Ana Sayfa Blog Sayfa 96

Mahkemenin reddettiği Sinpaş davasında Danıştay yeni rapor istedi

Muğla-Marmaris‘in Kızılkum‘da yapılması planlanan Marmaris Kızılbük Resort Otel ve Devremülk projesi için Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı‘nın ‘ÇED Olumlu’ kararına açılan dava için Danıştay, yeni bir rapor hazırlanmasına karar verdi.

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı‘nın proje için ÇED olumlu kararına açılan davada Muğla 2. İdare Mahkemesi keşif kararı vermişti.

Ancak Muğla Büyükşehir Belediyesi‘nin aynı taleple açtığı farklı bir dava için hazırlanan bilirkişi raporu gerekçe gösterilerek Kent Konseyi’nin davası 26 Ocak’ta keşif yapılmadan reddedildi.

Ancak bilirkişi raporu, “aynı işleme karşı açılan başka bir Mahkemedeki uyuşmazlıkta yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu” düzenlendiği için görülen dava ile diğer dava arasında farklılık bulunuyordu.

Bu sebeple Marmaris Kent Konseyi, reddedilen dosyayı temyiz için Danıştay’a götürdü.

Marmaris’te bilirkişi keşfi: Belediye onaylanmamış belge sundu
Sinpaş-Kızılbük’te ‘ÇED olumlu’ kararının iptali davası reddedildi

‘Yüzeysel değil, gerçekçi ve bilimsel bir rapor hazırlanmalı’

Danıştay, “Yüzeysel değerlendirme ile değil gerçekçi, bilimsel, kamu yararı ve çevreyi koruyan bir rapor” hazırlanması gerektiğine karar verdi.

Danıştay kararı, proje alanında proje itirazlarına göre bir değerlendirme yapılması ve bu değerlendirmenin yeterli uzmanlığa sahip kişilerce yapılması gerektiğini belirtti.

Marmaris Kent Konseyi: Danıştay kararı sembolik bir örnek

Kent Konseyi, proje alanının Marmaris Milli Parkı içinde bulunduğunu ve korunması gereken orman alanları ile zengin flora ve fauna çeşitliliğine sahip olduğunu göstererek projenin hukuka aykırı olduğunu savunuyor.

Ayrıca otel inşaatında kıyı çizgisinin ihlal edildiği, kıyının doldurulduğu ve projenin kanalizasyon şebekesinin bulunmadığı belirtildi.

Marmaris Kent Konseyi, Danıştay kararı üzerine bir basın açıklaması yaparak “adalete kavuşmak uzadıkça talan ve işgal devam ediyor” dedi. Konsey, mücadeleye devam edeceğini ve bu Danıştay kararının hukuku yok sayanlara karşı bir sembolik bir örnek teşkil edeceğini belirtti.

‣ Marmaris Kızılbük koyunda bilirkişi keşfi: Yaşanan tahribatı gözlerimizle gördük
Sinpaş’ın Marmaris’teki kanunsuz inşaatı belediye baskını ile durduruldu
Sinpaş-Kızılbük Oteli inşaatında ‘tuhaf işler’!
Kızılbük’te dinamitler patlıyor: Marmaris’ten imdat çığlığı!

27 ilde ormanlara giriş yasaklandı

Orman Yangınları Mücadele Komisyonları‘nın yeni kararıyla Marmara‘da sekiz, Ege‘de alt , Akdeniz‘de beş, İç Anadolu‘da dört, Karadeniz‘de dört olmak üzere 27 ilde ormanlara girişler yasaklandı.

Karar, Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nden gelen sıcaklık artışı ve kuvvetli rüzgar uyarıları üzerine alındı.

Ormanlara giriş yasağına ek olarak tabiat parkları ve mesirelerde de mangal, kamp ateşi veya semaver gibi amaçlarla ateş yakılmasına yönelik düzenlemeler yapıldı;  bazı alanlarda ateş yakmak tamamen yasaklandı.

Yasaklarla izmarit, piknik mangalları ve kamp ateşlerinden kaynaklanan yangınların önüne geçilmesi hedefleniyor.

Komisyon toplantısında yangın tedbirleri konuşuldu

Valiler başkanlığında toplanan komisyon toplantısında yangına müdahale ekipleri için koordinasyon ve görev dağılımı, hava ve kara araçlarının etkin kullanımı, yangın bölgesindeki insanların tahliyesi planlandı. Kamu kurumları, belediyeler, sivil toplum kuruluşları ve halkın işbirliği içinde çalışılması için esaslar belirlendi.

Bölgelere göre ormanlara girişlerin yasak olduğu iller ve tarihler şu şekilde:

Marmara Bölgesi:
  • İstanbul: 10 Haziran – 15 Ekim
  • Balıkesir: 3 Haziran – 31 Ekim
  • Çanakkale: 1 Haziran – 15 Eylül
  • Edirne: 10 Haziran – 15 Ekim
  • Kırklareli: 8 Mayıs – 31 Ekim
  • Sakarya: 1 Haziran – 1 Kasım
  • Kocaeli: 1 Haziran – 1 Kasım
  • Bilecik: 5 Haziran – 1 Ekim
Ege Bölgesi:
  • Denizli: 1 Haziran – 31 Ekim
  • Uşak: 15 Haziran – 1 Ekim
  • İzmir: 1 Haziran – 31 Ekim
  • Manisa: 1 Haziran – 31 Ekim
  • Aydın: 1 Haziran – 31 Ekim
  • Kütahya: 1 Temmuz – 30 Eylül
Akdeniz Bölgesi:
  • Hatay: 1 Mayıs – 30 Kasım
  • Antalya: 7 Haziran – 31 Ekim
  • Muğla: 1 Haziran – 31 Ekim
  • Isparta: 10 Haziran – 15 Ekim
  • Burdur: 15 Haziran – 15 Ekim
İç Anadolu Bölgesi:
  • Kayseri: 1 Haziran – 31 Ekim
  • Yozgat: 1 Haziran – 31 Ekim
  • Kırıkkale: 1 Haziran – 31 Ekim
  • Kırşehir: 1 Haziran – 31 Ekim
Karadeniz Bölgesi
  • Samsun: 10 Haziran – 31 Ekim
  • Bartın: 1 Haziran – 30 Eylül
  • Çorum: 3 Haziran – 30 Ekim
  • Tokat: 1 Temmuz – 30 Eylül

İklim değişikliği orman yangınlarını ateşliyor

Dünya genelinde orman yangınlarının şiddetinin ve sıklığının artması iklim değişikliğinin sıcaklık artışı, yağışların azalması ve nem oranlarının düşmesi gibi sonuçlarıyla ilişkilendiriliyor.

Londra merkezli Grantham İklim Değişikliği ve Çevre Araştırmaları Enstitüsü’nün Politika ve İletişim Direktörü Bob Ward, ihmal ve dikkatsizlik nedeniyle çıkan yangınlarda bile sıcaklık artışı ve topraktaki nem kaybı ağaçların daha kolay tutuşmasına yol açıyor ve yangınların kontrol altına alınmasına engel oluyor.

