Ana Sayfa Blog Sayfa 620

Trendyol Go kuryelerinin eylemi başarıya ulaştı

TrendyolGo’da kurye olarak çalışan işçilerin eylemi olumlu sonuçlandı. Şirketten yapılan açıklamada, “Taşıyıcı iş ortaklarımızın yanında olmaya devam edeceğiz” denildi.

Kuryeler, geçen hafta itibarıyla Ankara, İstanbul ve İzmir’de yakıt giderlerinin karşılanması, paket başı ücret artışı, mola hakkı gibi talepleri için bir protesto başlatmıştı.

İşçilerin ses getiren eylemi dün akşam saatlerinde olumlu sonuçlandı. Trendyol yönetimi ile yeniden bir araya gelen işçi temsilcileri, görüşmelerde uzlaşmaya varıldığını duyurdu.

Fotoğraf: İşçi Hareketi Koordinasyonu

Temsilciler, şirketin bu toplantı sonrasında kuryelere internet iletişim platformu olan Zoom üzerinden açıklama yaptığını aktardı.

‣ ‘Sefalet zammı’nı reddeden kuryeler direniyor

‘Tüm sorunlar çözülmedi’

Motokurye Kargo Çalışanları Birliği, sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamada kuryelerin tüm sorunlarının çözülmediğini, ama kuryelerin birlik içerisinde hareket etmesiyle önemli bir deneyim yaşandığını kaydetti:

‘Hakedişler önceki yıla göre yüzde 120 arttı’

Şirket, yaptığı açıklamada, “Yeni faaliyet döneminde, Trendyol Go taşıyıcı iş ortaklarımızın hakedişleri, bir önceki yıla göre yüzde 120 arttı. Ocak 2022 döneminde bir saat taşıma faaliyeti gösteren bir iş ortağının hakedişi 45 TL iken, Ocak 2023 döneminde bir saat taşıma faaliyeti gösteren bir iş ortağının hakedişi yapılan yüzde 120 senelik artış oranı ile birlikte 100 TL seviyesine geldi” ifadelerine yer verdi.

Anlaşmanın detaylarına dair şunlar aktarıldı:

Bir önceki artış dönemi olan Temmuz 2022 ile kıyasladığımızda ise, hakedişlerde yüzde 60 oranında artış gerçekleşmişti. Ayrıca dün akşam gerçekleşen görüşmeler sonrasında yapılan artışla birlikte günde ortalama 8 saat faaliyet gösteren bir taşıyıcı iş ortağımızın aylık net kazancı 11,400 TL’ye yükseldi. Ayrıca, iş ortaklarımızın açıklanan faaliyet modeline ilişkin görüşleri ve talepleri de kendileriyle bir araya gelerek hassasiyetle değerlendirildi ve gereken tüm aksiyonlar alındı. Trendyol Go taşıyıcı iş ortaklarımızın yanında olmaya devam edeceğiz.

Neler yaşanmıştı?

Şirketin 2023 yılı için yaptığı ve mart ayından itibaren uygulanması planlanan yüzde 11 oranındaki ücret artışını zammı protesto eden Trendyol Go kuryeleri kontak kapatarak yüzde 11 oranındaki ‘sefalet ücreti’ni kabul etmeyeceklerini açıklamıştı.

Koşullarının iyileştirilmesini ve paket başı ücretlerin artırılmasını talep eden Trendyol Go kuryeleri kontak kapatarak talepleri yerine getirilene kadar kontak açmayacaklarını beyan ederek, geçinebilecekleri bir ücret talep etmişti.

Kuraklık artıyor: Ereğli’de çekilen barajların altında evler ortaya çıktı

Zonguldak‘ın Ereğli ilçesine bağlı Ovaköy’de, 1993 yılında faaliyete başlayan 36 milyon metreküp kapasiteli Kızılcapınar Barajı nedeniyle 49 yapı su altında kaldı.

‣ Nilüfer Barajı’ndaki doluluk oranı yüzde 1’e düştü
‣ Alibeyköy Barajı son 10 yılın en düşük seviyesinde
‣ İstanbul’a su sağlayan iki baraj kurumak üzere
‣ Gökçe Barajı’nın yüzde 82’si kurudu: Yalova’da 30 günlük su kaldı

İçme suyu ihtiyacını karşılamasının yanı sıra bünyesinde hidroelektrik santrali de bulunan barajın su seviyesi kuraklık nedeniyle düşünce evlerin bazıları ortaya çıktı.

‣ Kuraklık: Zernek Barajı’nda su seviyesi dibi gördü

‣ Kuraklık: İstanbul’un suyunu karşılayan barajlarda doluluk oranı düştü

‣ Çanakkale’deki barajlarda su seviyesi yüzde 50’inin altına düştü

Barajdan su alınması ve yağış olmaması nedeniyle Ovaköy’de yıllar önce su altında kalan bazı evlerin büyük bölümü, bazılarının ise bacaları suyun üstünde göründü.

Nesin Vakfı’na yönelik tehditlere ‘inandırıcı delil’ bulamayan savcı, AKP kurucusu çıktı

Yazar Aziz Nesin tarafından kurulan ve bu yıl 50. yaşını kutlayan Nesin Vakfı, uzun bir süredir İsmailağa Cemaati’nin hedefinde. Cemaate ait Rabıta Vakfı, Nesin Vakfı’nın İstanbul Çatalca’daki merkezinin yanındaki arsayı alarak ve kaçak inşaat yaparak alana yerleşmeye başladı. Yaptıkları bununla da sınırlı kalmayan cemaat üyeleri, Nesin Vakfı’nı hedef alarak tehdit etmeye, bölgede silahla gezmeye başladı.

