Ana Sayfa Blog Sayfa 393

WWF-Türkiye, madencilik faaliyetleriyle ilişkisi bulunan isimlerle yollarını ayırıyor

Muğla’nın Milas ilçesindeki İkizköy’de bulunan Akbelen Ormanı’nda Limak Holding ve IC Holding ortak iştiraki YK Enerji’nin maden sahasını genişletmek için gerçekleştirdiği ağaç kesiminin ardından başlayan tartışmalar sivil topluma sıçradı.

Akbelen Ormanı’yla ilgili gelişmelerin yaşandığı temmuz ayında vakfın mütevelli heyetinden bulunan Limak Holding’in Yönetim Kurulu Başkanı Ebru Özdemir ile yollarını ayıran Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF-Türkiye) yönetimi vakfın misyonuyla uyuşmayan sektörlerde faaliyet gösteren iş insanlarıyla yollarını ayırma kararı aldı.

Vakıftan yapılan açıklamada iklim değişikliğine karşı yürütülen kapsamlı çalışmalara vurgu yapılarak “50 yıla yaklaşan doğa koruma geçmişimiz boyunca binlerce üyemiz, gönüllümüz; yüzlerce çalışanımız, yönetim kadrolarımız; sivil toplum, kamu, akademi, özel sektör paydaşlarımız ile doğamızın korunması adına çok sayıda projenin tarafsız ve bilimsel gerçekler ışığında hayata geçmesini sağladık” ifadelerine yer verildi.

Vakıf, bu hedeflere ulaşma yolunda basından, kamuoyundan ve paydaşlardan gelen yorumları ve geri bildirimlerin önemsendiğini belirten yapıcı eleştirilerin dikkatle değerlendirildiğini kaydetti.

‘Kurallar geriye doğru da uygulanacak’

Açıklamada, geçmişi çok uzun yıllara dayanan vakfın kriterlerinin zaman içinde WWF-International kurallarına da uyumlanacak şekilde güncellendiğini ve bu kuralların vakfın tüm kademelerindeki yeni başvurulara yönelik uygulandığı kaydedilerek “Kurumumuzun misyonuyla uyuşmayan sektörlere yönelik kısıtlamalar getiren bu kurallar geriye doğru da vakfımızın tüm kademelerini kapsayacak şekilde işletilmeye başlanmıştır” ifadeleri yer aldı.

Vakıf, “İnsanlık tarihinin en yaşamsal tehditleri olan iklim ve biyolojik çeşitlilik krizleri ile savaşmakta olduğumuz bu dönemde, sizlerden aldığımız güç ile kenetlenerek ve birlik olarak, yılmadan gelecek nesillere yaşanılabilir ve sürdürülebilir bir dünya bırakmak için mücadele etmeye devam edeceğiz” diye belirtti.

Madencilikle bağları olan isimlerle yollar ayrılıyor

Sözcü’nün aktardığına göre WWF-Türkiye, öncelikle madencilik sektöründe faaliyet gösteren üyeleriyle yollarını ayırma kararı aldı. Buna göre, Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Koç ve Eczacıbaşı Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı WWF-Türkiye ile bağlarını koparacak.

Vakfın kurucuları arasında yer alan ve mütevelli heyetinde bulunan bu iki ismin yönettiği şirketler madencilik sektöründe faaliyet gösteriyor. Koç Holding’in Demir Export adlı şirketi 1957’den bu yana, Eczacıbaşı’nın ise ESAN adlı şirketi 1978 yılından beri Türkiye’nin farklı bölgelerinde madencilik yapıyor.

Ayrıca vakfın üyeleri arasında yer alan Murat Özyeğin’in yönetici olduğu Fiba Holding, Polyak adlı madencilik şirketinin ortağı.

Vakfın misyonuyla uyuşmayan sektörlerde faaliyet gösteren isimlerle ağustos ayı içerisinde ilişkisini keseceği belirtildi.

‘Kısıtlamaları saygıyla karşılıyoruz’

Ezcacıbaşı tarafından yapılan konuya ilişkin açıklamada şunlar kaydedildi:

“Doğal Hayatı Koruma Vakfı – WWF-Türkiye’nin üyelikte çeşitli sektörlere getirdiği kısıtlamaları saygıyla karşılıyoruz. Mütevelli kurulunda yer alan Yönetim Kurulu Başkanımız Bülent Eczacıbaşı ve Yönetim Kurulu Başkan Yardımcımız Faruk Eczacıbaşı’nın geçtiğimiz haftalarda üyelikten ayrılmış bulunduklarını kamuoyunun bilgisine sunarız.”

Gazeteci Barış Pehlivan infaz yasasından yararlanamadığı için cezaevine giriyor

Daha önceden cezaevine gireceğini duyuran ve “denetimli serbestlik” talebi yanıtlanmayan Cumhuriyet gazetesi yazarı Barış Pehlivan, bugün (15 Ağustos) saat 16:00’da cezaevine teslim olacak.

Cumhuriyet gazetesinden Rıfat Kırcı’nın aktardığına göre Barış Pehlivan, kararın hukuki olmadığını savunarak şunları söyledi:

“Ben neden cezaevine giriyorum. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım. COVID-19 izinli hükümlülerin cezaevine dönmemesini sağlayan o yeni yasanın ikinci fıkrası direkt beni de kapsıyor. Ben neden o yasadan yararlanamıyorum? Beni susturma çabaları beyhude olacak hatta daha da motive olarak cezaevinden çıkacağım.”

