Doğa MücadelesiEditörün SeçtikleriEkolojiManşetSağlıkVideo

Aliağa’daki zehir: Brezilya’nın asbestli gemisinin son durağı nasıl Türkiye oldu?

0

Haber: Melisa GÖNEN

*

İZMİR – Brezilya donanmasına ait NAe Sao Paulo isimli nükleer uçak gemisinin söküm işleminin gerçekleştirilmesi için İzmir Aliağa’daki gemi söküm tesislerine getirilecek olmasına karşı tepkiler büyüyor.

Gemideki asbest tehlikesine dikkat çeken uyarılarda bulunan uzmanlar, gemide asbestin yanı sıra ağır metaller, ağır yağlar, zehirli gazlar, hidrokarbonlar, radyoaktif maddeler, vektörler, balast suyu, PCB, PPB, PC gibi zararlı maddelerin de barındığını ifade ediyor. Geminin 12 Nisan 2021 tarihinde açık artırmayla Türkiye’deki gemi söküm tersanesi SÖK Denizcilik ve Tic. A.Ş. tarafından devralındığı ve firmaya geminin sökümü için Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından 30 Mayıs 2022’de izin verildiği biliniyor.

Gemi sökümü pazarında en ucuz ülkelerden biri: Türkiye

Gemi sökümü pazarında Bangladeş, Pakistan ve Hindistan’la birlikte en ucuz ülkeler arasında Türkiye de yer alıyor.

Aliağa’da sökümü yapılmak istenen Sao Paulo’nun ilk kez 1960’ta denize indirildiği biliniyor. 1963’te Fransız donanmasına FS Foch adıyla hizmet vermeye başlayan gemi 2000’de amiral gemisi görev tanımıyla Brezilya’ya transfer ediliyor.

Brezilya donanması verilerine göre denizde 206 gün geçiren ve toplamda 85 bin 334 km mesafe alan gemide yaşanan teknik sorunların çözümünün maliyetli olmaya başlaması nedeniyle hurdaya çıkmasına karar veriliyor. Ancak geminin akıbetini değiştirmek için Foch uçak gemisinin gazileri tarafından bir imza kampanyası başlatıldığı da biliniyor.

NAe São Paulo gemisi

Politikacılara, Fransız halkına ve ulusal donanmaya taleplerini iletmek için Foch uçak gemisi gazileri tarafından hazırlanan ve imza kampanyalarının düzenlendiği MesOpinions isimli sitede yayımlanan dilekçede şunlar yazıyor:

“Eski gemimiz hurdaya çıkıyor. Brezilya donanmasının artık eski güzel uçak gemimiz Foch’u koruma imkanı yok. Neden onu Fransa’ya geri getirip derneklerin yardımıyla bir Fransız limanında bir müze, konferans salonu veya başka bir şey yapmıyorsunuz. Donanma gazileri ile harika şeyler yapılabilir. Uçak gemisi Foch saygımızı hak ediyor ve kurtarılmayı hak ediyor. İmza için teşekkürler!”

‘Bakan değil dokuz ton asbesti dokuz kilo asbesti bile savunmamalı’

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, 20 Mayıs 2021’de TBMM’de verilen bir soru önergesine verdiği cevapta, Aliağa’da son beş yılda 714 geminin söküldüğünü ve bunun sonucunda yaklaşık 250 tonu asbest olmak üzere, 74 bin 325 ton tehlikeli atığın bertaraf edildiğini belirtti.

Sökümü yapılmak istenen NAe Sao Paulo isimli geminin ise Aliağa’da son 5 yılda sökülen 714 gemiden yüzde 140 daha fazla asbest bulundurduğu ifade ediliyor. Bakan Kurum, gelen gemide 900 ton asbest olduğu iddiasına, “Gelen gemide söylendiği gibi 900 ton değil, dokuz ton asbest var. Gemi uzun süre beklediği için iddialar üzerine biz uluslararası uzmanlara ayrıca incelettik. Basel Sözleşmesi’ne göre riskli bir durum tespit edilmedi. Böyle bir geminin sökümünü dünyada yalnız iki ülke yapabiliyor. Hindistan ve Türkiye’de Aliağa” şeklinde yanıt verirken Türk Tabipleri Birliği sosyal medya üzerinden yaptığı bir paylaşımda “Bakan değil dokuz ton asbesti dokuz kilo asbesti bile savunmamalı” dedi.

