Akbelen DirenişiDoğa MücadelesiEditörün SeçtikleriEkolojiManşet

Akbelen keyfi uygulamalar, ekokırım ve işkenceyle abluka altında: Sizi çağırıyor

0
Akbelen,
Fotoğraf: Cansu Acar

Muğla, Milas‘a bağlı İkizköy‘de bulunan Akbelen, 19 gündür abluka altında. İnsanlarla ağaçlar arasına kolluk kuvvetleri girmiş, barikatlar orman boyunca uzanıyor. Ama neden? İnsanlarla ağaçların arasında görünmeyen birtakım barikatlar daha var, onlara görünmezlik pelerini giydirilmiş gibi, başa saralım:

Limak Holding, IC İÇTAŞ ortaklığındaki YK Enerji’nin kömür madeni tesisi için Akbelen’den önce başka mahalleler için yok olma tehdidi ortaya çıkmıştı. Dokuz köyü içerisine alan bu tehdidin geride bıraktığı Işıkdere, artık yok. Şirketin termik santrali için kömür iştahını doyurmak için yerin altını üstüne getirmesiyle bu köyler yok oluyor. Her geçen gün biraz daha gezegeni zehirleyen kömür çıkarma arzusu, ağaçlarla insanlar arasına koyulan barikatlardan birini oluşturuyor.

Tehdide karşı köylüler ve doğa savunucuları yıllardır ormanda nöbet tutuyor. Her gün şirkete karşı tetikteler.

Akbelen, İkizköy

Fotoğraf: Cansu Acar

Tarihler 24 Temmuz’u gösterdiğinde ise Akbelen için tutulan nöbet alanını şirketin, şirkete istediği tüm izinleri sunan iktidarın, bu ortaklıktan nemalanacak tüm sermaye gruplarının kömür iştahı ağır bastı.

Bir yandan cop çıktı, bir yandan TOMA’lardan özel karışımlı sular sıkıldı. Kimi barikatlar arasında gözden kayboldu, kimi saatlerce gözaltında tutularak işkenceye maruz kaldı, kimilerinin vücudunda hala izler duruyor. 24 Temmuz’dan itibaren ormanda ağaçtan çok jandarma varlığı söz konusuydu. Akbelen nöbet alanında 6.00’da uyanan bir direnişçinin gözüne ağaçtan önce bir jandarma ilişiyordu. Ancak bu ağaçlara ulaşmak artık mümkün değildi, jandarma koruması altında kesilmeleri gerekiyordu. Sonrasında tomruklama için jandarma koruması altında ölü ağaçlar ile direnişçiler arasında bir sınır çizildi.

Akbelen, İkizköy

Fotoğraf: Cansu Acar

Ağaçları korumak için yıllardır ormanın içerisinde nöbet tutan İkizköylüler ise her sabah erken saatlerde uyanarak direnişini sürdürdü. Her gecenin nöbetçileri kömür iştahına karşı günün ilk ışıklarına kadar ayaktaydı. Kamp alanına o günden beri  İstanbul, İzmir, Bursa, Denizli, Antalya ve birçok ilden doğa savunucuları geldi, geliyor. Her gün bambaşka mücadele alanından insanlar Akbelen Ormanı’nın korunması için kendisini Akbelen nöbet alanında buluyor.

‘Nereyi mekan tutarım?’

Şirketin  kömür madeni için son bir haftadır Akbelen Ormanı çevresinde barikatlar kurulmuş durumda. Yaklaşık 30 kişi gözaltına alınırken birçok insan da fiziksel olarak saldırıya uğradı. Kiminin parmakları kırılırken kimi beyin travması geçirdi. Yeşil Gazete muhabiri de dahil birçok basın mensubu da bu saldırılardan nasibini aldı.

Akbelen, İkizköy

Fotoğraf: Cansu Acar

Akbelen Ormanı’nın dört bir yanındaki ağaçlar boylu boyunca yerlerde uzanırken,  İkizköylü Melahat Abla ağaçlara bakarak jandarmalara bağırıyor, ağaçları korumak yerine onlara kıyanları neden koruduklarını soruyordu. Jandarmadan ses yok. Bir yanda 65 yaşındaki Havva Ana, ormana köylülere destek için gelen barolara, milletvekillerine şöyle sesleniyordu:

“Ben anayım kardeşlerim, ana yüreği dayanmaz kardeşlerim… Bir çare bulun. Bizi yerimizden yurdumuzdan atmasınlar. Ben 65 yaşındayım, nereyi mekan tutarım?”

