamanaşımı uygulanarak davanın düşmesini talep etti. Kararını açıklayan mahkeme heyeti, savcının talebine uyarak davayı zamanaşımından düşürdü.

Artı Gerçek‘ten Yıldız Tar‘ın aktardığına göre, duruşmada müştekilerden Hüseyin Karababa ise, “katillerden biri olduğunu ve taşları yığdığını” iddia ettiği dönemin valisi ve Saadet Partisi lideri Temel Karamollaoğlu’nun mahkemeye çağrılması gerektiğini söyledi: “Devletten kimse yargılanmadı. Devlet, Alevilere karşı suç işledi Sivas’ta. Ortada bir soykırım vardı.”

avayı adliyede takip edenler, kararı oturma eylemiyle protesto etti. Adliye içinde basın açıklamasına verilmemesi üzerine adliye önünde basın açıklaması yapılıyor. “Sivası unutma, unutturma” sloganları atıldı.

Mahkeme başkanının taleplerini sorduğu Karababa, “Otuz yıldır talep ediyorum.  Üç, beş çakalın üstüne yıkarak Alevi katliamını basitleştirip, anlamsızlaştırıyorlar. Yineliyorum, Alevi soykırımı var. Karamollaoğlu ifadeye çağrılmadıkça, Türkiye Cumhuriyeti karanlıklar altında kalacaktır. Hem de Karamollaoğlu’nu pamuk yapanlar, onun sağında duranlar, solunda duranlar onla birlikte anılacaktır” diye konuştu.

“Sanık sandalyeleri 30 yıldır boş”

Davanın otuz yıldır avukatı olan Şenal Sarıhan ise; boş sanık koltuklarını göstererek, “Şu sahne her şeyi anlatıyor. 30 yıldır sanık sandalyeleri boş. Alman makamlarıyla yazışmanızda zamanaşımına vurgu var. Ancak biz yıllardır ortada insanlığa karşı işlenmiş suç olduğunu söylüyoruz. Bu suçlarda aftan söz edilemez, zamanaşımı olamaz” dedi.

Saruhan, kaçak sayılmanın zamanaşımını durduracağını da vurguladı.  Sarıhan’ın 2014’te AYM başvurusu ise hâlâ sonuçsuz. Sarıhan’ın 2019’da dosyaya yargılaması devam eden üç kişiyi de ekleyerek yinelediği başvuru 2021’de AYM gündemine alındı ancak henüz karar çıkmadı.

Kararı değerlendiren Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Genel Başkanı Cuma Erçe, “Bu saatten sonra saflarımız daha net olacak. Kiminle savaşacağımıza, kiminle barışacağımıza biz karar vereceğiz. Bu mahkemeyi mahşere bırakmayacağız” dedi.

Duruşmaya Yeşil Sol Parti Eş Sözcüsü Çiğdem Kılıçgün Uçar, Diyarbakır Milletvekili Sevilay Çelenk, İstanbul Milletvekili Celal Fırat, Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri Ali Mahir Başarır, Gökçe Gökçen, Orhan Sarıbal, Veli Ağbaba, Ulaş Karasu, Emek Partisi Antep Milletvekili Sevda Karaca ve çok sayıda gazeteci ve siyasetçi katıldı.

 

‘Türkiye’nin emisyonlarının yüzde 7’si çelik sektöründen kaynaklanıyor’

Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi (İPM) tarafından yayımlanan “Türkiye Çelik Sektörünün Karbonsuzlaşması: Mevcut Durum” başlıklı raporda, çelik sektörünün Türkiye’deki enerji tüketiminin yüzde 7’si, sanayideki enerji tüketiminin ise yüzde 22’sinden sorumlu olduğu belirtildi.

Türkiye’nin iklim değişikliğiyle mücadele yolunda 2053’te net sıfır emisyon hedefine dayalı dönüşümünün başlaması için bağlayıcı hedeflerin tanımlanmasının önemine değinen rapor, bu hedeflere erişimin kolaylaştırılmasının gerekliliğine dikkati çekiyor. Uzmanlar, emisyonların azaltılmasına yönelik bir yasal çerçevenin kurulmadığını vurguluyor.

‣ ‘Sunulan Ulusal Katkı Beyanı ile Türkiye’nin 2053’te net sıfıra ulaşması imkansız hale geldi’
‣Sera gazı emisyonları rekor kırdı: 1,5 derece hedefine vaktinde erişilemeyebilir

Raporda paylaşılan hesaplamalar, ham çelik üretimi yapan ve nihai çelik ürünü üreten tesisler dahil olmak üzere çelik sektörünün Türkiye’nin enerji tüketiminin yaklaşık yüzde 7’sinden ve sanayideki enerji tüketiminin yaklaşık yüzde 22’sinden sorumlu olduğunu ortaya koyuyor. Yüksek emisyonlu sektörlerden biri olduğu ifade edilen çelik sektörünün oluşturduğu 40 milyon ton emisyon, ülkenin toplam emisyonlarının yüzde 7’sini oluşturuyor.

