Bayram tatilinde İstanbul‘da kalan sakinlerin yeşil alanlarda vakit geçirmesinin ardından, İstanbul’un çöpü geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 30 arttı.
Dokuz günlük bayram tatilinde İstanbullular çoğunlukla Bakırköy, Florya, Beylikdüzü, Yenikapı, Kazlıçeşme‘deki yeşil alanlarda vakit geçirdi.
Parklarda, sahilde, korularda ekip sayılarını artıran İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB), 1200 ton çöp topladı.
Çöplerin çoğu bardak, poşet gibi plastik çöplerden oluşurken, yangına sebebiyet verebilecek cam şişeler de etrafa atıldı.
Bakırköy sahil hattında rekor çöp
İBB Ağaç ve Peyzaj AŞ Avrupa Yakası Yeşil Alan 1’inci Bölge Şefi Zehra Turan, Bakırköy sahil hattından 135 ton çöp toplandığını söyleyerek “Bakırköy sahil hattı bu sene bizi şaşırttı” dedi.
Turan, orman yangını önlemleri kapsamında ormanlara giriş ve piknik yasağı alınmasının ardından vatandaşların sahil kesimlerine yöneldiğini söyledi.
Sahilde yürüyüş yapan vatandaş Hamit Vardar, DHA‘ya şunları söyledi:
“Cumartesi pazar sabah erken saatlerde görün çöpleri, hep aynı. Ben olsamiki üç hafta toplamam onları ki vatandaş ne yaptığını görsün. Haftaya yine geleceksin, burayı temiz bul. Bıraktığın gibi bul. 1200 ton ne kadardır, ben hayal edemiyorum.”
Avrupa Birliği (AB), Rusya’dan doğalgaz tedarikinin kesilmesi ihtimaline karşı hazırladığı acil durum planı kapsamında bütün üye ülkelerden gaz tüketimlerini yüzde 15 azaltmalarını talep etti.
AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Brüksel’de ‘Güvenli Kış İçin Gaz Tasarrufu’ başlıklı paketle ilgili basın toplantısı düzenledi. Rusya’nın yüksek fiyatlara rağmen gaz arzını kasıtlı olarak düşük tuttuğunu söyleyen von der Leyen, Gazprom‘un piyasayı sıkılaştırdığını ve fiyatları yukarı çektiğini ifade etti.
Von der Leyen, hali hazırda AB üyesi 12 ülkede Rus gazının kısmen veya tamamen kesintiye uğradığına işaret ederek, “Rusya’dan gaz akışı, geçen yılın aynı döneminin üçte birinden daha az durumda bulunuyor. Rusya bize şantaj yapıyor, enerjiyi silah olarak kullanıyor” dedi.
‘Güvenli kış için güvenli enerji’
Avrupa’nın Rus gazının tamamen kesilmesi durumuna hazır olması gerektiğine dikkati çeken von der Leyen, buna karşı ortak gaz deposu kurduklarını ve depoların şu anda yüzde 64 doluluk seviyesinde olduğunu aktardı.
EU countries should do their best now to save 15% of annual gas consumption.
We are providing guidance to do that, in a smart way.
Komisyon Başkanı, çalışmalar sonucunda Rusya dışındaki kaynaklardan gelen gazın da 2022’nin başından bu yana 35 milyar metreküp arttığını dile getirdi; talebe ve enerji tasarrufuna odaklanmak istediklerini ifade etti:
“Hazırlıklar yeterli değil. Rus gazının tamamen kesintiye uğraması olasılığına hazırlanmalıyız. Rusya, gaz arzını azaltarak üzerimizde baskı kurmaya çalışıyor. Dolayısıyla Rus gazının tamamen kesilmesi ve bunun tüm AB’yi vurması muhtemel bir senaryo.”
AB pazarında herhangi bir ülkede yaşanacak gaz krizinin bütün ekonomileri olumsuz etkileyeceğine işaret eden von der Leyen, gaz depolarını daha hızlı doldurmak için tasarruf yapmaları gerektiğini, bunun için de tüketimi azaltmaları gerektiğine vurgu yaptı; “Üye ülkelerden gaz tüketimini yüzde 15 azaltmalarını istiyoruz. Bu 45 milyar metreküp gaza eşdeğer. Bu azalışla Rus gazının tamamen kesilmesi durumunda bu kışı güvende geçirebiliriz” diye konuştu.
Enerji krizine karşı önlemler artırılıyor
AB Komisyonu’nun hazırladığı önlemler paketinde, Rusya’nın Avrupa’ya doğalgaz sevkiyatını kesmesi durumunda tüketimi azaltmayı içeren acil durum planı yer alıyor. Planda bütün üye ülkelerin 1 Ağustos 2022 ile 31 Mart 2023 arasında gaz talebini son 5 yıldaki ortalamalarının yüzde 15’i oranında azaltması hedefi belirleniyor.
