Geçen haftanın ortasında başka bir sosyal hesabımda şunları yazmıştım:
“Kısır döngü: Mısır‘ın Sharm El-Sheikh şehrinde süren Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 27. Taraflar Konferansında, “Küresel iklim diplomasisinde hem iyimserlik diz boyu hem de parayı veren düdüğü çalar ve parayı alan sesini keser” anlayışı egemenliğini ilan etmiş durumda.”
Evet ne yazık ki öngörüm tam tuttu: Gelişmekte olan ve en az gelişmiş ülkelerin iklim değişikliğinin olumsuz etkileri nedeniyle karşı karşıya kaldıkları ‘kayıp ve zararlar’ için bir finans düzeneği (para fonu) oluşturulması AB’nin desteğiyle kabul edildi.
Öte yandan insan kaynaklı iklim değişikliği ve küresel ısınmanın ana sorumlusu olan fosil yakıtlardan, kömürden başlanarak vazgeçilmesi (2021 Glasgow Paktı’nda vardı), ülkelerin Paris Antlaşmasının 1.5-2.0 oC küresel ısınma hedefinin 2030 yılına kadar gerçekleştirilmesine yönelik daha kuvvetli sera gazı azaltımlarını içeren yeni ve daha azimkar yükümlülüklere ve 2025 yılına kadar zirve yapan (sonra azalması beklenen) küresel sera gazı salımlarına atıfta bulunulmadı.
Bunlar şu anlama geliyor: “Paris Antlaşması’nın 1.5-2.0 derece küresel ısınma hedefi yüzyılın sonuna ya da bir başka yüzyıla kaldı!”