‣ Türkiye’nin sera gazı emisyonları 2021’de yüzde 7,7 arttı: 1990’dan beri yüzde 157,1 artış

‘Emisyonlar tüm sektörlerde azaltılmalı’

IPM İklim Değişikliği Çalışmaları Koordinatörü Ümit Şahin, Türkiye’nin iklim politikalarını oluşturan net sıfır hedefi doğrultusunda tüm sektörlerden kaynaklanan sera gazı emisyonlarının da önemli ölçüde azaltılması gerektiğini vurguluyor.

Şahin, karbonsuzlaşma için yapılacak tüm çalışmalara bilgi sağlamak üzere çelik sektörünün bütün safhalarının incelendiğini aktarıyor ve ekliyor:

“Sanayi sektörleri arasında en fazla enerji tüketen ve en yüksek karbon emisyonuna neden olanlardan birisi olan demir-çelik sektörünün karbonsuzlaşma yönündeki dönüşümünde ihtiyaçları ve fırsatları anlamak için, sektöre özgü koşulların geçmişten bugüne doğru olarak anlaşılması gerekmektedir.”

Raporun tamamını okumak için tıklayın.

‣ İklim Masası: Türkiye’nin Avrupa Yeşil Mutabakatı’nı avantaja çevirmesi mümkün
‣ Türkiye’nin iklim politikası: Hiçbir şey yapmamaktan laf üretmeye…

Akbelen’de avukatların alınmadığı arazi tespiti

MUĞLA- Milas‘a bağlı İkizköy‘deki Akbelen Ormanı‘nın madene kurban edilmemesi için direnişçilerin iki yıldır nöbet tuttuğu ve geçtiğimiz gün jandarmalar tarafından zorla çıkartıldığı alanda bugün tespit yapılıyor. İkizköylülerden Hasan Demir‘in, KARDOK‘a [Karadam Karacahisar Mahalleleri Doğayı Doğal Hayatı Koruma Güzelleştirme ve Dayanışma Derneği] tahsis ettiği özel araziden direnişçilerin çadırları ve gıda malzemeleri Orman İşletme Müdürlüğüne teslim edileceği belirtilerek jandarmalar tarafından alınmıştı.

Bilirkişilerin 15.30’da başladığı arazi tespitine direnişçiler alınmadı. Tespite İkizdere Çevre Komitesi Başkanı Nejla Işık ve Avukat Arif Ali Cangı alındı. Alanda yaklaşık 30 direnişçi protesto gerçekleştirdi. Bugün yapılan tespite alınmayan Hasan Demir jandarmalara tepki gösterdi:

“Mal sahibi olarak beni koymuyorlar. Adalet duysun, adalet!”

‘Bu hukuka aykırı bir emir’

Tespit dosyasında vekalaeti bulunan Avukat Pınar Gayretli de alana alınmadı. Gayretli jandarmaların barikatları önünden şu açıklamada bulundu:

“Şu anda özel mülk olan, köylülerden birine ait araziye alınmamamız sebebiyle açmış olduğumuz bir delil tespit davasının keşfi gerçekleşiyor. Bu davada ben avukatlardan biriyim ve buna rağmen ben keşif mahaline alınmıyorum. Ve alınmamamın hukuken hiçbir sebebi yok ve şu an bir emir varsa bile bu hukuka aykırı bir emir.”

‘Biz teröristiz, bizi ondan koymuyorlar içeri!’

Ayrıca arazinin sahibinin kızı olan Nadife Asar, bölgede alınan yoğun güvenlik önlemlerine tepki göstererek alana kimlikle girip çıkmak zorunda bırakıldıklarını ifade edip kendilerine yapılan müdahaleye karşı şu eleştiride bulundu:

“Biz teröristiz, bizi ondan koymuyorlar içeri!”

‘İnsanın değeri düşmüş Türkiye’de’

“Seni kendi tapulu arazine bile koymuyorlar, orada bile kovalıyorlar yani. Biz babamız hasta olsa yanına nasıl çıkacağız, her yer kapalı. 95 yaşında koca adam. Nereden gireceğiz biz oraya, nereden girecek ambulans? Havadan helikopterle mi geçeceğiz? İnsan bi köylüyü düşünür ya. Bir kere düşünür. Giremiyoruz. Önümüzü askerler kapattı.”

