Ana Sayfa Blog Sayfa 308

Deprem enkazı Şahsi Meselemiz’in seti oldu: Acımızı dekor olarak kullanmayın!

Maraş’ta 6 Şubat’ta meydana gelen depremlerin ardından enkazların hala kaldırılamadığı Hatay, Antakya’da film çekimine başlandı. “Şahsi Meselemiz” filminin çekimlerinde enkazların dekor olarak kullanılması Hataylıların tepkisini çekti. Yurttaşlar acılarının tazeliğine dikkat çekerek filmin çekimlerinin sonladırılmasını istedi. İmza kampanyası da başlatan Hataylılar “Film projesinin aynı duyarsızlıkla devamına karar verildiği halde iptali için kamuoyu baskısı oluşturulacağını bilmenizi isteriz. Sesimizin ve gerçeğimizin duyurulmasından imtina etmeyeceğimizi, belgesel niteliği taşıyacak ve Hatay halkına katkı sağlayacak projelere canı gönülden destek vereceğimizi belirtmek isteriz” dedi.

Oyuncu kadrosunda Cezmi Baskın, Uğur Çavuşoğlu, Ömer Ahmet, Hilal Anay ve Emre Özmen gibi isimlerin yer aldığı, yönetmen koltuğunda Gürsel Ateş’in oturduğu Şahsi Meselemiz filminin yapımcılığını ise Bülent Durgun üstleniyor. Filmin galasının da 6 Şubat’ta yapılacağı konuşuluyor.

‘Acımızı dekor olarak kullanmayın!’

Hataylı yurttaşlar set görselini paylaşarak “Acımızı dekor olarak kullanmayın! ‘Şahsi Meselemiz’ film ekibinden açıklama bekliyoruz“ başlıklı bir imza kampanyası da başlattı. Şimdiden yaklaşık 10 bin imzanın atıldığı kampanyanın açıklamasında ise şu ifadelere yer verildi:

“Depremde birçok yönden en ağır hasarı alan, hala ihtiyaçları karşılanmamış, maddi ve manevi zorluklarla mücadele eden Hataylılar olarak, ‘Şahsi Meselemiz’ adlı filmin set sürecine ve bazı oyuncuların açıklamalarına verdiğimiz tepkiden sonra birçok hemşerimizin de bizimle aynı fikirde olduğunu görmemize istinaden;

Yaşadığımız bu felaketin belgesel niteliğinden uzak, bir film projesi halinde depremzedelerin ruh hali düşünülmeden; yıkılan şehrimiz ve enkazımız dekor malzemesi olarak kullanılan, gerçekliğimizin bir kurgu malzemesi haline gelme riski taşıyan bu film ekibinden ve yapımcısından bir özeleştiri veya açıklama bekliyoruz.

Acılarımız hala taze ve travmalarımız her geçen gün tetiklenirken; depremzedelerin gözü önünde çekilen bu filmin tüm depremzedeleri derinden etkileyeceğini biliyoruz. Biz depremzedeler olarak, bu felaketin bir film olarak sunulmasından ziyade öznelerin deneyimleri ve mağduriyetlerinin şeffafça ortaya konulduğu bir belgesel niteliği taşıyabilecek bir işle ortaya konulması gerektiğini görüyoruz.

İhmallerin giderilebilmesi ve şehrimizde bu tarz acıların tekrar yaşanmaması için yapımcıları bu konuda duyarlı olmaya davet ediyoruz. Film projesinin aynı duyarsızlıkla devamına karar verildiği halde iptali için kamuoyu baskısı oluşturulacağını bilmenizi isteriz.

Sesimizin ve gerçeğimizin duyurulmasından imtina etmeyeceğimizi, belgesel niteliği taşıyacak ve Hatay halkına katkı sağlayacak projelere canı gönülden destek vereceğimizi belirtmek isteriz.”

 

 

 

Akdeniz’e Nefes Programı ile denizlerin akciğerleri korunacak

Deniz ekosistemlerinin korunması ve denizel kaynakların daha iyi yönetilmesi amacıyla Antalya‘nın Kaş ilçesinde Akdeniz’e Nefes Projesi hayata geçirildi.

Denizlerin akciğerleri olarak görülen deniz çayırları ekosistemini korumak için başlatılan proje kapsamında deniz biyoçeşitliliği açısından Doğu Akdeniz‘deki önemli noktalardan biri olan Kaş’ta kurulan ekolojik şamandıra sistemi, deniz çayırlarına en çok zarar veren uygulamalardan biri olan tekne demirlemelerinin önüne geçecek.

Tarım ve Orman Bakanlığı, Tarım İlçe Müdürlüğü ve Kaş Kaymakamlığı, HSBC bankası ve Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF-Türkiye) işbirliğiyle gerçekleşen Kaş Akdeniz’e Nefes Projesi kapsamında, uzun dönemli bilimsel izleme çalışmaları ve teknik değerlendirmelerle belirlenen alanlara 100 ekolojik şamandıra yerleştirildi. Projeyle sadece doğanın ya da denizel biyoçeşitliliğin değil, yerel balıkçıların, değerlerin, kültürün ve ekonominin korunması da hedefleniyor.

Akdeniz’deki türlerin yaklaşık yüzde 20’sinin evi

Deniz çayırları, Kaş’ın nefes alabilmesi için de büyük öneme sahip. Deniz çayırları içinde önemli ve kritik türlerden biri olan Posidonia oceanica, sıfır ila 40 metre derinlikte yetişiyor ve Akdeniz Havzasında 2,5 ila 5 milyon hektarlık bir alanı kapladığı tahmin ediliyor. 2015 yılında yapılan bir çalışmada sadece Akdeniz’de yaşayan Posidonia oceanica‘nın 25 ekosistem hizmeti sağladığı tespit edilirken bölgedeki varlığı, insan nüfusu için birçok fayda sağlıyor.

