Ana Sayfa Blog Sayfa 242

Almanya’da çiftçiler eylemde: Yakıtta vergi indirimi için büyük otoyol protestosu

Almanya‘da çiftçilerin dizel yakıtta uygulanan vergi indiriminin kaldırılmaması için başlattığı ülke genelindeki otoyolları traktörlerle bloke etme eylemi, büyük ölçüde trafik kesintilerine neden oluyor. Özellikle Berlin‘deki Brandenburg Kapısı önünde toplanan protestocular, traktörlerine “Çiftçi yoksa gelecek de yok” yazılı pankartlar asarak dikkat çekiyor.  

Euronews Green’in haberine göre protesto, tarımda kullanılan dizel yakıta uygulanan vergi muafiyetinin kaldırılmasına yönelik hükümet planına karşı düzenleniyor. Kuzeydoğu Mecklenburg-Batı Pomeranya eyaletinde çiftçiler, yüzlerce traktörle otoyol bağlantı yollarını bloke ederken, Aşağı Saksonya‘nın Cloppenburg ilçesinde ana bir yol 40 araç tarafından engellendi. Saksonya’da, Dresden çevresindeki bazı otoyol bağlantı yolları kullanılamaz hale geldi ve A4, A13, A14 ve A17 otoyollarında toplanmalar yaşandı.

Almanya'da çiftçiler

Alman çiftçiler iklim krizi önlemlerine karşı yine sokakta: Çiftçi yoksa yemek yok, gelecek yok!

Almanya Başbakanı Olaf Scholz‘un koalisyon hükümeti, 2024 bütçesindeki açığı kapatmak için çiftçi araçları için araç vergisi muafiyetini ve dizel yakıt vergi indirimlerini kaldırmayı planlamıştı. Geçtiğimiz hafta hükümet, araç vergisi muafiyetinin korunacağını ve dizel yakıt vergi indirimlerindeki kesintilerin üç yıla yayılacağını açıklasa da, Alman Çiftçiler Birliği planların tamamen iptal edilmesini talep ediyor ve “eylem haftası”na devam edeceğini belirtiyor.

Bu protestolar, aşırı sağ gruplar ve diğer radikal unsurların müdahale ihtimali nedeniyle dikkatle izleniyor. Çiftçiler Birliği Başkanı Joachim Rukwied, radikal grupların gösterilere katılmasını istemediklerini belirtti.

Almanya kömürü azalttı, emisyonlar 70 yılın en düşük seviyesine indi

Açılan davaların yurttaşa maliyeti 1 milyon TL’yi bulabilir: ‘Yeter artık! Rant kanalını iptal edin’

2011’de Recep Tayyip Erdoğan’ın “çılgın proje”si olarak gündeme giren Kanal İstanbul’a karşı çok geniş kesimlerin, İstanbul halkının mücadelesi sürüyor. Bu mücadele kapsamında ortaya çıkan bir yurttaş direnişi olan Ya Kanal Ya İstanbul Koordinasyonu, projeye verilen ‘Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Olumlu Kararı’nın iptali için açılan davada yapılacak keşif için yüksek ücretlerin istendiğine dikkat çekti.

Koordinasyon tarafından yapılan açıklamada ÇED Olumlu Kararı’nın iptali ve yürütmesinin durdurulması için dört yıl önce açılan onlarca davada Danıştay’ın bir kez daha keşif ve bilirkişi incelemesi gideri olarak yüksek miktarlarda para yatırılmasını istediği belirtildi.

Kanal İstanbul rantı sürüyor
‘Kanal İstanbul için yapılacağı duyurulan ‘geçiş’ ihalesi gizlice, iki katı fiyatına, tekrar ihaleye çıktı’
kanal istanbul
Fotoğraf: Eylem Nazlıer/Evrensel

‘Yeter artık! Rant kanalını iptal edin’

Ancak zaten iki yıl önce yapılan bilirkişi keşfinde bu projenin çevresel, tarihi, kültürel, kentsel ve ekonomik açıdan sakıncaları ortaya konulmuştu. Konuyla ilgili yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:

“Mahkemeler arası dosyaların dolandırılması ve yüksek bilirkişi ücretleriyle yurttaşların adalete erişimi engellenirken, kanal yapılacağı söylenen bölgede de tarım alanlarının, sulak alanların ve ormanların betonlaşmaya açılması devam ediyor.

Kanal İstanbul davası bir hukuksuzluk örneği olma yolunda. Yeter artık! Rant kanalını iptal edin!”

kanal istanbul

‘Yurttaşın adalete erişimi engelleniyor’

Hukuksal süreçlerin mahkemeler arası döngülerle ve bilirkişi ücretleriyle tıkandığının belirtildiği açıklamada, “Rant kanalına karşı açılan davalarda yıllardır bir karara varılamamış olması ve sürekli yenilenen dava masrafları yurttaşların adalete erişimini engelliyor. Bu davalar yargı sisteminin iktidarın talimatlarıyla yönetildiği bu günlerde yeni bir hukuksuzluk örneği olarak karşımızda duruyor” denildi ve şunlar aktarıldı:

“Ayrıca davalarda süreçler uzadıkça kanal yapılacağı söylenen bölgede imar hareketliliği yani talan geri döndürülemez bir boyuta varıyor. Ya Kanal Ya İstanbul Koordinasyonu olarak yaşanan sürece dair kamuoyunu bilgilendirmeyi görev biliyoruz. Kanal İstanbul projesine karşı İstanbul’da yaşayanlar başta olmak üzere ülkenin dört bir tarafından yüzlerce yurttaş, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, meslek örgütleri, Çevre Dernekleri, Demokratik Kitle Örgütleri, STK’lar ve siyasi partiler tarafından ÇED olumlu kararının iptali istemiyle 20 ayrı dava açıldı.”

