Hafta SonuKöşe YazılarıManşetYazarlar

COP27’nin başlıca sonuçlarının eleştirel-bilimsel bir bireşimi

0

Zorlu bir jeopolitik zeminde geçen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (BMİDÇS) 27. Taraflar Konferansı (COP27), ülkelerin küresel sıcaklık artışını sanayi öncesi düzeylerinin 1.5-2 °C üzerinde sınırlama yükümlülüğünü “yeniden ‘teyit! eden” bir karar paketi sunmasıyla sonuçlandı. Paket aynı zamanda ülkelerin sera gazı salımlarını azaltma ve iklim değişikliğinin kaçınılmaz etkilerine uyum sağlama eylemlerini güçlendirmenin yanı sıra gelişmekte olan ülkelerin gereksinim duyduğu “finans, teknoloji ve kapasite geliştirme” ‘desteğini’ artırdı!

Konferansın ilk haftasında iki gün boyunca süren Dünya Liderleri Zirvesi, altı üst düzey yuvarlak masa toplantısı düzenledi. Bu kapsamdaki tartışmalarda, iklim sorunlarının üstesinden gelmeye yönelik bir yol haritası çizmek için gıda güvenliği, etkilenebilir ülke ve topluluklar ve adil geçiş gibi yaşamsal konulara ilişkin çözümleri ve geniş ölçekte iklim eylemini etkin bir şekilde gerçekleştirmek için “finansman, kaynak ve araçların nasıl sağlanacağı” ‘vurgulandı’.

Bu makalenin sonunda özetlediğim gibi, kayıp ve hasar için özel bir fon oluşturulması, konunun resmi gündeme eklenmesi ve ilk kez COP27’de kabul edilmesiyle önemli bir ilerleme noktası oldu.

Bu makalenin amacı, 6-18(20) Kasım 2022 günlerinde Mısır’ın Şarm el Şeyh şehrinde gerçekleşen BMİDÇS 27. Taraflar Konferansı’nın başlıca çıktılarının ana sonuçlarının eleştirel kısa bir bilimsel bireşimini yapmaktır.

Toplantının ilk haftasında sosyal medya hesaplarımda kısaca şunları yazmıştım:

“#BMİDÇS 27. TARAFLAR KONFERANSI# Kısır döngü: Mısır’ın Sharm El-Sheikh şehrinde süren Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 27. Taraflar Konferansında, “küresel iklim diplomasisinde hem iyimserlik diz boyu hem de parayı veren düdüğü çalar ve parayı alan sesini keser” anlayışı egemenliğini ilan etmiş durumda.”

Paris Antlaşması’nın 1.5-2.0 oC küresel ısınma hedefi yüzyılın sonuna ya da bir başka yüzyıla kaldı!”

1.5C hedefi başka bir yüzyıla kaldı

Evet ne yazık ki öngörüm tam tuttu: Gelişmekte olan ve en az gelişmiş ülkelerin iklim değişikliğinin olumsuz etkileri nedeniyle karşı karşıya kaldıkları ‘kayıp ve hasarlar” için bir finans düzeneği (para fonu) oluşturulması AB‘nin desteğiyle kabul edildi.

Öte yandan insan kaynaklı iklim değişikliği ve küresel ısınmanın ana sorumlusu olan fosil yakıtlardan, kömürden başlanarak vaz geçilmesi (2021 Glasgow Paktı’nda vardı), ülkelerin Paris Antlaşması’nın 1.5-2.0 oC küresel ısınma hedefinin 2030 yılına kadar gerçekleştirilmesine yönelik daha kuvvetli sera gazı azaltımlarını içeren yeni ve daha azimkar yükümlülüklere ve 2025 yılına kadar zirve yapan (sonra azalması beklenen) küresel sera gazı salımlarına atıfta bulunulmadı.