Deniz çayırları yaklaşık 30 yıl boyunca çok yavaş büyüyor; bu süreç teknelerin demirlemesi, kirlilik gibi insan faaliyetleri nedeniyle sürekli zarar görüyor. Bu deniz çayırı türü, tüm Akdeniz’de uluslararası anlaşmalarla (Bern ve Barselona Sözleşmeleri) korunuyor. Ancak deniz çayırlarının bulunduğu alanlar tekneler tarafından da yoğun olarak kullanıldığı için deniz çayırlarının yakın gelecekte yok olmasını önlemenin tek yolu, demirleme uygulamalarının acilen durdurulması.

Akdeniz

‘Denizlerimizi korumak birlikte mümkün’

WWF-Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Nafiz Karadere, “Doğal Hayatı Koruma Vakfı olarak 20 yılı aşkın süredir Kaş-Kekova Özel Çevre Koruma Bölgesi’nde değerli bilim danışmanlarımız, yerel paydaşlarımız ve karar vericilerle birlikte çalışıyoruz” dedi.

Karadere, 20 yıllık mücadele süresince teknik çalıştay toplantılarında emek veren kurum temsilcilerine, zor yolda rehberlik eden bilim insanlarına ve danışmanlara, proje konusunda inisiyatif alan şimdiki ve önceki iki dönemde görevde bulunan Kaş Kaymakamlarına, deniz çalışmalarına destek veren Sahil Güvenlik Komutanlığı ve Liman Başkanlığı gibi kurum temsilcilerine, tüm koordinasyon ve teknik süreçleri izleyen resmi kurum çalışanları ve uzmanlarına teşekkür etti ve şunları ekledi:

“Koordinasyon sürecinde emekleri büyük olan kadın denizcilerimiz ve kadın toplum liderlerimizi özellikle kutluyor ve minnettarlığımızı ifade ediyorum. Cumhuriyetin 100’üncü yılına armağan ettiğimiz 100 şamandıra, bilimin, aklın, yerel değerlerin, doğa korumanın, yerel ekonominin, ulusal ve uluslararası işbirliklerinin ortak ürünü. Her zaman söylediğimiz gibi denizlerimizi korumak birlikte mümkün.”

‘İklim ve yaşam hızla değişiyor’

Kaş Kaymakamı Tevfik Kumbasar adına konuşma yapan Proje Koordinatörü Bihter Kaya Ünal “Bu projede beni en çok heyecanlandıran kısım kamu, sivil toplum ve yerelin bir arada çalışması oldu. Bugün de tüm bu paydaşlarımızı bir arada görmek projenin en değerli kısmı diye düşünüyorum” diye belirtti.

Ünal şunları kaydetti:

“İklim ve yaşam hızla değişiyor. İklim değişikliğinin en çok etkisini gördüğümüz alanlardan biri de denizaltı biyoçeşitliliği. Bakanlıklarımızın deniz çayırlarının korunmasına dair bir vizyonu var ve bu doğrultuda koruma alanlarında güçlü adımlar atılmasına ihtiyaç duyuyoruz. Bu kapsamda WWF-Türkiye ile uzun zamandır bölgemizde çalışmalar gerçekleştiriyoruz. Hem özel koruma bölgesi olmasında hem de tonozların yerleştirilmesinde çok büyük destekleri oldu. Projenin Kaş’ın kendi imkânları ile tamamlanması da çok önemli ve gurur verici bir ayrıntı.”

‘Yaşam alanlarını zarar vermeden yaşatmalı, korumalıyız’

Kaş Belediye Başkanı Mutlu Ulutaş “Mesele Kaş ise, mesele doğa ise, mesele dünyanın sürdürülebilirliğini sağlamak ise söylenecek çok şeyimiz var” ifadelerini kullandı.

“Bu gezegeni tüm canlılar için yaşanabilir hale getirmek çok önemli” diye vurgulayan Ulutaş, şunları söyledi:

“Kaş Akdeniz’e Nefes Projesi küçük çaplı bir iş gibi gözükse de aslında çok büyük ölçekte fayda sağlıyor. Kaş’ın denizleri gerek dalış turizmi gerekse içinde barındırdığı çeşitlilik nedeniyle ekonomik açıdan da çok büyük bir öneme sahip. Bu nedenle bu yaşam alanlarını zarar vermeden, doğal bir şekilde yaşatmamız ve korumamız gerekiyor. Tam da bu noktada başından beri bu projeye canı gönülden destek veriyoruz ve vermeye de devam edeceğiz.”

‣ Denizlerin akciğeri deniz çayırları tehlike altında
‣ ‘Deniz çayırları Türkiye’nin iklim kriziyle mücadelesinde en etkili yol’

İstanbul barajlarındaki su miktarı geçen yılın yarısından da az

İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi (İSKİ) verilerine göre
Bugün (6 Kasım) itibarıyla İstanbul’daki barajların doluluk oranı yüze 17.31 seviyesinde. Mevcut su miktarı ise 150,34 milyon m3. Geçen yıl aynı gün (6 Kasım 2022) su miktarı, bugün sahip olunan su miktarının iki katının da üzerindeydi (340,4 milyon m3).

Son günlerde yağan yağmurların da barajlar için kurtarıcı olmadığı görülürken Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Levent Kurnaz durumun aciliyetine dikkat çekti:

“İstanbul’da Avrupa yakasındaki barajlar neredeyse tamamen boşaldı, Melen’den gelen suyla idare etmeye çalışıyoruz. Tasarruf etmeye aylar önce başlamalıydık. Yağmur duasının zamanı bir ay önceydi. Lütfen bu konuyu gündemde tutalım, suyumuz bitti artık…”

Kaynak: İSKİ – Ortalama doluluk oranları
‣ Yanlış su yönetimi ve kuraklıkla tamamen kuruyan Marmara Gölü’nde tarım…
‣ Kuraklık: Konya Ovası, obruklardan sonra yarıkların tehditi altında
 Alibeyköy Barajı son 10 yılın en düşük seviyesinde: Suların çekildiği kemerde keçiler otluyor 

Barajlardaki son durum

İSKİ’nin 6 Kasım 2023 tarihli verilerine göre İstanbul’daki barajların mevcut doluluk oranları şöyle:

  • Kazandere’de yüzde 1.45
  • Pabuçdere’de yüzde 1.45
  • Ömerli’de yüzde 58,08
  • Darlık’ta yüzde 20,09
  • Elmalı’da yüzde 1,08
  • Terkos’ta yüzde 8,03
  • Alibey’de yüzde 3,81
  • Büyükçekmece’de yüzde 3,83
  • Sazlıdere’de yüzde 1,39
  • Istancalar’da yüzde 1,08
Kaynak: İSKİ – 6 Kasım 2023 barajların doluluk oranları

Gazze’ye atom bombası atılmasına kapı aralayan İsrailli bakan görevden uzaklaştırıldı

İsrail ile Filistinli militan grup Hamas arasında devam eden savaşta Gazze Şeridine atom bombası atılması ihtimalini ortaya atan bakan,  hükümet toplantılarından süresiz olarak uzaklaştırıldı. Savaşa müdahil olmayan, masum Gazzeli bulunmadığını iddia eden bakana hem İsrailli politikacılardan hem de uluslararası toplumdan tepki yağdı.

