Ana Sayfa Blog Sayfa 837

İklim krizinin Almanya’ya yıllık maliyeti: 6,6 milyar euro

1 Euro: 18,01 Türk lirası (20 Temmuz 2022, 13.00)

İklim değişikliğinin neden olduğu sıcaklık, kuraklık ve sel gibi aşırı hava olayları, Almanya’ya son yirmi yılda ortalama olarak yıllık bazda en az 6,6 milyar euro zarara mal oldu. 18 Temmuz’da yapılan bir araştırmaya göre; bazı şiddetli hava olaylar, zararı on milyarlarca euroya çıkardı.

Reuters’in aktardığına göre; ekonomik araştırma şirketi Prognos tarafından yapılan çalışma, Avrupa’daki yetkililer devasa orman yangınlarını kontrol etmek için savaşırken ve bilim insanlarının iklim değişikliğiyle ilişkilendirdiği yükselen sıcaklıklar sonucu yaşanan yüzlerce ölüm haberlerde yerini alırken ortaya koyuldu.

Londra’da beklenen sıcaklık rekoru kırıldı: Gün bitmeden rekorun yenilenmesi bekleniyor

Almanya ekonomi ve çevre bakanlıkları, çalışmanın, 2021’de Rhineland-Palatinate ve North Rhine-Westphalia eyaletlerinde meydana gelen sel felaketlerinin 40 milyar eurodan fazla zarara yol açtığını gösterdiğini belirtti. Ancak seller 2018 ve 2019’un sıcak yazlarıyla birleşince aşırı hava olaylarının Avrupa’nın en büyük ekonomisine maliyeti 80 milyar euro oldu.

Çalışmanın yazarları, henüz sağlık ve biyolojik çeşitlilik üzerindeki sonuçlar gibi ölçülemeyen etkiler nedeniyle 2000’den bu yana yapılan hasar tahminlerinin daha da yüksek olabileceğini söyledi.

2018 ve 2019’da Almanya’nın ormanları ve tarımında, sıcak dalgaları ve kuraklık nedeniyle 25,6 milyar euroluk zarar kaydedildi.

Avrupa sıcak dalgasıyla boğuşuyor: Yüzlerce ölüm, dört bir yanda orman yangını
Fotoğraf: Reuters

Almanya Çevre Bakanı Steffi Lemke, çalışmanın gösterdiği rakamların endişe verici olduğunu söyledi ve ekledi:

“Nüfusumuzu daha iyi korumak için iklim korumasına ve iklim adaptasyonuna daha fazla yatırım yapmak zorundayız ve şimdi yapacağız.”

2045’e kadar karbon nötr olma hedefiyle Alman hükümeti, kamu hizmetleri sektörü ve imalat sanayileri, binalar, ulaşım ve tarım genelinde kapsamlı reformlarla iklim koruma çabalarını hızlandırdı.

AYM’den Demirtaş hakkında ‘hak ihlali’ kararı: Tazminat ödenecek

Anayasa Mahkemesi (AYM), 2011’de yapılan bir etkinlikte PKK lehine slogan atılması gerekçesiyle Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş hakkında dava açılmasıyla ilgili  “hak ihlali” kararı verdi.

Yüksek Mahkeme Demirtaş’a 13 bin 500 lira tazminat ödenmesine hükmetti.

‘Toplantıya katılmış olması cezaya gerekçe olmaz’

MA’nın aktardığına göre,  kararda şu ifadelere yer verildi:

“Başvurucunun toplantının katılımcılarından olması ona otomatik olarak toplantıyı organize eden ve yöneten kişi statüsü vermediği gibi onun salt toplantıda bulunması kanuna aykırı eylemleri gerçekleştirenlerin hareketlerine iştirak ettiği sonucunu da doğurmaz. Başvurucunun toplantıda bulunduğu esnada bazı göstericiler slogan atılması ve örgütün bayrağının açılması, başvurucu hakkında kovuşturmanın ertelenmesi kararı verilerek üç yıl denetim altına alınması şeklindeki müdahaleyi haklı kılmayacaktır.”

Küresel elektrik talebindeki büyüme yavaşladı: Emisyonlar yüzde 1’in altında da olsa düşecek

Uluslararası Enerji Ajansı (IEA), Küresel Elektrik Piyasası Raporu’nu yayımladı.

Buna göre, küresel elektrik talebindeki büyüme, yavaşlayan ekonomik büyüme, artan elektrik fiyatları ve pandemi kısıtlamaları nedeniyle 2021’deki güçlü toparlanmasının ardından 2022’de keskin bir şekilde yavaşladı.

2022’nin ilk yarısında, birçok elektrik piyasası, özellikle Avrupa‘da, hem fosil yakıt kaynakları hem de ekonomik görünüm üzerindeki derin belirsizlikleri yansıtan, hızla yükselen fiyatlar yaşamaya devam etti.

Rapora göre Rusya‘nın Ukrayna‘yı işgali, 2021’in ikinci yarısında görülen güçlü artışların ardından yakın vadede enerji fiyatlarının düşeceğine dair tüm umutları yerle bir etti. Avrupa’da bu durum, temiz enerji geçişlerini ilerletmek ve yakıt ithalatına bağımlılığı azaltmak için artan hırsları ve politikaları güçlendirdi; ancak kısa vadede kömürle çalışan elektrik üretimine kısmi bir dönüşle sonuçlandı.

