Ana Sayfa Blog Sayfa 657

[İnsan kaynaklı çevre yıkımlarında bugün] Portekiz’de 17-18 Aralık geyik kırımı

Bugün size yakın zamanda Portekiz’de gerçekleşen bir yaban hayvanı katliamından, daha doğrusu bir ‘insan kaynaklı yaban hayvanı kırımı’ndan ve sosyal medya aracılığı ile nasıl çevre dedektifliği” yapılabileceğinden, nasıl sorumlu yurttaş olunacağından da söz edeceğim.

“Yaban hayvanı” sözcüğünü “evcil hayvan” karşıtı olarak kullanıyorum. TDK, kıran ile kırımı “savunmasız olanlara yapılma” durumu ile ayırıyor. Kıran’dasavunmasız olanlara yapılma” durumu yok, dolayısıyla katliam anlamı yok, daha çok “salgın hastalık, savaş vb. durumlarından kaynaklanan çok sayıda ölüme yol açan afet” yerine önerilmiş. Kıranın öznesi, yani kimin yaptığı (doğa, savaş, mikrop vb.) tam belli değil, ama kırımları kimin yaptığını (avcılar, Buffola Bill, ABD vb.) biliyoruz. Ne var ki bugünkü yazının konusunu, çeşidi ne olursa olsun diğer insan kaynaklı hayvan kırımlarından ayıran tek özelliği katliam gününün tam belli olması. Yoksa, tarihteki insan kaynaklı hayvan kırımları gerek olay sayısı gerekse kırılan hayvan sayısı ve çeşidi bakımından çok fazla.

Bu devirde nasıl olabildi?

Avcılar, 17-18 Aralık 2020 tarihlerinde Portekiz’in Torre Bela bölgesindeki Azambuja ilçesi sınırları içindeki bir av sahasında, çoğu yaban geyiği olan 540 yaban hayvanını iki gün içinde öldürdü. Toplu hayvan kırımı, 17 ve 18 Aralık tarihlerinde bölgede avlanmak için kişi başı 8.000 € ödeyen bir grup İspanyol avcı tarafından, Lizbon‘a yaklaşık 40 km uzaklıktaki alanın “turist avlanma bölgesi”ndeki bir çiftlikte yapıldı.

Hayvan sayısının bu denli yüksek olmasının nedeninin toplam 2.700 dönüm olan çiftliğin etrafının duvarlarla çevrili olması ve bu yüzden hayvanların katillerinden kaçış yolu olmadığı anlaşılıyor.

Bölgede hayvanların tekil olarak avlamasına resmi olarak izin verilse de, yetkililer, söz konusu olayda bölgedeki geyik nüfusunun çoğunluğunun öldürüldüğünü söylüyor. Avı, Herdade/Quinta Torre Bela‘daki İspanyol şirketi Hunting Spain Portugal Monteros de la Cabra düzenlemişti.

Olay, İspanyol avcılardan birinin sosyal medya mesajında, İngilizce olarak “Tekrar yaptık!” dedikten sonra, İspanyolca “süper rekor av”, 16 avcıyla 540 hayvan” yazması ve diğer 15 avcıyla ölü hayvan yığınının yanında poz verdiği fotoğraflarını sosyal medyada paylaşması ile ortaya çıktı.

Olayın sosyal medyada yayılmasının ardından sivil toplum örgütleri ve hayvan hakları savunucuları ve siyasi partiler birbiri ardına açıklamalar yaparak olaya tepki gösterdi. Torre de Bela av alanının yöneticileri hakkında soruşturma başlatıldı. Portekiz Çevre Bakanlığı, av arazisinin sahibi Torre Bela malikanesinin avlanma ruhsatını askıya aldı ve mahkemeye şikayette bulundu. Portekiz Doğa Koruma ve Orman Enstitüsü (ICNF) de, Torre Bela Turist Av Bölgesi’nin ruhsatını askıya aldı ve olanlarla ilgili soruşturma başlattı.

Şeytan diyor ki

Portugal Resident’den Natasha Donn’ın haberine göre, ekolojik koruma alanı olarak belirlenmiş olmasına rağmen mülkün arazisi üzerinde devasa bir güneş parkı planlanması ile geyik ve yaban domuzu kırımı arasında bir bağ olabilir. Çünkü, kırım olduğu dönemde Portekiz Çevre Ajansı APA, Quinta da Torre Bela’da 650.000’den fazla güneş paneli kurulumu için çevresel etki çalışmasını değerlendiriyordu. Azambuja belediye meclisi de, Quinta da Torre’nin biyolojik çeşitliliğinin korunmasını garanti eden güneş santralını kuracak firmaların temsilcileriyle bir toplantı yapmıştı.

Sonuç

Portekiz Çevre Bakanlığı, 775 futbol sahası büyüklüğünde, ancak ‘orman olmayan-orman vasfı taşımayan arazi’ olarak tanımlanan Torre Bela’da 650.000’den fazla panellik devasa güneş elektriği santralının çevresel etki çalışmasının “derhal durdurulması” emrini verdi. Bununla birlikte suçluların yakalanıp yakalanmadığı hakkında bilgiye ulaşamadık.

