Ana Sayfa Blog Sayfa 235

Oxfam raporu: Dünyanın en zenginleri iki kat daha zengin, yoksullar vergi rekortmeni

Londra merkezli insani yardım örgütü Oxfam tarafından hazırlanan ve Davos‘taki Dünya Ekonomi Forumu öncesinde yayımlanan bir rapor, 2020 yılından itibaren dünyanın en zengin insanı olan beş erkeğin servetinin iki katına çıktığını gösteriyor. Raporda ayrıca, dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 60’ını oluşturan ve 5 milyar kişiye tekabül eden yoksul kesimin bu süre zarfında daha da yoksullaştığı belirtiliyor.

Raporda, dünyanın en zengin yüzde 1’lik kesiminin, 2020 yılından bu yana yaratılan tüm yeni zenginliklerin neredeyse iki katını, yaklaşık 42 trilyon dolarlık bir miktarı topladığı açıklandı. Bu rakam, dünya nüfusunun yüzde 99’un elde ettiği miktardan neredeyse iki kat fazla. Geçtiğimiz on yılda da en zengin yüzde 1’lik kesim, tüm yeni zenginliklerin yarısını ele geçirmişti.

Oxfam
Fotoğraf: Dünya Ekonomi Forumu / weforum.org

‘ Bu on yıl, milyarderler için şimdiye kadarki en iyi dönem olacak gibi ’

Oxfam’ın Survival of the Richest başlıklı raporu, İsviçre‘nin Davos kentindeki Dünya Ekonomi Forumu’nun açılış gününde yayımlandı. Forum, zenginlik ve yoksulluk arasındaki uçurumun son 25 yılda ilk kez eş zamanlı olarak arttığı bir dönemde, ‘elitlerin toplandığı’ bir etkinlik olarak yorumlanıyor.

Oxfam International‘ın Genel Direktörü Gabriela Bucher, “Sıradan insanlar temel ihtiyaçlar üzerinde günlük fedakarlıklar yaparken, süper zenginler en vahşi hayallerini bile aştı. Bu on yıl, milyarderler için şimdiye kadarki en iyi dönem olacak gibi görünüyor” diyerek açıkladı.

Raporda, milyarderlerin zenginliklerinde olağanüstü artışlar olduğu da belirtiliyor. 2020’den bu yana pandemi ve ekonomik kriz sırasında, tüm yeni zenginliklerin yüzde 63’ü (26 trilyon dolar) en zengin yüzde 1’lik kesim tarafından toplanırken, geri kalan yüzde 37’si (16 trilyon dolar) dünya nüfusunun geri kalanına gitti.

Bir milyarder, dünya nüfusunun yüzde 90’lık kesiminin kazandığı her bir dolar için, yaklaşık 1.7 milyon dolar kazandı.

Rapora göre, milyarderlerin servetleri günde 2,7 milyar dolar artıyor. Milyarderlerin sayısının ve zenginliklerinin son on yılda ikiye katlandığı düşünüldüğünde, bu rakam çok daha devasa bir boyuta ulaşıyor.

‘En zenginler’ gıda ve enerji şirketleri 

Raporda, milyarderlerin 2022 yılında hızla artan gıda ve enerji karlarıyla zenginliklerinde sıçrama yaşadıkları belirtiliyor. Rapora göre, 95 gıda ve enerji şirketi, 2022 yılında karlarını ikiye katladı. Bu şirketler, 306 milyar dolarlık rüzgar enerjisi karı elde etti ve bunun yüzde 84’ü (257 milyar dolar) zengin hissedarlara ödendi.

Walmart‘ın yarısına sahip olan Walton ailesi, geçen yıl 8.5 milyar dolar kazandı. Hindistanlı milyarder Gautam Adani, büyük enerji şirketlerinin sahibi olarak, 2022 yılında servetini 42 milyar dolar (yüzde 46) artırdı. Aşırı kurumsal karlar, Avustralya, ABD ve İngiltere‘deki enflasyonun en az yarısına neden oldu.

‘En yoksullar’ yine kadınlar ve çocuklar

Oxfam’ın yayınladığı rapora göre en az 1,7 milyar işçi, enflasyonun maaşları geçtiği ülkelerde yaşıyor ve dünya genelinde 820 milyondan fazla insan -yaklaşık her on kişiden biri- açlık çekiyor.

Kadınlar ve kız çocukları genellikle en az ve en son yemek yiyor ve dünyadaki aç insanların yaklaşık yüzde 60’ını oluşturuyor.

Dünya Bankası‘na göre, II. Dünya Savaşı’ndan bu yana küresel eşitsizlikte ve yoksullukta büyük bir artış yaşanıyor. Birçok ülke iflasın eşiğinde, en fakir ülkeler zengin kreditörlere olan borçlarını sağlık harcamalarının dört katı kadar ödüyor. Dünya hükümetlerinin yüzde 75’i, sağlık ve eğitim dahil olmak üzere kamu sektörü harcamalarında 7.8 trilyon dolarlık kemer sıkma odaklı kesinti planlıyor.

Oxfam’dan hükümetlere çağrı: Kriz kazançlarını geri dağıtın!

Oxfam, süper zenginler üzerindeki vergilendirmenin sistemik ve geniş çaplı bir artışını talep ederek, kamu parası ve kar hırsıyla yönlendirilen kriz kazançlarını geri almaya çağırıyor. Zenginler ve şirketler üzerindeki on yıllar süren vergi indirimleri, birçok ülkede en fakir insanların milyarderlerden daha yüksek vergi oranları ödemesine ve eşitsizliğin körüklenmesine yol açtı.

Dünyanın en zengin adamlarından biri olan Elon Musk, 2014 ve 2018 yılları arasında yaklaşık yüzde 3 “gerçek vergi oranı” ödedi. Buna karşılık raporda, Uganda‘da un satıcısı olan Aber Christine adlı vatandaşın ayda 80 dolar kazandığı ve yüzde 40 vergi ödediği belirtilmiş.

Derin Yoksulluk Ağı çocukların yaşadığı Türkiye gerçeğini gözler önüne serdi
Hayata Destek Derneği: Çocuklar yoksulluk döngüsünden çıksın

Vergilendirme adil değil

Oxfam’ın raporunda açıklandığına göre dünya genelinde, devletlerin elde ettiği vergi gelirlerinin yalnızca yüzde 4’ü servet vergilerinden geliyor. Yani devletin kazandığı her 1 lira verginin yalnızca 4 kuruşu zenginlerden elde ediliyor.

Dünyanın milyarderlerinin yarısı, doğrudan varisler için miras vergisi olmayan ülkelerde yaşıyor. Bu milyarderler, 5 trilyon dolarlık vergiden muaf bir hazineyi varislerine bırakacak, bu da Afrika‘nın Gayrı Safi Yurtiçi Hasılasından daha fazla ve aristokratik seçkinlerin gelecek neslini yönlendirecek. Zengin insanların geliri çoğunlukla kazanılmamış, varlıklarından elde edilen getirilerden oluşuyor, ancak bu gelir ortalama yüzde 18 vergilendiriliyor, bu da maaş ve ücretler üzerinden alınan ortalama en yüksek vergi oranının sadece yarısı kadar.