Yenilenebilir enerji üretimi, 2022’de genel talepten daha hızlı büyüyor ve gaz krizi nedeniyle Avrupa’da artan kömür kullanımına rağmen küresel enerji sektörü, karbondioksit (CO2) emisyonlarında hafif bir düşüşe geçiyor.

Yeni rapora göre, küresel elektrik talebinin geçen yılki yüzde 6’lık artışın ardından 2022’de yüzde 2,4 oranında büyümesi ve bu artışın, Covid-19 pandemisinden önceki beş yıldaki ortalama büyüme oranına paralel hale getirmesi bekleniyor.

Elektrik talebinin şu anda 2023’e kadar benzer bir büyüme yolunda devam etmesi beklenirken, ekonomik sarsıntılar ve yakıt fiyatlarının, enerji karışımını nasıl etkileyeceği konusundaki belirsizlik sürüyor.

Asya-Pasifik‘teki talep artışının 2022’de yüzde 3,4, önceki raporlarında beklenenden tam bir yüzde puanı daha düşük olduğu görülüyor ve 2023’te yüzde 4 artması bekleniyor.

Karbon emisyonları yüzde 1’den az da olsa düşecek

Rapora göre enerji sektöründeki güçlü kapasite ilaveleri, 2022’de küresel yenilenebilir enerji üretimini yüzde 10’dan fazla artıracak ve bazı fosil yakıt üretiminin yerini alacak.

Nükleerdeki yüzde 3 düşüşe rağmen, düşük karbonlu üretim toplamda yüzde 7 artacak ve bu da toplam fosil yakıt bazlı üretimde yüzde 1’lik bir düşüşe yol açacak.

Sonuç olarak, küresel elektrik sektöründen kaynaklanan karbondioksit emisyonlarının 2021’de ulaştıkları tüm zamanların en yüksek seviyesinden 2022’de, yüzde 1’den az da olsa düşmesi bekleniyor.

Avrupa’da elektrik fiyatları üç katına çıktı

2022’nin ilk yarısında, Avrupa’daki ortalama doğal gaz fiyatları, 2021’in aynı dönemine göre dört kat daha yüksek olurken, kömür fiyatları üç kattan fazla arttı ve bu da birçok piyasada toptan elektrik fiyatlarının üç kattan fazla artmasına neden oldu.

IEA’nın büyük küresel elektrik toptan satış piyasaları için fiyat endeksi, 2016-2021 döneminin ilk yarı ortalamasının iki katı seviyelere ulaştı.

Yüksek gaz fiyatları ve arz kısıtlamaları nedeniyle, kömür, özellikle Rus gaz ithalatına bağımlılığını sona erdirmek isteyen Avrupa ülkelerinde, yedek kömür santrali kapasitesine sahip pazarlarda elektrik üretimi için doğal gazın yerini alıyor.

Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesinin ardından enerji arzını güvence altına almak için bazı Avrupa ülkeleri kömürden çıkış planlarını erteledi ve daha önce kömüre getirilen kısıtlamaları kaldırdı.

‣ Rusya’nın ‘gaz kesme’ tehdidine karşı Avrupa, kömüre dönüyor
‣ Avrupa, geçici olarak kömüre dönse de 2030 planlarını değiştirmedi
‣ Avrupa kömürden çıkışta yolu yarıladı

2022’de Avrupa’da kömür kullanımı geçici olarak artacak

Avrupa’daki büyümenin, yenilenebilir enerjideki güçlü büyüme ve elektrik talebindeki küçük artış nedeniyle Çin’deki daralmalarla e ABD, arz ve kömür santrali kapasitesi üzerindeki kısıtlamalar nedeniyle dengelenmesi nedeniyle, küresel olarak elektrik için kömür kullanımının 2022’de küçük de olsa artması bekleniyor.

IEA, Avrupa ve Güney Amerika‘daki düşüşlerin Kuzey Amerika ve Orta Doğu‘daki büyümeye ağır basması nedeniyle gaz gücünün yüzde 2,6 oranında düşmesini bekliyor.

IEA Enerji Piyasaları ve Güvenlik Direktörü Keisuke Sadamori, “Dünya, Rusya’nın Ukrayna’yı işgaliyle tetiklenen ilk gerçek küresel enerji krizinin ortasında ve elektrik sektörü en ağır etkilenenlerden biri” açıklamasını yaptı:

“Bu, özellikle ciddi enerji piyasası kargaşası yaşayan Avrupa’da ve arz kesintilerinin ve yükselen yakıt fiyatlarının kırılgan güç sistemleri üzerinde büyük baskılar oluşturduğu ve elektrik kesintileriyle sonuçlandığı yükselen ve gelişmekte olan ekonomilerde belirgin.

Hükümetler, acil zorlukların üstesinden gelmek için acil durum önlemlerine başvurmak zorunda kalıyorlar, ancak aynı zamanda mevcut krize en etkili kalıcı yanıt olarak temiz enerji geçişlerine yatırımı hızlandırmaya da odaklanmaları gerekiyor.