Bunlar şu anlama geliyor: “Paris Antlaşması’nın 1.5-2.0 oC küresel ısınma hedefi yüzyılın sonuna ya da bir başka yüzyıla kaldı!”

Sonuçlara ilişkin kısa değerlendirmem şöyledir:

1.5 °C hedefindeki yetersizlik ve başarısızlıklar ciddi derecede tehlikeli olmayı sürdürüyor

Hindistan’ın, şiddetli hava ve iklim olayları ve afetlerinden örneğin kuraklık ve deniz seviyesinin yükselmesinden etkilenmekte olan ve gelecekte çok daha şiddetli düzeyde etkilenecek olan gelişmekte olan ve az gelişmiş ülkelerin yanı sıra Avrupa Birliği ve kısmen ABD gibi büyük güçlerin girişimlerine rağmen, Şarm El-Şeyh anlaşması, salımları azaltma konusundaki ulusal katkıları ve yükümlülükleri daha azimkar yapamadı. Bu, Dünya’nın 2015 Paris Anlaşması’nda belirtilen 1.5 santigrat derecelik (°C) küresel ısınma hedefini “bir kez daha kaçırdığı” anlamına geliyor, bana göre.

Petrol ve kömür dahil tüm fosil yakıtların kullanımını aşamalı olarak ortadan kaldırma ve küresel salımları 2025 yılına kadar (Uluslararası Enerji Ajansı‘na göre zaten gerçekleşmesi muhtemel olan) zirveye çıkarma çağrıları, petrol ihraç eden birçok ülke tarafından reddedildi. Tüm fosil yakıtların aşamalı olarak azaltılması nihai metne yansımamış olmakla birlikte, zirveden önce masada çok fazla yer almayan bu düşünce çevresindeki ivmenin arttığı söylenebilir. Bu kapsamda, Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı Frans Timmermans,şu anda 80 kadar ülkenin bunu desteklediğini ve AB’nin ve diğerlerinin önümüzdeki yıl bu konuda lobi yapmasının beklendiğini” söyledi.

Dünya bir enerji kriziyle boğuşurken ve yüksek fosil yakıt fiyatları büyük üreticilerin kasalarını doldururken, karbon güçlerinin siyasi nüfuzu COP27’de sergilendi. Örneğin bu konuda Almanya dışişleri bakanı Annalena Baerbock, “bir dizi büyük yayıcı ve petrol üreticisi tarafından engellenmekten” duyduğu hayal kırıklığını dile getirdi. Bu unutmamız gereken güçlü bir ses, belki de bir çığlık olarak da değerlendirilebilir. Dahası COP28, bir petrol ve gaz devi olan Birleşik Arap Emirlikleri‘ne yönelirken, iklim değişikliği savaşımı Paris Antlaşması’nın yürütülmesi ve hedeflerine ulaşılması açısından çok yaşamsal olan önümüzdeki yıllarda olasılıkla daha da zorlaşacak.

Uluslararası çok taraflı borç veren kuruluşlara ilişkin istemler ve olası değişiklikler

İlk kez bir COP toplantısında, iklim hedefleriyle daha iyi uyum sağlaması için küresel finansal mimaride reform yapılması çağrısı yer aldı. Bu düşünce, temiz ve/ya da yeşil enerji geçiş projelerine ve ısınan bir gezegene uyum sağlama çabalarına daha fazla finansman akışı yönlendirmek için Dünya Bankası (WB) gibi çok taraflı kalkınma bankalarının ve Uluslararası Para Fonu (IMF) gibi uluslararası finans kurumlarının yetkilerini değiştirmektir.

Bu konuya ilişkin olarak, örneğin Avrupa İklim Vakfı CEO’su Laurence Tubiana, bu “Doğru an” ve “İklim etkileri makroekonomik bir risk olarak anlaşılmaya başlıyor.” dedi.

