Ana Sayfa Blog Sayfa 810

Önce desteklendi sonra ‘ücretsiz’ denildi: GES kararı yatırımcıyı cezalandıracak

Sanayicilerin, kendi tesislerinin ihtiyacı için lisanssız olarak devreye aldığı güneş enerjisi santrallerinden (GES) elde ettiği enerjinin ihtiyaç fazlası kısmını sisteme satma hakkı son buluyor. 

Ankara Sanayi Odası (ASO) Başkanı Nurettin Özdebir konuya ilişkin açıklamasında, hazırlanan taslağın yeni yatırımları önleyeceği itirazında bulunurken, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) yetkilileri ‘ihtiyaç fazlasının’ abonelere dağıtılacağını açıkladı.

Dünya‘dan Mehmet Kaya‘nın aktardığına göre; isminin açıklanmasını istemeyen yetkililer, elde edilecek elektrik fazlasının abonelere ücretsiz dağıtılmasının düzenlemenin ana amacı olduğunu vurguladı.

Firmalara, kendi ihtiyacının üzerinde kapasitede GES kurma ve ihtiyacını karşıladıktan sonra fazlasını sisteme satma hakkı tanınmasıyla birçok firma tüketim fazlası yatırım yapmıştı. Yeni hazırlanan bir yönetmelik taslağında ise fazla elektriğin ücretsiz olarak verilmesi hükmü getirildi. Bu da artık lisansız üreticilerin ödeme alamayacağı anlamına geliyor.

Sanayicilerin Organize Sanayi Bölgesi içinde veya dışında olması fark etmeksizin başka bir dağıtım bölgesinde lisanssız üretim tesisi kurabilmesinin önü açıldı.

EPDK Başkanı Mustafa Yılmaz yapılaşmanın yoğun olduğu yerlerde, organize sanayi bölgelerinde lisanssız üretim tesisi için yer bulamayan tüketicilerin başka dağıtım bölgelerinde, sanayi bölgeleri dışında tesis kurabilmeleri için aynı dağıtım bölgesi olması şartının kaldırıldığını da açıkladı.

Özdebir, geçmişe dönük şekilde bu uygulamanın haksızlık doğuracağını, yeni yatırımların önünü keseceğini belirtti.

Bazı sanayicilerin uygulamayı istismar ettiğini, hayvancılık, sulama gibi yatırımlar için elektrik üretim tesisi kurulduğunu ancak bu faaliyetin yürütülmeyerek sadece elektrik satışının yapıldığını belirten EPDK yetkilileri, yönetmelik değişikliğiyle beyan yerine sayaçlar üzerinden denetim imkanı sağlandığını ayrıca fazla elektriğin bölge halkına ücretsiz dağıtımının sağlanacağını belirtti.

‘Ücretsiz alım yatırımcıyı cezalandırmak demek’

ASO Başkanı Nurettin Özdebir ise görüşe açılan taslağa yönelik yaptığı değerlendirmede, sanayicilerin verilen imkânlar doğrultusunda bir yatırım yaptığını belirterek, fazla elektriğin ücretsiz alımının yatırımcıyı cezalandırmak olacağını söyledi.

Özdebir, “Cari açığımızın ana kaynağı ithal ettiğimiz enerji iken ve yerli kaynaklarla enerji üretimini arttırabilmek için çaba gösterirken, yeni yatırımcılarımızı caydıracak, daha önce yatırım yapmış olanları sıkıntıya sokacak yapılması planlanan bu değişikliğin bir kez daha gözden geçirilmesi gerekir” dedi.

Vatandaşlardan bazıları kararın fazladan GES elektriği üreten yatırımcılarının haksız rekabetini önleyeceği yönünde yorumlar yaparken bazıları da birkaç yatırımcıyı cezalandırmak yerine tüm sektörün cezalandırıldığı yönünde eleştirilerde bulundu. 

Seine Nehri’nde mahsur kalan beyaz balina kurtarılamadı

FRANSA- Paris’in kuzeyinde Seine Nehri‘nde bir haftadır mahsur kalan ev yoğun çabalarla Manş Denizi‘ne aktarılarak kurtarılması hedeflenen 4 metrelik beyaz balina (beluga) kurtarılamadı ve yaşamına son verildi.

800 kiloluk deniz memelisi (bu büyüklükteki bir beyaz balinanın normalde yaklaşık 1200 kg ağırlığında olması gerekiyor) dün yaklaşık altı saatlik bir çalışmanın ardından  nehirden vinçle kaldırılarak veterinerlerin kontrolünde bir mavnaya yerleştirilmişti.

Ancak transfer sırasında zaten kötü durumda olan balina, nefes almakta zorlanmaya başlayınca yere indirildi. 

Fotoğraf: AFP

Daha sonra havuzlu bir kamyonla Normandiya’dan Manş Denizine bırakılması planan balinanın takviye ve kontrollere rağmen sağlığı kötüleşince ise ötanazi uygulanmasına karar verildi.

Calvados eyaletinin valisi Twitter’da “Beluga için benzeri görülmemiş bir kurtarma operasyonuna rağmen, deniz memelisinin ölümünü duyurmaktan dolayı üzgünüz” açıklamasını yaptı.