Akbelen, İkizköy

Fotoğraf: Cansu Acar

‘Bu bir özgürlük mücadelesi’

Öte yandan 28 yaşındaki müzisyen Selin Çıngır “Genciz, aslında umut beslememiz ve aslında belki diğer akranlarımız gibi hayal beslememiz gereken bir çağda yaşam mücadelesi veriyoruz. Bu bir yaşam mücadelesi, bu bir özgürlük mücadelesi…” diyordu.

Fotoğraf: Cansu Acar

‘Biber gazı yedim, sesim çıkmıyor’

Tapulu arazisinde ağaçların bir bir devrildiği Osman Asal ise bu tahribatı izlemek zorunda bırakıldı, üstüne bir de biber gazına maruz kaldı:

“Gelin buraya, görün bu vatandaşın halini. Biber gazı yedim, sesim çıkmıyor. Söylemek istediğim yığınla şey var. Siz geldiniz, pamuğu, tütünü, tarımı bitirdiniz. Şimdi de çamlarımızı bitiriyorsunuz! Bize yaşam hakkı tanımıyorsunuz! Sırça köşkünüzden çıkın, gelin buraya. Vatandaşın halini görün.”

Kamp alanında gençlerle yaşlıları bir araya getiren, Çıngır’ın da dile getirdiği gibi yaşam için özgürlük talebi. Akbelen Ormanı için mücadele veren direnişçilerin masalarından kadın ve LGBTİ+ hakları, hayvan hakları, ekolojik tahribatlar, iklim adaletinin başı çektiği uçsuz bucaksız konuşmalar hiç eksik olmadı.

Akbelen, İkizköy

Fotoğraf: Cansu Acar

Bir kişi daha, bir ağaç daha kaybetmek istemiyorlar

Nöbet alanında her ihtiyaç için el ele verilmiş durumda. Ormana ve onu savunanlara saldırılar her gün sürerken alandaki kalabalık ise gün geçtikçe azaldı. Kalanlar ise bir kişi daha, bir ağaç daha kaybetmek istemiyor.

Fotoğraf: Cansu Acar

Yine testere sesleri. Yıkılmış ağaçların arasında görünen, şirketin 1600 TL’lik yevmiye ile bölgeden çağırdığı belirtilen işçiler kesilmiş ağaçları tomrukluyor, arada kalan küçük ağaçlar da araya kaynayıp yok ediliyor. Sesle birlikte tüm aktivistler bu noktaya doğru koşuyor. Muğla Valiliği’nin yaptığı “ağaç kesimi bitmiştir” açıklamasından saatler sonra yapılan bu kesim, tüm aktivistleri bir bütün haline getiriyor, gösterilen direnişle jandarma barikatlarının ardındaki izinsiz kesim durduruluyor.

Fotoğraf: Cansu Acar

Akbelen bu eylemin ardından rahat bir nefes alsa da bu nefesin içerisine 100 metre uzaklıkta kesilen ağaçları taşıyan iş makinalarının çıkardığı tozlar karışıyor. Kaldırılan her ağaçla gökyüzünde bir toz dumanı yükseliyor. Öksürükler işitiliyor. Alan artık daha sıcak. Ağaçların arasından esip gelen rüzgarın yoğunluğu azalmış durumda. Getirdiği ise ağaçların tepesinde dönüp dolaşan ve hareket ettikçe berraklaşan o hafif hava değil artık, toz ve duman.

Fotoğraf: Cansu Acar

Bütün bunların üzerine bir gün artık su tankerinin de alana alınmamasını istedi Vali Orhan Tavlı. Gerekçe; sağlıklı, güvenli değilmiş! İzin verilmediği için jandarmalar nöbet alanının girişindeki tankeri içeri sokmadı. Dört yıldır hijyen ihtiyaçları için kullanılan sudan numune alınması gerekiyormuş. Köylüler suyunun temiz olduğuna emin. Direnişçiler barikata dayanmış durumda, güneşin altında tankerini istiyor. Müzikler yapılıyor. “Gezi’yi unutma” deniyor jandarmalara. Saatler geçiyor. Herkesin teni artık biraz daha koyu. Bunlar izin verilmeyen tanker için gösterilen direnişin anıları. Bu sırada jandarmalar ağaçların gölgesi altında. “Jandarma kestiğin ağacın gölgesinden çık” diyor eylemciler günlerdir. Ama çıkacakları bir yer yok. Ağaçlar bir bir kesilmiş. Numunesi alınan suyun alana girişi verilen mücadeleyle sağlandı sonunda.