BirGün‘den İsmail Arı‘nın aktardığına göre; AKP’li Çatalca Belediyesi vakfın kaçak inşaatına göz yumarken İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) cemaatin kaçak yapıları için yıkım kararı aldı. 18 Ağustos 2021’de bölgeye giden İBB ekiplerinin, “Yapının ruhsatsız ve imar mevzuatına aykırı bir şekilde inşa edildiği” gerekçesiyle yıkıma hazırlandığı esnada jandarma ekipleri geldi.

Jandarmanın İBB ekiplerinden yıkım evraklarını isteyerek kontrol etmek için beklettiği sırada Bölge İdare Mahkemesi’nin ışık hızındaki kararı İBB yetkililerine tebliğ edildi. Mahkemenin, yıkım işlemi için yürütmeyi durdurma kararı verdiği belirtildi. Bu nedenle kaçak yapılar yıkılamadı.

‣ Nesin Vakfı’nın banka hesaplarındaki parasına el konuldu
‣ Nesin Vakfı’ndan el konulan banka hesaplarıyla ilgili açıklama: Hukuka ve hakkaniyete aykırı

Cemaat istedi, AKP’li başkan plan değiştirdi

Bu olaydan sadece bir ay sonra, 2021’in eylül ayında ise AKP’li Çatalca Belediyesi kaçak inşaata kılıf uydurmak ve cemaate kol kanat germek için imar planlarını değiştirerek kaçak inşaata işlem yapmak yerine yasal kılıf uydurdu. İmar planlarında tarım arazisi olarak belirlenen cemaatin arazisi dini tesis alanına dönüştürüldü. Belediye Başkanı AKP’li Mesut Üner, Belediye Meclisi’nde yaptığı konuşmada, plan değişikliğinin cemaatin talebi ile yapıldığını itiraf etti.

Cübbeli, sarıklı yüzlerce cemaat üyesi arazide toplantılar yapmaya ve kurdukları ses sitemleri ile çevreyi rahatsız etmeye başladı. Bölge halkı burada cemaat üyelerinin bellerinde silahlarla gezdiğini belirterek tedirgin olduklarını söylese de bu duruma da göz yumuldu.

Belediyenin ve mahkemelerin koruyup kolladığı İsmailağa Cemaati’ne bağlı Rabıta Vakfı’nın Başkanı Murat Perçin, aldıkları arazide daha önce alkollü bir restoran olduğunu ve restoran sahiplerini çıkardıklarını ifade etti. Perçin “Bizim yerimiz burası, piknik yapıyoruz, toplanıyoruz ama namaz kılacak alanımız yoktu. Küçük bir mescid vardı ve yetkililerle konuştuk, ‘burayı büyütmek istiyoruz’ dedik. Bize, ‘yapın hocam’ yanıtını verdiler. Yani var olan bir yere ayarlama çektik” diyerek kaçak inşaat yaptıklarını söyledi.

Ellerinde çocukların resimleri varmış

Perçin, Nesin Vakfı’na ve orada eğitim gören çocuklara ilişkin de şu tehditleri savurmuştu:

Orada kızlı erkekli karmakarışık manzaralar var. Bizim elimizde resimleri var. İş başka noktalara gitmesin. İki tane ağaçtan dolayı memleket yandı. Ufacık bir yerden dolayı da piyasa karışmasın yani.

Çevrede yaşayan yurttaşların, “Cemaat üyeleri mahallede silahlı olarak geziyor” iddialarını Perçin şu sözlerle doğrulamıştı: “Biz resmi makamlara ve büyüklerimize sormadan hareket eden bir cemaat değiliz. İş adamlarımız var ve hepsinin cebinde ruhsatlı silah var.”

Nesin Vakfı’nı tehdit ederek çocukları hedef alan Rabıta Vakfı Başkanı Murat Perçin hakkında, Nesin Vakfı, Çatalca Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu. Yapılan suç duyurusunda, İsmailağa Cemaati’nin önde gelen ismi Murat Perçin’in “Kişilerin huzur ve sükûnunu bozma ile tehdit” suçunu işlediği belirtilerek yargılanması istedi.

Nesin Vakfı’nın suç duyurusunda, “Murat Perçin’e ait Rabıta Vakfı’nın kaçak inşaat yaptığı, bu vakfın İsmailağa Cemaati’ne ait bir vakıf olduğu, bu vakfın üyelerinin ellerinde silahla dolaştıkları, bu durumun da tehdit suçunu oluşturduğu” ifade edildi.

Kararı veren savcı AKP kurucusu çıktı

Suç duyurusunun ardından Murat Perçin’in ifadesi alındı. Perçin, “Suçlamaları kabul etmediğini” belirtti. Ayrıca Perçin’in başkanı olduğu Rabıta Vakfı hakkında da Çatalca Cumhuriyet Başsavcılığı’nın “imara aykırı yapı yapması” nedeniyle kamu davası açıldığı belirtildi.