Kanal İstanbul çevresinde ‘arsa kapatanlarla’ ilgili haberimize erişim engeli kararı
Kanal İstanbul projesinin ekolojik antrolopolojisi
Sinop NGS ve Kadıköy AVM projelerinde yer alan bilirkişiler şimdi de Kanal İstanbul’da

Ya Kanal Ya İstanbul Koordinasyonu, Kanal İstanbul projesine karşı bugüne kadar yürütülen hukuki süreçlerle ilgili ise kamuoyunu bilgilendirmek adına şu açıklamada bulundu:

“Kanal İstanbul ile ilgili imar planları ve plan revizyonlarının iptali için TMMOB’a bağlı odalar tarafından açılan ondan fazla dava ve WWF tarafından ayrıca açılan plan iptali davası var. 2020’nin başında verilen ÇED olumlu kararına karşı Ya Kanal Ya İstanbul Koordinasyonu olarak 14 kurum ve 190 kişiyle birlikte ÇED olumlu kararının iptali ve yürütmenin durdurulması talebiyle bir yurttaş davası açmıştık.

Bizim davamızla birlikte birçok kurumun açtığı dava aynı idare mahkemesinde toplanarak davayı açmamızın üzerinden iki yıl geçtikten sonra bilirkişi incelemesi yapılmıştı.

Bu süreçte bilirkişi ve keşif ücretleri her dava için ayrı ayrı ödenmişti. Hatırlarsanız, mahkemenin tayin ettiği bilirkişilerin geçmişleri ve bazı akademisyenlerin siyasi baskı nedeniyle bu görevi almak istemediği epey gündem olmuştu.

Sonuçta bütün itirazlarımıza rağmen iki yılın üstüne keşif-bilirkişi incelemesi yapıldı. Oluşturulan bilirkişi raporunda Kanal İstanbul’un çevresel, tarihi, kültürel, kentsel ve ekonomik açıdan sakıncaları ortaya konuldu. Ancak bu bilirkişi raporuna, aradan dört yıllık bir süre geçmesine, davaların ivedi yargılama usulüne tabi olmasına rağmen henüz yürütmeyi durdurma konusunda dahi karar verilmedi.

İstanbul İdare Mahkemelerinde görülmeye başlayan davalar, bilirkişi incelemesi sonrasında Danıştay 6. Dairesi’ndeki ÇED Olumlu kararı ile birlikte ÇED Yeterlik Tebliği iptali davasının açıldığı dava dosyası ile bağlantı kararı verilerek Danıştay’a gönderildi.

Danıştay’daki dava daireleri arasındaki iş bölümü değişikliği ile de dava Danıştay 6. Dairesi’nden Danıştay 4. Dairesi’ne gönderildi. Danıştay 4. Dairesi ise geçtiğimiz haftalarda yürütmeyi durdurma konusunda karar vermeksizin daha önce 300 bin TL’ye yakın yargılama gideriyle yürütülen davalardan tekrardan ayrı ayrı 10 bin ile 65 bin lira arasında değişen keşif-bilirkişi paraları talep etti.”

’20 davanın toplam masrafı 1 milyon TL’ye varabilir’

“Kanal İstanbul’un ÇED olumlu kararına karşı açılan 20 davanın toplam masrafının 1 milyon liraya varabileceğini tahmin ediyoruz. WWF’nin imar planı iptal davasında ise 200 bin lira bilirkişi ücreti istendiğini biliyoruz.

İstanbul için felaket demek olan Kanal İstanbul projesine karşı yürüttüğümüz hukuki mücadele dört yıldır mahkemeler arasında süründürülüyor. Bizlerden ikinci kez tekrarlanan bilirkişi keşfi için yüzbinlerce lira para ödememiz isteniyor.”

‘Bilirkişi ücretleri çevre davalarında hak arama özgürlüğünü kısıtlayıcı bir boyuta ulaştı’

“Gelinen aşamada, sadece kanal davasında değil, rekor üzerine rekorla istenen bilirkişi ücretleri çevre davalarında hak arama özgürlüğünü kısıtlayıcı bir boyuta ulaşmıştır. Aradan geçen dört yıla rağmen halen verilmeyen yürütmeyi durdurma ve iptal kararı adalete erişim hakkının ihlaline dönüşmüştür. Hukuk yoluyla hak aramanın önü kesilmektedir. Peki hukuki yollar bu yöntemlerle uzatılırken ne zaman başlayacağı ne zaman biteceği, kaç paraya mal olacağı sürekli olarak değişen Kanal İstanbul denilen projede durum nedir?

Son dönemde yetkili ağızlardan tek bir açıklama var. Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu 2023 Eylül ayı başında projeyle ilgili çalışmaların sürdüğünü söyleyip, ‘uygun finansmanda çalışma başlayacak’ diyor. Bu kadar muğlak bir açıklama!

Yapılması İstanbul ve Marmara denizi için felaket olacak Kanal projesi bu kadar itiraza rağmen inatla cepte bekletiliyor. Ya Kanal Ya İstanbul Koordinasyonu olarak en başından beri ‘kanal bahane rant şahane‘ diyoruz. Basitçe internet ortamında güncel, son bir yılın Kanal İstanbul gündemlerini aradığınızda ne demek istediğimizi göreceksiniz. Arama, Kanal İstanbul bir inşaat projesi olarak karşımıza çıkacaktır. İstanbul’un yapılaşmaya açılmamış sulak alanlarını, tarım alanlarını, orman alanlarını betona boğma projesini göreceksiniz. Bulacağınız haberleri biz size söyleyelim:

Satışa sunulan arsalar, lüks konut projeleri, vaat edilen TOKİ evleri, sanal kanal manzaralı saKlık inşaat projeleri… Ve iki yıldır Başakşehir Şahintepe Mahallesi halkının kanal bahanesiyle yapılan rantsal dönüşüme karşı direnişi.”

