Ana Sayfa Blog Sayfa 341

Balıkesir ve Çanakkale’de 10 ayda 18 madene onay verildi

Özellikle ormanlık alanlar ve köylerin yakınlarındaki madenlerin baskısı altındaki Balıkesir ve Çanakkale’de, bu yıl içinde, 10 ayda 18 maden projesine daha onay verildi.

Cumhuriyet’in aktardığına göre, her iki şehirde, 33 maden projesinin ise ilk adımları atıldı:

  • Balıkesir’de mermer, kalker, granit ve andezit gibi madenler için projeler düzenlendi. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na başvuruda bulunan şirketler, projelere onay verilmesi durumunda madenleri işletecek.
  • Acarlar İnşaat, Bigadiç’te mermer ocağı işletmek istiyor. Çevresel etki değerlendirmesi (ÇED) başlayan projenin dosyasında maliyet 7 milyon 770 bin TL olarak belirlendi. İşletme, 99.21 hektarlık ruhsat sahasının içindeki 13.21 hektarda ocağı işletecek. Proje aynı zamanda orman sınırları içerisinde kalıyor.
  • Benzer bir şekilde İz Granit Madencilik’in de Ayvalık’taki projesi sırada bekliyor. 9 milyon 72 bin TL değerindeki projeyle birlikte 22.8 hektarlık alan içerisinde granit ocağı projesi gerçekleştirilmek isteniyor. Projenin onay alması durumunda Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü’nün verilerine göre bağ ve fındıklık olarak belirlenen alanda maden işletilecek.

Cengiz Holding 294 bin ağacı katledecek

  • Cengiz Holding de geçen aylarda yargı sürecini bile beklemeden 294 bin ağacın yer aldığı Çanakkale Bayramiç’te çalışmalara başladı.
  • Green Saroz İnşaat ise aynı bölgede kayrak taşı ocağı işletmek istiyor. 1 milyon 120 bin TL değerindeki projeyle birlikte 19.72 hektarlık alanda proje hayata geçirilecek. Şirketin projesini gerçekleştirmek istediği alan, tarım arazisi ve orman alanından oluşuyor.
  • Yine Bayramiç’te bir şirket de mermer ocağı işletme izni aldı. Bu izine birlikte 95.89 hektarlık ruhsat alanının 21.78 hektarında maden yapılacak. Tamamı orman arazisinde yapılacak olan projeyle birlikte yıllık 13 bin 500 ton malzeme üretimi yapılacak.
TEMA Vakfı verilerine göre iki şehrin yüzde 79’u maden ruhsatlı. Var olan madenlerin yarattığı tahribat ve yenilerinin açılmasına karşı bölge halkı ve çevre aktivistlerinin yasal mücadelesi ve protesto eylemleri ise sürüyor.

Türkiye pestisit kalıntısında AB’de ilk sırada

Avrupa Birliği’ne (AB) bağlı Alarm ve Dayanışma Ağı‘nın (ACN) Gıda ve Yemler İçin Hızlı Alarm Sistemi (RASFF)  portalındaki bildirimlerin de dahil olduğu 2022 yılına ait rapora göre pestisit başta olmak üzere tarım zehiri kalıntılarının bulunmasıyla ilgili olarak en çok bildirim yapılan menşe ülke Türkiye. 

Buna göre Türkiye kaynaklı ürünler için toplamda 557 bildirim yapıldı. Türkiye’yi 299 bildirimle Hindistan izledi. Türkiye, 2021’de de 405’i pestisit olmak üzere toplamda 613 bildirimle listede ilk sırada yer almıştı.

Pestisitlerin kullanım amacı, böcek gibi bitki zararlılarını ya da yabani otları önlemek, yok etmek, püskürtmek veya azaltmak. Ancak bu kimyasal maddeler hedef zararlıya seçicilik göstermediği için hedef dışındaki canlılara da zarar verebiliyor.  Bir pestisit için çeşitli sağlık zararlarına yol açtığına ilişkin kanıtlar biriktikçe kullanımına sınırlama ya da yasaklama getiriliyor. Ancak bir pestisite yasaklama getirilmesi o pestisitin gıda sisteminden çıktığı anlamına gelmiyor.

İhracatla ortaya çıkıyor

AB Komisyonu, gıda ve yemlerde yapılan kontroller sırasında tespit edilen gıda güvenliği risklerini, RASFF portalı üzerinden herkesin erişimine açık olacak şekilde bildiriyor.

DW Türkçe‘nin aktardığına göre, geçen yıl Türkiye menşeili 430 parti ürün pestisit kalıntısı nedeniyle RASSF’ye bildirildi. 2022’de pestisit bildirimi yapılan meyve ve sebzeler arasında biber ve narenciyenin yanı sıra üzüm, asma yaprağı, patlıcan, kabak, domates, karpuz ve armut bulunuyor.

