Şiddetli selin milyonlarca insanı yerinden ettiği ve 1400 kişinin ölümüne neden olduğu Pakistan‘da yetkililer, ülkenin en kötü etkilenen bölgelerinden Sindh eyaletinde milyonlarca insana elektrik veren enerji istasyonunu sulardan korumak için önlem almaya çalışıyor.
Altı vilayet ve ilçelerine elektrik sağlayan hayati önemdeki Dadu Grid İstasyonu‘nu korumak için Pakistan Ordusu santral önüne kazılanhendeği güçlendirme çalışmalarına başladı. Şehrin yetkilileri sel sularını bu bölgeden uzaklaştırarak başka yerlere yönlendirmek için ‘oyuk’lar açmaya çalışıyor.
Üst düzey şehir yetkilisi Syed Murtaza Ali Shah, Reuters’e verdiği demeçte, “Herhangi bir sel olması durumunda şebekeyi kurtarmak için tüm önleyici tedbirler alındı” açıklamasını yaptı.
Fotoğraf: Mohammad Sajjad / AP
Başbakan Shehbaz Sharif, devlet yayın kuruluşu Radio Pakistan’a verdiği demeçte 500 kilovattlık elektrik santralin güvenliğinin sağlanması için talimat vermişti.
Sindh, ortalamadan yüzde 466 daha fazla yağış aldı ve konumu nedeniyle tüm sel suları 1,5 milyon nüfuslu Dadu ilçesinden geçiyor.
Öte yandan Manchar Gölü‘nden taşan sel suları bugün Dadu bölgesinde hasara yol açmaya devam etti. Yakındaki bir köy Kalhoro sular altında kaldı ve yetkililer daha fazla köyün su baskını tehdidiyle karşı karşıya olduğu konusunda uyardı. Köydeki büyük hastanelerden ve okullardan biri sel sularıyla doldu ve sakinler tahliye edildi.
Fotoğraf: Pervez Masih / AP
Rekor muson yağmurları ve buzul erimesinden kaynaklanan seller ülke çapında 33 milyon insanı etkiledi ve yaklaşık 1400 kişinin ölümüne neden oldu. Evlere, yollara, hayvanlara ve mahsullere zarar veren selin maliyetinin 30 milyar dolar olduğu tahmin ediliyor.
Birleşmiş Milletler kurumları, Temmuz ve Ağustos aylarında 30 yıllık ortalamanın yaklaşık yüzde 190 üzerinde yağış alanGüney Asya ülkesinin yeniden yapılanma ihtiyaçlarını değerlendirmek için çalışmaya başladı.
Hem Pakistan hükümeti hem de BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, 220 milyon nüfuslu ülkenin yaklaşık üçte birini sular altında bırakan sele neden olan aşırı hava koşullarından iklim değişikliğini sorumlu tutmuştu.
Perşembe günü 96 yaşında hayatını kaybeden Birleşik Krallık Kraliçesi 2. Elizabeth’in 19 Eylül’de düzenlenecek cenaze törenine katılacak dünya liderleri ve eşlerinin, ülkeye ticari uçuşlarla gelmesi, cenaze alanına ise otobüsle ulaşması istendi.
Politico’nun ulaştığı, cenaze törenine katılacak dünya liderlerinden talep edilenlerin yer aldığı belgeye göre, her ülkeden yalnızca devlet başkanları ve eşleri törene katılabilecek. Büyükelçiliklere gönderilen belgede, cenaze alanında oluşacak kalabalık nedeniyle davetlilerin ailesinden ya da ekibinden başka birinin kabul edilemeyeceği vurgulandı.
Davette, Kral 3. Charles’ın cenaze töreninden önceki akşam Buckingham Sarayı’nda dünya liderlerini ağırlayacağı belirtildi.
‘Özel jetlerle gelmeyin, helikopter kullanmayın’
Büyükelçiliklere gönderilen belgede, Heathrow Havalimanı’nda özel uçuşlara uygun düzenleme yapılmayacağını belirtildi; dünya liderlerinden Londra‘ya ticari uçuşlarla ulaşmalarını istedi. Belgede özel jet konusunda ısrarcı olan liderlerin ise Londra çevresinde “daha az kalabalık havaalanlarını tercih etmeleri” önerildi.
Havalimanından törenin gerçekleşeceği yerlere helikopterlerle ulaşımın da yasak olacağı belirtilen açıklamalarda, liderlerin otobüslerle törene ulaştırılacağı aktarıldı.
Erzincan,İliç’te 12 yıldır faaliyet gösteren Kanada ve Çalık Holding ortaklığındaki Anagold altın madeni şirketinin Çöpler Altın Madeni’nin kapatılması için açılan dava kapsamında yapılan keşiften çıkan rapor suç duyurusuna konu oldu.
Keşfe Erzincan’daki siyanür saçan şirketin faaliyetlerini duyuran ve yıllardır bunun için mücadele eden davacı Sedat Cezayirlioğlu ve gönüllü avukatı İsmail Hakkı Atal alınmamıştı.
Cezayirlioğlu, bilirkişiler hakkında, ‘gerçeğe aykırı rapor hazırladıkları’ gerekçesiyle suç duyurusunda bulundu.
Şirketin faaliyetleri siyanür sızıntısından sonra oluşan kamuoyu baskısının akabinde ancak kapatılabilmişti. 77 gündür kapalı olan maden şirketin sahasında yapılan keşifteki bilirkişiler hakkında yaptıkları şikayete ilişkin Atal, şunları söyledi:
“İliç Asliye hukuk Mahkemesi’ndeki davadaki tespit dosyasında Jandarma, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının ve Anagold şirketinin siyanürün maden sahası ve membranlı alan dışına taştığını gösteren rapor ve beyanlarına rağmen, aksini yazarak şirketi aklamaya çalışan fen bilirkişisi ve ziraat bilirkişisini ‘gerçeğe aykırı bilirkişi raporu düzenlemek’ ve ‘görevi kötüye kullanma’ suçlarından şikayet ettik. İliç Asliye Hukuk mahkemesinin 2022 / 14. D.İş. sayılı dosyasındaki suç niteliğindeki tespit raporu hukuken yok hükmündedir.”