Fotoğraf: Cansu Acar

Jammerlar ise direnişçilerin mücadele verdiği bir diğer engel oldu başından beri. Nöbet alanının dört bir yanında haberleşme hakkını ihlal etmek üzere konulmuş jammerlar yüzünden sabahın 6.00’sında ağaçları tomruklamaya giren işçileri korumak için adeta çıkarma yapan jandarmaları kimseye haber edemedi direnişçiler uzun süre. Bir texti mesaj olarak atmak dahi mümkün değil. O sırada orada yaşananları bir direnişçiler, bir Limak-IC İçtaş-YK Enerji, bir de jandarmalar biliyor. Tabi bir de bu emri verenler.

Fotoğraf: Cansu Acar

Jammerların es geçtiği 30 cm’lik bir noktada dünyaya nihayet ulaşabildiğimizde dışarıya, gazetemize bilgi geçebildik güçlükle. Alandaki çoğu kişi de güne bu baskınla başladı; çoğunun sırtında battaniyesi, kaygıyla ne olduğunu anlamaya çalışırken, jandarmalara da “Sizin anneniz bunları yaptığınızı biliyor mu” diye soruyordu. Jammerlar nedeniyle bir sağlık sorunu olması durumunda nasıl iletişim kurulacağını soruyoruz ancak yanıt yok. Ambulans yok. Akbelen’de ihlal edilen pek çok haktan biri de bu.

Fotoğraf: Cansu Acar

Kadınların Akbelen mücadelesi

Akbelen’de, benzeri pek çok yerde olduğu gibi kadın mücadelesinin gücünün yükseldiğine tanıklık ettik bir kez daha. 18’inden 90’ına kadınlar tarafından sarılmış bir orman Akbelen.

Fotoğraf: Cansu Acar

Sabahın erken saatlerinde güneş doğarken gökyüzüne yükselen tozlara karşı yine en çok onların sesini duyduk.  Şirket çalışanları ağaçları ortadan kaldırma konusunda oldukça başarılı. Saatler içerisinde, bölgedeki yeşilliğin yerini kahverengi alırken, en çok kadınların içi gidiyor.

Her bir ağaçta gözlerdeki kırgınlık biraz daha büyüyor. Buradaki kırım, yalnızca ekolojik değil aynı zamanda ağır bir şekilde psikolojik.

Fotoğraf: Cansu Acar

Peki bölge sakinleri bu konuda ne yapıyor? Milas‘ın merkezine gidiyoruz. Çünkü 6 Ağustos Pazar günü nöbet alanında büyük buluşma var. Alandaki çevreciler bölge halkını hem bilgilendirmek hem de buluşmaya çağırmak için yola çıktı, peşlerinden biz de… Ancak Akbelen’in aksine her yerde gündelik yaşam telaşı var. Direnişçilerden Derya Lim, Akbelen’den bahsedince motoruyla yoldan geçen bir vatandaşın tepkisi, “Sizin orada araziniz mi var” oluyor. Ağaçlar için direnişin sürdüğü, iddia edilen enerjiye ihtiyacın doğa dostu, adil geçişle giderilebileceği yanıtı karşılık bulmuyor, bir destek belirtisi yok.

Fotoğraf: Cansu Acar

Bir diğer direnişçi; Levent Büyükbozkırlı, Milas’ın lokantalarından büfelerine, kafelerinden mağazalarına kadar neredeyse tüm dükkanlarında. Anlatıyorlar: Akbelen’de kıyım var, kıyım özel şirketler için devlet ve kolluk güçleri kontrolünde yapılıyor, hava kirliliğine neden oluyor, ciddi sağlık riskleri bulunuyor, bu kirli enerjiye ihtiyacımız yok, iklim krizine karşı karbon yutakları olarak kullanılan ağaçların kesilmesine gerek yok, temiz enerjiler bulunuyor.”

Milas’ta denk geldiğimiz tüm vatandaşlar Akbelen’deki yıkımdan haberdardı. Konuşmalar AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan‘ın kazandığı seçimlere kadar uzanırken, bazılarında bir vazgeçmişlik hali; kiminde hırs kiminde ise umut gözlemliyoruz. Buluşmaya gelip gelmeyeceklerini de tamamen bu duygular belirliyor.