Yasaklandı ama hala tehlikeli

Farklı alanlardaki uzmanlar tarafından asbest üzerine yapılan onlarca açıklama bu maddenin tehlikeli olduğuna işaret ediyor. Peki asbest nasıl bir madde?

Türk Toraks Derneği’nin hazırladığı bir içeriğe göre asbest (amyant), beyaz toprak olarak da bilinen, ısıya, aşınmaya, kimyasal maddelere oldukça dayanıklı, yapısal özellikleri açısından esnek, lifli yapıda bir mineral.

Asbest sanayide pek çok endüstri kolunda kullanılmış olsa da sağlığa olan olumsuz etkileri nedeniyle 29 Ağustos 2010 tarihinde, 27687 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan ve 31 Aralık 2010’da yürürlüğe giren ‘Bazı Tehlikeli Maddelerin, Müstahzarların ve Eşyaların Üretimine, Piyasaya Arzına ve Kullanımına İlişkin Kısıtlamalar Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik‘ ile de tamamen yasaklanmış durumda. Ancak daha önceden kullanıma girmiş olan ve bünyesinde asbest barındıran maddelerin sökümü, yıkımı, tamiratı, bakımı, geri dönüşümü sırasında pek çok sektörde işçiler asbeste maruz kalmaya devam ediyor.

ILO (Uluslararası Çalışma Örgütü), her yıl en az yüz bin insanın asbest kaynaklı nedenlerle hayatını kaybettiğini açıklıyor. Asbeste maruz kalma nedeniyle oluşan hastalıklar, 20 ila 40 yıllık bir kuluçka süresinden sonra ortaya çıktıklarından bu hastalıkların meslek hastalığı olarak takibi ve tanısı zorlaşıyor.

Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ/WHO) ve Uluslararası Çalışma Örgütü (UÇÖ/ILO) tarafından “kesin kanserojen” olarak tanımlanan asbest kullanımının yasaklanması ve işyeri ortamında yarattığı maruziyetlerin engellenmesi için küresel çağrılar yapılmaya devam ediliyor.

Uluslararası Asbest Yasağı Sekreterliği (IBAS) resmi internet sitesi asbest kullanımını yasaklayan ülkelerin listesine yer veriyor. Listelenen bazı ülkelerde küçük kullanımlar için muafiyetlere izin verildiği ancak, listelenen tüm ülkelerin her tür asbestin kullanımını yasaklamış olması şartını taşıdığı belirtiliyor. Ek olarak asbestin inşaat, yalıtım, tekstil vb. gibi tüm genel kullanımının açıkça yasaklanmasını sağlamaya çalıştıkları ifade ediliyor.

‘Bakanlık elindeki raporları kamuoyu ile paylaşsın’

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 56. maddesine göre ise “Herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir.”

 

Yeşil Gazete’ye konuşan Halk Sağlığı Uzmanı Ahmet Soysal, Sao Paulo gemisinin sökülmesini istememesinin nedenlerini şöyle anlatıyor:

“Bu geminin şu anda bakanlığın elinde olduğunu düşündüğümüz raporları tam olarak açıklanmıyor. Bakanlık, IHM raporu dediğimiz bu raporu kamuoyu ile paylaşmıyor. Biz şunu talep ediyoruz, bakanlık elindeki raporları kamuoyu ile açık ve net bir şekilde paylaşsın. Gemi Brezilya’daki limandan çıkmadan önce uluslararası bağımsız akredite bilim insanları tarafından gerçek anlamda bir tehlikeli atık taraması yapılsın.”

Gemide 600 ton ile 900 ton arası asbestin ötesinde birçok toksik madde bulunduğunu ifade eden Ahmet Soysal, geminin içinde kilometrelerce kablo olduğunu, o kabloların izolasyonun plastikle yapıldığını belirterek plastik kirliliği riskine de dikkat çekiyor.

Saç telinden ince olan asbest lifleri solunum yoluyla alınıyor. Asbest liflerinin akciğer hasarına neden olduğu, mezotelyoma adı verilen akciğer zarı kanserine yol açtığını Kanser Araştırmaları Enstitüsü raporlarında belirtiliyor.