Gıdalardaki pestisit kalıntılarına ilişkin olarak en çok bildirim yapılan ürün kategorisi 594 bildirimle meyve ve sebze olurken bunun yarısından fazlasını 299 bildirimle Türkiye’den gelen meyve sebzeler oluşturuyor. Tespit edilen en yaygın pestisitler ise klorpirifos (251), etilen oksit ve 2-kloroetanol (186) ile klorpirifos metil (142).

Klorpirifos, Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesi tarafından 2016’da yasaklanmış, aynı karar Türkiye’de de eş zamanlı olarak alınmıştı. Buna rağmen ihraç edilen ürünlerde bu maddelerin bulunması yasaklı olan pestisitlerin de hâlâ sofralarımıza girebildiğini gösteriyor.

Aflatoksin de tespit edildi

ACN raporuna göre Türkiye menşeli ballar da yüzde 93 ile en yüksek şüpheli numune oranına sahip oldu. Türkiye’den gelen 39 parti tohum, kabuklu yemiş ve türevi ürünlerde ise aflatoksin tespit edildi.

Tarım ve Orman Bakanlığı‘nın internet sitesinde yer alan bilgilere göre toksik bir madde olan aflatoksin, gıda ve yemlerde en önemli bulaşanlardan biri olarak kabul ediliyor ve gıda güvenliği açısından önemli bir tehlike oluşturuyor. Yüksek dozlarda tüketildiğinde ise zehir etkisi gösteriyor.

Yıllık 55 bin tonu aştı

Türkiye, Avrupa’daki tarım zehiri bildirimlerinde ilk sırada gelirken Tarım ve Orman Bakanlığı Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü, Türkiye genelinde geçen yıla ait pestisit kullanım miktarlarını yayımladı.

Resmi verilere göre Türkiye’de 2013’te 39 bin 440 ton olan pestisit kullanımı 2015’ten sonra keskin bir artış göstererek 2020 ve 2021 yıllarında 53 bin, geçen yıl ise 55 bin ton seviyelerine ulaştı.

1980’lerde ise bu rakam 7-8 bin ton civarındaydı.

Bakanlığın verilerine göre, 2022 yılında pestisitin en fazla kullanıldığı il 4 bin 272 tonla Antalya oldu. Bu ili 4 bin 213 tonla Manisa, 3 bin 985 tonla Mersin, 3 bin 276 tonla Adana ve 2 bin 280 tonla Malatya izledi.

Türkiye’nin 10 ilindeki pestisit kullanım miktarı 28 bin 136 tonu bulurken, bu rakam Türkiye genelinde kullanılan pestisitin neredeyse yarısına denk geliyor.

Türkiye’de en fazla kullanılan pestisit türleri ise “fungisit” (yüzde 35), “herbisit” (yüzde 26), “insektisit” (yüzde 22) ve “akarisit” (yüzde 4).  Bir herbisit olan “glifosa”t Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı’na göre ‘Grup 2A kanserojen’ ancak Türkiye kullanımı halen devam ediyor.

Pestisitler atıldığı ortamda kalmıyor:  Atmosfere karışıyor. Toprak su içerisinde akışkan olduğu için başka ortamlara geçiş yapıyor, gıdalarda kalıntı bırakıyor. Bu da, solunum ve mide bağırsak sistemleri, kalp hastalıkları, hipotansiyon ve aritmi gibi ölüme kadar gidebilecek akut ve kronik sağlık sorunlarına yol açıyor.

 

Büyük Türkiye Buluşması 15 Ekim’e ertelendi

Hayvanları korumak ve bu konuda farkındalık yaratmak için 1931’de Floransa‘da kabul edilen 4 Ekim Hayvanları Koruma Günü sonrasında hayvan hakları savunucularının çağrısını yaptığı büyük buluşma 15 Ekim’e ertelendi.

8 Ekim’de yapılacak Büyük Türkiye Buluşması, İstanbul Emniyet Müdürlüğünce ‘güvenlik’ gerekçe gösterilerek 15 Ekim’e ertelendi. Yaşam hakkı savunucuları ertelemeyi şu ifadelerle duyurdu:

“Erteleme sadece bize değil, o gün Kadıköy’deki tüm etkinliklere yöneliktir.”

‘Büyük Türkiye Buluşması’ 15 Ekim 15.00’da İstanbul’daki Kadıköy İskelesi Meydanı’nda, Atatürk heykelinin önünde gerçekleştirilecek.

Yaşam savunucuları, sokakta yaşayan köpekler için bir araya gelecek.  “Sokakta yaşayan köpekleri ölüme göndermeyeceğiz” diyen hak savunucuları, “Tüm yaşam savunucularını mahalle sakinlerimiz olan köpekleri ölüm kamplarına göndermek isteyenlere karşı tek ses olmaya çağırıyoruz” dedi.