Kaynaklar

  1. https://www.aa.com.tr/en/europe/portugal-investigates-massacre-of-540-wild-animals/2088098 09.12.2022 tarihli erişim
  2. 2. https://www.bbc.com/news/world-europe-55435940 12.2022 tarihli erişim.
  3. https://www.ntv.com.tr/dunya/portekizde-katliam-540-vahsi-geyik-iki-gunde-olduruldu,5INmyzsLFk2zsJW3gTVp6A 09.12.2022 tarihli erişim
  4. https://www.portugalresident.com/over-500-animals-slaughtered-as-portuguese-estate-makes-way-for-massive-solar-energy-park/ 09.12.2022 tarihli erişim
  5. https://www.hurriyet.com.tr/dunya/katliama-buyuk-ofke-41698734 09.12.2022 tarihli erişim
  6. https://www.rtp.pt/noticias/pais/cacadores-espanhois-abatem-540-animais-em-portugal_v1284530 09.12.2022 tarihli erişim

Cinsel şiddetle ilgili yanlış inanışlar ve gerçekler-2

Yeşil Gazete‘de, Cinsel Şiddetle Mücadele Derneği’yle yaptığımız işbirliği sayesinde her hafta cinsel istismarla mücadele yolları, yöntemleri üzerine kısa ve bilgilendirici notlar paylaşıyoruz.

Bu bilgi notlarının cinsel şiddete ve/ya istismara maruz kalan ya da tehdidi altında olan kadınlar, LGBTİ+’lar ve çocuklar için yol gösterici olacağını umuyoruz. Böyle bir durumla karşılaşır veya tehdit altında olduğunuzu hissederseniz lütfen kolluk güçlerine, konuyla ilgili çalışan kurum ve kuruluşlara ve hukukçulara ulaşın.

*

Toplumda, cinsel şiddetle ilgili GERÇEK OLMAYAN genellemeler, inanış ve yargılar yaygındır. Bunları “doğru bilinen yanlışlar”’ veya mitlerolarak ifade ediyoruz.

Çeşitli ülkelerde yapılan araştırmalar, istatistikler ve bilimsel açıklamalar ve en önemlisi hayatta kalanlar olarak yaşadığımız deneyimler, bize mitlerin gerçek olmadıklarını somut şekilde gösteriyor.

 Mit: Cinsel şiddet karanlık izbe yerlerde, daha çok dışarıda, sokakta ve kamusal alanlarda gerçekleşir.

  • GERÇEK: Cinsel şiddet kişilerin güvenli gördüğü alanlarda gerçekleşebilir. Türkiye’de henüz bu konuda resmi istatistik yapılmamıştır. Ancak faillerin tanıdık kişiler olması şiddetin evde, işyerinde, okulda, kursta, hastanede, camide, spor salonunda, yurtta vb. yerlerde gerçekleşebileceğini bize göstermektedir. ABD‘de yapılan istatistiklerde cinsel saldırıların %15’i kamusal alanda, %10’u eve yakın kamusal alanda, %55’ii hayatta kalanın evinde veya yakınında, %12’si bir yakın/akrabanın evinde veya yakınında, %8’i okulda gerçekleşmiştir.

Mit: Kadınlar cinsel şiddet konusunda yalan söyler ve iftira atarlar.

  • GERÇEK: Kadınların yalan söyledikleri varsayımı, dünyanın her yerinde tecavüz kültüründen beslenen, faillerin aklanması ve olayın üzerinin örtülmesi için kullanılan bir önyargıdır. Yurt dışında yapılan farklı istatistikler, cinsel saldırı suçlarında yalan beyan oranının %2 ila %10 arasında olduğunu göstermektedir. Bu oran diğer suçlar için yapılan yalan beyan oranıyla hemen hemen aynıdır. (hırsızlık, gasp vb.) Kadınların polise gidip resmi şikayette bulunmasının önünde birçok engel bulunmaktadır. Kültürel baskılar, tehditler, yeniden şiddet görme veya öldürülme korkusu, tecavüz mağduru olarak toplumda damgalanma endişesi, polise ve yargıya olan güvensizliğin yanı sıra kadınların kendilerine inanılmayarak yeniden mağdur edileceklerini düşünmesi de cinsel şiddet vakalarının bildirilmemesinde önemli bir etkendir. Bu yanlış varsayım ve önyargılar cinsel şiddet vakalarının karanlıkta kalmasına, şiddete maruz kalanların sessizleşerek faillerin daha rahat hareket etmesine ve saldırıyı aynı kişiye veya farklı kişilere yönelik tekrarlamalarına, böylelikle cinsel şiddetin artmasına sebep olur.

Mit: Cinsel şiddete maruz bırakılan kişi ağlar, öfke nöbeti geçirir, çılgına döner.

  • GERÇEK: Cinsel şiddet sonrası verilen kalıplaşmış tepkiler yoktur. Cinsel şiddetten hayatta kalanlar olarak, yaşadığımız travmatik olay sonrası birbirinden çok farklı tepkiler verebiliriz. Öfkeli, sakin, soğukkanlı, tepkisiz olabiliriz, gülebiliriz veya ağlayabiliriz, kendimizi rahat ifade edebilir veya kendimizi ifade etmekte zorlanabiliriz. Duygularımızda ve ruh halimizde çok ani ve keskin geçişler olabilir. Olayı ve detaylarını hatırlamakta, olayı gerçekten yaşadığımıza inanmakta güçlük çekebilir ve buna yönelik tepkiler verebiliriz.
Fotoğraf: Şehlem Kaçar/ csgorselarsiv.org

Mit: Cinsel şiddet veya çocuklukta yaşanan cinsel istismar bir kişiyi gey, lezbiyen, trans yapabilir.