Gezegenin ısınması ve El Niño‘nun etkileri orman yangınlarını daha olası hale getiriyor. Birleşmiş Milletler Çevre Programı‘na göre büyük orman yangınlarının sıklığı 2030 yılına kadar yüzde 30, yüzyılın sonuna kadar ise yüzde 50 artacak.

İklim değişikliği orman yangınlarını da körüklüyor
İklim krizinin dört atlısı: Sıcak dalgaları, kuraklıklar, yangınlar ve seller

 

Hukukçu ve siyasetçiler: Tutuklanan hak aktivisti Özgünlü’yü derhal serbest bırakın

Ankara Barosu Hayvan Hakları Merkezi, Urfa-Siverek’deki barınaktan sahiplenerek tedavi ve bakımları için Ankara’ya getirdiği köpekler nedeniyle tutuklanan Yaşama Tutunan Patiler Derneği Başkanı Buket Özgünlü‘nün derhal serbest bırakılmasını istedi:

“Toplumu kutuplaştırmak isteyen, hayvanları ve onların haklarını savunan insanları hedef göstererek nefret suçu işleyenlerle ilgili gereğinin yapılması için tüm kamu kurumlarına ve adli mercilere çağrıda bulunuyoruz. Buket Özgünlü derhal serbest bırakılmalıdır”

Urfa Belediyesi ‘kuduz iddiasını’ yalanladı: Köpekleri tutuklanan Özgünlü’ye tutanakla teslim ettik
‣ Urfa’daki hayvan hakları aktivistleri köpekler için ayağa kalktı: Sokaklarda köpek kalmamış
‣ Kuduz bahanesiyle katliam yasası meşrulaşmaz: Yılda en fazla 2 vaka görülüyor
Urfa’daki köpeklerle ilgili Tarım ve Orman Müdürlüğünden dezenformasyon açıklaması

Özgünlü’nün sosyal medyadaki provokatif bir hesabın hedef göstermesinin ardından tutuklanmasına, Ankara Adliyesi önünde yaptıkları açıklamayla tepki gösteren baronun Hayvan Hakları Merkezi Koordinatör Yönetim Kurulu Üyesi Berkay Başer, şunları söyledi:

“Yaşama Tutunan Patiler Derneği Başkanı Buket Özgünlü’nün Şanlıurfa’da karantina bölgesine 120 km uzaklıktaki Siverek Barınağı’ndan, kuduzla hiçbir ilgisi olmayan hasta ve bakımsız hayvanları Belediye tarafından düzenlenen tutanakla sahiplenerek tedavi için Ankara’daki yaşam alanına getirirken, İçişleri Bakanlığı ve Valilik talimatıyla yakalanarak gözaltına alınması ve 10 haziran pazartesi günü 7. Sulh Ceza Hakimliği’nce verilen kararla tutuklanarak cezaevine gönderilmesi de bu algı operasyonunun sonuçlarından biridir.”

‘Kuduz ve karantina iddiaları samimi ve prodesüre uygun değil’

Geçen yıl Urfa’da iki kişinin ölümüyle sonuçlanan kuduz vakasından birinin Suriye‘de, diğerinin ise sahipli hayvan kaynaklı olduğunu hatırlatan Başer, buna rağmen basında bunun sokak hayvanları kaynaklı olduğu yönünde algı yaratıldığını belirten Başer  geçen hafta yine Urfa’da kuduz vakası görüldüğü iddiasıyla iki mahallenin karantina altına alınması uygulamasının da samimi ve prosedüre uygun olmadığını söyledi:

Ankara Barosu Sokak Hayvanları Için Ses Yükseltti  (2)

‘Raporlar şaibeli, hukuki süreç başlatacağız’

Büyükşehir Belediyesi Barınağı’na götürülen köpeğin 3 Haziran’daki şüpheli ölümü üzerine düzenlenen raporu da şaibeli bulduklarını söyleyen Başer,  gerekli hukuki süreci başlatacaklarını kaydetti:

“Geçtiğimiz hafta Şanlıurfa’da yaşanan bir olayda kuduz vakası görüldüğü iddiası üzerine iki mahalle karantinaya alınmıştı. Karantina uygulaması yasal olmakla birlikte samimi ve prosedüre uygun değildir. Zira, karantina bölgesine büyükbaş ve küçükbaş hayvan girişi de yasaklanması gerekirken bununla ilgili bir önlem alınmamıştır. Ayrıca, büyükşehir belediyesi barınağına getirilen ilgili köpeğin 3 haziran tarihinde şüpheli ölümü üzerine rapor düzenlenerek Adana İl Tarım Müdürlüğüne gönderilmiş, hemen ertesi gün Adana İl Tarım Müdürlüğü tarafından köpeğin kuduz pozitif olduğu yönünde rapor verilmiştir. Nakil dahil, 1 günden az bir sürede tüm testlerin tamamlanması nerdeyse imkansızdır. Veteriner hekimlerin de görüşleri doğrultusunda, şaibeli olduğunu düşündüğümüz raporu düzenleyen kurumlarla ilgili gerekli hukuki süreci başlatacağımızı da bildiriyoruz”

Başer, “Toplumu kutuplaştırmak isteyen, hayvanları ve onların haklarını savunan insanları hedef göstererek nefret suçu işleyenlerle ilgili gereğinin yapılması için tüm kamu kurumlarına ve adli mercilere çağrıda bulunarak” Ankara Barosu’nun çözüm önerilerini de sıraladı:

  • Buket Özgünlü derhal serbest bırakılmalıdır,
  • Ülke çapında bir an önce kısırlaştırma seferberliği başlatılarak,  5199 sayılı kanuna uygun olarak yerel yönetimlerce kısırlaştırılıp aşılanan hayvanlar alındığı yere geri bırakılmalıdır.
  • Kanuna aykırı davranan şahıs ve yerel yönetimlerin yetkilileri hakkında caydırıcı cezalar uygulanmalıdır
  • Hayvanlara yönelik işlenen fiillerle ilgili cezalar artırılmalı ve caydırıcı olması bakımından yatarı olan hapis cezaları verilmelidir.
  • Nefret söylemleriyle toplumu yanlış yönlendiren topluluk ve paylaşımlarla ilgili gereken tedbirler alınarak buna sebep olanlar en ağır şekilde cezalandırılmalıdır.

Ankara Barosu tüm hak ihlallerinin karşısında olduğu gibi hayvanlar için de adalet arayışını sürdüreceğini ve sürecin takipçisi olacağını da bildirdi.

DEM Partili Koca: Hayvan nefretinde taraf mı tutuyorsunuz?

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Mersin Milletvekili ve TBMM Çevre Komisyonu üyesi Perihan Koca da Buket Özgünlü’nün tutuklanmasını Meclis gündemine taşıdı.

