EğitimEkonomiİnsan HaklarıManşet

Derin Yoksulluk Ağı çocukların yaşadığı Türkiye gerçeğini gözler önüne serdi

0

Açık Alan Derneği Derin Yoksulluk Ağı’nın Aralık 2023’te İstanbul, Çekmeköy ve Sancaktepe ilçelerinde gerçekleştirdiği saha çalışmasının sonuçları ortaya çıktı.

Temel haklara erişim odağında çalışmalar gerçekleştiren Derin Yoksulluk Ağı’nın Aralık 2023 Saha Gözlem Çalışması başlıklı raporunda çocukların gelecek hedeflerine, eğitim durumlarına/devamlılığına, meslek hedeflerine, beslenmelerine, okul yemeklerine vb birçok konuya değiniliyor. Rapordan ortaya çıkan öneriler ise şu şekilde:

  • Dezavantajlı grupların çocuklarının meslek seçiminde ufuklarını açmaya yönelik meslek danışmanlık programları oluşturulmalıdır. Bu programlar, çocukların ilgi alanlarına uygun kariyer seçenekleri konusunda rehberlik sağlamalıdır.
  • Kamu ve özel sektör işbirliğiyle okullarda spor ve kültürel faaliyetlere yönelik destek programları geliştirilmelidir. Bu programlar, çocuklara geniş bir
    yelpazedeki faaliyetlere katılma fırsatı sunmalıdır.
  • Çocuk Hakları ve Temel Beslenme: Okullarda ücretsiz beslenme programları, önce özellikle dezavantajlı gruplardan gelen çocukları kapsayacak şekilde genişletilmeli, sonra da ülke çapında uygulamaya konulmalıdır.
Derin Yoksulluk Ağı, çocuk, Türkiye gerçeği

Fotoğraf: Derin Yoksulluk Ağı

‘Büyüyünce ne olmak istiyorsun?’

Rapordan öne çıkan noktalardan biri de saha ziyaretlerinde sık sık karşılaşıldığı belirten okula gitmeyen çocuk sayısı. “Aralık ayındaki çalışmamızda da çok sayıda okula gitmeyen çocuğa rastladık. Rastladığımız çocukların büyük bir kısmını Roman çocuklar oluşturuyor” ifadelerinin kullanıldığı raporun devamında çocukların durumu şöyle gözler önüne seriliyor:

“Çocuklar, neden okula gitmedikleri sorulduğunda, genellikle doğrudan bir cevap vermekten kaçınıyorlar. Devamsızlıkların nedenlerini sohbetler ilerledikçe kendilerinden veya velilerinden elde edebiliyoruz. Mahallelerdeki çocukların ‘büyüyünce ne olmak istiyorsun‘ sorusuna verdikleri cevapların sınırlılığına özellikle değinmek gerekiyor. Gerçekten de Romani Godi’den psikolog Fatoş Kaytan’ın daha önce Sivil Ses Podcast’te belirttiği üzere, erkek çocuklar ağırlıklı olarak polis, kız çocuklar ise hemşire cevabını veriyor.

Bu, büyük oranda hayatlarına giren ‘okumuş’ insanların bu meslek gruplarından olması ile ilişkili. Örneğin hem ailesinin yüksek kira bedelini ödeyememesi sonucu mahalleye yeni taşınması hem de özel eğitime gitmek durumunda olması sebebiyle de henüz kaydı yapılmayan 11 yaşındaki Ü. de meslek sorusuna ‘polis’ yanıtını veriyor. ‘Polis olmasa ne olurdun’ sorusuna ise ‘avukat’ cevabını veriyor. Kendisi Galatasaraylı olduğu halde Fenerbahçeli ağabeyinin montunu giymek zorunda kalan Ü’nün bizden ayrıca ayakkabı ve bisiklet talebi oldu.

Bir süredir bu meslek hedefleri arasında dini mesleklerin de yer almaya başladığını gözlemliyoruz. Bu ziyaretimizde de bir başka evde rastladığımız 5. sınıf öğrencisi Ç.’nin ‘din öğretmeni’ olmak istemesini bir örnek olarak verebiliriz.”

Tahayyül dahi edilemeyen gerçekler…

Raporda bir çocuğun telefonunun olmaması gerçeğinin yetkililerce görülmemesi nedeniyle hala akbil alamadığına da şöyle değinildi:

“Daha küçük yaşlarda, sınırlı da olsa verilen cevapların yerini bir iki yıl içerisinde umutsuzluğun aldığını üzülerek görmeye devam ediyoruz. 7. sınıf öğrencisi N.’nin ‘ağabey not alsan da anlatsan da ne değişecek‘ demesi buna örnek verilebilir.