Balina cuma gününden bu yana, Paris’in 70 km kuzeybatısındaki Saint-Pierre-La-Garenne‘de bir kanal havuzu arasında mahsur kalmıştı. Doğal ortamı kuzey Arktik suları olan memeli verilen yemekleri de yiyemedi ve  sağlığı giderek bozuldu.

Ancak dün daha fazla vakit kaybetmeden hayvanı denize taşıma operasyonu için çalışmalara başlandı. Hayvan için riskli olabilecek bu operasyon için üç gün gözlem altında kalacağı bir havuz da yapılmıştı.

Operasyona katılan 24 dalgıç ve kurtarma ekipleri, hayvanı sudan kaldırılmak üzere ağlara çekmek için 22:00 ile 04:00 saatleri arasında birkaç deneme yapmak zorunda kalmıştı.

Beyaz balinanın kurtarılmak üzere ağlara çekilebilmesi Fransa’da kamuoyunun da önemli gündemlerinden biri olmuştu.

Fotoğraf: AFP

İlk değil

Mayıs ayı sonunda da dört metre boyundaki bir erkek orca, 16 Mayısta Seine Nehri’nde görülmüş; tatlı su ortamında sürüsünden ayrılmış olmanın verdiği stresle gittikçe sağlığı bozulan balina için bir kurtarma planı yapılmış ve uluslararası ve ulusal uzmanlardan oluşan bir grup oluşturulmuştu.

Avrupa’da daha önce görülmeyen ölümcül bir hastalığı olduğu ve bu sebeple yolunu şaşırdığı düşünülen orca, ‘acısına son vermek için’ ötanazi yapılmasına karar verilmiş, Sea Shepherd grubu denize geri döndürme girişimlerinin başarısız olmasının ardından doğal sebeplerden öldüğünü söylemişti.

Bir ay sonra, Seine Nehri’nde 10 metre uzunluğunda bir Minke balinası olduğuna inanılan başka bir balina da görülmüştü.

2019’da İngiltere’deki Thames Nehri’ne giren bir balina da ölmüştü.

Akkuyu Nükleer A.Ş’nin yönetim kurulundaki tek Türk vatandaşı Zapsu istifa etti

Mersin‘de yapımı süren Akkuyu Nükleer Güç Santrali‘ndeki anlaşmazlıklarla ilgili yeni iddialar gündem egeliyor.

Habertürk yazarı Fatih Altaylı, IC İçtaş‘ın sözleşmesinin feshedilmesinin ardından, projenin ana şirketi olan ve Rusya devlet enerji şirketi Rosatom‘un büyük ortağı olduğu Akkuyu Nükleer Anonim Şirketi‘nin yönetim kurulundaki tek Türk vatandaşı H. Cüneyd Zapsu‘nun istifa ettiğini yazdı.

Altaylı, “IC İçtaş’ın sözleşmesinin feshedilmesinin ardından üç Rus şirketi ortaklıoyla kurulan TSM Enerji‘yle anlaşılmasının, “belli ki Türkiye tarafında görülenden daha fazla can sıktığını” söyleyerek şunları yazdı:

“Belli ki sorunlar giderek büyüyor. Mesele giderek daha derin bir çözümsüzlüğe doğru ilerliyor. Bunu nereden mi anlıyoruz?

Akkuyu Nükleer’de kurulduğu günden bu yana tek Türk yönetim kurulu üyesi vardı. O üye pek çoğunuzun adını yakından bildiği biriydi: H. Cüneyd Zapsu.

Yıllardan beri Rus kökenli şirketin yönetim kurulu üyeliğini yapan Zapsu, bugün dostlarına gönderdiği bir mesaj ile “Ortaya çıkan tabloyu kabul etmesinin mümkün olmadığı” gerekçesi ile ilk günden beri kuruldaki tek Türk vatandaşı olarak sürdürdüğü yönetim kurulu üyeliği görevinden istifa ettiğini bildirdi.”

‘Soçi’de olumlu bir gelişme olmadığını anlamak mümkün’

Altaylı geçen hafta Soçi’de gerçekleşen Cumhurbaşkanı Erdoğan-Putin görüşmelerini hatırlatarak şöyle devam etti:

“Zapsu’nun iktidara ve Beştepe’ye yakınlığı göz önüne alındığı zaman, Akkuyu’daki krizin görünen ve zannedilenden daha büyük olduğunu ve Soçi’deki görüşmelerde de bu konuda olumlu bir yönde gelişme olmadığını anlamak mümkün.

Tabii pek çoğunuz “Aaa, Cüneyd Zapsu orada da mı varmış” diyecektir. Onu da anlarım yani…”

Cüneyd Zapsu kimdir?

AKP’nin kurucularından olan Zapsu ve 2001-2008 yılları arasında partinin merkez yürütme kurulu üyesiydi. 1986 yılından beri TÜSİAD üyesi olan  Zapsu’nun babası önceki iktidarlardan Demokrat Parti’nin önemli üyelerinden olan babası 27 Mayıs Darbesi’nden sonra yurt dışına kaçan Pertev Zapsu’dur.

Almanya’da iktisat eğitimi alan Zapsu, Türkiye’de çeşitli girişimlerin ardından 1995 yılında da BİM alışveriş zincirini kurdu. 

2007 yılına kadar Erdoğan’a danışmanlık da yapan Cüneyt Zapsu, halen gıda ve çeşitli sektörlerde faaliyet gösteren çok sayıda iştirakinin yanı sıra Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) ve  Türkiye’de Fındık Tanıtım Grubu‘nun kurucu üyelerindendir.