 

Dibi gören tüketici güven endeksi TÜİK’e göre arttı: Mayıs rakamlarına döndü

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Temmuz’a ait Tüketici Güven Endeksi’ni açıkladı. Buna göre tüketicinin güveninde tarihi bir gerileme yaşanan geçen ayın ardından yüzde 7,4 artış gerçekleşti. 

‣Haziran’da tüketici güveni en düşük seviyede

Haziran’da endeks bir önceki aya oranla yüzde 6,2 azalmıştı. Mayıs’ta 67,6 olan endeks, Haziran’da 63,4’e gerilemişti. Mevcut rakam ise 68,0 oldu.

Türkiye İstatistik Kurumu ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası işbirliği ile yürütülen tüketici eğilim anketi sonuçlarından hesaplanan endeks verilerine göre;

  • Mevcut dönemde hanenin maddi durumu yüzde 4,2 ,
  • Gelecek bir yıllık dönemde hanenin maddi durumu beklentisi yüzde 12,2,
  • Gelecek bir yıllık dönemde genel ekonomik durum beklentisi yüzde 15,2 arttı,

Tüketici güven endeksinin 100’den büyük olması tüketici güveninde iyimser durumu, 100’den küçük olması tüketici güveninde kötümser durumu gösteriyor.

Danıştay İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçti, kadınlar geçmeyecek

Danıştay 10’uncu Dairesi‘nin, İstanbul Sözleşmesi‘ni bir gecede fesheden Cumhurbaşkanı kararını hukuka uygun bularak onamasının ardından kadınlar meydanlarda.

Karara kadın ve LGBTİQA+ hakları savunucularıın yanı sıra muhalefet partilerinden de tepkiler gelmeye devam ediyor.

Dün akşam İstanbul‘da, Ankara‘da, İzmir’de sokağa çıkan kadınlar, “Danıştay’ın kararını tanımıyoruz!” dedi. Bugün pek çok şehirde daha eylemler yapılacak.

Bu karara imza atanlar şiddetten, cinayetten sorumludur

İstanbul’da Kadıköy İskelesi önünde yapılan protestoda Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Genel Sekreteri Fidan Ataselim, “Danıştay 10’uncu Daire, oy çokluğuyla siyasi bir karar verdi” dedi ve şunları söyledi:

“Danıştay’ın o kocaman konferans salonunu dolduran kadınlar, LGBTQ+’lar, siyasi partilerden, kadın örgütlerinden, demokratik kitle örgütlerinden, barolardan gelen yüzlerce kişi Anayasa’nın ne olduğunu anlattı. Kimileri şiddete bizzat uğramış olan arkadaşlarımızdı, kimileri avukatlık yapan arkadaşlarımızdı, kimileri üniversitelerde bize ders veren hocalarımızdı. Teker teker, sanki okumayı anlama dersindeymişiz gibi tane tane anlatıldı. Anayasa, yasalar neyi söylüyor, cumhurbaşkanı kararı ne anlama geliyor, diye.

 

Bunu görmek istemediler.

Tıpkı Cumhurbaşkanının bir gece yarısı toplumun büyük bir kesimini karşısına alarak toplumun marjinalinde kalmış olan gerici bir grubu dikkate alıp İstanbul Sözleşmesi’nden imzayı geri çektiği gibi, Danıştay da bu kararın altına kendisi de imzasını atmış oldu.

Eşitlik İçin Kadın Platformu (EŞİK), yayımladığı açıklamasında, “Bu karara imza atanları, bu ülkedeki her bir kadın cinayetinden, kadınlara ve LGBTİ+’lara karşı işlenen şiddet suçlarından ve tek adam rejiminin bu topluma dayattığı her türlü hak gaspından sorumlu tutuyoruz” ifadelerini kullandı.

Uluslararası sözleşmelerden tek kişinin kararıyla çıkılmasının önü açıldı

EŞİK Platformu, açıklamasında Danıştay’ın bu kararının hukuki niteliğine de dikkat çekti:

“Ne yazık ki bu karar ve gerekçesi, Türkiye’nin sadece İstanbul Sözleşmesi değil, temel insan haklarını ilgilendiren diğer uluslararası sözleşmelerden de tek kişinin kararıyla çekilmesinin önünü açmıştır. Tetkik hâkimi, savcı ve iki hâkim, ‘işlem açıkça hukuka aykırı’ dediği halde maalesef diğer üç hakim hukuk ve vicdana uygun bir karar vermedi; veremedi.

“Davalı Cumhurbaşkanı’nın bizzat Danıştay’a ziyarette bulunması; Danıştay’a yeni hâkim ve savcılar atanması ve çoğunluğu Sözleşme aleyhine olan temyiz makamı Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun yapısının bir süreliğine daha sabitlenmesi de zaten bildiğimizi daha da açık ediyor: Hukukun üstünlüğü ilkesini yerle bir eden bu karar, hukuki değil siyasidir.”

Kaybeden bütün ülke ve hukukun üstünlüğüdür.

Bu karar onaylanırsa, hiçbir uluslararası sözleşmenin ve mevcut yasanın güvencesi kalmayacak. Sadece hukukun üstünlüğü ilkesi değil, ülkenin ve herkesin hukuk güvenliği de yok edilmiş olacak.