İsrailli radikal Otzma Yehudit partisi mensubu Miras Bakanı Amichai Eliyahu, dün (5 Kasım) Kol Berama Radyosu’na verdiği röportajda Gazze’ye atom bombası atılıp atılmayacağı sorusuna “bu da olasılıklardan biri” yanıtını verdi.

Itamar Ben Gvir‘in aşırı sağcı partisinden olan Eliyahu, savaş zamanında karar alma sürecine dahil olan güvenlik kabinesinin bir parçası olmadığı gibi Hamas terör örgütüne karşı savaşı yöneten savaş kabinesi üzerinde de etkisi bulunmuyor.

Fotoğraf: Yonatan Zindel / Flash90

‘Nazilere insani yardım verecek değiliz’

Times of Israel’in aktardığına göre Eliyahu, röportaj sırasında Gazze’ye herhangi bir insani yardımın girmesine karşı olduğunu da dile getirdi. Gazzelileri “Nazi” olarak niteyelen Miras Bakanı Eliyahu, “Nazilere insani yardım verecek değiliz” diyerek “Gazze’de müdahil olmayan sivil diye bir şey yok” ifadelerini kullandı.

Şeridin geri alınmasını ve buradaki yeniden İsrailli yerleşimlerin kurulmasını destekleyen Eliyahu, Filistinli nüfusun kaderi sorulduğunda ise “İster İrlanda‘ya ister çöllere gitsinler; Gazze’deki canavarlar kendi başlarına bir çözüm bulmalı” dedi.

Eliyahu Gazze Şeridi’nin var olma hakkı olmadığını söylüyor ve Filistin ya da Hamas bayrağı sallayan hiç kimsenin “yeryüzünde yaşamaya devam etmemesi gerektiğini” ekledi.

‘Süresiz olarak uzaklaştırıldı’

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Eliyahu’nun yorumlarının “gerçeklikten kopuk” olduğunu ve İsrail ile İsrail Savunma Kuvvetleri’nin savaşçı olmayanlara zarar vermemek için uluslararası hukuka uygun hareket ettiğini söyledi.

İlerleyen saatlerde Netanyahu’nun ofisinden yapılan açıklamada, Miras Bakanı Eliyahu’nun hükümet toplantılarından süresiz olarak uzaklaştırıldığı belirtildi.

Açıklamada “Amichai Eliyahu’nun açıklamaları gerçeklere dayanmamaktadır” ifadeleri kullanıldı. Ayrıca İsrail ve İsrail ordusunun “masumlara zarar vermekten kaçınmak için uluslararası hukukun en yüksek standartlarına uygun olarak faaliyet gösterdiği” öne sürüldü.

‘Bakan görevden alınmalıydı’

Muhalefet lideri Yair Lapid ise bakanın görevden alınması çağrısında bulundu.

Lapid, sosyal medya platformu X‘te yaptığı paylaşımda “Hükümetteki radikallerin varlığı bizi ve savaşın hedeflerini -Hamas’ı yenmeyi ve tüm rehineleri geri almayı- tehlikeye atıyor” diye yazarak Netanyahu’nun “bu sabah [Eliyahu’yu] kovması gerekirdi” dedi.

‘Mecazi konuşmuş’

Eliyahu’nun mensubu olduğu Otzma Yehudit partisinin lideri Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir, Eliyahu ile görüştüğünü ve kendisinin “mecazi anlamda” konuştuğunu açıkladığını söyledi.

Eliyahu da X’te yaptığı açıklamada şunları kaydetti:

“Atomla ilgili ifadenin mecazi olduğu tüm mantıklı insanlar için açıktır. Bununla birlikte, Nazilerin ve destekçilerinin terörizmin değersiz olduğunu anlamalarını sağlayacak, terörizme karşı güçlü ve orantısız bir yanıt kesinlikle gereklidir. Demokratik devletlerin terörizmle başa çıkmak için kullanabileceği tek formül budur. Aynı zamanda İsrail Devletinin rehinelerin sağ salim geri dönmesi için mümkün olan her şeyi yapmaya kararlı olduğu da açıktır.”

‘İyi ki İsrail’in güvenliğinden bu kişiler sorumlu değil’

İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant, X’te yaptığı paylaşımda Eliyahu’nun açıklamalarını “asılsız” diye nitelendirdi ve “iyi ki İsrail’in güvenliğinden sorumlu kişiler bunlar değil” diye ekledi.

Gallant’ın selefi Bakan Benny Gantz ise Eliyahu’nun açıklamalarının İsrail’e zarar verdiğini ve “rehinelerin ailelerine acı verdiğini” söyledi.

Gantz, “Aptalın teki bir kuyuya taş attığında bin bilge insan dahi onu kuyudan çıkaramaz” dedi.

Birleşik Arap Listesi partisinin lideri Mansur Abbas da Eliyahu’ya tepki göstererek “kalbimin derinliklerinde iki ulus arasında barış olacağına inanıyorum” dedi.

Arap dünyasından tepki yağdı

Mısır Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Ahmed Abu Zeid X’te yaptığı açıklamada, Eliyahu’nun sözlerinin “sapkınlık ve aşırılığın boyutlarının” bir kanıtı olduğunu söyledi ve “Uluslararası toplum şiddet, nefret ve ırkçılık söylemleriyle kararlı bir şekilde yüzleşmelidir” dedi.