Kuraklık, tarihi gün yüzüne çıkarıyor: 2’inci Dünya Savaşı’na ait bomba; uçak enkazı, cesetler…

İklim krizinin etkisiyle dünyanın her yerinde büyüyen kuraklık buzulların erimesine, nehirlerin, göllerin  kurumasına sebep oluyor. Çekilen suların altından ise gün yüzüne çıkmamış bir tarih çıkıyor.

Bu hafta içinde İsviçre, İtalya ve ABD gibi dünyanın çeşitli bölgelerinden ülkelerin kuraklık nedeniyle değişen coğrafyalarında saklı bazı bulgular açığa çıktı.

Normalden az kar yağan bir kıştan sonra İsviçre Alpleri şimdiden iki şiddetli yaz sıcak dalgası yaşadı. Temmuz ayında yetkililer, Zermatt‘ta neredeyse 30 dereceye ulaşan olağandışı yüksek sıcaklıklar nedeniyle dağcılara Matterhorn’a tırmanmamaları konusunda tavsiyede bulundu.

Temmuz sıcak dalgası sırasında, suyun donduğu yükseklik, normal yaz seviyesi olan 3 bin -3 bin500 metreye kıyasla 5 bin 184 metrelik rekor bir yükseklikte ölçüldü.

Bu buzul çevresinde yürüyen yürüyüşçüler, yarım yüzyıldan fazla bir süredir kayıp bir uçak enkazının yanı sıra, insan cesetleriyle karşılaştı.

İki  dağcının geçtiğimiz günlerde Valais kantonundaki Chessjen buzuluna tırmanırken insan kemikleri bulduğunu doğrulayan polisler, cesetlerin 1968 yılına ait olduğunu ve aynı gün iskeletlerin helikopterle buzuldan kaldırıldığını açıkladı.

Kemiklerin yaklaşık 10 yıldır kullanılmayan eski bir patikanın yakınında bulunduğunu söyleyen Britannia dağ kulübesinin müdürü Dario Andenmatten, cesetlerin bu güzelgahta bulunmasının sebebinin yürüyüşçülerin eski bir haritayı kullanmalarından kaynaklandığını belirtti.

Çıplak kemikler dışında çok az şey kaldığı için Andenmatten, iskeletlerin “1970’lere veya 80’lere” ait olduğunu öngörüldüğünü belirtti.

Emma Farge/Reuters

Bir hafta önce, Zermatt beldesi yakınlarındaki Stockji buzulunda da başka bir ceset bulundu. Her iki vakada da Valais polisinin DNA analizi yoluyla tanımlama süreci devam ediyor.

Alp bölgesindeki polisler, 1925’ten bu yana kaybolan yaklaşık 300 kişinin listesini tutuyor. Bu listede 7 Nisan 2018’de bir kayak turunda kaybolan süpermarket zinciri milyoneri Karl-Erivan Haub da var ve Alman medyası, Stockji buzulunda keşfedilen cesedi 2021’de yasal olarak ölü ilan edilen Haub olduğunu iddia ediyor.

Ağustos ayının ilk haftasında ise bir dağ rehberi, Haziran 1968’de Jungfrau ve Mönch dağ zirvelerinin yakınında Aletsch buzulunun üzerine düşen bir uçağın enkazını keşfetti. Nesnelerin 30 Haziran 1968’de bir öğretmenle birlikte bölgeye düşen Piper Cherokee uçağının enkaz parçaları olduğu ortaya çıktı. Ölen kişilerin cesedi o tarihte bulunmuş ancak uçağın enkazı bulunamamıştı.

Can çekişen Po Nehri’nde savaş bombası bulundu

Olağandışı sıcak hava ve az yağış nedeniyle son 70 yılın en şiddetli kuraklığını geçiren İtalya’da aşırı kuraklık nedeniyle bir kısmı kuruyan 650 kilometrelik Po Nehri’nde bir balıkçı, İkinci Dünya Savaşı’ndan kalma 450 kilogramlık patlamamış bir bomba keşfetti.

Askeri uzmanlar, Mantua kenti yakınlarındaki kuzeydeki Borgo Virgilio köyü yakınlarında keşfedilen bombayı etkisiz hale getirerek  Pazar günü kontrollü bir patlama gerçekleştirdi.

240 kilogram patlayıcı içeren bombayı kontrollü ve güvenli bir şekilde patlatmak için 3 bin bölge sakini tahliye edildi ve bölgede hava sahası ve nehir trafiği de kısa bir süreliğine kapatıldı.

Mead Gölü’nde birkaç ay içinde arayla dört insan kalıntısı ve savaş gemisi keşfedildi

ABD’nin Nevada eyaletindeki Mead Gölü’nde kuraklık yüzünden su seviyeleri 1937’den bu yana en düşük seviyede.

Polis, su seviyesinin düşmesiykle gölde iki hafta içinde keşfedilen dört set insan kalıntısı bulunduğunu; ikisinin aynı kişiye ait olabileceğini açıkladı.

Bu kalıntılardan bazıları Mayıs ayında ortaya çıkmaya başlamıştı. Gölde 1970’lerde veya 80’lerde öldürüldüğüne inanılan bir erkek cesedi üzerine cinayet soruşturması başlatılmıştı.