Acil durum ilan edilmesi durumunda yüzde 15 kesintinin zorunlu olması bekleniyor.
Paketin uygulamaya girmesi için üye ülkelerin bunu onaylamaları gerekiyor.
AB’nin doğalgaz tedarikinde Rusya yüzde 40’lık paya sahip durumda. AB geçen yıl Rusya’dan 155 milyar metreküplük doğalgaz ithal etmişti.
AB ülkeleri Ukrayna’nın işgali sonrası ortaya çıkan koşullar nedeniyle Rus gazına olan bağımlılığı hızla azaltmak istiyor.
Avrupa Birliği Rusya’ya enerji bağımlılığından kurtulmak ve olası enerji krizine hazırlıklı olmak için bir yandan yenilebilir enerjiye geçiş projelerine ağırlık verirken, kapatılan kömürlü santralleri de geçici olarak açıyor.
Ayrıca Avrupa Parlamentosu, Komisyon’un isteği üzerine doğal gaz ve nükleer enerjiyi, vetolara ve iklim aktivistlerinin tüm itirazlarına rağmen “sürdürülebilir” olarak sınıflandırdı.
Manisa‘nın en önemli kuş cenneti niteliğindeki Marmara Gölü; sivil toplum kuruluşları ve çevrecilerin yıllarca süren uyarı ve çağrılarına rağmen gölü besleyen yeraltı ve yer üstü sularının aşırı kullanımı, Gördes Çayı ve Ahmetli Deresi‘nin sularının Gördes Barajı’nda toplanması yüzünden geçtiğimiz 10 yıllık süreç içerisinde kurudu.
‘Ulusal Öneme Sahip Sulak Alan’ tescilli göl, Türkiye’deki 184 Önemli Kuş Alanı’ndan ve 305 Önemli Doğa Alanı’ndan biriydi ve geçtiğimiz seneye kadar kış aylarında yaklaşık 65 bin su kuşunu ve nesli tehlike altına girmeye yakın olan tepeli pelikan türünün dünya nüfusunun yüzde 9’unu besleniyordu.
Zemininde derin yarıkların oluştuğu göl tabanında kaçak şekilde tarıma başlandı. Arazi paylaşım konusunda anlaşamayan çiftçilerin arasında sık sık yaşanan tartışmalarda bir kişi hayatını kaybetti, 2 kişi yaralandı. Gözaltına alınan 8 şüpheliden 3’ü de tutuklandı.
Doğa Koruma ve Milli Parklar 4’üncü Bölge Müdürlüğü 2021-2022 yıllarında gölü işgal eden 88 kişiye toplamda 550 bin 417 TL cezai işlem uyguladı.
Şimdi ise kuruyan gölden arda kalan araziyi korumak için İl Jandarma Komutanlığı görevlendirildi. Tedbirlerin sıkılaştırıldığı alanda jandarma komandolar nöbet tutmaya başladı.
“19 Temmuz 2022’de İngiltere’de Londra Heathrow’da 40.2 santigrat derece ile yeni bir ulusal yüksek sıcak hava rekoru kırıldı.”
Son bir aydır, bu yıl sıcak dalgaları farklı mı davranıyor?”, “Bu yıl sıcak dalgaları batı ve güney Avrupa ve Mağrip ülkeleri ile Doğu Akdeniz ve Türkiye’de farklı mı gelişecek?” ya da Türkiye ve bölgesi bu yıl sıcak hava dalgalarından (ve bağlantılı orman yangınlarından) geçen yıllarda (özellikle 2020 ve 2021 yazlarında) olduğu kadar etkilenmeyecek mi?” vb. diye kendi kendime pek çok soru sormaktaydım. Bu kapsamda ve Yeşil Gazete Yeşil Köşe’de ve başka haber kaynaklarında (sosyal medya, internet haberciliğivb.) çeşitli vesilelerle bu konularla ilgili birkaç makalem de yayımlanmıştı. (1) (2)(3) (4)
Bu makalenin ana amacıysa, yukarıdaki sorular kapsamında 2022 Mayıs ayından beri asıl olarak batı ve güney Avrupa ile Mağrip ülkelerinde etkili olmakta olan normalden daha sıcak hava koşullarına ve yaklaşık son iki haftadan beri etkili olan sıcak dalgaları, orman yangınları ve olumsuz sağlık sonuçlarıyla, genel olarak Türkiye’de bu yaz oluşabilecek olası orman yangınlarına ilişkin kısa bir değerlendirme yapmaktır.
