Ana Sayfa Blog Sayfa 244

[Her şey mevsiminde güzel] Ocak ayında hangi sebze ve meyveler tüketilmeli?

“Yılbaşı kutlamalarında bedenlerini yoranlar için, bu ay detoks yaparken tüketebileceğiniz meyve sebzeler pazarda, bahçede!” diyen Yeşil Düşünce Derneği, ocak ayında yenebilecek meyve ve sebzeleri paylaştı.

Sebze ve meyveyi mevsiminde tüketmek karbon ayak izini düşürüyor, doğayı koruyor ve ev ekonomisine de katkı sağlıyor.

Mevsimi olmayan gıdaların üretimi için hibrid tohum, böcek ilacı ve kimyasal gübre kullanım oranı da artıyor.

“Her şey mevsiminde güzel” anlayışıyla hazırlanan listedeki meyve ve sebzeleri tercih etmeniz, sağlığınıza iyi gelmesi ve sizi hastalıklardan korumasının yanı sıra, doğaya ve gezegene de iyi gelecek.

Lahana

lahana

 

Türkiye’nin soğuk iklimlerde yetişen sebzelerinden biri olan lahana, sadece lezzetli değil aynı zamanda besleyici bir sebze. Sonbahar ve kış aylarının vazgeçilmezi lahana, yüksek C vitamini ve lif içeriğiyle bağışıklık sistemini güçlendirir. Aynı zamanda, folik asit açısından zengin olması hamilelik döneminde annelerin tercihi olabilir. Soğuk hava koşullarında yetişen lahanayı mevsiminde tüketmek, vitamin ve mineral alımını artırarak sağlıklı bir diyetin parçası haline getirir.

Kereviz

 

Kereviz, düşük kalorili olmasının yanı sıra yüksek lif içeriğiyle sindirim sistemine destek sağlar. Kış aylarında taze olarak bulunan kereviz, düşük kalorili olmasının yanı sıra potasyum ve lif içeriğiyle kalp sağlığını destekler. Ayrıca, içerdiği vitamin K ile kemik sağlığını olumlu yönde etkiler.

Tere

 

Soğuk hava koşullarına dayanıklı tere, C vitamini deposu olarak kış aylarında öne çıkar. Bağışıklık sistemini güçlendirici özellikleri ile bilinen tere, aynı zamanda antioksidan içeriğiyle hücreleri korur. Mevsimine uygun tüketildiğinde, taze ve besleyici bir katkı sağlar.

 

Mandalina

 

Kış meyvelerinin sevilen bir temsilcisi olan mandalina, C vitamini ile soğuk algınlığına karşı koruyucu bir rol oynayabilir. Lif içeriği sindirim sistemini destekler ve antioksidanlarıyla cilt sağlığını iyileştirebilir. Mandalina, kış mevsiminde enerji verici bir atış sağlayarak besleyici bir alternatif sunar.

Brokoli

Kışın sofralardan eksik edilmemesi gereken brokoli, A ve C vitaminleri ile bağışıklık sistemini destekler. Ayrıca, içerdiği lif ve folat ile sindirim sağlığını olumlu yönde etkiler. Brokoliyi mevsiminde tüketmek, maksimum besin değeri elde etmenin yanı sıra yerel tarımı destekler.

Turp

Kış mevsiminin lezzetli sebzelerinden biri olan turp, düşük kalorili olmasının yanı sıra C vitamini ve lif açısından zengin. Özellikle bağışıklık sistemini güçlendirmeye katkı sağlar. Turpu mevsiminde tüketmek, tazelik ve besin değeri bakımından da önemli.

Armut

Sonbaharın tatlı ve sulu meyvelerinden biri olan armut, lif ve antioksidanlarla dolu. Sindirim sistemini destekleyebilir ve kalp sağlığını olumlu yönde etkiler.

Havuç

 

Kış aylarının vazgeçilmezi havuç, beta-karoten içeriğiyle göz sağlığını destekler. Aynı zamanda C vitamini ve lif açısından zengin olması, bağışıklık sistemini güçlendirir. Havuç, mevsiminde tüketildiğinde besin değerini maksimum seviyeye çıkarır.

Marul

Marul, düşük kalorili olması ve lif içeriğiyle sindirim sistemini desteklemesi açısından sağlıklı bir sebze. Ayrıca, vitamin ve mineral bakımından zengin. Marulu mevsiminde tüketmek, tazelik ve lezzet açısından avantaj sağlar.

Elma

 

Sonbahar meyvelerinden elma, lif açısından zengin olup sindirim sistemini düzenler. Antioksidan içeriğiyle hücreleri koruyabilir ve kalp sağlığını destekler. Elmayı mevsiminde tüketmek, tatlı bir atıştırmalık olarak sağlıklı bir seçenek sunar.

Pırasa

Pırasa, düşük kalorili olması ve lif içeriğiyle sindirim sistemini desteklemesi açısından sağlıklı bir sebze. Aynı zamanda C vitamini ve folik asit içerir. Pırasayı mevsiminde tüketmek, sağlığa pozitif katkısı bir yana sofralara lezzetli bir seçenekte sunar.

Soğan

 

Soğan, kış aylarında sofralarımızı zenginleştiren bir sebze. Yüksek antioksidan içeriği sayesinde bağışıklık sistemini güçlendirir ve iltihaplanmayı azaltır.

Ayva

 

Lif açısından zengin olan ayva,  sindirim sistemini destekler. Aynı zamanda C vitamini içerir, bu da bağışıklık sistemini güçlendirir.

Balkabağı

Balkabağı, içerdiği beta-karoten ile göz sağlığını desteklerken, yüksek lif içeriği sayesinde sindirim sistemini düzenler. Ayrıca, C vitamini ve potasyum bakımından zengin olması, bağışıklık sistemini güçlendirirken hücrelerin korunmasına da yardımcı olur.