  • GERÇEK: Cinsel şiddete maruz bırakılmak, ne heteroseksüellerin ne de eşcinsellerin cinsel yönelimlerinin değişmesine sebep olur. Aynı şey cinsiyet kimliğimiz (kendimizi kadın, erkek, trans-kadın, trans-erkek ve benzeri kimliklerle tanımlamamız) için de geçerlidir. Cinsel saldırılar, faillerin kişiler üzerinde zor kullanma ve kontrol kurması ile ilgilidir. Cinsel deneyim değildir.Bu gibi önyargı ve yanlış varsayımlar, toplumdaki cinsiyet temelli ayrımcılık, homofobi ve transfobinin sonucu olarak ortaya çıkar ve bu ayrımcılığı besler. Cinsel şiddetten hayatta kalanlar olarak; yaptığımız veya yapmadığımız seçimlerin, sahip olduğumuz cinsel kimliğin veya cinsel yönelimin, görünüşümüzün, beden dilimizin, konuşma biçimimizin ve birçok farklı özelliğimizin saldırıya maruz bırakılmamızla bağlantısı olduğunu düşünebiliriz. İlk başta bunları hissetmemiz normal olsa da, bu tepkiler gerçekler değil, travmatik bir şiddeti anlamlandırmak ve kontrol altına almak için verebileceğimiz, kendimizi suçlamaya yönelik yaklaşımlardır.

Mit: Evlilik içinde, eşler arasında cinsel şiddet görülmez.

  • GERÇEK: Evlilik içinde veya partnerler arasında; bir eşten diğerine yönelen duygusal, ekonomik, fiziksel ve cinsel şiddet türleri görülür. Evlilik içi veya evlilik dışı partnerler arasındaki şiddet türlerinin hepsi 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun kapsamında suçtur ve cezası vardır. Türkiye’de resmi evlilik içerisinde, eşine tecavüz etmekten tutuklanmış ve cezaevine gönderilmiş birçok kişi bulunmaktadır. Türkiye’de yapılan başvurularda cinsel şiddet türü olarak evlilik içinde taciz, tecavüz, istenmeyen yerlerde ve biçimlerde ilişkiye zorlama (tecavüz girişimi), kişinin cinselliğini aşağılama, başkalarıyla kıyaslama, lakap takma, ticari sömürü amacıyla eşi veya partneri başkalarıyla cinsel ilişkiye zorlama gibi şiddet biçimleri görülmektedir.

Mit: Çocuklara bir yabancı onlara yaklaştığında bağırıp çığlık atmalarını söylersek cinsel saldırıya uğramazlar.

  • GERÇEK: Çocuklar büyük oranda tanıdıkları, sevdikleri ve güvendikleri kişiler tarafından istismara maruz bırakılmaktadır. ABD Adalet Bakanlığı istatistikleri bize çocukların %30 oranında aile bireyleri, %60 oranında çocukların tanıdıkları kişiler tarafından cinsel olarak istismar edildiklerini göstermektedir.  Çocukların kaçmalarını, güvendikleri yetişkinlerden yardım istemelerini ve kendilerine yönelik şiddet konusunda güçlenmelerini sağlayacak koruyucu-önleyici eğitimler; çocukların beyanlarının dinlenmesi, onaylarının alınması, onlarla mülkiyet değil güven ilişkisi oluşturulması, kişisel ve bedensel sınırlarına saygı gösterilmesi ve çocukların haklarının korunması ile birlikte bir bütün olarak verilmelidir.

*
Daha fazla bilgi için csdestek.org
Cinsel şiddete maruz bırakıldıysanız ya da bırakıldığınızı düşünüyorsanız hafta içi pazartesi, salı, perşembe, cuma günleri 11:00 – 17:00 saatleri arasında 0549 599 15 19 numaralı telefondan CŞMD’yi arayabilir ya da basvuru@cinselsiddetlemucadele.org üzerinden ulaşabilirsiniz.

KAVŞAK Ağı, kent içi sürdürülebilir ulaşım için yeni katılımcılarını bekliyor

Türkiye’nin bir çok şehrinden kent içi ulaşım alanında çalışan sivil toplum kuruluşları, yerel yönetimler, toplu taşıma hizmeti sağlayan iştirakler, yazılım şirketleri, bağımsız araştırmacılar, mühendisler, şehir plancıları gibi her meslekten ulaşım uzmanları KAVŞAK Ağı (Türkiye Sürdürülebilir Kent İçi Ulaşım Ağı) ile bir araya geliyor.

260 üyesi bulunan ağ, şimdiye dek üyelerinin kapasitelerini geliştirmek, ulaşım sektörünün farklı bileşenlerini bir araya getirmek, teknik çalışmalar yürütmek, sürdürülebilir ulaşım projelerine hibe vermek, yurt dışında çalışma ziyareti gerçekleştirmek gibi çeşitli faaliyetler yürüttü.