Kadınlar, İzmir‘de de sokağa çıktı. Alsancak’ta  İstanbul Sözleşmesi Bizim, Vazgeçmiyoruz İzmir Kampanya Grubu çağrısıyla düzenlenen basın açıklamasında,”Yaşamlarımız için mücadele etmeye, sokak sokak örgütlenmeye ve İstanbul Sözleşmesi’ni her koşulda savunmaya devam edeceğiz” dedi:

“Kadın sığınma evi açmayan, var olanları bir bir kapatan, kadınları aile içi şiddete mahkum etmek isteyen, şiddete boyun eğmeyip gittiğimiz karakollardan bizleri evlere gönderen bir iktidarsınız. Bizleri yoksullukla, şiddetle, tacizle cezalandırmaya, haklarımızdan vazgeçmeye zorlamanızı kabul etmiyoruz!

Bugün Adana, Bursa, Antalya, Eskişehir, Muğla, Balıkesir ve daha pek çok şehirde eylemler devam edecek.

24 saat vaadi

EŞİK Platformu, açıklamasında tüm muhalefet partileri ve siyasi örgütlere İstanbul Sözleşmesi’ne sahip çıkma çağrısı yaptı.

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu Danıştay’ın kararının ardından şu açıklamayı yaptı:

“Bu millete sözüm var. İktidar olduğumuzda, Allah’ın izniyle olacağız, halkın takdiriyle. İlk bir hafta içinde, hatta 24 saat içerisinde İstanbul Sözleşmesi’ni yürürlüğe koyacağız.

İYİ Parti lideri Meral Akşener de “Az kaldı, Biz geleceğiz ve İstanbul Sözleşmesi yeniden yaşatacak” paylaşımında bulundu.

Altılı masanın önde gelen iki partisinin bu paylaşımlarına, masadaki diğer bir parti olan SAADET Partisi lideri Temel Karamollaoğlu‘nun, Sözleşme’den çıkılmasını savunduğu hatırlatıldı.

Erkek yargı kadınların katline ferman çıkardı

HDP, yayımladığı açıklamada, “Erkek yargı, adeta kadınların katline ferman çıkaran bir karara imza atarak bizleri şaşırtmadı.” ifadelerini kullandı:

“Her gün en az 5 kadının katledildiği ülkede pandemi bahanesiyle katilleri ve failleri salanlar, daha fazla kadın kırımın yaşanmasının sorumlusu olanlar, İstanbul Sözleşmesinin iptalini isteyenlerdir.”

Danıştay’ın verdiği karar Türkiye’de hukukun, adaletin katledilen her bir kadınla beraber bir kez daha katledilmesine atılan imzadır. Danıştay bu karar ile kadına yönelik şiddete onay vermiş oldu.

Hukukçular, sivil toplum kuruluşları, hak savunucuları, demokratik örgütler ve pek çok vatandaş da İstanbul Sözleşmesi’ne karşı verilen bu karara sosyal medyada tepki gösteriyor.

Danıştay’ın kararı, bazı örgütler tarafından temyize ve Avrupa İnsan Hakları Mhakemesi’ne (AİHM) taşınacak.

Kuru otlar yeşile boyanmıştı: 40 milyon liralık Millet Bahçesi

İktidarın, “Turizm ve yerel kalkınma” hedefi kapsamındaki pilot projeleri arasında yer alan Yozgat Çekerek Millet Bahçesi, sararan çimlerin yeşile boyandığı görüntüler ile gündeme geldi. Çimlerin, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın katılacağı açılış töreni için boyandığı iddia edilmişti.

BirGün‘den Mustafa Bildircin‘in aktardığına göre; Çekerek Millet Bahçesi’nin ihalesi Temmuz 2020’de Toplu Konut İdaresi’nce (TOKİ) gerçekleştirilen tesisin maliyeti, kamu kaynakları ile yapılan ölçüsüz harcamaların çarpıcı bir örneğini oluşturdu.

40 milyon 28 bin liraya mal oldu…

TOKİ, 6 Temmuz 2020’de “Yozgat İli Çekerek İlçesi Bahçelievler Mahallesi Millet Bahçesi ve Millet Bahçesine Ait Sosyal Donatılar İnşaatları ile Altyapı ve Çevre Düzenlemesi İşi” ihalesi açtı.

Açık ihale yöntemiyle gerçekleştirilen ihaleye 22 şirket teklif sunarken tekliflerden 13’ü geçerli sayıldı. Teklifleri değerlendiren idare işi, ihaleye iş ortaklığı ile teklif sunan Ankara merkezli iki şirkete verdi. İhale kapsamında 30 Eylül 2020 tarihinde imzalanan sözleşmenin bedeli kayıtlara, 40 milyon 28 bin TL olarak geçti.

Amasya, Tokat, Çorum ve Yozgat’a 100 kilometrelik mesafedeki tesisin kapsadığı alan 173 bin metrekare olarak hesaplandı. Tesisin henüz inşaat aşamasında Çekerek Belediyesi’nin yayımladığı açıklamada, “Hemşerimiz, gururumuz Cumhurbaşkanı Yardımcımız Sayın Fuat Oktay beyefendiye, Çevre ve Şehircilik Bakanı Sayın Murat Kurum beye, Milletvekilimiz Av. Yusuf Başer beye ve proje ekibimize teşekkür ediyoruz” ifadeleri kullanıldı.