Kuveyt Dışişleri Bakanlığı da X’te “İsrail işgalinin ve Filistin halkına yönelik saldırganlığının tehlikeli bir aşamaya ulaştığını ve küstahlığının insanlık tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir vahşet seviyesine ulaştığını” belirtti. Bakanlık Kuveyt’in “uluslararası topluma ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi‘ne kardeş Filistin halkına karşı işlenen soykırım suçlarını durdurma çağrısını” yineledi.

Birleşik Arap Emirlikleri Dışişleri Bakanlığı ise söz konusu açıklamaların “uluslararası hukukun ihlali, uluslararası insancıl hukukun ciddi ihlalleri ve savaş suçları işlemeye teşvik edici nitelikte olduğunu ve ayrıca soykırım suçu işleme niyetinin varlığına dair ciddi endişelere yol açtığını” söyledi.

İslam İşbirliği Teşkilatı (OIC) da Eliyahu’nun açıklamalarını kınayarak bu ifadelerin “aşırılık ve nefret söylemi, şiddete teşvik, organize terörizm ve İsrail işgalinin Filistin halkına karşı her gün işlediği soykırım suçunu yansıttığı ve uluslararası hukuk ile uluslararası sözleşme ve kararları açıkça ihlal ettiğini” belirtti.

Gazeteciler sansüre ve keyfi tutuklamalara karşı AYM önünde nöbet tutacak

Anayasa Mahkemesi‘nin (AYM) “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçuyla hapis cezası getiren madde için yapılan iptal başvursunu görüşeceği 8 Kasım’da gazeteciler Anayasa Mahkemesi önünde basın nöbeti tutacak. 8 Kasım’da saat 10:00 ile 14:00 arasında “sessiz protesto ve serbest kürsü” eylemi yapılacak.  Son günlerde üst üste açılan “dezenformasyon” soruşturmalarıyla birlikte muhalif gazetecilerin hedef alındığı görüşmüştü.

T24 yazarı Tolga Şardan‘ın tutuklanması, halktv.com.tr sorumlu yazı işleri müdürü Dinçer Gökçe gözaltına alınıp serbest bırakılması ve Kısa Dalga yazarı Cengiz Erdinç‘in gözaltına alınmasının ardından üç Birgün çalışanına ‘dezenformasyon’ soruşturması açılmıştı. bianet editörü Evrim Kepenek‘e de İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı dezenformasyondan soruşturma başlatmıştı.

Basın Konseyi, Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD), Gazeteciler Cemiyeti, Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) ve Basın Yayın İletişim ve Posta Emekçileri Sendikası‘nın (Haber-Sen) imzalarının bulunduğu nöbet açıklamasında ise “Bu hafta sadece üç günde üç gözaltı, dört soruşturma, bir tutuklama ile karşı karşıya kalan gazeteciler bu yasa maddesinin iptal kararını Anayasa Mahkemesi önündeki ‘Sansüre ve tutuklamalara karşı basın nöbeti’ ile karşılayacak” denildi.

Yaklaşık iki yıldır ülkedeki basın ve ifade özgürlüğü gündeminin ilk sırasında yer alan sözde dezenformasyon yasası için 8 Kasım’ın son gün olduğunun vurgulandığı metinde şu ifadelere yer verildi:

“Anayasa Mahkemesi, ‘halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma’ suçuyla hapis cezası getiren madde için yapılan iptal başvurusunu 8 Kasım Çarşamba günü esastan görüşecek.

Bir yıldır onlarca gazetecinin soruşturulmasına, gözaltına alınmasına ve tutuklanmasına neden olan ‘halkı yanıltıcı bilgi yayma’ maddesinin keyfi suçlamalara yol açtığını artık tüm ülke biliyor, görüyor.

Bu hafta sadece üç günde üç gözaltı, dört soruşturma, bir tutuklama ile karşı karşıya kalan gazeteciler bu yasa maddesinin iptal kararını Anayasa Mahkemesi önündeki “Sansüre ve tutuklamalara karşı basın nöbeti” ile karşılayacak.

Ülkemizin en yüksek yargı organı olan Anayasa Mahkemesi’nin sansüre karşı basın özgürlüğünü gözeten Anayasamıza uygun bir karar vererek Başkent’te adaleti gözeten yargıçlar olduğunu tüm dünyaya göstermesini bekliyoruz.

Basın ve ifade özgürlüğünü savunan tüm meslektaşlarımızı, okurlarımızı, sansürü kabul etmeyen demokrasi taraftarlarını sessiz protestomuza ve serbest kürsüye davet ediyoruz.

Sözde dezenformasyon maddesini tarihin çöp sepetine birlikte atmaya çağırıyoruz.

Biz gazeteciyiz,

Keyfi tutuklamalara ve sansüre boyun eğmeyeceğiz,

Gazetecilik yapıyoruz o kadar,

Tolga Şardan’ı almaya geliyoruz,

Keyfi ceza maddesi yasadan çıkarılsın,

Keyfi dezenformasyon kararları çöpe,

#BizGazeteciyiz

#GazetecilikSuçDeğildir”

 

Dünyanın dört bir yanından milyonlarca insan ‘Gazze’de ateşkes’ için yürüdü

Dünyanın çeşitli kentlerinde sayıları milyonlara ulaşan insanlar, İsrail ile Filistinli militan grup Hamas arasındaki sivillerin katledilmesiyle süren savaşta ateşkes kararı verilmesi için sokaklara döküldü.

ABD‘nin başkenti Washington, Fransa‘nın başkenti Paris, İngiltere‘nin başkenti Londra, Yunanistan‘ın başkenti Atina, Almanya‘nın başkenti Berlin, Venezuela‘nın başkenti Karakas ve Endonezya‘nın başkenti Cakarta kitlesel eylemlere sahne oldu.

Filistinlilerle dayanışma amaçlı düzenlenen savaş karşıtı eylemlerden biri ise İsrail‘in başkenti Tel Aviv‘de, Başbakan Binyamin Netanyahu‘nun evinin önünde gerçekleştirildi.