Türkiye’de bu yılın ‘felaketi’ şiddetli kuzey rüzgarları
Bu yıl yangınların Türkiye’de bu kadar hızlı artmasının –çoğu insan etmeni olan diğerlerinin yanı sıra- ana nedeni, önceki yıllardan, örneğin 2021 Temmuz sonunda Manavgat yangınıyla başlayan ve günlerce sürerek İzmir’in kuzeyindeki ormanlara kadar çok geniş bir coğrafyada orman, makilik ve çalılık yangınları şeklinde afet boyutunda çoklu etkileri olan 2021 büyük orman yangınları yazından farklı olarak, uzun süreli kuraklıklar ve uzun süreli ya da ardışık sıcak dalgaları devrelerinden daha çok, kuvvetli ve yer yer fırtına şiddetinde kuzeyli rüzgârların etkili olmasıdır. Özellikle son 10 günlük dönemde yaşandığı gibi yaz poyrazlarının (asıl olarak kuzey doğulu egemen yaz rüzgârları), havayı, toprağı ve bitki örtüsünü (orman ve çalılar, tarla ve bahçeler, özellikle tahıl üretilen tarlalar ve anızları) kurutucu bir etki yaparak, her hangi bir yangın çıktığında kuvvetli hamleli rüzgârların (ani hız ve yön değiştiren rüzgârlar) da katkısıyla bu yangınların denetlenip söndürülememesidir.
İklim değişikliğiyle birlikte, daha sıcak bir dünyada güney Asya Muson alçak basıncının ve tropiklerarası yaklaşma kuşağının (ITCZ) önümüzdeki yıllarda daha kuzey enlemlere kayması ve Türkiye’yi Güneydoğu ve Akdeniz Bölgesi’nden başlayarak daha fazla etkilemesi beklenmelidir. Bu tür geniş ya da sinoptik ölçekli basınç ve dolaşım sistemi ya da bölgesel atmosfer dolaşımı ve basınç merkezi değişikliklerinin gelecekte özellikle yaz poyrazının daha kuvvetli ve daha uzun süreli egemen bir yaz rüzgârına dönüşme olasılığını artıracaktır. Buysa çok sıcak ve kuru hava devreleriyle, özellikle sıcak hava dalgalarıyla ve yaz poyrazının (sadece yüzeyde değil, atmosfer sınır katmanı ve 850 hPa standart basınç düzeyindeki kuzeyli ve kuzeydoğulu rüzgârların) Toroslar’ın ve Güneybatı Anadolu’daki dağlık alanların güney ve güneybatı yamaçlarında alçalırken oluşturabileceği fönlü çok sıcak ve çok kuru hava durumu tipleriyle birleştiğinde etkileri çok daha şiddetli, hatta aşırı olaylar şeklinde olabilecektir. Bu gerçek Türkiye’deki orman + orman yangın yönetimi ve orman yangın risk azaltımı çalışma ve planlamalarında hiçbir zaman unutulmamalıdır.
Henüz sıcak dalgaları yoksa da risk büyük
İyi haber şu ki, en azından şimdilik geçen yıla (yıllara) oranla, bu yıl sıcak dalgaları ve örneğin Torosların kuzey yamaçlarında çok sıcak ve kuru hamleli hava durumu tiplerinin (fönlü hava ve sıcak ve kuru fön rüzgârları, vb.) oluşumunu sağlayan hava ve atmosfer olayları açısından daha şanslıyız. Daha açık bir deyişle, bu yıl henüz Batı Avrupa’da yaşandığı gibi şiddetli ve uzun süreli ya da ardışık sıcak dalgalarını (Güneydoğu Anadolu Bölgesi dışında) Türkiye’de yaşamadığımızı da hatırlatmak isterim.
Şekil 1: 2022 Mayıs (a) ve Haziran (b) aylarında Dünya’da ve Avrupa’da aylık ortalama yüzey sıcaklıklarının uzun süreli ortalamalarından (normallerinden) sapmalarının coğrafi dağılış haritaları.
Öte yandan, son 2.5 aydır (2022 Mayıs, Haziran aylarında ve Temmuz’da bugüne değin) uzun süreli ortalamalara göre 4-8 santigrat derece daha sıcak yüzey sıcaklıklarının kaydedildiği güney ve Batı Avrupa ülkelerinde (Şekil 1), yaklaşık son 10 gündür etkili olan şiddetli sıcak dalgasının da katkısıyla denetlemeyen ve büyüyen orman yangınları, birçok Akdeniz ülkesini etkiliyor.
Tropikal orta-batı ve kuzeybatı Afrika’dan kaynaklanan sıcak çekirdekli kuvvetli yüksek basınç sırtı ve bu hava sistemiyle bağlantılı sıcak adveksiyonların oluşturduğu sıcak hava dalgaları, batı ve güney Avrupa’nın önemli bir bölümünde etkili olmayı sürdürüyor. İspanya, Portekiz, Fransa ve Yunanistan’da çok sıcak ve kuru hava nedeniyle onlarca orman yangını çıkmış durumda. Bu ülkelerde binlerce insan tahliye edilirken büyük orman yangınlarını kontrol altına almak için ciddi bir savaş veriliyor.