Suç duyurusuyla birlikte sahada yeniden bilirkişi keşfi yapılması talebinde de bulunuldu.
Halk TV’nin aktardığına göre; Atal, suç duyurusuyla ilgili şu açıklamada bulundu:
“Çünkü ziraat bilirkişisi, Sabırlı Deresi’ni akan bir dere olduğunu görüntülü olarak ispat ettiğimiz halde, raporunda ‘kuru dere’ olarak gösterdi. Yine aynı ziraat bilirkişisi, ‘zeminde oluşması beklenen yüzey akışı izine rastlanmamıştır’ diyerek Anagold şirketini aklama gayretine girdi. Halbuki Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, 8 Ağustos 2022 tarihinde Sedat Cezayirlioğlu’nun yazdığı yazıya verdiği cevapta, burada zehirlenmiş toprakların taşındığını belirtmişti. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı siyanür ile zehirlenmiş toprakların taşındığını belirtirken ziraat bilirkişisi, sanki burada hiçbir akış olmamış gibi gerçeğe aykırı rapor düzenliyor.”
Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle uygulanan ekonomik yaptırımların ardından Rusya’nın Avrupa’ya doğal gaz tedarikini kesmesi kıta genelinde eşi benzeri görülmemiş ölçekte bir enerji krizi ortaya çıkardı.
Avrupa ülkelerinde doğal gaz piyasalarında fiyatlar bir yıl öncesine kıyasla 10 kattan fazla artarak tarihi zirve yaptı. Gaz fiyatlarındaki artış elektrik fiyatlarını da hızla yukarı tırmandırdı. Toptan elektrik piyasalarında da fiyatlar da bir yıl öncesine kıyasla zaman zaman sekiz kat artış gösterdi.
Kıta ülkeleri, söz konusu enerji ürünlerindeki hızlı fiyat artışını aynı ölçüde tüketicilere yansıtmamak ve enerji arz güvenliğini sağlamak için çeşitli tedbirler hayata geçirmeye çabalıyor.
AB önlemleri
AB, Rusya’dan doğal gaz akışının kesintiye uğraması ihtimaline karşı bir acil durum planı hazırladı. Plan kapsamında bütün üye ülkelerin gaz tüketimlerini yüzde 15 azaltmalarına karar verildi. Böylece, yılda yaklaşık 400 milyar metreküp gaz tüketen AB ülkelerinin yıllık 45 milyar metreküp civarında daha az gaz kullanması hedeflendi.
AB, üye ülkelerdeki yer altı doğal gaz depolarının kış aylarına kadar doldurulmasını zorunlu kılacak yasal düzenlemeler de hazırladı. Bu çerçevede, doğal gaz depolarının 1 Kasım’a kadar yüzde 80 doldurulması hedefi belirlendi.
Rusya’nın Avrupa’ya Kuzey Akım1 boru hattından doğal gaz sevkiyatını süresiz kesmesinin ardından AB üyesi ülkelerin enerji bakanları, hızla artan elektrik ve doğal gaz fiyatlarına karşı alınacak yeni tedbirleri belirlemek üzere bir araya geldi.
AB ülkeleri, AB Komisyonu‘na derhal düşük maliyetli elektrik üreticilerinin gelirlerinin sınırlandırılmasını, fosil yakıt firmalarından katkı alınmasını, doğal gaza tavan fiyat uygulanmasını, elektrik talebinin düşürülmesini ve enerji şirketlerine likidite sağlanmasını içeren yasal düzenleme hazırlama görevi verdi.
Bu düzenleme tekliflerinin detaylarının birkaç güne kadar resmen açıklanması bekleniyor.
Hükümet, artan enerji fiyatlarının vatandaşlara yansımasını azaltmak için toplamda 125 milyar avroluk 3 farklı yardım paketi hazırladı.
Önlemler kapsamında vatandaşların korunması için akaryakıt vergileri düşürüldü.
Toplu taşımanın teşvik edilmesi için haziran-eylül döneminde aylık 9 avroya tren, otobüs ve metroda geçerli sınırsız toplu taşıma bileti sunuldu.
Kamu tarafı da enerji tasarruf önlemleri uygulamaya başladı. Kamu binalarının en fazla 19 santigrat dereceye kadar ısıtılması, kamu binaları ve anıtların yanı sıra reklam panolarının ışıklandırmasının kapatılmasına karar verildi. Yüzme havuzlarını ısıtmak yasaklandı.
Geçmişte kapatılması planlanan bazı kömür santralleri yeniden faaliyete geçirildi. Kışın olası enerji sıkıntısına karşı daha önce kapanması öngörülen 2 nükleer santralin acil durum rezervi olarak beklemede tutulmasına karar verildi.
Ayrıca yüksek doğal gaz ve elektrik faturalarını hafifletmek için fatura desteği sağlanması kararı alındı.
Vatandaşlardan enerji tasarrufu yapmaları istendi.
Elektrikte temel tüketim için fiyatların sabit tutulması, artan enerji faturalarının karşılanmasına yardımcı olmak için emeklilere tek seferlik 300 avroluk, öğrenciler ve kursiyerler için de 200 avro ödeme yapılması kararı alındı. Çalışanlara 300 avro, ailelere de çocuk başına 100 avro ilave destek verildi.
Eski yapıların enerji verimli biçimde renovasyonu için ek bütçe ayrıldı.
Konut yardımı alan herkese ısıtma gideri olarak ekstra destek sağlanması karara başlandı.
Alman hükümeti, yüksek faturalarla mücadele edenlerin endişelerini daha da hafifletmek için, ödeme yapamayan hiç kimsenin elektrik veya gaz bağlantısının kesilmeyeceğini garanti altına aldı.