Koca, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un yanıtlaması istemiyle şu soruları yöneltti:

  • Şanlıurfa’da gerçekleştirildiği iddia edilen toplu köpek katliamı ile ilgili adli mercilerce herhangi bir inceleme başlatılmış mıdır? Söz konusu iddialarla ilgili gözaltına alınan ya da soruşturulan kişi sayısı kaçtır?
  • Hayvan hakları savunucusu Buket Özgünlü’nün bizzat kamu görevlileriyle ortaklaşa çalışarak, yasal dayanaklarla ve prosedürleri yerine getirerek köpekleri tedavi etmek için yürüttüğü faaliyetin kriminalize edilerek suç gibi gösterilmesi sonucu mahkemelerin tutukluluk kararı vermeleri mahkemelerin etki altında kaldıkları ya da talimatla hareket ettikleri iddialarını doğurmuştur. Bu iddialar bakanlığınız tarafından araştırılmış mıdır?
  • Şanlıurfa’da köpeklerin toplu olarak öldürüldükleri iddiası soruşturulmazken kuduz karantinası altında olan köpeklerin taşındıkları iddiası soruşturulmadan Buket Özgünlü’nün tutuklanmaya sevk edilmesi ve tutuklanması adli mercilerin son zamanlarda sürekli yükseltilen hayvan nefreti konusunda bir taraf tuttuğunu mu göstermektedir?

Köpeklerin getirildiği Ankara Patiliköy Köpek Barınağı‘nın sosyal medya hesabından da bir açıklama yapıldı ve hayvanlarda kuduzun söz konusu olmadığı belirtildi:

“Dün Şanlıurfa’dan Ankara’ya getirilen, testlerinde gençlik hastalığı olduğu öğrenilen canlar şu an büyükşehir barınağında karantinada. Süt tozu beslenenler var. Serum alanlar var. Kuduz söz konusu bile değildir.”

Ünlü aktivist fotoğrafçı Sebastião Salgado’nun ‘Genesis’ sergisi ilk kez İstanbul’da

Dünyaca ünlü fotoğrafçı Sebastião Salgado‘nun kariyerinin en uzun soluklu ve önemli projelerinden “Genesis” sergisi, ilk kez İstanbul’a geliyor.

212 Photography Istanbul 7’nci edisyona özel olarak İstanbul’a getirilen sergi, 28 Eylül’den itibaren Aralık sonuna kadar, Türkiye Kültür Yolu Festivalleri kapsamında MSGSÜ Tophane-i Amire’de üç ay boyunca ziyarete açık olacak.

Çağımızın en önemli belgesel fotoğrafçılarından ve aktivistlerinden biri olan Brezilyalı Sebastião Salgado, daha çok dünyanın az gelişmiş ülkelerindeki zorlu yaşam ve çalışma koşullarını, yoksulluğu, açlığı ve göçleri yansıtan, etkileyici siyah-beyaz kareleriyle tanınıyor.

Albrg ve Tin Merzouga, Tadrart arasındaki büyük kum tepeleri.
Djanet’in güneyi. Cezayir. 2009. – Fotoğraf: Sebastião Salgado

İstanbul’da 3 ay boyunca sergilenecek  245 siyah-beyaz fotoğraftan oluşan ‘Genesis’ projesi ise, Salgado’nun aktivist tavrıyla 2004-2011 yılları arasında üzerinde çalıştığı dev bir proje; sanatçının deyimiyle “dünyamıza ithaf ettiği bir aşk mektubu” niteliğinde.

Bir grup Waura yerlisi köylerinin yakınındaki Puilanga Gölü’nde balık tutuyor.
Yukarı Xingu. Mato Grosso Eyaleti. Brezilya. 2005. – Fotoğraf: Sebastião Salgado

Sanatçının,  iklim krizi ile yok olan coğrafyalar ve yok olmaya yüz tutmuş hayvan türlerine odaklandığı proje, Kuzeyde ve Güneyde, Amazonlarda, Galapagos adalarında, modern toplumun yıkıcı etkisine rağmen değişmeyen manzaraları ve insanları belgeliyor. İzleyicisini Galápagos’un hayvan türlerinden, Antartika ve Güney Atlantik‘teki penguenlere, Amazonlardaki kabilelere kadar farklı coğrafya ve kültürleri keşfe çıkarıyor.

Teureum, sikeirei ve Mentawai klanının lideri.
Bu şaman aynı sago ağacının yapraklarıyla sago için bir filtre hazırlıyor.
Siberut Adası. Batı Sumatra. Endonezya. 2008. – Fotoğraf: Sebastião Salgado

Sebastião Salgado kimdir? 

Ekonomi alanında UFES‘te lisans, São Paulo Üniversitesi’nde yüksek lisans ve Paris Üniversitesi‘nde doktora yapan Salgado, çalışma hayatına Uluslararası Kahve Organizasyonu’nda ekonomist olarak başladı ve ilk Afrika seyahatlerini Dünya Bankası için gerçekleştirdi.

Mursi ve Surma kadınları dünyada dudak plakası takan son kadınlardır.
Jinka Bölgesi’ndeki Mago Ulusal Parkı’nda yer alan Dargui Mursi köyü.
Etiyopya. 2007. – Fotoğraf: Sebastião Salgado

Bu seyahatler sırasında fotoğraf çekmeye başlayan sanatçı 1973’ten itibaren kariyerine fotoğrafçılık ile devam etti. Fotoğraf ajansı Sygma, Paris merkezli Gamma ve 1979-1994 yılları arasında Magnum Photos ile çalıştı. Ardından eşi Lélia Wanick Salgado ile birlikte kendi ajansı Amazonas Images‘ı kurdu.

Towari Ypy’nin Zo’é köyündeki kadınlar tipik olarak vücutlarını boyamak için “urucum” (Bixa orellana) kırmızı meyvesini kullanırlar.
Pará Eyaleti. Brezilya. 2009. – Fotoğraf: Sebastião Salgado

80’lerin sonunda en bilinen işlerinden Brezilya’daki Serra Pelada adlı altın madeninde çektiği kareler gibi az gelişmiş ülkelerdeki emekçilerin belgesel fotoğraflarıyla tanındı. Çevrecilik alanında ise eşi Lélia ile birlikte, 1990’lardan bu yana Brezilya’daki Atlantik Ormanı’nın restorasyonunda çalışıyor. İkili 1998’de, 17,000 dönüm araziyi doğa rezervine dönüştürmeyi başardı ve kurdukları Instituto Terra isimli enstitülerini, ağaçlandırma, koruma ve çevre eğitimi misyonuna adadı.

Güney Sandwich Adaları.
Zavodovski ve Visokoi adaları arasında yer alan bir buzdağı üzerindeki Çinstrap penguenleri (Pygoscelis antarctica).
Güney Sandwich Adaları. 2009.- Fotoğraf: Sebastião Salgado

Yarım yüzyılı aşkın kariyeriyle fotoğrafın yaşayan en saygın isimlerinden biri olan, başarıları ile sayısız ödüle layık görülen Sebastião Salgado, son olarak 2024’te Sony World Photography Awards tarafından, geçmişte William Klein, William Eggleston, Elliott Erwitt ve Rinko Kawauchi gibi fotoğrafın öncü isimlere verilen Outstanding Contribution to Photography Award ödülüne layık görüldü.