Türkiye’de hayvanlara yönelik hak ihlallerinin kısa bir listesi

Türkiye’de neredeyse her gün sokakta yaşayan hayvanlara yönelik kötü muameleler yapılıyor. Kimi zaman sokakta yaşayan bir kedinin su içtiği kaba tekme atılıyor, kimi zaman o tekme bir belediyenin bakımevindeki bir köpeğe yöneliyor. “Hayvanat bahçeleri”nde zorla tutulan ve adeta birer süs gibi vitrinlere yerleştirilen hayvanlardan başlayan kötü muamele listesi ihaleye çıkarılıp avcılara öldürülmeleri için izin verilen hayvanlara kadar uzayıp gidiyor.

Öte yandan hayvanlara işkence uygulayan kişilerin aldığı cezalar, hayvan hakları aktivistlerinin verdiği hukuki mücadele sonucunda bu tarz suçların önüne geçilmesi için caydırıcı nitelikte olmuyor.

Ülkede sokakta yaşayan hayvanların aşılarının yapılması, sağlıklı ortamlarda yaşatılması için verilen mücadele de yıllardır sürüyor.

Kimi zaman tavukları sıkışık, hareket edemeyecekleri kümeslerde kesim için hızla büyütülürken, kimi zaman da hayvanlar deneylere birer obje oluyor.

Hayvan hakları aktivistleri tüm bu sorunlara karşı yıllardır seslerini yükselterek mücadele veriyor. Bu mücadele kapsamında yapılacak Büyük Türkiye Buluşması için de vatandaşlara bir araya gelme çağrısı yapılıyor.

twitter sharing button
whatsapp sharing button

Dünya Kadın Yürüyüşü toplantısı Ankara’da başladı

Yoksulluk ve kadına yönelik şiddete karşı beş kıtadan 63 ülkede yaşayan kadınların oluşturduğu Dünya Kadın Yürüyüşü’nün (World March Of Women)  13’üncü toplantısı Ankara’da başladı. 

Uluslararası feminist bir hareket olan DKY, 1998 yılında Kanada-Quebec‘te başladı.

2022 yılında Yıldız Temürtürkan’ın uluslararası koordinatör seçilmesiyle DKY uluslararası temsilciliği Türkiye’ye taşınan Yürüyüş’ün 25’inci yılında, 13’üncü Uluslararası Toplantı, 130 delegenin katılımıyla Ankara’da gerçekleşiyor.

DKY’nin çalışma alanları şöyle:

  • Ulusötesi şirketlere karşı müştereklerin savunulması
  • Feminist ekonomi, gıda egemenliği ve agroekoloji
  • Bedensel ve cinsel özerklik
  • Barış ve Sivilleşme

25 yıldır Grassroots Feminizm’i (tabandan feminizm) benimseyerek her türlü eşitsizlik ve sömürüye karşı yürüyen kadınların en uzun yürüyüşü, ilk kez Türkiye’de toplanıyor. Toplantının 6, 7 ve 8 Ekim’deki etkinlikleri herkesin katılımına açık olacak.  

Üç günlük program herkese açık: Paneller, yürüyüş, konser

Üç gün sürecek etkinliğin programı da şu şekilde:

  • 6 Ekim- Panel: “Bahriye Üçok’tan Günümüze: Dünyada Kadınların Laiklik Mücadelesi”: 29 Ekim Kadınları Derneği ile birlikte yapılan panel Belediye-İş Konferans Salonu’nda gerçekleşecek. Türkiye’den Şenal Sarıhan, Pakistan’dan Bushra Khaliq, Cezayir’den Şerifa Kheddar, Mali’den Nana Aicha Cisse’in katılacağı panelde simultane çeviri yapılacak.
  • 7 Ekim-Açılış töreni: Kocatepe Kültür Merkezi’ndeki açılış töreninin ardından  oturumlar tüm gün sürecek. Uluslararası Tabandan Feminist Hareket Olarak WMW’nin 25 Yıllık Tarihi, Bir Alternatif Olarak Feminist Ekonomi, Yaşam ve Sermaye oturumlarında Wilhelmina Trout (Güney Afrika), Emilia Castro (Quebec), Nana Aicha Cisse (Mali), Jean Enriquez (Filipinler,  Luciana Alfaro (Bask Bölgesi), Sandra Moran (IFOS), Helena Zelic (Capiremov.org), Sonia Vidal (LVC),  Iris Judith Baptista Gutérrez (Bolivya), Ariel Saleh, Amaia Perez Orosco, Emel Memiş, Emet Değirmenci (Türkiye), Cecília José Quitombe (Angola), Flormar İşçileri (Türkiye), Hanae Takahashi (Japonya), Ana Maria Suarez-Franco (Kolombiya, FIAN) katılacak.
  • 8 Ekim-Uluslararası Yürüyüş:  Saat 15.30’ta Tandoğan Meydanı’ndan AnıtPark’ta “Yaşamak için direniyor, değiştirmek için yürüyoruz!” sloganıyla uluslararası yürüyüş yapılacak. Akşam ise Anıtpark’ta Jehan Barbur, Fındıklı Kadın Korosu ve Afrikalı kadınların dans gösterileriyle DYK’nin 25’inci yıldönümü kutlanacak.

