Hafta Sonuİnsan HaklarıManşet

Cinsel şiddetle ilgili yanlış inanışlar ve gerçekler-2

0
Fotoğraf: Hale Güzin Kızılaslan / csgorselarsiv.org

Yeşil Gazete‘de, Cinsel Şiddetle Mücadele Derneği’yle yaptığımız işbirliği sayesinde her hafta cinsel istismarla mücadele yolları, yöntemleri üzerine kısa ve bilgilendirici notlar paylaşıyoruz.

Bu bilgi notlarının cinsel şiddete ve/ya istismara maruz kalan ya da tehdidi altında olan kadınlar, LGBTİ+’lar ve çocuklar için yol gösterici olacağını umuyoruz. Böyle bir durumla karşılaşır veya tehdit altında olduğunuzu hissederseniz lütfen kolluk güçlerine, konuyla ilgili çalışan kurum ve kuruluşlara ve hukukçulara ulaşın.

*

Toplumda, cinsel şiddetle ilgili GERÇEK OLMAYAN genellemeler, inanış ve yargılar yaygındır. Bunları “doğru bilinen yanlışlar”’ veya mitlerolarak ifade ediyoruz.

Çeşitli ülkelerde yapılan araştırmalar, istatistikler ve bilimsel açıklamalar ve en önemlisi hayatta kalanlar olarak yaşadığımız deneyimler, bize mitlerin gerçek olmadıklarını somut şekilde gösteriyor.

 Mit: Cinsel şiddet karanlık izbe yerlerde, daha çok dışarıda, sokakta ve kamusal alanlarda gerçekleşir.

  • GERÇEK: Cinsel şiddet kişilerin güvenli gördüğü alanlarda gerçekleşebilir. Türkiye’de henüz bu konuda resmi istatistik yapılmamıştır. Ancak faillerin tanıdık kişiler olması şiddetin evde, işyerinde, okulda, kursta, hastanede, camide, spor salonunda, yurtta vb. yerlerde gerçekleşebileceğini bize göstermektedir. ABD‘de yapılan istatistiklerde cinsel saldırıların %15’i kamusal alanda, %10’u eve yakın kamusal alanda, %55’ii hayatta kalanın evinde veya yakınında, %12’si bir yakın/akrabanın evinde veya yakınında, %8’i okulda gerçekleşmiştir.

Mit: Kadınlar cinsel şiddet konusunda yalan söyler ve iftira atarlar.

  • GERÇEK: Kadınların yalan söyledikleri varsayımı, dünyanın her yerinde tecavüz kültüründen beslenen, faillerin aklanması ve olayın üzerinin örtülmesi için kullanılan bir önyargıdır. Yurt dışında yapılan farklı istatistikler, cinsel saldırı suçlarında yalan beyan oranının %2 ila %10 arasında olduğunu göstermektedir. Bu oran diğer suçlar için yapılan yalan beyan oranıyla hemen hemen aynıdır. (hırsızlık, gasp vb.) Kadınların polise gidip resmi şikayette bulunmasının önünde birçok engel bulunmaktadır. Kültürel baskılar, tehditler, yeniden şiddet görme veya öldürülme korkusu, tecavüz mağduru olarak toplumda damgalanma endişesi, polise ve yargıya olan güvensizliğin yanı sıra kadınların kendilerine inanılmayarak yeniden mağdur edileceklerini düşünmesi de cinsel şiddet vakalarının bildirilmemesinde önemli bir etkendir. Bu yanlış varsayım ve önyargılar cinsel şiddet vakalarının karanlıkta kalmasına, şiddete maruz kalanların sessizleşerek faillerin daha rahat hareket etmesine ve saldırıyı aynı kişiye veya farklı kişilere yönelik tekrarlamalarına, böylelikle cinsel şiddetin artmasına sebep olur.

Mit: Cinsel şiddete maruz bırakılan kişi ağlar, öfke nöbeti geçirir, çılgına döner.

  • GERÇEK: Cinsel şiddet sonrası verilen kalıplaşmış tepkiler yoktur. Cinsel şiddetten hayatta kalanlar olarak, yaşadığımız travmatik olay sonrası birbirinden çok farklı tepkiler verebiliriz. Öfkeli, sakin, soğukkanlı, tepkisiz olabiliriz, gülebiliriz veya ağlayabiliriz, kendimizi rahat ifade edebilir veya kendimizi ifade etmekte zorlanabiliriz. Duygularımızda ve ruh halimizde çok ani ve keskin geçişler olabilir. Olayı ve detaylarını hatırlamakta, olayı gerçekten yaşadığımıza inanmakta güçlük çekebilir ve buna yönelik tepkiler verebiliriz.