Avrupa Birliği tarafından finanse edilen “Sivil Toplum Aracı ve Medya-Sivil Toplum Ağlar ve Platformlar Destekleme Programı” kapsamındaki Türkiye Sürdürülebilir Kent İçi Ulaşım Ağı’nın koordinasyonunu WRI Türkiye (Dünya Kaynakları Enstitüsü Türkiye) üstleniyor ve ortakları arasında Aktif Yaşam Derneği, UITP (Union Internationale des Transports Publics), UCLG – MEWA (Birleşmiş Kentler ve Yerel Yönetimler Ortadoğu ve Batı Asya Bölge Teşkilatı)  ve YADA (Yaşama Dair Vakıf) yer alıyor.

İlk hedefler bisikletli ulaşım ve toplu taşıma

Ağ çalışmaları kapsamında, şimdiye dek sürdürülebilir kent içi ulaşımı geliştirmek amacıyla hazırlanan dört projeye toplamda 12.000 € finansal destek sağlandı.  İstanbul, Maltepe’de kadınların toplu taşımaya erişiminin geliştirilmesi, İzmit Çarşı’sında bisikletli kurye ağı kurulması, Sakarya’da bisikletli ulaşımın farkındalığını artırmak için toplu taşıma şoförlerine empati eğitimi verilmesi ve İzmir, Bayraklı’da çocukların oyun alanlarına güvenli bir şekilde ulaşması için hazırlanan projeler tamamlandı.

KAVŞAK Ağı üyeleri ve proje ortaklarıyla birlikte Barselona’ya düzenlenen çalışma ziyaretinde, kentteki toplu taşıma ve aktif ulaşım sistemleri ile ilgili bir çok kamu kurumu, kamu iştiraki ve sivil toplum kuruluşları ziyaret edildi;  ve Barselona’nın kent içi ulaşım sistemi kapsamlı biçimde incelendi. Alınan dersler bir rapor halinde internet sitesinde erişime açıldı. İkinci çalışma ziyareti ise 2023’te Brüksel’e gerçekleştirilecek.

Türkiye’nin yedi  bölgesinde gerçekleştirilecek çalıştaylarla ağı tanıtan ve kent içi ulaşım alanında yaşanan sorunların tespit edildiği etkinlik serisi ise 2023’te tamamlanacak. Çalıştayların çıktılardan oluşturulacak strateji belgesinin merkezi yönetim temsilcilerine sunulması planlanıyor.

Sürdürülebilir ulaşım için 10 e-modül 

Sürdürülebilir ulaşım kavramının temellerinden fon kaynakları geliştirmeye, teknik projelerin görünürlük çalışmaları yönetiminden politika izlemeye, ulaşım sektörünü direkt ve dolaylı olarak geliştirecek 10 e-modül kavsak.net internet adresinde erişime açıldı. E-modüllerde işlenen konular çerçevesinde uzmanlarla yapılan webinarlara da yine siteden ulaşılabiliyor.

KAVŞAK Ağı’na kent içi ulaşım alanında faaliyet gösteren özel şirketler, STK’lar, belediye iştirakleri, araştırma merkezleri, medya kuruluşları ile büyükşehir ve ilçe belediyeleri; bununla birlikte bu alanda çalışan uzmanlar, araştırmacılar, her meslek grubundan ilgililer üye olabiliyor. Bunun için sitenin internet sitesinde yer alan üyelik formunu doldurmak gerekiyor.

Tavşan Papuduk’un Hayvan Hakları Etkinlik Kitabı çıktı

Hayvanları, doğayı seven ve koruyan nesiller yetişmesine katkıda bulunmak üzere hazırlanan  Papuduk kitap setinin, okul öncesi etkinlik kitabı yayınlandı. ‘Papuduk ile Hayvan Hakları Etkinlik Kitabı’, Beşiktaş Sadıka Sabancı Anaokulu’ndaki etkinlikte tanıtıldı.

Sabancı Vakfı’nın katkısıyla hazırlanan kitap, hayvan hakları ve sevgisi, empati, yardımlaşma gibi hayvan hakları temalı konularda, 4 yaş ve üzeri çocukların sosyal ve duygusal gelişimini pekiştiren etkinliklerle çocukların yanında olacak. ‘Oyunla öğrenme’ prensibine uygun olarak geliştirilen kitabın içerisinde; boyama, yapıştırma gibi etkinliklerle çocukların küçük kas kullanımını desteklenecek; eşleştirme, sayı sayma ve gruplama gibi alıştırmalarla da onların dil ve bilişsel gelişimlerine katkı sağlanacak.

Sabancı Vakfı Genel Müdürü Nevgül Bilsel Safkan serinin amacını şöyle anlattı:

“Vakıf olarak 7’den 70’e tüm bireylerin, toplumsal gelişmenin sağlanmasında kilit rol oynadığına inanıyoruz. Çocukların şimdiden hayvanlara ve doğaya olan farkındalığının, sevgisinin artması ileride daha bilinçli bireyler olmalarını destekleyecek ve hatta bir sonraki nesle bu bilinci aktarma potansiyellerini güçlendirecek. Eğitici ve ilham veren Papuduk serimiz ve yeni etkinlik kitabımızla onların bu süreçlerinde yanlarında olmaktan mutluluk duyuyoruz.”