Roka

 

Kışın tüketilen yeşil yapraklı sebzelerden biri olan roka, yüksek C vitamini ve demir içeriği ile bağışıklık sistemini desteklerken, aynı zamanda folik asit içeriği ile hücre sağlığını olumlu yönde etkiler. Roka, lif bakımından zengin olup sindirim sistemini düzenler.

Greyfurt

 

Greyfurt, C vitamini ve antioksidan içeriği ile bağışıklık sistemini güçlendirir. Lif içeriği sindirim sistemini destekleyen greyfurtun düşük kalorili olması ve içerdiği fitokimyasallar, kilo kontrolüne katkı sağlar ve kalp sağlığını olumlu yönde etkiler.

Ispanak

Demir, C vitamini ve lif açısından zengin bir sebze olan ıspanak, demir içeriği sayesinde kan sağlığını desteklerken, lif içeriği ile sindirim sistemini düzenler.

Nane

Nane, sindirim sistemini rahatlatıcı özelliklere sahip. Mide problemlerine iyi gelir ve antioksidan içeriği ile hücreleri korur.

Nane aynı zamanda, taze nefes sağlama özelliği ile oral sağlığı da destekler.

Kestane

 

Kestanin B vitaminleri içeriği enerji metabolizmasını düzenler. Ayrıca, içerdiği antioksidanlar hücre sağlığını olumlu yönde etkiler.

Karnabahar

Karnabahar, C vitamini ve lif içeriği ile bağışıklık sistemini güçlendirir ve sindirim sistemini destekler. Aynı zamanda, folat içeriği hücre sağlığını olumlu yönde etkiler.

Biberiye

Biberiye, antioksidanlar bakımından zengin olup, bağışıklık sistemini destekler, sindirimi düzenler ve kalp sağlığını olumlu yönde etkiler.

Kış aylarında tüketildiğinde, soğuk hava koşullarında bağışıklığı güçlendirme potansiyeli bulunuyor.

Maydanoz

Maydanoz, düşük kalorisiyle yüksek C vitamini, demir ve lif içeriğiyle bağışıklığı güçlendirir, sindirimi düzenler ve hücre hasarını azaltır.

Nar

 

Nar, antioksidanlarla dolu olup, kalp sağlığını destekler, iltihapla mücadele eder ve sindirimi düzenler.

Portakal

Portakalın mevsiminde tüketilmesi, sağlığa pek çok avantaj sunuyor. Özellikle C vitamini açısından zengin olan bu meyve, bağışıklık sistemini güçlendirerek vücudu hastalıklara karşı koruyor. Aynı zamanda portakalın içerdiği antioksidan bileşenler, hücre hasarını azaltarak yaşlanmayı geciktirir ve çeşitli hastalıklara karşı koruyucu bir etki sağlar. Portakalın yüksek lif içeriği ise sindirim sistemini düzenleyerek sindirim sorunlarına karşı yardımcı olur.

 

Adalet Peşinde Aileleri Platformu’ndan 81 ilde eş zamanlı açıklama

50 binden fazla yurrtaşın hayatını kaybettiği, 6 Şubat’ta meydana gelen depremlerin ardından, yaşanan mağduriyet ve ölümlerden sorumlu olanlara karşı mücadele etmek için bir araya gelen ailelerinin oluşturduğu Adalet Peşinde Aileleri Platformu 81 il adliyesi önünde eş zamanlı açıklama yaptı.

Kahramanmaraş’ta Palmiye sitesinde annesini, babasını ve kardeşini kaybeden İrem Türkmener, Antalya Adliyesi önünde  şunları söyledi:

Benim kardeşim 25 yaşında, yatağında kımıldamadan dumanların tozların içinde, bir dakika bile dayanmayan binanın içinde neden öldü? Benim kardeşimin, annemin, babamın katilleri nerede? Hepinize soruyorum; bu ülkede adalet nerede?”

deprem

‘Mezarlıkta dört saat boyunca, binlerce ölünün içinde kardeşimin cenazesiyle birlikte bekletildim’

Hatay‘da 370 kişinin hayatını kaybettiği Emlak Bank Konutları‘nın müteahhidi Mehmet Özat‘ın depremde hayatını kaybedenlerin yakınları tarafından yakalanarak polise teslim edildiğini, halkın kendi katillerini kendilerinin bulduğunu vurgulayan Türkmener şu ifadeleri kullandı:

”Halk kendi katillerini de kendi bulup emniyete teslim ediyor. Kendi ölüsünü de enkazdan kendisi çıkarıyor. Enkazda da kendisi çalışıyor. Mezarlıkta da kendisi yerini kazıp, kendisi gömüyor. Biz daha ne yapabiliriz bu ülke için bilmiyorum. Ben kardeşimle birlikte belediyenin ‘her saat çalışma var’ dediği mezarlıkta dört saat boyunca, binlerce ölünün içinde kardeşimin cenazesiyle birlikte bekletildim.”

‘Acılarımızı görmeyen bir Türkiye’nin Filistin’in acılarını da hissedeceğine inanmıyorum’

İrem Tükmener ayrıca şunları dile getirdi:

Kahramanmaraş Belediyesi‘ne soruyorum: Memlekete kepçe operatörü yığılmıştı.Yok muydu, bir tane uyanacak kepçe operatörü! Beni kardeşimin cenazesiyle dört saat baş başa bıraktılar. Neden bize bunu yaşatıyorlar, soruyorum. Filistin halkı kardeşimizdir, acıları acımız ancak bizim acılarımızı görmeyen bir Türkiye’nin Filistin’in acılarını da çok içten hissedeceğine asla inanmıyorum.”