Ekmekleri araçları içeri almadıkları için ellerinde yürüyerek çıkarmak zorunda kaldıklarını belirten Asar, ne yaşlıya ne de köylüye saygının kalmadığını belirterek şu ifadeleri kullandı:

“Hiç utanmıyorlar, bakıp bakıp gülüp gülüp geçiyorlar. Eğlence gibi yani. İnsanın değeri düşmüş yani Türkiye’de. Bizim hiç değerlerimiz yok.”

Akkuyu NGS inşaatında yaklaşık 1500 işçi zehirlendi

Mersin’in Gülnar ilçesinde inşaatı devam eden Akkuyu Nükleer Güç Santrali‘ndeki (NGS) yaklaşık 1500 işçinin bugün öğle yemeğinde verilen tavuk yemeği yüzünden zehirlendiği belirtildi. 39 işçinin yoğun bakımda olduğu bildirildi.

HDP Mersin İl Örgütü’nden İhsan Derinöz ise yemek yemeyenlerin de zehirlenme belirtileri gösterdiğini söyledi. 300 kişinin sadece Silifke Hastanesi‘nde tedavi gördüğünü belirten Derinöz, diğer hastanelerde de zehirlenme belirtileri gösteren işçilerin tedaviye alındığını anlattı.

Bölgeden gelen görüntülerde bazı çalışanların yerlere yattığı, bazılarının halsiz şekilde beklediği görülüyor.

 

Bu gönderiyi Instagram’da gör

 

Mersin Haber (@mersinhaber)’in paylaştığı bir gönderi

Henüz zehirlenme olup olmadığı, zehirlenme varsa bunun kaynağı bilinmemekle beraber olaydan etkilendiği bildirilen işçi sayısı 300 ila 1.500 arasında değişiyor.

Mezopotamya Ajansı, zehirlenen işçilerin sayısını 1.500 olarak verdi. Ajans, 250 işçinin Mersin Devlet Hastanesi‘nde tedavi altına alındığını ve geri kalan işçilerin bir kısmının Akkuyu bünyesindeki sağlık birimlerinde tedavi edildiğini bir kısmının ise çevre ilçelerde bulunan hastanelere kaldırıldığı bilgisini verdi.

bianet‘ten Tuğçe Yılmaz‘ın konuştuğu Mersin Tabip Odası Başkanı Dr. Nasır Nesanır ise söz konusu işçilerin sayısının yaklaşık 300 olduğunu, aralarında durumu ağır olan birinin bulunmadığını ve çoğunun taburcu edildiğini söyledi.

Nesanır, Akkuyu NSG’de önceki yıllarda yaşanan iş cinayetlerine, kazalarına ve zehirlenmelere dikkat çekerek, bugün yaşananın tekil bir örnek olmadığını ve Akkuyu NGS’nin işçi ve halk sağlığı açısından büyük sorun teşkil ettiğini vurguladı.

Taner Yemek’in referansları: Savunma Bakanlığı, şirketler, yurtlar

Akkuyu’daki işçilere yemek tedariki yapan şirket olan Taner Yemek’in referansları arasında Savunma Bakanlığı da bulunuyor. Ayrıca Limak‘tan Kalyon ve  İÇTAŞ‘a,  öğrenci yurtlarından Dumankaya ve Sur Yapı‘ya kadar çok sayıda bilinen şirket ve kurum bulunuyor.

Akkuyu’da şimdiye kadar neler yaşandı?

Mersin’in Gülnar ilçesinde inşasına devam edilen  Akkuyu Nükleer Güç Santrali’nde (NGS) 19 Ocak’ta da bir patlama gerçekleşmişti.

Projenin başından itibaren sürecin şeffaf bir şekilde yürütülmediğini belirten  Pınar Demircan, “Akkuyu’da bilgiler toplumla şeffaf bir şekilde paylaşılmıyor. Esasen nükleer santrallerle ilgili süreçlerde genel manada ‘güvenlik’ gerekçesi öne sürülerek şeffaflıktan imtina edilir. Ne var ki, inşasına başlandığı tarih  itibariyle Akkuyu NGS’deki iş yapma biçimlerinin kendisi güvenlik tehlikesinin kaynağı” demişti.

2019’un yaz aylarında da  inşaat temelinde oluşan çatlakların üstüne 2020’de inşaat alanında su sızıntısı tespit edilmişti.

Kasım 2021’de de Akkuyu Nükleer Güç Santrali‘nde aylardır maaşlarını alamayan işçiler eylem gerçekleştirmişti. Taşeron şirketlerde görevli yaklaşık 10 bin işçiden büyük bölümü hafta içinde toplu olarak iş bırakmıştı.

 

 

İşçilerin çalışma koşullarının oldukça kötü şartlarda olduğu da Pınar Demircan tarafından gündeme getirilmişti.