Washington D.C. / ABD

ABD’nin başkenti Washington D.C.’de Beyaz Saray yakınlarındaki Freedom Plaza‘da buluşan göstericiler, ateşkes sağlanması ve ABD’nin İsrail’e yardımlarını kesmesi amacıyla ülke tarihinin en büyük Filistin’e destek gösterilerinden birini düzenledi.

Washington’a Ulusal Yürüyüş: Özgür Filistin” adı altında organize edilen gösteriye 450’den fazla sivil toplum örgütü destek verdi.

Fotoğraf: Jose Luis Magana / AP

Gösteriye Filistin bayrakları ve Filistin’e destek pankartları ile şehir dışından gelenler de dahil yüz binlerce gösterici katıldı. Protestoyu organize eden kuruluşlardan ANSWER Koalisyonu, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, gösteriye 300 binden fazla kişinin katıldığını ve gösterinin, “Washington DC’de ABD tarihindeki en büyük Filistin yanlısı miting” olduğunu yazdı.

ABD’nin Filistin Hakları Kampanyası‘nın savunuculuk direktörü Iman Abid-Thompson, protestoların “Filistin dayanışma hareketi çevresinde desteğin ne kadar arttığının ve insanların gerçekten değişimin geldiğini görmek istediklerinin bir kanıtı” olduğunu söyledi.

Barış yanlısı Yahudi grupların da dahil olduğu gösteride yapılan konuşmalarda, Gazze’de hemen ateşkes çağrısı yapılırken, Joe Biden yönetiminden İsrail’e yönelik ABD yardımlarının durdurulması talep edildi. Çok sayıda organizatör doğrudan Başkan Joe Biden’a hitap ederek “Biden, saklanamazsın, seni soykırımla suçluyoruz” ve “Ateşkes yoksa oy da yok” sloganları attı.

Protestocular Freedom Plaza’da önüne Gazze’de öldürülen kişilerin ve çocukların cesetlerini sembolize eden küçüklü büyüklü beyaz çuvallar yerleştirdi. Çuvalların yanındaki pankartta “Biden’a İsrail’in katliamını fonlamayı durdurmasını söyleyin. Gazze’yi kurtarın” ifadeleri okundu.

Fotoğraf: Jose Luis Magana / AP

Konuşmalardan sonra göstericiler Beyaz Saray’a doğru yürüyüşe geçti. Protesto boyunca polisin çevrede geniş güvenlik önlemleri aldığı görüldü.

Başkent Washington D.C. dışında, New York, Los Angeles, Detroit ve Seattle başta olmak üzere ABD’nin diğer kentlerinde de Filistin’e destek gösterileri düzenlendi. Manhattan Herald Meydanında toplanan 1000’den fazla Filistin yanlısı gösterici, bir süre trafiği engelleyerek Gazze’de acil ateşkes çağrısında bulundu.

Daha sonra polisin yoğun güvenlik önlemi altında protestocular Birleşmiş Milletler binasına doğru yürüyüşe geçti. Burada atılan sloganlardan sonra göstericiler olaysız şekilde dağıldı.

Cakarta / Endonezya

Yüz binlerce protestocu Endonezya’nın başkenti Cakarta’da İsrail’in Gazze’ye yönelik bombardımanının durdurulması talebiyle yürüdü. Yaklaşık 2 milyon kişinin katıldığı düşünülüyor. Birçok gösterici, “Filistin’i kurtarın” yazılı atkılar taktı.

T24‘ün aktardığına göre aralarında Endonezya Dışişleri Bakanı ve Meclis Başkanı’nın da bulunduğu çok sayıda bakan ve siyasetçi protestoya katıldı.

Paris / Fransa

Fransa’nın başkenti Paris’te binlerce kişi “Şiddeti durdurun” ve “Hiçbir şey yapmamak, hiçbir şey söylememek suça ortak olmaktır” yazılı pankartlarla ateşkes çağrısı yaptı.

Dünkü eylem, 7 Ekim’den bu yana Paris’te Filistinlileri desteklemek için yasal olarak izin verilen ilk büyük gösterilerden biri oldu.

Londra / İngiltere

İngiltere’nin başkenti Londra’da ise Trafalgar Meydanına yürümeden önce şehir merkezinde kimi noktaları kapatarak oturma eylemleri düzenleyen yüz binlerce kişilik bir kalabalık vardı.

Londra’da yüz binlerce kişi, “Filistin’e Özgürlük” pankartları taşıyarak, “Hemen ateşkes” ve “Binlerimizle, milyonlarımızla hepimiz Filistinliyiz” sloganları attı.

Polisin, “nefreti kışkırtmak” ve “kamu düzenini ağırlaştırmak” gibi suçlamalarla 29 kişi gözaltına aldığı öğrenildi.

Berlin / Almanya

Fotoğraf: dpa

Alman haber ajansı dpa, yaklaşık 6 bin protestocunun Berlin’de yürüyüş gerçekleştirdiğini açıkladı.

Polis, “Yahudi karşıtı, İsrail karşıtı veya şiddeti veya terörü yücelten her türlü kamuya açık veya yazılı açıklamayı” yasakladı.

Karakas / Venezuela

Fotoğraf: Gaby Oraa / Reuters

Venezuela’nın başkenti Karakas’ta da binlerce kişinin katılımıyla bir Filistin’e destek eylemi gerçekleştirildi.

Eyleme Filistin’in Venezuela Büyükelçisi Fadi Alzaben, Venezuela Devlet Başkan Yardımcısı Delcy Rodriguez ve Miranda Eyalet Valisi Hector Rodriguez katıldı.

Eylemde ateşkes çağrıları yapıldı.

Atina / Yunanistan

Yunanistan’ın başkenti Atina’da da Filistin’e destek için binlerce kişi bir araya geldi.

Tel Aviv / İsrail

İsrail‘in çeşitli kentlerinde Gazze Şeridi‘nde Hamas’ın elinde bulunan İsrailli esirlerin geri getirilmesi talebiyle gösteriler düzenlendi.