Türkiye tarihinin en büyük felaketlerinden biri olan depremde; Kahramanmaraş’ta bulunan altı bloklu Palmiye Sitesi’nin üç bloğu yıkılmış, en az 130 yurttaş yaşamını yitirmişti. Site adına bilirkişi raporu hazırlanmadığı için dava da açılamadı. Üç kişi ise hala kayıp.

35 binden fazla bina yıkıldı, 1.5 milyon insan evsiz kaldı

Depremin üzerinden tam 11 ay geçtiğini, adalet arayışlarının hala devam ettiğini belirten, Adalet Peşinde Aileleri Platform Sözcüsü Ali Yaman, ”Basın açıklaması öncesi bir dakikalık sessizliğe bürünelim. Gözlerimizi kapatalım, ailelerimizi düşünelim” şeklinde açıkladı.

Bir dakikalık sessizlik sonrası, Adalet Peşinde Aileleri Platformu adına açıklamada bulunan Yaman, ”Bugün Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat depremlerinde yakınlarını kaybeden ve adalet arayan aileleri temsilen buradayız. 6 Şubat depremlerinde ve sonrasında 35 binden fazla bina yıkıldı, 300 bine yakını da ağır hasar aldı, 1.5 milyon insan evsiz kaldı ve resmî rakamlara göre en az 50 bin kişi hayatını kaybetti. Bu yıkıma sebep olanlar; tam anlamıyla yargılamaya dahi tabii tutulmadılar, adalet karşısında hesap vermediler” dedi.

deprem,enkaz

‘Kusurlu yapıların altında imzası olan herkes sorgulanmalı’

Depremden hemen sonra toplumun öfkesini azaltmak için bazı binaların müteahhitlerinin tutuklandığını, ancak bir binanın yapılabilmesi için en az 23 imza gerektiğini, müteahhitin bunlardan yalnızca biri olduğunu vurgulayan Yaman sözlerine şöyle devam etti:

Yapı denetim sorumlularından, belediye yetkililerine ve ilişkili bakanlık görevlilerine kadar; tüm sorumluların her bina açısından tek tek incelenmesi gerekir ki soruşturma ancak bu şekilde etkin ve doğru bir biçimde yürütülebilir. Bu kusurlu yapıların altında imzası olan herkes ayrım yapılmaksızın sorgulanmalıdır.”

‘Enkazların dışındakiler bile ölüme terk edildi’

”Adaletin tecelli etmesi için resmî rakamlara göre 50 bin ölümün yetersiz görülmesi ve giden canlarımızın sadece bir sayıdan ibaretmiş gibi algılanması 6 Şubat’tan itibaren her türlü zorluğa maruz bırakılan biz yakınlarını derinden üzmektedir. Ve yine o güne dönersek; enkazdakilerin kurtarılmasını düşünürken enkazların dışındakiler bile ölüme terk edildi.Yemek yoktu, su yoktu, çadır yoktu” diyen Ali Yaman, ayrıca şu ifadeleri kullandı:

Telefon şebekeleri çekmiyordu, internette bant daraltması yapılmıştı ve biz o gün çaresizce sadece bekledik.”

‘Dosyalarda tutuklu dahi yok’

”Yasımızı tutamadık, ölenlerimizin mezarlarının bulunmasını bekledik, daha kayıplarımızı bulamazken enkazları kaldırmaya geldiler” diyen Yaman, şunları aktardı:

“Gerekli numunelerin alınması için enkazların başında bekledik. Bilirkişi raporlarını bekledik. Adliyede savcılar yoktu, savcıları bekledik. Evraklar kayboldu, onların bulunmasını bekledik. Canlarımızı yitirdik, şüpheliler aramızda gezerken acımızın hesabını sormayı bekledik. Dosyalarda tutuklu dahi yoktu, tutuklanmalarını bekledik.”

İhmali bulunan kamu görevlileri

‘Depremin üzerinden 11 ay geçmesine rağmen hala adalet beklediklerinin altını çizen Yaman, son olarak şunları kaydetti:

“Delillerin toplanmasını, bilirkişi raporlarını, kayıplarımızın bulunmasını bekliyoruz. İhmali bulunan kamu, kurum ve kuruluşlar için soruşturma izinlerinin çıkmasını, şüphelilerin tutuklanmalarını, tutuklu olanların ise tutukluluk hallerinin devamına karar verilmesini bekliyoruz. Evrakların ortaya çıkartılıp dosyaya eklenmesini bekliyoruz. Suçluların taksirle değil kasten adam öldürmekten yargılanmalarını bekliyoruz.”

6 Şubat’ta meydana gelen Maraş merkezli depremlerin sonrasında çok sayıda soruşturma açıldı. Kamuoyunun tepkisiyle birlikte bu soruşturmalar davaya dönüştürüldü. Ancak geçen süreye rağmen davalarda gözle görülür bir ilerleme mevcut değil.

Almanya kömürü azalttı, emisyonlar 70 yılın en düşük seviyesine indi

Almanya‘nın 2023 yılındaki sera gazı emisyonları, kömür enerjisi kullanımının azalması sayesinde 70 yılın en düşük seviyesine ulaştı. Agora Energiewende düşünce kuruluşunun araştırmasına göre, ülkede geçen yıl toplam 673 milyon ton sera gazı salındı. Bu miktar, 2022’ye kıyasla 73 milyon ton daha az.

Guardian’ın haberine göre, bu azalmanın büyük bir kısmının, kömürden elde edilen enerji üretiminin ciddi oranda düşmüş olmasından kaynaklandığı açıklandı. Bu düşüş, karbondioksit emisyonlarında 46 milyon tonluk bir azalmaya neden oldu.