Şubat 2022’de vincin taşıdığı tonlarca ağırlıktaki demir blok taşıma halatından kopmuş;  olayda Rus uyruklu bir işçi hayatını kaybetmişti.

Şantiyeye işçi taşıyan servis araçları da defalarca ölümlere yol açan kazalar yaptı.

Akkuyu Nükleer Güç Santrali’ne işçi taşıyan iki otobüs çarpıştı
Akkuyu Nükleer Santrali işçilerini taşıyan otobüs kaza yaptı, 40 işçi yaralı
Akkuyu’da yine kaza: Biri ağır 13 yaralı

 

 

 

 

 

 

 

Sıcak dalgası Fransa’da 400 kişinin ölümüne sebep oldu

Fransız Halk Sağlığı Kurumu‘nun (SPF) çarşamba günü (13 Eylül) yayımladığı tahminlerine göre, 11 ile 26 Ağustos tarihleri arasında 52 bölgeyi etkileyen sıcak dalgası; Fransa‘da neredeyse 400’den fazla kişinin ölümüne sebep oldu. Açıklamada, en çok etkilenen yaş grubunun 75 yaş ve üzeri olduğu belirtildi.

Bilim insanları, sıklığı küresel ısınmayla birlikte artan bir olgu olan sıcak dalgasını birkaç gün boyunca kesintisiz olarak uzun süreli bir ısı dönemi olarak tanımlıyor. Ölüm oranı üzerindeki etkiler, sıcak dalgasının süresine ve yoğunluğuna bağlı olarak ölçülüyor. Uzmanlar, olayın meydana gelme süresi ve etkilenen kişilerin durumunun da göz önüne alındığını söylüyor.

‣ Sıcak dalgaları ve aşırı hava olayları neden artıyor?

Sonbaharda bilgilerin kesinleşmesi bekleniyor

Le Monde’un aktardığına göre, dönem boyunca aşırı durumların en fazla olduğu bölgeler, 169 aşırı ölümle Auvergne-Rhône-Alpes ve 120 aşırı ölümle Nouvelle Aquitaine oldu. Sağlık kurumu, Fransa Çalışma Genel Müdürlüğü tarafından bu dönemde herhangi bir ölümlü iş kazası bildirilmediğini de belirtti.

Yetkililer, ölümlerin tamamen sıcak dalgasıyla ilintili olmayabileceğini ifade ediyor. Yapılan tahminler ve araştırmalar esas olarak iklim krizi hakkında daha fazla bilgi edinmeye yönelik ön hazırlıklar olarak nitelendiriliyor.

‣ Araştırma: Hayal dahi edemeyeceğimiz sıcak dalgalarına karşı hazırlık yapmalıyız

Aşırı sıcaklarda ne yapmalı?

Sıcak dalgasına karşı Dünya Sağlık Örgütü’nün önerileri şöyle:

  • Çok sık vakit geçirilen alanları serin tutmaya çalışın.
  • Oda sıcaklığı gün içinde 32 derecenin, gece boyunca 24 derecenin altında olmalı. Bu, 60 yaş üzeri veya kronik sağlık sorunu olanlar için ayrıca önemli.
  • Geceleri ve sabah erken saatlerde serin havadan faydalanmak için pencerelerin hepsini açın.
  • Evin içerisindeki ısı miktarını azaltmak için özellikle gün içinde güneşe bakan pencerelerdeki panjur ya da perdeleri kapatın.
  • Yapay aydınlatma ve mümkün olduğunca çok sayıda elektrikli cihazı kullanım dışı bırakın.
  • Vücut sıcaklığını dengede tutmak için bol su için.Günün en sıcak zamanlarında, özellikle öğle ve öğleden sonraları dışarıda kalmamaya çalışın.
  • Vücudu çok zorlayan ağır fiziksel aktiviteleri gün içerisinde yapmayın. Bunun için en ideal saat sabah 04:00 ile 07:00 arası.
  • Mümkün olduğunca gölgede kalın, şapka ve güneş gözlüksüz dışarı çıkmayın.
  • Soğuk duş alın, sık sık soğuk bez ve havlularla vücudu serinletin.Kıyafet seçiminde doğal, hafif ve bol kumaşları tercih edin.
  • Çok sıvı almak yararlı (günde 2 litre civarı) ancak alkol ve kafein ve şekerden uzak durun.
  • Sık sık ve küçük porsiyonlar halinde yemek yiyin.
‣ Sıcak dalgaları dünyayı kavurmaya devam ediyor: On milyonlarca insanın yaşamı tehlikede

Sıcak çarpması durumunda ne yapılmalı?