İngiltere’de 40.2 santigrat derece ile rekor
Bu ülkelerdeki sağlık bakanlıklarının ya da ilgili yerel yönetim yetkililerinin açıklamalarına göre; sıcak dalgalarının neden olduğu sağlık açısından çok olumsuz (ısı krampı, yaşamsal tehlikeli sıcak çarpması, vb. gibi kötü ya da düşük iklim konforu) koşullar yüzünden çoğunlukla yoksullar, yine görece yoksul ve yüksek sıcaklıklardan kendilerini koruyabilecek uygun evleri, kalacak yerleri olmayan yaşlı ve çocuklar ve yüksek sıcaklıklardan etkilebilirliği yüksek olan hasta gruplarından yüzlerce insan yaşamını kaybetti.
Şekil 2: 2 m’deki günlük ortalama yüzey hava sıcaklıklarının uzun süreli ortalamalarından (1979-2000) farklarını (anomalilerini) gösteren 5 günlük (19-23 Temmuz 2022) ortalama öngörüsel hava durumu tipi haritası.
Sıcak dalgasının zamanla doğuya kayarak etkisini yitirmesi beklenmekle birlikte, orta ve batı Avrupa’da birçok ülkede en az 5-7 gün daha etkili olabileceği öngörülüyor (Şekil 2).
Yangın klimatolojisi çalışmalarımıza ve orta erimli hava tahmin ürünlerine göre, bu nedenle Türkiye’nin de ivedilikle önümüzdeki günlerde, özellikle temmuzun son haftasından eylülün ilk haftasına kadar olan yılın en sıcak ve çoğu yerde en kuru döneminde çıkabilecek yangınlara ve bu yangınların fönlü hava durumu tipleri gibi özel olumsuz hava koşullarıyla birleşmesinden kaynaklanacak yüksek yangın tehlikesi ve riski yaratabilecek yangınlara karşı çok ama çok daha hazırlıklı olması gerekmektedir.
Ayrıca, uygun olan her yerde ve her zaman hep yazdığımız ve anlattığımız gibi, konuyla ilgili ve sorumlu kurum ve kuruluşlar ve bakanlıklar, bu tür hava durumu tiplerini izleyebilecek ve orman yangınları açısından yorumlayabilecek uzman kadroları (örneğin, coğrafyacılar, fiziki coğrafyacılar, fiziki coğrafya ya da coğrafi bilimler kökenli klimatolog ve hidroklimatologlar, kuraklık, yangın sinoptik klimatolojisi ve yangın hava tipi, yangın klimatolojisi ve meteorolojisi uzmanları) bir an önce oluşturmalı ve bu kadroların yetiştirilmelerini sağlamalıdır.
Bu kadroların yetiştirilmesine, yine uygun olan her yerde ve her zaman söylediğim ve yazdığım gibi, gönüllü olarak katkı vermeye her koşulda hazırım.
Şırnak Barosu, ildeki orman tahribatı ve ağaç katliamını gözler önüne seren kesilmiş ağaçlarla dolu kamyon konvoyunu paylaşması sonrası, konu sosyal medyada yoğun tepki toplamıştı.Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Çevre Mühendisleri Odası Diyarbakır Şube Başkanı Canfidal Boldaş da Şırnak’ta 2 yıldan beridir orman kesiminin devam ettiğini belirterek “Şırnak’a sessizliği tarih affetmeyecek” diyerek ağaç kıyımına tepki gösterdi.
Canfidal Boldaş, ormanları korumanın ve gelecek kuşaklara aktarmaknın tüm insanlığın ortak görevi olduğunun altını çizerek şunları söyledi:
“Ormanlar, canlı yaşamı için en büyük ekosistem olarak değerlendirilirken ormanların yok olması ise koca bir ekosistemin çökmesine sebep olarak değerlendirilebilir. Çünkü ormanların yok olması ya da edilmesi, ekosistemin temel yapısını bozan ekolojik yıkım ve doğanın talanıdır. Bu yok oluş, ormanlarla birlikte o alanları kendine yaşam alanı seçen tüm orman canlılarının da yok olmasına sebep olur.”
TMMOB Çevre Mühendisleri Odası Diyarbakır Şube Başkanı Canfidal Boldaş
Ormansızlaştırma : Canlısızlaştırma
Şırnak Barosu Başkanı Rojhat Dilsiz de ağaç kıyımıyla bölgenin insansızlaştırılmak istendiği belirtmişti. Boldaş da ormanların yok olması sonucunda milyonlarca orman canlısının hayatını kaybettiğine dikkat çekerek “Onların yaşam alanları olan çoraklaştırılmış orman alanlarında ya kapitalist merkezlerin otelleri fabrikaları ya da güvenlikçi yapılar yükseliyor. Ormanların yok olması ya da edilmesi, orman kıyımı-ormansızlaştırma olarak dolayısı ile canlısızlaştırma olarak da değerlendirilebilir” dedi.