Başbakan Scholz: Almanya’da nükleer enerji meselesi kapandı
Türkiye’nin otuz yıllık sera gazı emisyonu karnesi: Toplam emisyon yüzde 138,4 arttı

Almanya’da sanayi sektöründen kaynaklanan emisyonlarda da önemli bir düşüş gözlemlendiği bildirildi. Bu düşüş, özellikle enerji şirketlerinin üretimlerindeki azalmadan kaynaklanıyor. 2023’te yenilenebilir enerji kaynaklarından elde edilen elektrik, toplam üretimin yarısından fazlasını oluşturdu. Bu, Almanya tarihinde ilk kez gerçekleşen bir durum.

Almanya kömür
Fotoğraf: Wolfgang Rattay / Reuters

Buna karşın, kömürün payı yüzde 34’ten yüzde 26’ya düştü. Almanya, Rusya‘nın Ukrayna‘yı işgali sonrasında doğalgaz tedariğindeki kesintiler nedeniyle kömüre yönelmişti. Ancak sonrasında ülke fosil yakıt kullanımını önemli ölçüde azalttı.

Agora’nın direktörü Simon Müller, yenilenebilir enerjinin bu artışının, Almanya’nın 2030 yılına kadar elektriğinin yüzde 80’ini rüzgar ve güneş enerjisinden elde etme hedefiyle uyumlu olduğunu belirtti. Ancak, 2023’teki emisyon azalmasının çoğunun endüstriyel veya iklim politikası açısından sürdürülebilir olmadığı da vurgulandı.

Ember: Kömür kaynaklı metan emisyonları hükümetlerin söylediğinin iki katı olabilir
Türkiye’nin 2023 İklim Karnesi kırıklarla dolu: Öncelik kömür ve nükleerde

Japonya depremi: Kritik 72 saat eşiği aşıldı, ölü sayısı 94’e yükseldi

Japonya‘nın batısında 1 Ocak 2024’te meydana gelen 7,6 büyüklüğündeki depremin ardından, ölü sayısının 94’e yükseldiği ve 200’den fazla kişinin hala kayıp olduğu bildirildi.

Reuters‘a göre, bu felaketten dolayı yaklaşık 33 bin kişi evsiz kaldı. İshikawa eyaletinde ve Noto Yarımadası‘nda meydana gelen depremlerden sonra, enkaz altında kalanlar ve ulaşımın kesilmesi nedeniyle mahsur kalanlar için arama kurtarma çalışmaları devam ediyor.

Arama kurtarma ekipleri 30 köye ulaşmakta hala zorluklar yaşandığını ve bölgeye ulaştırılabilen yardım malzemelerinin yeterli olmadığını belirtti. Elektrik ve su kesintileri, iletişim zorlukları ve kötü hava koşulları nedeniyle bölgede zor şartların yaşandığı aktarıldı.

Fotoğraf: AP

EFE haber ajansına göre, depremden sonra geçen kritik 72 saatlik süre sonrasında kurtarma şansının azaldığı, ancak yine de arama kurtarma çalışmalarının devam ettiği bildirildi.

‣  Japonya depremi: Dünyanın en büyük nükleer santralinden radyoaktif su sızdı
Japonya’da 7.6 büyüklüğünde deprem: Tsunami uyarısı yapıldı

Bu felaket, Japonya’nın 2016’daki Kumamoto depreminden bu yana en yıkıcı depremi olarak kayıtlara geçti ve 2011’deki büyük depremden bu yana ilk kez en yüksek kategori tsunami uyarısı yapıldı. 

Japonya’daki dünyanın en büyük nükleer santrali yeniden faaliyete geçiyor

‘Rusya, Ukrayna’daki Zaporijya Nükleer Santrali’ne müfettiş erişimini engelledi’

Birleşmiş Milletler (BM) bünyesindeki Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu‘nun başkanı, Rusya‘nın Ukrayna‘da işgal ettiği bölgede yer alan Zaporijya Nükleer Santrali‘nin kritik bazı bölümlerine BM denetçilerinin girmesine ilk kez  izin vermediğini açıkladı.

Kurumun Genel Müdürü Rafael Grossi, santraldeki müfettişlerin son iki haftadır bir, iki ve 6 numaralı reaktörlerin ana salonlarına erişimlerinin engellendiğini; gözlemcilerin tesisin 2024 bakım planlarını da henüz almadığını belirtti.

Rusya ve Ukrayna’dan karşılıklı suçlamalar: Zaporijya saldırı riski altında mı?

Nükleer tesis çevresindeki çatışmaların tüm Avrupa için vahim sonuçlar doğurabileceği uyarılarına rağmen Rusya, Şubat 2022’de Ukrayna’yı işgal ettikten birkaç gün sonra Zaporijya’daki tesisi ele geçirmişti. Avrupa’daki en büyük nükleer santrali Zaporijya Nükleer Santrali’ndeki altı reaktör artık elektrik üretmiyor. Rusya ise santral çevresindeki hedefleri topçu mermisiyle vurarak korkunç bir patlama riskini artırmakla defalarca suçlandı.

Zaporijya Nükleer Santrali ikinci kez vuruldu: ‘Rus nükleer terörüne karşı yaptırım artırılmalı’
Türkiye dahil 42 ülkeden Rusya’ya çağrı: Zaporijya Nükleer Santrali’nden derhal çıkın

Yasaklanan bölgede reaktör çekirdeği ve kullanılmış yakıt yer alıyor

The İndependent‘a konuşan Grossi, “UAEK uzmanlarına ilk kez soğuk kapatma durumundaki bir ünitenin reaktör salonuna giriş izni verilmiyor. Burası reaktör çekirdeğinin ve kullanılmış yakıtın yer aldığı kısım. Ekip erişim talep etmeyi sürdürecek” dedi.

Gözlemcilerin Ukrayna’nın güneydoğusundaki santralin türbin salonlarına erişimi de kısıtlandı.