Sıcak çarpması durumunda, beden aşırı sıcak nedeniyle normal ısı düzenlemesini kaybeder ve vücut ısısı 40 dereceyi aşar. 40 derecenin üzerindeki ateş ise organların hasar görmesine hatta ölüme neden olabilir.

Bir kişinin sıcak çarpması yaşadığı şu belirtilerden anlaşılabilir:

  • Vücut ısısının 40°C’nin üzerine çıkması
  • Bitkinlik, yorgunluk
  • Aşırı terleme (terleme daha sonra azalır)
  • Adale krampları
  • Sıcak ve kuru cilt
  • Baş dönmesi
  • Davranış bozukluğu
  • Sinirlilik
  • Mide bulantısı, kusma, mide krampları
  • Bilinç kaybı
  • Hızlı ve zayıf nabız

Sıcak çarpmasından şüphelendiğiniz durumda, ilk yapılması gereken şey hastanın vücut sıcaklığının düşürülmesi. Bunun için de en yakın sağlık kuruluşuna başvuruncaya kadar sıcak çarpması belirtileri gösteren kişiye ateş düşürücü ilaçlar verilmemesi, şu önlemlerin alınması gerekiyor:

  • Hasta hemen serin bir yere alınır
  • Üzerindeki sıkı giysileri gevşetilir
  • Vücuttaki sıvı ve elektrolik kaybını karşılamak için bol su içirilir ve tuzlu yiyecekler tüketmesi sağlanır ancak kişinin şuur durumunda bulanıklık varsa su ve başka gıda verilmez, hızlıca sağlık kuruluşuna ulaştırılır
  • Kişinin soğuğa yakın suyla duş alması sağlanır
  • Duş olanağı yoksa buz paketleri veya soğuk ıslak havlularla vücuda kompres yapılır.
‣ ‘Dayanılmaz’ sıcak dalgası Avrupa ve Türkiye’de hayatı tehdit ediyor

Hayvan dostlarımızı da koruyalım

Kentlerde yaşayan kedi ve köpekler başta olmak üzere evcil hayvanlar ve sokaklarda yaşayan hayvanlar da yüksek sıcaklıklarda ciddi yaşamsal tehditlerle karşı karşıya kalıyor. Aşırı sıcaklarda ya da sıcak dalgalarında kentlerde yaşayan hayvanlar için neler yapabileceğinizi de aşağıdaki haberimizde bulabilirsiniz.

‣ Hayvan dostlarımızı aşırı sıcaklardan nasıl koruruz?

Ayrıca “kuru sıcak” olarak tabir edilen bu günlerde orman yangını riskinin de çok yükselmesi nedeniyle, zaten yasaklanan ormanlık alanlara girmemek, piknik yapmamak, ateş yakmamak, şişe, sigara gibi yangına neden olabilecek malzemeleri ormanlık alanlara atmamak gerekiyor.

Türkiye’de 33 yılın en kurak ağustosu kaydedildi

Meteoroloji Genel Müdürlüğü‘nün (MGM) “2023 Yılı Ağustos Ayı Alansal Yağış Raporu”na göre, Türkiye genelinde yağışlar uzun yıllar normali (1991-2021) ortalamasına göre yüzde 57, geçen yıl ağustos ayı yağışlarına göre yüzde 60 azaldı. Ağustos ayı meteorolojik kuraklığı gösteren Türkiye haritasında ise Marmara ve Karadeniz‘in neredeyse tamamı, diğer bölgelerin de büyük kısmı ‘şiddetli kurak (acil durum)’ olarak yer verildi.

‣Türkiye’de son 22 yılın en kurak ocak ayı yaşandı
‣Ülkenin doğusundan batısına kuraklık endişesi sürüyor
‣Araştırma: İklim değiştikçe sel ve kuraklıklar daha sık olacak, daha uzun sürecek
‣[İklim Masası] İnsan kaynaklı iklim değişikliği Türkiye’de kurak alanları artıracak

Bu yıl dünya genelinde El Nino sıcakları ve etkileriyle her geçen gün daha çok hissedilen iklim krizine bağlı sebeplerle ağustos ayı yağışlarında son 33 yılın en düşük seviyesi görüldü. MGM, Ağustos 2023 yağışlarına yönelik hazırladığı rapora göre, Türkiye geneli ağustos ayı yağışları normalinin ve geçen yıl ağustos ayı yağışlarının altında gerçekleşti.

‣2023 kayıtlardaki en sıcak yıl olma yolunda ilerliyor
‣Uzmanlardan kuraklık uyarısı: Temmuzda ‘eyvah’ diyeceğiz

DHA’dan Mehmet Çınar’ın aktardığına göre, ortalama 6,4 milimetre yağışın yaşandığı Ağustos 2023’te, 14,8 milimetre olan ağustos ayı normaline göre (1991-2021) yüzde 57, 16,1 milimetre olan 2022 Ağustos yağışına göre de yüzde 60 oranında düşüş yaşandı. Yağışlar, normaline göre Türkiye’nin 7 bölgesinde de azaldı. Geçen yıla göre ise sadece Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde artış görüldü.