Kendisiyle konuşmamızın sonunda N., ‘öğrenci akbili’ için başvurduğu yerlerde görevlilerin cep telefonundan yapılıyor diyerek kendisini savuşturduğunu anlattı ve öğrenci kartının nasıl alındığını sordu.

Telefonunun olmaması sebebiyle hala öğrenci kartı alamayan N.’nin umutsuzluğunun arkasında, muhatap olduğu görevlilerin kendi durumunu tahayyül dahi etmeyerek ilgisiz kalmalarının da olduğunu düşünebiliriz.”

Filenin sultanları çocuklara da umut oldu

Öte yandan raporda saha çalışmalarında Türkiye Kadın Milli Voleybol Takımı‘nın imza attığı başarıların çocukları nasıl etkilediğinin gözlemlendiğine de yer verildi:

“Okul ziyaretimizde ise daha farklı bir tablo ile karşılaştık. Türk kadın milli voleybol takımının son yıllardaki olağanüstü performansından ve çizdikleri hayat dolu profilden derin yoksulluk koşullarındaki çocukların da olumlu bir şekilde etkilendiğini sevinerek gözlemledik. Öğretmenlerin de belirttiği üzere, voleybola büyük bir ilgi var. Şu anda okulda bir voleybol kulübünün kurulma aşamasında olduğunu öğrendik. Kurulmasıyla beraber oluşturulacak takımda forma ve antrenör ihtiyacı doğacak.”

Çocuklara yetki verilse…

Sahada çocuklara bir de şu soru soruluyor:

“Cumhurbaşkanı olsanız çocuklar için ne yapardınız?”

İşte çocukların verdiği yanıtlar:

F.: “20 okul-park, 2 tane anasınıfı yapardım”

D.: “Voleybol ‘potası!, basket potası, 4 okul
yapardım ve Filistin’e yardım ederdim”

N.: “Futbol sahası, ev yaptırırdım. İhtiyaç sahiplerine
para verirdim”

O.: “Turnuvalar yaptırırdım. Teneffüsleri 5 dakika uzattırırdım. SMA
kumbaralarını okullara kurardım” (Okul çıkışı koridorda rastladığımız O. SMA
kumbaralarını tekrar hatırlattı ve “abi bunu mutlaka yaz, lütfen” dedi.)

S.: “Ödevleri kaldırırdım. Tesla dağıtırdım. Fakirlere ev yaptırırdım.”

E ve Ö: “10 cami, Kuran kursu açardık.
Romanlarda başlık parasını kaldırırdık.”

‘Geleceği düşünme mefhumu dahi birçok hanede kayboldu’

Saha çalışmasında ayrıca okullardaki beslenme durumlarının da gözlemlendiği belirtildi:

“Okulda görüşme yaptığımız öğretmen N. de, düzenli beslenme verilmesi halinde devamsızlığın azalacağına inansa da böyle bir sistemin çok büyük bir altyapı gerektireceğinin altını çiziyor. Okula düzenli olarak çocuklarını göndermesi için bir ailenin düzenli istihdam edilen fertlerinin olması gerektiğini vurguluyor. Böyle durumlarda çocukların evde oturmasının ya da yanlarında çalışmasının aileler tarafından daha cazip görüldüğüne değinen N. geleceğe dair plan yapma, hatta geleceği düşünme mefhumunun dahi birçok hanede kaybolduğunu belirtti.”

Ayrıca raporda dikkat çeken beslenme konusuna ilişkin bir diğer nokta da şu oldu:

“Geçen sene anaokullarına ücretsiz yemek temin etme uygulamasının kalkmasının etkilerini öğrenmek için anaokulu çıkışında velilerle sözlü görüşmeler gerçekleştirdik. Eşi bir sünger fabrikasında çalışan ve üç erkek çocuğu annesi olan 1. Veli’nin en çok üzerinde durduğu konu, geçen dönemki beslenme yardımı sayesinde sabah hazırlanmalarının kolay olması. Her sabah beslenme hazırlamanın mali yükünün yanında zaman yükünün altını çizen 1. Veli, ‘okul yemeği varken kıyafetimizi giydiğimiz gibi evden çıkabiliyorduk‘ dedi. 11 yaşındaki ortanca oğlunun beslenmesini sorduğumuzda ise ‘sabah kahvaltı yaparak çıktığı‘ cevabını veriyor. En büyük oğlunun ise bir tarikatın ‘yatılı kursunda‘ kaldığını söyleyen 1. Veli, bu kursun tüm maliyetinin sadece 1000 TL olduğunu ve bu maliyeti ve eve yakınlığı sebebiyle oğlunu buraya gönderdiğini belirtti ve ‘çok şükür gene bir parça getirebiliyoruz ama alamayanlar var’ diyerek sözlerini tamamladı.”

More in Eğitim

You may also like

Comments

Comments are closed.