Bakanlığa düzenlenen bombalı saldırıyla ilgili 11 ilde 75 gözaltı

İçişleri Bakanlığı yerleşkesinde yer alan Emniyet Genel Müdürlüğü’ne dönük 1 Ekim‘de gerçekleştirilen saldırı sonrası başlatılan gözaltı operasyonları bugün (6 Ekim) de devam etti.

İzmir, Eskişehir, Kilis, Kocaeli, Batman, Hakkari, Mardin, Diyarbakır, Ağrı, Bitlis ve Şırnak‘ta yapılan ev baskınlarında 75 kişi gözaltına alındı.

Gazeteci Kanbal da gözaltına alındı

Mardin’de yapılan ev baskınında Mezopotamya Ajansı (MA) muhabiri Ahmet Kanbal gözaltına alındı.

Hakkari’nin  Yüksekova ilçesinde sabah saatlerinde birçok eve baskın düzenlendi. Ev baskınlarında gözaltına alınan isimler arasında Yeşil Sol Parti Milletvekili Öznur Bartın’ın danışmanı Yasin Akdağ, Bahtiyar Bor, Vedat Özeken, Savaş Akdoğan, Uğur Şedal, Barış Özçük, Emin Ertuş, Agit Koca, Serhat Aşkan ve İsa Terzioğlu.

Özçük ve Özeken’in evlerine yapılan baskında, polislere tepki gösteren aile fertlerinin darp edildiği öğrenildi.

HDP İl Eşbaşkanları gözaltına alındı

İzmir’de yapılan ev baskınlarında HDP İzmir İl Eşbaşkanları Berna Çelik ve Çınar Altan, HDP Buca İlçe Eşbaşkanı Nihat Türk ile Azize Çelik, Şenay Ulusan ve Dilan Ulusan gözaltına alındı.

Mücadele Birliği’ne polis baskını

Mücadele Birliği gazetesi, sanal medya hesabından gazeteye baskın düzenlendiği duyurdu. Paylaşımda, Önsöz Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Songül Yücel ile derginin yazı kurulunda yer alan Sena Şat‘ın gözaltına alındığı belirtildi.

Gözaltı gerekçesinin “örgüt üyeliği” olduğu belirtilen paylaşımda, “Bu sabah evleri basılan Mücadele Birliği okullarından biri de Nuran Güvenilir oldu. Son günlerde devrimci ve yurtseverlere art arda yapılan operasyonlar, devrimcileri durduramayacaktır. Gözaltılar serbest bırakılsın. Mücadele Birliği Gazetesi de sabah saatlerinde kapısı kırılarak basıldı” denildi.

Ayrıca baskında kitap ve evrakların dağıtıldığı, bilgisayarların hard diskleri, fotoğraf makineleri, ve bilgisayarlara el konulduğu aktarıldı.

Dört ilde en az 11 gözaltı

Kocaeli, İstanbul, Bursa ve Muğla’da yapılan ev baskınlarında en az 11 kişi gözaltına alındı.

Gözaltına alınanlar arasında Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kocaeli İl Eşbaşkanı Aynur Sento, HDP Gebze ilçe yöneticisi Şaziye Zorba, HDP üyesi oldukları öğrenilen Şenay Bütün, Semine Güneş ile yurttaşlardan Abdurrahim Demirkaya, Ahmet Akboğa ve Ezgi Akçukur’un olduğu öğrenildi. İstanbul’da, HDP Kartal İlçe yöneticisi Bülent Turan, HDP eski İstanbul il yöneticisi Fener Günana; Bursa’da, HDP üyesi Veli Akbulut; Bodrum’da ise Ayşe Berktay gözaltına alındı.

Bursa, Bodrum ve İstanbul’da gözaltına alınanların Kocaeli’ne götürüleceği öğrenildi.

***

Ek olarak Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, TBMM’nin yeni yasama yılının açıldığı 1 Ekim’de Ankara’da Emniyet Genel Müdürlüğü önünde düzenlenen saldırı girişiminin ardından sosyal medyada yapılan paylaşımlara ilişkin soruşturma başlattı. Soruşturma kapsamında 14 ilde 23 kişi tespit edilerek gözaltı kararı verildi.

Bodrum’da yeni konutlar için yağmur hasadı şartı konuldu

Bodrum Belediyesi‘nin 2023 Yılı Ekim Ayı Olağan Meclis Toplantısı‘nda, belirlenmiş şartlar altında inşa edilecek yeni konutlar için yağmur suyu toplama şartı getirildi.

Ekim Ayı Olağan Meclis Toplantısı’nda birinci gündem maddesi olan “Kent Konseyi Su Çalışma Grubunun Planlı Alanlar İmar Yönetmeliği’nde değişiklik talebi” görüşüldü.

