Doğa MücadelesiManşetSağlık

TTB siyanürün etkilerini anlattı: Yaşananlar kapitalist sistemin doğayı kâr için sömürüsünün sonucudur

0

Türk Tabipleri Birliği (TTB), Erzincan ve Manisa‘daki siyanür felaketlerine sessiz kalmadı.

Yaptıkları açıklamada hekimler, Erzincan İliç’te siyanür liçi yöntemi ile üretim yapılan altın madeninde 21 Haziran 2022 tarihinde meydana gelen siyanür sızıntısı ve Manisa’nın Yunusemre ilçesinde üç fabrikanın siyanür ve sülfürik asit atıklarını bölgedeki sulama kanallarına boşaltmasını, “Artık ülkemizde işlenen çevre suçlarının bir insanlık suçu boyutuna geldiğini gösteriyor” sözleriyle değerlendirdi.

1990’lardan bu yana her yıl, artan sayılarda düşük tenörlü altın madeninin, “siyanür liçi” yöntemi ile çalıştırıldığına dikkat çeken hekimler, bu yöntemin zararlarını şöyle anlattı:

“Bu madenler sadece cevherin çıkarıldığı maden işletmeleri değil; çıkarılan ve kırma işlemine tutulan cevherin siyanür liçi yöntemi ile işlendiği, elde edilen eriyikteki altın ve gümüşün kazanıldığı ve geride kalan ağır metallerden zengin tehlikeli atıkların depolandığı birer endüstriyel tesistir. Çıkarılan cevher, kırma işleminden sonra kapalı tank içinde veya açık alanda yığın liçi olmak üzere iki temel yöntem kullanılarak siyanür ile işlemden geçirilmektedir.

Başta Erzincan İliç ilçesindeki altın madeninde olmak üzere yığın liçi uygulanan altın madeni işletmelerinde, cevher 3 ile 15 metre kalınlıkta hazırlanarak üzerine %0,05-0,1’lik NaCN çözeltisi verilmektedir. Yığının dibinden toplanan çözeltideki altın ve gümüş rafine edilerek kazanılırken, bölgenin mineralojik yapısına bağlı olarak cevherde bulunan bakır (Cu), çinko (Zn), nikel (Ni), demir (Fe) ve kobalt (Co) gibi metalleri içeren mineraller de çözünerek, çeşitli siyanür-metal komplekslerini oluşturmaktadır.

Oluşan bu kompleksleri içeren atık siyanür çözeltileri ise bu işlemin sonunda atık havuzlarında toplanmaktadır. Bu atıklar çevre açısından çok tehlikelidir.

Atık havuzunda oluşabilecek herhangi bir yıkılma, deprem gibi afetlerle zarar görme veya atık havuzu altında geçirgenliği ortadan kaldırmak için kullanılan geomembran tabakanın delinmesi veya yırtılması sonucu doğaya karışması ile yer altı ve yer üstü su kaynakları, toprak ve hava kirlenmektedir.

Ağır metaller vücutta birkir ve atılamaz

Dünyada 1971-2015 yılları arasında siyanür liçi yöntemi ile çalışan altın madenlerinin neden olduğu 11 büyük çevre felaketi yaşandığını hatırlatan TTB, bu felaketler sonucu siyanürlü atıkların karıştığı göl ve nehirlerde yaygın balık ölümleri gerçekleştiğine, tarım alanlarının siyanür bileşikleri ve ağır metallerle kirlendiğine dikkat çekti:

“Atık havuzlarından sızıntı, başlangıçta yüksek siyanür derişimleri bozuluncaya kadar, akarsu ve göllerde balıkların, kuşların ve diğer canlıların ölümlerine neden olurken; yayılan ve yeraltı, yerüstü su kaynaklarını kirleten ağır metal bileşikleri de tarım ve hayvancılık yolu ile besin zincirine girerek insanlara ulaşmakta ve zaman içinde ortaya çıkan sağlık sorunlarına neden olmaktadır.

Ağır metaller; düşük derişimlerde bile toksik etki gösterebilen elementlerdir. İnsanlar tarafından ağız, solunum ve deri yolu ile alınır ve çoğu boşaltım yolları ile (böbrek, karaciğer, barsak, akciğer, deri) atılamazlar.

Bu nedenle ağır metallerin büyük bir bölümü, organizmada birikir. Birikim sonucu, yoğunlaşan bu metaller, etkili dozlara ulaştıklarında; endokrin hastalıklar, nörolojik hastalıklar, kanserler, otizm gibi ciddi hastalıklara neden olabilir.”

Açıklamada, İliç’te yaşananların Türkiye için bir ilk olmadığı vurgulanarak açıklamada 2011 yılında Kütahya’da, 2021’de Giresun Şebinkarahisar’da, Gördes’te yaşanan, birkaç gün önce Manisa’nın Yunusemre ilçesinde meydana gelen ve “kaza” diye nitelenen olaylar hatırlatıldı:

Üst üste gelen bu olaylar, kapitalist sistemin doğayı daha yüksek kâr için sömürüsünün ve canlı yaşamını hiçe saymasının sonucudur. Ülkemizde siyanür liçi yöntemi ile çalışan altın madenlerinin neden olduğu ekosistem yıkımları, bu yönüyle de değerlendirilmelidir.

Erzincan İliç’teki altın madeninde, 21 Haziran’da toprağa en az üç saat süren siyanür akışının da eğim nedeniyle akarsuya erişme olasılığı çok yüksek olduğunu belirten hekimler, “Siyanür toprakta bileşik halde bulunan ağır metallerin yapısını bozarak element formuna dönüştürüp ve yeni siyanür bileşikleri oluşturacak ve bunlar da akarsuya taşınacaktır” dedi

Bunun sonucunda  bu toksik kimyasalların Fırat Nehri tarafından taşınarak etkisinin yaygınlaşacağını belirten TTB, yayılımın nerelere ulaştığını bağımsız kurumlar tarafından alınacak örneklerin analizi ile ortaya konabileceğine dikkat çekti:

“Akarsuya karışan toksik kimyasalların akarsu ekosisteminde çok büyük tahribata neden olacağı, yörenin yüzey ve yer altı su kaynaklarının kirlenmesine neden olacağı, yörede besin döngüsüne katılacağı (tatlı su balıklarının, sulama nedeniyle tarımsal ürünlerin yapısına girerek), bunun da yörede halk sağlığını olumsuz etkileyeceği açıktır.

Bugüne kadar Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı‘nın bu analizleri yapmaması ve yaşanan olaydan sonra kamuoyu tepkisi ortaya çıkıncaya kadar sessiz kalmasını ‘büyük bir yanlış’ olarak niteleyen hekimler, gerçek durumun kamuoyu ile paylaşılabilmesi için Bakanlık çalışmalarınaa, ilgili meslek odaları temsilcilerinin de katılmasının şart olduğunu söyledi:

“Çöpler Altın Madeni İşletmesi’nin acilen kapatılması, atık baraj gölünde biriken binlerce ton tehlikeli atığın, liç yığınlarının, pasa dağlarının bilimsel yöntemlerle zararsız hale getirilmesinin en kısa zamanda sağlanması gereklidir.”

Kuşkusuz ülkemizde aynı tehlikeleri içeren diğer altın madeni işletmelerinde de benzer önlemlerin alınarak olası ekosistem yıkımlarının önlenmesi gereklidir.

Ülkemizi yönetenleri; tüm canlıların yaşamına ve ekosistemlere saygılı olmaya, ülkemizde siyanür liçi yöntemi ile madenciliği yasaklamaya davet ediyoruz.

 

You may also like

Comments

Comments are closed.