Sonrasında 7 Mayıs’ta Callville Bay‘de yaşı 23 ile 38 arasında olduğuna inanılan bir kişi bulunarak DNA örnekleri alındı. İspanya’da yaşayan bir kişi, kalıntıların 1958’de gölde bir sürat teknesi kazasında ölen ve cesedi bir daha bulunamayan babası olduğunu iddia etti.

NASA fotoğraflarıyla Mead Gölü’nün yıllar içindeki değişimi.

26 Temmuz’da Swim Plajı‘nda üçüncü bir kalıntı seti bulundu ve Cumartesi günü aynı yerde dördüncü bir set ortaya çıkarıldı.

Adli tıp yetkilileri dün  yaptığı açıklamada, “Şu anda, bu kalıntılarla ilgili soruşturma, iki kalıntının aynı kişiye ait olup olmadığını belirlemeye yönelik çalışmayı içeriyor” dedi.

30 Temmuz’da ise Mead Gölü Yat Limanı yakınlarındaki kıyı şeridinde asker veya tank taşımak için kullanılan bir İkinci Dünya Savaşı dönemi çıkarma gemisi belirmişti.

Geminin, 1942 ve 1945 yılları arasında üretilen ve bazıları Normandiya çıkarmasında da kullanılan binlercedinden biri olduğu düşünülüyor.

Fotoğraf: AP

 

Zehir taşıyan Nae Sao Paulo gemisinin Türkiye’ye gelmemesi için 88 binden fazla kişi imza attı

İSTANBUL – Yaklaşık 600 ton asbestin  yanında pek çok zehirli kimyasalı da barındırdığı iddia edilen Brezilya donanmasına ait Nae Sao Paulo uçak gemisinin İzmir’deki Aliağa Gemi Söküm Bölgesi’ne getirilmesine izin verilmesine karşı çıkmak amacıyla change.org’da başlatılan imza kampanyası büyüyor.

54 imzacı kurum tarafından başlatılan ve  kısa sürede 90 bine yakın kişinin desteğini alan ‘O Gemiyi Durdurun’ isimli kampanyayı İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer de sosyal medya hesabından paylaşarak geminin durdurulması gerektiğine dikkat çekti.

Ege Çevre ve Kültür Platformu (EGEÇEP) tarafından başlatılan ve 54 kurumun imzacısı olduğu kampanyada, içinde önemli miktarda tehlikeli ve zehirli atık barındıran ve hiçbir ülkenin kabul etmediği nükleer savaş gemisinin sökümü sırasında çevreye, havaya ve denize, zehirli ve tehlikeli atık saçacağını; bu atıkların Foça, Menemen, Çiğli, Karşıyaka ve hatta İzmir merkezini etkileyeceğinin altını çizilerek, halk ve çevre sağlığı için söz konusu geminin Türkiye’ye gelişinin durdurulmasını talep ediliyor.

‣ Aliağa’daki zehir: Brezilya’nın asbestli gemisinin son durağı nasıl Türkiye oldu?

Birçok sivil toplum kuruluşu ve çevreciler başta olmak üzere toplumun büyük bir kesiminin Nae Saol Paulo adlı geminin İzmir Aliağa’ya getirilmesine tepki gösterirken İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Soyer de konuyla ilgili bir açıklamasında geminin Türkiye’ye gönderilmesi izninin geri çekilmesini istedi.

‣ Aliağa ayakta: Asbestli gemiye hayır!
‣ CHP’li Öztunç’tan Brezilya büyükelçisine mektup: Bu gemiyi ülkenize geri çağırın

İmza kampanyasına destek veren kurumlar şöyle:

● Kazdağları Ekoloji Platformu

● Doğa için Sanat Derneği

● DİÇEP / Didim Çevre Platformu

● FOÇE

● FOÇA FORUM

● Çeşme Çevre Platformu

● Bozcaada Forum

● Dikili Kültür ve Çevre Platformu

● DİKÇEP

● Kazdağları Kardeşliği

● Kuşadası Çevre Platformu

● Çan Çevre Derneği

● Ayvalık Tabiat Platformu

● Antalya Ekoloji Meclisi

● Validebağ Direnişi

● Salihli Çevre Derneği

● Yenifoça Forum

● Foça Kent Konseyi

● Bergama Çevre Platformu

● Doğanın Çocukları

● Burhaniye Çevre Platformu / BURÇEP

● Ordu Çevre Derneği

● Halkevleri Kent ve Ekoloji Çalışma Grubu

● Muğla Çevre Platformu / MUÇEP

● Deştin Çevre Platformu

● Söke Çevre Platformu

● Van Çevre Tarihi Eserleri Koruma Araştırma Ve Geliştirme Derneği

● Eğitim-Sen Foça Şube

● Foça Barış Kadınları

● Munzur Koruma Kurulu

● Turgutlu Çevre Platformu / TURÇEP

● Karadeniz İsyandadır Platformu

● Marmaris Kent Konseyi Çevre Temsilciliği

● Bartın Platformu

● Kazdağları İstanbul Dayanışması

● BİGA Ekoloji ve Yaşam Platformu

● Divriği Kültür Derneği

● İzmit Yerel Gündem 21 çevre geliştirme proje üretim uygulama ve işletme kooperatifi

● Gökova Ekolojik Yaşam Derneği

● KESK Ekoloji Meclisi

● Tarım Orkam Sen

● Büyük Menderes İnisiyatifi

● Kdz. Ereğli Çevre Platformu (KERÇEP)