PDF olarak indirilebiliyor

Tanıtım etkinliğinde Papuduk kitap seti yazarları Tolga Öztorun ve Lider Hepgenç, çocuklar ile birlikte etkinlik kitabını oyunlaştırarak uygulamalar gerçekleştirdi.

Tekir Kitap‘tan çıkan kitap, online ve fiziksel satış kanallarından satın alınabiliyor ve askıda kitap yöntemiyle dezavantajlı bölgelerdeki çocuklara hediye edilebiliyor. Etkinlik kitabının, çocuklarla çalışan sivil toplum kuruluşları, devlet okulları, öğretmenler ve belediyeler ile kurulan iş birlikleri ile ücretsiz dağıtmasına da devam edilecek. Ayrıca diğer Papuduk kitapları gibi etkinlik kitabı da Sabancı Vakfı web sitesi üzerinden PDF olarak indirilebiliyor.

İran’da 17 yaşında idamı istenen Sonya Şerifi serbest bırakıldı

İran’da başörtüsünü ‘uygunsuz’ bir şekilde taktığı için ahlak polisi tarafından gözaltına alındıktan sonra hayatını kaybeden Mahsa Amini’nin ardından ülkede başlayan protestolar sürüyor. Aynı zamanda ülkede protestolara katıldığı için de eylemciler hakkında idam kararları alınıyor. Öte yandan İran’da devam eden protestolara ek sosyal medyadan yükselen isyan sesleri, şimdilik ülkedeki idam kararlarından en azından biri için geri dönüşü sağladı. İran insan hakları aktivistleri haber ajansı HRANA‘nın aktardığına göre; 17 yaşındaki Sonya Şerifi serbest bırakıldı.

Gösteriler sırasında gözaltına alınan 17 yaşındaki Sonya Şerifi, “muharebe” (Allah’a düşmanlık, Allah ve resuluyle savaşmak) gerekçesiyle idam cezasına çarptırılmıştı. Şerifi’ye yöneltilen suçlar ise ‘molotof kokteyli hazırlamak’ ve ‘duvar yazısı yazmak’.

Şerifi 19 Kasım’da gözaltına alınmasının ardından Ilam’daki Çocuk Gözaltı Merkezi’nde tutulmaya başlanmıştı.

Şerifi İran’ın batısındaki İlam hapishanesinden saat 15.00 sularında serbest bırakıldı. Sonya Şerifi 21 Ekim’de gözaltına alınmıştı.

Ne olmuştu?

Amini’nin ölümünden bu yana süren protestolarla ilgili ilk idam kararının infazı 8 Aralık’ta yapılmış; Tahran’daki protestolar sırasında gözaltına alınıp 20 Kasım’da Devrim Mahkemesi tarafından ölüm cezasına çarptırılan Muhsin Şikari, idam edilmişti.

‣ İran’da ‘Mahsa Amini’ protestocularına ilk idam cezası infaz edildi

Meşhed’de Amini protestoları sırasında iki güvenlik gücünü öldürmekle suçlanan Mecid Rıza Rahnaverd de 12 Aralık’ta, kamusal alanda asılarak öldürüldü.

‣ İran’da Mahsa Amini eylemleriyle ilişkili ikinci idam

Her iki protestocu da ‘Allah’a karşı savaş’la suçlanıyordu. İran yargısı geçen haftaki açıklamasında ülkede 11 kişiye “Allah düşmanlığı” ve “yozlaşma” nedeniyle idam cezası verildiğini açıklamıştı.

Harvard’a tarihinde ilk siyah rektör

ABD‘nin prestijli üniversitesi Harvard,  30’uncu rektörünün Claudine Gay olacağını açıkladı. Gay,  Harvard Üniversitesi’nin tarihinde rektör olan ilk siyah Amerikalı.

Siyaset bilimci olan ve Haitili göçmen bir aileden gelen Gay, aynı zamanda ülkenin en iyi sekiz vakıf üniversitesinin oluşturduğu Ivy League (Sarmaşık Birliği) okullarında şu anda görev yapan tek siyah rektör; Brown Üniversitesi rektörü Ruth Simmons‘un ardından Ivy League tarihinde rektörlük yapan ikinci siyah kadın olacak.

Sarmaşık Birliği okulları arasında Harvard’an yanı sıra, Yale, Pennsylvania, Princeton, Columbia, Brown, Dartmouth, Cornell üniversiteleri yer alıyor.

2006’da Harvard’a katılan siyaset bilimci, halen Harvard Fen ve Edebiyat Fakültesi Edgerley Ailesi Dekanı olarak görev yapmakta. Yeni rektör, ailesiyle daha fazla zaman geçirmek için istifa eden Lawrence Bacow‘un yerini 1 Temmuz 2023’te alacak. 

2006’dan beri sosyal ve ekonomik faktörlerin siyasi görüşleri ve oy vermeyi nasıl şekillendirdiği de dahil olmak üzere çeşitli konuları araştıran Gay, aynı zamanda çocuk yoksulluğu ve yoksunluğunun eğitim fırsatları üzerindeki etkileri ve Amerikan eşitsizliği gibi konuları küresel bir perspektiften inceleyen Harvard’ın ABD Eşitsizlik Girişimi‘nin kurucu başkanı olarak görev yapıyor.