Suç duyurusunu inceleyen Cumhuriyet Savcısı Hakan Akbal ise suç duyurusuna ilişkin 8 Mart 2022’de “Kamu adına kovuşturma yapılmasına yer olmadığına” karar vererek takipsizlik kararı verdi. Takipsizlik kararının gerekçesini de Savcı Akbal şöyle açıkladı:

“Olayların gazete haberlerinden yola çıkılarak iddia edildiği, bu haberlerin ötesinde başkaca somut, kesin ve inandırıcı delil mevcut olmadığı, şu halde tehdit ve kişilerin sükûnunu bozma suçunun somut bir delile dayanmadığı ve soyut kaldığı anlaşılmakta…”

Nesin Vakfı ise takipsizlik kararına itiraz etti. Cumhuriyet Savcısı Hakan Akbal’ın ismi 2018’de eski CHP Milletvekili Barış Yarkadaş’ın açıklamalarıyla gündeme gelmişti. Yarkadaş, 2018’de savcı ve hakim atamalarına ilişkin yaptığı açıklamada, Çatalca Cumhuriyet Savcılığı’na atanan Hakan Akbal’ın 7 Haziran 2015 seçimlerinde AKP’den Mersin milletvekili aday adayı olduğunu belirtmişti. Akbal, aday adayı olduğu dönemde yaptığı açıklamalarda ise AKP kurucusu olduğunu ve AKP’de uzun yıllar yöneticilik yaptığını söylemişti.

Nesin Vakfı’nın yöneticisine saldırmışlardı

Ayrıca 15 Eylül 2021’de İsmailağa Cemaati üyesi iki şahıs Nesin Vakfı’nın önünde, jandarmanın gözleri önünde vakfın yöneticisi Süleyman Cihangiroğlu’na saldırmıştı. Darp raporu alan Cihangiroğlu, Ahmet ve Sezar Korkmaz isimli saldırganlardan şikâyetçi olmuştu. Cihangiroğlu ifadesinde, şunları söylemişti:

Şahıs bir şekilde jandarmanın elinden kurtularak yanıma geldi. Benim yüzüme yumruk atmak istedi fakat yumruğu bana gelmedi. Arkasından bana tekme attı ve tekme karın boşluğuma geldi. Daha sonra jandarma ekipleri şahsı uzaklaştırdı.

Öte yandan Çatalca Kaymakamlığı’nın geçen günlerde Nesin Vakfı’nın banka hesaplarındaki yaklaşık iki milyon liraya el koyması da gündem olmuştu.

Doğaya kimyasal atık bırakan dört şüpheli yakalandı

Konya‘da doğaya sodyum sülfat, amonyum hidroksit, çeşitli atık yağ ve petrol ürünleri içeren kimyasal atıkları bıraktığı iddiasıyla dört şüpheli gözaltına alındı.

Dokuz Mahallesi yakınlarındaki kırsal alana, birer tonluk plastik yaklaşık 70 tank içinde çeşitli kimyasal atık bırakıldığı ihbarı üzerine AFAD ekipleri bölgede inceleme yaptı.

Ölçümlerde atıkların sodyum sülfat, amonyum hidroksit, çeşitli atık yağ ve petrol ürünleri olduğu belirlendi.

Kimyasalların bertarafı için Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü ekiplerine bilgi verildi.

Öte yandan Selçuklu İlçe Emniyet Müdürlüğü Suç Önleme ve Soruşturma Büro Amirliği bölgede inceleme başlattı.

Ekipler, bölgede 74 ayrı kamerada yüzlerce saatlik görüntü inceledi. Kimyasal maddelerin iki farklı kamyonla bırakıldığını tespit eden ekipler, kamyon şoförleri İbrahim M. ve Cemil A.‘yı yakaladı.

Kimyasal maddelerin Konya Organize Sanayi Bölgesi‘nde Hamza Ö.’nün iş yerinden alındığı tespit edildi. İş yeri sahibi Hamza Ö. ve forklift operatörü Mustafa Ö. de gözaltına alındı.

Gözaltındaki dört şüphelinin, emniyetteki işlemleri sürüyor.

Ölümünün 30. yılında Uğur Mumcu cinayeti hala karanlık

30 yıl önce Ankara‘daki evinin önünde, otomobiline yerleştirilen bomba ile katledilen araştırmacı gazeteci Uğur Mumcu‘nun kızı Özge Mumcu-Aybars, Twitter üzerinden yaptığı paylaşımda, “Halen emri vereni bilmiyoruz” dedi.

Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı (UM:AG ) Yönetim Kurulu Başkanı Mumcu-Aybars, şunları söyledi:

“30 yıl önce… 11 yaşındaydım, 41 yaşımdayım. Halen bombayı koyanı ve emri vereni bilmiyoruz. Bombayı koyanın adı davaya göre Oğuz Demir, eşgal resmi var ve son davada kırmızı bültenle arama çıkartıldı.”

 

Araştırmacı gazeteci Uğur Mumcu 24 Ocak 1993’te Ankara’da evinin önündeki arabasına yerleştirilen bombayla 51 yaşında öldürüldü.

Yolsuzluk iddiaları, derin devlet, yasa dışı örgütler ve bağlantılarının üzerine giden, yazan bir gazeteciydi.

Öldürüldüğünde dönemin İçişleri Bakanı Mehmet Ağar faili meçhul cinayetlerle ilgili olarak Mumcu’nun eşi, eski TBMM Başkanvekili Güldal Mumcu‘ya “Bir tuğla çekersem duvar yıkılır” demişti.