Navajo bölgesinden Colorado ve Küçük Colorado nehirlerinin kavşağının görünümü. Büyük Kanyon Ulusal Parkı bu kavşaktan sonra başlar.
Arizona. ABD. 2010. – Fotoğraf: Sebastião Salgado

2007 Haziran’da işlerinden büyük bir seçki PHotoEspaña kapsamında Madrid’de sergilendi. ‘Genesis’ projesi 2013’ten bu yana Londra’da British Museum, New York’ta International Centre of Photography, Paris’te Masion Européenne de la Photographie, Roma’da Ara Pacis Museum, Stockholm’de Fotografiska’da ve Toronto’da Royal Ontario Museum gibi öncü müzelerde, Güney Kore’den Brezilya’ya, Portekiz’den Hollanda’ya dünyanın dört bir yanında izleyiciyle buluştu.

Deniz iguanası (Amblyrhynchus cristatus).
Galápagos. Ekvador. 2004. – Fotoğraf: Sebastião Salgado

Sanatçının oğlu Juliano Ribeiro Salgado’nun Wim Wenders ile yönetmenliğini üstlendiği, Salgado’nun çalışmaları ve hayatı üzerine belgesel film “Salt of the Earth” 2014 Cannes Festivali’nde “Un Certain Regard” ödülüne layık görüldü. 2015 Oscar Ödülleri’nde ise “En İyi Belgesel” kategorisinde aday gösterildi.

İki körfezin, Golfo San José ve Golfo Nuevo’nun sağladığı barınak nedeniyle Valdés Yarımadası’na çekilen Güney Sağ balinaları (Eubalaena australis), genellikle kuyrukları suyun içinde dik olarak gezinirler.
Valdés Yarımadası, Arjantin. 2004.- Fotoğraf: Sebastião Salgado

Salgado, 2001’den bu yana UNICEF için İyi Niyet Elçisi olarak görev yapıyor. Sanatçının 2013 yılında Taschen’in yayınladığı ‘Genesis’, ‘The Other Americas’, ‘Sahel’, ‘Workers’, ‘Migrations’ da dahil olmak üzere 19 kitabı bulunuyor.

Aşırı sağın yükselişi iklim değişikliği endişelerini değiştirebilir mi?

Avrupa Birliği (AB) Parlamentosu seçimlerinde ilk sonuçlar açıklandı. 27 ülke, 720 parlamento üyesinin seçimi için oy kullandı.

İlk sonuçlar, seçimlerde aşırı sağın yükselişine işaret etti. Aşırı sağın kazanımları Fransa ve Almanya başta olmak üzere birçok ülkede protestoları tetikler ve endişelere yol açarken bazı uzmanlar ise bu değişimin düşünüldüğü kadar büyük sonuçları olmayacağı görüşünde.

Seçimlerden itibaren AB kurumlarının yenilenme döngüsü başlıyor. Bu süreçte komisyon üyeleri atanacak ve yasama gündemi belirlenecek. Komisyon başkanlığı seçimi ise 16-19 Eylül tarihlerinde gerçekleştirilecek.

Komisyon başkanlığı için Ursula von der Leyen’in merkez sağ Avrupa Halk Partisi‘nin Yeşiller ile İtalya başbakanı Meloni’nin aşırı sağcı Avrupa Muhafazakârlar ve Reformcular Partisi (ECR) arasında bir seçim yapması bekleniyor.

Hukuk profesörü Alberto Alemanno, parlamentonda aşırı sağ baskınlığı yerine AB yanlısı bir koalisyonun tercih edileceğini öngörüyor.

Avrupa’da dev seçim başladı: Parlamentoda aşırı sağın yükselmesi bekleniyor
Avrupa Parlamentosu seçim sonuçları: Aşırı sağ yükseldi, iklim gündemi tehlikede mi?

‘Sağın yükselişi iklim hedeflerinin sonu anlamına gelmiyor’

Strategic Perspectives direktörü Neil Makaroff, aşırı sağ partilerin önümüzdeki beş yıl içinde daha güçlü olacağını ancak yine de EPP’nin desteği olmadan Avrupa Yeşil Mutabakatı’nı kaldıracak yetkide olmadığını söyledi.

Aynı kuruluşun icra direktörü Linda Kalcher ise bazı politikaların iklim hedefleri doğrultusunda olmayacağını ancak bunun büyük bir sorun yaratmayacağını belirtti:  “Ele alınması gereken zorluklar enerji güvenliği, iyi istihdam ve güçlü bir sanayi tabanı ile ABD ve Çin ile rekabettir. EPP, Sosyalistler ve Demokratların İlerici İttifakı (S&D) ve Renew‘in yanı sıra Yeşiller için de asıl endişe kaynağı gelişen sanayidir.”

Bulgaristan’ın eski Çevre ve Su Bakanı Julian Popov, AB için karbonsuzlaşma politikalarının rekabet edebilirlik ve enerji güvenliği için kilit rol oynadığına dikkat çekerek bu politikaların artık “iklim hırsı değil, ekonomik güvenlik” adı altında sunulacağını söyledi.

‘AB iklim taahhütlerini korumalı’

Yani AB genelinde rekabetçilik ve ticaretin iklim odağının önüne geçmesi bekleniyor. Ancak COP iklim zirvesi yaklaşırken AB’nin iklim taahhütlerini teyit etmesi gerektiğine dikkat çekiliyor.

Danimarka Kalkınma İşbirliği ve Küresel İklim Politikası bakanı Dan Jørgensen, AB’nin iklim diplomasisi için rolüne dikkat çekerek “Avrupa iklim taahhütlerini yerine getirme konusunda ciddiyetini korumalıdır. Yeşil dönüşüm geri adım atmayacaktır” dedi.

İklim değişikliği konusunda farklı parti seçmen grupları birbirine ne kadar benziyor?

Seçmen için iklim değişikliği hala endişe konusu

Seçimlerin ilk gününde Almanya, Fransa, İspanya, Polonya, İtalya ve İsveç’teki seçmenlerle gerçekleştirilen 2024 Avrupa Seçimleri Anketi’ne göre seçmenlerin önceliği ekonominin iyileştirilmesi ve enflasyonun düşürülmesi.

İkinci sırada uluslararası çatışmalar ve savaşlar, üçüncü sırada ise göçmenler ve mülteciler konuları bulunuyor.

Avrupa Seçimleri Anketi’nde öne çıkan bulgular şu şekilde oldu:

  • Bir ECR veya Kimlik ve Demokrasi (ID) partisi ile farklı bir parti arasında seçim yapılacak olsa her 5 EPP seçmeninden 3’ü ECR veya ID’ye bağlı olmayan bir partiyi tercih edeceğini söyledi.
  • Her 7 EPP seçmeninden biri, EPP’ye oy verme motivasyonunun aşırı sağı durdurmak olduğunu belirtti.
  • EPP seçmeninin iklim değişikliği konusundaki tutumu, en çok liberal Renew ve S&D seçmeni ile benzerlik taşıyor.
  • S&D seçmenlerinin oy verme motivasyonunda iklim değişikliği ile mücadele en üst sıralarda yer alıyor.
  • Avrupalı seçmenlerin üçte biri göç ve asimilasyon konusunda kaygılı olduğunu belirtirken iklim değişikliği de önemli sorunlardan biri olarak gösterildi.