Raporda, geçmişte zenginler üzerinden alınan vergilerin daha yüksek olduğu belirtiliyor. Son kırk yılda, dünya genelindeki hükümetler, zenginlerden alınan gelir vergisi oranlarını düşürürken, fakir insanları daha fazla etkileyen ve cinsiyet eşitsizliğini artıran mal ve hizmetler üzerinden alınan vergileri artırdı. II. Dünya Savaşı sonrasında ABD’de en yüksek federal gelir vergisi oranı yüzde 90’ın üzerindeydi ve 1944 ile 1981 yılları arasında ortalama yüzde 81 seviyesindeydi. Diğer zengin ülkelerde de benzer yüksek vergi oranları, ekonomik gelişmelerinin en başarılı yıllarında uygulandı.

Oxfam raporunda ayrıca, “Süper zenginleri vergilendirmek, eşitsizliği azaltmanın ve demokrasiyi canlandırmanın stratejik ön koşulu. Bunu yenilik için yapmalıyız. Daha güçlü kamu hizmetleri için, daha mutlu ve sağlıklı toplumlar için ve iklim krizini çözmek için yapmalıyız. En zenginlerin akıl almaz emisyonlarına karşı çözüm olacak yatırımlar yapılmalı” diye belirtiliyor.

Danıştay’dan halka: Kentinize ve doğaya sahip çıkmak hakkınız

Danıştay 4. Dairesi, Marmaris Karacasöğüt’te bulunan MUÇEV iskelesine  verilen Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) olumlu kararının iptali için dava açan Marmaris Kent Konseyi ve Ekolojik Mücadele Komitesi üyelerine, “Doğanıza sahip çıkabilirsiniz” dedi.

4. Daire’nin kararında ”Davacıların tamamının Marmaris İlçesinde ikamet ettiği görülmekte, projenin denizin üzerinde yat limanı, yat ve tekne bağlama iskelesi kapasite artırımına yönelik olduğu dikkate alındığında, ilçe merkezinde yaşayanların da projeden etkilenme potansiyelinin bulunduğunun hayatın olağan akışı gereği kabulü gerektiğinden, davacıların dava açma ehliyetlerinin bulunduğu sonucuna varılmıştır” denildi.

Marmaris, Karacasöğüt Koyu’nda MUÇEV tarafından yapılmak istenen yat limanı genişletme projesi için Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından ÇED olumlu raporu verilmişti.

‣ Bakanlık Marmaris’te ne tarihi eser dinledi ne de endemik tür: Seçimden mal mı kaçırıyorsunuz?
‣ Karacasöğüt’te Akdeniz’in rahmini öldürecek projeye ÇED olumlu: Bu karar çürümüş kurumların ayıbı

Bu kararın ardından Muğla Büyükşehir Belediyesi ile Marmaris Ekolojik Mücadele Komitesi tarafından iptal talepli davalar açılmıştı.

İdare Mahkemesi’nden çelişkili kararlar

Muğla Büyükşehir Belediyesi tarafından ÇED olumlu kararının iptaline ilişkin açılan dava, Muğla 1. İdare Mahkemesi tarafından projenin 1. derece arkeolojik sit alanında kaldığı gerekçesiyle ÇED olumlu kararını iptal etmişti.
‣ Şirketlerin göz diktiği Karacasöğüt Koyu’nun değeri tescillendi: Kuşaklar boyu korunacak
‣ Karacasöğüt’te yat limanı projesi iptal edildi, doğa kazandı

Muğla 1. İdare Mahkemesi, aynı mahkemede devam eden ve Marmaris Kent Konseyi ile Marmaris Ekolojik Mücadele Komitesi tarafından açılmış davaya ise davacıların kişisel, güncel ve meşru bir menfaatlerinin ihlal edildiğinden söz edilemeyeceği ve bu nedenle bakılan davayı açma ehliyetlerinin bulunmadığı gerekçesi ile ehliyet yönünden ret kararı vermişti.

Fotoğraf: sendika.org

Çevre hareketleri için emsal bir sonuç

Red kararı sonrası, Marmaris Kent Konseyi ile Marmaris Ekolojik Mücadele Komitesi 1. İdare Mahkemesi kararını Danıştay’a taşıdı.

Danıştay 4. Dairesi, Türkiye’nin  dört bir yanında devam eden çevre mücadelelerine örnek olacak bir karar aldı; dava yurttaşların lehine sonuçlandı.

Davacılar tarafından Danıştay’a yapılan itiraz sonucunda verilen kararda, ”Çed kararlarının iptali istemiyle açılan davalarda, dava açma ehliyeti belirlenirken, adil yargılanma hakkı kapsamında davacıların ”mahkemeye erişim hakkı” ile ”idari istikrar ilkesi arasında adil bir dengenin kurulması gerekmektedir” hükmü yer aldı.

Danıştay 4. Dairesi vardığı bu hükmü;

Anayasa Mahkemesinin “davacıların mülklerinin proje sahasına yakın olması veya kullanım amacı gibi öznel koşulları dikkate almaksızın, bir proje sahasında mülkü olmayanların projeye karşı hiçbir durumda dava açamayacakları yönündeki kategorik yaklaşımının, davacıların öznel durumları hakkında bir değerlendirme içermediği ve projeden etkilenme potansiyeli bulunan kişilerin dava açmalarının imkânsız hale getirdiğinden başvurucuların mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahalenin orantısız olması sonucunu doğmaktadır” kararına dayandırarak, yerel mahkemenin kararını bozdu.

Marmaris Kent Konseyi, alınan kararın ardından yaptığı açıklamada şunları ifade etti:

Marmaris Kent Konseyi ve Ekolojik Mücadele Komitesi üyelerinin ve onların şahsında kent halkının her şartta kentine, doğasına ve hakkına sahip çıkmasının doğru olduğunun kararını vermiştir. Örgütlü bir halkı hiçbir güç yenemeyeceği için herkesi örgütlü mücadeleye davet ediyoruz.”

‘Genel ahlak’ diyen ODTÜ’nün yurt yönetmeliği hukuka aykırı bulundu

Ankara 9. İdare Mahkemesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi‘nin (ODTÜ)  yurt yönetmeliğinin bazı maddelerini hukuka aykırı buldu. Mahkeme, özellikle “genel ahlak” ve “sosyal medyada yöneticilere hakaret” gibi belirsiz ifadeleri içeren maddeleri iptal etti.

ÜniKuir’in haberine göre, Ankara 9. İdare Mahkemesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Rektörlüğü tarafından 2022 yılında yürürlüğe konulan ve öğrencilerin yurtlardaki davranışlarını düzenleyen Yurtlar Yönetmeliği’nin pek çok maddesini hukuka aykırı bularak iptal etti. Bu karar, daha önce yürütmeyi durdurma kararı verilmiş olmasına rağmen, rektörlüğün web sitesinde halen yer alan yönetmeliğin pek çok maddesinin iptalini içeriyor.

Mahkeme, Üniversite Senatosu’nun yürürlüğe soktuğu yönetmelikte yer alan ve “genel ahlak” ile “sosyal medyadan üniversite yöneticilerine hakaret” gibi belirsiz ifadeler içeren maddelerin iptaline karar verdi. Bu maddeler, öğrencilerin yurtlardaki geleceklerini ODTÜ Rektörlüğü ve Yurtlar Yönetiminin insafına bırakıyordu.