Elektrik iletim hattının kesildiği durumlar için tesise yedek elektrik tedariki sağlamak üzere santral operatörlerinin hareket halinde olduğunu belirten Grossi ve ekibi, Ukrayna’nın Şubat 2022’de işgalinden bu yana bölgede çatışmaların sürdürmesine rağmen tesiste güvenlik kurallarının hâlâ uygulanıp uygulanmadığını denetlemek için tesise üç ziyaret gerçekleştirmişti.

BM’den Zaporijya raporu: Güvenli bölge kurulmalı
Zelenski: Zaporijya Nükleer Santrali’nde felakete çok yaklaştık

UAEK Başkanı, Rusya ve Ukrayna’dan, feci bir kazayı önlemek için tesis çevresindeki çatışmalara son vermelerini defalarca istedi. Santralin reaktörlerini soğutması için elektriğe ihtiyaç duyduğunu belirten uzmanlar, bu nedenle topçu mermilerinin tesis çevresindeki enerji altyapısını hedef almaması gerektiğine dair düzenli olarak uyarı yayımlıyor.

Savaş süresince Ukrayna’nın üç nükleer santralinden ikisinin (diğeri batıdaki Hmelnitski) yakınlarında füze ve drone’ların uçtuğunu söyleyen Grossi, UAEK personelinin bu tesislerdeki güvenlik standartlarını gözlemlemeye devam ettiğini ekledi.

Ekrem İmamoğlu resmen aday: Daha yeşil, adil ve güvenli bir İstanbul yaratacağız

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, bugün Haliç Kongre Merkezi’ndeki yeni dönem aday tanıtım toplantısı düzenledi. Toplantıya Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel ve  İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik de katıldı.

“İstanbul’a Hizmette Tam Yol İleri” başlığıyla düzenlenen toplantıda ilk sözü alan Özel, İstanbul’un 2019’dan beri katılımcı, adil bir yönetim tarafından yönetildiğini ancak hükümet tarafından engellemelere maruz kaldığını söyledi:

Hakkında soruşturma açılan gazeteci Fatih Altaylı koşullu serbest bırakıldı

Gazeteci Fatih Altaylı, “suçu ve suçluyu övme” ile “halkın bir kesimini kin ve düşmanlığa alenen tahrik ve aşağılama” suçlamaları çerçevesinde yürütülen iki ayrı soruşturma kapsamında ifade verdi.

Çağlayan‘daki İstanbul Adliyesi‘nde yaklaşık bir saat süren ifade işlemi sonrasında Altaylı, yurt dışı çıkış yasağı ve imza şartı şeklinde adli kontrol talebiyle Nöbetçi Sulh Ceza Hakimliği‘ne sevk edildi. Mahkeme de Altaylı’yı, bu koşullarla serbest bıraktı.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Altaylı’nın 1 Ocak’ta İstanbul’da gerçekleşen “Şehitlerimize Rahmet, Filistin‘e Destek, İsrail‘e Lanet” yürüyüşü sonrası bir vatandaşa saldıran kişi hakkında “Eline sağlık” ifadesini kullanmasıyla ilgili “suçu ve suçluyu övme” suçundan soruşturma başlatmıştı. 

 24 Aralık 2023’te yayımlanan YouTube videosunda Ankara‘daki “İsrail ve PKK‘ya Lanet Mitingi” katılımcılarına yönelik sözleri sebebiyle de Fatih Altaylı’ya  “halkın bir kesimini kin ve düşmanlığa alenen tahrik ve aşağılama” suçlamasıyla da ayrı bir soruşturma açılmıştı.

Diyanet’ten Fatih Altaylı hakkında suç duyurusu
Akbelen’in hikayesini anlatan gazeteci Osman Çaklı ifadeye çağrıldı

Fatih Altaylı: ‘Hiçbir şey demedim’

Altaylı, konuyla ilgili olarak YouTube kanalında yaptığı açıklamada, “Tweette tek bir şey söyledim: ‘Elinize sağlık.’ Bir anda ne kadar adam varsa ortaya döküldü. Sanki ben yumruk atana ‘Eline sağlık’ diyormuşum. Halbuki ben hiçbir şey demiyorum. Kim ne anlayacak onu görmeye çalışıyorum,” ifadelerini kullanmıştı.

Tarlabaşı Derneği ‘fesh’ davasının yedinci duruşması 8 Ocak’ta

Tarlabaşı Toplumunu Destekleme Derneği hakkında açılan iki ayrı davadan biri olan ‘derneğin feshi’ davasının yedinci duruşması, 8 Ocak Pazartesi saat 10.00’da 18. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülecek.

27 Haziran 2021’de Kaos GL Derneği ile birlikte planlanan “LGBTİ+ Öğrencileri Aile ve Okul Kıskacına Karşı Nasıl Korumalı?” etkinliği, Milat Gazetesi ve A Haber televizyonlarında “Toplum merkezinde LGBT ve terör eğitimi” gibi haberlerle hedef gösterilmişti.

Haberler ve gazetenin bileşenlerinin hedef gösteren paylaşımları yıl boyunca sürdü.

Tarlabaşı’nda çocukların ve kadınların bir araya gelebilecekleri güvenli alanları kurmak adına çalışan dernek için Haziran-Eylül 2021 döneminde çeşitli denetimlerin ardından “yokluğun tespiti” ve “derneğin feshi” için ayrı ayrı davalar açılmıştı.

Açılan davaları takip etmek ve Tarlabaşı Toplum Merkezi (TTM) ile dayanışmak için kurulan İyi ki Varsın TTM İnisiyatifi, duruşma öncesi saat 9.15’te Çağlayan Adliyesi önünde basın açıklaması yapacak.