Anket sonuçlarını yorumlayan Focaldata araştırma direktörü James Kanagasooriam da “Aşırı sağa doğru bir eğilim var ama bir çöküş yok. Yeşiller düşüşte ama halkın iklim değişikliği konusundaki görüşleri değişmiş değil” diyerek iklim hedefleri konusunda iyimserliğini ifade etti.

Erasmus AI’den iklim değişikliği odaklı yapay zeka dil modeli: ClimateGPT

İklim değişikliği odaklı, açık kaynaklı ilk yapay zeka dil modeli olan ClimateGPT, küresel ısınmanın etkilerini hafifletmek için yapılan çalışmalara destek olarak iklim kriziyle mücadeleye katkı sunmayı hedefliyor.

Hem bilim insanlarına hem de iklim krizi konusunda çalışmalar yürüten araştırmacılara doğru bilgi sağlaması amaçlanan model, Erasmus AI adlı şirket tarafından geliştirildi.

AA‘dan Yeter Ada Şeko‘nun aktardığına göre, veri tabanında 200 milyondan fazla akademik çalışmayı barındıran yapay zeka modeli, kendisine sorulan soruları makaleleri kaynak göstererek yanıtlıyor. Eğitilme ve veri merkezi oluşturma süreçleri güneş enerjisi ve hidroelektrik enerji kullanılarak gerçekleştirilen yapay zeka modeline erişmek için, kullanım amacını belirten talep formunu doldurmak yeterli oluyor.

Şirketin CEO’su Daniel Erasmus, yapay zeka modellerinin ileriye dönük belirli temalar ve hedefler doğrultusunda şekilleneceği öngörüsünde bulunduklarını ve çağın en temel varoluşsal problemi olan iklim değişikliğine işaret eden bir çalışma yapmak istediklerini söylüyor:

Son 10 yıldaki aşırı hava olayları modele eklendi

“Böylelikle iklim krizi odaklı yapılmış ilk model çalışmasını ürettik ve bu modele son 10 yıldaki aşırı hava olaylarını içeren iklime özgü derlemelerle bir dizi açık kaynağı işledik.”

Aşırı hava olaylarını yapay zeka modeline işlerken El Nino ve La Nina etkisini de göz önünde bulunduklarını belirten Erasmus’un verdiği bilgiye göre, makaleler, aşırı hava olaylarına ilişkin bildirimler ve iklim değişikliği konusunda geliştirilen son teknolojilere dair veriler modele eklenmiş.

ClimateGPT’nin bilgilerini bilimsel makalelerden aldığına ve kaynakları da kullanıcılara gösterdiğine değinen şirket yöneticisi, yapay zeka modelinin asıl amacının toplumun düşük karbonlu yaşam şekline daha hızlı adapte olabilmesi için yapılan çalışmalara katkı sunarak iklim değişikliğinin hızına yetişmek olduğunu ve bu bağlamda iklim değişikliğinin topluma olan etkilerini de ele aldıklarını belirtiyor.

Daniel Erasmus, BM Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri‘ni de modele öğrettiklerini aktarıyor:

“İklim değişikliğine katkıları düşük olmasına rağmen Küresel Güney ülkeleri bunun yükünü taşıyor. Bu noktada eşitlik başta olmak üzere çeşitli yönlerden geliştirdiğimiz modelin bütünsel bir anlayış kazanmasını istedik. İklim değişikliği karşısında yürütülen çabaların hızlanması gerekiyor ve yapay zeka bu anlamda büyük önem taşıyor. Bugünden sürdürülebilir bir yarına ulaşmak için önümüzde üstlenmemiz gereken bir dizi rol, vermemiz gereken bir dizi karar bulunuyor. Yakın zamanda yayımlanan bir araştırma, iklim değişikliği karşısında erken harekete geçme ile geç harekete geçme arasındaki maliyet farkının ortalama 100 trilyon dolar olduğunu ortaya çıkardı. Bu, aşağı yukarı küresel ekonominin 1 yıllık gayri safi milli hasılası demek.”

‘Doğru yanıt oranı yüzde 82’

ClimateGPT’nin sorulara verdiği cevapların doğruluğu, ABD‘deki Georgetown Üniversitesi ile işbirliği yapılarak test edilmiş ve ortalama yüzde 82 oranında doğru yanıt olduğu belirlenmiş.

Erasmus, ClimateGPT’ye sorulan bir soru hakkında ne kadar çok akademik çalışma varsa, verilen yanıtın doğru olma ihtimalinin o kadar fazla olduğunu söylüyor:

“Örneğin Ruanda‘daki iklim etkilerine baktık. Buradaki doğruluk oranımız yüzde 58 ile yüzde 62 arasında değişiyordu. Veri tabanında bu bölge için çok fazla makale olmadığı için böyle bir sonuç aldık. Sonuç mükemmel değil ama yine de normal. Daha verimli cevaplar verebilmek için modelin veri tabanını her geçen gün geliştiriyoruz.”

Çalışmalarının amaçlarından birinin de iklim değişikliği konusunda dezenformasyonla mücadeleye katkı sağlamak olduğunu sözlerine ekleyen Erasmus, “ClimateGPT ile iklim değişikliği hakkındaki küresel bilgimizi artırmak istiyoruz. Buradaki amacımız genel olarak insanların iklim konusunda daha iyi kararlar almasına ve durumu daha iyi anlamalarına yardımcı olmak” diyor.

ClimateGPT’ye en çok sorulanlar

Daniel Erasmus’un paylaştığı verilere göre, iklimle ilgili çok düşük seviyeli kararlardan politik düzeydeki kararlara kadar her konuda soru soruluyor.

Kurumlar, özellikle karbon ayak izlerini azaltmak için neler yapabileceklerin sorup konuda yol haritası isterken, bireyler de yaşadıkları bölgelerin iklim krizine karşı kırılganlıkları hakkında bilgi almak istiyor; çatılara güneş panelinin nasıl kurulacağı gibi gündelik hayatta yapabileceklerine ilişkin sorular soruyor.

İklim krizinin dört atlısı: Sıcak dalgaları, kuraklıklar, yangınlar ve seller

İklim değişikliğinin etkisiyle aşırı hava olaylarının sıklığının ve şiddetinin giderek artması öngörülüyor. Bu etkileri şimdiden dünyanın birçok yerinde gözlemliyoruz. Peki iklim değişikliği bu olayları nasıl tetikliyor?

Sıcak dalgaları: Daha sıcak ve daha uzun

Küresel ısınmanın etkisiyle 40 derecenin üzerinde sıcaklıklara sahip olan sıcak dalgaları giderek artıyor. World Weather Attribution (WWA), aylardır kaydedilen rekor sıcaklıkların arkasında kömür, petrol ve doğal gaz gibi fosil yakıtların yakılmasıyla ilişkili olan iklim değişikliğinin bulunduğunu söylüyor.