‘Akademi dünyasının geleceği fildişi kulelerde değil’ ‘

Claudine Gay, görevi kabul konuşmasında Harvard’daki bölümler arasında daha fazla işbirliği ve üniversitenin dünyayla daha fazla iç içe olması çağrısında bulundu: “‘Fildişi kule’ fikri, akademi dünyasının geleceği değil, geçmişidir. Biz toplumun dışında değil, onun bir parçası olarak varız. Bu, Harvard’ın dünyaya dahil olma ve dünyaya hizmet etme görevi olduğu anlamına gelir”

Harvard’ın şu anki rektörü Bacow ise halefi için “Keskin bir zekaya, harika liderlik ve iletişim becerilerine, mükemmel muhakemeye ve Harvard’a iyi hizmet edecek özveriye sahip müthiş bir akademik lider. Belki de en önemlisi, onu tanıyan ve onunla çalışmış herkesin saygısını hak ediyor” ifadelerini kullandı.

Sekiz Sarmaşık Birliği okulundan Dartmouth, Pennsylvania, Cornell ve Brown üniversitelerinin başında hali hazında kadın rektörler bulunuyor. Columbia, Yale ve Princeton üniversiteleri ise erkek rektörler tarafından yönetiliyor.

Aralık ayında hangi sebze ve meyveler tüketilmeli?

Besinleri mevsiminde tüketmek hem doğa hem de sağlığımız için oldukça önemli. Mevsiminde yetişmemiş meyve ve sebze, doğa şartlarıyla işbirliği yapılarak değil, doğayla mücadele ederek üretildiğinden, üretiminde hibrid tohum, böcek ilacı ve kimyasal gübre kullanım oranı yükseliyor.

Mevsim meyve ve sebzeleriyle beslenmek; doğayı ve doğal olanı korumak, zehirsiz gıdalar tüketmek, karbon ayak izini düşürmek için atabileceğimiz küçük ama etkili bir adım.

Yeni yıla girerken hem sağlığınızı hem de cebinizi koruyun!

Yeşil Düşünce Derneği tarafından hazırlanan takvim hangi mevsimde neleri yememiz gerektiği konusunda rehberlik ediyor:

“Yılın son ayı geldi, kestane mevsimi başladı! Soğuyan havalarda vücudunuzun direnç kazanması için gerekli vitaminler ve mineraller, kışın yetişen pancar, kereviz, yer elması, havuç gibi kök bitkilerde ve yeşil yapraklı sebzelerde bol miktarda bulunuyor.

Yeni yıla girerken mevsimsel ve yerel ürünlerle beslenerek, bedeninize ve doğaya iyi gelen bir alışkanlık kazanabilir, kendinizi, doğayı ve cebinizi koruyabilirsiniz!”

Aralık ayı sebze ve meyveleri

  • Lahana
  • Karnabahar
  • Kırmızı turp
  • Kestane
  • Havuç
  • Pancar
  • Şalgam
  • Pırasa
  • Kereviz
  • Ispanak
  • Limon
  • Mandalina
  • Portakal
  • Balkabağı
  • Pazı
  • Yer elması
  • Elma
  • Muz
  • Armut
  • Nane
  • Kivi
  • Nar
  • Muşmula
  • Marul
  • Maydonoz
  • Ayva
  • Biberiye
  • Tere

 

 

Çanakkale’deki orman arazisinde madene ÇED onayı verildi

TÜMAD Madencilik’in Çanakkale Lapseki’de işlettiği altın-gümüş madeninin kapasite artırımı için ‘Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Olumlu’ kararı verildi. 34,20 hektarlık alanda faaliyet yürüten şirket, 394,80 hektar büyüterek toplam alanı 429 hektara çıkartacak. Böylece şirket 426,91 orman arazisi olan bölgede 600 futbol sahası büyüklüğünde alanda çalışma yapacak.

BirGün‘den Gökay Başcan‘ın aktardığına göre; maden ruhsatını Eczacıbaşı’ndan devralan TÜMAD, faaliyetini 12 kat büyütmek için Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na başvurdu. ÇED süreci kapsamında Ocak 2022’de yapılan toplantıya halkın tepkisi damga vurdu.

‣Lapseki’deki ikinci altın madeninin ÇED toplantısı: Zehirlenen topraklardan sizin de çocuğunuz şeftali yiyecek! 

Madene verecek suyumuz yok’

Bölgenin geçim kaynağının meyvecilik olduğunu ve şeftali ihraç ettiklerini hatırlatan yurttaşlar, endişelerini ve itirazlarını dile getirdi. Köy muhtarları madenin meyveciliğe vereceği zarara ilişkin şirket yetkililerine sorular yöneltti. Sık sık tepki gösteren bölge halkı şirket yetkililerinin konuştuğu sırada ‘Madene verecek suyumuz yok’ pankartı açtı. Bölge halkının çağrısıyla toplanan ekoloji örgütleri de yurttaşlara destek verdi.

Şirket hazırladığı ÇED dosyasında kesilecek ağaç miktarını yazmazken Orman Genel Müdürlüğü’nden peyder pey izin alınacağını belirtti.

‣Bir ayda iki maden felaketi: ÇED Olumlu raporlarını kim imzalıyor?
‣ÇMO: Ayvalık ve Şebinkarahisar’da ekolojik yıkım suçu işlendi

Bedeli 250 bin TL olan proje kapsamında bölgeye açık ocak, pasa depolama, cevher stok, bitkisel toprak depolama alanı yapılacak. Yılda 1 milyon 200 bin ton cevher üretilmesi beklenen işletmenin yılda 1 milyar 743 milyon 600 bin TL gelir elde etmesi bekleniyor.