Duruşmaya çağrı

İnisiyatifin çağrısı şöyle:

“Tam iki yıldır sizlere dava çağrılarında bulunuyoruz. Tarlabaşı Toplum Merkezi, tam iki yıldır ertelenen davalarla, kapanma tehdidiyle, ani denetimlerle, düzenli olarak üretilen karalama ve hedef gösterme söylemleriyle mücadele ederken bir yandan Tarlabaşı’nda yaşayan tüm çocuklar ve kadınlar için güvenli alan olma ısrarını sürdürüyor.

Haklı duruşumuzu yine bir arada dayanışmayla göstermek için sizlere çağrımızı bir kez daha tekrarlıyoruz: Tarlabaşı Toplum Merkezi kapatılamaz!

İyi ki Varsın TTM İnisiyatifi olarak herkesi 8 Ocak Pazartesi saat 9.15’te Çağlayan Adliyesi önünde basın açıklamasına, 10’da ise 18. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde duruşmaya davet ediyoruz.”

Fotoğraf: TTM

İmza kampanyasını 99 sivil toplum örgütü imzaladı

Dava öncesi bir araya gelen 99 sivil toplum örgütü ortak açıklama yayınladı, “Tarlabaşı Toplumunu Destekleme Derneği’nin yanındayız” dedi. TTM ile dayanışmak ve örgütlenme özgürlüğünü savunmak için kurulan “İyi ki Varsın TTM” internet sitesinde yayınlanan açıklamaya imzalar gelmeye devam ediyor.

99 örgütün imzasıyla yayınlanan açıklamada davaların tüm sivil topluma tehdit olduğu vurgulandı:

“Tarlabaşı Toplumunu Destekleme Derneği örneğinde bugün yaşananların Türkiye’de örgütlenme özgürlüğü alanında yaşanan gerilemenin doğal bir uzantısı olduğunu düşünüyoruz. Tarlabaşı Toplumunu Destekleme Derneği’nin hedef gösterilerek ve yürüttüğü faaliyetler çarpıtılarak kapatılmaya çalışılması, tüm sivil topluma yönelik bir tehdit olarak karşımızda duruyor.”

Sivil toplum örgütleri, örgütlenme özgürlüğüne yönelik saldırıların durdurulmasını, sivil topluma yönelik baskılara son verilmesini, Tarlabaşı Toplumunu Destekleme Derneği’ne açılan davaların düşürülmesini ve güvenli bir şekilde çalışmalarına devam edebilmesini talep etti.

Ne olmuştu?

TTM, 27 Haziran 2021’de Kaos GL Derneği’nin “LGBTİ+ Öğrencileri Aile ve Okul Kıskacına Karşı Nasıl Korumalı?” kılavuzunun konuşulacağı bir gönüllü etkinliği planladı, fakat etkinlik medyada hedef gösterildi.

Nefret söylemi, hedef gösterme ve karalamalar 9 Şubat 2022’ye kadar sistematik olarak devam etti ve yaygınlaştı.

Medyadaki hedef göstermelerin hemen ardından 25 Haziran’da Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı Beyoğlu İlçe Müdürlüğü Sosyal Hizmetler Birimi, derneği ziyaret etti.

‣ Tarlabaşı Toplum Merkezi, hedef göstermelerin ardından kapatılma tehlikesiyle karşı karşıya

Bundan dört gün sonra İstanbul İl Sivil Toplumla İlişkiler Müdürlüğü denetimi başladı. Ne ziyaretle ne de denetimle ilgili derneğe herhangi bir sonuç ulaşmadı.

Öte yandan 19 Temmuz’da Emniyet Müdürlüğü Çocuk Şube Müdürlüğü “müstehcenlik suçu” kapsamında Yönetim Kurulu Başkanının ifadesini aldı. Soruşturma takipsizlikle sonuçlandı.

Dernek, Haziran-Eylül 2021 döneminde çeşitli denetimlerden geçti.

Denetimlerin ardından merkez hakkında iki ayrı dava açıldı.

‣ Tarlabaşı Toplum Merkezi’ne açılan yokluğun tespiti davasının ilk duruşması görüldü

İstanbul Valiliği tarafından İstanbul 8. Sulh Hukuk Mahkemesi’nde “Derneğin amacının gerçekleşmesinin olanaksız hale geldiği” gerekçesi ile derneğin kendiliğinden sona erdiğinin tespit edilmesi talepli bir dava açıldı.

Bu davanın ilk duruşması, 14 Nisan 2022 Perşembe 11.45’te İstanbul 8. Sulh Hukuk Mahkemesi’nde görüldü.
‣ Tarlabaşı Toplum Merkezi davası ertelendi: Örgütlenme özgürlüğüne müdahale ediliyor

Aile Bakanlığı, Valilik yanında müdahillik talebi iletti. TTM avukatları, “15 yıldır var olan, kamuyla ortak iş yapan bir dernek nasıl yok olabilir” dedi.

‣ Tarlabaşı Derneği’nin fesih davası ertelendi: Bakanlık müdahil oldu

Dava, 29 Eylül’e ertelendi. 29 Eylül’deki ikinci duruşmada da karar çıkmadı ve bu sefer Tarlabaşı Toplum Merkezi hakkında açılan “yokluğun tespiti” davası 9 Mayıs 2023’e ertelendi.

9 Mayıs’taki duruşmada da karar çıkmadı. Bir sonraki duruşma 5 Ekim’de görüldü ve dava 14 Mayıs 2024’e ertelendi.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın düzenlediği iddianame ile İstanbul 18. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde “hukuka ve ahlaka aykırılık” gerekçeleriyle derneğin feshi davası da açıldı. Bu davanın ilk duruşması da 18 Mayıs 2022 tarihinde görüldü.