İklim Değişikliği Savaşımının geleceği hala belirsizlik taşıyor

Şarm El-Şeyh’te, diğerlerinin yanı sıra, görüşmeleri geciktiren ve COP27’yi en uzun ikinci BM iklim zirvesi yapan konu, “iklim değişikliği savaşımı (mitigasyon) ve ilişkili konular çalışma programı” idi. Bu programın amacı, ülkelerin iklim hedeflerini karşılama hızında sera gazı salımlarını azaltmak için net hedefler, planlar ve ölçümler belirlemesini sağlamaktır. Şimdiye kadar, yükümlülükler aynı standardı izlemedi ve Taraflar hedefleri için farklı kriterler ve temel değerler kullanmaktadır. Ortak bir sistem olmadan, bu yükümlülükler gerçek salım azaltımlarına dönüşmeyebilir.

İleri iklim ülkeler, önerilen programı 2030’a kadar yürütmek istediler. Ancak geri kalanların muhalefeti, programı uzatma şansıyla birlikte 2026’ya kadar yürütme konusunda uzlaşmaya yol açtı. Program başarılı olursa, ülkelerin tüm fosil yakıt kullanımlarını aşamalı olarak ortadan kaldırmaya yönelik siyasi açıklamaları kabul etmesinden daha güçlü sonuçları olabilir.

Uyum

COP27, uyum konusunda görece önemli bir ilerleme kaydetti ve hükümetler, COP28’de sona erecek ve ilk Küresel Durum Değerlendirmesi’ni bilgilendirerek etkiye en açık olanlar arasında direngenliği iyileştirecek olan Uyumla ilgili Küresel Hedef konusunda ilerleme yolunda anlaşmaya vardı. COP27’de Uyum Fonu‘na yönelik toplam 230 milyon ABD dolarını aşan yeni sözler verildi. Bu yeni yükümlülükler, etkilenebilirliği daha yüksek olan birçok ülkenin ve toplulukların somut uyum çözümleri yoluyla iklim değişikliğine uyum sağlamasına yardımcı olabilecektir.

Şarm El-Şeyh Uygulama Planı

Şarm El-Şeyh Uygulama Planı olarak bilinen çerçeve kararı, düşük karbonlu yeşil bir ekonomiye küresel dönüşümün yılda en az 4-6 trilyon ABD doları yatırım gerektirmesinin beklendiğini vurguluyor. Bu tür fonların sağlanması, finansal sistem yapılarının ve süreçlerinin hızlı ve kapsamlı bir dönüşümünü, hükümetlerin, merkez bankalarının, ticari bankaların, kurumsal yatırımcıların ve diğer finansal aktörlerin katılımını gerektirecektir.

Öte yandan, Konferansta, Gelişmiş ülke Taraflarının 2020 yılına kadar ortaklaşa yılda 100 milyar ABD doları seferber etme hedefinin, gelişmiş ülkelerin bu hedefe ulaşmaya teşvik edilmesi ve çok taraflı kalkınma bankaları ile uluslararası finans kuruluşlarının iklim finansmanını harekete geçirmeye çağrılması ile henüz karşılanmadığına dair ciddi endişeler de dile getirildi.

Karbon piyasaları için zayıf kurallar

Ülkeler, Glasgow’da yapılan COP26’da ülkelerin karbon kredisi ticareti yapmasına izin verecek kuralları oluşturmak için anlaşmıştı. Bu, örneğin Norveç’in Endonezya ormanlarını korumak için para ödeyebileceği ve karşılığında Norveç karbon bütçesinden salımları temizleyebileceği anlamına gelir. COP27’de hükümet temsilcileri, şirketlerin hükümetlerden kredi satın almasına izin verilmesi de dahil olmak üzere, böyle bir karbon piyasasının nasıl çalışacağına dair daha ayrıntılı bir çerçeve çizdiler.