Enerji firmalarının beklenmedik ölçüde yüksek karlarının bir kısmının vergilendirilmesine karar verildi.
Ülkede sınırsız toplu taşıma biletinin fiyatının yeniden belirlenerek devamına karar verildi.
Almanya’nın gelecek günlerde ek yardım önlemleri açıklaması bekleniyor.
Fransa
Doğal gaz fiyatlarının Ekim 2021 seviyesinde kalacak biçimde dondurulmasına karar verildi.
Elektrik fiyat artışı yıl sonuna kadar yüzde 4’le sınırlandırıldı.
Yoksul hanelere 100 avro enerji ödemesi sağlandı.
Enerji tüketiminin yüzde 10 azaltılmasına yönelik tasarruf programı hazırlandı.
Kamu binalarında ısıtma dereceleri düşürüldü ve soğutma seviyesi sınırlandırıldı.
İş yerlerinde klimaların en düşük 26 derecede, kaloriferlerin de en yüksek 19 derecede çalıştırılması kararlaştırıldı.
Mağaza vitrinlerinin ışıkları gece 01.00’den sabah 06.00’ya kadar söndürülmesine karar verildi.
Hane halklarının enerji tasarrufuna özendirilmesi için kamu spotları hazırlandı.
Hızla artan maliyetlerle mücadele için akaryakıt vergileri düşürüldü.
Düşük gelirlilerin enerji faturalarına destek verildi ve yoksullara 200 avro ödeme yapıldı.
Güneş enerji yatırımlarına sübvansiyon sağlandı.
Enerji firmalarının sözleşmeleri tek taraflı değiştirmeleri engellendi.
Cezayir’le yeni doğal gaz tedarik anlaşmaları yapıldı.
Ülkede, konutların ısısının 2 derece düşürülmesi, kamuda enerji tasarrufu ve sokak aydınlatmalarının azaltılmasını içeren yeni plan hazırlanıyor.
İspanya
Kış aylarında termostat ısısı 19 dereceyle sınırlandırıldı.
Mağaza vitrinlerindeki ışıklar ve kamu binalarındaki aydınlatmalar saat 22.00’den itibaren kapatıldı.
Doğal gazda KDV’nin ekim ayından itibaren yüzde 21’den yüzde 5’e düşürülmesine karar verildi.
Elektrik üretiminde kullanılan doğal gaza tavan fiyat getirildi.
Vatandaşlardan ve işletmelerden enerji tasarrufunda bulunması istendi.
Yunanistan
Hükümet, enerji tüketimini kamu kuruluşlarında yüzde 10 azaltmak amacıyla bir dizi tasarruf önlemi açıkladı.
Kamu binalarının sıcaklığının yazın 27, kışın 19 derecede tutulması, binaların kullanılmadığı zamanlarda ısıtma, soğutma ve aydınlatma sistemlerinin kapatılması tedbirleri alındı.
Kurumları enerji tasarrufunda bilinçlendirecek özel birimler oluşturulmasına karar verildi.
Vatandaşların enerji tasarrufu yapması için kampanya çalışmalarına başlandı.
Macaristan
Kamu binalarında ısıtma 18 dereceyle sınırlandırıldı.
Akaryakıt fiyatları, piyasa fiyatlarının altında bir seviyede tutuldu.
Kamu kurumlarında doğal gaz kullanımını yüzde 25 azaltma kararı alındı.
Yakacak odun temin edilmesi için ağaç kesme düzenlemeleri gevşetildi.
Polonya
Enerji ürünlerine vergi indirimleri getirildi.
Haneler için nakit yardımları sağlandı. Ayrıca haneler ve okullar ve hastaneler için düzenlenmiş düşük gaz fiyatlarının uygulama süresi uzatıldı.
Artan kömür maliyetini karşılamaya yardımcı olmak için hanelere tek seferlik yaklaşık 650 avro ödeme kararı alındı.
Yoksullara yönelik sosyal enerji tarifelerinin süresi uzatıldı.
Evini kalorifer yakıtı ile ısıtanlara 225 avro ve elektrik faturalarına katkı için abonelere 100 avroluk katkı sağlandı.
Benzin ve motorin üzerindeki özel tüketim vergileri düşürüldü.
Elektrik ve doğal gazda yüzde 6’lık indirimli KDV ile kalorifer yakıtı desteği 2023 yılı mart ayı sonuna kadar uzatıldı.
Isı pompası, güneş paneli veya ısı yalıtım malzemesi gibi ürünlerde KDV indirimi verildi.
Kamu binalarında 19.00 ile 06.00 arasında aydınlatmalar kapatıldı.
Isıtmanın en yüksek 19 dereceye ayarlanmasına karar verildi.
Enerji krizinde aşırı kazanç elde eden şirketlere ek vergi uygulanması hazırlığı yapılıyor.
2025 yılında kapatılması planlanan 2 nükleer santralin faaliyet süresi 10 yıl uzatılırken, bu kış kapatılması öngörülen 2 reaktörün faaliyetine devam etmesi kararlaştırıldı.
Bulgaristan
Akaryakıt vergileri düşürüldü ve hanelerin elektrik ve doğal gaz faturalarındaki vergiler kaldırdı.
Hanelerin elektrik faturalarının artışı da yüzde 3,4’le sınırlandırıldı.
ABD‘li enerji yatırım şirketi Rise Light & Power, New York şehrinin Queens bölgesinde bulunan ve şehrin en büyük fosil yakıtlı enerji santrali olan Ravenswood Üretim İstasyonu’nu rüzgar, jeotermal enerji ve pil depolama kombinasyonu ile yenilenebilir bir enerji merkezine dönüştürme projesini, resmi makamların onayına sundu.
Queensboro Yenilenebilir Ekspres ismi verilen proje, fosil yakıt tesisini Atlantik Okyanusu‘ndan elde edilecek rüzgar gücüyle yüzde 100 yenilenebilir enerji ile çalışan bir istasyona dönüştürmeyi hedefliyor.