‘İtiraz talebim reddedildi’

Yazdığı haberler sonucu 3 yıl 9 ay ceza alan ve altı ay boyunca cezaevinde yatan Pehlivan, avukatları aracılığıyla cezaevine dönüşüne itiraz etmişti fakat “denetimli serbestlik”le çıktıktan sonra hakkında tekrardan bir dava açıldığı için bu itiraz talebinin reddedildiğini açıkladı.

Pehlivan, 2 Ağustos tarihinde, 1-15 Ağustos tarihleri arasında cezaevine dönmesi gerektiğine dair aldığı bir mesajı paylaşmıştı ve kendisine haksızlık yapıldığını “Çıkan yeni yasayla hükmü kesinleşmiş çok ağır suçları işleyenler cezaevinden çıkabiliyorken, ben hüküm verilmeyen bir dava gerekçe gösterilerek cezaevine atılıyorum” şeklinde açıklamıştı.

‣ Gazeteci Barış Pehlivan: Beşinci kez cezaevine giriyorum

Toplamda iki yıldan fazla cezaevinde kalan ve beşinci kez cezaevine girecek olan Barış Pehlivan, suçunun sadece gazetecilik yapmak olduğunu belirtirken tutukluluk halleri için şunları söyledi:

Ben daha öncesinde bir kez 19 ay kapalı cezaevinde tutuklu kaldım. Daha sonra 6 ay ve daha sonra birer gün hapiste yattım. Bu beşinci olacak. Açık cezaevine ilk kez giriyorum. Gönül isterdi ki ben bu kadar haber öznesi olmayayım. Ben herhangi bir kişiyi öldürmekten, uyuşturucu satmaktan, tecavüzden cezaevine girmiyorum. Sadece kitaplarım ve Cumhuriyet gazetesindeki yazılarım gerekçe gösterilerek tekrar cezaevi yüzü görmem isteniyor.”

20 gazeteci ve medya çalışanı cezaevinde

Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın (TGS) açıkladığı listeye göre şu anda 20 gazeteci ve medya çalışanı cezaevinde bulunuyor. Son olarak Tele 1 Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ, 27 Haziran 2023 tarihinde tutuklanarak cezaevine götürülmüştü.

‣ Basın Özgürlüğü Günü: Türkiye, 180 ülke arasında 165’inci

İklim krizi küresel bir salgın: Gıda arzını beklenenden çok daha erken vurabilir

Birleşmiş Milletler‘in çölleşme konferansı başkanı, iklim krizinin etkileri su kıtlığı ve kötü tarım uygulamalarıyla birleşerek küresel tarımı tehdit ettiğinden, sıcaklık artışının 1,5°C eşiğini aşmasından çok daha önce, büyük olasılıkla küresel gıda arzında büyük kesintiler yaşanabileceği konusunda uyardı.

Geçen yılki çölleşme konulu BM COP15 zirvesine liderlik eden eski Fildişi Sahili Savunma Bakanı Alain-Richard Donwahi, kuraklığın etkilerinin beklenenden daha hızlı bir şekilde ortaya çıktığını ifade etti:

İklim değişikliği hızla mücadele etmemiz gereken küresel bir salgın. İklim değişikliğinin ne kadar hızlı ilerlediğine bakın – bence tahmin ettiğimizden daha hızlı meydana geliyor. Herkes 1,5°C’ye [sanayi öncesi döneme kıyasla ortalama ısınma] odaklanmış durumda ve bu çok önemli bir hedef. Ama aslında 1.5°C’den çok önce toprak bozulması, su kıtlığı ve çölleşme gibi çok kötü şeyler meydana gelebilir.”

Fotoğraf: David Borrat / EPA

‘Sıcaklık dışında da olumsuz etkilerde artış görebiliriz’

The Guardian‘ın aktardığına göre Donwahi, artan sıcaklıklar, sıcak dalgaları ve daha yoğun kuraklık ve sellerin birçok bölgede gıda güvenliğini tehlikeye attığını vurgulayarak “Kuraklığın gıda güvenliği, nüfus göçü, enflasyon üzerindeki etkileri[ne bakın]. Sıcaklık dışında da olumsuz etkilerde bir artış görebiliriz” diye konuştu.

Kötü tarım uygulamalarının da bu durumu kötüleştirdiğini kaydeden Donwahi “Toprağın bozulması kötü alışkanlıklardan kaynaklanıyor ve tarım yapma biçimimiz toprağın bozulmasına yol açacak. Toprak etkilendiğinde verim de etkilenir” dedi.

Donwahi, özel sektör yatırımcılarını müdahil olmaya ve kar etme fırsatlarından yararlanmaya çağırarak “Özel sektörün tarıma ve toprağın daha iyi kullanılmasına ilgisi var. Verim[in artırılması] hakkında konuşuyoruz. Özel sektörün yatırım getirisi elde etmesinin başka bir yolu olan tarımsal ormancılıktan bahsediyoruz. Finansmana yeni araçlar bulmak için yenilikçi olmalıyız” diye belirtti.

‣ İklim krizi nedeniyle tarımsal üretimde yüzde 70’lere varan verim kayıpları görülüyor
‣ İklim krizi gıda güvenliğini tehdit eden bitki pandemilerinin yayılımını kolaylaştırıyor

‘Dünyanın çölleşmeyi görmezden gelme lüksü yok’

Dünyada birçok devlet, 2015 Paris iklim anlaşmasının ana anlaşması olan BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin (UNFCCC) ve biyolojik çeşitliliği korumayı amaçlayan BM biyoçeşitlilik sözleşmesinin yanı sıra 1992’de çölleşmeyle mücadele taahhüdünde bulunan bir anlaşma da imzaladı.