Buna göre, 1000 – 2000 bin metrekare arası yoğunluklu 0.15 emsali geçmeyen, zeytinlik vasfı taşımayan, düşük yoğunluklu konut alanlarında bulunan parsellerde, yapı yaklaşma mesafelerini ihlal etmemek, toplama tankının ebatlarını İmar ve Şehircilik Müdürlüğünce değerlendirmek şartıyla yağmur suyu toplama gerekliliğini içeren teklif oy birliği ile kabul edildi.

Başkan Aras: Su kriziyle karşı karşıyayız

Bodrum’da yaşanan su kriziyle ilgili açıklamalarda bulunan Bodrum Belediye Başkanı Ahmet Aras, toplantıda “Küresel ısınma kaynaklı iklim değişikliğinin etkilerini yakından hissediyoruz. Bu yaz son 40 yılın en sıcak yazını geçirdik. Eylülde yağış olmadı ve ciddi bir su kriziyle karşı karşıyayız. Sebebi hem doğal kaynaklardaki tahribat hem de Bodrum’daki hatların sürekli patlayarak bizleri susuz bırakması. Bununla  ilgili çalışmaları sürdürüyoruz” dedi.

Mumcular Barajı’nda su bitti

Barajlardaki su seviyelerine de değinen Aras, şu bilgileri verdi:

“Şu anda Geyik Barajı yüzde 13, Mumcular Barajı yüzde 8 seviyesinin altına inmiş durumda. Mumcular Barajı’ndan artık Güvercinlik ve Mumcular’daki arıtma tesisine su alamıyoruz. Su en kritik doğal kaynak ve bununla ilgili çözümleri de öğreniyoruz. Bunlardan biri olan Ekinambarı’ndaki yer altı suyunu MUSKİ ve DSİ’den gerekli izinleri alarak belli bir oranda arıtma tesisine taşımak için bir proje hazırlanıyor. Bir diğeri de çevre şartlarına saygı duyarak denizden arıtma projesi. Bu da şu anda bizlerin teklifiyle MUSKİ tarafından yürütülüyor. Biz de belediye olarak su kesilen yerlerde bize ulaşıldığı zaman, hemen destek ve temizlik işlerimizdeki tankerlerle anında talep edilen bölgeye su takviyesi yapıyoruz.”

Papa’dan dünyaya yenilenebilir enerjiye geçişi hızlandırma çağrısı

İklim değişikliğini inkarcıları ve iklim krizinin etkilerini hafifletmek için harekete geçmekte yavaş davranan politikacılara çağrıda bulunan Papa Francis, dünyayı yenilenebilir enerjiye geçişini hızlandırmaya çağıran 7.000 kelimelik bir “Apostolik Öğüt ” yazdı.

Francis, gezegenimiz “kırılma noktasına yaklaşırken” iklim değişikliğine katkıda bulunan insan faktörünün ve küresel ısınmanın ardındaki bilimsel gerçeklerin göz ardı veya  inkar edilemeyeceğini söyledi.

The New York Times‘ın aktardığına göre, Papa “Zaman geçtikçe ve içinde yaşadığımız dünya çökerken buna karşı tepkilerimizin yeterli olmadığını fark ettim” diye yazdı.

Gelecek ay Birleşik Arap Emirlikleri’nin başkenti Dubai’de yapılacak COP28 İklim Konferansı öncesinde açıklanan belgenin başlığı “Laudate Deum” (Tanrıya Övgü). Bu, 2015 yılında çevreyle ilgili genelgesi Laudato Si’nin (Övgüler) ardından yayımlandı.

‘İklim değişikliği burada ve giderek belirginleşiyor’

Laudato Si’nin yayınlanmasından bu yana, gezegenin “protesto çığlıkları” olduğunu söylediği aşırı hava olaylarının kendine Laudate Deum’u yazmaya ilham verdiğini söyleyen Papa, “Sorunu inkar etmeye, gizlemeye, örtbas etmeye veya görecelileştirmeye yönelik tüm girişimlere rağmen, iklim değişikliğinin işaretleri burada ve giderek daha belirgin hale geliyor. Son yıllarda aşırı hava olaylarına, sık sık olağandışı sıcaklık dönemlerine, kuraklığa ve diğer protesto çığlıklarına tanık olduğumuz gerçeğini hiç kimse göz ardı edemez ” diye yazdı.

‘Karbon yakalamaya fazla güvenmeyin’

Metinde bilimsel verilere yer veren Papa, dünyanın fosil yakıtlardan temiz enerjiye “verimli, zorunlu ve kolayca izlenen” önlemlerle geçmesinin ahlaki bir zorunluluk olduğunu belirtti, ” Bizden istenen, bu dünyadan göç ettiğimizde arkamızda bırakacağımız mirasa dair belli bir sorumluluktan başka bir şey değildir” dedi.