● HDK Ekoloji Meclisi

● Germencik Çevre ve Doğa Derneği

● Edremit Çevre Derneği

● Edremit Çevre Platformu (EDÇEP)

● Foça Organik Tarım Grubu

● İDA

● Nükleer Karşıtı Platform

● Kuzey Ormanları Savunması

● Mersin Çevre ve Doğa Derneği

Mahkemeden Sao Paulo’ya geciken ‘dur’ kararı

4 Ağustos’ta Sao Paulo uçak gemisinin büyük bir acele ile Türkiye’ye doğru yola çıkmasından sonra Brezilya Yüksek Mahkemesinden gemi hakkında ‘ihtiyati tedbir’ kararı çıktı. Ancak karar gereği Rio Limanı’na dönmesi ve Aliağa’da sökülmek üzere yapılan satışı ile ilgili Brezilya mahkemelerinde açılmış iptal davalarını sonuçlanıncaya kadar bu limanda beklemesi gereken Sao Paulo’nun Güney Atlantik Okyanusu’ndaki ilerleyişi devam ediyor. Hollanda bandıralı Alp Center isimli römorkör tarafından çekilen dev hayalet gemi içindeki tonlarca tehlikeli atık ile Cebelitarık Boğazı’na doğru gidiyor.

Geminin Brezilya ulusal yasalarına göre ‘yasa dışı’ hale gelen yolculuğu başta Basel Konvansiyonu olmak üzere uluslararası sözleşmeleri de aykırı… Bilindiği gibi Türkiye tehlikeli atıkların ithalatını yasaklamış ve Basel Sözleşmesi dördüncü maddesi a bendi uyarınca bu yasağı antlaşmanın tüm taraflarına bildirmişti. Yine ülkemizin Çevre Kanunu’nun 11. maddesi de Türkiye’ye tehlikeli atıkların girmesini yasaklıyor. Ayrıca Türkiye, ulusal mevzuat yoluyla ulusal yasağın yanı sıra, Barselona Sözleşmesi‘nin bağlayıcı kural ve protokollerine de bağlı; bu sözleşmenin bilinen protokollerinden biri de İzmir Protokolü. Türkiye’nin ev sahipliğinde hazırlanarak imzalanan bu protokol “Akdeniz’de Tehlikeli Atıkların Sınır Ötesi Hareketleri ve Bertarafından Kaynaklanan Kirliliğin Önlenmesi Protokolü” olarak biliniyor.  1996 yılında İzmir’de imzalanan ve 2011 yılında yürürlüğe giren İzmir Protokolü’nün beşinci maddesinin dördüncü fıkrası aşağıdaki gibi;

“Bu Protokolün altıncı maddesi dördüncü paragrafında belirtilen hükümlere bağlı olarak tüm Taraflar tehlikeli atıkların gelişmekte olan ülkelere ihracını ve transit geçişini yasaklamak üzere, kendi ulusal yetki alanlarında uygun tüm yasal, idari ve diğer tedbirleri alacak ve Avrupa Birliği’ne üye olmayan taraflar da tehlikeli atıkların tüm ithalat ve transitini yasaklayacaklardır. “

Türkiye’nin Avrupa Birliği üyesi olmayan bir taraf olarak tüm tehlikeli atık ithalatını ve transit geçişini yasaklayacağını belirten son cümle çok önemli. Yukarıda belirtildiği gibi, Basel Sözleşmesi kapsamındaki bu protokol tehlikeli atıklar (inşa süreçlerinde  asbest gibi tehlikeli atıklar ve zehirli boyalar içeren ömrünü tamamlamış gemiler dahil) için bir ithalat yasağı getiriyor. Sao Paulo uçak gemisinin geçeceği rotanın üzerindeki ülkeler Türkiye’nin de taraf olduğu bu anlaşmayı, Türkiye kendi yükümlülüklerini unutmuş görünse dahi ihlal edemez, etmemelidir. O nedenle de başta Cebelitarık Boğazı olmak üzere karasularından bu geminin geçişine kesinlikle izin vermemelidir.

Belgelerdeki bilgiler inandırıcı değil

Yine Basel Sözleşmesi’nin altıncı maddesinin birinci paragrafı, atıkları nitelik ve nicelik açısından ayrıntılı olarak tanımlayan bir sevkiyat dokümantasyonu gerektiriyor. Bu belge gemiler bakımından, gemide bulunan atıkların tanımı daha çok Tehlikeli Madde Envanteri (IHM) olarak biliniyor. Ancak bu belge dikkatlice incelendiği zaman doğru bildirimleri kapsamadığı görülüyor. Belge hazırlanırken dev gemiden analiz için yetersiz sayıda numune alındığı, alınan yetersiz sayıdaki numunenin de geminin ancak %12’lik bölümünü kapsadığı biliniyor. Sao Paulo’nun ikiz gemisi Clemenceau’nun İngiltere’de yapılan sökümünde 760 ton asbest çıkarken Sao Paulo’nun IHM belgesinde yazan asbest miktarı sadece 9.6 ton… İnandırıcı olmayan tek nokta asbest miktarı ile de sınırlı da değil. 62 yaşındaki gemide hiç PCB bulunmadığı da iddia ediliyor. Oysa PCB’lerin 1970’lerin ortasında yasaklanmasından çok daha önce bu malzeme gemi zeminlerinde, kablolarda, contalarda, lastik aksamda,  izolasyon malzemelerinde, boyalarda bol miktarda kullanılıyordu ve bu dönemde yapılan bu gemide PCB’lerin bulunmadığına inanmak mümkün değil.