Marmara ve Karadeniz için acil durum

MGM’nin ağustos ayına yönelik Normalin Yüzdesi Metodu‘na (PNI) göre hazırlanan meteorolojik kuraklık durumunu gösteren Türkiye haritasında ise Marmara Bölgesi, Karadeniz’in neredeyse tamamı, diğer bölgelerin de büyük kısmı için ‘şiddetli kurak (acil durum)’ olarak yer verildi. Haritaya göre, İzmir Aydın, Denizli, Muğla, Antalya ve Mersin‘in bir kısmı normal ve üzeri (risk yok) olarak görülüyor. ErzincanTunceli ile Muş, Bitlis, Van, Siirt ve çevreleri de yine haritada meteorolojik kuraklık açısından normal ve üzeri (risk yok) alanlar olarak yer alıyor.

Harita: MGM

Ağustos ayı yağışları İzmir’in kuzeyi, Aydın, Mersin, Niğde, Hatay, Kayseri, Kahramanmaraş, Sivas, Malatya, Tunceli, Elazığ, Adıyaman, Muş, Bitlis, Siirt çevreleri hariç, diğer tüm bölgelerde normallerine göre yüzde 60-80 arasında azalma gösterdi. İl geneli yağışlarda en fazla yağış ise 106,5 milimetre ile Rize’de gerçekleşti. En az yağış alan il ise 0,4 milimetre ile Mardin oldu. Normaline göre en fazla azalma gösteren il yüzde 96 ile Amasya oldu.

Harita: MGM

Normaline göre 3 gün olan Türkiye genelinde ağustos ayındaki ortalama yağışlı gün sayısı, bu ağustos ayında 2,6 gün olarak belirlendi. Yağışlı gün sayıları en çok olan bölge ve iller Doğu Karadeniz, Erzincan, Erzurum, Kars, Ardahan, Ağrı ve Iğdır çevrelerinde 5-10 gün, Trabzon ve Rize çevrelerinde ise 10-15 gün aralığında gerçekleşti.

Harita: MGM

Yağışlar yüzde 90 azaldı

Marmara‘da ağustos ayı yağış normali 19 milimetreyken bu ağustosta yalnızca beş milimeterelik yağış düştü. Söz konusu gerileme yüzde 74’lük azalmaya işaret ediyor. Bölgedeki yağış geçen yıl ağustos ayında 47,5 milimetre olarak kaydedilmişti ancak bu ağustosta yağış yüzde 90 düştü.

Ege‘de 4,1 milimetre olan ağustos ayı yağışı normaline göre yüzde 63 geriledi. Ege’deki ağustos yağış normali ise 10,9 milimetre olarak kabul ediliyor. MGM’ye göre; yağış 29,2 milimetre olan geçen yıl ağustos ayına göre yüzde 86 azaldı.

Akdeniz‘de ise 7,9 milimetre olarak kabul edilen ortalama ağustos yağışında yüzde 26’lık gerileme kaydedildi. Bu ağustosta yalnızca 5,8 milimetrelik yağış gerçekleşti. Ağustos 2022’de 9,1 milimetre olan yağış Ağustos 2023’te ise yüzde 36 düştü.

İç Anadolu‘da 3,5 milimetre olan ağustos ayı yağışı, 10,1 milimetre olan normaline göre ve 10,3 milimetre olan geçen yıl ağustos ayına göre yüzde 66 azaldı.

Karadeniz‘de 13,8 milimetre olan ağustos ayı yağışı, 38,5 milimetre normaline göre yüzde 64 düştü. 28,8 milimetre olan geçen yıl ağustos ayına göre ise yağış yüzde 52 geriledi.

Doğu Anadolu‘da 7,4 milimetre olan ağustos ayı yağışı, 10,7 milimetre normaline göre yüzde 31 azalırken 3,4 olan geçen yıl ağustos ayına göre yüzde 100’den fazla arttı.

Güneydoğu Anadolu‘da 1,6 milimetre olan ağustos ayı yağışı, 1,7 milimetre normaline göre yüzde üç azalırken, 0,9 milimetre olan geçen yıl ağustos ayına göre yüzde 78 yükseldi.

 

ABD’de bu yılki iklim afetleri şimdiden tüm yılların rekorunu kırdı: Toplam hasar 57,6 milyar dolar

Ocak-Ağustos arasında ABD’de meydana gelen hava ve iklim afetlerinin sayısı rekor kırarak 23’e ulaşırken, her bir afette zararın boyutu 1 milyar doları aştı.