Sıcak havanın aşağı itilerek oluşturduğu yüksek basıncın etkisiyle sıcaklığın daha geniş alanlarda etkili olmasına yol açan ısı kubbeleri, sıcak dalgalarının yaşanmasına ve yağmur bulutlarının oluşumunun engellenmesine yol açıyor.

Kuzey Kutbu’ndaki aşırı ısınmanın jet akımı rüzgarlarını yavaşlatarak ısı kubbelerinin görülme olasılığını yükseltmesi bekleniyor.

World Weather Attribution: Nisan ayındaki aşırı sıcakların tek nedeni iklim değişikliği…

Küresel emisyonlar azaltılmazsa ısınma devam edecek

Eğer küresel emisyonlar azaltılmazsa küresel ısınmanın 2040’lara doğru iki dereceye ulaşması bekleniyor. Bu da aşırı sıcak günlerin daha sık yaşanması anlamına geliyor.

Son 12 aydır dünya genelinde mevsim normallerinin üzerinde sıcaklıklar kaydediliyor. Orta AmerikaHindistan ve Pakistan gibi birçok bölgesinde sıcak dalgaları can kayıplarına yol açtı.

Rekor üstüne rekor: En sıcak mayıs ayını yaşadık

Türkiye’de ise 2021-2040 yıllarında ortalama sıcaklığın 1,5 derece artması ve sıcak dalgalarının sıklığının 10 yılda birden yılda bire çıkması bekleniyor.

Kuraklık riski artıyor

İklim değişikliğinin etkisiyle Afrika’da ve Amazon’da eşi benzeri görülmemiş kuraklıklar yaşanıyor.

İklim değişikliği kuraklığı çeşitli şekillerde tetikleyebiliyor. Buharlaşma ve terleme artışları topraktaki nemin azalmasına yol açıyor. Sıcak dalgaları da toprağı kurutarak kuraklıkların şiddetini arttırıyor.

Küresel ısınmanın olmadığı bir senaryoda yağış rejimini okyanusların sıcaklığı belirliyor. Okyanus suyu sıcaklıklarının artmasıyla buharlaşma artıyor ve yağmur bulutları oluşuyor.

Ancak El Niño‘nun etkisiyle okyanus ve atmosfer arasındaki etkileşimi bozuluyor, Pasifik ve Hint Okyanusu gibi yerlerde yağmur azalıyor ve bu durum kuraklığa yol açabiliyor. Bu nedenle El Niño dönemlerinde Afrika, Güney Amerika ve Avustralya’da kuraklık riski artıyor.

El Niño Güney Afrika’ya açlık getiriyor: Malavi’de de kuraklık ilan edildi
Amazon ormanlarının üçte birinden fazlası kuraklıkla mücadele ediyor
Meteoroloji’den ‘olağanüstü kuraklık’ alarmı: Nisan’da yağışlar yüzde 67 oranında düştü

Yangınlar körükleniyor

Artan sıcaklıklar, azalan yağışlar ve nem oranlarındaki düşüş ile iklim değişikliği, orman yangınlarına elverişli hava koşullarına yol açıyor.

Aşırı sıcaklıkların toprağın nemini çekmesi özellikle rüzgarların kuvvetli olduğu dönemlerde yangınların büyümesine ve daha geniş bir alana yayılmasına neden oluyor. Ağaçların daha kolay tutuşmasını sağlayan bu koşullar, yangın söndürme çabalarını da zorlaştırıyor.

Şubat ayında Şili‘de 120’den fazla insanın hayatını kaybetmesiyle sonuçlanan yangınlarda El Niño’nun etkisiyle Güneybatı Amerika‘yı kavuran sıcaklıkların etkili olduğu belirtildi.

Benzer şekilde Avustralya‘da da El Niño, son yıllarda birçok felaket dolu yangına yol açtı. Yalnızca 2019-2020 yıllarında 3 milyar canlı, orman yangınlarında hayatını kaybetti.

Şili’deki orman yangınlarında ölü sayısı 100’ü aştı
Avustralya ‘kaotik ve korku dolu’ orman yangını sezonuna hazırlanıyor
İklim değişikliği orman yangınlarını da körüklüyor

Orman yangınlarının sayısı yüzde 50 artacak

BM Çevre Programı (UNEP), değişen arazi kullanımı ve iklim değişikliğinin birleşik etkileri, orman yangınlarının sıklığını ve yoğunluğunu artıracağına dair uyarıyor. UNEP’in tahminlerine göre orman yangınlarının sayısı 2100 yılına kadar yüzde 50 artacak.

Aşırı yağışlar ve seller

Havadaki her bir derecelik sıcaklık artışı, atmosferin su tutma kapasitesini yaklaşık yüzde 7 oranında artırıyor. Yani hava ısındıkça bulutlarda tutulan nem miktarı artıyor ve yağışlar daha yoğun gerçekleşiyor. Ani sağanaklar da sel riskini tetikliyor.

Diğer yandan sıcaklıkların artışı, daha fazla suyun buharlaşmasına yol açıyor ve aşırı sıcaklık artışları su döngüsündeki dengeyi bozuyor.

İklim krizi sel riskini nasıl artırıyor?

Birleşmiş Milletler Uluslararası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) verileri, insan faaliyetlerine bağlı küresel iklim değişikliği nedeniyle dünya genelinde şiddetli yağışların çok daha sık ve yoğun yaşandığını gösteriyor.

Tüm dünyanın merakla beklediği IPCC raporu açıklandı
IPCC nedir, dün yayımlanan yeni iklim değişikliği raporunun ana mesajları nelerdir?
IPCC’nin Altıncı Değerlendirme Raporu açıklandı: İklim değişikliği insani krizleri şiddetlendiriyor

Şiddetli yağışların sebep olduğu sellerin etkisiyle geçen ay Brezilya’da 169 kişinin hayatını kaybetti. Kenya ve Tanzanya’da ise 400’den fazla can alan ve binlerce insanı da yerinden eden şiddetli yağışlar yaşandı.

İklim bilimcilere göre bu tür felaketler giderek daha sık ve şiddetli yaşanacak.

Ancak tüm bu etkilere karşı iklim kriziyle mücadelede çaresiz değiliz. İklim krizi etkilerini besleyen fosil yakıt endüstrisi ve her geçen artan emisyonları, ormansızlaşmayı ve kirliliği desteklemek yerine azaltarak krize karşı mücadele etmek mümkün. Bu eylemlerin etkili olması için ise hükümetlerin, yasa yapıcıların, finansörlerin, özellikle avantajlı konumda bulunan zengin yüzde 1’lik kesimin emisyonları yayan şirket, kurum ve kuruluşlara karşı düzenlemeler ve eylemler gerçekleştirmesi gerekiyor.