IHM belgesindeki şaşırtıcı noktalardan biri de gemideki radyoaktivite kontrolünün yapılış biçimi. “Duman / Isı detektörleri görsel olarak kontrol edildi ve herhangi bir radyoaktif madde bulunamadı”’ ifadesi trajiktir. Radyoaktivite test cihazları olan geiger sayaçlarının o kadar pahalı olmadığı düşünülecek olursa bu testlerin yapılmaması düşündürücüdür. IHM belgesinde bir de olanlar var; 10.000 adet cıva yüklü floresan ışık tüpleri, yaklaşık 644 ton kurşun türü ağır metal içerik gibi… Ayrıca Sao Paulo uçak gemisinde 20 ton yüksek derecede toksik organokalay bileşiği olduğu da tahmin ediliyor. Bu miktarlardaki tehlikeli atıklar ciddi bir atık dönüşüm süreci gerektiriyor. Atık yönetimi konusunda ileri düzeyde olan ülkelerde bile bu maddeler bir tersane için çok gelişmiş bir atık yönetimi altyapısı gerektiriyor. O nedenle bu yüzen tehlikeli atığı gelişmiş ülkeler Türkiye’nin üzerine atmaya çalışıyor.

Sonuç olarak Brezilya Yüksek Mahkemesi’nin tedbir kararına aldırış etmeden ülkemize doğru gelen yüzen bir tehlikeli atık var. Üstelik Sao Paulo uçak gemisinin sökülmek üzere Brezilya’dan Aliağa-Türkiye’ye gönderilmesi Basel Sözleşmesi’ne de uygun değil. Her şeyden önce transit ülkelere bu geçiş nedeniyle bildirimde bulunulması gerekiyordu.  Bu bildirim yapılmadığı için şu andaki durum yasadışı trafik anlamına geliyor. İkincisi, Türkiye, yürürlükte olan İzmir Protokolü’ne taraf olarak her türlü tehlikeli atık ithalatını yasaklamış ve bu nedenle Basel Sözleşmesi Türkiye’ye tehlikeli atık ihracatını da yasaklamıştır.

Saatte 6 knot hızla ülkemize yaklaşan bu tehlikeli atığın bir ay içinde ülkemize ulaşması bekleniyor. Ülke olarak yaşamımıza, çevremize, ekosistemimize sahip çıkmak için tüm meslek ve çevre örgütleri olarak birlikte mücadele etmeliyiz. Başka şansımız yok…

Sorun sadece İzmir’in veya Aliağa’nın değil; ülkenin sorunudur.

 

 

 

 

 

Bakanlığın elektrik karnesi: Bütün yılın ödeneği şimdiden tükenmek üzere

Elektrik dağıtım şirketlerine, “Genel Aydınlatma” için yüz milyonlarca lira para aktarıldı. Şirketlere bu yılın ilk yarısında yapılan ödemelerin toplamı 4 milyar TL’ye yaklaştı.

BirGün’den Mustafa Bildircin’in aktardığına göre; 2022 Ocak-Haziran döneminde Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı bütçesinden, “Genel Aydınlatma” adı altında yapılan ödemeler elektrik fiyatlarındaki ölçüsüz artışı da ortaya koydu.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, 2022’ye 3 milyar 386 milyon 68 bin TL’lik mal ve hizmet alım ödeneği ile başladı.

Ancak “Mal ve Hizmet Alım” kalemi için ayrılan başlangıç ödeneğinin tamamına yakını yılın ilk yarısında tüketildi. Bakanlığın 2022 yılının tamamı için ayırdığı ödeneğin yüzde 98’i şirketlere gitti.

Bakanlık, Ocak-Haziran döneminde 3 milyar 807 milyon 791 bin TL’lik mal ve hizmet alım giderine imza atarken bu tutarın 3 milyar 797 milyon 428 bin TL’sini, elektrik dağıtım şirketlerine yapılan genel aydınlatma ödemeleri oluşturdu.

Temmuz-Aralık 2022 dönemine yönelik beklentiler de Mali Durum ve Beklentiler Raporu’nda yer aldı.

Şirketlere yapılan ödemenin bakanlığın bütçesini alt üst ettiğini gözler önüne seren tespitler şöyle:

“Bakanlığımız Enerji İşleri Genel Müdürlüğü, 2022 yılı bütçesindeki tüketime yönelik mal ve malzeme alımları tertibinde yer alan ülkemiz geneli sokak, cadde ve park (genel aydınlatma) aydınlatma gideri harcamalarının yıl sonunda beklentilerin üzerinde gerçekleşeceği öngörülerek ilgili tertipteki ödeneğin yıl sonu itibarıyla gerçekleşme oranının yaklaşık yüzde 268 olacağı tahmin edilmektedir.”

Elektrik üretiminde fosil yakıtların payı artarken…

Öte yandan Türkiye’nin elektrik üretiminde iklim krizine neden olan fosil yakıtların payı 2021’de artmış ve yüzde 64’ü geçmişti.