‘Bu kanalı size yaptırmayacağız’

“Kanal İstanbul deprem riski alındaki İstanbul’u güvenli bir şehir haline getirmek yerine yandaşlara, sermayedarlara peşkeş çekme projesidir. Afet Ya Kanal Ya İstanbul Koordinasyonu olarak bir kez daha halkın taleplerine kulak tıkayanlara sesleniyoruz:

Kanal İstanbul projesinden vazgeçin. Açtığımız davalarda oyalama oyunlarından, yüksek miktarda para talepleriyle yıldırma operasyonlarından vazgeçin. Ne yaparsanız yapın bu kanalı size yaptırmayacağız. İstanbul’un suyuna, toprağına, ağacına, denizine, mahallelerine sahip çıkacağız.

Ya Kanal Ya İstanbul Koordinasyonu Risk Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun değişikliğiyle Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı dilediği yerleri rezerv alan ilan edip veya acele kamulaştırma uygulamalarıyla inşaata açmaktadır. İstanbul’un yeni inşaat alanlarına değil mevcut yapı stokunun yenilenmesine ihtiyacı vardır.”

CHP Milletvekili Karabat: Rezerv alan, Kanal İstanbul için seçilen yer olabilir

UKOME kararı: İstanbul’da ulaşım ücretlerine zam

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Ulaşım Koordinasyon Merkezi‘nin (UKOME) ocak ayı toplantısında alınan kararlara göre İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) bünyesindeki toplu taşıma araçlarının kullanıcı ücretlerine yüzde 18, taksi, minibüs ve servis ücretlerine ise yüzde 28,09 oranında zam yapıldı.

DHA‘nın haberine göre, yeni tarifede okul servis ücretleri de mesafeye göre 0-1 kilometre arası bin 665 lira ile 23-25 kilometre arası 3 bin 896 lira arasında değişiyor.

Taksilerin açılış ücretinin yüzde 28.09 artışla 19.17 TL’den 24.55 TL’ye, kilometre başına ücretin ise 12.89 TL’den 17.61 TL’ye çıkarıldığı belirtildi. Taksi indi-bindi ücreti de 90 liraya çıktı.

UKOME kararı
Fotoğraf: DHA
[İklim Masası] Kentsel ulaşım, iklim krizine dirençli hale getirilmeli
İstanbul’da taksi krizi büyüyor: Halkın üçte ikisi yoğun trafikte taksi bulamıyor, kadınların çoğu gece güvensiz buluyor

UKOME kararı taksiciler tarafından protesto edildi

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Ulaşım Koordinasyon Merkezi’nin ocak ayı toplantısında alınan zam kararı, taksiciler tarafından tepkiyle karşılandı. 

Toplantı sonrası kapı önünde bekleyen taksiciler, kararın alındığı binaya girmeye çalışırken, polis müdahale etti. Olaylar sırasında taş ve sopalarla yapılan saldırılar sonucu bazı gözaltılar yaşandı. 

Yeşil Gazete’den Çevre ve İklim Gazeteciliği Okulu

Yeşil Gazete, çevre ve iklim konularındaki haberlerin genellikle merkezlerden yapıldığına ve yerel gazeteciliğin dinamiklerinin göz ardı edilmesine dikkat çekmek amacıyla “Çevre ve İklim Gazeteciliği Okulu (ÇİGO)” atölyeleri düzenliyor.

ÇİGO, yerel ekoloji mücadelecileri, yaşam savunucuları ile ulusal medyada yeterince yer bulamayan konulara odaklanarak, büyük şehirlerden uzak kırsal alanlarda ortaya çıkan çevre felaketlerine ve ekolojik yıkımlara dikkat çekmeyi amaçlıyor. Çünkü “gözden ırak” olan bu sorunlar, kamuoyu oluşturamamanın yanı sıra hukuki ve siyasi kararlara müdahalede bulunma şansımızı da sınırlıyor.

Öte yandan iklim ve çevre haberlerinde doğru neden-sonuç ilişkisi kurulmaması, haberlerin niteliksel olarak zayıf olmasına neden oluyor. Bu durum, insan faaliyetleri sonucu meydana gelen her felaketi tesadüf gibi göstermeye yönlendirerek, gerçek failler ile olası çözümler arasındaki ilişkiyi görünmez kılıyor.

ÇİGO, bu sorunlara kolektif çözümler geliştirmek için ilkini Zonguldak’ta yapacağı bu atölyelerde gazetecilik profesyonellerini, ekoloji alanında faaliyet yürüten inisiyatifleri ve sivil toplum aktörlerini, iletişim fakültesi öğrenci ve akademisyenleri bir araya getirecek. Alev Karakartal, Cansu Acar, Duygu İslamoğlu tarafından yürütülecek atölyelerde:

  • Çevre ve ekoloji haberciliği,
  • Video haber üretimi,
  • Sosyal medya kullanımı başlıklarında uygulamalı eğitimler yapılacak.

Ayrıca iklim ve çevre haberciliği alanında kullanılmak üzere dijital ders modülleri ve dijital bir kılavuz da hazırlanacak. ÇİGO mezunları ise Yeşil Gazete’de yayınlanmak üzere yazılı-görsel yerel haberler hazırlayacak.

İlki 20 Ocak Cumartesi ile 21 Ocak Pazar günleri Zonguldak merkezde gerçekleşecek atölyelere katılım için bu formu doldurabilirsiniz.