Dört kırmızı-beyaz bacası ile Hollywood filmlerinde dahi yer alanDoğu Nehri üzerindeki bu sembolik tesis, fosil yakıtlarla şehrin enerji ihtiyacının en az yüzde 20’sini sağlıyor ve 2019 verilerine göre yılda yaklaşık 1,2 milyon ton karbondioksit salıyor.
1963’te faaliyete geçen bu devasa istasyonun çevresinde yaşayan sakinlerin yıllardır hava kirliliğinden şikayet ettiği, bölgede yaşayan her 10 bin çocuktan 145’inde, şehrin diğer alanlarındaki verilere kıyasla çok yüksek oranda astım görülüyor.
Üretim istasyonunun yaklaşık 5 kilometre çapındaki alanda yaşayan 1,2 milyondan fazla insanın yarısı siyah.
Şirketin sunumuna göre Queensboro projesi,1960’lardan beri fosil yakıt üretimi yapan tesisin işlevini kalıcı olarak değiştirmenin yanı sıra; yaratacağı iş fırsatları, daha düşük maliyetle daha yüksek verimlilik için mevcut altyapıdan yararlanma gibi avantajlarıyla da fayda sağlayacak ve çevre kirliliğini önemli ölçüde azaltacak.
Firma, iki yıldan fazla bir süredir geliştirmekte olduğu bu projede yüksek voltajlı doğru akım (HVDC) kablolarını gömmek için en verimli ve güvenli yeri belirlemek adına New York Limanı‘nda yaklaşık 410 kilometrelik bir sahda jeofizik araştırmaları tamamladığını belirtti.
Şirket bu çalışma ile Atlantik Okyanusu’ndan maliyeti düşük ve verimli bir şekilde elde edilecek en az 2 gigavat enerjiyi tüketicilere iletebileceğini söyledi.
Bunun için projede, okyanustaki açık deniz rüzgar çiftlikleri tarafından üretilen 3,9 GW’a kadar elektriği Verrazano Narrows, Yukarı New York Körfezi ve East River üzerinden Ravenswood sahasına getirmek için birden fazla iletim kablosu seti kullanılacağı aktarıldı.
Orman kıyımının durdurulması için yaptıkları başvurulara karşılık kesimin arttığına dikkat çeken Şırnak Barosu Çevre ve Kent Komisyonu Eşsözcüsü Fadıl Tay, talana karşı çıkmak için Cudi Yürüyüşü’ne çağrı yaptı.
Şırnak’ta 2019’da yeni kalekol ve askeri üs bölgeleri için yapılan yolların kenarlarında başlatılan ağaç kıyımı sürüyor.
Mezopotamya Ajansı‘nın haberine göre; korucular, Cudi Dağı‘nın ardından Besta bölgesinde bugüne kadar on binlerce ağacı “güvenlik” gerekçesiyle kesti.
“Özel güvenlik bölgesi” adı altında yasaklı olan Cinîwer (Bilecik), Xerbigê Bestin (Dedeören), Navyan (Güneyçam), Bêlûzer (Küllüce), Şereevan (Şerevan) ve Rîsor (Risor) köyleri ile Kaniyamîr, Birateto, Birapeşo, Deyndarok, Serêrû, Tîkera, Qûrteka Pêşya, Girê Derîncê alanlarında kıyım devam ediyor.
Ağaç kıyımının durdurulması için resmi makamlara yapılan tüm çağrılar ve başvurulara ise herhangi bir olumlu dönüş yapılmadı.
Şırnak Barosu Çevre ve Kent Komisyonu Eşsözcüsü avukat Fadıl Tay, kentte devam eden ağaç kıyımı ve buna karşı 17 Eylül’de yapılacak yürüyüşe ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
‘Asıl gerekçe rant’
Ağaç kıyımına ilişkin resmi makamlarca verilen “güvenlik” gerekçesinin gerçeği yansıtmadığını asıl gerekçenin rant olduğunu belirten Tay, şunları söyledi:
“Trilyonlarca paranın döndüğü bir alandır. Bu rant alanı sisteme yakın kişiler tarafından sürdürülüyor. Cudi’de Besta’ya, Besta’dan Başûr Kürdistanı’na kadar olan bölgede kirli bir savaş yürütülüyor. Bu savaşı doğa üzerinde yürütüyorlar. Rant için yapılan kirli bir savaştır. Onun için ağaç kıyımı, maden ocakları, tarihi eserlerin kaçak yollarla satılması gibi büyük bir rant sağlanıyor. Bu tarihi kirli bir talandır. 100 yıldır bu talan devam ediyor.”
Günde 50 TIR’dan fazla ağaç kesimi
Ağaç kıyımının durdurulmasına ilişkin yaptıkları başvurulara rağmen kesimin artarak devam ettiğini ifade eden Tay, kış mevsiminin zorlu koşulları başlamadan kesimin arttırıldığını sözlerine ekleyerek, “Daha önce günde 20-30 TIR ağaç kesilirken şimdi ise günde 50 TIR’dan fazla bir sayıya çıkmış durumda” diye konuştu.
‘Bu yollar halk için değil kendi rantlarını rahat geçirmek için yapılıyor’
Ağaç kıyımı ve maden sahalarının birbiri ile ilişkili olduğunu kaydeden Tay, doğayı tahrip ederek halkın sağlığıyla oynandığını söyledi. Şırnak’ta devam eden doğa talanının bir diğer amacının ise insanları göç ettirerek bölgeyi insansızlaştırma politikası olduğuna dikkat çeken Tay, “Yıllardır köylerin yolları yapılmazken bu ağaç kıyımının başlamasıyla birlikte o köylere asfaltlı yollar yapılmaya başlandı. Bu yollar halk için değil kendi rantlarını rahat geçirmek için yapılıyor” diye belirtti.