Geçen yıl yaşanan kuraklık, hidroelektrik kaynaklı elektrik üretimini de 10 puana yakın oranda geriletmiş, doğalgazın payını ise aynı oranda artırmıştı.

TEİAŞ’ın verilerine göre geçen yıl üretilen 331 milyar kilovatsaati bulan elektriğin yüzde 32,71’lik kısmı doğalgaz çevrim santrallarından, yüzde 31,43’ü ise kömürlü termik santrallarından sağlandı. Böylece elektrik üretiminde fosil yakıtla (petrol, kömür ve doğalgaz) çalışan santralların payı yüzde 64’ün üzerine çıktı.

2020 yılında bu oran yüzde 58’di.

Dünyada da artışta

Uluslararası Enerji Ajansı‘nın (IEA) geçen yıl sonunda 2021’deki elektrik üretimine ilişkin verileri içeren raporunda, pandemi kısıtlamalarının ardından gelen hızlı ekonomik toparlanmanın küresel kömürden elektrik üretimini rekor seviyeye çıkardığı ve toplam kömür talebini tüm zamanların en yüksek potansiyeline ulaştırdığına dikkat çekilmişti.

Rapora göre, kömürlü termik santrallerden üretilen elektrik miktarı, fosil yakıt talebindeki artıştan sonra bu yıl yüzde 9 arttı. Raporda,  dünyadaki toplam kömür talebinin ise yüzde 6 büyüyeceği öngörüldü.

Bağımsız bir araştırma firması olan Rhodium Group tarafından bu yılın başında yayımlanan bir diğer rapora göre de, ABD’nin karbondioksit emisyonları 2021’de pandemi öncesi seviyelere doğru hızla yükseldi. Bunda, yük taşımacılığı ve kömür kullanımının artması başlıca sorumlular olarak görülüyor.

AKP’li belediyenin taş ocağını denetleyen orman şefi tehdit edildi, görevden alındı

GAZİANTEP- Gaziantep’in Islahiye ilçesine orman işletme şefi olarak atanan Ümran Pınar, AKP’li ilçe belediyesinin işlettiği taş ocağında denetim yapıp izinsizce ormanın tahrip edildiğini ortaya çıakrınca belediye başkanının tehditlerine maruz kalmasının arıdndan görevinden alındı.

Pınar’ın ortaya çıkardığı raporlara göre orman bölge müdürlüğünden kiralanan taş ve kum ocaklarında limit aşımı yapılıyordu ve bu vahşi üretim orman örtüsüne büyük zarar veriyordu.

Cumhuriyet‘ten Tuncay Mollaveisoğlu‘nun aktardığına göre, Pınarorman muhafaza memurlarına , göreve gelmesinin ardından AKP’li Islahiye Belediyesi’nin işlettiği Sayıştay raporlarında da ismi geçen taş ocağında ölçüm yapılması talimatını verdi. Ancak memurlar zabıt tutmak yerine Pınar’ı belediye başkanına şikâyet etti.

Memurların harekete geçmemesi üzerine uzman bir ekiple denetimi kendisi yapan Ümran Pınar, Sayıştay raporlarının da ötesinde, Islahiye Belediyesi’nin taş ve kum ocağında büyük aşımla ormanı tahrip etmesinin yanı sıra bu üretimi hiçbir izne ve ruhsata bağlı olmadan yaptığını ortaya koydu.

Belediye başkanı ve kaymakam: Seni hop oturur hop kaldırırız

Pınar’ın savcılığa suç duyurusu yapmak üzere harekete geçmesinin ardından Islahiye Belediye Başkanı Kemal Vural kendisini makamına çağırdı. Pınar’ın suç duyurusunda olay şöyle aktarıldı:

“Başkanın odasına gittiğimizde Islahiye kaymakamı da oradaydı. Onun da bana taşocağı ile uğraşmamam için telkinleri olmuştu. Başkan ‘Kamu yararı var, ben orayı karayollarından protokolle aldım’ dedi. Kendisine böyle bir yetkisinin olmadığını söyledim. Bölge müdür yardımcımız da yanımızdaydı. Sahayı boşaltmaları gerektiğini, yapılanın suç olduğunu başkana söyleyince, Başkan Vural; Şamil Tayyar’ı (AKP eski milletvekili) arayacağını; ‘beni hop oturtup hop kaldıracağını’ söyledi.”

Ümran Pınar, belediye başkanı sahayı terk etmeyi reddedince sırası ile tüm yetkili makamları arasa da destek bulamadığını aktarıyor.

Buna göre Orman bölge Müdürü Mustafa Koç ve işletme müdürü Veli Topçu hızla bölgeye gelerek Pınar’ı işlem yapmaması için “ikna” etmeye çalıştı.

Habere göre Pınar, en son zabıt tutulmasını yazılı emir ile istedi fakat yazılı emri alan muhafaza memuru ise aynı gün sağlık raporu alarak görevden kaçtı.

Bütün bu baskıların ardından mesleğinde derecelerle yükselen ve şef olarak atanan 40 yaşındaki kadın Orman İşletme Şefi Ümran Pınar, müdürü Veli Topçu’nun yazılı emri ile görevinden alındı. Pınar, şimdi, Orman Bakanlığı’nın ilgisini beklediğini söylüyor.