Papa Francis, metinde karbon yakalama teknolojisine çok fazla güvenilmemesi konusunda da uyardı. Çalışmalar umut verici olsa da, küresel ısınmanın temeli olan insan faktörünün halen devam eden olumsuz etkisine dikkat çekti; “İklim krizinin okyanusların küresel sıcaklığının artması , asitlenmesi ve oksijenin azalması gibi bazı etkileri en azından birkaç yüzyıl boyunca geri döndürülemez ” adedi.

ABD‘deki kişi başına emisyonların Çin’den iki kat, yoksul ülkelerdeki ortalamadan ise yedi kat daha yüksek olduğunu belirterek, bu ülkeyi hedef alan Papa, “Batı modeliyle bağlantılı sorumsuz yaşam tarzında geniş çaplı bir değişikliğin uzun vadede önemli bir etkisi olacağını söyleyebiliriz” ifadelerini kullandı.

Aktivistler, ‘radikal’ olarak adlandırılmamalı

Aktivist grupların “toplumun tamamı tarafından boş bırakılan bir alanı doldurdukları” için “radikalleşmiş” olarak adlandırılmaması gerektiğini belirten ve gezegende meydana gelen değişimlerin hızının “yüzyıllar veya binyıllar değil, bir nesil” içinde gerçekleştiğine dikkat çeken Papa Francis şunlara dikkat çekti:

“Deniz seviyesindeki yükseliş ve buzulların erimesi, bir birey tarafından yaşamı boyunca kolayca algılanabilir ve muhtemelen birkaç yıl içinde pek çok kişi bu gerçekler nedeniyle evlerini taşımak zorunda kalacak.”

İklim değişikliğinin “antropolojik” kökenlerinin artık inkar edilemeyeceğini söyleyerek, işletmelere ve “belirli ülkelere” kısa vadeli çıkarlarından vazgeçmeleri çağrısında bulunan Francis, “İnsanoğlunun kendi küçük çıkarlarını aşma ve daha geniş kapsamlı düşünme kapasitesine güveniyorsak, COP28’in sürekli izlemeye tabi etkili taahhütlerle enerji geçişinde kararlı bir hızlanmaya olanak sağlayacağını ummaya devam edebiliriz” dedi.

Dünya insanlarına karne: D

Amerikan Meteoroloji Derneği’nin çok dinli bir komitesine başkanlık eden, Katolik ABD’li iklim bilimci Carlos Martinez, Papa’nın kaleme aldığı metnin insanlar için bir karne gibi olduğunu  belirterek, “Dilden öyle anlaşılıyor ki öğrencilere D gibi bir D verecek. Çünkü bazı ilerlemeler oldu ama olması gerektiği gibi ve yeteri kadar değil” dedi. ”

Metnin Papa’nın verdiği en az umut verici ancak kendisi ve bilim insanlarının bilimsel olarak doğruluğunu kanıtladığı mesajlarından biri olduğunu söyleyen Martinez, ” Dünyanın durumu ve bunun insanlar ve topluluklar üzerindeki etkileri konusunda sözünü esirgemiyor” diye konuştu.

Northern Illinois Üniversitesi iklim bilimci Victor Gensini de “Karşılaştığımız zorlukların büyüklüğü göz önüne alındığında, üslup uygundur” değerlendirmesi yaptı.

Francis’in 2015’teki genelgesi “Övgüler” Katolik Kilisesi için bir dönüm noktasıydı; ilk kez bir Papa, iklim tartışmasını ahlaki açıdan yeniden şekillendirmek için en yetkili öğreti belgelerinden birini kullanmıştı. Başkanlar, patrikler ve başbakanlar tarafından alıntılanan ve kilisede aktivist bir hareketi teşvik eden bu metinde Francis, zenginlerin yoksulları sömürdüğü ve Dünya’yı bir muazzam bir pislik yığınına dönüştürdüğü “yapısal açıdan sapkın” bir ekonomik sistemi düzeltmek için cesur bir kültürel devrim çağrısında bulunmuştu.

Fukuşima’da radyoaktif atık suyun ikinci tahliyesi başladı

Japonya‘da, 2011’deki 9 büyüklüğündeki depremin ardından oluşan tsunamide çekirdeği eriyip enkaz haline gelen Fukushima Nükleer Santrali’nde o zamandan beri biriktirilen radyoaktif atık su, ikinci kez Pasifik Okyanusu’na deşarj edilmeye başlandı. 

İlk deşarj işlemi 24 Ağustos’ta yapılmış ve denize 7.800 ton arıtılmış radyoaktif atık su salınmıştı. Yeraltından denize uzanan 1 kilometrelik tünelle gerçekletirilen tahliyelerin 40 yıla kadar yayılması bekleniyor.

Japonya, radyoaktif atık suyu okyanusa boşaltmaya başladı

Şirket, Mart 2024’e kadar dört kez radyoaktif su tahliyesi gerçekleştirecek ve her seferinde yine 7.800 metreküp su tahliye edecek. Yeni başlayan ilk deşarj işleminin de ilk seferde olduğu gibi  yaklaşık 17 gün sürmesi bekleniyor.