ODTÜ’nün yurt yönetmeliğinin iptali için davacı olmuşlardı

Mahkemenin kararında, disiplin suçlarının ve cezalarının açıkça belirtilmesi gerektiği vurgulandı ve idareye bırakılan tespit durumunda keyfi uygulamaların önüne geçilmesi gerektiği belirtildi. ODTÜ Yurtlar Yönetmeliğinin iptali talebiyle birden fazla öğrenci davacı olmuştu. Bu davalardan birinde, yönetmeliğin hukuka aykırılığı ve usulsüz yürürlüğe girmesi halinde telafisi güç zararlar doğabileceği tespitiyle Nisan 2023’te yürütmenin durdurulması kararı verilmişti.

ÜniKuir’in hukuki danışmanlık sunduğu davada, mahkeme yönetmeliğin 10 maddesinin 30’a yakın bendini iptal etti. Mahkeme, yönetmeliğin iki maddesinde hukuksuzluk bulmadı. Bu kararla belirsiz ifadeler içeren ve öğrencilerin ifade özgürlüğünü sınırlandırmaya yönelik eleştiriler alan yönetmeliğin önemli bir bölümü etkisiz kalmış oldu.

ODTÜ’de bayrak ve pankart denetimi…

ÜniKuir Hukuki Danışmanı Avukat S. Duygu Çildoğan, yürütmeyi durdurma kararı çıkmış yönetmeliği internet sitesinde muhafaza eden ODTÜ’de, Yurt Yönetmeliğine aykırılık sebebiyle soruşturma açılan ya da ceza alan öğrencilerin hukuki danışmanlık almasının faydalı olacağını belirtti. İptal edilen yönetmelikte, “Yukarıda sayılan fiil ve hallere benzer davranışlarda bulunmak” gibi belirsiz hükümler yer alıyordu ve bu hükümler mahkeme kararıyla kaldırıldı.

“Genel ahlak” kavramının kullanıldığı ve “yurdun içerisinde genel ahlaka aykırı davranışta bulunmak” gibi ifadeleri içeren maddeler de iptal edildi. Mahkeme, bu tür belirsiz ifadelerin öğrencileri haksız yere cezalandırmak için kullanılabileceğini belirtti.

Yönetmelikteki “sosyal medyada yöneticilere hakaret” ifadesi de iptal edilen maddeler arasında yer aldı. 

Son olarak yurtlarda “yasalara ve ilgili düzenlemelere aykırı biçimde bayrak asma, marşlar söyleme” gibi eylemlerin yurttan çıkarılma nedeni olduğunu belirten maddeler de mahkeme tarafından iptal edildi. Bu karar, öğrencilerin yurtlardaki yaşamlarını düzenleyen yönetmeliklerin daha adil ve hukuka uygun olmasını sağlayacak önemli bir adım olarak değerlendirildi.

İzlanda’da Grindavik yakınlarında volkanik patlama

İzlanda‘nın Grindavik kasabası, yanardağın patlaması sonucu lavların etkisi altında kaldı. Bu patlama, 2021’den bu yana ülkede meydana gelen beşinci volkanik patlama olarak kayıtlara geçti. İzlanda Meteoroloji Ofisi (IMO), patlamanın 14 Ocak’ta sabah saatlerinde, yerel halkın tahliyesinden kısa bir süre sonra başladığını duyurdu.


BBC
‘nin haberine göre; kasabaya ulaşan lavlar, bölgede yaşayanları tehdit eden yangınlara yol açtı. İzlanda Cumhurbaşkanı Gudni Johannesson, durumla ilgili yaptığı açıklamada, hiçbir vatandaşın hayati tehlikesinin bulunmadığını belirtti. Yerel yetkililerin verdiği bilgiye göre, Cumartesi günü (13 Ocak) kasabada yaşayan yaklaşık 100 kişi tahliye edilmişti. Tahliye, bilim insanlarının kasabanın altında artan sismik faaliyetlere yönelik uyarıları üzerine gerçekleşti.

İzlanda volkanik patlamaya hazırlanırken yüzlerce depremle sarsılmaya devam ediyor
İzlanda
Fotoğraf: Halldor Kolbeins / AFP

Gerçekleşen volkanik aktivite, İzlanda’nın “Atlantik ortası sırtı” üzerinde yer almasından kaynaklanıyor. Bu konum, Kuzey Amerika ve Avrasya tektonik levhalarının ayrıldığı noktada bulunuyor. Levhaların ayrılması, yerkabuğunun altındaki magmanın yüzeye çıkmasına neden oluyor, bu da İzlanda’yı deprem ve volkan bölgesi yapıyor. Ülkede 33 aktif volkanik sistem bulunuyor.

İzlanda medyası tarafından yayınlanan görüntülerde, gün doğumunda gökyüzüne turuncu lavların fışkırdığı görüldü. Yetkililer, lavların kasabaya ulaşmasını önlemek için toprak ve kayalardan oluşan bariyerler inşa etmişti, ancak bu bariyerler son patlamada aşıldı. İzlanda Meteoroloji Ofisi, bariyerlerin lavların çoğunun kasabaya ulaşmasını engellediğini bildirdi.

‣İzlanda’daki yanardağ patlaması hava kirliliği uyarılarını beraberinde getirdi
Gezegen ısındıkça volkanik patlamalarda artışa hazır olun!
Tonga yanardağı patlaması küresel iklimi etkileyebilir mi?
İzlanda
Fotoğraf: Halldor Kolbeins / AFP

Ayrıca, Reykjanes Yarımadası‘ndaki 30 bin kişiye elektrik ve su sağlayan Svartsengi Jeotermal Tesisi de risk altında. Yetkililer, tesisi korumak için Kasım ayından bu yana bir duvar inşa ediyor. Grindavik dahil Reykjanes Yarımadası’nda Mart 2021’e kadar sekiz yüzyıl boyunca herhangi bir patlama yaşanmamıştı. Bu son patlama, bölgedeki jeolojik aktivitenin devam ettiğini gösteriyor. Havayolu trafiğinin volkanik aktiviteden etkilenmediği bildirildi.

 

Filistinliler endişeli: Gazze’de atık suların karıştığı gölet, evleri su altında bırakabilir

Gazze kentinin kuzeyindeki Şeyh Rıdvan Göleti‘ne, İsrail saldırıları yüzünden tahrip olan kanalizasyon şebekesinden atık sular sızdı. Filistinliler göletin şiddetli yağışlar nedeniyle taşması ve evlerin atık sular altında kalmasından endişe duyuyor.

İsrail’in 7 Ekim’de başladığı yıkıcı saldırılarının kanalizasyon şebekesini tahrip etmesi, Gazze kentinde yağmur sularının toplanması için tahsis edilen Şeyh Rıdvan Göleti’ne atık suların sızmasına neden oldu. Hem İsrail’in aralıksız saldırıları ve bu saldırılarda binalarının ve teçhizatının hedef alınması hem yakıt kıtlığı nedeniyle hizmetlerinin çoğunu sunamaz duruma gelen Gazze Belediyesi de göletteki suyu tahliye edemiyor.

AA‘dan Halime Afra Aksoy‘un aktardığına göre; Şeyh Rıdvan Göleti yakınlarındaki El-Manara Mahallesi sakinlerinden Filistinli Muhammed el-Hadari, göletin taşması ve bölgenin sular altında kalmasının kendilerini kaygılandırdığını ifade etti.