Vatandaşlar da kampanya ya katıldı
Kıyıma karşı başlattıkları kampanya kapsamında halktan dilekçe almaya devam ettiklerini ve 200 ismin başvurusuna Şırnak Valiliği’nden henüz bir yanıt verilmediğini söyleyen Tay, “Yine bölgedeki resmi makamlara da gerekli başvurularda bulunduk. Özellikle resmi makamlara yaptığımız başvurular yanıtsız kaldı. Bunun için bizlerde buna ilişkin dava açacağız. ‘Güvenlik’ gerekçesiyle sürdürülen ağaç kıyımının durdurulması için iptal davası açacağız. Bu davayı Mardin İdare Mahkemesi’nde Şırnak Orman İşletme Müdürlüğü’ne karşı açacağız. Olumlu bir sonuç alana kadar bütün hukuki yollara başvuracağız” ifadelerini kullandı.
Cudi’de ağaç kıyımına karşı yürüyüş
Demokratik Toplum Kongresi (DTK), Özgür Kadın Hareketi (TJA), Demokratik Bölgeler Partisi (DBP), Halkların Demokratik Partisi (HDP) ve Mezopotamya Ekoloji Hareketi öncülüğünde, kente devam eden ağaç kıyımına karşı 17 Eylül’de yapılacak yürüyüşe katılım çağrısı yapan Tay, şunları söyledi:
“Türkiye’de bulunan birçok ekoloji hareketinin yanı sıra Barolar Birliği de bu yürüyüşümüze destek verecek. Ağaç kıyımına ilişkin bir kamuoyu yaratmayı hedefliyoruz. Herkesin bölgemizde devam eden ağaç kıyımına ilişkin bilgilenmesini istiyoruz. Bütün demokratik kitle örgütlerinin buna katılmasını istiyoruz. Çünkü bu doğa hepimizindir ve hepimizin bunu koruması gerekiyor.”
Plastik atıklar çağımızın en önemli çevre sorunlarından. Günden güne kullanım alanları çoğalan plastiğin buna bağlı olarak da yıllar içinde üretimi inanılmaz boyutta arttı. 2021 yılında yıllık üretimi 10 milyon tonu geçen plastiğin 5.6 milyon tonu; yani yarısından fazlası ambalaj sektöründe kullanılıyor. Bunun anlamı ise yıl boyunca üretilen plastiğin yarısından fazlasının ortalama üç ile beş gün arasında atık plastiğe dönüşmesi oluyor.
Bu kadar büyük miktardaki atık ise zengin merkez kapitalist ülkeler tarafından büyük oranda yoksul çevre kapitalist ülkelere yönlendiriliyor. AB ülkeleri plastik atıklarının büyük bir bölümünü Türkiye’ye gönderiyor. Çin’in de plastik atık ithalini yasaklaması sonucu Avrupa ülkelerinden Türkiye’ye gönderilen atıkların miktarı 2004 yılından bu yana 196 kat arttı. Eurostat verilerine göre Avrupa’nın plastik çöpünü en çok alan ülke Türkiye ve ülkemiz yalnızca bu kıtadan 2020’de yaklaşık 660.000 ton plastik atık ithal etmiş.
Plastik atıkların yaşam alanlarından uzaklaştırılması için kullanılan yöntemlerden diğeri ise bu atıkların yasa dışı olarak akarsu ve denizlere atılması. Bugüne kadar deniz ve okyanuslarda biriken, yüzen adalar oluşturan plastik atıkların kaynağının akarsular yolu ile denizlere ulaşan plastikler olduğuna inanılıyordu. Ancak Nature Publishing Group tarafından online olarak yayınlanan Scientific Reports dergisinde 1 Eylül tarihinde yayımlanan bir makale özellikle okyanuslardaki plastik kirliliğinden önemli ölçüde endüstriyel balıkçılığın sorumlu olabileceğini gösterdi.
En büyük pay beş ülkenin
Lebreton, L., Royer, SJ., Peytavin, A. tarafından yapılan bilimsel araştırma, sanayileşmiş balıkçı ülkelerinin Kuzey Pasifik Okyanusu’nda subtropik akıntıların yardımı ile oluşan büyük plastik atık adasının ana nedenini ortaya koyuyor. Araştırma ekibi Kuzey Pasifik Okyanusu’ndaki bu büyük plastik atık adasından (Kuzey Pasifik Çöp Yaması-NPGP) 5 cm’den büyük 6000 adet plastik çöp almış. Alınan plastik atıklar tartılıp sıralanmış. Yaşları ve kökenleri için analiz için laboratuvara gönderilmiş. Yüzen plastikleri okyanustan çıkarmak için teknolojiler geliştiren ve ölçeklendiren ve kar amacı gütmeyen Hollandalı bir kuruluş olan The Ocean Cleanup ile işbirliği yapılmış. Sonuç olarak NPGP’den alınan toplam 547 kg sert plastik enkaz maddesini analiz edilmiş. Özellikle de 5 cm’den büyük sert plastik kalıntıları üzerindeki kanıtlardan tespit edilen menşe ülkelere odaklanılmış. Bir dağılım modeli oluşturularak kara tabanlı ve balıkçılık faaliyetleri kaynaklı senaryolar test edilmiş. Bu testler sonucu bölgedeki yüzeyde yüzen birikmiş balık ağlarının büyük bir kısmına ek olarak, NPGP’de biriken 5 cm’den büyük yüzen sert plastiklerin çoğunluğunun da sanayileşmiş balıkçı ülkelerinden geldiği ve böylece balıkçılık faaliyetlerinin çoğunlukla Kuzey Pasifik subtropik girdaplarında yüzen plastiklerin birikmesinden sorumlu olduğuna dair kanıtlar bulunmuş.