-Çevre ve İklim Gazeteciliği Okulu-Zonguldak

Japonya’daki depremin etkisiyle toprak dört metre yükseldi, kıyı şeridi değişti

1 Ocak’ta meydana gelen 7.6 büyüklüğündeki depremle sarsılan Japonya‘nın Noto Yarımadası‘nın sahil şeridi genişledi.

İlk uydu analizleri ve yerinde yapılan incelemeler, depremin kıyı boyunca toprağı dört metre kadar yükselttiğini ortaya koydu.

Bu da kıyı boyunca uzanan deniz tabanının Noto Yarımadası’nın birçok yerinde suyun üzerine çıkarak yeni kumsallar oluşturduğu anlamına geliyor.


Kaiso Balıkçı Limanı’ndaki yapıların yan tarafındaki çamur, depremin kara parçalarını yükseltmesi sonucu önceden su altında olan yerleri gösteriyor. Platformun yanında ise yeni ortaya çıkan deniz tabanı görülebiliyor.

Tokyo Üniversitesi Deprem Araştırma Enstitüsü‘nden yapılan açıklamaya göre, deprem bazı yerlerde kıyı şeridini 250 metre kadar genişletti.

Bu da neredeyse dört futbol sahası uzunluğuna denk geliyor.

Üniversitenin açıklamasına göre, yarımadadaki bir koyda balık tutan yerel halk, “Deprem sırasında tüm kıyı şeridinin yükseldiğini, koydaki yükselmenin de depremle aynı anda meydana geldiğini ve koydaki tsunaminin yükseltilmiş limana kadar ulaşmadığını” bildirdi.

Yeni kıyı şeridi ortaya çıktı

Japonya Uzamsal Bilgi Kurumu da (GSI), Noto Yarımadası’na ilişkin bir ön uydu analizi yayınladı.

Haziran 2023 tarihli uydu görüntülerini depremden sonraki günlere ait görüntülerle karşılaştıran ulusal arazi haritalama ve ölçümünden sorumlu ulusal kurum, yeni kıyı şeridinin ortaya çıktığı çok sayıda bölge tespit etti.

Görsel: Japonya Uzamsal Bilgi Kurumu

Üniversite kıyı boyunca yürüttüğü araştırmaların devam ettiğini açıkladı.

Hayatını kaybedenlerin sayısı 323’e yükseldi, 103 kişi kayıp

Öte yandan ülkenin batısındaki İşikava bölgesinde ve Noto Yarımadası kıyısında meydana gelen depremlerde hayatını kaybedenlerin sayısı 323’e yükseldi.

Depremin etkilediği bölgelerde devam eden yoğun kar yağışı nedeniyle hasarlı binalara karşı uyarılarda bulunan İşikava eyaleti yetkilileri, ocak ayının ilk haftasında meydana gelen depremlere dair, depremlerde hayatını kaybedenlerin sayısının 323’e ulaştığını, ayrıca 103 kişiden hala haber alınamadığını açıkladı.

Japonya Meteoroloji Ajansı da, insanları ulaşım sistemlerinde aksamalar, elektrik telleri ve ağaçlarda biriken kar gibi olası tehlikelere karşı uyanık olmaya çağırdığını ifade etti.

Gazeteci Furkan Karabay serbest bırakıldı

Kamuya açık bir dava tutanağına dayanarak yaptığı haberi sonrası “terörle mücadelede görev almış kişiyi hedef gösterme” ve “iftira” suçlamalarıyla tutuklanan gazeteci Furkan Karabay için tahliye kararı çıktı. Gerçek Gündem editörü ve gazeteci Karabay, Artı Gerçek‘te yayımlanan, Sarallar grubuna mensup Barış Saral’ın yargılandığı dava tutanağına dayandırdığı bir haber nedeniyle gözaltına alınmış ve ardından tutuklanmıştı.

Karabay’ın avukatları, gazetecinin tutukluluğuna itiraz etmek için 2 Ocak’ta İstanbul 7. Sulh Ceza Hakimliği‘ne başvuruda bulundu. Başvuruda, gazetecilere yönelik açılan ve beraatle sonuçlanan benzer dava örneklerine de yer verildi.

Artı Gerçek’in haberine göre mahkeme, avukatların itirazını değerlendirerek Karabay’ın tahliyesine karar verdi. Karabay, daha önce Çağlayan‘daki İstanbul Adliyesi‘nde savcılık ifadesinin ardından “terörle mücadelede görev almış kişiyi hedef gösterme” ve “iftira” suçlamalarıyla tutuklanmıştı. Bu suçlamalar, bir duruşma tutanağında geçen savcının adının haberde kullanılmasına dayandırılmıştı. 

İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcısı İsmail Uçar‘ın HSK’ya gönderdiği mektupla kamuoyu gündemine gelen Adalet Komisyonu Başkanı Bekir Altun, Karabay hakkında ‘iftira’ ve ‘hakaretten’ suç duyurusunda bulunmuştu. 

Gazeteci Furkan Karabay ev baskınıyla ifadeye götürüldü

 

İkinci kez gözaltına alınan gazeteci Furkan Karabay tutuklandı

Bosnalılar Neretva Nehri için savaşıyor: Bırakın aksın!

Haber: Burak ALTINOK

*

Bosna Hersek’te 2013 yılında Neretva Nehri üzerinde yapımına başlanan ULOG Barajı ve Hidroelektrik Santrali’nin inşaatı tüm tepkilere rağmen devam ediyor.

Heyelan bölgesine konuşlandırılan proje, işçi ölümlerine de neden olduğu için 2017 yılında yeniden tasarlanmıştı.

Proje kapsamında ULOG Hidroelektrik Santrali ve Yukarı Neretva Hidroelektrik Sistemini oluşturan yedi adet küçük Hidroelektrik Santrali Sistemi (HES) yer alıyor. Ayrıca nehrin 30 kilometrelik bölümünü birbirine bağlayan bir dizi baraj ve boru hattı da yapılacak.