Ancak çölleşme anlaşması diğerlerinden daha az ilgiyi görüyor ve geçen yılki çölleşme üzerine olan COP15, geçen aralık ayında iklim zirvesi olan COP27 ve biyoçeşitlilik üzerine olan COP15 ile karşılaştırıldığında büyük ölçüde geri planda kaldı. Çölleşme üzerine olan COP zirveleri, iklim zirvelerinden daha uzun aralıklarla düzenleniyor: Bir sonraki çölleşme konferansı Aralık 2024’te Riyad’da yapılacakken, bir sonraki iklim zirvesi olan COP28, bu yılın kasım ayı sonunda Dubai’de düzenlenecek.

Donwahi, dünyanın çölleşmeyi görmezden gelme lüksü olmadığını vurguladı:

Tüm sorunları birlikte çözmemiz gerek. Çölleşme ve kuraklık iklim değişikliğine, biyolojik çeşitliliğin kaybına yol açıyor. Ve iklim değişikliği olduğunda kuraklıklar, seller, fırtınalar meydana geliyor. Yalnızca fakir ülkeler değil, [gıda güvenliği konusunda] herkes aynı gemide. İklim değişikliği, kuraklık, fırtınalar, seller sınır tanımıyor, bir ülkeye girmek için vizeye ihtiyaç duymuyor.”

‘Afrika bir çözümler kıtası’

Varlıklı ülkelerin iklim krizine çözüm bulmak için yönünü Afrika‘ya çevirmesi gerektiğini de sözlerine ekleyen Donwahi, Afrika’nın sera gazı emisyonlarının azaltımı, gıda güvenliğinin iyileştirilmesi ve biyoçeşitliliğin korunması için gereken yenilenebilir enerji teknolojisi için gerekli minerallerden ormanlara, güneşe ve geniş yeraltı suyu rezervlerine kadar birçok doğal kaynağa sahip olduğuna işaret etti.

“Afrika bir çözümler kıtası. En fazla doğal kaynaklara sahip olan kıta. Finansmana sahip insanlar, doğal kaynakları olan insanlara yardım etmeli. Bu bir kazan-kazan durumu, bir ortaklık durumu” diye konuştu.

Afrikalıları bu fırsatları değerlendirmeye çağıran Donwahi, “Afrikalılar Afrika’nın bir çözüm olduğunu anlarlarsa, farklı davranır – birlikte çözüm bulmak için mücadele ettiğiniz için daha olumlu bir yaklaşım sergiler. İşte bu şekilde düşünmeliyiz – her zaman yardımı, bildiriyi bekleyen, şapkasını elinde bekleyen kişi olmayı kimse istemez” ifadelerini kullandı.

‣ Türkiye’de tarım kuraklık ve aşırı sıcaklar nedeniyle tehlike altında
‣ İklim krizi: Çin’i kavuran sıcak dalgası ülkede tarım ve ekonomiyi tehdit ediyor
‣ Bir milli güvenlik sorunu olarak iklim değişikliği
‣ Türkiye’de kuraklık krizi büyüyecek: Bu yıl tarımsal verim azalacak, 2040’a kadar su stresi artacak

Havlu hareketi şimdi de Güzelbahçe’de: Sahiller halkındır, halkın kalacak

İzmir’e bağlı Çeşme ilçesinde başlayan “Havlunu al da gel hareketi”nin yankıları sürüyor. Hareket Ayvalık‘tan sonra şimdi de Güzelbahçe‘de destek buldu. “Sahiller kıyılar bizim, işgale son demek için buradayız” diyerek Güzelbahçe’de bir araya gelen vatandaşlar, buranın şehir merkezine en yakın denize girilebilen ilçelerden biri olduğunu belirterek şunları aktardı:

“[…] denize girilmeyi kolaylaştıracak soyunma kabini, tuvalet, duş vb. olanaklara sahip olan Siteler Halk Plajı dışında başka plajımız yoktur. Güzelbahçe sahilinde çok sayıda denizle buluşmayı sağlayan merdiven var ama bu merdivenlerin hemen hepsinin ya betonu ya da demiri kırıktır. Gece Pazarı’ndan, balıkçı barınaklarına doğru olan alanda deniz kıyısı restoranlar tarafından işgal edilmiş durumdadır. Hatta Gece Pazarına yakın olan alandaki ilk restoran, plaja masalar koyarak plajı işgal etmektedir.”

‣Yunanistan’dan sonra Azmak Koyu’nda havlu hareketi: Tüm kıyılar halkındır 

Maltepe mahallesindeki eski Şirincan Restoran’ın bulunduğu alanın halk plajı olarak düzenlenmesi son yerel seçimde Güzelbahçe Belediye Başkanı Mustafa İnce’nin seçim vaatleri arasında yer almıştı. Vatandaşlar buna yönelik olarak “Ancak restoran yıkılıp alan 2023 yılı başından bu yana boşaltılmış olduğu halde herhangi bir tesis yapılmadan yaz mevsimi sonlanmak üzeredir” dedi.

“En son yapılan ve Gırgır Balıkçıları Derneği tarafından yönetilen liman alanında yapılan çekek tesisi ile tekne onarım, bakım, boya vb işleri ile alan tersane gibi kullanılmaya başlanmıştır” ifadelerinin kullanıldığı Gülder – Güzelbahçe Kültür Çevre ve Güzelleştirme Derneği Yönetim Kurulunca yapılan açıklamada ise bu işlemlerin limanın Urla tarafında kalan küçük plaj alanında denize girenler ile çevrede oturan vatandaşlar için sağlık riski oluşturduğu belirtildi. Bu alanda tekne onarım ve bakımı yapılmasından vazgeçilmesi, bu işlemler için şehir merkezinden ve insanların denize girdiği yerlerden uzak bir yer seçilmesi gerektiği de vurgulandı.