Brezilya’da sel felaketi: Can kayıpları artıyor, kültürel miras tehlikede
Almanya’da şiddetli yağışlar: Bavyera ve Baden-Württemberg sular altında
İklim krizi, Birleşik Krallık ve İrlanda’da ‘dinmeyen yağmurlar’a neden oluyor
Kenya ve Tanzanya’yı şiddetli yağmur ve sellerin ardından tropik siklon vurdu

Urfa’daki köpeklerle ilgili Tarım ve Orman Müdürlüğünden dezenformasyon açıklaması

Urfa‘daki ‘kuduz iddiaları‘ üzerine toplatılan ve hak aktivisti Buket Özgünlü‘nün 35 hasta köpeği Ankara‘ya tedaviye taşıdıktan sonra tutuklanmasının ardından Tarım ve Orman Müdürlüğü tarafından açıklama yapıldı:

“İlimizde bir klinikte tespit edilen ve bazılarında çeşitli hastalıklar olduğu anlaşılan bahse konu yavru ve yetişkin köpekler veteriner hekimlerimiz nezaretinde aynı gün Ankara Büyükşehir Belediyesi ekiplerine teslim edilmiş ve müşahede altına alınmıştır.”

‣ Urfa’daki hayvan hakları aktivistleri köpekler için ayağa kalktı: Sokaklarda köpek kalmamış
Urfa Belediyesi ‘kuduz iddiasını’ yalanladı: Köpekleri tutuklanan Özgünlü’ye tutanakla teslim ettik
‣ Kuduz bahanesiyle katliam yasası meşrulaşmaz: Yılda en fazla 2 vaka görülüyor

Müdürlüğün açıklamasında “dezenformasyona” vurgu yapılması ise ayrıca dikkat çekti:

“Bazı basın ve yayın kuruluşları ile sosyal medya platformlarında Şanlıurfa’dan yasadışı yollarla şehrimize gelen sahipsiz hayvanların salıverildiğine yönelik dezenformasyon içerikli yayın ve paylaşımlar yer aldığı görülmektedir.”

Müdürlüğün açıklamasında Urfa’da bir klinikte tespit edilen ve bazılarında çeşitli hastalıklar olduğu anlaşılan bahse konu yavru ve yetişkin köpeklerin hayvan sağlığında görevli veteriner hekimler nezaretinde aynı gün Ankara Büyükşehir Belediyesi ekiplerine teslim edildiği ve müşahede altına alındığı belirtildi. Açıklamanın devamında ise şu ifadelere yer verildi:

“Ölü olduğu anlaşılan köpekler de incelemek üzere İl Müdürlüğümüz tarafından alınarak Etlik Veteriner Merkez Kontrol Araştırma Enstitüsü Müdürlüğüne teslim edilmiştir. Konuyla ilgili süreç İl Müdürlüğümüz tarafından tüm boyutlarıyla takip edilmektedir. İddia edildiği üzere hayvanların salıverildiği bilgisi gerçeği yansıtmamaktadır.”

Ne olmuştu?

Yaşama Tutunan Patiler Derneği Başkanı Buket Özgünlü, için Şanlıurfa Siverek’te bulunan belediyeye ait hayvan barınağından hasta 35 köpeği Ankara‘ya taşıması sonrası bazı sosyal medya hesaplarından “kuduz karantinası ihlal edilen bölgedeki köpekler taşındı” iddiaları ortaya atılmıştı.

Bunun sonucunda Ankara Valiliği konuya ilişkin inceleme başlatıldığını bildirdi. Bugün köpekleri taşıyan Buket Özgünlü ve beraberindeki dernek çalışanı M.S.D. gözaltına alındı. Özgünlü gözaltına alınmasının ardından tutuklandı.

Suçıkan’da su bitti: Yargı kararlarını uygulayın, termik santralleri kapatın!

Muğla Su İnisiyatifi, Muğla‘nın Karacahisar ilçesine bağlı Suçıkan‘daki susuzluk sorununa dikkat çekerek bölgedeki suyun termik santrallere tahsis edilmesine tepki gösterdi.

Artık derinden hissedilen susuzluk sorununa vurgu yapılan basın açıklamasını okuyan Muğla Su İnisiyatifi Eş Sözcüsü Serdar Denktaş, yaşam hakkı olan suyun adil bir şekilde paylaşılmadığına dikkat çekti.

‘Muğla’daki su sorunun temel nedeni, termik santraller’

Karacahisar, İkizköy, Bodrum, Milas Gökova, Menteşe ve Fethiye‘den yurttaşların da katıldığı basın açıklamasında Muğla’da yaşanan susuzluk sorununun temel nedeninin, doğayı ve yaşamlarını sömürerek on yıllardır yargının verdiği kapatma kararına rağmen çalıştırılmaya devam eden termik santraller olduğuna vurgu yapıldı.

‘Bu yasadışı faaliyetin bedelini ölümcül hastalıklarla baş etmek zorunda kalarak bizler ödüyoruz’

1996’da Aydın İdare Mahkemesinin verdiği kapatma kararına rağmen Kemerköy, Yeniköy ve Yatağan termik santrallerinin faaliyetlerine devam ettiğine işaret edilen açıklamada, şunlar aktarıldı:

“Herkesin bildiği gibi bu karar 2005 yılında AİHM tarafından da onaylanmıştır. Ne ulusal ne de uluslararası hukuku tanıyarak sürdürülen bu yasadışı faaliyetin bedelini bölge halkı olarak hep birlikte ormanlarımızın, tarım alanlarımızın, su kaynaklarımızın, köylerimizin yok edilmesi ve kirletilmesiyle, yaşam kaynağımız toprak, hava ve suyun zehirlenmesi sonucu yakalandığımız ölümcül hastalıklarla baş etmek zorunda kalarak bizler ödüyoruz.

Diğer yandan iklim krizini her yıl daha şiddetli olarak hissederken, iklim krizinin baş sorumlusu kömürlü termik santrallerin çalışmasına izin veren enerji politikalarına yaşadığımız tüm bu vahşete kayıtsız kalınarak devam ediliyor.”

Karacahisar’ın Suçıkan mevkiisi, bölgenin önemli yeraltı su kaynaklarının bulunduğu bir nokta. Bölge bir zamanlar zengin su kaynakları olan ve adını da buradan alan bir yerdi.

Denktaş tarafından yapılan açıklamada da Suçıkan’ın güçlü kaynaklarından çıkan suların Karacahisar ve Gökçeler köyü arasındaki vadiden akarak, Hamzabey deresini de beslediği, Milas’ın dokuz köyüne içme suyu sağladığı belirtildi.

Öte yandan İkizköy’deki Akbelen ormanında ekokırım suçu işleyen YK Enerji‘nin kömür sahalarına suyun girişini engellemek için su havzasında sondajlar yapması sonucu yüzeye yakın suların yerin derinliklerine gönderildiğine dikkat çekildi.