Independent‘ın aktardığına göre İsrail Başbakanı Netanyahu, İsraillilerin de hedefinde. Netanyahu’nun evinin önünde toplanan İsrailliler, “Katil Netanyahu!” sloganları atarak Filistin’e desteklerin dile getirdi.

Kaçırılan ve Kayıp Aileleri İnisiyatifinin organizasyonuyla binlerce İsrailli başkent Tel Aviv, Hayfa, Eliat ile Batı Kudüs‘te esirlerin ailelerine destek vermek için toplandı.

Eylemciler, Hamas’ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları’nın elindeki esirlerin serbest bırakılmasını ve hükümetin rehineler için harekete geçmesini istedi. Başkentte Tel Aviv Müzesi önünde toplanan esir aileleri ve onlara destek veren göstericiler, “Onları geri getirin” sloganları attı.

Esirlerin aileleri de Gazze’deki yakınlarının serbest bırakılmaları için Başbakan Binyamin Netanyahu hükümetine mümkün olan tüm yolları deneme çağrısında bulundu.

Kaçırılan ve Kayıp Aileleri İnisiyatifi ayrıca, sosyal medya platformu X üzerinde yaptığı açıklamada, Başbakan Netanyahu ve Savunma Bakanı Yoav Gallant’a seslenerek, “Onların hayatı sizin elinizde” ifadelerine yer verdi.

Tel Aviv, akşam saatlerinde bir gösteriye daha sahne oldu Savunma Bakanlığı yakınında toplanan bir grup İsrailli, Gazze’de ateşkes ilan edilmesi çağrısı yaptı.

İsrail ile Filistinli gruplar arasında esir takası yapılmasını isteyen göstericiler, İngilizce ve İbranice, “Bir an önce ateşkes”, “Hemen şimdi esir takası” ve “Savaşın kazananı olmaz” yazılı pankartlar taşımıştı.

El Kassam Tugayları’nın elinde 242 İsrailli esir bulunduğu belirtiliyor.

Aydın Söke’de sel üç can aldı, bir kişi kayıp

Aydın‘ın Söke ilçesinde sağanak yağış nedeniyle meydana gelen selde üç kişi yaşamını yitirirken kayıp bir kişiyi arama çalışmaları devam ediyor.

Dün (4 Kasım) gece başlayan sağanak yağış, Söke, Koçarlı, Karpuzlu ve Çine ilçelerinde sele neden oldu.

DHA‘nın aktardığına göre Vali Yakup Canbolat, selin etkili olduğu bölgelere AFAD, jandarma ve polis ekipleri sevk edildiğini ifade etti.

Söke ilçesine bağlı Demirçay Mahallesinde beş aracın sele kapıldığını belirten Canbolat, burada kaybolduğu bildirilen iki kişinin cenazesine ulaştıklarını, bir kişi için arama çalışmalarının sürdüğünü kaydetti.

Bugün, Güneyyaka Mahallesinde akıntıya kapılarak kaybolan bir kişinin daha cansız bedenine ulaşıldı. Cesedin 70 yaşındaki Nurten S.‘ye ait olduğu tahmin edilirken, yapılacak tespitin ardından kimliğinin netlik kazanacağı bildirildi.

Kayıp Ali Alptekin’i arama çalışmaları ise sürüyor.

Canbolat, İzmir‘den de bölgeye takviye ekiplerin sevk edildiğini bildirdi. İzmir’de de gece saatlerinde etkili olan sağanak nedeniyle Çitlembik Deresi taştı, cadde ve sokaklar suyla doldu, bazı ev iş yerlerini su bastı.

Bölgede hasar tespit çalışmaları da başlatıldı. Akıntıya kapılarak zarar gören araçlar ise çekicilerle bulundukları yerden kaldırılmaya başlandı.

Fotoğraf: DHA
‣ Seller ve ‘kırılgan’ kentler: Türkiye şehirleri aşırı yağışa neden hazırlıksız?

Dünyada sel felaketleri neden artıyor?

Kömürpetrol ve gaz gibi fosil yakıt kullanımı başta olmak üzere insan faaliyetlerinden kaynaklanan iklim krizi, aşırı hava olaylarının şiddetini, süresini, görülme sıklığını ve etki alanını artırıcı bir rol oynuyor.

Uzmanlar artan sıcaklıklar nedeniyle su döngüsünün hızlandığına dikkati çekerken, uzun süreli kuraklıklar nedeniyle toprağın suyu emme kapasitesinin azalmasından sonra görülen aşırı yağışların sel ve taşkınları beraberinde getirdiğini ve vurguluyor.

İklim krizinin yanı sıra kentlerdeki asfalt ve beton yüzeylerin artması da sel ve taşkın gibi afetlerin daha sık görülmesine yol açıyor. Suyun toprak tarafından emilmesini engelleyen bu tür yüzeyler, kentleşmenin ve özellikle plansız yapılaşmanın yoğun olduğu bölgelerde görülen yağışların afete dönüşmesinde rol oynuyor.

Bilim insanları afetlerle mücadelede doğa temelli çözümlerin önemine vurgu yaparak “sünger şehirler” oluşturulmasının önemine işaret ediyor. Bu kapsamda asfalt yerine sıkıştırılmış çimen veya toprak gibi malzemelerin kullanılması, yağışların sele dönüşmesini engellemenin yanı sıra yer altı sularının beslenmesini sağlayarak kuraklıkla mücadelede de önemli avantajlar sağlıyor ve asfalt yollardan çok daha az maliyetle yapılabiliyor.

İklim krizi sel riskini nasıl artırıyor?

Yüzlerce İstanbullu İklim Vapurunda buluştu

4 Kasım’da küresel olarak kutlanan İklim İçin Güç Ver Eylem Gününde yüzlerce İstanbullu, iklim krizinin gerçekleri ve çözüm önerilerine dair bilgilendirici etkinliklerin gün boyu devam ettiği iklim vapurunda bir araya geldi.

İklim seferleri, İklim için 350 Derneği, İstanbul Büyükşehir Belediyesi İklim Değişikliği Şube Müdürlüğü, İstanbul Şehir Hatları ve İstanbul Planlama Ajansı‘nın ortaklığında tarihi Paşabahçe Vapuru‘nun ev sahipliğinde düzenlendi.