‘Plaj yanında kimyasal atık istemiyoruz’

Kıyıların devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğuna yer verilen Anayasa’nın 43. maddesinin de hatırlatıldığı açıklamada “Deniz, göl ve akarsu kıyılarıyla, deniz ve göllerin kıyılarını çevreleyen sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir. Kıyılarla sahil şeritlerinin kullanılış amaçlarına göre derinliği ve kişilerin bu yerlerden yararlanma imkan ve şartları kanunla düzenlenir” denildi ve şunlar aktarıldı:

“Yalı mahallesinde vapur iskelesi yanındaki plaj başta olmak üzere, balıkçı barınağına kadar olan alandaki restoranların kıyıyı işgallerinin önlenmesi, sahillerimizin halkın denizi kullanmasını kolaylaştıracak soyunma kabini, tuvalet, duş vb.olanaklara kavuşturulması ve çekek alanının taşınması için merkezi ve yerel yönetimi gereğini yapmaya davet ediyoruz.”

 

Kanal İstanbul çevresinde ‘arsa kapatanlarla’ ilgili haberimize erişim engeli kararı

Gazeteci Murat Ağırel’in, Yeniçağ gazetesinin 7 Nisan 2021 tarihli nüshasında listelediği, Kanal İstanbul güzergahında arsa alanlara ilişkin, iktibas ettiğimiz haberimize erişim engeli geldi.

Ağırel, söz konusu isimler arasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan‘ın arkadaşları ve eski Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar‘ın bulunduğunu öne sürmüştü.

‘Suçlama yok, lekelenmeme hakkı ihlal edildi’

Listede adı geçenlerden; Artaş İnşaat‘ın yönetim kurulu başkanı Süleyman Çetinsaya‘nın talebine istinaden, Bakırköy 3. Sulh Ceza Hakimliği kararıyla verilen erişim engelinin gerekçesi, söz konusu kişi hakkında herhangi bir soruşturma dosyasının bulunmaması ve haberin kişilik hakları ile “lekelenmeme hakkı”nın ihlali şeklinde açıklandı.

Kararda, aralarında twitter hesaplarının da bulunduğu 169 URL hesabına erişimin engellenmesi talep edildi.

 

 

Şiddetli yağışlar Çin’in kuzeybatısında ölümcül sel ve toprak kaymasına yol açtı

Çin‘in kuzeybatısındaki Xi’an şehrinin eteklerinde şiddetli yağmurların ardından ani sel ve toprak kayması sonucu en az 21 kişinin öldüğü ve altı kişinin de kayıp olduğu bildirildi.

Xi’an Şehri Acil Durum Yönetim Bürosu, cuma günü bir köyde meydana gelen afette, 900 hanede elektrik kesintileri yaşandığını ve yolların, köprülerin ve iletişim altyapısının hasar gördüğünü belirtti.

Çin’in bazı bölgelerinde son haftalarda rekor düzeyde yüksek sıcaklıklar ve ölümcül seller görülürken, uzmanlar bu tür aşırı hava olaylarının iklim değişikliğine bağlantısına dikkati çekti.

Yetkililer, toprak kayması ve ani selin ardından Xi’an’ın Weiziping köyüne yaklaşık 1,000 kurtarma görevlisinin gönderildiğini, 186 kişinin tahliye edildiğini ve pazar akşamı itibarıyla yardım çalışmalarının devam ettiğini söyledi. Afetlerde iki evin yıkıldığı aktarıldı.

Köydeki bir restoran sahibi, devlete ait medya kuruluşu Cover News‘e, cuma günü öğleden sonra geç saatlerde yamaçtan aşağı büyük bir çamur ve moloz akışının iki binayı yerle bir ettiğini söyledi. Vatandaş, “Her iki ev de yıkıldı ve insanlar kayboldu” dedi.

‣ İklim krizi: Çin’i kavuran sıcak dalgası ülkede tarım ve ekonomiyi tehdit ediyor
‣ İklim krizi: Şanghay’da bunaltıcı mayıs sıcaklıkları 100 yılın rekorunu kırdı

1,5 milyon kişi tahliye edildi

Geçen ay, kuzeydoğu Çin’de de bölgesel tayfunlardan kaynaklanan ve geçen ayın sonlarından itibaren etkili olan rekor yağmurların nedeniyle büyük sel baskınları yaşanmıştı.

Yerel yetkililere göre sel, Hebei eyaletinde en az 29, başkent Pekin’de ise 33 kişinin ölümüne neden oldu.

Yağmurların kuzeydeki Jilin eyaletinin Shulan şehrine doğru ilerlerlemesiyle ülkenin tahıl üretim alanındaki tarım arazileri sular altında kaldı ve 14 kişi daha hayatını kaybetti.

Devlet medyasına göre, Hebei eyaletinde, sel kontrol yetkililerinin biriken suları salmasıyla sular altında kalan “sel depolama alanları” olarak belirlenen yerlerin de aralarında bulunduğu bölgede 1,5 milyondan fazla kişi tahliye edildi.

İl yetkilileri geçen hafta yaptığı açıklamada, selin nedeniyle yaklaşık 200 bin evin zarar gördüğü veya yıkıldığını ve felaketin toplam 13 milyar dolardan fazla hasara yol açtığının tahmin edildiğini söyledi.

Yetkililer, yerinden edilen kişilerin gelecek ay içerisinde evlerine dönmelerinin hedeflendiğini belirtti.