Ulusal Okyanus ve Atmosfer İdaresi (NOAA) tarafından yapılan açıklamaya göre, 2020 yılında 22 olan iklim afetleri sayısı rekoru, 2023’ün ilk sekiz ayında geride bırakıldı.

Bu afetler arasında ağustosta Hawaii‘de çıkan yangınlar, ilkbaharda Kaliforniya‘da meydana gelen sel ve 30 Ağustos’ta Florida’yı vuran Idalia Kasırgası da yer alıyor.

NOAA, 2023’te ağustos sonuna kadar yaşanan felaketlerin toplamda 253 kişinin ölümüne ve 57,6 milyar dolardan fazla zarara yol açtığını bildirdi.

Batı Yakası‘ndaki Hilary Tropik Fırtınası ve Güney ve Ortabatı‘yı etkileyen kuraklık olmak üzere iki olayın daha yol açtığı zararlar incelenirken, bunların da milyar dolarlara mal olmuş olabileceği düşünülüyor.

‣ İnsan kaynaklı iklim değişikliği aşırı hava olaylarını şiddetlendirecek
‣ Sıcak dalgaları ve aşırı hava olayları neden artıyor?

‘Afetler, iklim değişikliğinin yadsınamaz parmak izlerini taşıyor’

Endişeli Bilim İnsanları Birliği‘nin iklim ve enerji programı politika direktörü Rachel Cleetus, şunları söyledi:

Şimdiye kadarki en sıcak yıllardan biri olma yolunda ilerleyen, içinde olduğumuz yılda rekor kıran bu rakamlar, birçoğu iklim değişikliğinin parmak izlerini yadsınamaz bir şekilde taşıyan maliyetli felaketlerdeki kötüleşen eğilimin son kanıtıdır ve şok edicidir.”

NOAA’nın bu olayları takip etmeye başladığı 1980 yılından bu yana, ABD’de bu tür afetlerin maliyetleri güncel enflasyona göre 371 milyar dolara mal oldu.

1980-2022 arasında bu tür afetlerin meydana gelme sıklığı yılda ortalama 8,1 iken, bu sayı 2018-2022 arasında 18’e yükseldi.

Avrupa Birliği iklim gözlemcisi Copernicus İklim Değişikliği Servisi geçen hafta yaptığı açıklamada, 2023’ün insanlık tarihinin en sıcak yılı olmasının muhtemel olduğunu ve Kuzey Yarımküre’de kaydedilen en sıcak yaz mevsiminin yaşandığını belirtti.

‣ İklim krizi: Avrupa’da aşırı hava olayları 40 yılda 195 bin can aldı
‣ İklim krizi: Aşırı hava olayları artarken can kayıpları nasıl azalıyor?
‣ İklim krizi: 2022’de Türkiye’de aşırı hava olayları rekor kırdı

En yüksek zarar 2017’de meydana gelmişti

NOAA verilerine göre ABD, geçtiğimiz ay kayıtlara geçen en sıcak dokuzuncu ağustos ayını yaşadı.

2023 yılı milyar dolarlık felaketin en fazla yaşandığı yıl olmasına rağmen, toplam ekonomik zarar açısından diğer yılların gerisinde kaldı.

Eylül 2022’de Florida’yı vuran Ian Kasırgası 152 kişinin ölümüne ve 112,9 milyar dolar değerinde zarara yol açmıştı.

En yüksek maliyetli yıl ise güncel enflasyona göre 383,7 milyar dolarlık zararla 2017 olmuştu. Bu zararın büyük bir kısmı arka arkaya meydana gelen Harvey, Irma ve Maria Kasırgalarından kaynaklanmıştı.

İklim değişikliği dünya çapında aşırı hava olaylarını nasıl etkiliyor?

Korkut Eken ve Ağar’lı ‘faili meçhul’ davasında beraat gerekçesi: Masumiyet karinesi

Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi, 1990’lı yıllarda işlenen 10 faili meçhul cinayetin yargılandığı davada, aralarında eski Emniyet Müdürü ve Adalet Bakanı Mehmet Ağar, eski MİT görevlisi Korkut Eken, özel harekatçı polisler,  “Yeşil” kod adlı Mahmut Yıldırım’ın da bulunduğu 17 sanık için hükmedilen beraat kararının gerekçesi açıklandı.