Aliağa söküm tesislerinde, izolasyon sistemlerinin kullanılmadığını ve çalışanların koruyucu malzemelerle önlem alamadığını ifade eden Soysal, “Gemiden kesilen parçalar, kurşunlu boyalarla çelik haddehanesine götürülüp eritiliyor. Bunların hepsi işçi sağlığını olumsuz etkilerken atmosfere de karışıyor. Bu tesislerin yakınındaki Menemen Ovası da olumsuz etkileniyor. Burada tarım yapılıyor, ovada oluşacak kirliliğin besin zincirine ve su kaynaklarına olumsuz etkisi var” diyor.

‘Her ülke kendi gemisinin sökümünden sorumlu olmalı’

Ahmet Soysal, Aliağa’da kurulu olan gemi söküm tesislerinin kirleticiliğinin tartışmaya açılmasını umduklarını belirtiyor:

“Denizlerde dolaşan binlerce gemi var. Bunlar ekonomik ömrünü dolduracak, sökülecek. Bizim yaklaşımımıza göre her ülke, kendi gemisini kendi sökmeli. Türkiye, Hindistan, Pakistan gibi ülkelerin üzerine bu işin atılmamasından yanayız. AB, samimi olmayan politikalar güdüyor. AB’nin Türkiye’de sertifikasyon yaptığı birçok gemi söküm tesisinde yaşanan iş kazalarını İSİG Meclisi sosyal medya üzerinden açıkladı”

İSİG Meclisi’nin sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamaya göre, “Gemi söküm işçilerinde meslek hastalıkları 1976’dan beri kayıt altına alınmıyor. AB sertifikalı tersaneler dahil meslek hastalıkları gizleniyor. Son yıllarda sökülen gemilerdeki asbest miktarlarına dair açıklamalar gerçekçi ve inandırıcı değil”.

AB’nin kendi yaşam alanlarını kirletmeden gemi sökümlerini yaptırabileceği ülke arayışını sürdürdüğünü ve Türk Tabipleri Birliği olarak Sao Paulo gemisi aracılığıyla bu durumun tartışamaya açılmasını istediklerini belirten Soysal sözlerini şöyle sonlandırıyor:

“Sorun sadece Sao Paulo değil. Gemi söküm tesisleri ve bu anlamda yüzen tehlikeli atıkların Türkiye’ye ithali bir sorun. Bu sorun tartışılarak kesin ve net bir çözüme bağlanmalı.”

‘Deniz biyoçeşitliliği zarar görecek’

Aliağa Çevre Platformu (ALÇEP ) üyeleri arasında bulunan Biyolog Özgül Çağlar ise midyelerin, denizanalarının biyolojik fonksiyonlarının bozulacağını, deniz biyoçeşitliliğin zarar göreceğini ifade ediyor.

Çağlar “Gemilerin dışını kaplayan ve gemi yüzeyine canlı tutunmasını engelleyen boyalar, söküm sürecinde çevreye yayılacak. Bu gemi kapalı havuz sistemlerinde sökülmeyecek, bu sistemler çok maliyetli. Geminin Türkiye’de sökülmek istenmesinin sebebi de söküm işlemini ucuza mal etmek” diye konuşuyor.

Geminin Aliağa’ya getirilip sökülmesine karşı birçok bileşenin imzacı olduğu basın açıklaması ALÇEP öncülüğünde geçtiğimiz günlerde gerçekleştirildi.

HDP İzmir Milletvekili Serpil Kocabay ve İzmir Büyükşehir Başkan vekili Mustafa Özuslu’nun basın açıklaması öncesi yaptığı konuşmaya orada bulunan katılımcılar da slogan atarak destek oldu. Geminin Aliağa’da sökümünün gerçekleşmeden geri gönderilmesi talebiyle imza toplandı.

Konuşmasına İzmir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in çevre katliamlarına karşı duyarlı kuruluşlara gönderdiği selamı ileterek başlayan İzmir Büyükşehir Başkan vekili Mustafa Özuslu şunları söyledi:

“Bugün, Brezilya’dan gönderilen bir zehir gemisinin burada yapacağı çevre tahribatını engellemek üzere bir araya gelmiş durumdayız. Bir yıl önce İzmir Büyükşehir Belediyesi Meclisi’nde bizler ve sayın başkanımız tarafından bu konu dile getirilmişti. Eğer bu gemi buraya gelirse biz bu geminin buraya girmesine de sökülmesine de izin vermeyeceğiz dedik. İzmir Belediyesi’nin meclis tutanaklarına bunlar geçmişti.”