Santralin operatörü  Tokyo Elektrik Şirketi (TEPCO) işçilerin arıtılmış atık suyu büyük miktarda deniz suyuyla seyreltmek için bir pompayı aktive ettiklerini ve karışımı bir yer altı tüneli aracılığıyla yavaş yavaş okyanusa tahliye ettiklerini açıkladı.

Onlarca yıl devam edecek atık su deşarjına, balıkçı grupları ve aralarında yüzlerce kişinin protesto mitingleri düzenlediği Güney Kore‘nin de bulunduğu komşu ülkeler şiddetle karşı çıkıyor. Çin, Japon deniz ürünlerinin tüm ithalatını yasaklayarak Japon deniz ürünleri üreticileri ve ihracatçılarını büyük bir ekonomik zarara uğrattı.

Japonya hükümeti ise, yeni pazarlar bulmak ve Çin’in deniz ürünleri yasağının etkisini azaltma için bir yardım fonu kurdu. Tedbirler arasında deniz ürünlerinin geçici olarak satın alınması, dondurulması, depolanması ve yurt içinde deniz ürünleri satışının teşvik edilmesi de yer alıyor. Kabine bakanları da yerel deniz ürünlerini tatmak ve güvenliğini artırmak için Fukuşima’ya gitti.

Fukuşima ‘aklamaları’: Güney Kore lideri ve Japonya Başbakanı deniz ürünü yedi

TEPCO, radyoaktif suyun tahliyesinin bölgedeki deniz ürünleri üzerinde oluşturduğu itibar zararını tazmin etmekle yükümlü tutuluyor. Şirket ise zarar iddialarının çoğunun Çin’in deniz ürünleri yasağı ve yurt içinde fiyat düşüşlerine neden olan aşırı arzla bağlantılı olduğunu iddia ediyor.

Tarım Bakanı Ichiro Miyashita da Ççarşamba günü bölgesel bir tarım bakanları toplantısının oturum aralarında Malezya‘daki bir gıda fuarında Japon deniz tarağının tanıtımını yaptı.

UAEA’na göre tahliyenin etkisi ‘göz ardı edilebilir’, uzmanlar itiraz ediyor 

Tesisin ilk atık su tahliyesi 24 Ağustos’ta başlamıştı ve 11 Eylül’de sonlandırıldı. Bu tahliye sırasında TEPCO, 10 tanktan 7 bin 800 ton arıtılmış suyu tahliye ettiğini duyurdu. İkinci tahliye işleminde 17 gün içinde Pasifik Okyanusu‘na 7 bin 800 ton arıtılmış su daha boşaltmayı planlıyor.

Tesisteki yaklaşık bin tankta, tesisin tsunamide hasar görmesinden bu yana biriktirilmiş,  yaklaşık 1.34 milyon ton radyoaktif atık su depolanıyor. TEPCO ve hükümet, tankların gelecek yılın başında mutlak kapasiteye ulaşacağı ve onlarca yıl sürmesi beklenen tesisin devreden çıkarılmak üzere alana ihtiyaç duyulacağı için suyun denize boşaltılmasının kaçınılmaz olduğunu söylüyor.

Ayrıca hükümet ve TEPCO suyun, radyoaktif maddeleri güvenli seviyelere indirmek için arıtıldığını ve ardından uluslararası standartlardan çok daha güvenli hale getirmek için deniz suyuyla seyreltildiğini iddia ediyor.

Bazı bilim insanları ise, düşük seviyeli radyoaktif maddelerin sürekli salımının benzeri görülmemiş bir durum olduğunu ve yakından izlenmesi gerektiğini söylüyor.

Yeşil Gazete yazarı, Nükleersiz.org koordinatörü Dr. Pınar Demircan ise Japonya’nın arıtma konusunda doğruyu söylemediğini; Japonya Çevre Bakanlığı’nın internet sitesinde yayımlanan verilerle de itiraf edildiği üzere aslında biriktirilmiş atık su  içinde arıtma yapıldığı iddia edilen radyoaktif izotopların sayısının gerçek miktarın  yalnızca yarısı kadar olduğunu belirtiyor.

Fukuşima’nın radyoaktif suyunun deşarjı benzer girişimlere emsal olabilir

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı, atık su salımının güvenli olup olmadığı üzerinde incelemelerde bulundu. Ajans, atık su boşaltımının planlandığı gibi uygulanması durumunda çevre, deniz yaşamı ve insan sağlığı üzerinde göz ardı edilebilir düzeyde bir etkiye sahip olacağı sonucuna vardı.

UAEA: Fukuşima nükleer santralindeki atık suyun denize boşaltılması güvenli

 

2023 Nobel Edebiyat Ödülü Norveçli yazar Jon Fosse’ye verildi

2023 Nobel Edebiyat Ödülü’ne Norveçli yazar Jon Fosse layık görüldü. İsveç Kraliyet Bilimler Akademisi yaptığı açıklamada, 2023 Nobel Edebiyat Ödülü’nün, Norveçli yazar Jon Fosse’ye ‘yenilikçi oyunları ve söylenemeyeni dile getiren düzyazısı nedeniyle’ verildiğini bildirdi.