EFT Grubun yatırımcı olduğu projenin, mühendisliğini Çin’in Sinohydro şirketi, sağlık güvenliği ve çevrenin incelenmesi gibi sorumlulukları İsviçre’den Gruner şirketi üstleniyor. Ayrıntıları ise Gruner’in sitesinde şöyle anlatılıyor:

Bu yeşil alan inşaatı, toplam 6.44 Milyon metreküp (m³) depolama kapasitesine sahip bir rezervuar oluşturacak 53 metre yüksekliğinde bir kemer barajından oluşmaktadır. Rezervuar, deniz seviyesinden 641 metre yükseklikte (m asl) bir su seviyesine sahip olacak şekilde tasarlanmıştır ve bu nedenle rezervuarın 79,6 hektarlık bir yüzey alanını kaplaması ve 4,9 km uzunluğa sahip olması beklenmektedir.

3,5 m çapında 2,5 km uzunluğunda bir başlık tüneli, santraldeki 2 Francis türbinine saniyede 17,5 metreküp (m³/s) akış sağlayacak bir su girişi, dalgalanma mili ve cembi stokuna yol açacaktır. Hidroelektrik şeması, garantili bir ekolojik akışı boşaltan barajın hemen aşağısında bulunan 0,178 MW kurulu güce sahip küçük Hidroelektrik Santrali (SHPP) içeren toplam kurulu kapasiteye sahip olacak şekilde tasarlanmıştır.

Gruner şirketine göre, ULOG Hidroelektrik Projesi, ülkenin sürdürülebilir kalkınmasına katkıda bulunuyor:

Proje, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin (UNFCCC) Temiz Kalkınma Mekanizması (CDM) kapsamında tescil edilmiştir; burada projenin, sera gazı emisyonlarını (yılda 87’846 ton Karbondioksit olarak tahmin edilmektedir) ve diğer kirleticileri azaltarak Bosna-Hersek’in sürdürülebilir kalkınmasına katkıda bulunduğu doğrulanmıştır. Her zamanki senaryoda olduğu gibi iş ile karşılaştırıldığında ve hidroelektrik santralinin inşası ve işletilmesi sırasında yerel istihdam yaratılmıştır.

Bosnalılar tepkili: Bırakın akayım!

Şirketlerin yaptığı propagandaya rağmen bölge halkı projeye karşı direnişini sürdürüyor.

Sosyal medya aracılığıyla örgütlenen Bosnalılar, kurdukları ve Türkçesi ‘Bırakın Akayım’ anlamına gelen ‘PUSTİ ME DA TECEM’ adlı gruplarıyla başlattıkları dijital aktivizmi sokaklara da taşıdı. 11 Kasım 2023’te Konjic’te protesto gösterisi düzenleyen eylemcilere BosnaHersek Nehirleri Koruma Koalisyonu da destek verdi.

‘Bırakın Akayım’ grubunun yöneticisi olan Safet Sarajlic, Konjic’i ve projeye neden karşı olduklarını şöyle anlatıyor:

Konjic, Bosna-Hersek’in güneybatı kesiminde yer alan, doğal kaynaklar açısından oldukça zengin; Jablanica ve Boracko Jezero göllerine ev sahipliği yapan en büyük bölgesel belediyedir. Burası rafting, dağcılık yapanlar ve diğer turistler için büyük bir potansiyel taşıyor. Bu potansiyelin temel sebebi ise Bosna’nın en güzel nehirlerinden biri ilan edilen Neretva Nehri’dir.”

Safet Sarajlic, sözlerini şöyle sürdürdü: “Neretva olmasaydı bu şehir olmazdı. Bugün buraya 53 metre yüksekliğinde bir baraj inşa ediliyor. Bu da biyolojik çeşitliliğin ve doğanın tehdit altında olduğu anlamına geliyor. Baraj inşaatının olumsuz sonuçlarına dikkat çekmek amacıyla protesto düzenledik. Hükümetin iddialarımıza saygı duymasını ve bu çevre kıyımını önlemesini bekliyoruz. Çünkü bizler için burayı terk etmek bir seçenek değil. Nehrimiz için savaşacağız”

Bosna-Hersek Nehirleri Koruma Koalisyonu (Koalicija Za Zastitu Rijeka Bosne i Hercegovine) direktörü Lejla Kustica da Yeşil Gazete’ye yaptığı açıklamada mücadelelerini şöyle özetliyor: Korumaya çalıştığımız doğa sadece Bosna’nın doğası değil, küresel bir doğa…”

Neretva Nehri

‘Neretva Nehri ve doğa saldırı altında’

Neretva Nehri’nin biyolojik çeşitlilik açısından en zengin nehirlerden biri olduğunu ve nehrin Bosna’dan Hırvatistana uzandığını hatırlatan Kustica, geçen iki yıl içinde nehrin kaynağında düzenlenen ve Avrupa’nın pek çok ülkesinden bölgeye gelen bilim insanlarının görüşlerini özetliyor:

Hepsi de Neretva’nın vahşi doğanın korunması açısından çok zengin ve önemli bir nehir olduğu sonucuna vardı. Buna rağmen doğa, çok sayıda hidroproje tarafından saldırıya uğradı. Bu projelerden biri de nehrin kaynağından sadece 50 kilometre uzaklıkta, nehrin en bakir bölgesinde yer alan ULOG Hidroelektrik Santrali. Uzmanlar, projenin doğa ve biyolojik çeşitliliği mahvedeceğini söylüyor.”