Bombardımanlar sonrası geniş ölçekli tahribat

Göletin her yıl dolduğunu söyleyen Hadari, 2013 yılında yağmur sularıyla dolan göletin taştığını, zemin ve birinci katlardaki evlerin sular altında kaldığını aktardı.

Hadari, İsrail’in Gazze’ye yönelik bombardımanları sonrası geniş alanların tahrip olduğunu, bölgenin alt yapısının değiştiğini bunun da olası bir taşkını kaçınılmaz kıldığını ifade etti.

Şeyh Rıdvan Göleti’ndeki pompalama sisteminin yakıtın olmaması nedeniyle durduğunu belirten Hadari, Arap ülkelerine, El-Manara Mahallesi’nin maruz kaldığı bu tekrarlayan soruna müdahale etme çağrısında bulundu.

‘Şeyh Rıdvan Göleti’nin taşması durumunda kesin bir felaket yaşanacak’

Başka bir mahalle sakini Nail el-Yazıcı ise İsrail’in birkaç hafta önceki saldırılarında evinin kısmen zarar gördüğünü söyledi.

Yazıcı, “Bölgedeki nüfus da göz önüne alınırsa Şeyh Rıdvan Göleti’nin taşması durumunda kesin bir felaket yaşanacak” diye konuştu.

İsrail’in bölgeyi hedef alan yoğun saldırıları ve oluşan yıkım nedeniyle çok sayıda kişinin yerlerinden edildiğini aktaran Yazıcı, bunun yanı sıra binlerce kişinin de tehcire maruz bırakıldığını kaydetti.

Yazıcı, “Şiddetli yağışların kanalizasyonla karışan gölet suyunun taşmasına, bunun da sağlık ve çevre felaketlerine, hastalıkların yayılmasına yol açmasından endişe ediyorum” ifadelerini kullandı.

Gazze’ye yardım sağlanması çağrısında bulunan Yazıcı, olası bir felaketin önüne geçmek amacıyla göletin pompalarını çalıştırmak için bölgeye yakıt tedarik edilmesi gerektiğini vurguladı.

‘Yüzlerce ev kanalizasyon suyu altında kalabilir’

Gazze Belediyesi Sözcüsü Husni Muhanna ise söz konusu durumun taşıdığı riske dair “Biriken su seviyesinin kritik seviyelere ulaşmasıyla Şeyh Rıdvan Göleti taşabilir ve çevresindeki yüzlerce ev kanalizasyon suyu altında kalabilir” dedi. Muhanna, sözlerine şöyle devam etti:

“Gazze kentinde yağmur bir veya iki gün daha yağmaya devam ederse bu kaçınılmaz şekilde göletin suyunun taşmasına neden olacak. Bu durum da can ve mal kaybına yol açacak, bölgedeki sağlık ve çevre krizlerini daha da derinleştirecek.”

Bu göletin yağmur sularını toplamak için yapıldığını ifade eden Muhanna ancak İsrail ordusunun kanalizasyon şebekesini hedef alması nedeniyle atık suyun göletteki suya karıştığını belirtti.

Sözcü Muhanna, göletin içerisindeki suyu denize boşaltacak pompaları çalıştırmak için gerekli yakıtın tükendiğini kaydetti.

Belediyenin kasım ayından bu yana herhangi bir şekilde yakıt tedarik edemediğini dile getiren Muhanna, uluslararası topluma ve Birleşmiş Milletler’e ait kurumlara, pompaların çalıştırılması için gerekli yakıtın sağlanması çağrısında bulundu.

Meteoroloji’den sağanak ve kar yağışı uyarısı

Meteoroloji Genel Müdürlüğü‘nün (MGM) son değerlendirmelerine göre; Türkiye genelinin parçalı ve yer yer çok bulutlu, Marmara‘nın batısı, Güney ve Kıyı Ege, Akdeniz bölgesi ile Antep, Adıyaman ve Kilis çevrelerinin yağışlı geçeceği öngörülüyor.

Gece saatlerinde Kıyı Ege, Çanakkale‘nin güney, Balıkesir‘in batı kıyı kesimleri ile Antalya’nın batı ilçelerinde yer yer kuvvetli olması beklenen yağışların, genellikle yağmur ve sağanak, Toroslar Mevkii’nde karla karışık yağmur ve yer yer kar yağışı şeklinde olacağı tahmin ediliyor.

Türkiye’nin iç ve doğu kesimlerinde pus ve yer yer sis hadisesi bekleniyor.

Doğu Karadeniz’in iç kesimleri ile Doğu Anadolu’nun kuzey ve doğusunda çığ tehlikesi bulunuyor.

Sıcaklıkların kuzey, iç ve batı kesimlerde (4-6 derece) artacağı, diğer yerlerde önemli bir değişiklik olmayacağı tahmin ediliyor.

Genellikle güney ve güneybatı yönlerden hafif, ara sıra orta kuvvette; Marmara ve Ege ile Orta Karadeniz’in iç kesimlerinde yer yer kuvvetli olarak (40-60 km/sa) esmesi bekleniyor.

Kuvvetli yağış uyarısı

Yağışların, Kıyı Ege, Çanakkale’nin güney, Balıkesir’in batı kıyı kesimleri ile Antalya’nın batı ilçelerinde yer yer kuvvetli olması beklendiğinden, ulaşımda aksamalar, su baskını gibi oluşabilecek olumsuzluklara karşı dikkatli ve tedbirli olunması gerekiyor.

Kuvvetli rüzgar uyarısı

Rüzgarın, Marmara ve Ege ile Orta Karadeniz’in iç kesimlerinde yer yer kuvvetli olarak (40-60 km/sa) esmesi beklendiğinden ulaşımda aksamlar gibi oluşabilecek olumsuzluklara karşı dikkatli ve tedbirli olunması yönünde uyarıda bulunuluyor.

Bölgelere göre hava durumu

Marmara:

Parçalı ve çok bulutlu, Edremit Körfezi çevreleri ile akşam saatlerinden sonra bölgenin batı kesimlerinin yağmur ve sağanak yağışlı geçeceği tahmin ediliyor.

Yağışların gece saatlerinde, Çanakkale’nin güney, Balıkesir’in batı kıyı kesimleri yer yer kuvvetli olması bekleniyor. Sabah saatlerinde bölge genelinde yer yer pus ve sis hadisesi beklenirken, rüzgarın yer yer kuvvetli olarak (40-60 km/sa) esmesi tahmin ediliyor.

Edirne °C, 11°C
Parçalı ve çok bulutlu, gece saatlerinde yağmur ve sağanak yağışlı

İstanbul °C, 13°C
Parçalı ve çok bulutlu, gece saatlerinde yağmur ve sağanak yağışlı

Kırklareli  °C, 11°C

Parçalı ve çok bulutlu, gece saatlerinde yağmur ve sağanak yağışlı

Kocaeli °C, 13°C
Parçalı, zamanla çok bulutlu

Ege:

Parçalı ve çok bulutlu, ilk saatlerde İzmir‘in güney ve batı kesimlerinin, sabah ve öğle saatlerinde Aydın ve Muğla ile Edremit Körfezi çevrelerinin, zamanla bölgenin batı kesimlerinin yağmur ve sağanak yağışlı geçeceği bekleniyor.