Fosse “Şaşkınım ve biraz da korkuyorum. Bunu, her şeyden önce edebiyat olmayı amaçlayan edebiyata verilen bir ödül olarak görüyorum” dedi.

Fosse, 11 milyon İsveç kronu (1 milyon dolar) tutarındaki ödülün de sahibi olacak. Ödül geçen yıl Annie Ernaux‘a verilmişti.

2022 Nobel Edebiyat Ödülü Fransız yazar Annie Ernaux’nun oldu 
2021 Nobel Edebiyat Ödülü’nü Zanzibar kökenli romancı Abdulrazak Gurnah kazandı 

Yazarın Türkçedeki kitapları Monokl Yayınları tarafından yayınlandı:

  • Melankoli
  • Sabahtan Akşama
  • Üçleme

Jon Fosse kimdir?

1959 yılında Haugesund‘da doğdu. Norveçli oyun, öykü ve roman yazarı. Son dönem Norveç edebiyatının dünya edebiyatına armağan ettiği en önemli yazarlardan birisi olarak gösteriliyor.  Nordic Council’s Literature Prize‘a layık görüldü.

Nobel Edebiyat Ödülü

Nobel Edebiyat Ödülü, 1901-2020 yıllarında 113 kez verildi. Toplam 117 kişiye layık görülen ödüllerden dördü, ikişer yazar arasında paylaştırıldı.

Nobel Edebiyat Ödülü şimdiye kadar 30 kez İngilizce, 15 kez Fransızca, 14 kez Almanca ve 11 kez de İspanyolca yazan yazarlara verildi. Bu dilleri, 7 ödülle İsveççe, 6’şar ödülle İtalyanca ve Rusça, 5 ödülle Lehçe, 3’er ödülle de Norveççe ve Danca izledi.

Yunanca, Japonca ve Çince yazan yazarlar 2’şer kez ödüle layık görüldü. Arapça, Bengalce, Çekçe, Fince, İbranice, Macarca, İzlandaca, Oksitanca, Portekizce, Sırpça-Hırvatça, Yiddiş ve Türkçe yazan yazarlar ise birer kez ödül kazandı.

2006’da Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanan Orhan Pamuk, Nobel alan ilk Türk yazar olmuştu. Nobel Edebiyat Ödülü’nü, geçen sene ABD’li şair Louise Glück almıştı.

İklim aktivistlerinden Sefiller Müzikali’nde eylem

Just Stop Oil grubu ise sosyal medya hesaplarından şunları yazdı: Fransız devrimi temalı gösterinin sahnesine dört kişi kilitlendi. Valjean, açlıktan ölmek üzere olan bir çocuğu doyurmak için ekmek çalıyor. Hepimizin çalmaya zorlanması ne kadar sürer?”

Gençlere ihanet

Aktivist Hannah Taylor da Sky News’e şunları söyledi: “Gösteri devam edemez. Bir felaketle karşı karşıyayız. Yeni petrol ve gaz;  mahsul kıtlığı, açlık ve ölüm anlamına geliyor. Bu, küresel güneye yönelik bir savaş eylemidir ve gençlere tam bir ihanettir.”

İklim krizine karşı yeterli önlem almayan hükümetlerini zorlamak ve petrol ve gaz kullanımının önüne geçmek için daha önce benzer pek çok ‘provakatif eylem” gerçekleştiren Just Stop Oil grubu şunları söylüyor:

“Bu yaz bize aşırı yüklü bir iklimin gerçek gücünü gösterdi. Bilim adamları çıldırıyor ve Papa bile alarm veriyor. Gençler sokaklarda katliamla karşı karşıya kalırken, 1832’deki Paris vatandaşları gibi siz de kapılarınızı kilitlediniz. Yaşamaya uygun olmayan kavrulmuş bir dünyayı miras alacağız ve politikacılarımız çoktan gitmiş olacak. Bunun böyle kalmasına izin veremeyiz. Gösteri devam edemez. İnsanlar 29 Ekim’den itibaren Londra’da her gün yürüyüş yapmak için Birleşik Krallık’ın her yerinden bir araya geliyor.”

İklim aktivistleri Londra merkezindeki araba galerisini turuncuya boyadı
‣ İklim aktivistlerinin protestolarının yeni hedefi ‘İnci Küpeli Kız’ oldu
[COP27] Zirveyle birlikte protestolar da tırmanıyor
Birleşik Krallık’ta polise iklim eylemcilerinin ‘yavaş yürümesini’ yasaklama yetkisi verilecek
İngiltere’de Just Stop Oil aktivistlerinden ragbi sahasında fosil yakıt protestosu
Just Stop Oil aktivistleri Londra’daki Onur Yürüyüşü’nü Coca Cola sponsorluğu nedeniyle protesto etti