Felaketlere karşı bir önlem: Orman varlığı
Ayrıca ormanların yok olmasıyla çevresel doğa felaketlerine davetiye çıkarıldığını aktaran Boldaş, bunun nedenini ise şöyle açıkladı:
“Çünkü ormanların yok olması karbon salımını ve sıcaklığı arttırır, yağışları düzensizleştirir, buharlaşma dengesini ve yüzeysel su akış düzenini bozar dolayısı ile sellere ve su baskınlarına sebep olur, totalde ekosistemin çökmesine sebep olur diyebiliriz. Bizler son yıllarda aşırı sıcaklık artışı, kuraklık, su kıtlığı, ani şiddetli kısa süreli yağışlar ve seller, gitgide artan orman yangınlarıyla mücadele ediyoruz. Bu felaketlere karşı alabileceğimiz en etkili önlemlerin başında orman varlıklarımızı korumak ve çoğaltmak gelmektedir.”
‘Yedi ayda ormanlık alan oranı yüzde 44’ten yüzde 36’ya düştü’
Resmi verilere göre yedi ayda Şırnak’ın ormanlık alan oranının yüzde 44’ten yüzde 36’ya düştüğüne, yüzde 8’lik orman alanının yok olduğuna işaret eden Canfidal Boldaş, “Bu talana, ranta ve Şırnak’ın çoraklaştırılmasına karşı derin ve ürkütücü sessizlik içinde olan çevreleri ne vicdanlar ne de tarih affetmeyecektir. Ekolojik duyarlılık temelinde orman kesimiyle başlatılan bu tahribatın derhal durdurulması gerekmektedir, uygulanan bu ormansızlaştırma politikasına da bir an önce son verilmelidir. Aksi halde tüm yasal ve demokratik çalışma yollarını kullanacağımızı belirterek ormanların bu şekilde katledilmesiyle ilgili Anayasa’nın 169. Maddesi ile Orman Kanununun 91/1 maddesinin işletilmesini ve bu hoyratlığa geç kalmadan son verilmesini talep ediyoruz” dedi.
Ne olmuştu?
Şırnak Barosu Çevre Komisyonu, kentte ‘güvenlik’ gerekçesiyle yıllardır sürdürülen ağaç kıyımına karşı iki kez suç duyurusunda bulunmasının ardından, geçen hafta da Kamu Denetçiliği Kurumu‘na şikayet başvurusu yapmıştı.
Çevre ve Kent Komisyonu Eş Sözcüsü Avukat Fadıl Tay, büyük bir doğa katliamı yaşandığını belirterek, “Bütün kamuoyu bu durumu sahada incelemeli ve tahribatı bizzat görmeli” çağrısında bulunmuştu.
Askerlerin gözetiminde korucular tarafından yaklaşık beş yıldır büyük miktarda kesilen ağaçlar Haziran sonunda bir kez daha Meclis gündemine getirilmişti.
HDP Şırnak Milletvekili Hasan Özgüneş, ağaç kıyımlarının ardından hangi faaliyetlerin gerçekleştirildiğinin ve bu yıkımlardan kimlerin sorumlu olduğunun aydınlatılması için TBMM’ye araştırma önergesi vermişti.
Şırnak’ın Merkez, Cizre, Uludere, İdil, Beytüşşebap ve Silopi ilçelerindeki 22 ayrı bölgede ise geçen yıl Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) raporuna gerek görülmeden maden arama izni verilmişti.
Avrupa Birliği verilerine dayalı yeni araştırmaya göre Avrupa genelinde temiz hava bölgelerinin sayısı 2019’dan bu yana yüzde 40 arttı ve giderek daha fazla yüksek emisyonlu araç yollardan çekildi.
Düşük emisyonlu bölge (Low Emission Zone- LEZ) uygulaması şu anda 320 şehir bölgesinde mevcut. Bu rakamın 2025 yılına kadar yarıdan fazla artarak 507’ye çıkması bekleniyor.
LEZ uygulaması, her ülkede farklı detaylarla uygulanıyor olsa da genel olarak yüksek karbon emisyonlu fosil yakıtla çalışan araçların tamamen veya kısmen yasaklandığı, bazı yerlerde ücrete tabi tutulduğu bölgeleri tanımlıyor.
İtalya,172temiz hava bölgesi ile Avrupa’nın temiz hava tablosunda ilk sırada yer alıyor. Bunu Almanya 78, Birleşik Krallık 17, Hollanda 14 ve Fransa 8 ile takip ediyor.
Orta ve doğu Avrupa’da az sayıda LEZ olsa da, Polonya ve Bulgaristan‘ın önümüzdeki aylarda yeni bölgeler açması bekleniyor.
Londra, Paris, Brüksel ve Berlin dahil olmak üzere Avrupa’nın en popüler on turistik şehrinin hepsi, üç yıl içinde mevcut LEZ’lerinde daha katı kurallarla benzin ve dizel yakıtlı araçları kısıtlamaya hazırlanıyor.