Yatırımcıların ‘bölgeyi canlandıracak proje’ iddiasına rağmen, halkın söz konusu girişimlerin sadece doğayı tahrip ettiğini gözlemlediğini anlatan Kustica, “Buradaki nehirler bölge halkının kimliğinin bir parçası. İnsanlar nehir kenarında sosyalleşiyor, hayvancılık yapıyor. Tüm bu sebepler göz önüne alındığında da bölge halkının ayağa kalkması ve santraller ile mücadelesi kaçınılmaz oluyor. Ama ne yazık ki daha önceden onaylanmış projeler var. Dolayısıyla mücadele etmek zorundayız diye konuşuyor.

‘Havza yasalarla korunmalı’

Kustica, katılımın yoğun olduğunu aktardığı Konjic’te düzenlenen protesto eyleminde ülkenin dört bir yanından gelen Bosnalıların taleplerini de şu şekildi belirtiyor:

ULOG Hidroelektrik Santralinin yapımının durdurulması
İki büyük santral olan Glavatičevo ve Bjelimići HES’leri ile 7 küçük hidroelektrik santralinin yapımının durdurulması
Neretva Havzasının yasalarla korunması
Bosna-Hersek’te kamu elektrik şirketlerinin ULOG projesinin yatırımcısından kömür alımını durdurması

Lejla Kustica, Neretva Nehrinde oluşan kirlilik için de suç duyurusunda bulunduklarını ve yasal süreçlerin devam ettiğini belirtiyor:

Bosna’daki toprakların sadece yüzde 3’ü yasalar tarafından korunuyor. Hükümet tüm kademeleriyle doğanın ve ülkedeki biyoçeşitliliğin korunmasına odaklanmıyor. Serbestçe akan nehirlerimizi kolay ve hızlı bir şekilde sözde ‘yeşil enerji’ kaynağı olarak görüyorlar ama biz hidronun yeşil enerji olmadığını çünkü kurulduğu bölgede her şeyi yok ettiğini iddia ediyoruz. Çok sayıda mücadele ve kavga yaşanıyor. Neretva Nehri Bosna-Hersek toplumu için çok önemli ve biz vazgeçmeyeceğiz. Bunu durdurmak için elimizden ne geliyorsa yapacağız çünkü tüm argümanlar nehirden ve nehir kenarında yaşayan insanlardan yana. Uluslararası insanları, aktörleri, sivil toplum vatandaşlarını da bu mücadelenin bir parçası olmaya davet ediyoruz. Çünkü burada mücadele ettiğimiz ve korumaya çalıştığımız şey sadece Bosna’nın doğası değil, küresel bir doğa…”

İklim krizi: İtalya, Hırvatistan ve Bosna Hersek’te seller en az beş can aldı
İklim değişikliğinin yeni kurbanları Bosna-Hersek ve Sırbistan oldu
Sarım Havzası HES projesi yapımını onaylayan ÇED raporuna itiraz

3.5 milyonluk ülkede 15 HES var, yenileri yolda

Uluslararası çevre ve insan hakları grubu olan Bankwatch Network, IKE (Uluslararası Enerji Ajansı) raporunu derleyerek, Bosna-Hersek’teki enerji sektörü ile ilgili bir rapor yayımladı.

Rapora göre yaklaşık 3,5 milyon nüfusa sahip olan Bosna-Hersek, Batı Balkanlarda elektrik ihracatçısı olan tek ülke.

database.earth verilerine göreyse Bosna-Hersek’te bulunan 16 hidroelektrik santrali 2205,5 MW hidroelektrik enerji üretiyor. Bu santraller tabloda gösteriliyor:

SANTRALİN ADI

KAPASİTE

110.0 MW

420.0 MW

216.0 MW

115.0 MW

180.0 MW

48.0 MW

30.0 MW

48.5 MW

75.0 MW

60.0 MW

160.0 MW

210.0 MW

180.0 MW

8.0 MW

315.0 MV

30.0 MW

Bosna-Hersek’in halihazırda sahip olduğu hidroelektrik santralleri dışında inşaatı devam eden veya yapımı planlanan birçok santral de bulunuyor. Bu inşaatlar birçok tartışmaya yol açarken, Bosna-Hersek Federasyonu, 1 MW’ın altındaki üniteler için gereken izinleri ortadan kaldıran, 23 KW’a kadar olan santraller için de prosedürleri basitleştiren yeni bir Elektrik Yasası’nı geçtiğimiz günlerde kabul etti.

*

Bu haber Avrupa Birliği finansal desteği ile üretilmiştir. Haberin içeriği tamamıyla yazarının ve Yeşil Gazetenin sorumluluğu altındadır ve hiçbir durumda Avrupa Birliği’nin görüşlerini yansıtmamaktadır.

Marmara Bölgesi için yeni kar yağışı uyarısı: İstanbul 10°C soğuyacak

İstanbul başta olmak üzere Marmara Bölgesi, Sibirya kökenli soğuk havanın etkisi altına giriyor. Soğuk hava beraberinde kar yağışını da getirecek.

İstanbul için ikinci uyarıyı yapan İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Afet Koordinasyon Merkezi‘ne (AKOM) göre, sıcaklıkların bu akşam saatlerinden itibaren 8-10°C birden düşmesi bekleniyor.

İstanbul’da kış değerlerine gerilecek sıcaklıklarla birlikte sağanak yağmur geçişlerinin yaşanacağı tahmin ediliyor.

Hafta boyunca görülecek yağışların şehrin kuzey ve yüksek bölgelerinde karla karışık yağmur ve zaman zaman kar şeklinde etkili olması öngörülüyor.

İstanbul’da hava sıcaklıklarının 16 Ocak’a kadar mevsim normallerinin 2-5 °C altında, 17-25 Ocak tarihlerinde ise normalleri civarında seyretmesi tahmin ediliyor.