Suç örgütü liderliğiyle suçlanan Sedat Peker‘in Uğur Mumcu cinayetinde Mehmet Ağar’ı işaret etmesinin ardından Mumcu’nun eşi Güldal Mumcu, şu paylaşımı yapmıştı:

Van Gölü’ndeki kuraklık uydudan dahi görünüyor

İnsan kaynaklı üretim ve tüketim faaliyetlerinin beslediği iklim değişikliğinin en yoğun etkileri son günlerde kuraklıkla yaşanıyor. Dünyada her geçen yıl daha çok hissedilen sıcaklık artışları Türkiye’de de etkisini gösteriyor. Türkiye genelinde hakim olan kuraklık, Van Gölü Havzası‘nı da vurdu.

Yağışların gelecek günlerde de mevsim normallerinin dışında seyretme ihtimali ise endişe yaratmaya devam ediyor. Van YYÜ Su Ürünleri Fakültesi’nden Öğretim Üyesi Dr. Mustafa Akkuş son dört yılın ocak ayına ait Van Gölü çevresindeki kar örtüsünü gösteren Landsat uydu görüntülerini inceledi. Uydu görüntülerinde Ocak 2023’te havzada karın neredeyse hiç olmadığı görüldü.

Ülkenin doğusundan batısına kuraklık endişesi sürüyor 
‣Ardı ardına sıcaklık rekorları kaydedilirken kışa ne oldu? 
‣Antalya’yı sağanak, fırtına ve kar vururken İstanbul’un barajları alarm veriyor 

İHA‘dan Yılmaz Sönmez‘in aktardığına göre; Van YYÜ Su Ürünleri Fakültesi Dr. Öğretim Üyesi Mustafa Akkuş, Van Gölü Havzası’nın dışarıyla bağlantısı olmayan kapalı bir havza olduğunu anımsatarak havzanın bütün su bütçesinin yağışlar ve buharlaşma denkleminde değerlendirdiklerini ifade etti.

Yağışlarla giren suyun havzadan buharlaşmayla uzaklaştığını belirten Dr. Öğretim Üyesi Akkuş, “Yağışlar içerisinde de en önemli olan kar yağışıdır. Yağmur yağışı ise yüzey akışıyla beraber akışa geçerek tuzlu ve sodalı olan Van Gölü’ne karışıyor. Bu su da kullanılabilir su olmaktan çıkıyor. Fakat kış aylarında yağan kar yağışları havzadaki yüksek kesimlerde birikerek yaz aylarında yavaşça eriyor ve akarsuları besliyor. Yani hem tarımsal sulama oluyor hem içme suyu oluyor. Bu sebepten dolayı kış aylarında Van Gölü Havzası’na düşen yağış miktarı hayati bir öneme sahiptir. Fakat küresel ısınmayla beraber artık ortalama sıcaklıklar artıyor” dedi.

‣Avrupa’daki rekor sıcaklar kayak pistlerinin kapanmasına neden oluyor 
IPCC Raporu: Acil eylem için zaman daralıyor 
Kuraklık: İznik Gölü’nde sular yüzlerce metre çekildi 

‘Ocak’ın uydu görüntüsü mayıstaki görüntüler gibi’

Van Gölü çevresindeki kar örtüsünün uydu görüntülerini incelediklerinde 2023 yılı için çok korkutucu bir tabloyla karşılaştıklarını dile getiren Akkuş, “2020-2022 yılı arasında havzada yine kısmen kar olsa da 2023 yılının ocak ayı görüntüsü adeta mayıs, haziran ayının uydu görüntüsü gibidir. Sadece yüksek kesimlerde birazcık kar var. Onun dışında tamamen kar örtüsünden yoksun alanlar mevcut. Eğer bu önümüzdeki şubat ve mart ayı içerisinde havza kar yağışı almazsa çiftçilerimizi ve üremek için akarsulara girecek olan inci kefallerini çok zorlu bir süreç bekliyor” ifadelerini kullandı.

‣ Kış Olimpiyatları ne kadar sürdürülebilir? -Doç. Cenk Demiroğlu *
Meteorolojiden kuraklık alarmı: Marmara ve İç Ege’de kritik seviyede 

Yaz ayı geldiğinde bir taraftan ürününü yetiştirmek için suya ihtiyaç duyan çiftçi, diğer tarafta da üremek için suya ihtiyaç duyan inci kefallerinin olduğunu, bu yüzden su üzerine bir yarış ortaya çıkacağını söyleyen Akkuş, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Artık havzada her bir damla suya altın değerinde bakmamız lazım. Bizler bir adet 100 gramlık patates yetiştirmek için 125 litre su harcıyoruz. Bu sebepten dolayı su kaynaklarımızı efektif kullanmamız lazım. Artık salma sulama ve vahşi sulama gibi yöntemlerden vazgeçmemiz lazımdır.”

Göçmen Kadınlar Anlatıyor: Suriye’den Van’a parçalanmış bir hayat…

Video haber: Şenol BALİ/ Göçmen Kadınlar Anlatıyor
*

Fatma Mohammedi, 10 yıl önce Suriye‘deki savaştan dolayı Türkiye‘ye gelen 74 yaşında bir göçmen. Van’da yaşayan Mohammedi, beraber geldiği eşini iki yıl önce kaybetti.

Mohammedi şu sıralar kentte bulunan eski bir evde yalnız yaşıyor ve çevredekilerin yardımıyla yaşamını sürdürmeye çalışıyor. Bir çocuğu Van’da hurdacılık yapan Mohammedi’nin beş çocuğu ise hala ülkesindeki kamplarda yaşıyor.