Fotoğraf: Şehlem Kaçar/ csgorselarsiv.org

Mit: Cinsel şiddet veya çocuklukta yaşanan cinsel istismar bir kişiyi gey, lezbiyen, trans yapabilir.

  • GERÇEK: Cinsel şiddete maruz bırakılmak, ne heteroseksüellerin ne de eşcinsellerin cinsel yönelimlerinin değişmesine sebep olur. Aynı şey cinsiyet kimliğimiz (kendimizi kadın, erkek, trans-kadın, trans-erkek ve benzeri kimliklerle tanımlamamız) için de geçerlidir. Cinsel saldırılar, faillerin kişiler üzerinde zor kullanma ve kontrol kurması ile ilgilidir. Cinsel deneyim değildir.Bu gibi önyargı ve yanlış varsayımlar, toplumdaki cinsiyet temelli ayrımcılık, homofobi ve transfobinin sonucu olarak ortaya çıkar ve bu ayrımcılığı besler. Cinsel şiddetten hayatta kalanlar olarak; yaptığımız veya yapmadığımız seçimlerin, sahip olduğumuz cinsel kimliğin veya cinsel yönelimin, görünüşümüzün, beden dilimizin, konuşma biçimimizin ve birçok farklı özelliğimizin saldırıya maruz bırakılmamızla bağlantısı olduğunu düşünebiliriz. İlk başta bunları hissetmemiz normal olsa da, bu tepkiler gerçekler değil, travmatik bir şiddeti anlamlandırmak ve kontrol altına almak için verebileceğimiz, kendimizi suçlamaya yönelik yaklaşımlardır.

Mit: Evlilik içinde, eşler arasında cinsel şiddet görülmez.

  • GERÇEK: Evlilik içinde veya partnerler arasında; bir eşten diğerine yönelen duygusal, ekonomik, fiziksel ve cinsel şiddet türleri görülür. Evlilik içi veya evlilik dışı partnerler arasındaki şiddet türlerinin hepsi 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun kapsamında suçtur ve cezası vardır. Türkiye’de resmi evlilik içerisinde, eşine tecavüz etmekten tutuklanmış ve cezaevine gönderilmiş birçok kişi bulunmaktadır. Türkiye’de yapılan başvurularda cinsel şiddet türü olarak evlilik içinde taciz, tecavüz, istenmeyen yerlerde ve biçimlerde ilişkiye zorlama (tecavüz girişimi), kişinin cinselliğini aşağılama, başkalarıyla kıyaslama, lakap takma, ticari sömürü amacıyla eşi veya partneri başkalarıyla cinsel ilişkiye zorlama gibi şiddet biçimleri görülmektedir.

Mit: Çocuklara bir yabancı onlara yaklaştığında bağırıp çığlık atmalarını söylersek cinsel saldırıya uğramazlar.

  • GERÇEK: Çocuklar büyük oranda tanıdıkları, sevdikleri ve güvendikleri kişiler tarafından istismara maruz bırakılmaktadır. ABD Adalet Bakanlığı istatistikleri bize çocukların %30 oranında aile bireyleri, %60 oranında çocukların tanıdıkları kişiler tarafından cinsel olarak istismar edildiklerini göstermektedir.  Çocukların kaçmalarını, güvendikleri yetişkinlerden yardım istemelerini ve kendilerine yönelik şiddet konusunda güçlenmelerini sağlayacak koruyucu-önleyici eğitimler; çocukların beyanlarının dinlenmesi, onaylarının alınması, onlarla mülkiyet değil güven ilişkisi oluşturulması, kişisel ve bedensel sınırlarına saygı gösterilmesi ve çocukların haklarının korunması ile birlikte bir bütün olarak verilmelidir.

*
Daha fazla bilgi için csdestek.org
Cinsel şiddete maruz bırakıldıysanız ya da bırakıldığınızı düşünüyorsanız hafta içi pazartesi, salı, perşembe, cuma günleri 11:00 – 17:00 saatleri arasında 0549 599 15 19 numaralı telefondan CŞMD’yi arayabilir ya da basvuru@cinselsiddetlemucadele.org üzerinden ulaşabilirsiniz.

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.