‘Herkesin sokaklara dökülmesi lazımdı’

Meselenin sadece asbest miktarıyla ilgili olmadığını dile getiren Özuslu, “O geminin içinde barındırdığı asbestin kaç kilo olduğuyla ilgilenmiyoruz. İster 900 ton olsun ister dokuz gram olsun, asbest denilen bela gramıyla ilgili bir şey değil. Onun niçin burada sökülmek istendiğiyle ilgiliyiz. Niçin dünyada sadece iki ülke bu ayıbı taşıyor, bununla ilgileniyoruz” dedi.

Basın açıklaması sonrası Yeşil Gazete’ye konuşan ve 25 yıldır Aliağa’da yaşayan Hilal Yaşar isimli vatandaş, Aliağa’daki hava kirliliği gibi çevre sorunlarının farkında olduğunu ve mecburen burada yaşadığını ifade ederken basın açıklamasına katılımın beklediğinden az olmasına sitem etti:

“Aslında buralı olmamama rağmen Aliağa güzel, sevdiğim bir yer ve buranın zehirlenmesine bu hale gelmesine çok üzülüyorum. Bu geminin gelmesi gerçekten kötü, bırakın Aliağa’yı Türkiye için kötü. Bu hiç olmaması gereken bir şey. Türkiye’ye bu geminin adım atmaması gerekir. Ama ben Aliağalılara çok kızgınım. Eyleme yine belli başlı kişiler geldi, ben buna hiç kimse diyorum. Şu anda bütün Aliağa insanlarının Aliağa girişine kadar konvoy olması lazımdı. Herkesin sokaklara dökülmesi lazımdı. Yani buraya gelen zehir sadece bize mi, biz mi bu zehirden zarar göreceğiz, herkes görecek.”

‘Gemi gelirse artık çocuklar eskisi gibi güzel oynayamaz’

Basın açıklamasının küçük katılımcılarından olan Deniz ise, “Sao Paulo gemisi gelirse artık çocuklar eskisi gibi güzel oynayamaz. Bence bu Sao Paulo gemisi gelmemeli. Bütün insanlar bunu biliyor ve bütün insanlar birlik olarak bu gemiyi durdurmalılar” dedi.

‘Taleplerimiz açık ve net’

Basın açıklamasında geminin içindeki asbest tonajı ne olursa olsun, geminin diğer tüm tehlikeli maddeleri ile birlikte senelerce nükleer denemelerde kullanılmış, tehlikeli bir yüzen atık olduğu belirtildi. Basın açıklamasında okunan taleplerin açık ve net olduğu ifade edildi.

Talepler şöyle sıralandı:

  • Öncelikli talebimiz, her geminin, üretilen ülkede, kullanan ve kar eden şirket ve devletin bedellerini ödeyerek sökülmesidir.
  • Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı başta olmak üzere vatandaşın yaşam, sağlık ve çevre hakkını korumak ile mesul Bakanlıklar, kamu faydası için tüm tehlikeli malzemelere dair tüm şüpheleri ortadan kaldıracak tüm delilleri talep etmeli ve kamuoyu ile paylaşmalıdırlar.
  • Bu Geminin Tehlikeli Madde Envanteri, uluslararası bağımsız gözlemcilerce incelenerek sonuçları kamuoyu ile paylaşılsın. Geminin yaşı ve nükleer özellikleri dikkate alındığında standart IHM denetimi dışında bağımsız uzmanlar tarafından denetimi sağlansın.
  • Geminin söküm planı kamuoyu ile paylaşılsın.
  • Adı geçen ölüm gemisi, Türk karasularına yolculuğuna başlandığı durumda bile, geri gönderilsin.
  • Her sene yüzden fazla, tonlarca tehlikeli malzeme içeren gemilerin söküldüğü gemi söküm tesisleri, kapalı kutu olmaktan çıkarılsın, sivil örgütlerin de katılımıyla denetlensin.

Asbest tehlikesi kentsel dönüşümde de var

Asbestin açığa çıktığı alanlardan biri de kentsel dönüşüm. Binaların yıkımı sırasında havaya karışan asbest lifleri hem yıkımı yapan işçiler için hem de çevrede yaşayan vatandaşlar için risk oluşturuyor.