Etkinlikler yaklaşık 500 İstanbullunun katılımı ile gerçekleştirildi. Yolculuk boyunca canlı müziğin de yer aldığı seferde tüm ortakların katılımı ile bir basın toplantısı düzenlendi. “İklim Seferi”nin ardından Paşabahçe Vapuru gün boyu devam eden rutin seferlerinde de yüzlerce İstanbulluyu iklim krizine dair bilgilendirmeye devam etti.

‘2030’a dek kömürden kademeli çıkış mümkün’

İklim için 350 Derneği Kampanyalar Sorumlusu Efe Baysal İklim Vapuru’nda yapılan basın açıklamasında “Ülkemizin 2053’te karbon nötr olma hedefi bulunuyor. Öte yandan bu hedef yıla yönelik en önemli somut adımın hâlâ atılmadığını üzülerek görüyoruz” dedi.

“Araştırmalar Türkiye’nin 2030’a kadar kademeli olarak kömürden çıkışı gerçekleştirebileceğini gösteriyor” diyen Baysal, şunları ekledi:

“Bu çerçevede iklim dostu, gücünü yerli ve yenilenebilir enerjiden alan bir Türkiye için enerji dönüşümü talep ediyoruz. İkinci talebimiz yenilenebilir enerji kooperatifleri önündeki engellerin kaldırılması. Son olarak yerelin katkısı olmadan bir dönüşüm, değişim olmayacağının da farkındayız. Bu çerçevede yerel yönetimlerden de yenilenebilir enerji kapasitelerini artırmaya yönelik, iklim çözümlerine yönelik net taahhütler, somut adımlar beklediğimizin altını çizmek istiyorum.”

‘İklim, kentteki tüm meydan okumaları yatayda kesen bir konu’

İstanbul Planlama Ajansı Genel Sekreteri Oktay Kargül de basın açıklamasında, “Yerel yönetim olarak her şeyin işbirliği ile başladığı ve ortaklıklarla paydaşlıklarlarla büyüyerek gittiğinin en güzel örneklerinden birini bugün burada görüyoruz” dedi.

Göreve ilk geldiğinde kentin geleceğinin planlamasına duyulan ihtiyaçlara yönelik Vizyon 2050 çalışmasının başlatıldığına değinen Kargül, “Vizyon belgesindeki çalışmalarımıza dünyanın krizlerine beş meydan okuma olarak devam ediyoruz. Şu an iklim de bu çalışmaların en önemli başlıklarından bir tanesi. Çünkü iklim kentteki bütün meydan okumaları yatayda kesen bir konu. O yüzden bugünkü çalışmamız bizim için çok değerli” diye konuştu.

‘Temel amaç, İstanbul’u iklim direngen hale getirmek’

İBB Çevre Koruma ve Kontrol Dairesi Başkanı Prof. Dr. Ayşen Erdinçler, İBB’nin iklim politikalarına değinerek kayıtlı 16 milyon ancak yaşayan yaklaşık 20 milyonluk nüfusuyla İstanbul’un hem Türkiye’de hem de Avrupa’da eşi benzeri olmayan bir şehir konumunda olduğunu söyledi.

Erdinçler, şunları ekledi:

“Birçok ülkeden daha yoğun bir nüfusa sahip İstanbulumuzu mevcut çevre sorunlarının yanı sıra iklim değişikliğinin etkilerine karşı dirençli hale getirmek en temel amacımız. 2021 yılında yayımladığımız İklim Değişikliği Eylem Planımız ile 2050 yılında İstanbul’u karbon nötr ve iklime dirençli bir kent olması için yol haritamızı belirledik. Ve çalışmalarımızı bu yol haritası çerçevesinde tüm paydaşlarımızla bir arada sürdürüyoruz.”

‘İstanbul’un denizini karbonsuzlaştırmak için çalışmalar sürüyor’

Şehir Hatları Genel Müdürü Sinem Dedetaş, “4 Kasım’da dünyanın dört bir tarafından ‘güç verilen’ İklim Günü’ne biz de Paşabahçe Vapurumuz ile güç vermenin heyecanı içindeyiz” diye konuştu.

Dedetaş konuşmasında, “Daha yaşanılabilir bir dünya ve gelecek için Şehir Hatları olarak biz de üzerimize düşeni yapıyoruz. ‘İstanbul Denizi’nde Dekarbonizasyon’ hedefiyle çıktığımız bu yolda yenilenebilir enerji ile sevk edilen gemiler inşa etmek ve tüm filomuzu dönüştürmek için çalışmalarımıza tüm hızıyla devam ediyoruz” ifadelerine yer verdi.

İklim krizi: Bursa’da 62 yıllık kasım ayı sıcaklık rekoru kırıldı

Kömür, petrol ve gaz kullanımı gibi fosil yakıtların kullanımı başta olmak üzere insan faaliyetlerinden kaynaklanan iklim değişikliği, Türkiye‘nin çeşitli yerlerinde ani ve aşırı yağışlar gibi aşırı hava olayları, kimi yerlerinde ise mevsim normallerinin üzerinde seyreden sıcaklıklarla etkisini gösteriyor.

Meteoroloji Genel Müdürlüğü dün (4 Kasım) dört kente için turuncu, sekiz kent için ise sarı kodlu uyarı yayımladı.

İstanbul, Kocaeli, Yalova, BursaBalıkesirManisa, İzmir ve Aydın‘da kuvvetli lodos etkili oldu. Lodosla birlikte hava sıcaklığında ciddi bir artış meydana geldi.

Hava Forum, Bursa’da hava sıcaklığının 32 dereceye ulaşarak yeni bir aylık rekor kırdığını açıkladı. Bu, kent için kayıtlardaki en sıcak kasım sıcaklığı anlamına geliyor.

Sosyal medya platformu X üzerinden yapılan paylaşımda “Bursa’da 32.0°C ile tüm zamanların kasım ayı sıcaklık rekoru kırıldı. Bir önceki rekor 31.0°C ile 1961 yılına aitti” ifadeleri yer aldı.