‘Şırıl şırıl akan dereler artık kurudu’

“Eskiden köylülerin içinde yüzebildiği, şırıl şırıl akan dereler artık kurudu” diyen Serdar Denktaş, sözlerine şöyle devam etti:

“Bölgede zeytincilik, tarım artık yapılamaz hale geldi, dere yataklarında yaşam neredeyse yok oldu. Karacahisar’ın yaşam kaynakları bir yandan Yeniköy Termik Santrali için kurutulurken, diğer yanda bölgenin kalan su kaynakları Geyik barajında toplanarak bu santrale soğutma suyu olarak veriliyor. Geyik barajındaki su Bodrum halkına verilmek yerine büyük bölümü şirkete tahsis edildiği için susuzluk yaşayan Bodrum‘a çare olarak yine Karacahisar’ın kaynaklarına daha fazla yükleniliyor, Bodrum’a su taşımak için sondajlar yapılıyor.”

‘Akıl almaz bir kısırdöngü’

İnisiyatiften Serdar Denktaş tarafından yapılan basın açıklamasında ayrıca söz konusu susuzluk sorununun su yönetimiyle nasıl yakından ilişkili olduğu da şöyle dile getirildi:

“Akıl almaz bir kısırdöngü içinde, yeni su kaynakları oluşturmak için ekosistemleri daha da bozacak yeni projeler gündeme getiriliyor, krizden yeni rantlar oluşturmanın derdine düşülüyor. Bu projeler kamu yararına değil, yalnızca suyun daha fazla ticarileştirilmesinin aracıdır. Yaşadığımız iklim krizinin doğayı, yaşam kaynaklarını sömürerek, metalaştırarak yol açılan ekolojik yıkımın bir sonucu olduğunu biliyoruz. Yaşamlarımızı ancak bu sermaye kuşatmasından kurtararak özgürleştirebileceğimizin de bilincindeyiz.”

Son olarak yurttaşlar yetkililere “Bölgede susuzluk sorununu sözde ‘çözmek’ için havzalar arasında su transferi, desalinasyon, daha fazla yeraltı kuyusu açmak gibi aslında ekolojik krizi daha da derinleştiren girişimlerden vazgeçin” şeklinde seslendi ve şunları dile getirdi:

  • “Kamu yararına olacak çözümün yolu, bölge halkının çığlığına kulak vermekten, doğanın korunmasından, adaletin sağlanmasından, hukukun işletilmesinden geçmektedir. Yargı kararını uygulayın, termik santralleri ve onlara kömür sağlayan maden ocaklarını kapatın.
  • Bölge halkı susuzluk çekerken termik santrallere yapılan yönetmeliğe aykırı su tahsislerini iptal edin.
  • Santrallerin işletmecilerine bizlerin vergileri ile sağladığınız teşviklere son verin.
  • Yaşam alanlarımızı yok eden şirket sahiplerine transfer ettiğiniz kaynaklarımızla termik santrallerde, maden ocaklarında çalışan emekçilere insanca ve doğayla barışık iş imkanları oluşturun.”

Meteoroloji uyardı: Sıcak dalgası Türkiye’yi saracak

Meteoroloji Genel Müdürlüğü (MGM), bugünden (11 Haziran) itibaren Türkiye genelinde sıcaklıkların yükseleceğine dair uyarı yaptı.

MGM, Marmara, Ege ve Akdeniz genelinde halihazırda mevsim normallerinin üzerinde sıcaklıklar görüldüğünü ve bugünden itibaren hava sıcaklıklarının daha da yükseleceğini açıkladı.

Mevsim normallerinin 8-12 derece üstüne çıkacak

Beklenen sıcak dalgasının etkisi ile sıcaklıkların Marmara, Ege, Akdeniz, İç Anadolu, Batı Karadeniz ve Orta Karadeniz’in iç kesimlerinde mevsim normallerinin 8-12 derece üstüne çıkması bekleniyor. Diğer bölgelerde ise 4-8 derecelik bir artış bekleniyor.

NTV Meteoroloji editörü Dilek Çalışkan’ın bildirdiğine göre sıcak dalgası Cezayir’den gelerek özellikle ülkenin batı bölgelerinde etkili olacak.

Aydın, Manisa ve Antalya’da sıcaklık 45 dereceyi bulacak

Aydın, Manisa ve Antalya’da sıcaklıkların yarından itibaren 45 dereceye ulaşması bekleniyor. Balıkesir’in 39-42, İzmir’in 37-40, Bursa’nın 37-39, Ankara’nın 34-36 ve İstanbul’un 32-34, Urfa ve Diyarbakır’ın 36-40, Adana’nın 37-42, Sakarya’nın 36-39, Malatya’nın 33-36, Kayseri’nin 31-35, Bolu’nun 32-35 derece olması bekleniyor. Samsun, Trabzon ve Erzurum’da ise sıcaklıklar 25-30 derece olacak.

Hafta sonuna doğru beklenen yağışla sıcaklıklar düşebilir.

Doğu Karadeniz’in iç kesimlerinde ve Doğu Anadolu’nun kuzeyinde gök gürültülü sağanak yağış beklentisi var.

‣ Kentleri bekleyen tehlike: Sıcak dalgası

Sıcak havaya bağlı rahatsızlıklara dikkat

Uzmanlar, sıcaklık artışlarının organların iflasına ve ölüme yol açabileceğini söylüyor. Dünya genelinde birçok ülkede yüksek sıcaklıklara bağlı ölümler kaydedildi.

‣ Hindistan seçimlerinde 33 görevli aşırı sıcak nedeniyle öldü
‣ Meksika’daki şiddetli sıcak dalgası, yüzlerce ‘uluyan maymun’un ölümüne neden oldu
‣ 
İklim krizi: Aşırı sıcaklar Hindistan ve Meksika’da 100’den fazla can aldı

MGM, özellikle kronik rahatsızlığı olan kişilerin, yaşlıların ve çocukların 11.00-16.00 saatlerinde dışarı çıkmamaları gerektiği konusunda uyardı.

Sıcaklıkla mücadele edebilmek için bolca su içmek, yağlı ve tuzlu yiyeceklerden kaçınmak, sıcağa uygun giysiler tercih etmek ve bir rahatsızlık hissedilmesi durumunda hemen doktora gitmek hayati önem taşıyor.

‣ Sıcaklıklar 40C’yi geçecek: Sıcak dalgalarında sağlıklı kalabilmenin, rahat uyumanın yolları
Klimanız yoksa sıcak dalgasında uyuyabilmek için 40 ipucu

Sıcak günlerden daha sıcak günlere

Mevsim normalleri üzerinde seyreden sıcaklıklar ülke genelinde kronik bir hal almaya başladı.

Şubat ayında da bir sıcak dalgasının etkisiyle kara ve deniz sıcaklıkları yükselmiş ve 2024 Şubat’ı en sıcak şubat olarak kaydedilmişti.

Bu yılın bahar aylarında ülke genelinde sıcaklıklar mevsim normalinin üzerinde seyretti. Nisan ayında ortalama sıcaklık, 1991-2020 Nisan ayı ortalaması olan 12,3 derecenin 4,6 derece üstüne çıkarak 16,6 dereceye ulaştı.

İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Meteoroloji Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Barış Önol, haziran ayının başında sıcak günlerin bittiğini ve daha sıcak günlerin kapıda olduğunu belirtmişti. MGM tahminleri Önol’un uyarılarını doğruladı.

Sıcak dalgası Türkiye’de: Neden ısınıyoruz?