İçerisinde millet kıraathanesi, seyir terasları, yüzer iskeleler, yürüyüş yolları, çocuk oyun parkları, yöresel ürün pazarı, kır bahçesi, cep sineması ve bilim merkezinin de yer aldığı tesis için sipariş edilen özel bitkiler de dikkati çekti. İhale için hazırlanan, listedeki bitkilerden bazıları şöyle:

  • Ermeni Sümbülü: 61 bin 650 adet
  • Kirpikli İnci: 90 bin adet
  • Kırmızı Damkoruğu: 2 bin 250 adet
  • Mavi Ladin: 7 adet
  • Lübnan Sediri: 59 adet

Danıştay, İstanbul Sözleşmesi’ni bir gecede fesheden Cumhurbaşkanı kararının iptali istemini reddetti

Danıştay 10’uncu Dairesi, geçtiğimiz aylarda görülen yüzlerce davanın ardından nihai kararını açıkladı. İstanbul Sözleşmesi’ni fesheden Cumhurbaşkanlığı kararını iptal edilmedi.

Karar, ikiye karşı üç oyla alındı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan imzasıyla 19 Mart 2021’de yayımlanan ve İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasını öngören kararnameye karşı yüzlerce dava açılmış; çok sayıda kadın, kadın hakları örgütü, siyasi parti ve kuruluşun katıldığı birleştirilmiş davalarda avukatlar, defalarca Danıştay üyelerine kararın hukuksuzluğu ile ilgili savunma yapmıştı.

Toplu  görülen davalar için yurdun dört bir yanından yüzlerce kadının doldurduğu Danıştay’da savcı 28 Nisan’dan sonra Sözleşme’den çıkan Cumhurbaşkanı kararının iptalini istemiş, ikinci duruşmasında da fesih kararının iptali talebini yinelemişti.

Kadınlar dördüncü kez Danıştay’da: İstanbul Sözleşmesi’nden, hayatlarımızdan vazgeçmiyoruz
İstanbul Sözleşmesi’ni savunan kadınlar sordu: Hiç ‘Çocuk niye ağlıyor’ denilerek tokat yediniz mi?

Kararın gerekçesinde , Anayasa tarafından verilen temsil yetkisi ve 9 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinede verilen yetkiye istinaden tesis edilmiş olan dava konusu Cumhurbaşkanı Kararında hukuka aykırılık bulunmadığı belirtildi.

Davalarda kadınlar, İstanbul Sözleşmesi’nin kadınların şiddetsiz hayat hakları ile ilgili olduğunun, ‘temel insan hakları ile ilgili uluslararası sözleşmelerden Anayasa gereği bir kişinin kararı ile çıkılamaz’ görüşünün altını çizilmişti.

Danıştay 10’uncu Dairesi bugün açıkladığı nihai kararında ise, İstanbul Sözleşmesi’ni bir gecede fesheden Cumhurbaşkanlığı kararını hukuka uygun bularak, kararın iptali talebini reddetti.

Danıştay Cumhurbaşkanı’ndan da büyük bir Cumhurbaşkanı yarattı!

Danıştay’ın kararını açıklamasının ardından hukukçu Kerem Altıparmak şu yorumu yaptı:

“Türkiye’nin taraf olduğu yüzlerce uluslararası antlaşma var. Bunların hepsi kanun hükmünde. Danıştay’ın bugünkü İstanbul Sözleşmesi kararına göre Cumhurbaşkanı bir gecede yüzlerce kanunu tek bir cümlelik kararla kaldırabilir.”

 

Cennet Koy’dan Cengiz Holding’e: Koyumuzda yağmacı istemiyoruz

Muğla’nın Bodrum ilçesine bağlı Gölköy Mahallesi’ndeki Cennet Koyu’nda yer alan 678 bin metrekarelik alana Cengiz Holding tarafından turistik tesis ve rezidans yapılması planlanıyor.

Sendika.org’un aktardığına göre; bölgenin ranta açılmasını istemeyen Bodrumlular ise bugün yaptıkları eylemde Cengiz Holding’e tepki gösterdi.

Öte yandan bugün Halkın Kurtuluş Partisi (HKP), AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cengiz Holding sahibi Mehmet Cengiz, Cengiz Holding yetkilileri, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişci, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Muğla Valisi Orhan Tavlı, Bodrum Kaymakamı Bilgehan Bayar, Muğla Kültür ve Turizm İl Müdürü Zekeriya Bingöl, Muğla Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürü Gülnur Çekmeceli,  Muğla Çevre ve Şehircilik İklim Değişikliği İl Müdürü Ömür Özdil, Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürü Mustafa Tuğrul Şahin, Kültür Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu Üyeleri ve soruşturma sırasında ortaya çıkacak diğer sorumlular hakkında Bodrum Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu.