Kısacık altın madeni hortladı: Binlerce dönüm orman ve tarım alanı risk altında

Çanakkale‘nin Ayvacık ilçesindeki Kısacık köyü yakınlarında yaratacağı ekolojik tahribat nedeniyle daha önce iki kez iptal edilen altın madeni projesi için yeniden başlatılan Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) sürecine ekoloji savunucuları tepki gösteriyor.

Pumice Madencilik A.Ş. tarafından, yüzde 79’u maden şirketlerine ruhsatlı olan Kazdağları’nda 1551 dönüm orman ve tarım alanı üzerine yapılmak istenen Kısacık Altın Madeni projesi, bu arazilerin yanı sıra köy yerleşimlerini ve yöre halkının sağlığını da tehdit ediyor. Proje sahası Kısacık Köyü’ndeki evlere yalnızca 140 metre mesafede yer alıyor.

Ayrıca Baharlar, Dağahmetçe, Akçin ve Güzelköy köylerinin de projeden olumsuz etkileneceği belirtiliyor.

Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği, tüm ekoloji savunucularını 14 Kasım saat 11.00’de yapılacak olan projeye ilişkin Halkın Katılımı Toplantısına çağırdı.

‣ Kazdağları’nda iki kez iptal edilen altın madeni projesi bir kez daha ÇED sürecinde

Halk, neden Kısacık’ta altın madeni istemiyor?

Dernek tarafından yapılan basın açıklamasında, projenin gerçekleşmesi halinde meydana gelecek zararlar şöyle sıralandı:

  • Yıllarca dinamitle patlatmalı açık ocak şeklinde işletilecek maden yüzünden tarlalar ve köyler toz-toprak içinde kalacak. Günde 4 bin ton toprak-kaya kazılacak ve Günde 200 kamyon seferi yapılacak.
  • Toz emisyonları: Patlatma, sökme, yükleme, taşıma, boşaltma, depolama, kırma eleme tesis üretimi esnasında toz emisyonları oluşacak.
  • Gürültü ve titreşim kirliliği yerleşimleri rahatsız edecek. Yapılacak yer üstü üretim faaliyetleri sırasında; iş makinelerinden ve patlatmadan kaynaklanacak gürültü olacak. Proje kapsamında patlatma yapılacağından titreşim kirliliğinin de oluşması bekleniyor.
  • Tüm Ayvacık’ın yaşam kaynağı yeraltı suları, dereleri, Akçin ve Ayvacık barajları zehirlenecek.
  • Ormanlar ve tarım arazileri yok olacak. Bu durum çölleşme ve kuraklaşmayı beraberinde getirirken ormanda yaşayan binlerce tür canlı da zarar görecek.
  • Şahıs arazilerinin şirkete satılması istenecek, ya da kamulaştırılacak. Köylü göç etmek zorunda kalacak.
  • Su sıkıntısı çekilen köylerde yeraltı suları ve dereler maden şirketine tahsis edilecek.
  • Ağır metaller su kaynaklarına karışacak, Akçin, Tuzla, Küçükkuyu ve Altınoluk tarım havzaları zehirlenecek.
  • Yörenin geçim kaynağı hayvancılık, arıcılık, mantar toplayıcılığı ve tarım yok olacak.
  • Yöre insanı, uzun süreli ağır metal zehirlenmesi yüzünden kanser olma riskiyle karşı karşıya kalacak.
  • Doğal peyzaj bozulacak, devasa çukurlar ve tepeler oluşacak.
  • Pasa (atık toprak, taş kaya) yığınları oluşacak.

‣ Kaz Dağları’ndan müjdeli haber: Kısacık Altın Madeni için ÇED süreci durduruldu!
‣ Kısacık maden projesinde ÇED süreci 2. kez durduruldu: Yılmadan mücadele ederek bu işi zorlaştırıyoruz

Ne olmuştu?

2015 yılında, 3 Kasım’da, Kısacık Köyü’nde altın madeni projesine ilişkin Halkın Katılımı Toplantısı yaptırılmamış, 28 Haziran 2017 tarihinde 1’incisi gerçekleştirilen İnceleme Değerlendirme Komisyonu (İDK) toplantısında Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği heyeti tarafından bilimsel itirazlar dile getirilmiş ve ÇED süreci durdurulmuştu.

İkinci İnceleme Değerlendirme Komisyonu duyurusu tarihinden sonra bir araya gelen ve Ayvacık Kıran Köyleri Çevre PlatformuBayramiç Yeniköy Ekolojik Yaşam ve Tohum DerneğiBozcaada ForumGülpınar Sürdürülebilir Yaşam Derneğiİda Dayanışma DerneğiKazdağları Kardeşliği ve Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği, yöre köylüleri ve halkından oluşan “Kazdağları Dayanışması” tarafından, projeden olumsuz etkilenecek GüzelköyKoşuburnuAkçinMisvakDağahmetçeAlakeçiliSapancaBahçeliKaragömlekSüleymanköy’de bilgilendirme toplantıları gerçekleştirildi, broşürler dağıtıldı, imzalar toplandı.

Bayramiç ve Küçükkuyu pazarlarında bilgilendirme standları açıldı ve imza toplandı. Ayrıca#KısacıkAltınMadenineHayır ve #KazdağınınÜstüAltındanDeğerlidir etiketleri ile sosyal medya kampanyası yapıldı. CİMER üzerinden itiraz dilekçeleri gönderilmesi için kamuoyuna çağrıda bulunuldu.

Dayanışma temsilcileri, mücadelelerinin, Kısacık Altın Madeni Projesi’nin ÇED süreci sonlanana kadar süreceğini ve Kazdağı ekosistemi ve bölgenin tarımsal üretimi için tehdit oluşturan diğer altın madeni ve termik santral projeleri için de devam edeceğini belirtti.

18 Aralık 2018’de Bakanlık’ta gerçekleştirilen ikinci İDK toplantısında, proje için ikinci kez “ÇED süreci durdurulmuştur” kararı çıktı.

Şirket, 11 Temmuz’da yeni bir maden için ÇED başvurusunda bulunarak süreç başlatmıştı.

‣ Kısacık, altın değil hayat için direniyor