‘275 bin ton tuz stokta’

AKOM’dan alınan önemlere ilişkin,”İBB kışa hazırlık çalışmalarını da tamamladı. Kış şartlarıyla mücadele çalışmalarında 12 bine yakın personel ve 3 binden fazla araç iş makinesiyle görev yapacak. İBB’ye ait depolarda kışın buzlanmaya karşı kullanmak için 275 bin ton tuz hazır bulunuyor. İBB, ilçe belediyelerine ise toplamda 60 bin ton tuz vermeyi planlıyor” açıklaması yapıldı.

Kar küreme ve tuzlama ekiplerinin, İBB’nin 4 bin 23 kilometrelik sorumlu yol ağında 637 müdahale noktasında hazır bekleyeceğini açıklayan AKOM açıklamasının devamında şu bilgileri verdi:

Metrobüs güzergahında 44 araç ve iş makinesi görev alacak. Ana arter ve çevre yollarda 44 çekici bulunacak. Sıkıntı yaşanan yollara ve trafik kazalarına hızlı müdahaleye yönelik 31 kritik noktada bariyer açmayı planlayan İBB, aynı zamanda muhtarların kontrolüne verdiği 170 kürüme aparatlı traktör ile köy yollarının açık tutulmasını sağlayacak.”

Türkiye kar altında

Meteoroloji Genel Müdürlüğü tarafından yapılan son değerlendirmelere göre;  Ardahan, Erzurum, Ağrı, Dersim ve Erzincan çevrelerinin de karla karışık yağmur ve kar yağışlı geçeceği öngörülüyor.

Kar yağışının etkili olduğu illerden bazıları şöyle:

Van‘da etkili olan kar yağışı nedeniyle 492 yerleşim yerinin yolu ulaşıma kapanmıştı. Kapanan 492 yerleşim yeri yolundan 485’i yeniden ulaşıma açıldı. Kar yağışının en etkili olduğu ve çığ riski nedeniyle Van-Bahçesaray kara yolu da 17 gündür kapalı tutuluyor.

Erzincan ve çevresinde etkili olan kar yağışı ve tipi sebebiyle birçok köy yolu ulaşıma kapanırken kara yollarındaki geçitlerde ulaşım zaman zaman aksamıştı. İl Özel İdaresi, kapalı köy yollarını yeniden ulaşıma açmak için çalışmasını sürdürüyor.

Hakkari‘de 5 Ocak tarihinde etkili olan yoğun kar yağışı nedeniyle 20 köy ve 54 mezra yolu, ulaşıma kapanmıştı. Kapanan yolların açılması için İl Özel İdaresi çalışma başlattı. Ekiplerin yoğun çalışması sonucu 74 yerleşim yeri yolu, yeniden ulaşıma açıldı.

Bingöl‘ün Karlıova ilçesinde de, kar yağışı nedeniyle kapanan yolların açılması için ekiplerin çalışması sürüyor.

Bitlis‘te 4 Ocak akşamı başlayan ve sabaha kadar aralıklarla etkili olan kar yağışı nedeniyle 44 köy yolu ulaşıma kapanmıştı. Kar kalınlığının yüksek kesimlerde 50 santime ulaştığı kent merkezi ve bağlı köylerde ilk ve orta dereceli okullarda eğitime 1 gün ara verilmişti.

Meteoroloji yetkilileri, mecbur kalmadıkça sürücülerin kendi araçları yerine, toplu taşıma araçlarını tercih etmeleri uyarısında bulundu.

Altın Küre’de ilk kez bir yerli Amerikalı ödül kazandı

81. Altın Küre Ödülleri sahiplerini, Los Angeles’taki Beverly Hills Hilton Otel’de sahiplerini buldu.

Hollywood Yabancı Basın Birliği (HFPA) tarafından düzenlenen ve her yıl televizyon ile sinema dünyasının en iyilerinin onurlandırıldığı Altın Küre Ödülleri‘ne geçen yazın fenomeni ‘Barbenheimer’ damga vurdu. “Oppenheimer”, Drama Dalında En İyi Sinema Filmi seçilirken; Barbie de En İyi Sinematik Başarı ödülünü aldı.

Geceni galipleri Succesion ve Oppenheimer

Gecede dağıtılan diğer ödüllerse şöyle:

  • 9 adaylıkla gecenin en çok ödüle aday gösterilen filmi olan Barbie, En İyi Yönetmen ve En İyi Senaryo yarışlarını kaybetse de What Was I Made For?’ şarkısını Billie Eilish ve kardeşi Finneas, ödüle layık görüldü.
  • Yorgos Lanthimos‘un “Zavallılar”ı (Poor Things) sürpriz yaparak Müzikal veya Komedi Dalında En İyi Film Ödülü’nün sahibi oldu. Filmin başrolündeki Emma Stone da Müzikal veya Komedi Dalında En İyi Kadın Oyuncu seçildi.
Clian Murphy ve Robert Downey Jr.
  • Christopher Nolan‘ın Oppenheimer’ı, 5 ödül ile gecenin en çok kazananı oldu. Nolan, En İyi Yönetmen; Cillian Murphy, Drama Dalında En İyi Erkek Sinema Oyuncusu; Robert Downey Jr., Sinema Dalında En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu seçildi. Ludwig Goransson‘un eserleri ise En İyi Özgün Film Müziği Ödülü’nü aldı.
  • Drama dalında Oppenheimer’ın ana rakibi olan Martin Scorsese’nin Dolunay Katilleri (Killers of the Flower Moon), Lily Gladstone’un Drama Dalında En İyi Kadın Sinema Oyuncusu seçilmesiyle geceyi tek ödülle kapadı.
Poor Things filmindeki rolüyle müzikal veya komedi kalında en iyi kadın oyuncu seçilen Emma Stone.
  • Televizyon tarafında ise gecenin en çok ödül kazananı Succession oldu. Dizideki amansız haleflik yarışını kazanan Tom Wambsgans karakterini canlandıran Matthew Macfadyen, Drama Dizilerinde En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu seçildi. Dizinin yıldızlarından Sarah Snook ve Kieran Culkin ise Drama Dizilerinde En İyi Kadın ve Erkek Oyuncu ödüllerini eve götürdü.
  • En İyi Drama Dizisi Ödülü’nü de Succession alırken, komedi dalında ödül The Bear‘a gitti. The Bear’ın başrolündeki Jeremy Allen White ve Ayo Edebiri de en iyi komedi oyuncuları seçildi.