Yetkililerin “temel milli yararlara karşı faaliyette bulunmak üzere yarar sağlama”, “görevi kötüye kullanma”, “anayasayı ihlal”, “kültür ve tabiat varlıklarını koruma kanununa muhalefet” ve “çevre ve milli parklar kanununa muhalefet” suçlarını işledikleri gerekçeleriyle duyuru yapıldı.

Muğla Çevre Platformu’nun (MUÇEP) çağrısıyla düzenlenen eylemde bir araya gelen yurttaşlar, “Yaşam alanlarımız müştereklerimizdir”, “Cennet koyumuzda yağmacı istemiyoruz” sloganlarını attılar.

Eylemde turizm adı altında yapılan sözde yatırımlarla, çeşitli madencilik faaliyetleriyle ve meydana gelen yangınlarla canlıların yaşam alanlarının gittikçe daraldığı belirtilirken Cennet Koyu’nun canlılar için son sığınaklardan biri olduğu ifade edildi.

‘Cennet Koyu işgal altında’

MUÇEP sözcüsü Umay Karabaş’ın okuduğu basın açıklamasında “Bodrum’un işgal altında, gasp edilmiş, peşkeş çekilmiş kilometrelerce kıyısından bizlere ve doğal yaşamına kalmış ufacık alanlarından birisinde, Cennet Koy’dayız. Bu koya komşu yarımadalardan son doğal, tarihsel, kültürel değerlerini koruyan yarımada olan Gökburun’da özellikle son yirmi yıldır aşina olduğumuz, aşina olmakla kalmayıp karşısında mücadele ettiğimiz bir tavır ve yaklaşım ile yok edilmek üzere. Bunun adı tam olarak ‘üç günlük rant peşinde koşmak, hiç doymamak” denildi.

Açıklamada ayrıca bölgenin biyoçeşitliliğine değinilerek sulak alanın canlılar için hayati önemde olduğu hatırlatıldı:

“Şu an bulunduğumuz koy ve hemen arkamızdaki Gökburun yarımadası, doğal karakterini koruması nedeniyle, az ötedeki Akdeniz Gölü sulak alanının canlıları için de hayati önemde. Örneğin o sulak alanda yıllar içinde gözlem kaydı bulunan altmışın üzerinde kuş türünü buralarda beslenirken, yuva yaparken, yavrularını büyütürken görmek mümkün.”

 ‘Planlar her nedense pek koruma öncelikli yapılmıyor’

Ekolojik dengeler dışında bölgenin Bodrum’un tarihsel ve kültürel mirası açısından da önem arz ettiği ifade edilen eylemde son olarak şunlar söylendi:

“Burada gerek yüzey araştırması gerekse daha derinleşen çalışmalar yapan arkeologlar, örneğin Küdür’den hiçbir farkının olmadığını, aynı hassasiyet ile korunması gerektiğini belirtiyor. Peki biz bunları anlatmak zorunda mıyız? Karar vericiler bunları bilmiyor mu? Elbette biliyor. Ama planlar her nedense pek koruma öncelikli yapılmıyor.”

‘Onlar vekil biz asılız, onlar gidici biz kalıcıyız’

Bugün Gökburun’un sesini duyurmaya uğraşırken yarın Kissebükü Adalıyalı’nın, Torba’dan Yalıçiftlik’e turizm yatırımcıları için satışa çıkarılan 18 milyon metrekarelik orman arazisinin, Ortakent’in feryadı için de uğraşacaklarını ifade eden çevre aktivistleri basın açıklamasında “2015 yılında Çamlıhemşin’deyeşil yol’ projesinin önünde dimdik duran Havva Teyze‘nin sözüyle bitirmek isteriz, ‘biz halkız ve buradayız’. Onlar vekil biz asılız, onlar gidici biz kalıcıyız!” dedi.

Ne olmuştu?

Cengiz İnşaat’ın, daha önce de girişimlerde bulunduğu Bodrum Cennet Koyu’nda otel ve villa inşa etmek için dünyaca ünlü lüks marka Bulgari ile anlaştığı iddia ediliyor. Cengiz Holding bünyesindeki şirket, kamu arazisini 2012’de satın almış; Danıştay, arazinin özelleştirme kararını iki kez iptal etmişti.

‣ Cengiz Holding, Cennet Koyu’ndan vazgeçmiyor: Otel ve villa projesi için anlaştı

Araziyi satın almak için Ziraat Bankası’ndan çekilen 277 milyon TL krediye usulsüz krediye dair suç duyurusu başlatılmış, fakat takipsizlikle sonuçlanmıştı.

Geçen yıl Haziran ayında, projenin diğer ortağı Fettah Tamince’nin şirketi Bodrum bir Turizm Yatırım A.Ş, ayrılmış, şirket Eylül 2021’de Cengiz İnşaat ile birleşti.

Cennet Koyu, Üçüncü Derece Arkeolojik Sit Alanı ve koruma alanı içerisinde bulunuyor. Bölge ayrıca Akdeniz foku, çizgili yunus ve deniz kaplumbağalarının da yaşam alanı.

Şirket Ocak 2021 yılında Cennet Koyu’nda dört adet mendirek yapısıyla iki adet plaj yapmak için ÇED başvurusunda bulunmuş, çevre aktivistleri inşaatın yapılmaması için imza kampanyası başlatmıştı.