Dava kapsamında dernek hakkında verilen “faaliyetten alıkonulma” tedbir kararı ise 6 Nisan’da TTM’nin başvurusu üzerine kaldırıldı.

Davanın 2 Kasım’daki ikinci duruşmasında da karar çıkmadı. Dava, 21 Şubat saat 11.30’a ertelendi. 21 Şubat’ta da karar çıkmadı.

Hak savunucularının takip ettiği duruşmada TTM avukatları, bilirkişi raporuna ilişkin beyanda bulunmak için süre istedi.

Dava, 22 Mayıs saat 10.00’a ertelendi. 22 Mayıs’ta da karar çıkmadı.

Bir sonraki duruşma 9 Ekim’de görüldü. Hak savunucularının duruşma öncesi basın açıklaması yapması ise polis tarafından engellendi. Kağıthane Kaymakamlığı’nın yasak kararı olan  “millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlâkın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunmasını” gerekçe gösterildi.

‣ Tarlabaşı Toplum Merkezi’nin fesih davası 2024’e ertelendi

Dava, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi Bürosu’nun raporunun beklenmesi ve eksiklerin giderilmesi için 8 Ocak 2024 saat 10.00’a ertelendi.

Gazipaşa sahillerindeki caretta caretta yuvasına otel tehdidi

Antalya‘nın Gazipaşa ilçesinde, koruma altındaki caretta carettaların yuvalama alanı ve nesli tükenmekte olan Akdeniz foklarının üreme bölgesine beş yıldızlı bir otel yapılması planlanıyor.

Yerel halk ve çevre savunucuları, bu projenin hem doğal yaşamı tehdit edeceği hem de halkın kıyılara erişimini engelleyeceği konusunda endişelerini dile getiriyor. Vatandaşlar, 8 Ocak’ta Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile yapılacak olan İnceleme Değerlendirme Komisyonu toplantısında bu projeye yönelik ‘ÇED olumsuz kararı‘ verilmesi için mücadele edileceğini ifade etti.

Yeşilyurt İnşaat‘ın yapmayı planladığı ve Adil Üstündağ‘a ait olduğu belirtilen ‘The Green Park Gazipaşa‘ isimli otelin 122 dekar, yani yaklaşık 17 futbol sahası büyüklüğünde bir alana  ve 841 oda, 2 bin 508 yatak kapasiteli olarak inşa edilmesi öngörülüyor. Ancak bu bölge, biyolojik çeşitliliği yüksek olan sahilleri, kum zambakları ve diğer endemik bitkileriyle bilinen ve 1’inci, 2’nci ve 3’üncü derece doğal koruma sit alanları içerisinde yer alıyor.

Gazipaşa’ya yapılmak istenen oteller Akdeniz Foku’nu tehdit ediyor
Biz depremle yıkılırken onlar otel yapmanın peşindeymiş

Gazipaşa Hepimizin Platformu, sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamada, “Kızılin, Kahyalar ve Koru kıyılarını içeren Koruma Amaçlı İmar Planları ve uygulamaları, halkımızın sahillerden yararlanma hakkını sonsuza kadar elinden alacak. Bu planlar, doğal güzelliklerimizi betona boğacak ve sahillerimiz bir daha eski günlerine geri dönemeyecek,” dedi.

Platform, Gazipaşa’nın altyapısının bu projeleri kaldıramayacağını, demografik yapısının değişeceğini ve sağlıklı içme suyunun dahi bulunamaz hale geleceğini vurguladı.

Platform ayrıca, “Bu olumsuz gelişmelerden sadece birkaç emlakçı, müteahhit ve yerel siyasetçi kârlı çıkacak. Bizler, Gazipaşa’nın aşığı olarak bu ilkel anlayışla sonuna kadar mücadele etmeye kararlıyız,” diye ekledi ve halkı uyanmaya, mücadeleye destek vermeye davet etti.

Bu coğrafyada, tarihi ve doğal güzellikleri koruyarak, halkın yararına bir turizm modeli yaratılmasının mümkün olduğunu belirten Gazipaşalılar, “Sahiller halkındır, Gazipaşa sahipsiz değildir ve en iyisine layıktır” ifadelerini kullandı.

Fotoğraf: MOm / P. Dendrinos

Gazipaşa’da ne olmuştu?

Antalya’nın Gazipaşa ilçesi, biyolojik çeşitliliği ve eşsiz doğal güzellikleriyle bilinen, caretta caretta ve Chelonia mydas türü deniz kaplumbağalarının yanı sıra nesli tükenmekte olan Akdeniz foklarının (Monachus monachus) yaşam alanıdır. Akyar mağaraları, bu nadir türlerin gözlemlendiği ve koruma altında olan özel yerler arasında yer alır.

Mayıs 2020’de başlatılan bir change.org kampanyası, Gazipaşa’daki bu habitatların korunması için toplumsal bilinç ve desteği artırmayı amaçlamıştı. Kampanyada, bölgenin 1’inci, 2’nci ve 3’üncü derece doğal koruma sit alanları olduğu, aynı zamanda Gazipaşa’nın tarım, muz üretimi, narenciye ve tropikal meyve üretimiyle öne çıkan bir bölge olduğu vurgulanmışt.

Buna rağmen, bölgeye yapılması planlanan otel projeleri, özellikle Yeşilyurt İnşaat tarafından planlanan ‘The Green Park Gazipaşa’ isimli projenin, bölgenin doğal yapısını ve biyoçeşitliliğini ciddi bir şekilde tehdit ettiği endişelerini doğurdu. Bu projelerin, Bern ve Barcelona Sözleşmeleri ile İstanbul Deklarasyonu’na aykırı olarak, deniz kaplumbağaları ve Akdeniz foklarının korunmasını riske attığı biliniyor.