Çambükü’ne ‘Bolu Beyi’ muamelesi: Köyümüzü seçim malzemesi yapmayın!

AMASYA – Taşova‘daki Çambükü köyünde, halkın mera ve tarlalarının üzerine yapılmak istenen Organize Sanayi Bölgesi (OSB) için mahkeme yürütmeyi durdurma kararı verilmesine rağmen, yeniden OSB yapılacağına ilişkin söylentiler ortaya çıktı. 2024 Yerel Seçimleri öncesinde çıkan bu söylentilere karşı ise zaten geçen iki yılını yaz sıcaklarına ve kış soğuklarına aldırış etmeden mücadele veren köylüler ayağa kalktı. Komşu köylerde ekinler yapılırken kendilerinin bilinmezlik içerisinde ekin dahi alamadıklarını belirten köylüler tepkili. Köydeki kadınlar “Adalet istiyoruz” diye bağırıyor ve boş arazilerini gösteriyor. “Buraya OSB yaptırmayız” diyen kadınlardan birinin babası öleli daha bir hafta olmuş ve “Buraya OSB yapmanız için beni öldürmeniz gerekiyor” diye tepki gösteriyor.

Çambükülü bir diğer yurttaş bir taraftan koyunların başında çobanlık yaparken bir yandan tüm köylülü kış günü sokağa döken sorumlulara, Tarım Bakanı İbrahim Yumaklı‘ya sesleniyor.

AKP’li Belediye Başkanı’nın sözleri tüm köyü tedirgin ediyor

AKP’li Taşova Belediye Başkanı Bayram Öztürk’ün, Samsun 3. Bölge İdare Mahkemesi tarafından iptal edilmesine rağmen Çambükü köyüne OSB projesi için yeniden çalışmaların başlatıldığına ilişkin açıklaması köylüleri tedirgin ediyor.

Yurttaşlar zaten mahkeme kararının çıktığına ve OSB’nin yapılması durumunda telafisi güç zararların meydana geleceğinin ortaya konarak yürütmesinin durdurulmuş olmasına dikkat çekti. Mahkeme kararı bu bölgeye -tarım arazisi özelliğindeki bir araziye- OSB yapılmasının hukuka aykırı olduğunu ortaya koymuştu.

‘Koyun kuzulayacak, akıbeti belli değil’

Çambükü’ndeki yurttaşlar ise diken üstünde. Kimisi “Koyun kuzulayacak, akıbeti belli değil” diyor, kimisi “Bolu Beyi muamelesi yapılıyor, köyümüzü seçim malzemesi yapmayın” diyerek tepki gösteriyor.

‣Çambükü’nde yurttaş belediye başkanına isyan etti: Biz mahkemeyi kazandık, sen hala zorluyorsun!
‣Amasya’da OSB’ye karşı çıkan vatandaşlara jandarma müdahalesi
‣Amasya’da ekokırıma karşı dayanışma: Çambükü için adalet!
‣Mahkemeden Çambükü’nde yapılmak istenen OSB’ye karşı doğa lehine karar çıktı: Hukuka aykırı

Ne olmuştu?

Çambükü’nde OSB yapılmak istenen bölge 1995’te Taşova Kaymakamlığınca “Tarımı İyileştirme Projesi” kapsamında köylülere verilmişti. Sahada parselleme yapılmıştı. Devlet Su İşleri de bölgede teraslama ve su kanalı inşa etmişti ve bunların sonucunda topraklar tarım yapılmaya uygun hale gelmiş ve köylülere verilmişti.

Köylüler bu alanı yıllarca ekmiş, hayvanlarını otlatmıştı. 2021’de Amasya Valiliği aynı bölgeyi OSB yapmak için tahsis etti.  Köylüler üç ayrı dava açtı.

Keşif köylünün lehine sonuçlandı ve ardından iptal edildi. Keşif öncesi köye gönderilen jandarma ve polisler iş makinalarıyla köye girdi. Birçok vatandaş toprağını korumaya çalışırken kolluk kuvvetlerinin sert müdahalesiyle karşılaştı.

Köyün kadınları ellerinde dallar tutarak toprağı işaret etti; işaret ettikleri iş makinalarıyla ezilmiş topraktan bitkilerin yeniden yeşerdiği görülüyordu. Birçok ağaç bu iş makinaları nedeniyle yok edildi.

Şubat’ta Çambükü köyünde, halkın mera ve tarlalarının üzerine yapılmak istenen Organize Sanayi Bölgesi (OSB) için mahkeme yürütmeyi durdurma kararı verdi. Mahkeme kararında OSB’nin yapılması durumunda telafisi güç zararlar meydana geleceğinin açık olduğu belirtilmişti.

Türkiye gündemine tarım yaptıkları toprakları, meraları Organize Sanayi Bölgesi‘ne (OSB) karşı korumak için gösterdikleri mücadeleyle giren Amasya, Çambükü halkı OSB’ye karşı verdiği mücadeleyi Nisan 2023’te kazandı.