Ayrıca Hunan eyaletinde pazar günü şiddetli rüzgarlar nedeniyle Hengnan kasabasına bağlı Leyu köyünde bir evin çökmesi sonucu üç kişi öldü ve iki kişi yaralandı.

Çin Ulusal Radyosu, çöktüğü sırada yedi kişinin şiddetli yağışlardan kaçmak için eve sığınmakta olduğunu açıkladı.

Kömür, doğalgaz ve petrol başta olmak üzere fosil yakıtların kullanımı nedeniyle ortaya çıkan iklim krizi, kuraklık, sıcak dalgaları, kasırga ve sel gibi aşırı hava olaylarının daha sık görülmesine, daha geniş alanları etkilemesine, şiddetinin artmasına ve daha uzun sürmesine neden oluyor.

‣ Çin’de kuraklık ağırlaşıyor: Gıda krizi kapıda, bir deniz memelisinin nesli tükendi
‣ İklim değişikliği Asya’yı tehdit ediyor: Araştırmacılar ‘su, enerjiden önce gelir’ mesajı verdi
İklim değişikliği dünya çapında aşırı hava olaylarını nasıl etkiliyor?

Akbelen’deki direnişçilere bir de trafik cezasıyla gözdağı

Muğla, Milas‘a bağlı İkizköy‘deki Akbelen Ormanı‘ndaki direniş 23’üncü gününde devam ederken iktidarın direnişe katılan vatandaşlara yönelik zorlayıcı uygulamaları devam ediyor. Akbelen’deki direniş alanına destek için giden birçok vatandaşa da trafik cezası kesiliyor. Avukat Ömer Kavili de ceza alan kişilerden biri. Ören il yolu üzerinde park edilen araca verilen ceza ise 436 TL. Aktivistler kendilerine verilen cezalara bir bir itirazda bulunmaya başladı. Duruşma istemli itiraz dilekçesinde şu ifadelere yer verildi:

  1. “Limak şirketinin kanunsuz orman katliamı ve doğa katliamını protesto eden katılımcılar binlerce kişi ve yüzlerce otomobil ve otobüs ile oraya gitmişlerdir.
  2. Limak şirketinin sermayesini karını artırmak amaçlı kanunsuz orman katliamı ve doğa katliamını protesto için toplumsal gösteri olacağını öğrenen jandarma ve polis, zırhlı tomalar dahil zırhlı kariyer araçları ile yoğun şekilde orada mevcut durumdadır.
  3. Akbelen’de jandarma tarafından park alanına giriş yasaklanmıştır.
  4. Yasak olduğu söylenerek park yerine gitmeye engel olunmuştur.
  5. Jandarma trafiği sevk ve idare edecek şekilde park yeri göstermemiştir.
  6. Yol kenarına park edilmesini üniformalı jandarmalar söylemiştir. Ülkesinin insanlarına tuzak kuran idare memurlarının bu sözlü talimatı üzerine oraya gelen tüm araçlar yol kenarındaki boş yerlere gitmişler ve yine olay yerindeki Jandarmanın yönlendirmesiyle trafiğe engel olmaksızın yol kenarında park etmişlerdir. Bu hususta sayın Milletvekili Mahmut Tanal tanık olarak dinlenmelidir.
  7. Kanunda soyut yazılı olan kuralın somut olaya uymadığı halde yani ‘zorunlu haller dışında taşıt yolu üzerinde duraklamak’ şeklinde bir davranış yoktur ve bunu kanıtlayacak kanıtlar tebligata eklenmemiştir. Aracın yönetmeliğe aykırı şekilde park ettiği iddiasını kanıtlayan görüntü delili veya varsa başkaca belgeler araç sahibine tebliğ edilmemiştir. Bu kurnazlığı yapan idarenin memurları savunma hakkını yok etmiştir.
  8. İdarenin memurları gerçekleşmeyen olaylara sırf kanunda yazılı maddeyi uygulama iddiasıyla insanlara zulüm etmekte ve mobbing yapmakta ve insanları haksız para cezası ile yıldırmak için mobbing yapmakta ve görevi kötüye kullanma suçu işlemektedir.

İtiraz dilekçesinde tutanaktaki yerde sabit ve mobil kamera kayıtlarının toplanması, tutanağı düzenleyen kişinin ve Milletvekili Mahmut Tanal’ın tanık olarak çağrılması ve doğrudan soru yöneltme imkânı tanınması bakımından başvurunun duruşmalı olarak incelenmesi talep edildi.

Ne olmuştu?

Limak, IC-İçtaş ortaklığındaki YK Enerji‘nin termik santraline linyit arzı oluşturmak için ağaçları bir bir kesilen Akbelen Ormanı için 23 gündür nöbet tutuluyor. 24 Temmuz’dan bu yana tutulan nöbetin öncesinde ise iki yılı aşkın bir süredir alanda zaten nöbet tutuluyordu. Kesimin ardından sert müdahaleler, gözaltılar, darp ve çeşitli engellemeler yapıldı. Jandarmanın barikat kurduğu ormandaki nöbet alanına kimi zaman hijyen için kullanılan su tankerleri, kimi zaman seyyar tuvaletler alınmadı.

Akbelen Ormanı’ın 740 dönümlük bölümündeki ağaçlar, Limak Holding ve İÇTAŞ ortalığıyla kurulan YK Enerji tarafından işletilen Yeniköy ve Kemerköy termik santrallerine linyit sağlayacak maden ocağı açmak için kesilmek isteniyor. Şirketin bunun için gerekli izinleri de almış ve ocak ÇED Yönetmeliği’nden muaf tutulmuştu ancak İkizköylüler, çevre aktivistleri ve hukukçular karara itiraz etti. Kesimleri önlemek için 22 Nisan’da başlatılan nöbet sürüyor.