Yeni araştırmada, AB’de 2035’e kadar ve Birleşik Krallık’ta 2030’a kadar yeni fosil yakıtlı araçların planlı aşamalı olarak kaldırılmasından önce sıfır emisyonlu bölgelere (Zero emission zones- ZEZ’ler) geçerek eylemi hızlandırmanın zamanının geldiği savunuluyor.
Bu şehirler tarihin doğru tarafında
The Guardian‘ın aktardığına göre araştırmayı yürüten Temiz Şehirler Kampanyası‘nın Birleşik Krallık başkanı Oliver Lord, yeni analizin LEZ’lere sahip şehirlerin Bristol, Birmingham ve Londra gibi şehirlerin, ‘tarihin doğru tarafında olduğunu’ gösterdiğini söyledi:
“Temiz hava bölgeleri, şehirlerimizdeki zehirli havayla mücadele etmenin en etkili yollarından biri. Soluduğumuz havayı dönüştürebilmemiz ve kirletici araçları aşamalı olarak kaldırabilmemiz için temiz hava bölgeleri sağlamak adına zor kararlar alan şehir liderlerini alkışlamalıyız.”
Dünya Sağlık Örgütü’ne (DSÖ) göre hava kirliliği, AB’de yılda 300 binden fazla erken ölüme neden olan bir halk sağlığı acil durumu yaratıyor.
Küresel yaşam süresini ortalama iki yıl kısaltan hava kirliliğinin, insan sağlığına yönelik en büyük çevresel tehdit haline geldiği düşünülüyor.
Ancak temiz hava bölgelerinin etkili bir karşı önlem olduğu kanıtlandı: Madrid‘de, 2018’de LEZ uygulamaya konduktan sonra NO2 (azot dioksit) konsantrasyonlarında yüzde 32’lik bir düşüş gözlemlendi.
Birleşik Krallık’ta, Londra belediye başkanı Sadiq Khan tarafından kentin ultra düşük emisyon bölgesini (ULez) gelecek yıl tüm başkenti kapsayacak şekilde genişletme konusunda başlatılan bir kamu müzakeresinin Temmuz ayı sonunda sonuçlanması bekleniyor.
Mums for Lungs‘un kurucusu Jemima Hartshorn, The Guardian’a şunları söyledi:
“Londra’da Ulez’in hava kirliliğini azaltmada ne kadar etkili olduğunu gördük. Bölge genişletildiğinden beri NO2’de yüzde 20’lik bir düşüş oldu. Artan sayıda Avrupa şehrinin de hava kalitesini ciddiye aldığını duymak harika.”
Bolu‘da her yıl yüzbinlerce turisti ağırlayan ve statüsü tabiat parkı’ndan milli park’a çevrilen Abant Milli Parkı‘nda faytonlar yasaklandı, göl etrafında yapılan turlara da son verildi.
Karar, Doğa Koruma ve Milli Parklar Müdürlüğü ekiplerince Abant çevresindeki köylerde yaşayan yaklaşık 200 at ve fayton sahibine bildirildi.
Gerekçe olarak da hayvanların zor koşullarda çalıştırılması ve çevre kirliliği gösterildi. Faytonlar ve atlar, Abant Gölü çevresinin dışındaki Örencik Yaylası‘na kaydırıldı.
Ancak yaylayı ziyaret edenlerin sayısı çok düşük. Bu nedenle gölün giriş ve çıkış noktalarında görevli jandarmalar tarafından Abant Gölü çevresine sokulmayan faytoncular, atlarıyla birlikte ortada kaldı.
‘Atların bedelini ödesinler’
Bölgede 30 yıldır faytonculuk yapan Hayrettin Türe, atların bedellerinin kendilerine ödenmesini talep ettiklerini söyledi:
“Bizi yaylaya gönderdiler ama buraya gelen olmuyor. Örencik Yaylası’nı bilen yok. Önceden bir düzenleme getirmeleri gerekirdi. Biz uyardık ama yapmadılar. Pandemi öncesi sözleşmemiz bitmişti. Sözleşme de olmayınca çıkardılar. Benim yedi atım var. Bunların bakımı ve masrafı zor. En azından atların bedellerini ödemelerini istiyoruz. Burada elektrikli araç olmaz. Alt yapı yok. Bölgede hep kış koşulları hakim, araç bile gitmez Abant’a.”
Faytoncu Ahmet Karagöz de bir çözüm bulunmasını istediğini belirterek, “Yaylaya geldik kimse yok. Müşteri de gelmiyor. Misafirler at ve fayton istiyor. Bizi göl çevresine sokmuyorlar. Ya atlarımızın parası ödesinler ya bize iş versinler ya da çalışmamıza izin versinler” dedi.