Mohammedi, çocuklarını ve ülkesini çok özlediğini ancak gidecek bir yerinin olmadığını söylüyor. Ona göre Afrin kentindeki evleri ve arazilerine farklı askeri gruplar yerleştirilmiş. Mohammedi, buradaki komşularından memnun ve onlardan kopamayacağını ekliyor:

Irak’ın sulak alanlarını iklim krizi biçti: Eskiden cennet gibiydi

Güney Irak‘ın Hawizeh bataklıklarının insanları, dünyanın en eşsiz ve biyolojik çeşitlilik içeren sulak alanlarında yaşayan eski bir tarihe sahip.

Ancak iklim krizinin bir sonucu olarak bölge, kuraklık ve insan yapımı barajlar nedeniyle harap oldu, neredeyse bir çöl haline geldi.

Binlerce aile ülkeyi terk etmek zorunda kalıyor. Guardian‘ın aktardığına göre; kendine has bir kültürü olan Bataklık Arapları’nın geçim kaynakları ve sosyal hayatları iklim krizinin etkisiyle kökten değişmiş durumda:

Dicle ve Fırat nehirlerinin birleştiği noktada bulunan Hawizeh bataklıkları beş bin yıldan fazla bir süredir, en son ekim, balıkçılık ve avcılıkla zenginleşen bir halk olan Bataklık Arapları’nın yaşadığı bir bölgeydi. Ancak uzun süreli kuraklıklar ve yüksek sıcaklıkların yanı sıra Türkiye ve İran'da nehrin yukarısına inşa edilen barajlar, bu eşsiz manzarayı çok az miktarda suyla baş başa bıraktı.
Dicle ve Fırat nehirlerinin birleştiği noktada bulunan Hawizeh bataklıkları beş bin yıldan fazla bir süredir, en son ekim, balıkçılık ve avcılıkla zenginleşen bir halk olan Bataklık Arapları’nın yaşadığı bir bölgeydi. Ancak uzun süreli kuraklıklar ve yüksek sıcaklıkların yanı sıra Türkiye ve İran‘da nehrin yukarısına inşa edilen barajlar, bu eşsiz manzarayı çok az miktarda suyla baş başa bıraktı. – Fotoğraf: Susan Schulman
 Bataklık sığ akarsulara indirgendi ve geçimlerini sürdürmek için yeterli su olmadan, birçok Bataklık Arapları yeni hayatlar kurmaya çalışmak için şehirlerin kenarlarına taşınarak bölgeyi terk etti.