Gençler

Bir başka görece dikkat çekici gelişme, COP27’de özellikle gençlere daha fazla önem verilmesi ve BM İklim Değişikliği İcra Sekreteri’nin, hükümetleri sadece gençlerin öne sürdüğü çözümleri dinlemeye değil, aynı zamanda bu çözümleri karar alma ve politika oluşturma süreçlerine dahil etmeye teşvik etme sözünü vermesiydi. Çocuklar ve gençler için türünün ilk örneği olan bir toplantı ortamının sunulmuş olmasının yanı sıra, gençlerin önderliğindeki ilk İklim Forumu aracılığıyla gençlerin seslerinin duyurması da önemliydi.

Kayıp ve hasar için yeni bir fon oluşturulması kabul edildi

BMİDÇS COP27, iklim afetlerine en açık (iklimsel etkilenebilirlikleri yüksek olan) ülkeler için “kayıp ve hasar finansmanı” sağlamaya yönelik çığır açan bir anlaşmayla 2 gün gecikmeli olarak sona erdi.

İklim değişikliği eşitsizliklere neden olur ve onları şiddetlendirir. Çok iyi bilindiği gibi, gelişmiş/sanayileşmiş ülkeler zenginliklerini fosil yakıtlardan elde etti ve örneğin enerji, ulaştırma ve sanayide bu yakıtların salımlarıyla bağlantılı refahtan yararlanmayan yoksul ülkeleri, bunun sonucunda ortaya çıkan iklim etkilerinden kaynaklanan karşılanması ya da ödemesi olanaksız faturalarla baş başa bıraktı. Gelişmekte olan ülkelerdeki iklim kurbanlarını tazmin etmek için on yıllarca süren çağrılardan sonra, COP27 sonunda kayıp ve zararı ele alacak bir fon oluşturmak için bir anlaşma yaptı.

BM İklim Değişikliği İcra Sekreteri Simon Stiell, sonucu “Bu anlaşmayla, iklim değişikliğinin en kötü etkilerinden dolayı yaşamları ve geçim kaynakları mahvolmuş topluluklar üzerindeki etkileri nasıl ele alacağımızı tartışarak, kayıp ve hasarın finansmanı konusunda on yıllardır süren bir görüşmede ileriye dönük bir yol belirledik” şeklinde yorumladı.

Hükümetler, gelişmekte olan ülkelere kayıp ve hasarı karşılamak ve gidermek ya da yanıtlamaya yardımcı olmak için yeni finansman düzenlemelerinin yanı sıra özel bir fon oluşturmayı hedefleyen önemli bir karar aldı. Hükümetler ayrıca, gelecek yıl COP28’de hem yeni finansman düzenlemelerinin hem de fonun nasıl işleyeceğine ilişkin önerilerde bulunmak üzere bir geçiş komitesi kurmayı kabul etti. Geçiş komitesinin ilk toplantısının Mart 2023’ün sonundan önce yapılması bekleniyor.

Taraflar ayrıca, iklim değişikliğinin olumsuz etkilerine karşı özellikle etkilenebilir gelişmekte olan ülkelere teknik yardımı yönlendirmek için Santiago Kayıp ve Hasar Ağı‘nı etkinleştirecek kurumsal düzenlemeler üzerinde de anlaştılar.

Ancak bu atılım çok büyük soru işaretleriyle birlikte geliyor. Şarm El-Şeyh’te fonda toplanacak olan paraya ilişkin hiçbir tutar konusunda söz verilmedi ve fonun nasıl çalışacağına ilişkin kurallar gelecek yıl Birleşik Arap Emirlikleri’nde yapılacak COP28’de belirlenmeye bırakıldı. Bu durum bazı katılımcılarca, örneğin Ganalı bir politikacı ve İklimsel Etkilenebilirliği Forumu başkanı Henry Kokofu tarafından, “daha fazla somut adım atılmazsa bunun yalnızca ‘boş bir banka hesabı’ yaratma riski olduğu” konusunda uyarıldı.

*

İnternet Referansları

 

 

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.