Her ne kadar somut gerçekle uyuşan hususlar mevcut ise de…

Dava, eski özel hareket polisi Ayhan Çarkın’ın ifadeleri üzerine açılmıştı. 1993-1996 yıllarında Ankara ve çevre illerde “Susurluk çetesi” tarafından işlendiği iddiasıyla açılan dava, eski özel harekat polisi Ayhan Çarkın’ın ifadeleri üzerine açılmış; geçen mayıs ayında 17 sanık beraat etmişti.  İddianameye göre sanıklar şu isimlerin öldürülmesiyle suçlanıyordu:

Abdülmecit Baskın, Namık Erdoğan, Metin Vural, Recep Kuzucu, Behçet Cantürk, Savaş Buldan, Haci Karay, Adnan Yıldırım, İsmail Karaalioğlu, Yusuf Ekinci, Ömer Lutfi Topal, Hikmet Babataş, Medet Serhat, Feyzi Aslan, Lazem Esmaeılı, Asker Smıtko, Tarık Ümit, Salih Aslan ve Faik Candan.

318 sayfalık gerekçeli kararda Çarkın’ın anlatımlarının “çelişkili” olduğu öne sürüldü; “masumiyet karinesi” gözetilerek, “şüpheden sanık yararlanır” kuralından sanıkların yararlanacağı savunuldu:

“Her ne kadar sanık Ayhan Çarkın’ın beyanları arasında somut gerçekle uyuşan hususlar mevcut ise de; sanığın, olayın üzerinden 18 yıl geçtikten sonra yaptığı açıklamaların, gerek soruşturma dosyasından ve gerekse basın-yayın organlarında yer alan haberlerden öğrenilip ifadeye dönüştürülmesi mümkün görülmekle; sanığın bu beyanları sanıkların mahkûmiyeti için yeterli görülmemiştir.”

Kararda, Ayhan Çarkın dışındaki sanıkların, üzerlerine atılı suçları inkar ettiği, “kanun dışı bir iş yapmadıklarını belirttikleri” de ifade edildi. Çarkın da 13 Mayıs 2015 tarihli duruşmada da önceki tüm ifadelerini geri çekmişti.

‘Cinayet silahları irtibatlı’

Gerekçede, yargılama konusu cinayetlerin bağlantılı olduğuna dikkat çekildi:

‘Şüpheden sanık yararlanır’ kuralı uygulandı

Çarkın’ın yer gösterme işlemindeki beyanına göre cesedin bulunduğu yer ile sanığın ifadesindeki yerin uyuşmadığı örneği verilen kararda, şu sonuca varıldı:

“Masumiyet karinesi gözetilerek, yukarıda detaylı açıklandığı üzere şüpheden sanık yararlanır kuralı uyarınca sanıkların ayrı ayrı beraatine karar verilmiştir. Her ne kadar sanık Ayhan Çarkın’ın beyanları arasında somut gerçekle uyuşan hususlar mevcut ise de; sanığın, olayın üzerinden 18 yıl geçtikten sonra yaptığı açıklamaların, gerek soruşturma dosyasından ve gerekse basın-yayın organlarında yer alan haberlerden öğrenilip ifadeye dönüştürülmesi mümkün görülmekle; sanığın bu beyanları sanıkların mahkûmiyeti için yeterli görülmemiştir.”

‘Kürt avukat ve iş insanları hedef alındı’

Gerekçeli kararda, cinayetlerin hedef aldığı kişilerin Kürt olduğu ve aynı zamanlarda işlendiği de belirtildi:

Cinayetlerin ağırlıklı olarak Kürt etnik kökenli kişilere karşı, aynı zaman diliminde işlendiği anlaşılmaktadır. İstanbul ve Ankara’da yaşayan avukat ve iş adamları öldürülürken, özellikle 1990-1994 yıllarında, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde o dönemde yoğun terör olayları yaşanmaktadır.

Cinayetlerin işlendiği yerler ya da maktullerin alındıkları ve infaz edildikleri yerler dikkate alındığında, kamera kayıtlarının olmadığı şehir dışı yerlerin tercih edildiği, cinayetlerin güvenlik güçlerine yakalanmayacağına güvenen kişi veya kişilerce işlendiği anlaşılmaktadır.”

Kararda, olay yerinde mermi kovanı ya da çekirdeği dışında olaylarda kullanılan silahlar, olay yerine ilişkin görüntü, parmak izi raporu veya sair delil bulunamadığı eklendi.

Gerekçeli kararda, Meclis komisyonu ve MİT raporlarının, “bilgi içermediği, duyuma dayalı olduğu” da öne sürüldü.

Sanıklar, daha önce de beraat etmiş, ancak karar Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi tarafından bozulmuştu. Bu kararın ardından Abdulmecit Baskın, Behcet Cantürk, Yusuf Ekinci, Feyzi Aslan, Salih Aslan, Namık Erdoğan, Hacı Karay, Adnan Yıldırım, Medet Serhat ve Faik Candan cinayetleri yönünden dava yeniden başlamıştı.