Bataklık sığ akarsulara dönüştü ve geçimlerini sürdürmek için yeterli suyu olmayan birçok Bataklık Arapları yeni hayatlar kurmaya çalışmak için şehirlerin kenarlarına taşınarak bölgeyi terk etti. – Fotoğraf: Susan Schulman
Irak petrol endüstrisinin bazı bacaları, bir zamanlar biyoçeşitliliğe sahip bataklıkların feci durumuna zemin oluşturuyor.
Irak petrol endüstrisinin bazı bacaları, bir zamanlar biyoçeşitliliğe sahip bataklıkların feci durumuna zemin oluşturuyor.- Fotoğraf: Susan Schulman
50 yaşındaki Abdul Walid Abdul, Al Musharrah'daki evinin penceresinden dışarı bakıyor. Abdul ve 45 yaşındaki eşi Layla Jabar Hassan, nesiller boyu Hawizeh bataklıklarında yetiştirdikleri pirinç ve sebzelerin yanı sıra yetiştirdikleri bufalolarla geçinen Bataklık Arapları. Abdul, 'cennet gibiydi' diyor. Aile, her hasattan 1 milyon dinar (12 bin 882 TL) kazanabiliyordu. Ancak sular kuruyunca ağaçlar ölmeye başladı. Abdul şunları söylüyor:“Artık çiftçilik yok. Hepsini durdurmak zorunda kaldım. Yağmur ya da su olmadığı için çiftçilik yapmak imkansız.”
50 yaşındaki Abdul Walid Abdul, Al Musharrah’daki evinin penceresinden dışarı bakıyor. Abdul ve 45 yaşındaki eşi Layla Jabar Hassan, nesiller boyu Hawizeh bataklıklarında yetiştirdikleri pirinç ve sebzelerin yanı sıra yetiştirdikleri bufalolarla geçinen Bataklık Arapları. Abdul, ‘cennet gibiydi’ diyor. Aile, her hasattan 1 milyon dinar (12 bin 882 TL) kazanabiliyordu. Ancak sular kuruyunca ağaçlar ölmeye başladı. Abdul şunları söylüyor:
“Artık çiftçilik yok. Hepsini durdurmak zorunda kaldım. Yağmur ya da su olmadığı için çiftçilik yapmak imkansız.” – Fotoğraf: Susan Schulman
Abdul Walid Abdul'un ailesi çiftliklerinden ayrıldı ve iş aramak için Al Musharrah kasabasına gitti. Yoksul konutlarda varoşlarda yaşıyorlar.
Abdul Walid Abdul’un ailesi çiftliklerinden ayrıldı ve iş aramak için Al Musharrah kasabasına gitti. Yoksul konutlarda varoşlarda yaşıyorlar. Fotoğraf: Susan Schulman
Abdul şimdi hükümet tarafından yürütülen terk edilmiş bir su geri dönüşüm projesinde bekçi olarak çalışıyor. Ayda 400.000 dinar kazanıyor. 'Artık bizi kontrol ediyorlar. Bize maaş veriyorlar ama biz özgürlüğümüzü kaybettik. Ama bunu yapmalıyız ve nasıl hissettiriyorsa, her şey için Tanrı'ya şükretmeliyiz.'
Abdul şimdi hükümet tarafından yürütülen terk edilmiş bir su geri dönüşüm projesinde bekçi olarak çalışıyor. Ayda 400.000 dinar kazanıyor. ‘Artık bizi kontrol ediyorlar. Bize maaş veriyorlar ama biz özgürlüğümüzü kaybettik. Ama bunu yapmalıyız ve nasıl hissettiriyorsa, her şey için Tanrı’ya şükretmeliyiz.’ – Fotoğraf: Susan Schulman
Abdul'un ailesi, burada resmedilen komşuları gibi mücadele ediyor. 'Daha önce krallar gibiydik, yeşil topraklarımız, çok fazla ağacımız vardı' diyor. Ama şimdi çok farklı. Eskisinden bile daha az saygı görüyoruz.'
Abdul’un ailesi, burada resmedilen komşuları gibi mücadele ediyor. Abdul, “Daha önce krallar gibiydik, yeşil topraklarımız, çok fazla ağacımız vardı. Ama şimdi çok farklı. Eskisinden bile daha az saygı görüyoruz” diyor. – Fotoğraf: Susan Schulman
Abdul'un eşi Layla Jabar Hassan, çiftlik hayatını özlüyor:”Bu durumda olabileceğimizi asla anlamadık. Eskiden çok güçlüydük. O zaman kendimizi önemli hissettik. İşte burada değiliz.” Layla Jabbar Hassan, ilk kez ücretli bir işe sahip, bir okulda hizmetçi olarak çalışıyor. Bataklık Arapları topluluğundan kadınların ev dışında çalışması uzun zamandır bir tabuydu. Layla Jabbar Hassan, ayda 500 bin dinar kazanıyor - bu tutar eşinin kazandığından daha fazla. - Fotoğraf:
Abdul’un eşi Layla Jabar Hassan, çiftlik hayatını özlüyor:”
Bu durumda olabileceğimizi asla anlamadık. Eskiden çok güçlüydük. O zaman kendimizi önemli hissettik. İşte burada değiliz.” Layla Jabbar Hassan, ilk kez ücretli bir işe sahip, bir okulda hizmetçi olarak çalışıyor. Bataklık Arapları topluluğundan kadınların ev dışında çalışması uzun zamandır bir tabuydu. Layla Jabbar Hassan, ayda 500 bin dinar kazanıyor – bu tutar eşinin kazandığından daha fazla. – Fotoğraf: Susan Schulman
Hassan çalışmayı sevdiğini söylüyor. Bu ona yeni bir kimlik duygusu getirdi ve hayata bakışını değiştirdi. Hassan şunları söylüyor:“İyi, bana bir amaç veriyor. Okuldaki çocuklara öğretilmesi ve bakılması gerekiyor. Yorgun hissetsem bile, çocukların geleceklerini inşa etmelerine yardım ettiğimi biliyorum. Bu işi yaparken kendimi çok mutlu hissediyorum. Artık kızların kendi işlerini bulması gerektiğini düşünüyorum.”
Hassan çalışmayı sevdiğini söylüyor. Bu ona yeni bir kimlik duygusu getirdi ve hayata bakışını değiştirdi. Hassan şunları söylüyor:
“İyi, bana bir amaç veriyor. Okuldaki çocuklara öğretilmesi ve bakılması gerekiyor. Yorgun hissetsem bile, çocukların geleceklerini inşa etmelerine yardım ettiğimi biliyorum. Bu işi yaparken kendimi çok mutlu hissediyorum. Artık kızların kendi işlerini bulması gerektiğini düşünüyorum.”- Fotoğraf: Susan Schulman
66 yaşındaki Abdullah Halid, Basra'nın hemen dışındaki Ebu Khasib'deki evinde. Madrassa El Alam'da Arapça öğretmeni olan Khalid, sınıfında ve çiftliğinde iklim krizinin etkisini deneyimledi. Toprakları kurumuş, sınıfları göç etmek zorunda kalan çiftçilerin çocukları ile dolup taşmıştır. Eskiden 25 olan sınıflar şimdilerde 85 oluyor. 'Bunu hocalar olarak nasıl halledebiliriz?' diyor. "Stresli ama bu çocukları öylece bırakamayız."
66 yaşındaki Abdullah Halid, Basra’nın hemen dışındaki Ebu Khasib‘deki evinde. Madrassa El Alam‘da Arapça öğretmeni olan Khalid, sınıfında ve çiftliğinde iklim krizinin etkisini deneyimledi. Toprakları kurumuş, sınıfları göç etmek zorunda kalan çiftçilerin çocukları ile dolup taşmış durumda. Eskiden 25 kişilik olan sınıflar şimdilerde 85 oluyor. Halid, “Bunu hocalar olarak nasıl halledebiliriz? Stresli ama bu çocukları öylece bırakamayız” diyor.- Fotoğraf: Susan Schulman