Ağaçlarını direnişle kurtaran Kızılcaköylülerin direniş çadırı önünde kutlama yapması engellendi

AYDIN- Efeler’e bağlı Kızılcaköy’de zeytin ve incir bahçelerinin ortasına yapılmak istenen jeotermal enerji santraline (JES) karşı direniş gösteren ve şirketi geri püskürten köylülerin kazandıkları mahkeme kararını kutlamalarına Aydın Valiliğinden izin çıkmadı.

Evrensel’den Özer Akdemir’in aktardığına göre; Aydın Valiliğinin Kızılcaköy’lülerin sokakta eğlenemeyeceklerini, düğün salonunda eğlenmelerinde sakınca olmadığı yönündeki kararı sonrası köylüler bugün yapılması planlanan kutlamaları iptal ettiler.

İncirliova ve Efeler ilçelerine bağlı Kızılcaköy, Dereağzı ve Gerenkova köylerinde yapılmak istenen Sarı Zeybek JES projesine karşı kararlı bir direniş sergileyen Kızılcaköylüler sık sık jandarma ve şirket görevlileri ile karşı karşıya geldi. 

Şirketin köye iki km uzaklıkta satın aldığı meyve bahçesini JES tesisleri yapmak için tel örgülerle çevirmek istemesine karşı yediden yetmişe direnişe geçen köylülere jandarma Aralık 2018’de biber gazı ve jopla müdahale etmişti. 

Köy meydanına kurdukları çadırda nöbet tutmaya başlayan köylüler, bir taraftan da projeye verilen ÇED olumlu kararına karşı dava açmıştı.

Köylüler lehine sonuçlanan mahkeme kararına bakanlık ve şirketin yaptığı itiraz nedeniyle ikinci bir bilirkişi incelemesi yapıldı.

Bilirkişi incelemesinde de mahkemeye projeye karşı olumsuz görüş bildiren bir rapor verildi. 

Aydın 1. İdare Mahkemesi Kızılcaköy Çevre ve Dayanışma Derneği’nin Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na açtığı davada yapılan ikinci bilirkişi keşfi incelemesinde hazırlanan raporu kararına esas olarak, projenin çevre, tarım ve su kaynakları ile ilgili riskleri nedeniyle Gürmat Elektrik Üretim A.Ş. tarafından yapılması planlanan Sarı Zeybek JES’e verilen ÇED olumlu kararını ikinci kez iptal etti.

Köylüler direnişleri sonrası kutlama kararı almışlardı. Bugün Kızılcaköy direniş çadırı önünde yapılması planlanan yemekli, müzikli eğlence Aydın Valiliği’nin yasağına takıldı. 

Aydın Valiliği “sokakta eğlence yapılamayacağını, sadece düğün salonunda yapılabileceği” görüşünde ısrar etti. 

Pandeminin yeniden yaygınlaşmaya başladığı bir süreçte Aydın Valiliğinin açık havca etkinliğini yasaklayıp kapalı salonu adres göstermesi ise dikkat çekti.

Boğaziçi yönetimi, mahkeme kararını tanımadı: Can Candan’ın ilişiği kesildi

İSTANBUL – Boğaziçi Üniversitesi‘nin atanmış rektörü Naci İnci, mahkemenin görevine iade edilmesi ve tarafında tazminat ödenmesine hükmettiği akademisyen ve belgesel sinemacı Can Candan‘a görev süresinin uzatılmadığını tebliğ etti.

Candan dün Twitter hesabından paylaştıüğı tebliğ kararında rektörlük makamının ‘görev süresinin uzatılmamasına karar verdiğini’ ve haklarının yasal takipçisi olmaya devam edeceğini duyurdu.

Rektör yardımcısı Fazıl Önder Sönmez’in imzası ve atanmış rektör Naci İnci’nin oluruyla Candan’a tebliğ edilen kararda, “Ders verdiği alanda öğretim üyesi ataması yapılmış olduğundan hizmetine ihtiyaç bulunmadığı” söylendi ve hakkında yönetimin açtığı disiplin soruşturması gerekçe gösterildi.

Ne olmuştu?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan‘ın atadığı ilk rektör Melih Bulu‘nun görevden alınmasıyla yerine geçen Mehmet Naci İncibelgesel sinemacı ve Boğaziçi Üniversitesi Batı Dilleri ve Edebiyatları Bölümü Film Çalışmaları Programı’nda on dört yıldır ders veren öğretim görevlisi Can Candan hakkında soruşturma açtığını iddia ederek, temmuz ayında görevden almıştı.

Candan, rektörlüğe 13 Ağustos 2021’de yürütmenin durdurulması ve iptali için dava açmış, Mart ayında İstanbul 7’inci İdare Mahkemesi yürütmeyi durdurma kararı vermişti.Daha önce de hakkında verilen karar tedbiren durdurulan ve görevine yeniden atanan Candan için mahkeme yine iade kararı verdi ve bu defa tazminat ödenmesine hükmetti.

Candan, ger gün Güney Meydanı’nda akademisyenler tarafından gerçekleştirilen nöbette davul zurnayla karşılanan Candan,“Biliyorsunuz ki benim görevim hiçbir zaman bitmedi. Ben hiçbir zaman Boğaziçi’nden, sizlerden uzak kalmadım. Hep buradaydım, hep sizinleydim. Şimdi de daha yakından sizinleyim” demişti.

Fakat Boğaziçi yönetimi mahkeme kararını tanımayarak Candan’ın görevine son verildiğini tebliğ etti.