Türkiye, hem coğrafi konumu hem de küresel iklim krizi sebebiyle birçok doğal felakete karşı risk olasılığı en yüksek ülkeler arasında. Son yıllarda gerçekleşen afetlerle çok sayıda insanın ölümü ya da kaybolması, toplumların iklimle bağlantılı afetlere karşı nasıl hazırlanıp karşılık vermesi gerektiği konusunu gündemde tutuyor.
Soruna katkıda bulunmak üzere Save the Children Türkiye Ülke Ofisi Afetlere Hazırlık Planı ve Türk Kızılay Çocuk Programları Koordinatörlüğü iş birliğiyle oluşturulan proje, çocukların afetlere karşı farkındalıklarının artırılması ve olası afet sırasında ne yapmaları gerektiği konusunda eğitimler vermeye başladı.
Proje kapsamında göçe maruz kalan çocukların uyum sorunlarını en aza indirmek, travmalarını atlatabilmelerine destek olmak, farklı kültürlerle beraber yaşama bilincini geliştirmek ve kişisel gelişimlerine ve eğitime erişimlerini kolaylaştırmak da amaçlanıyor.
‘Afetlere hazır nesil’
Afetlere hazırlıklı olmanın, çevrede bulunan tehlikeleri ve riskleri saptamanın olası can ve mal kayıplarını azaltmada büyük bir önemi ve etkisi olduğu düşüncesiyle Şubat 2022’de başlayan işbirliği çerçevesinde düzenlenen eğitimler 6-18 yaş grubu çocuklara, okullarda ve faaliyet alanlarında veriliyor.
Eğitimler, Türkiye’de en sık rastlanan deprem, sel, yangın/orman yangını ve heyelan afetlerinden ve bu afetlere hazırlık süreçlerinden oluşuyor. Eğitime katılan çocuklar, doğal afetler için alınması gereken önlemleri ve afet sırasında/sonrasında yapılması gerekenleri canlandırma, hikaye anlatımı ve çizim vb. yöntemlerle öğreniyor.
Bugüne kadar 3.000’in üzerinde çocuğun katıldığı eğitimler; Adana, Ankara, Bursa, Gaziantep, Hatay, İstanbul, İzmir, Kahramanmaraş, Kayseri, Kilis, Kocaeli, Konya, Mardin, Osmaniye ve Şanlıurfa’da uygulanıyor. Uygulanan eğitimlerle 4.000’in üzerinde çocuğa ulaşılması amaçlanıyor.
ABD‘de, Yüksek Mahkeme‘nin kürtajı anayasal hak olarak gören 1973 tarihli kararının iptaline karşı protesto ve direniş eylemleri sürüyor. Kürtaj kanunlarını eyaletlerin inisiyatifine bırakan karara karşı dün, başkent Washington‘daki Yüksek Mahkeme önünde eylem yapan ve aralarında Kongre’nin Demokrat Partili üyelerinin bulunduğu 34 kişi gözaltına alındı.
Gözaltına alınan 17 kongre üyesi arasında Alexandria Ocasio-Cortez, Rashida Tlaib, Ilhan Omar gibi tanınmış aktivist vekiller de bulunuyor. Demokratlar, dijital sağlık verilerini de kürtaj cezalarından korumak istiyor.
Vekillerin de dahil olduğu kalabalık “Geri dönmeyeceğiz”, “Bizim bedenimiz, bizim seçimimiz” sloganları atarak Kongre Binası’ndan Yüksek Mahkeme’ye kadar yürüdü. Yürüyüşe müdahale eden polis, “trafiği ve gündelik yaşamı engellediğini, halkı rahatsız ettiğini” iddia ettiği eylemcilerden tutuklanmak istemiyorlarsa alandan ayrılmalarını istedi; şarkı söyleyerek ve slogan atarak “yasadışı gösteri yaptıklarını söyledi.
Protestocuların vazgeçmemesi üzerine 17 milletvekilinin de aralarında olduğu 34 kişi gözaltına alındı.
Protesto eylemine katılan erkek Demokrat temsilcisi Andy Levin v de gözaltına alınanlar arasında.
Polis ayrıca, bazı milletvekilleri de dahil olmak üzere gösteriye katılanların kimlik bilgilerini aldı ve fotoğraflarını çekti.
ABD’li kadınlar ve yasaya karşı olanlar, geçen ayın sonunda verilen kararın ardından günlerdir ülkenin çeşitli yerlerinde protesto gösterileri yaparken, aralarında Amazon ve Google’un da olduğu büyük şirketler, yasak getirilen eyaletlerdeki çalışanlarının, kürtaj olabilmeleri için diğer eyaletlerdeki hastanelere gidişini kolaylaştıracak ek önlemler açıklamıştı.
Eylemde gözaltına alınan milletvekillerinden İlhan Omar, o anlara ilişkin görüntüleri sosyal medya hesabından paylaşarak “Kongre üyesi diğer arkadaşlarımla bugün Yüksek Mahkeme önünde sivil direniş gösterirken gözaltına alındım. Üreme haklarıma ilişkin saldırılar konusunda elimden geleni yapmayı sürdüreceğim” dedi.