Yağışların gece saatlerinde Kıyı Ege’de yer yer kuvvetli olması bekleniyor. Sabah saatlerinde bölgenin iç kesimlerinde yer yer pus ve sis hadisesi bekleniyor. Rüzgarın yer yer kuvvetli olarak (40-60 km/sa) esmesi tahmin ediliyor.

A.Karahisar °C, 8°C
Parçalı ve çok bulutlu

Denizli °C, 13°C
Parçalı, zamanla çok bulutlu

İzmir °C, 15°C
Parçalı ve çok bulutlu, ilk saatlerde güney ve batı kesimleri ile akşam saatlerinden itibaren il genelinin sağanak yağışlı geçeceği tahmin ediliyor. yağışların gece saatlerinde yer yer kuvvetli olması bekleniyor.

Manisa °C, 15°C
Parçalı ve çok bulutlu, akşam saatlerinden sonra sağanak yağışlı

Akdeniz:

Parçalı ve çok bulutlu, sabah ve öğle saatlerinde Batı Akdeniz kıyıları ile Doğu Akdeniz’in doğusunun, akşam saatlerinden itibaren bölge genelinin yağışlı geçeceği tahmin ediliyor.

Gece saatlerinde Antalya’nın batı ilçelerinde yer yer kuvvetli olması beklenen yağışların, genellikle yağmur ve sağanak, Toroslar Mevkii’nde karla karışık yağmur ve yer yer kar şeklinde olacağı tahmin ediliyor. Bölgenin iç kesimlerinde yer yer pus ve sis hadisesi bekleniyor.

Adana °C, 15°C
Parçalı çok bulutlu, yağmur ve sağanak yağışlı

Antalya °C, 15°C
Parçalı çok bulutlu, yağmur ve sağanak yağışlı geçeceği tahmin ediliyor. Gece saatlerinde batı ilçelerinde yer yer kuvvetli olması beklenen yağışların Toroslar Mevkii’nde karla karışık yağmur ve kar şeklinde olacağı tahmin ediliyor.

Hatay °C, 11°C
Parçalı çok bulutlu, yağmur ve sağanak yağışlı

Isparta °C, 9°C
Parçalı ve çok bulutlu, akşam saatlerinden itibaren yağmurlu

İç Anadolu:

Parçalı ve yer yer çok bulutlu geçeceği tahmin ediliyor. Bölge genelinde yer yer pus ve sis hadisesi bekleniyor.

Ankara °C, 8°C
Parçalı ve yer yer çok bulutlu

Çankırı °C, 6°C
Parçalı ve yer yer çok bulutlu

Eskişehir °C, 8°C
Parçalı ve yer yer çok bulutlu

Konya °C, 9°C
Parçalı ve yer yer çok bulutlu

Batı Karadeniz:

Parçalı ve yer yer çok bulutlu geçeceği tahmin ediliyor. Bölge genelinde yer yer pus ve sis hadisesi bekleniyor.

Bolu °C, 8°C
Parçalı ve yer yer çok bulutlu

Düzce °C, 11°C
Parçalı ve yer yer çok bulutlu

Kastamonu °C, 8°C
Parçalı ve yer yer çok bulutlu

Zonguldak °C, 12°C
Parçalı ve yer yer çok bulutlu

Orta ve Doğu Karadeniz:

Parçalı, yer yer çok bulutlu geçeceği tahmin ediliyor. Bölgenin iç kesimlerinde yer yer pus ve sis hadisesi bekleniyor.

Doğu Karadeniz’in iç kesimlerinde çığ tehlikesi bulunuyor.

Amasya °C, 9°C
Parçalı ve yer yer çok bulutlu

Samsun °C, 15°C
Parçalı ve yer yer çok bulutlu

Tokat °C, 11°C
Parçalı ve yer yer çok bulutlu

Trabzon °C, 10°C
Parçalı ve yer yer çok bulutlu

Doğu Anadolu:

Parçalı ve yer yer çok bulutlu geçeceği tahmin ediliyor. Bölge genelinde yer yer pus ve sis hadisesi bekleniyor.

Bölgenin kuzey ve doğusunda çığ tehlikesi bulunuyor.

Erzurum °C, -2°C
Parçalı ve yer yer çok bulutlu

Kars °C, 0°C
Parçalı ve yer yer çok bulutlu

Malatya °C, 4°C
Parçalı ve yer yer çok bulutlu

Van °C, 3°C
Parçalı ve yer yer çok bulutlu

Güneydoğu Anadolu:

Parçalı ve yer yer çok bulutlu, Gaziantep, Adıyaman ve Kilis çevrelerinin yağmur ve sağanak yağışlı geçeceği tahmin ediliyor. Bölge genelinde yer yer pus ve sis hadisesi bekleniyor.

Diyarbakır °C, 8°C
Parçalı ve yer yer çok bulutlu

Antep °C, 6°C
Parçalı ve yer yer çok bulutlu, aralıklı yağmur ve sağanak yağışlı

Siirt °C, 8°C
Parçalı ve yer yer çok bulutlu

Urfa °C, 8°C
Parçalı ve yer yer çok bulutlu

Kuzey Ormanları’na yeni tehdit: Gebze-Çatalca demir yolu

Kuzey Ormanları’nı tahrip eden Kuzey Otoyolu Projesi, Yavuz Sultan Selim Köprüsü ve İstanbul Havalimanı’nın ardından Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nden geçecek 120 kilometrelik Gebze-Çatalca demiryolu projesini duyurdu.

Cumhuriyet‘ten Şeyda Öztürk‘ün aktardığına göre; ihalesi bu yıl, tamamlanması ise 2028’de beklenen projeyle birlikte alanda ayrıca birçok yol inşa edilecek. Bakan Uraloğlu’nun açıklamasına göre tren projesi kapsamında 29 viyadük, 11 aç-kapa yapısı ve 21 tünel yapılacak.

Uraloğlu, “Gebze-Çatalca demiryolu güzergâhı, Marmaray hattının Çayırova mevkisinden ayrılarak, Sabiha Gökçen Havalimanı’ndan sonra kuzeye yönelerek, Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nü geçerek İstanbul Havalimanı’na ulaşıyor ve devamında Halkalı-Kapıkule hattına bağlanıyor” dedi.

Çevreciler projeye ilişkin, “İstanbul’un nefesini ve su kaynağını yok etmeye devam ediyorlar” uyarısında bulundu.

Kuzey Ormanları Savunması’nın sosyal medya hesabında ise “Kuzey Ormanları’na yeni yıkım ‘müjdesi’. Ulaştırma ve altyapı bakanı, 3. Köprü’den geçecek demiryolunun 120 km uzunluğunda olacağını, hatta yük ve yolcu taşıması yapılacağını ifade etti. Kuzeyde orman kalmayana kadar devam…” mesajı paylaşıldı.

Kuzey Ormanları Savunması’ndan Başar Alipaça, Kuzey Ormanları’nda 10 yıl içerisinde ikinci yıkımın yapılacağına dikkat çekti. Mega projelerin İstanbul’un kuzeyini beton ve asfalta boğduğunu vurgulayan Alipaça, “Yavuz Sultan Selim Köprüsü, Kuzey Marmara Otoyolu ve İstanbul Havalimanı’nın açtığı derin yaralar hâlâ İstanbul kuzeyini betona ve asfalta çevirmeye devam ederken bunun üzerine bir yara daha açmak Kuzey Ormanları’nın en önemli mevkilerinin büyük ölçüde tamamen yok olmasına sebep olmak demektir” ifadelerini kullandı.