Çalışmada tespit edilen en yaygın plastik nesneler tanımlanamayan parçalar. (sayıma göre %33 ve kütleye göre %28). Balık kutuları, istiridye av takımı ara parçaları ve yılan balığı tuzakları gibi balıkçılık ve su ürünleri yetiştiriciliği malzemeleri, toplanan sert plastik nesnelerin sayısının % 26’sını ve kütlenin % 8’ini oluşturan ikinci en yaygın kategori olarak bulunmuş. Araştırmada, plastik şamandıralar ve diğer şamandıraların, plastik nesnelerin sayısının % 3’ünü, ancak toplam kütlenin % 21’ini oluşturduğu; yiyecek ve içeceklerle ilişkili plastik maddelerin toplamının ise çoğunluğu şişe kapaklarından oluşan % 13’ünü temsil ettiği bulunmuş: Bunlar düşük ağırlıkları nedeniyle toplam kütlenin sadece % 1’ine karşılık gelmiş. Son olarak, ev eşyaları plastik nesnelerin sayısının ve kütlesinin ise sırasıyla % 14 ve % 16’sını oluşturduğu hesaplanmış. Bu malzemelerin kökeni araştırıldığında ise ilk beş köken Japonya (% 34), Çin (% 32), Kore (% 10), ABD (% 7) ve Tayvan (% 6) bulunmuş.
Bu sonuçlar, beş ülkenin NPGP’nin oluşumuna büyük katkıda bulunduğunu ve en çok Japonya, Çin, Güney Kore, ABD ve Tayvan‘dan kaynaklanan plastik atıkların yüzen bu atık adasını oluşturduğunu gösteriyor. Bu beş ülke, okyanusa kara kaynaklı plastik atıklarının yanı sıra Kuzey Pasifik Okyanusu’ndaki endüstriyel büyük balıkçı ülkeler olmaları nedeniyle balıkçılıktan kaynaklı plastik atıklarını da boşaltıyor. Bu sonuç, NPGP’de bulunan sert plastik kalıntıların analizi ile doğrulanmış durumda. Balıkçılığın okyanus plastik kirliliği sorununun ana kaynaklarından olduğu artık bir gerçek…
Bu bilgi, gelecekte okyanusları atık plastikler için oluşturulacak politikalar ve çözüm açısından da önemli… Bu makalenin ve diğer araştırmaların gösterdiği şey, okyanuslarda biriken plastik atıklardan sorumlu sektörlerin başında balıkçılık geliyor. Üstelik balık çiftlikleri ve büyük balıkçılık filoları eskiyen plastik malzemelerini denizlere sorumsuzca bırakmaya eğilimli… Los Angeles, Kaliforniya‘daki bir okyanus araştırma kuruluşu olan Gyres Enstitüsü’nün bilim direktörü Lisa Erdle araştırmanın sonuçlarının Mart 2022’den beri müzakere edilen Birleşmiş Milletler Plastik Kirliliği Anlaşması‘nı şekillendirmek için de kullanılabileceğini söylüyor. Tabii ilk düşünülen önlemler, balıkçılık sektöründe kullanılan plastik malzeme miktarını düşürmek ve sektörü plastik atıklar konusunda sıkı denetim altına almak. Ayrıca bu çalışmanın da gösterdiği gibi endüstriyel balıkçılıkla uğraşan ülkelerin bu sektörün plastik atıklarını da yakından izleyerek geri almaları ve geri dönüşüm programları geliştirmeleri şart.
Hala sonuçlanmayan Birleşmiş Milletler Plastik Kirliliği Anlaşması’na gelirsek; merkez kapitalist ülkelerin plastik atıklarını, başta ülkemiz olmak üzere hala çevre kapitalist ülkelere gönderme veya balıkçılık sektöründe olduğu gibi denizlere terk etme politikalarından vazgeçmemeleri bu antlaşma taslağının önündeki en büyük engel olarak duruyor.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) işgücü istatistiklerini açıkladı. TÜİK’in ortaya koyduğu verilere göre; geniş tanımlı işsizliği ifade eden atıl işgücü oranı Temmuz’da bir önceki aya göre 2,0 puan artarak yüzde 22,5 oldu.
Zamana bağlı eksik istihdam ve işsizlerin bütünleşik oranı yüzde 15,1 iken potansiyel işgücü ve işsizlerin bütünleşik oranı yüzde 18,0 olarak tahmin edildi.
15 ve daha yukarı yaştaki kişilerde işsiz sayısı 2022 yılı Temmuz ayında bir önceki aya göre 113 bin kişi azalarak 3 milyon 445 bin kişi oldu. İşsizlik oranı ise 0,3 puanlık azalış ile yüzde 10,1 seviyesinde gerçekleşti.
Verileri ikili cinsiyet üzerinden hazırlayan TÜİK’in ortaya koyduğu işgücü istatistiklerine göre işsizlik oranı erkeklerde yüzde 8,6 iken kadınlarda yüzde 13,1 olarak tahmin edildi.
İstihdam edilenlerin sayısı azaldı
İstihdam edilenlerin sayısı 2022 yılı Temmuz ayında bir önceki aya göre 148 bin kişi azalarak 30 milyon 608 bin kişi, istihdam oranı ise 0,3 puanlık azalış ile yüzde 47,3 oldu. Bu oran erkeklerde yüzde 64,6 iken kadınlarda yüzde 30,3 olarak gerçekleşti.
İşgücü Temmuz 2022’de bir önceki aya göre 262 bin kişi azalarak 34 milyon 52 bin kişi, işgücüne katılma oranı ise 0,5 puanlık azalış ile yüzde 52,6 olarak gerçekleşti. İşgücüne katılma oranı erkeklerde yüzde 70,7, kadınlarda ise yüzde 34,9 oldu.
TÜİK’e göre genç nüfusta işsizlik yüzde 19
15-24 yaş grubunu kapsayan genç nüfusta işsizlik oranı bir önceki aya göre 0,8 puanlık azalış ile yüzde 19,1 oldu. Bu yaş grubunda işsizlik oranı; erkeklerde yüzde 16,2, kadınlarda ise yüzde 24,7 olarak tahmin edildi.
İstihdam edilenlerden referans döneminde işbaşında olanların, mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış haftalık ortalama fiili çalışma süresi 2022 yılı Temmuz ayında bir önceki aya göre 1,2 saat azalarak 43,1 saat olarak gerçekleşti.