Geçen yaz, Türkiye‘nin Ege ve Akdeniz sahilleri başta olmak üzere pek çok bölgesinde çıkan yangınlardan etkilenen Muğla‘da, bölge halkı yangınlara müdahale ederken, şirket tarafından yangın bahanesiyle 105 ağaç kesilmiş; İkizköy halkının direnmesi üzerine jandarma sert müdahalede bulunmuştu.

Maden ocağına karşı, KARDOK Derneği‘nin açtığı davalarda Muğla 3’üncü İdare Mahkemesi ve Muğla 1’inci İdare Mahkemesi yürütmeyi durdurma kararı verdi. Muğla Valiliği de kömür taşıma bandının yapımını durdurdu.

Muğla İkizköy’de yer alan ve termik santrale yakıt sağlayan linyit madeni sahasının genişletilmesi için  Akbelen Ormanı’nın kesim izninin iptali için açılan davada mahkeme tarafından atanan bilirkişi heyeti 7 Eylül 2021’de bölgede keşif gerçekleştirmişti.

7 Eylül 2021: Akbelen’de ilk keşif

İlk keşif sırasında Murat Yüksel isimli hakimin davacı avukatlara ‘ruh hastası’ diyerek hakaret etmesi,  hem bölgedeki hukukçular hem de aktivistler tarafından tepkiyle karşılanmıştı.

Bölgede ilk yapılan keşifte hakimin avukatlara  hakaret etmesi nedeniyle  avukatlar Arif Ali Cangı,  İsmail Hakkı Atal ve Şiar Rişvanoğlu reddi hakim başvurusunda bulunmuştu.

1 Mart 2022: Akbelen’de ikinci bilirkişi keşfi

İkinci inceleme öncesi Resmi Gazete‘de yayınlanan maden  yönetmeliğindeki  değişiklikle birlikte tapuda zeytinlik olarak kayıtlı olan alanlarında madencilik faaliyetlerinin önü açılmıştı. Sosyal medyada yankı uyandıran değişiklik, #ZeytinİçinAdalet ve #AkbelenİçinAdalet etiketleriyle birçok paylaşım yapılmıştı.

Kömür madeni açılmak istenen Akbelen Ormanı’nda protestolar eşliğinde bilirkişi incelemesi

Bilirkişi keşfi sonrası, İkizköylülerin avukatı Arif Ali Cangı şöyle demişti:

“Daha önceki keşifte hakarete uğramıştık, yok sayılmıştık. İtirazlarımız üzerine keşif tekrar edildi. Şu anki işletilen maden sahasının alanı ne hale getirdiğini gösterdik bilirkişilere.”

Bilirkişilerden dördü kömürün bölgeye geri dönülmez zararlar vereceği görüşünü verirken; ikisi ekolojik yıkım olacağını ancak enerji ihtiyacı nedeniyle madene açılması gerektiği yönünde görüş bildirmişti.

Üçüncü bilirkişi raporu

Akbelen’de üçüncü bilirkişi raporu da 24 Kasım 2022’de çıktı. Akbelen Ormanı’nda üçüncü kez yapılan bilirkişi keşfinden madencilik şirketinin lehine, Akbelen Ormanı için nöbetine devam eden İkizköylüler’in aleyhine bir karar çıktı.

Raporda bir önceki keşiflerin aksine “Madencilik yapılabilir” yönünde bir sonuç çıktı. İkizköylüler bilirkişi heyeti hakkında suç duyurusunda bulundu.

Rapor ormanın kömür madenciliğine açılabileceğine uygun olduğu konusunda kanaat bildirdi. İkizköy Çevre Komitesi, bilirkişi raporuna gerçeği yansıtmayan bilgiler içerdiğini belirterek itiraz etti.

Cinsel istismar soruşturmasıyla açığa alınmıştı, öğretmen olarak atandı

Muratpaşa Anadolu Lisesi’nde 10’uncu sınıfta eğitim gören bir kız öğrencinin kamuoyunda infial yaratan ifadesinin ardından başlatılan ‘cinsel istismar’ soruşturması kapsamında açığa alınan müdür yardımcısı Ahmet Y., sessiz sedasız göreve döndü. Antalya Cumhuriyet Başsavcılığı ve Milli Eğitim İl Müdürlüğü tarafından öğrenciye fiziksel ve psikolojik sistematik taciz iddiasıyla hakkında soruşturma başlatılan Muratpaşa Anadolu Lisesi Müdür Yardımcısı Ahmet Y., Gündoğmuş Halk Eğitim Merkezi’ne öğretmen olarak atandı. Devam eden soruşturma kapsamında açığa alındığı için müdür yardımcılığı görevine devam etmemesine rağmen Ahmet Y.’nin Milli Eğitim Bakanlığı’nın resmi internet sayfasında hala Muratpaşa Anadolu Lisesi’nde müdür yardımcısı olarak tanıtılması dikkat çekti.

Duvar‘dan Ceren Deniz‘in aktardığına göre; lisede 10’uncu sınıftaki öğrencinin, 2022-2023 eğitim öğretim sezonunun başından beri yaşadığı istismarı, nisan ayında rehber öğretmenine anlatması üzerine olay ortaya çıktı. Müdür yardımcısının okulda makam odasına çağırarak, okul bahçesinde öğrencilerin arasında ve evdeki saatlerde telefonla sistematik tacizi sürdürdüğünü anlatan öğrenci, rehber öğretmenine telefonuna gelen Whatsapp mesajlarını da gönderdi.