Kuzey Ormanları’nın İstanbul’u kuraklık başta olmak üzere doğal afetlere karşı koruyacak tek savunma gücü olduğunu söyleyen Alipaça şöyle konuştu:

“Kuzey Ormanları ve kırsalında katı bir inşaat yasağı getirilmesi gerekirken, iktidar küresel sermaye güçlerine hareket kolaylığı sağlayacağım diyerek yine kendi ormanlarında yıkım yapmaya hazırlanmaktadır. İstanbul temiz hava ve suyunu karşıladığı ormanların en az beşte birini kaybetmiş ağır hasta bir şehir durumdadır. İstanbul’un daha fazla ‘çılgın’ projeye değil, yaralı da olsa önemli büyüklükteki orman varlığını korumaya ihtiyacı vardır. Buranın yakın bir gelecekte yaşanmaz bir şehir haline gelmemesi için değil bir yara daha açmak, tek bir ağaca daha dokunulmamalıdır.”

Yeşil Tarifler’de bu cumartesi: Sahte karnabahar pilavı

Sofralarınıza farklı bir lezzet getirmeye hazır mısınız?

Tomris Karakartal’ın mutfağında bu hafta, doğa ve bütçe dostu; sahte karnabahar pilavı var.

Adının ‘sahte’ olduğuna bakmayın, bu pilav gerçek lezzetin ta kendisi. Yumuşak karnabaharın, tatlı kapya biberin, aromatik soğanın ve kıtır cevizin buluştuğu bu tarif, sağlıklı ve doyurucu bir alternatif sunuyor.

Pratik hazırlığıyla günlük yemeklerinize renk ve lezzet katmak hiç bu kadar kolay olmamıştı. Yeşil Tarifler, lezzetli ve çevre dostu tariflerle dolup taşıyor.

Gelecek programlardan haberdar olmak, pratik tüyolardan faydalanmak ve doğa ile uyumlu tarifleri kaçırmamak için bizi takip edin!

Hep birlikte daha yeşil ve sağlıklı bir yaşam için adım atalım!

Norveç’in kararıyla dünyada deniz dibi madenciliği tekrar tartışılmaya başlandı

Değerli mineralleri elde etmek için tüm dünyada deniz dibinde madencilik yapma konusunda tartışılan uygulama, Norveç’in bu tür çalışmalara resmi olarak izin veren ilk ülke olmasından sonra yeniden gündeme geldi. Norveç’in bu ani kararının deniz dibi madenciliğinin biyolojik çeşitliliğe ve ekosistemlere geri dönüşü olmayan bir şekilde zarar vereceğini söyleyen bilim adamlarını ve çevre örgütleri arasında hayal kırıklığı yarattı.

Popüler bilim dergisi Nature’nın son sayısında yayımlanan bir makaleye göre 9 Ocak’ta Norveç Parlamentosu, Norveç deniz kıta sahanlığının; deniz dibi madenciliğine açılmasını ve nadir elementlerin, karlı bir şekilde çıkarılıp çıkarılamayacağının haritalamasına ve araştırmasına izin vermek için bir yasa onayladı. Bu, Norveç Meclisi‘nin oylama ile Norveç hükümetine, şirketlere ve diğer kuruluşlara deniz tabanının 281.000 kilometrekaresinde araştırma izni verebileceği anlamına geliyor. Ticari faaliyetlere başlanması ve mineral çıkarma izni verilmesi için daha fazla parlamento oylaması gerekiyor. Ancak birçok bilim insanı ve çevre örgütü Norveç Parlamentosu’ndaki 9 Ocak’ta yapılan oylamayı bu hedefe açılan bir kapı olarak görüyor.

‘Düşük karbonlu ekonomi’ iddiası gerçekçi mi?

Bu metaller şu anda dünyanın değişik bölgelerde, karada çıkarılıyor. Amsterdam‘daki bir savunuculuk grubu olan Deep Sea Conservation Coalition‘ın kurucularından Matthew Gianni, ‘Bu, ihtiyaç değil açgözlülükle ilgili ve şimdiki ve gelecek nesiller için çevremize önemli bir maliyeti olacak’ diyor. 2020’den beri deniz dibi madencilik planını sürdüren Norveç hükümeti, düşük karbonlu bir ekonomiye geçişe yardımcı olmak için elektrikli araç aküleri ve diğer elektronik cihazların üretiminde kullanılan manganez ve kobalt gibi metallerin yeterli tedarikini sağlamak için deniz dibi madencilik ile çıkarmanın gerekli olduğunu iddia ediyor. Ancak bir grup ulusal bilim akademisinden oluşan Avrupa Akademileri Bilim Danışma Konseyi de dahil olmak üzere birçok bilim kuruluşu ve bilim insanı, bu iddianın yanıltıcı olduğunu söylüyor ve düşük karbonlu bir ekonomiye geçişe karasal metal kaynaklarının yeterli olduğunu savunuyor.

Şu ana kadar derin deniz madenciliğinin ekolojik etkileri üzerine yapılan araştırmalar sınırlı olsa da; çalışmalar, deniz tabanındaki türlere makinelerle ezilerek veya madencilik faaliyetleri sonucu oluşan tortu bulutlarıyla zarar verilebileceğini gösteriyor. Bilim insanları birçok çalışmada denizanası, dip balıkları, kabuklu deniz canlıları gibi türlerin derin deniz madenciliği sonucu türlerinin risk altında olduğunu gösterdi. Birçok araştırmacı ve hükümet, derin deniz ekosistemi hakkında daha fazla bilimsel veri elde edilinceye kadar derin deniz madenciliği çalışmaların durdurulması çağrısında bulunuyor.

Derin deniz dibini bilmiyoruz

Norveç parlamentosundaki 9 Ocak’ta yapılan oylama nedeniyle Norveçli bilim insanları da hayal kırıklığına uğradıklarını söylüyor. Bergen’deki Deniz Araştırmaları Enstitüsü‘nün politika direktörü Peter Haugan, ‘Bu konuda kesinlikle hiçbir şey bilmediğimiz halde, kabul edilebilir zarar veya risk hakkında nasıl anlamlı yargılarda bulunabiliriz?’ diyor. Merkezi Bergen’de bulunan bağımsız bir araştırma enstitüsü olan NORCE‘de deniz ekolojisti olarak çalışan Helena Hauss, bazı toplulukların yaşadığı uzak adalar gibi alanların deniz dibi madenciliği nedeniyle geri dönüşü olmayan bir şekilde yok edileceğini kaydediyor. Deniz Araştırmaları Enstitüsü’nün politika direktörü Peter Haugan ise Norveç’in kararının yasadışı olabileceğini, çünkü hükümetin ulusal yasalar uyarınca gerekli olan gelecekteki madencilik faaliyetlerinin etkilerini değerlendirmek için yeterli bilimsel kanıttan yoksun olduğunu belirtiyor.