Today, Congresswoman Escobar was arrested in front of the Supreme Court for proudly standing in defense of abortion access and reproductive freedom.
Kongre üyesi Veronica Escobar da Twitter hesabından “Kürtaja erişim hakkını gururla savunduğu için Yüksek Mahkeme önünde gözaltına alındığı” açıkladı, Ocasio-Cortez de reetwitledi.
Massachusetts Temsilcileri Katherine Clark ise yaptığı açıklamada, “Cumhuriyetçi Parti bizi zamanda geriye götürmeye ve haklarımızı elimizden almaya kararlı. Ben onların öfkesi devam ederken kenarda durmayı reddediyorum.” dedi: “Öfkeliyim ve kalbim kırık, kürtaj hakkımız ve tüm anayasal haklarımız için gururla savaşacağım. Beni tutuklayabilirler ama özgürlüğü tutuklamalarına izin vermeyeceğiz.”
Gözaltına alınanlardan New York milletvekili Carolyn Maloney de “Kadınlar kendi bedenleri üzerinde kontrole ve üreme bakımı da dahil olmak üzere kendi sağlıklarına ilişkin kararlara sahip değilse demokrasi olmaz. Üreme haklarına saygı duyulduğu ve korunduğu bir devleti temsil etme ayrıcalığına sahibim – en azından yapabileceğim bir şey var” diye konuştu.
Biden yönetimi de kararı delmenin yollarını arıyor. Temsilciler Meclisi’ndeki Demokrat vekillerden oluşan kongre grubu House Democrats, geçen hafta biri Roe v. Wade olarak bilinen kararı by-pas eden diğeri ise bir kişinin yasal kürtaj için diğer eyaletlere seyahat etme hakkını koruyan iki tasarıyı onayladı. Ancak, bu önlemlerin Senato’dan geçmesi için yeterli desteği alması beklenmiyor.
Copernicus Avrupa Birliği Atmosfer Gözlem Servisi, ozon kirliliğinin ilerleyen günlerde kuzey ve batı Avrupa için yoğun ozon kirliliği uyarısı yaptı.
Batı ve güney Avrupa’da, özellikle Portekiz‘in batı kıyısı ve kuzey İtalya‘nın bazı bölgelerindesıcak dalgasının neden olduğu çok yüksek seviyelerde ozon kirliliğinin önümüzdeki hafta kuzeybatı bölgelerini etkilemesi bekleniyor.
Gün ortalarında zirve yapan yer seviyesindeki ozonun günlük maksimum değerleri Portekiz, İspanya ve İtalya’da sağlıksız seviyelere ulaştı ve bazı yerlerde 200 μg/m3’ü (metreküp başına 200 mikrogram) aştı.
Konsantrasyonların İber Yarımadası‘nda azalması beklenirken, sıcak dalgası rekor sıcaklıklar yarattığı için 18 Temmuz’dan itibaren Avrupa’nın kuzey ve batı bölgelerinde 120 μg/m3’ün üzerine çıkması bekleniyor.
Ozon kirliliği, hafiflemeden önce bugün zirve yapacak.
Dünya yüzeyindeki ozon, insan sağlığını, tarımı ve hatta ekosistemleri etkileyebilecek önemli bir hava kirleticidir.
Ozon (O3) atmosferin iki katmanında, stratosfer (yaklaşık 15 ila 50 km rakımlar arasında) ve troposferde (yaklaşık 15 km rakıma kadar) bulunan reaktif bir gazdır.
Stratosferdeki ozon tabakası, dünyadaki yaşamı güneşin ultraviyole radyasyonundan korur. Öte yandan daha düşük irtifalarda, atmosferik bileşimin düzenlenmesinde büyük bir sera gazı ve kentsel dumanın ana unsurlarından biridir ve hava kirletici gazların bir bileşeni olarak farklı roller oynar.
Güneş ışığının, uçucu organik bileşikler, fosil yakıtlar ve diğer insan yapımı kaynaklardan yayılan nitrojen oksitle etkileşimi sonucu oluşan ikincil bir gaz olduğu için emisyonların azaltılması çok önemlidir.
Copernicus’tan kıdemli bilim insanı Mark Parrington, çok yüksek ozon kirliliğinin insan sağlığı üzerindeki potansiyel etkilerinin hem solunum hem de kardiyovasküler hastalıklar bakımından tehlikeli olduğunun altını çiziyor:
“Daha yüksek değerler boğaz ağrısı, öksürük, baş ağrısı ve astım krizi riskinde artış gibi semptomlara yol açabilir. İklim ve Temiz Hava Koalisyonu, ozon kirliliğinin yılda yaklaşık bir milyon ek ölüme neden olduğunu tahmin ediyor. Bu nedenle yer seviyesi ozon seviyelerini izlememiz çok önemli.”