‣Çocuğun istismar beyanının ardından yapılması gereken 10 şey

İlk zamanlarda istismarı anlamadığını, sonra anlayıp rahatsız olduğunu söyleyen öğrenci, 30 Nisan’da öğretmeninin yardımıyla okul yönetimine verdiği şikayet dilekçesinde istismarı anlattı.

Müdür yardımcısı Ahmet Y., hakkında yapılan şikayete rağmen bir ay boyunca görevine devam etti. Konuyla ilgili okul yönetimi tarafından başlatılıp, Milli Eğitim İl Müdürlüğü’ne iletilen soruşturma devam ederken, tacize uğradığını anlatan öğrenci ve suçlamaların hedefindeki müdür yardımcısı Ahmet Y.’nin aynı okulda oldukları öğrenildi.

‘Sistem suçu ve suçluyu koruyor’

Ahmet Y.’nin, liseli bir öğrenciye fiziksel ve psikolojik taciz suçlamasıyla soruşturma geçirirken, Gündoğmuş’ta öğretmen olarak görevlendirilmesinin, suçu ve suçluyu korumak anlamına geldiğini belirten Antalya Emek ve Demokrasi Güçleri Sözcüsü, Eğitim-Sen Antalya Şube Başkanı Nurettin Sönmez, uygulamaya tepki gösterdi:

“Ortada liseli bir öğrenciyi taciz etmiş bir müdür yardımcısı var ve bu olay çeşitli delillerle ispatlanmış. Bilgi için başvurduğumuzda soruşturmanın devam ettiği söyleniyor. İncelemede gelinen nokta ile ilgili ayrıntılı bilgi alamıyoruz. Eğitim sistemindeki çarpıklıkların içinde mağdur edilmiş bu öğrenciyi yeni travmalardan korumak için soruşturmanın hızla sonuçlandırılması ve suça bulaşmış bir eğitimcinin meslekten ihraç edilmesi gerekir. Ama bırakın ihracı, hakkında çok ağır suçlamalar, öğrenciye taciz delilleri olan bu eğitimcinin soruşturma tamamlanmadan yeniden görevlendirildiğini öğreniyoruz. Bu kadar kritik bir görevde işlenen, lisede eğitim gören çocukların önünde yaşanan ve herbirinde travma oluşturabilecek bir suç bile cezasız kalabiliyor. Bu konunun peşini bırakmayacağız, sürecin takipçisi olacağız.”

Tepkilerin ardından açığa alınmıştı

CHP’li milletvekilleri tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) gündemine taşınan olaya, TİP ve TKP de tepki yürüyüşleri düzenlenmişti.

Antalya Emek ve Demokrasi Güçleri, Eğitim-Sen, Eğitim-İş, Veli-Der, Antalya Kadın Platformu, Halkevleri, Alevi Bektaşi Federasyonu, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği, Alevi Kültür Dernekleri ve Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı da düzenledikleri eylemlerde yetkili kurumlara seslenerek olayın üstü örtülmeden inceleme başlatılması için çağrı yapmıştı. Kamuoyunda büyüyen tepkilerin ardından müdür yardımcısı açığa alınmış ve hakkında soruşturma başlatılmıştı.

Meclis önergesi: Okul yönetimi de suçlu

Meclise, Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in cevaplaması istemiyle verilen soru önergesinde, çocuğun sürekli olarak istismara maruz kaldığı yedi aylık sürede onu ve bütün öğrencileri koruyacak bir tedbir almayan, çocuğun 30 Nisan’daki resmi dilekçesinden sonra işlem yapan okul idaresi hakkında da ‘suçluyu koruma’ ve ‘ihmalkarlık’ gerekçesiyle soruşturma başlatılması istenmişti:

“Açık deliller ve çocuk beyanına rağmen tacize uğrayan bir kız öğrenciyi koruyamayan, üstüne üstlük tacizci müdür yardımcısını örtülü olarak koruyanların peşini bırakmayacağız. Sorumlular er ya da geç hesap verecekler.”

Bir çocuğun cinsel istismar beyanını karşılamak

Türkiye’nin yeni sıcaklık rekoru kırıldı: Hatay’ın Hassa ilçesi 50°C’yi gördü

Hatay‘ın Hassa ilçesinde dün (14 Ağustos) 50°C‘ye ulaşan sıcaklıklarla Türkiye‘nin yeni sıcaklık rekoru kırıldı.

Meteoroloji uzmanları mevsim normallerinin üzerinde seyreden hava sıcaklıklarının hafta sonuna kadar daha da yükseleceği uyarısı yaptı. Meteoroloji Genel Müdürlüğü (MGM), sıcaklıkların Marmara ve kıyı Ege haricinde mevsim normallerinin 6-10 derece üzerinde seyredeceği tahmininde bulundu.

Rekor daha önce 49,1°C 20 Temmuz 2021’den bu yana Şırnak Cizre‘de iken dün, termometrelerin 50°C göstermesiyle Hatay Hassa ulusal sıcaklık rekorunu kırdı.

Hassa’yı 48,5°C ile Urfa‘nın Siverek ve 48,4°C Adana‘nın Kozan ilçesi takip etti.

Dün Türkiye’nin ölçüm yapılan en “serin” yeri ise 19,5°C ile Rize Çamlıhemşin‘deki Palovit yaylası oldu.

Akbelen’deki ağaçları kesen şirket patronları ve vali hakkında şikayet

Limak, IC-İçtaş ortaklığındaki YK Enerji‘nin termik santraline linyit arzı oluşturmak için ağaçları bir bir kesilen Akbelen Ormanı için şirketin sahipleri, Orman Genel Müdürü, ve Muğla eski valisi hakkında Milas Cumhuriyet Başsavcılığına şikayette bulunuldu.