Khalid'in 13 yaşındaki oğlu Hamid matematik kitabının kapağını gösteriyor. Sınıfında 85 öğrenci var. "Bir masada çok sayıda öğrenci var - iki yerine dört" diyor. 'Öğretmen bir şeyi açıklamaya başladığında duymak bile zor olabilir. Çalışmalarımı seviyorum ama öğrenmesi daha zor hale geldi. Başarımdan daha fazla sorumlu olmam gerektiği için üzülüyorum ama baskı altında hissediyorum. Belki hala hedeflerime ulaşabilirim. Umarım.'
Khalid’in 13 yaşındaki oğlu Hamid matematik kitabının kapağını gösteriyor. Sınıfında 85 öğrenci var. Hamid, “Bir masada çok sayıda öğrenci var – iki yerine dört. Öğretmen bir şeyi açıklamaya başladığında duymak bile zor olabilir. Çalışmalarımı seviyorum ama öğrenmesi daha zor hale geldi. Başarımdan daha fazla sorumlu olmam gerektiği için üzülüyorum ama baskı altında hissediyorum. Belki hala hedeflerime ulaşabilirim. Umarım” diyor.- Fotoğraf: Susan Schulman
45 yaşındaki Zeinab Haida, Al Musharrah'da bir pazar tezgahında çalışıyor. Eskiden yaşadığı toprağın artık 'çöl gibi' olduğunu söylüyor. Yedi çocuğuyla birlikte yaşıyor ve kocası hasta olduğu için ailesini geçindirmek için çalışmak zorunda. 'Bu işi yapmak zorundayım' diyor. 'Bu evde öylece oturursam yiyecek yok. Başka bir çözüm yok.”
45 yaşındaki Zeinab Haida, Al Musharrah‘da bir pazar tezgahında çalışıyor. Eskiden yaşadığı toprağın artık ‘çöl gibi’ olduğunu söylüyor. Yedi çocuğuyla birlikte yaşıyor ve kocası hasta olduğu için ailesini geçindirmek için çalışmak zorunda. Zeinab Haida “Bu işi yapmak zorundayım. Bu evde öylece oturursam yiyecek yok. Başka bir çözüm yok” ifadelerini kulanıyor. – Fotoğraf: Susan Schulman
52 yaşındaki Satar Jabar’ın, ağaca yerleştirilmiş aynaya yansıması görülüyor. Çalışamıyor, bu yüzden aileyi geçindirmesi konusunda oğluna güveniyor. Eşinin çalışmasına izin vermiyor. Aile, Al Musharrah kasabasının dışında ayda 200 bin dinara bir ev kiralıyor. Jabar, “Bataklıklar cennet gibidir” diyor ve ekliyor:“Kendimizi krallar gibi hissettik, yani bir şeye ihtiyacımız olursa anında alırdık. Şehirden insanlar dinlenmek ve temiz hava almak için ülkemizi ziyarete gelirdi. Şimdi tam tersi. Bazı insanlar şehre taşınırken çok bunalıma giriyor. İş yok, yemek yok.”
52 yaşındaki Satar Jabar’ın, ağaca yerleştirilmiş aynaya yansıması görülüyor. Çalışamıyor, bu yüzden aileyi geçindirmesi konusunda oğluna güveniyor. Eşinin çalışmasına izin vermiyor. Aile, Al Musharrah kasabasının dışında ayda 200 bin dinara bir ev kiralıyor. Jabar, “Bataklıklar cennet gibidir” diyor ve ekliyor:
“Kendimizi krallar gibi hissettik, yani bir şeye ihtiyacımız olursa anında alırdık. Şehirden insanlar dinlenmek ve temiz hava almak için ülkemizi ziyarete gelirdi. Şimdi tam tersi. Bazı insanlar şehre taşınırken çok bunalıma giriyor. İş yok, yemek yok.” – Fotoğraf: Susan Schulman
Jabar'ın 24 yaşındaki oğlu Ahmed. Al Musharrah kasabasında inşaat malzemeleri çekerek bir günlük iş bulmayı başardı; 10 bin dinar civarında kazanacak. İş bulmak zor. Ahmed, “Bataklıklarda hayat güzelken insanlar evimize gelir ve bize iş teklif ederlerdi” diyor. Ahmed, “Onlara sadece güldük ve gülümsedik. ‘Bu işlere neden ihtiyacımız var? Çünkü toprağımızda mutluyuz, her şeyimiz var’ dedik. Durumun asla böyle olacağını düşünmemiştik - onların işlerine ihtiyacımız olacağını hiç düşünmemiştik. Bu hayattaki ilk nesil olduğumuz için hayal kırıklığına uğradık” şeklinde konuşuyor.
Jabar’ın 24 yaşındaki oğlu Ahmed. Al Musharrah kasabasında inşaat malzemeleri çekerek bir günlük iş bulmayı başardı; 10 bin dinar civarında kazanacak. İş bulmak zor. Ahmed, “Bataklıklarda hayat güzelken insanlar evimize gelir ve bize iş teklif ederlerdi” diyor. Ahmed, “Onlara sadece güldük ve gülümsedik. Onlara ‘Bu işlere neden ihtiyacımız olsun? Çünkü toprağımızda mutluyuz, her şeyimiz var’ dedik. Durumun asla böyle olacağını düşünmemiştik – onların işlerine ihtiyacımız olacağını hiç düşünmemiştik. Bu hayattaki ilk nesil olduğumuz için hayal kırıklığına uğradık” şeklinde konuşuyor.- Fotoğraf: Susan Schulman
Satar Jabar'ın 65 yaşındaki komşusu Karim Khrair, bataklıklara döndüğünde tekrar kullanabilme umuduyla sakladığı teknenin yanında duruyor.
Satar Jabar’ın 65 yaşındaki komşusu Karim Khrair, bataklıklara döndüğünde tekrar kullanabilme umuduyla sakladığı teknenin yanında duruyor.- Fotoğraf: Susan Schulman
50 yaşındaki Ghalib Ammon, bataklıkları terk eden son çiftçilerden biri. Ailesinin yıllardır yaptığı gibi tüm hayatını burada balık tutarak ve manda yetiştirerek geçirmiş. Etrafı sazlıklarla çevrili geniş bir kuru arazi üzerindeki su birikintilerini işaret ederek "Ben de herkesle birlikte gitmek üzereyim" diyor. Birkaç manda tembel tembel karşıdan karşıya geçerken Ammon, “Eskiden daha sıcak, eskisi kadar yağmur yağmıyor” diyor.
50 yaşındaki Ghalib Ammon, bataklıkları terk eden son çiftçilerden biri. Ailesinin yıllardır yaptığı gibi tüm hayatını burada balık tutarak ve manda yetiştirerek geçirmiş. Etrafı sazlıklarla çevrili geniş bir kuru arazi üzerindeki su birikintilerini işaret ederek “Ben de herkesle birlikte gitmek üzereyim” diyor. Birkaç manda tembel tembel karşıdan karşıya geçerken Ammon, “Her yaz öncekinden daha sıcak, eskisi kadar yağmur yağmıyor” diyor. – Fotoğraf: Susan Schulman
Ammon, su azlığının tarım ve balıkçılığı mahvettiğini belirterek “Mandalar suya kavuşunca 30 litre süt veriyor. Su olmadan sadece 10. Bu yıl daha fazla yağmur yağmazsa gelecek yıl herhangi birinin burada olacağından şüpheliyim” diyor.
Ammon, su azlığının tarım ve balıkçılığı mahvettiğini belirterek “Mandalar suya kavuşunca 30 litre süt veriyor. Su olmadan sadece 10. Bu yıl daha fazla yağmur yağmazsa gelecek yıl herhangi birinin burada olacağından şüpheliyim” diyor. – Fotoğraf: Susan Schulman