Altın-gümüş madenini zenginleştirme yani cevheri ayrıştırma işlemi yapılmayacağı için siyanür kullanılmayacak. Ancak çıkarılan cevher bir buçuk kilometre mesafede bulunan yine TÜMAD’a ait ‘Lapseki Altın-Gümüş Madeni ve Zenginleştirme Tesisi’ne gönderilecek.

‣Bakanlık İliç’te Mart’ta yaptığı denetime işaret edip ‘siyanür yok’ dedi
‣TTB siyanürün etkilerini anlattı: Yaşananlar kapitalist sistemin doğayı kâr için sömürüsünün sonucudur

Cevher burada siyanür havuzuna atılarak ayrıştırılacak. Patlatma yapılacak maden ocağının çevresinde yerleşim yerleri, su kaynakları ve koruma alanları bulunuyor. Maden sahası, Şahinli köyüne 1,2 kilometre, Bayramdere Barajı’na 1,2 kilometre, Mutlak Mesafeli Koruma Alanı’na ise sadece 700 metre uzaklıkta.

Isınan Kuzey Kutbu’nda yağışlar artıyor: Hayvanlar beslenemeyebilir, sel basabilir

Yapılan son araştırmaya göre, küresel ısınmadan en çok etkilenen bölgelerin başında gelen ve sıcaklıkların her yıl bir öncekinin rekorunu kırdığı Kuzey Kutbu‘nda, iklim değişikliği nedeniyle kar, yağmur ve donan yağmur miktarında artış var.

BBC‘nin aktardığına göre, Alaska Fairbanks Üniversitesi liderliğinde yapılan araştırmada, 1950’den bu yana bölgede yağışların ilk olarak yüzde 10, ardından da yüzde 15 arttığı tespit edildi.

Araştırmada, sıcaklıkların artmasından dolayı okyanus üzerindeki buz tabakasının daha çok güneşe maruz kaldığı, bunun da daha fazla buharlaşmaya neden olduğu, sonucunda da kar ya da yağmur yağdığı kaydedildi. Sonuçlara göre, bölge, Ekim 2021-Eylül 2022 arası son 72 yılın üçüncü en yağışlı yılını geçirdi.

Kuzey Kutbu’ndaki ısınma ve erime olağanüstü seviyeye ulaştı
Grönland’da ilk kez görülen yağmur, gezegen için ne anlama geliyor?
Kuzey Kutbu’nda yıldırımlar 2021’de son dokuz yılın iki katına çıktı

En yoğun bir ve beş günlük yağış miktarı artıyor

Alaska Fairbanks Üniversitesinden Prof. John Walsh, Kuzey Kutbu’ndaki özellikle okyanus üzerindeki izleme istasyonlarının seyrekliğinin bazı hava olaylarının incelenmesini ciddi şekilde zorlaştırdığını söyledi. Walsh, uzmanların var olan verileri inceleyerek ve bir küresel iklim modeli gibi bağımsız analitik yaklaşımlar kullanarak araştırılan hava olaylarının anlaşılmasının artık daha mümkün olduğunu belirtti.

Fotoğraf: Şebnem Coşkun, Özge Elif Kızıl / AA.

Kuzey Kutbu’nun çoğu bölgesinde, yılın en yoğun bir günlük ve beş günlük yağış miktarlarında yükselme eğilimi olduğunu ifade eden Walsh, özellikle Kuzey Atlantik‘te yağış olan günlerin gitgide arttığını aktardı.

Araştırmada, özellikle donan yağmurun büyük bir sorun haline geldiği belirtilerek, geride kalan buz tabakasının, yolları daha tehlikeli hale getirdiği ve bahar gelene kadar vahşi hayvanların beslenmesini zorlaştırdığı belirtildi. Artan yağmur nedeniyle ortaya çıkan diğer sorun da karların daha hızlı erimesi ve bunun da sel ile sonuçlanması.

Şikago‘daki Amerikan Jeofizik Birliği’nin (AGU) sonbahar toplantısında açıklanan raporda, Kuzey Kutbu’ndaki hava olaylarıyla ilgili göstergeler ve “hayati işaretler”e bu yıl ilk kez “yağış” eklendi.

[COP15] Jurassic Park’ın James Cromwell’inden dinozorlu protesto: İnsan asteroidini durdurun

ABD‘li aktör James Cromwell, doğa kriziyle ilgili eylemsizliği protesto etmek üzere Jurassic Park‘taki eski rolünü hatırlatan bir eyleme imza attı. Cromwell, dünya liderlerinin kafalarının dünyaya uçan kaya parçaları gibi yerleştirildiği bir dinozor modelinin önünde, Cop15’teki liderleri “İnsan asteroidini durdurmaya” çağırdı.

Succession’daki Ewan Logan ve Babe’deki çiftçi rolleriyle tanınan 82 yaşındaki aktör, protestoyu biyoçeşitlilik kaybını engellemek ve biyoçeşitliliği eski haline döndürmek için için gelecek on yılın hedeflerini oluşturmak üzere 10 binden fazla insanın bir araya geldiği  Montreal‘deki COP15 kongre merkezinin yakınında düzenledi.