Yakın geçmişte gerçekleşen İzmir depreminde ağır hasar alan binaların yıkımı devam ediyor. Gelişmiş ülkelerde 1986’dan itibaren kullanımı yasaklanan asbestin Türkiye’de yasaklanması 2010’a tarihleniyor. Bu tarih itibarıyla asbestin her türlü üretim ve kullanımı yasaklansa da 2010’dan önce yapılan binaların birçoğunda özellikle eternit levha, çimento ürünleri, iç-dış cephe kaplama ve benzeri inşaat malzemelerinde asbestli malzeme kullanıldığı biliniyor. Bu durum asbestli binalarda yıkım öncesinde denetim yapılmasını ve asbestli malzemenin sökümünün insan sağlığına zarar vermeyecek şekilde gerçekleştirilmesini gerektiriyor.

Asbest söküm ve tehlikeli atık envanteri uzmanı Kenan Yıldız, “01.07.2022 tarihinde binaların yıkılması hakkında yeni bir yönetmelik çıktı. Bu yönetmeliğe göre binalar yıkılmadan önce asbest gibi tehlikeli atıklardan arındırılacak. Bunun için asbest envanter raporu yapılması gerekiyor. Bu yönetmelik binaların yıkılmadan önce perdeleme sistemi yapılmasını ve özel makinalar kullanarak dışarıya toz salımının engellenmesini de istiyor” diyor. Yıldız’a göre, yönetmelik fayda sağlayacak noktalara değinse de belediyeler yeterli denetimi sağlayamıyor.

Yıkım öncesinde alınan asbest raporlarının güvenilir olmadığını ise Yıldız şu sözlerle aktarıyor:

“Asbestin nerelerde olduğunu müteahhitler, yıkımı yapacak kişiler, belediyeler biliyorlar. Binada asbest olan noktalar yok ediliyor. Yok ettikten sonra asbest laboratuvarlarını envanter çalışması için çağırıyorlar. Dolayısıyla raporun alınmış olması, o binada asbest olmadığı anlamına gelmiyor.”

ASUD asbest risk haritası çıkardı

Asbest Söküm Uzmanları Derneği (ASUD), asbest tehlikesinin yaşadığınız şehirde ne kadar riskli olduğunu görebileceğiniz haritalar hazırlıyor.

Çalışmalarını Türkiye’nin en kalabalık ili olan İstanbul’a yoğunlaştıran ASUD, ilçelere göre risk oranını gösteren bir harita yayımladı. Haritaya göre asbest denetimi iyi olan ilçeler arasında Ataşehir, Beşiktaş, Bağcılar, Kadıköy, Kağıthane, Maltepe, Şişli yer alırken; asbest denetimi zayıf olan ilçelerin çoğunlukta olduğu görülüyor. ASUD diğer iller için çalışmalarına devam ediyor.

Çalışanlar kurşunlu boyanın tehlikesini bilmiyor

Mesleki deneyimine dayanarak Sao Paulo hakkındaki görüşlerini de sorduğumuz Kenan Yıldız, “Bu gemide yüzlerce ton kurşunlu boya ve organik kalay bileşiğinin yanı sıra farklı kimyasallar da bulunuyor. Bu geminin envanteri yapılırken bunların da raporlanmış olması gerekiyor. Yani paylaşılan rapor sadece asbest içermiyor ama biz o diğer tehlikeli maddelerin neler olduğunu tam olarak bilemiyoruz” diyor.

Gemilerde bulunan kurşunlu boyaların ve organik kalaylı bileşiklerin nasıl söküleceğine ilişkin yeterli açıklamayı sunacak bir mevzuat eksikliği olduğunu ileri süren Yıldız, işçilerin bu tür maddelerin tehlikesini asbest kadar iyi tanıyamadığını bu nedenle önlem almanın da güçleştiğini söylüyor.

Gemiden sökülen parçaların üzerindeki boyanın ayrıştırılma işlemine tabi tutulmaksızın demir çelik geri dönüşüm tesisine götürüldüğünü belirten Yıldız’a göre fabrikalarda bu haliyle işlem gören maddeler, dönüşüm sürecindeki çeşitli işlemler yoluyla etrafa yayılıyor. Gemiden elde edilen demir ve çelik gibi hurdalar her zaman gemi söküm tesisinin yakınındaki işletmelerde işlem görmüyor:

“ Gemi sökümünden elde edilen parçalar nereye giderse oradaki fabrika bacalarından bitkilerin üzerine, insanların solunum yoluna, suya, havaya karışıyor.”