Fotoğraf: Cansu Acar

Üçgen Park‘ta Büyükbozkırlı’nın uğradığı bir masada Muğla Valiliği’nden alınmış ve işe alım süreciyle ilgili olduğu belli olan bir belgenin, yurttaş tarafından istemsizce gizlendiğine tanık oluyoruz. Valiliğin onay verdiği bu tahribat yurttaşta bir karşılık bulmuyor. Vatandaşların çoğunluğu ağaçların kesilmiş olmasından şikayetçi. Bunun başka yollarının da olabileceği belirtiliyor. Ve Pazar…

Fotoğraf: Cansu Acar

6 Ağustos’ta İkizköy’e daha önce olmadığı kadar bir insan akını oldu. Her gelen sloganlara yenilerini ekledi. Her biri elinde kendileri için önemli bir konuya dikkat çeken pankartlar taşıdı: İklim krizi, küresel ısınma, karbon yutakları, iklim adaleti, ekokırım… Her biri Akbelen’in yok olmasının ne demek olduğunu biliyor, hepsi de her bir ağacın hesabını sormaya gelmiş. Praksis, Siyabend gibi gruplar başından itibaren alandaki direnişçilere sanatıyla destek olmuştu, yine oradalar. Aynı gün Praksis’in şarkılarıyla oluşturulan insan zinciri yapıldı. Tepedeki yakıcı güneş, iki koldan kilometrelerce uzayan insan zincirinin ortasında kalan asfaltı eritirken yükselen sesler hiç dinmedi:

“Akbelen’e dokunma!”

Fotoğraf: Cansu Acar

Akbelen’de nöbet

Peki bu savunulan Akbelen’de nasıl bir nöbet hakim?

24 Temmuz’dan bu yana Akbelen’de yoğun bir direniş sergileniyor. Ancak iki yılı aşkın bir süredir nöbet söz konusu. Nöbette köylü kadınlara da denk geliyorsunuz, büyük kentlerden gelmiş üniversiteli öğrencilere de. Veganlar için köylü kadınlardan Melahat Abla vegan yemekler yapıyor. Vegan gruptan ve Doğanın Çocukları’ndan Ahmet Caner Altay köylülerden Nejla Işık‘ın ailesinin Akbelen’i savunmak için koşuşturmaktan temizleyemediği tezekleri ahırdan temizliyor. Tam bir dayanışma söz konusu. Bu süreçte minik bir kedi olan Şans bir yol üzerinde bulunuyor. Altay, günlerce kediye veteriner tarafından verilen ilaçları veriyor, bakıyor. Bir haftada kedinin gerçekten de toparladığı görülüyor. Bir yanda koyunlar otlatılmak isteniyor fakat her yer şirketin iş makinalarıyla, gürültüyle ve tehlikeyle dolu. Şirketin yarattığı yıkım bölgedeki hayvanların gelişimini de etkiliyor. Işık’ın kapısının önünde ise sürekli bir jandarma ekibi bulunuyor.

Fotoğraf: Cansu Acar

Bu süreçte Akbelen’de bir de buzağı doğdu. Gürültüden etkilenen hayvanın stresli olmasından dolayı doğumu oldukça sancılı geçse de anne de yavru da sağlıklı bir şekilde doğumu atlatabildi.

Fotoğraf: Cansu Acar

Akşamları ise genelde kamp alanına müzik eşlik ediyor. Direnişin adeta tınıları oluşmuş durumda. Müzisyenler de alanı sürekli dolduruyor.

Çeşitli belediyelerden içecek, karpuz gibi de yardımlar getiriliyor. Sıcak altında karpuzları ve içecekleri koca buz kütleleri soğutuyor. Her ihtiyaç muhakkak onlarca insanın eliyle hallediliyor. Kimi zaman bir çadır kuruluşuna yardım ediliyor, kimi zaman sonsuz çaylar demleniyor, kimi zaman yol boyunca elden ele içme suları taşınıyor.

Fotoğraf: Cansu Acar

Bazı direnişçiler alanda sınırlı imkanlarla duş alırken bazıları da ihtiyaçlarını giderebilmek için elindeki tüm imkanları açan gözlemecide soluğu alıyor. Alandan 15 dakikalık yürüme sonrasında ulaşılan gözlemecide duş yapılabiliyor, günlerce alanda kalanlar kıyafetlerini burada yıkayabiliyor. Sadece masallarda rastlanabilecek, dayanışmanın simgesi bir gözlemeci! Akbelen’e giderseniz, mutlaka tanışmanız gereken insanlardan biri..