Guardian‘ın aktardığına göre; Cromwell, şu ifadeleri kullandı:

“Tüm COP geçmişinde hiçbir şey başaramadık, kesinlikle hiçbir şey ve bunu biliyorlar. Sabahları aynada kendilerine nasıl baktıklarını bilmiyorum.”

Konferansın büyüklüğüne ve biyoçeşitlilik kaybı üzerinde çalışan binlerce insana rağmen bu kadar az başarı kaydedilmiş olmasını olağanüstü bulduğunu söyleyen aktör, ABD merkezli sivil toplum kuruluşu ve dünyanın en büyük çevrimiçi aktivizm örgütlenmelerinden olan Avaaz ile işbirliği yaptı. Cromwell COP15’le ilişkili olarak liderleri şöyle eleştirdi:

“[Cop15’te] hiçbir lider görünmüyor, ortaya çıkanların hiçbir planı yok, hiçbir şeyin olmamasını sağlamak dışında.”

Cromwell, liderleri Yerli halklara topraklarını geri vermeye ve onlara uygun haklar ve fon sağlamaya çağırdı.

Oyuncu deneyimli bir çevre aktivisti ve daha önce birkaç kez yaptığı protestolar nedeniyle tutuklanmıştı. En son yaptığı eylemde, yulaf sütünün inek sütünden daha pahalı olduğu gerçeğini protesto etmek için elini Starbucks‘taki kahve tezgahına yapıştırmıştı.

Çarşamba günü (14 Aralık) Cromwell, insanları kafa yapılarını “yeniden yapılandırmaya/şekillendirmeye” teşvik eden 10 dakikalık tutkulu bir konuşma yaptı.

“Bu muhteşem gezegeni yaratan büyük bir ortak akılız ve onu mahvediyoruz” diyen aktör, dünya liderlerinin önceliklerinin onlara para veren bağışçılar tarafından saptırıldığını da sözlerine ekledi.

Kaynak: Avaaz

Cromwell, “Sorumluluğun bizde olduğu ve yapabileceğimiz bir şey olduğu fikrini kalın kabuklarımızdan sıyırmak için kafa yapımızı temelde yeniden yapılandırmamız gerekiyor” dedi.

Cromwell delegelere, Succesion‘da üstlendiği, medya patronu Logan Roy‘un ağabeyi olan, vicdansız, zengin ailesine karşı ahlaki bir duruş sergileyen Ewan Roy karakterinde kendisinin yapmış olduğu gibi bir duruş sergilemelerini talep etti.

Cromwell, senaryoyu değiştirmişti ve rolü alması için karakterin neden değişmesi gerektiğini açıklamak üzere yaratıcı Jesse Armstrong ile masaya oturmuştu. Ayrıca Cromwell, The Green Mile, LA Confidential, Six Feet Under ve ER‘deki rolleriyle tanınıyor.

Kapitalizmi uzun süredir bir “kanser” olarak tanımlayan Cromwell, son konuşmasında sözünü ettiği kanserin artık tüm dünyada hayatın her alanını kapladığını; açgözlü, acımasız ve yıkıcı olduğunu ve işe yaramadığını belirtti.

Protestocular, 15 Aralık Perşembe günü Cop15 biyoçeşitlilik konferansında gösteri yaparken milyarder maskeleri takıyor. Fotoğraf: Ryan Remiorz/AP

Cromwell, milyarderlerin verdikleri zararın sorumluluğunu üstlenmedikleri, vergi ödemedikleri ve başkalarından daha önemli olmadıklarını kabul etmedikleri sürece “COP’ta işleri olmadığını” söyledi. Aktör, milyarderlerin şu anda “gerçekten ilerici hiçbir şeyin olmamasını” sağlamaya katkıda bulunduklarını ifade etti.

Şehrin başka yerlerinde, Amazon‘un kurucusu Jeff Bezos ve Microsoft‘un kurucu ortağı Bill Gates‘in maskelerini takan insanlar, milyarderlerin hayırsever çalışmalarını protesto etmek için toplandı. Protestocuların açtığı pankartlarda şu ifadeler yer alıyordu:

“Gezegeni milyarderlere teslim etmeyin!”

Öte yandan dağcılar da bir binaya 25 metrelik bir pankart astılar:

“Biyoçeşitlilik vs Milyarderler”

Kaynak: Avaaz

Pek çok kişi, Bezos Earth Fund‘ın başkanı ve CEO’su Andrew Steer‘in Cop15’te konuşmasına duyduğu öfkeyi dile getirdi.

EcoNexus ve Küresel Orman Koalisyonu‘ndan Helena Paul, “BM CBD’ye yapılan bu büyük milyarder hayırsever nakit akışı, finansallaşmayı ve doğanın kurumsal olarak ele geçirilmesini sürdürüyor” dedi ve ekledi:

“Biyoçeşitlilik için özel finansmana sahip olamayacağımızı söyleyerek onları durduruyoruz; ki bu hepimiz için. Hesap verebilir bir finansmana ihtiyacımız var.”

BM genel sekreteri António Guterres, COP15’in açılış töreninde delegelere “Milyarderlerin aldatıcı hayallerini unutun – gezegen B yok” demişti.