‣ Cennet Koyu’nda yapılacak projeye karşı imza kampanyası başlatıldı

Londra’da beklenen sıcaklık rekoru kırıldı: Gün bitmeden rekorun yenilenmesi bekleniyor

Avrupa‘da etkili olan aşırı sıcak dalgası etkisiyle bugün için tarihinde ilk kez ‘kırmızı uyarı’ verilen Birleşik Krallık‘ta termometreler rekor sıcaklıkları kıaydetmeye başladı.

Öğle saatlerinden önce Charlwood’da termometre şimdiye kadar kaydedilen en yüksek seviye olan 39.1 santigrat dereceyi gösterdi.

Fakat rekor iki saat geçmeden kırıldı, İngiltere’nin ulusal hava durumu servisi Met Office, Heathrow Havalimanı‘ndaki geçici sıcaklığın 40,2 Santigrat’a ulaştığını duyurdu. Onaylanırsa, İngiltere’deki sıcaklık ilk kez 40 santigrat dereceyi aşmış olacak.

Galler, İskoçya ve Kuzey İrlanda‘da yeni sıcaklık rekorları kırılabilir.

Öte yandan gün içinde sıcaklığın daha da yükselmesi ve bu rekorun da tazelenmesi bekleniyor. Uzmanlar ülkenin bazı bölgelerinde sıcaklıkların günün ilerleyen saatlerinde 40 santigrat dereceyi geçmesini bekliyor.

Met Office’e göre Pazartesi gecesi, İngiltere’de kaydedilen en sıcak gece oldu. Çoğu bölgede sıcaklık 20 derecenin üstünde kalırken gecelik sıcaklık kayıtlarının, 3 Ağustos 1990’da Brighton’da kaydedilen önceki en yüksek günlük minimum 23,9 derece rekorunu aşarak, Surrey’de geçici olarak kaydedilen 25.8 derece ve Galler’de 24.5 derece ile kırılmış olması bekleniyor.

Fotoğraf: Guy Corbishley / Alamy

Met Office Baş Meteoroloğu Neil Armstrong, şu açıklamayı yaptı:

“Bugün İngiltere’de bazı yerlerde 40 dereceyi geçme ihtimali olan olağanüstü sıcaklıklar görmeye devam ediyoruz. Bu tarihi sıcaklıkla birlikte, insanların sıcaklığı planlamaları ve rutinlerini değiştirmeyi düşünmeleri önemlidir. Bu ısı seviyesinin sağlık üzerinde olumsuz etkileri olabilir.”

Olağanüstü ısınma, bu yükseklikte sıcaklığa alışık olmayan ülkede hayatı büyük ölçüde aksatıyor. Toplu taşıma, ofisler ve bazı okullar durumdan etkilendi.

Hükümet, insanları evden çalışmaya çağırdı, dünden sonra pek çok kişi bu çağrıya uydu. Okulların açık kalmasına karar verilse de bazı okul bölgelerinde öğrenciler evlere yollandı.

Fotoğraf: Kevin Coombs / Reuters

Toplu taşıma servisi Network Rail,  kırmızı uyarı kapsamındaki bölgelerden geçen trenlere “seyahat etmeyin” uyarısı verdi. Bu bölge, Londra’nın kuzeyinden Manchester ve York‘a uzanan ülkenin büyük bir bölümünü kapsıyor.

Tren altyapısının aşırı sıcaklara dayanıklı olmadığı ülke boyunca bazı güçlendirme çalışmalafır yapıldı ve hala çalışıyor olanlar hız kısıtlamalarına tabi tutuldu. Çoğunda klima bulunmayan Londra Metrosu da bazı seferlerini askıya aldı.

Sıcaklıkların Çarşamba gününe kadar 20’li derecelere düşmesi bekleniyor.

Öte yandan bugün aşırı sıcakla birlikte, özellikle güneybatının bazı kısımlarında ve daha sonra İngiltere’nin kuzeydoğusunda gök gürültülü fırtına riski geliyor. Yarın bazı kesimler için sarı fırtına uyarısı yapıldı.

 

Translara karşı nefret suçu bitmiyor: Bu kez de bekçiler saldırdı

Uyarı: Bu içerik, rahatsız edici bilgi ve görüntüler içerebilir.

*

Son dönemlerde seks işçisi trans kadınlara nefret saldırıları, cinayetler, polis ve bekçi baskısıyla gündeme gelen İzmir Alsancak; bu kez de trans kadınlara sokak ortasında işkence ile gündemde.

Kaos GL’den Yıldız Tar’ın aktardığına göre; 16 Temmuz gecesi Alsancak’ta köpeklerini gezdirmek için sokağa çıkan iki trans kadının yanına gelen bekçiler, “Burada bekleyemezsiniz” dedi.

‘Yetkiniz yok’ denilen bekçilerden kadınlara şiddet

Gerekçe soran kadınlara yanıt vermeyen bekçilerin kadınlara saldırmaya başladığı belirtildi. Habere göre; trans kadınların, “Bunu yapamazsınız, yetkiniz yok” demesi ve bekçilere hukuku hatırlatmasına cevap ise daha fazla şiddet oldu.