Gazipaşa Hepimizin Platformu’nun öne sürdüğü gibi, bu projelerin ilçenin demografik yapısını değiştireceği, altyapı sorunlarına yol açacağı ve yerel kültürün yok olmasına sebep olabileceği endişeleri de mevcut. Ayrıca, bölgedeki küçük parsellerde yapılaşmaya izin verilmemesi, bu planların büyük parsel sahiplerine yarayacağı ve yerel halkın alandan uzaklaştırılacağı yorumlarını doğuruyor.

Gazipaşa’nın doğal ve kültürel mirasını korumak ve gelecek kuşaklara aktarmak amacıyla, yerel halk ve doğa savunucuları bu projelere karşı mücadelelerini sürdürüyor.

Antalya’daki antik kentleri tehdit eden proje için kritik toplantı yapıldı

Antalya‘nın Demre ve Kaş ilçeleri arasında yapılması planlanan ve büyük tartışmalara neden olan Demre otoyolu projesi ile ilgili Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı İnceleme Değerlendirme Komisyonu toplantısı dün (5 Ocak) gerçekleştirildi. Toplantı, bölge halkının ve çevre savunucularının yoğun katılımıyla tamamlandı. Toplantıda, projenin çevresel, kültürel ve sosyoekonomik etkileri ele alındı.

Kaş Kültür ve Çevre Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Murat Akoy, toplantının detaylarını Yeşil Gazete ile paylaştı. Toplantıda Demre ve Kaş’tan çeşitli temsilcilerin projenin olası etkileri üzerine endişelerini dile getirdiklerini belirten Akoy, özellikle su kaynakları, seracılık faaliyetleri ve tarım arazilerine olası zararların üzerinde durulduğunu ifade etti.

Ahmet Murat Akoy, toplantıda dile getirilen başka bir önemli konunun da bölgedeki tarım arazilerinin ve zeytinliklerin korunması olduğunu belirtti ve şöyle dedi:

“Bu projenin, Kaş-Kalkan bölgesindeki zengin zeytinlik alanlarına ve endemik bitki türlerine zarar vereceği kesin. Özellikle Kaş’ta yetişen Likya Orkidesi ve Kaputaş Andızotu gibi nesli tehlike altında olan türler, bu projenin yol açacağı çevresel tahribatla yok olma riski altında.”

Akoy, ayrıca projenin sosyal hayatı ve yerel ekonomiyi de olumsuz etkileyeceğine dikkat çekerek, bölgenin kültürel ve doğal mirasının korunmasının önemini vurguladı.

‘Demre otoyolu arkeolojik alanlara da zarar verecek’

Demre Belediye Başkanı ve diğer katılımcılar, proje esnasında yapılacak patlatmaların yeraltı sularını etkileyebileceği, bu durumun bölgedeki su kaynaklarının yönünü değiştirebileceği ve seracılık faaliyetlerini olumsuz etkileyebileceği konusunda uyarılarda bulundu. Ayrıca, yol güzergahı üzerinde bulunan değerli tarım arazileri ve arkeolojik alanların zarar göreceği endişesi dile getirildi.

Akoy, Kaş ve Kalkan arasındaki coğrafyanın özellikleri, flora ve fauna üzerindeki etkiler, sosyal ve ekonomik kayıplar, doğal hayatın bölünmesi ve artan yapılaşma tehlikelerinin de toplantıda ele alındığını belirtti. Ayrıca, Kaş Belediyesi‘nin projeye destek verirken Demre ve Finike’nin tamamen karşı çıktığını aktardı.

Toplantıda, projenin ÇED raporu ve hukuki süreçleri ile ilgili olarak da tartışmalar yaşandı. Akoy, projenin eksikliklerinin ve hukuki süreçlerin firma tarafından tamamlanması gerektiğini, bu sürecin tamamlanamaması durumunda ÇED raporunun olumsuz çıkacağını ve yol güzergahının yeniden çalışılacağını ifade etti.

Demre otoyolu projesinde ne olmuştu?

Antalya’da, Demre ve Kaş arasında yapılması planlanan otoyol projesi, uzun süredir çeşitli tartışmaların odağında yer alıyor. Proje, Demre, Kaş ve Kalkan bölgelerindeki doğal ve tarihi alanlara potansiyel zararlar nedeniyle eleştirilmişti. Özellikle, projenin güzergahı üzerinde bulunan Kekova, Myra, Andreake Kaputaş Kanyonu gibi tarihi ve doğal alanlardan geçmesi ve binlerce ağacın kesilmesine yol açması bölge halkı ve çevre savunucuları tarafından endişeyle karşılanıyordu.

‣ Antalya’daki antik kentlerden otoyol geçirecekler
‣ Yurttaşlar Antalya’da antik kentlerden geçirilmek istenen otoyola karşı yola çıkıyor

Daha önce iptal edilen Kaş-Kalkan kesimi dahil olmak üzere, bu yolun bölgedeki biyolojik çeşitliliğe, tarım alanlarına ve yerel su kaynaklarına olası etkileri, yerel ve ulusal düzeyde tartışma konusu olmuştu. Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın İnceleme Değerlendirme Komisyonu toplantısı, projenin geleceği için kritik bir adım olarak görülüyordu.

Bu toplantı, projenin çevresel etki değerlendirmesi (ÇED) sürecinin bir parçası olarak yapıldı ve bölge halkının, çevre savunucularının ve ilgili tarafların projeye dair görüş ve endişelerini ifade etme fırsatı sağladı. Toplantı, projenin bölgedeki doğal ve kültürel mirasa etkilerinin yanı sıra sosyoekonomik sonuçlarını da gündeme taşıdı. Bu toplantının sonuçları, projenin geleceğini belirleyici olacak ve bölge için büyük önem taşıyor.

Likya mirası, yeniden otoyol projelerinin tehlikesi altında