Asbestin miktarının onun kansere yol açtığı gerçeğini değiştirmediğini ifade eden Yıldız’a göre Aliağa’ya getirilen gemiler şimdiye kadar Türk mevzuatına uygun sökülmemiş. Sürecin mevzuata uygun olarak yönetilmesi için gereken koşullar ise şunlar:

“Asbestle çalışmalarda Çalışmalarda Sağlık ve Güvenlik Önlemleri Hakkında Yönetmelik var. Yönetmeliğe göre asbestle çalışmadan önce çalışma bakanlığına bildirim yapma zorunluluğunuz var. Kişilerin orada çalıştıkları süreyi dikkate alarak kişisel maruziyet ölçümü yaptırma zorunluluğu var. Ayrıca asbestin sökümü sonrasında ambalajlanarak bertarafa gönderilme zorunluluğu var. Bütün işlemler sonucunda ortamın güvenilirliğini kanıtlayacak ortam ölçümü yaptırma zorunluluğu var. Yapılan ölçümlerin tamamını çalışma bakanlığından gelecek yetkili bir laboratuvarın yapmış olması gerekiyor.”

Gemi sökümüne karşı olmadığını sözlerine ekleyen Yıldız, sürecin çevreye, iş güvenliğine, uluslararası normlara uygun olmaması nedeniyle şu anki sürece karşı olduğunu belirtiyor.

Gemi şu anda nerede bulunuyor?

Gemilerin mevcut coğrafi konumları hakkında bilgi veren MarineTraffic isimli website üzerinden edindiğimiz konum bilgisine göre gemi Brezilya’nın Rio de Janeiro limanına demir atmış durumda bulunuyor.

Uzmanlar bir araya gelip konuşacak

Türk Tabipleri Birliği ile İşçi Sağlığı ve İşyeri Hekimliği “Tehlikeli Atıklar Öldürüyor, Sao Paulo Uçak Gemisi Vakası” başlığı altında bir araya gelecek uzmanların yer alacağı bir panel düzenlediğini açıkladı. Panelde çevre, halk ve işçi sağlığı açısından risk oluşturan uçak gemisinin Aliağa’ya getirilmek istenmesi farklı açılardan ele alınacak. Konuşmacıları arasında, Ahmet Soysal, Arif Müezzinoğlu, Aslı Odman ve Bülent Şık yer aldığı panel, 26 Temmuz 2022 Salı günü saat 19.30’da TTB sosyal medya hesapları üzerinden canlı yayımlanacak.

Eylem çağrısında bulunuldu

Sosyal medya hesabı üzerinden asbestli geminin İzmir’de sökülmesine karşı insan zinciri oluşturma çağrısında bulunan Yeşiller Partisi eş sözcüsü, Sosyolog Koray Doğan Urbarlı’nın ise bir çağrısı var:

“Yeşiller Partisi için Aliağa çok sembolik bir yer. Belki de en kitlesel eylemlerini Yeşiller Partisi Aliağa’da yapılması planlanan termik santrallere karşı yaptı. Benim çağrımda da fotoğrafını görebileceğiniz insan zincirine 50 binden fazla insan katıldı. Bu eylem İBB ve Yeşiller Partisi’nin birlikte organize ettiği bir eylemdi. Aliağa termik santrali, rafinerisi, gemi söküm tesisleriyle bir kirlilik ilçesi. İlçeye gidip aldığınız ilk nefeste bunu fark edersiniz.”

Gidişatı tersine çevirmek yerine gemiyi Aliağa’ya getirmenin felakete kapı aralamak olduğunu belirten Urbarlı, yaptığı çağrının gerekçesini şu sözlerle açıklıyor:

“Bu kapının aralanmasını istemediğimiz için bu çağrıyı yaptık. Aliağa’yı adil dönüşümün kriterlerine uygun şekilde, kimsenin en ufak bir istihdam kaybı yaşamamasını sağlayarak yeşil ekonomiye geçirmeliyiz. Bu tabii ikinci adım.”

Mevcut koşulda atılması gereken ilk adımı, “O geminin o limana gelmemesi!” ifadesiyle açıklayan Urbalı, yaptığı çağrının muhatapları arasında İBB ve Tunç Soyer’in de olduğunu belirtiyor. Bir araya gelindiği takdirde başarıya ulaşılabileceğine yönelik inancını “Nasıl ki 90’larda birlikte ayağa kalktıysak, yine bunu yapabiliriz” diyerek dile getiriyor.

You may also like

Comments

Comments are closed.