Nöbetten Meclise

8 Ağustos gelip çattığında, önceden günlerce duyurusu yapıldığı üzere Meclis çıkarması günü. Akbelen direnişçileri TBMM’ye gidiyor. Köyün kadınlarıyla birlikte pek çok direnişçi de bu yolculukta yerini alıyor. Pek çok ekokırım noktasından insanlar da Akbelen’in bu yolculuğunu destekliyor. Ankara’ya varmak saatler sürdü; GBT’ler yapıldı, araç defalarca durduruldu, ancak her yol bir şekilde biter; nihayetinde Meclis’e varıldı.

Ellerinde zeytinyağları, cevizleri, Akbelen’in dallarını taşıyan köylü kadınları, sloganlarıyla Meclis’e çok yakıştı. Kesimleri destekleyen muhtarlar da oradaydı.  CHP Grup toplantısına katılan gruptan Nejla Işık, alkışlarla karşılanan etkileyici bir konuşma yaptı ancak Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden milletin talebinin aksi yönünde bir karar çıktı: Genel görüşme yapılmayacak. Hep yaptıkları gibi, kapıda bekleyen AKP ve MHP’li milletvekilleri yeter oya ulaşılmasını bekledikten sonra koltuklarına oturdu yine. Milletin vekilleri Akbelen’deki ağaç kıyımının araştırılmasına gidecek herhangi bir yolu desteklemedi; aksine ağacını, ormanını, memleketini koruyanları suçladı.

Fotoğraf: Cansu Acar

Bunu beklediği halde, ister istemez karara üzüldüğünü söylüyor Işık:

“Ama şu yönden üzgün değilim: Bugün herkes buraya toplanıp gelmek zorunda kaldı. Bütün vekiller. Oylama için de olsa geldiler. İsterdim ki dinlesinler. Sorunlarımızı dinlesinler. Israrla marjinal diyorlar. Köylüyüz yani, köylünün ne marjinalliği olacak? Köylü, köyünün derdinde, toprağının derdinde. Ne marjinalliği olacak? Kuşun kurdun yuvasının derdinde.”

Mücadele için nöbet alanına dönülüyor. 

Keyfi uygulamalar

Biraz da keyfiyet. Jandarmaların ilk günden bu yana gerçekleştirdiği uygulamalar sürekli değişti. Kimi zaman alana girmek için basın kartımızı göstermek yeterli oldu, kimi zaman kimlik numaramızı söylememiz istendi. Bazen çantamız kontrol edildi, bazen alana kadar eşlik etmesi için bir jandarma refakatçi yanımızda gönderildi.

Fotoğraf: Cansu Acar

Sabah saatlerinde nöbet alanına iki metre yakında barikat kuran jandarma, saat 19.00 gibi arada beş metrelik mesafe bırakmaya karar verdi. Alanın arkasında ise koca bir koğuş var, orada da şirketi korumak için çadırlar kurulmuş vaziyette. Jammerler ise kesintisiz iş başında. Sinyal bir gidip bir gelirken, bilgilendirme? Yok…

Kampa her girişte yapılan GBT için bazen kimlik numaramız A4 kağıtlarına yazıldı.  Kağıtlar çoğalıp baş edilemeyince bu uygulama da terk edilip dijital GBT’ye dönülmek istendi sık sık. Ancak beklemek gerek çünkü jammerlar GBT’yi de engelliyor. İzni mi görmek istediniz? Komutana bunu bildirdiğimizde kimi zaman elindeki izinlerle kaçan bir jandarmaya şahit olduk, kimi zaman da savcılığa şikayet etmemiz istendi. Peki Savcılık şu an merak ettiğiniz bir izin için size ne kadar süre sonra dönüş yapacak? Orası meçhul.

Fotoğraf: Cansu Acar

Akbelen’e davet

Her şeye rağmen Akbelen’deki direniş devam ediyor. Şirketin devam etmesi başka köyleri de yutması demek ve bu kömür açlığının sonu yok. Akbelen’deki insanlar  ise direnişi güçlendirmek istiyor. Tek bir ağacı daha kaybedemezler. Mücadeleyle yeniden ormanı diriltebilirler. Ve orada bir köy, köyde bir orman olmaya devam eder…

Akbelen’in çağrısı yalnızca Türkiye’de değil, dünyada da yayılıyor. Almanya, Meksika ve İspanya gibi ülkelerde de Akbelen’deki tahribata tepki gösteriliyor.  Akbelen’de verilen mücadele sürüyor. Artık barikatların arasında, yıkık ağaçlara yakalan ağıtlarla, tek bir dalın dahi kırılmasına tahammül kalmadan sürdürülüyor. Akbelen Ormanı desteğe çağırıyor.

You may also like

Comments

Comments are closed.