Haugan’a göre çeşitli çevre grupları deniz dibi madenciliğin ilerlemesini durdurmak için bu gerekçelerle Norveç hükümetine karşı dava açabilir. Ayrıca, Peter Haugan, Norveç hükümetin ticari talepleri göz önüne alarak bilim dünyasının tavsiyelerini görmezden geleceğinden de endişe ediyor. Ona göre hükümetler yaklaşık 20 yıl içinde ticari olarak deniz dibi madenciliğine izin verecek. Ancak çevre örgütleri bunun daha erken olabileceği kanısında.

Karasal metal kaynakları yeterli

Matthew Gianni de deniz tabanının keşfini finanse eden şirketlerin, yatırımları karşılığında kesinlikle ticari işletme lisansları isteyecekleri uyarısı yapıyor.  Norveç’in deniz tabanını madenciliğe açma çabası, Hawaii ve Meksika arasındaki Doğu Pasifik Okyanusu‘nda 4,5 milyon kilometrekarelik bir alan olan Clarion Clarion-Clipperton Bölgesi (CCZ) de dahil olmak üzere, ülkelerin ulusal yargı yetkisi dışındaki mineral bakımından zengin alanlarda yeni uluslararası sorunlara da yol açabilir.

Gianni, uluslararası tartışmalarda; Norveç’in derin deniz madenciliğinin en güçlü savunucularından biri olduğunu söylüyor. Norveç orantısal olarak dünyada en çok elektrikli aracın kullanıldığı ülke durumunda… Norveç hükümetinin bu tutumunu ‘düşük karbonlu bir ekonomiye geçişe yardımcı olmak için elektrikli araç aküleri ve diğer elektronik cihazların üretiminde kullanılan manganez ve kobalt gibi metallerin yeterli tedarikini sağlamak’ iddiasına dayandırması,  Avrupa Akademileri Bilim Danışma Konseyi de dahil olmak üzere birçok bilim kuruluşunun belirttiği gibi hiçbir gerçekliği yok. Çünkü düşük karbonlu bir ekonomiye geçişte karasal metal kaynaklarının yeterli olduğunu biliniyor.

Norveç ve ona benzer ülkelerin ‘düşük karbonlu bir ekonomiye geçiş’ görüntüsü altında karaların yanı sıra ticari çıkarlar ve para hırsı uğrana denizlerin biyolojik çeşitliliği ile deniz ekosistemlere geri dönüşü olmayan bir şekilde zarar vereceği artık görülmeli, bilimsel ve hukuksal mücadele uluslararası boyutta sürdürülmeli…

Yoksa bu gidişle uğruna mücadele edecek bir dünya kalmayacak…

 

 

 

 

2023’ün kayıtlardaki en sıcak yıl olması, ‘Paris’ hedefleri açısından ne anlama geliyor?

Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (BMİDÇS) Paris Antlaşması, 187 ülkenin 2020 yılında başlayarak, küresel iklim sistemini koruma, iklim değişikliğiyle savaşım ve/ya da sınırlandırmaya yönelik salım azaltım yükümlülüklerini daha doğrusu ‘niyetlerini’ kapsayan yasal olarak bağlayıcı bir ‘sürekli’ küresel antlaşma olarak kabul görmektedir (Türkeş, 2023a).

Paris Antlaşması’nın ana amacı, küresel sıcaklık artışını sanayi öncesi (1850-1900 dönemi) düzeylerinin 2 °C’nin olabildiğince altına çekmek ya da olanaklıysa küresel sıcaklık artışını 1.5 °C’de sınırlandırmanın ya da durdurmanın yanı sıra, sırasıyla düşük sera gazı salımlı ve iklim direngen bir toplum ve kalkınma yoluyla uyumlu finansman akışının sağlanması olarak belirlenmiştir (Türkeş, 2022). Paris Antlaşmasının küresel sıcaklıklardaki artışın sınırlandırılmasına yönelik uzun süreli hedefine ulaşmak için, Taraf ülkelerin ana amacı olabilecek en kısa sürede sera gazı salımlarının küresel tepe noktasından yüzyılın ortasına kadar iklimin dengeli olduğu bir Dünya amacına uygun olarak hızla azaltılması şeklinde özetlenebilir (Türkeş, 2023a).

Bu makalenin ana amacı, 2023 yılındaki küresel sıcaklık değişimleri özetle değerlendirilerek, 2023 yılının küresel ısınmanın 1.5 °C sınırına yakın olduğu aletli gözlem kayıtlarındaki en sıcak yıl oluşunun, “küresel iklim ve Paris Antlaşması’nın küresel ısınmayı önleme hedefleri açısından ne anlama geldiği” sorusuna kısa bir bilimsel yanıt vermektir.

Şekil 1: Ocak 1940’tan Aralık 2023’e kadar 1991-2020 normaline (ya da ortalamasına) göre aylık küresel yüzey hava sıcaklığı anomalilerinin (°C), aylara göre her yıl için zaman dizisi olarak çizilmiş olan değişimleri (URL-1’e göre Türkçeleştirilerek yeniden düzenlendi). 2023 yılı kalın kırmızı çizgiyle gösterilirken, diğer yıllar ince çizgilerle gösteriliyor ve on yıl arayla gösterilen değişimler maviden (1940’lar) kırmızı renge (2020’ler) kadar gölgelenmiştir.

2023 yılı küresel yüzey sıcaklığının değerlendirilmesi

Copernicus İklim Değişikliği Merkezi’nin 2023 yılı küresel iklim değerlendirmesine göre  (URL-1), 2023, yeni bir rekor kırarak tarihteki en sıcak takvim yılı olarak 2016’nın yerini aldı. ERA5 veri setine göre, 2023 yılı küresel ortalama yüzey (kara ve deniz birlikte) sıcaklığı yaklaşık 15 °C (14.98 °C) olup, 2016 yılında kaydedilenden 0.17°C daha yüksek gerçekleşti.

Copernicus İklim Değişikliği Merkezi’nin 2023 yılı küresel iklim değerlendirmesine göre öne çıkan önemli noktalar ve anahtar mesajlar şöyle özetlenebilir:

  • 1850 yılına kadar uzanan aletli küresel yüzey sıcaklığı kayıtlarında 2023 yılı en sıcak yıl oldu.
  • 2023 yılı küresel ortalama yüzey sıcaklığı 14.98 °C’dir ve 2016 yılında kaydedilenden 0.17°C daha sıcaktır.
  • 2023 yılı, 1991-2020 ortalamasından 0.60 °C, 1850-1900 sanayi öncesi döneminden ise 1.48 °C daha sıcaktı.
  • Ocak ya da şubat 2024’te sona eren 12 aylık dönem ortalamasının sanayi öncesi seviyeyi 1.5 °C aşması olasıdır.
  • 2023 yılı haziran-aralık dönemindeki her ay, önceki herhangi bir yılın ilgili ayından daha sıcaktı (Şekil 1).
  • Temmuz ve ağustos 2023, kayıtlardaki en sıcak temmuz ve ağustos ayı oldu; Temmuz 2023 aynı zamanda tüm aylar içinde en sıcak aydı. Kuzey yazı (haziran-ağustos) da kaydedilen en sıcak yaz ve mevsim oldu.
  • Eylül 2023’te, 1991–2020 sıcaklık ortalamasından olan sapma (sıcaklık anomalisi), 0.93 °C’lik artışla aletli kayıtlardaki herhangi bir yılın herhangi bir ayından daha büyüktü (Şekil 1).
  • Her biri ortalamanın 0.85 °C üzerinde sıcaklığa sahip olan ekim, kasım ve aralık 2023 dönemi, 1991-2020 ortalamasının üstündeki sıcaklık sapması açısından ikinci en büyük ardışık aylık dönem olarak sıralandı (Şekil 1).
  • Küresel ortalama sıcaklıktaki yıldan yıla artış, 2022’den 2023’e kadar olağanüstü derecede büyüktü. Bu durum, Güney Salınımı’nın 2020-2022’deki üç yıllık La Niña evresinden 2023’teki El Niño koşullarına geçişi izlemekle birlikte, bunda diğer faktörler de rol oynamış olabilir.