Çiftlik Hayvanlarını Koruma Derneği’nin Kafessiz Türkiye kampanyası ekibi ve gönüllüleri, kafes yumurtası kullanmayacağına dair hâlâ söz vermeyen Barut Otel ve Nirvana (Crystal) Otel’in Antalya’da bulunan şubeleri önünde kafes ve tavuk maskeleri ile eylem gerçekleştirdi. Eylemde “Eziyete ortak olma” yazılı dövizler tutuldu.
Kafessiz Türkiye ekibi ve gönüllüleri, tavukların kafeslerde yaşadığı sıkışıklığa dikkat çekmek için otellerin önüne koydukları kafese girdi. Öte yandan çevredeki yerli ve yabancı turistlere tavukların A4 kağıdı kadar bir alanda yaşamını sürdürdüğünü anlatmak için A4 kağıdı boyutunda broşürler dağıtıldı. Bir tavuğun ağzından hazırlanan broşüre şöyle yazıldı:
“Daha küçücük bir civcivken beni kafese kapattılar. Burası çok sıkışık. Kanatlarımı açacak yerim yok. Temiz hava soluyamıyorum. Gözlerim, ciğerlerim yanıyor. Toprak yerine demir tellere basıyorum. Yemeğimi teller arasından yiyorum. Tellere sürtünmekten vücudum yaralandı. Tüylerim dökülüyor. Arkadaşlarım da çok stresli. Bazen bana saldırıyorlar ve kaçacak yerim yok. Ben de bir gün güneşi görmek istiyorum. Toprakta yürümek istiyorum.”
Broşürde, yumurtası için yetiştirilen tavukların çektiği eziyetlerin azalması için Barut ve Crystal otelleri başta olmak üzere tüm otellerin kafes yumurtası kullanmayı bırakması için çağrı yapıldı.
‘Eylemlerimiz sürecek’
Eylemin ardından açıklama yapan Kafessiz Türkiye Direktörü Emre Kaplan şöyle konuştu:
“Yumurtası için zalim endüstriyel kafeslerde yetiştirilen tavuklar birkaç kuruş kâr hırsı için ömürleri boyunca çok büyük eziyet çekiyor. Bu otellerin kafes yumurtası kullanmayı bırakması 100 binlerce tavuğun çektiği acıları azaltacak. Şimdiye kadar tatilkarnesi.com üzerinden 30 bine yakın kişi imza vererek otellere çağrı yaptı, biz de şubeler önünde çağrımızı yineliyoruz; kafes eziyetine son verin!.”
Kaplan; Barut ve Crystal otelleri kafes yumurtası kullanmayacaklarına dair kamuoyu önünde söz verene kadar eylemlerini sürdüreceklerinin altını çizdi.
‘Derhal kafessiz sisteme geçilmeli’
Eyleme katılan Kafessiz Türkiye gönüllüsü Koçer Karatepe, “Tavukların küçücük kafeslerde hapsedilmesi çok acı. Bu eziyetin sona ermesi için üzerime düşeni yapmak istedim ve otellerin önünde yapılan çağrıya katıldım” dedi ve ekledi:
“Bir an önce bunu şirketlerin göz önüne alıp uygulamaya son vermesi gerekiyor. Bu işkence metoduna daha fazla devam etmemeliyiz derhal kafessiz sisteme geçiş yapılmalı.”
Kafessiz Türkiye ekibi ve gönüllüleri toplanan yaklaşık 30 bin imzaya rağmen herhangi bir adım atmayan otellerin çeşitli şubeleri önünde Haziran ayından bu yana eylemler gerçekleştiriyor.
Dört otel sınıfta kaldı
Yumurtası için yetiştirilen tavukların hapsedildiği kafes sistemine son verilmesi amacıyla çalışan Kafessiz Türkiye kampanyası, Nisan 2022’de Türkiye’nin en büyük otel zincirlerinin hayvan refahı politikaları üzerine Tatil Karnesi isimli raporu yayımladı.
tatilkarnesi.com üzerinden ulaşılabilen Tatil Karnesi raporu Türkiye’deki otellerin yumurta tercihlerinin takibini sağlayan ilk belge olma özelliğini taşıyor. Rapora göre; şube ve oda sayısı bakımından en büyük olan 12 otelden 8’i kafes yumurtasını tedarik zincirlerinden çıkarmak üzere söz verdi.
Barut, Crystal gibi söz vermeyen diğer oteller ise Anemon ve Kaya. Öte yandan Dedeman, Accor, Divan, Hilton, Intercontinental, Marriott, Radisson ve Wyndham otelleri kafes yumurtasını tedarik zincirinden çıkarmaya söz verdi.
Tatil karnesi hakkında
Tatil Karnesi, Türkiye’nin en büyük otel zincirlerinin hayvan refahı politikalarının ne olduğu ve hangi otellerin endüstriyel kafeslerden gelen yumurtaları mutfaklarından çıkarmayı taahhüt ettiğine dair bir rapor.
Rapora göre ülkede kafes yumurtasını terk etme üzerine en büyük ilerleme kaydeden sektör de otelcilik sektörü.
Türkiye’deki otellerin yumurta tercihlerinin takibini sağlayan ilk belge olma özelliğini taşıyan raporda, Türkiye’deki en büyük 12 otel zincirinden 8’inin kafes yumurtasını tedarik zincirlerinden çıkarmak üzere taahhüt yayınladıkları belirtiliyor.
Aynı zamanda rapora göre, tüketiciler de hayvanların refah şartlarının iyileştirilmesini talep ediyor. KONDA’nın Ocak 2021’de yaptığı araştırmada tüketicilerin yüzde 82’si tavukların endüstriyel kafes sisteminde yetiştirilmesini doğru bulmadığını belirtiyor.
Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği ve Zehirsiz Sofralar Platformu işbirliğiyle Zehirsiz Kentlere Doğru projesi kapsamında yürütülen kampanyaya katılan Kadıköy Belediyesi, pestisitlerin ve kimyasal biyosidal ürünlerin kullanımını azaltacağını ve zehirsiz uygulamaları yaygınlaştıracağını duyurdu.
Zehirsiz Kentler Kampanyası doğrultusunda imzaladığı İyi Niyet Belgesi ile Kadıköy halkının daha yeşil ve daha sağlıklı bir çevrede yaşaması için ekolojik ve doğa dostu alternatiflerin kullanılacağına dair söz veren Kadıköy Belediye Başkanı Şerdil Dara Odabaşı, 2040 yılına kadar zararlılarla mücadelede tamamen ekolojik ve doğa dostu uygulamalara geçileceğinin sözünü verdi.
Kadıköy, Samsun Büyükşehir Belediyesi’nden sonra kampanyaya katılan Türkiye’nin ikinci, İstanbul’un ise ilk belediyesi oldu. Kadıköy Belediyesi’nin yaşam kalitesini artırmak amacıyla hastalıkların taşıyıcıları olan sinek, fare, kene vb. zararlılara ve yabancı otlara karşı yürüttüğü zehirsiz mücadele hizmetleri diğer il ve ilçe belediyeleri için de teşvik edici ve yol gösterici bir nitelik taşıyor.
Zehirsiz bir kent olma yolunda çalışmalara çok önceden başladıklarını aktaran Odabaşı, “Kadıköy Belediyesi’nin ilgili birimleri hem öncü olmak hem de farkındalık yaratmak için bu yöndeki çalışmaları kendi alanlarında uygulamaya başladılar. Şimdi sizin aracılığınızla ‘Zehirsiz Kentlere Doğru Kadıköy Belediyesi İyi Niyet Metni’ni imzalayarak bunu kamuoyu ile paylaşıyoruz. Daha önce yaptıklarımızı bugün taahhüt altına alıyoruz” dedi.
Odabaşı, İyi Niyet Metni’ni imzalayarak aşağıdaki hedefleri gerçekleştirmek üzere gerekli politikaları ve önlemleri uygulayacağına dair taahhüt verdi:
1. Belediye kontrolü altındaki halka açık alanlarda herbisit (ot zehiri) kullanımının 2025 yılına kadar sonlandırılması için gerekli düzenlemelerin yapılması; diğer pestisitlerin ve kimyasal biyosidal ürünlerin kullanımının ise yüzde 50 azaltılması.
2. Tüm pestisit ve kimyasal biyosidal ürünlerin kullanımının 2040 yılına kadar tamamen sonlandırılması.
3. Pestisit ve kimyasal biyosidal ürün yasağının halka açık özel alanlarda ve yaşam alanlarının yanındaki tarım alanlarında uygulanması için katılımcı stratejik eylem planının belirlenmesi ve ilgili tarafların bilgilendirilerek katılımcı olmalarına yönelik çağrı yapılması; bu konuda kent konseylerinde bir çalışma grubu oluşturulması.
İklim krizi vurgusu
İmza etkinliğinde Odabaşı, şöyle konuştu:
“Belediye olarak hem su kıtlığına ufacık da olsa katkı sağlamak hem de artık dünyanın bir iklim krizi içerisinde olduğunu göstermek istiyoruz. İklim krizi beklenmiyor; şu an bir iklim krizi içerisindeyiz.
Biz yine çok büyük eleştiri aldığımız sivrisinek ilaçlamasında kimyasal ürün kullanmıyoruz. Organik ürünlerle bu ilaçlamaları yapmaya çalışıyoruz. Bu konuda bir ilke kararımız var. Bunu da anlatmamız gerekiyor: Çünkü yaptığımız kolay bir iş değil, oldukça zor. Alışkanlıkların değiştirilmesini gerektiren işler… Burada belki özel sektörü biraz daha bilinçlendirmek için özellikle hizmet sektöründe çalışan restoran ve kafe gibi yerlerdeki durumları iyileştirebilmek adına başka bir çalışma içine girmemiz gerekebilir.”
Kadıköy Belediye Başkanı Şerdil Dara Odabaşı ve Buğday Derneği Genel Müdürü Batur Şehirlioğlu
Çözüm daha fazla pestisit kullanmakta değil
Zehirsiz Sofralar Platformu Koordinatörü ve Buğday Derneği Genel Müdürü Batur Şehirlioğlu da doğaya ve onun döngülerine karşı insan eliyle yapılan her müdahalenin sağlık sorunları, çevre felaketleri ve ekonomik kayıplara yol açtığına dikkat çekti:
Çözüm daha fazla pestisit kullanmakta değil; doğa ile uyumlu yaşamayı öğrenmek, insan merkezci bakış açısını bırakmak, kendimizi doğanın bir parçası olarak tekrar tanımlamak, üretim ve tüketimde doğayı, doğal döngüler ve süreçleri esas alan, onlar ile uyumlu modeller, teknikler, yöntemler ve sistemler geliştirmekte.
Yürüttükleri çalışmanın kamuoyu ve karar vericiler nezdinde karşılık bulmasını umut verici olarak değerlendiren Batur Şehirlioğlu, “Dünyada ve Türkiye’de zehirsiz kent olma yolunda önemli adımlar atılıyor. Kadıköy Belediyesi gibi, halk sağlığını tehdit eden zararlılar ile mücadele konusunda ekolojik ve doğa dostu alternatiflere yönelmeye başlayan belediyelerimizin ortaya koyduğu iyi örnekler, model uygulamalar sayesinde önümüzdeki yıllarda bu kararlılığı beyan eden belediyelerin artacağını ümit ediyoruz” diyerek sözlerini sürdürdü.
Buğday Derneği ve Zehirsiz Sofralar Platformu bu yönde belediyeleri desteklemeye ve işbirliklerinin geliştirilmesi için çalışmalar yürütmeye devam edeceğini belirterek, belediyeleri ve vatandaşları Zehirsiz Kentler Kampanyası’na destek olmaya davet ediyor.