Bekçinin sokak ortasında işkencesine polisin de eklenmesiyle işkencenin boyutu arttı. İlk saldırıya uğrayan iki kadının yanı sıra; iki trans kadın arkadaşları daha polis şiddetiyle karşılaştı. Kolluk ve bekçi el birliğiyle kadınları yerlerde sürükledi, cinsel saldırıda bulundu. Kadınlar ters kelepçeyle gözaltına alındılar.

Fotoğraf: Kaos GL

Ters kelepçe, işkence ve kötü muamele

Kadınlar, 100 metre ötedeki Alsancak Polis Merkezi’ne uzunca süre götürülmeyerek araçta bekletildi. Ters kelepçeleri çıkartılmadı. Polis Genç LGBTİ+ Derneği’nden aktivistlerin tüm çabalarına rağmen işkence ve kötü muamelesini sürdürdü.

Polis, kadınların ters kelepçesini ancak kadınlar 112 Acil Çağrı Merkezi’ni arayıp şikayet ettiğinde çıkardı. İnsan Hakları Derneği ve Özgürlükçü Hukukçular Derneği İzmir Şubesi’nden Av. Nehir Bilece ve Av. Eylem Zengin kadınların yanına gitti.

Gece boyunca ifadeleri alınmayan kadınlar, “Vardiya değişikliği” denilerek gece boyunca alıkonuldu.

Alsancak’ın rutini: Translara şiddet!

Emniyet’teki ifadelerin ardından bir trans kadın hariç, gözaltına alınan herkes serbest bırakıldı. Bir trans kadın ise Sulh Ceza Hakimliği’ne sevk edildi. Suçlama, görevli memura mukavemetti. Kadın, yurtdışı çıkış yasağı şartıyla serbest bırakıldı.

Alsancak’ta artık rutine dönüşen bu işkence uygulamalarını Av. Sena Yazıbağlı, “Nefret saldırısına ilişkin tedavileri sürerken bir kez daha işkenceye uğradılar” dedi ve ekledi:

“Alsancak Bornova Sokak’ın adı dahi o sokağın tarihini ortaya koyuyor. O sokağın adı Azra Has Sokağı’dır. Adını, o sokakta öldürülen bir trans kadından alır. 80’lerden beri trans kadınların yaşadığı bir sokak, son yıllarda Emniyet Müdürlüğü marifetiyle işkence mahalline dönüştürüldü.

Alsancak Azra Has Sokağı ve bölge sokakları uzun süredir kolluk kuvvetinin ablukası altında, keyfi nedenlerle trans kadınların sokağa çıkması dahi engelleniyor. Bakkala gidene, köpeğini gezdirene Kabahatler Kanunu‘ndan taşıtlı motorlara, işportacılara kesilen cezalar kesiliyor. Ahlak Şube, Bornova Sokağı ve çevresinin aile muhiti olduğu ve ailelerin trans kadınlardan rahatsız olduğunu iddia ediyor. Senelerdir orada yaşayan kadınları kendi evlerinden kovmaya çalışıyor.”

Yazıbağlı, “Ne yazık ki trans kadınlar aktivistlerin ve avukatların dayanışmasıyla sokak alan kavgası verirken İzmir Büyükşehir Belediyesi Bornova Sokak’ı yayalaştırma projesi kapsamında araç girişine kapattı. Zaten zor şartlarda yaşayan pek çok trans kadın için kolluğun yeni bahanesi bu oldu. Yerel yönetim çalışmaları övülen ana muhalefet partisinin belediyesi popülist bir tavırla, orada yaşayan trans kadınlarla hiçbir şekilde görüşmeden bir soylulaştırma harekatına girişti. Daha geçtiğimiz günlerde Büyükşehir Belediye Başkanı, yayalaştırdıkları sokaklara giderek esnafla fotoğraflar çekildi. Oraya kadar gidip trans kadınlarla görüşmedi bile” dedi.

Kaos GL’nin raporu: Translara yönelik hak ihlallerinde başı barınma hakkı çekiyor

Kaos GL’nin hazırladığı LGBTİ+’ların İnsan Hakları 2021 Yılı Raporu’nda translara yönelik hak ihlalleri oldukça geniş yer buluyor.  Bu hak ihlallerinin başında da barınma hakkı geliyor. Geçtiğimiz yıl bir yandan Ankara’da Eryaman-Esat davası zaman aşımı riskiyle devam ederken bir yandan da İstanbul Beyoğlu Küçük Bayram Sokak ve İzmir Bornova Sokak’ta trans kadınların yaşadığı evlere ve çalıştığı sokaklara defalarca polis operasyonu, tacizler gerçekleştirildi.

Alsancak’ta seks işçisi  trans kadınlar barınma hakkı ihlallerine karşı 13 Nisan’da bir araya geldi. Basın açıklamasında “20 Kasım gecesi Bornova sokağında bir saat arayla aynı fail tarafından iki farklı bıçaklı saldırının gerçekleştiğini, 25 Kasım’da ise Basmane gar önünde 2 trans kadın arkadaşımıza saldırıldığını ve birinin katledildiğini; 16 Ocak’ta Karabağlar’da bir trans kadının öldürüldüğünü tekrar söylüyor ve adalet arayışımızın sürdüğünü haykırıyoruz” denildi.