Limak ve IC-İçtaş Holding sahipleri Nihat Özdemir, İbrahim Çeçen ve şirket CEO’su Serhat Dinç ile birlikte Orman Genel Müdürü Bekir Karacabey ve eski Muğla Valisi Orhan Tavlı hakkında Türkiye’nin ekonomisini ve halk sağlığını çökertmek suretiyle Anayasa’nın 3. maddesindeki “Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmaya teşebbüs” ve TCK 302. maddesindeki “Devletin bağımsızlığını zayıflatmaya ve birliğini bozmaya” çalışmak suçundan Milas Cumhuriyet Başsavcılığına şikayet dilekçesi sunuldu.

‣Akbelen keyfi uygulamalar, ekokırım ve işkenceyle abluka altında: Sizi çağırıyor 
Fotoğraf: İkizköy Çevre Komitesi

İkizköylülerin gönüllü avukatı İsmail Hakkı Atal tarafından yapılan şikayette şirket sahiplerinin Türkiye’ye her yıl 44 milyar TL sağlık maliyeti olan LİMAK -ICTAŞ termik santralini işletebilmek için Muğla,Milas, Akbelen Ormanı’nı Anayasal suç işleyerek kesip böylece yıllık turizm geliri 135 milyar TL olan Bodrum’un suyunu da kesmeye çalıştığı vurgulandı.

Şikayet dilekçesinde Anayasa hukukçusu Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu‘nun ‘Doğal Kaynakların Planlanması – Ülkenin Bölünmez Güvenliği‘ çalışmasına da işaret edilerek Anayasa’daki şu maddeler hatırlatıldı:

  • Türkiye devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür (md.3).
  • Ülkenin bölünmezliğini sağlamak devletin temel amaç ve görevidir (md.5)
  • Tabii servetler ve kaynaklar devletin hüküm ve tasarrufu altındadır (md.168/1, c.1).
  • Devlet ormanların korunması ve sahalarının genişletilmesi için gerekli kanunları koyar ve tedbirleri alır (md.169/1, c.1).
  • Devlet ormanlarının mülkiyeti devrolunamaz (MD.169/2, c.1).
  • Ormanlara zarar verebilecek hiçbir faaliyet ve eyleme müsaade edilemez (MD.169/3, c.1).

Savcılığa şikayet dilekçesinde işaret edilen isimlerin Yeniköy -Kemerköy termik santrallerini işlettikleri sürece termik santralin hasta ettiği, kanser ettiği, öldürdüğü insanlar nedeniyle ülkeye her yıl 44 milyar Türk Lirası sağlık maliyeti yüklediği belirtildi.

‘ Biz hiçbir zaman umudumuzu kaybetmedik’

Ayrıca şikayet edilen isimlerin, yıllık turizm geliri 5 milyar dolar ( 135 milyar TL ) olan Bodrum‘un içme suyunu yok edecek şekilde Akbelen Ormanı üzerinde kömür ocağı açmaya çalıştıkları da hatırlatıldı. Dilekçede şu ifadelere yer verildi:

“Bilimsel raporlara göre şüphelilerin eylemi, ülkenin turizm gelirinin yüzde 10’unu sağlayan Bodrum’un içme suyunu bitirecektir. Bunun doğal sonucu ise ekonomik kriz içinde olan ülkemizde krizin daha da derinleşeceğidir.

Diğer yandan şüphelilerin termik santrali için Akbelen ormanının ötesindeki 200 bin dönüm kömür ruhsat sahası içindeki 88 bin dönüm tarım arazisi ve 40 bin dönüm zeytinlik ile 80 bin dönüm çam ormanı kömür için yok edilmek istenilmektedir.

Biz İkizköylüler olarak Anayasal suçlu LIMAK-ICTAŞ termik santralini dört yıldır yerinden kıpırdatmayıp ülkemizi ekonomik ve halk sağlığı yönünden çökertmeye yönelik faaliyetlerini engelliyoruz.

Türkiye’nin geleceğini korumaya yönelik, hak’lı mücadelemizi ötekileştirmeye ve kamuoyu desteğimizi azaltmaya yönelik illegal hiçbir örgütün destek mesajını da kabul etmediğimizi ve etmeyeceğimizi, çadırlı nöbetimizin başladığı 17 Temmuz 2021 tarihinden bu yana siyasi partilerin amblemlerini dahi Akbelen’e sokturmayan İkizköylüler olarak kamuoyuna saygıyla duyururuz. Mücadelemiz Akbelen Ormanı’nda maden ocağı açılmayarak üzerinde yeniden ormanın yeşereceği güne kadar sürecektir.

‘Köylü milletin efendisidir.’

‘Umutsuz durumlar yoktur, umutsuz insanlar vardır.’

Biz hiçbir zaman umudumuzu kaybetmedik.”

Jandarmaya Anayasaya aykırı emirlere uymaması yönünde emir talebi

Ek olarak şikayet dilekçesinin bir örneğinin de Jandarma Genel Komutanlığına gönderileceği de bildirildi. Buna göre; Akbelen Ormanı’ndaki kesimin Jandarma korumasında yapılması nedeniyle yereldeki valilerin ve kaymakamların Anayasa’nın 3. maddesini ihlal eden ve Anayasa’nın 137. maddesine aykırı şekilde suç oluşturan talimatlarına uyulmaması yönünde Muğla İl Jandarma Komutanlığına ve Milas İlçe Jandarma Komutanlığına emir verilmesinin talep edileceği belirtildi.