2023 günlük sıcaklıklarının tümü sanayi öncesinden 1 °C’den daha sıcaktı

Şekil 2, 2023 yılı için günlük küresel yüzey sıcaklıklarının, 1850-1900 dönemi ortalamasının üzerindeki artışı göstermektedir. Grafikte sıcaklık artışları üç aralıkta vurgulanıyor: 1–1.25 °C (turuncu), 1.25–1.5 °C (kırmızı) ve 1.5 °C’nin üstü (koyu kırmızı). 2023 yılı, 365 günün her birinin, yılın o dönemindeki 1850-1900 sanayi öncesi düzeyinin 1 °C üstünde olduğu kayıtlara geçen ilk yıl oldu. Günlerin neredeyse % 50’si 1850-1900 düzeyinden 1.5 °C’den daha sıcaktı ve Kasım ayındaki iki gün ilk kez 2°C’den daha sıcaktı (Şekil 2).

İklim sisteminin BMİDÇS Paris Antlaşması‘nın 1.5 °C ve 2 °C küresel ısınma eşiklerine ya da sınırlarına yaklaşımı, genellikle küresel olarak ve bir ya da daha fazla on yılın her yılı için ortalaması alınan sıcaklıklar için tartışılmaktadır. Kapsamı 1850-1900 referans dönemini kapsayan gözlemsel veri kümeleri aylık çözünürlüğe sahiptir ve 1850-1900’den yakın geçmişe kadar olan ısınmadaki yıllık değişime ilişkin kestirimlerin yapılmasına olanak sağlar. Bu, ERA5 gibi yeniden analiz veri kümelerini kullanarak ısınma sınırlarının günlük aşımlarının (aşılma durumlarının) birikiminin izlenmesi için bir temel sağlamaktadır.

Şekil 2: 1990-2023 döneminde günlük yüzey sıcaklıklarının 1850-1900 referans dönemi ortalamasını 1°C’den fazla aştığı gün sayısının yıllararası değişimleri (URL-1’e göre Türkçeleştirilerek yeniden düzenlendi). Grafikte sıcaklık artışları üç aralıkta vurgulanıyor: 1–1.25 °C (turuncu), 1.25–1.5 °C (kırmızı) ve 1.5 °C ya da daha yüksek (koyu kırmızı).

ERA5 veri kümesi kullanılarak yapılan bu izleme, 2023’ün tüm günlerinin küresel sıcaklıkların, yılın o dönemindeki 1850-1900 referans dönemi seviyesinden 1 °C daha yüksek olduğunu gösteriyor. Buna göre, iki gün, 1850-1900 ortalamasına kıyasla 2°C’den daha sıcaktı; başka bir deyişle 2°C seviyesi ilk kez aşılmış oldu. 2023’teki günlerin neredeyse % 50’si, 1850-1900 referans dönemine kıyasla 1.5 °C’nin üzerinde sıcaktı. Bu durum, önceki kaydedilen en sıcak yıl olan 2016’nın günlerinin % 20’sinden biraz fazlası için geçerliydi. ERA5’te günlük sıcaklıkların 1850-1900’den en az 1.5°C daha sıcak olduğu en erken dönem 2-15 Aralık 2015’ti.

Gözlenen coğrafi farklılıklar

Kuşkusuz 2023 yılında da küresel sıcaklık anomalileri coğrafi farklılıklar gösterdi (şekil verilmedi). 2023 için ortalama hava sıcaklıkları, tüm okyanus havzalarının ve Avustralya dışındaki tüm kıtaların büyük kısımlarında kaydedilen en sıcak değerlerdi ya da en sıcaklara yakındı. 2023 yılında Dünya genelinde yüzey hava sıcaklığı anomalilerinin coğrafi dağılışı, 2022 yılına göre belirgin bir zıtlık gösterdi. 2023 yılında hemen hemen tüm kara alanlarında ortalamanın üzerinde sıcaklıklar yaşandı. Yıllık ortalama yüzey sıcaklıkları, Avrupa ve Kuzey Amerika‘nın yanı sıra başka birçok bölgede 1991-2020 ortalamasından 1°C daha yüksek gerçekleşti.

Denizlerin üstündeki yüzey hava sıcaklıkları da 2023’te birçok bölgede kaydedilen en yüksek sıcaklıklar oldu. Bu durum Kuzey Atlantik ve Karayipler‘in büyük bir kısmı, Pasifik‘in kuzey, tropikal ve güney kısımları ile Güney Atlantik ve Hint okyanuslarının bazı bölgeleri için geçerlidir. Bu ve diğer bölgelerde gözlenen hava sıcaklığı sapmaları, deniz yüzeyi sıcaklıklarındaki (SST’ler) anomalilerle yakından bağlantılıdır. Deniz hava sıcaklıklarının kayıtlara geçen en soğuk olduğu tek büyük bölge Güney Amerika‘nın güneybatısıydı. 2022 ile 2023 yılları arasında tropikal ve güney subtropikal Doğu Pasifik Okyanusu üzerindeki sıcaklıklarda gözlenen normalden daha soğuk ve bazı bölgelerdeki en soğuk sıcaklık koşulları, birçok küresel değerlendirmeye göre yüksek olasılıkla bir atmosfer-okyanus birleşik olayı olan Güney Salınımı’nın La Niña koşullarından El Niño koşullarına geçişi göstermektedir (Türkeş, 2023b).

Sonuç olarak, kısaca, Paris Antlaşması yürürlüğe girdiğinde, yani 2016 yılında küresel ısınmanın 1.5 °C eşiğini aşacağı konusundaki tartışmalarda, bunun ancak 2030larda olabileceğine ilişkin genel bir uzlaşma söz konusuydu. Gelinen noktada, bizim 2017 yılından başlayarak küresel sıcaklık değişimlerine ilişkin ayrıntılı küresel verilere (örneğin Dünya Meteoroloji Örgütü – WMO, IPCC, Copernicus İklim Değişiklik Merkezi, vb.) dayalı değerlendirmelerimizi dikkate alarak öngördüğümüz gibi, küresel ısınmanın o yıllarda düşünülenden çok daha kısa sürede 1.5 °C eşiğini aşma aşamasına geldiğini görmekteyiz (Türkeş, 2022, 2023a). Buysa, Paris Antlaşması kapsamındaki küresel iklim değişikliği mücadelesinin başarılı olmadığını açıkça ortaya koyuyor (bkz. URL-2, URL-3, URL4 ve URL-5).

Kaynaklar

İnternet Kaynakları