 

Araştırma: Kuzey Kutbu’nun buzulları 2040’a kadar yazları yok olabilir

Bilim insanları Kuzey Kutbu‘nun dünyanın geri kalanından daha hızlı ısındığını yıllardır biliyordu; yakın zamanlı bir araştırma ise kutbun diğer bölgelere kıyasla yaklaşık dört kat daha hızlı ısındığını ortaya koydu.

Bu ısınmanın izlenmesi, yeni veriler ve analizler, yalnızca Kuzey Kutbu’nda değil, tüm dünyada iklim değişikliğini anlamak için kritik bir öneme sahip.

Inside Climate News’ten Charlie Miller’ın aktardığına göre, uluslararası bilim insanlarından oluşan bir ekip, hem yüzey hem de taban donma/çözülme döngülerini araştırmak ve bunların arkasındaki mekanizmaları anlamak için 2001’den 2018’e kadar olan verileri derledi. Bu bulgular, atmosfer-buz-okyanus sistemindeki değişiklikler ve Arktik‘teki deniz buzu dengesi hakkındaki bilgilere katkı sağlayabilir.

Fotoğraf: Esin Eşkinat Sayılgan / AA

Yeni çalışma kasım ayında Avrupa Yerbilimleri Birliği yayını The Cryosphere‘de yayınlandı ve bilim insanlarının ne zaman Arktik buzunun yaz aylarında tamamen kaybolabileceğini anlamalarına yardımcı oldu.

Çalışma, hem temelde uydular tarafından ölçülen yüzey buzu hem de sonar ve su sütunu etrafındaki akıntıların hızını ölçmek için ses dalgalarını kullanan akustik doppler profilleyiciler tarafından ölçülen yüzey altı buzu inceliyor. Yüzey şamandıralarından buz altı suyuna uzanan kablolar, sonar verilerini şamandıralara aktararak zamanlama da dahil olmak üzere donma-çözülme döngüsü hakkında önemli bilgiler sağlıyor.

‣ Eylül ayının henüz ilk haftalarında Grönland’daki buzullar rekor düzeyde eridi
‣ Tüm buzullar eridiğinde…
‣ Himalaya buzulları eridikçe Güney Asya’daki su krizi derinleşiyor

Buzla kaplı alanların oranı hızla azalıyor

Ulusal Kar ve Buz Veri Merkezi‘nde kıdemli araştırmacı bilim insanı Walter Meier, araştırmaya dair şunları söyledi:

Çalışmanın gerçek değeri, bize bazal erimeye makul ölçüde kapsamlı bir bakış sağlaması ve erimenin ne zaman başlayıp ne zaman bittiğini söylemesi. Bu daha önce gerçekten bilmediğimiz bir şey.

Meier’e göre, bu çalışma bilim insanlarına erime mevsiminin nasıl değiştiğini, gelecekte nasıl değişebileceğini ve yazın Arktik buzunun ne zaman kaybolabileceğine dair bir bakış sunuyor. Birçok değişkenden etkilenen karmaşık bir hesap olmasına rağmen, mevcut tahminler Arktik buzun yazın 2040 veya 2050’e kadar kaybolabileceğini gösteriyor.

Değişkenlerden biri de şüphesiz dünya ülkelerinin karbondioksit, metan ve diğer sera gazları emisyonlarını büyük ölçüde azaltıp azaltmayacağı.

Meier, verileri şöyle değerlendirdi:

Arktik Okyanusu (Hawaii ve Alaska hariç, ABD’deki) 48 eyaletle aşağı yukarı aynı büyüklükte ve eskiden çoğu, yaklaşık yüzde 90’ı buzla kaplıydı. Şimdi yaz sonunda buzla kaplı alanların oranı yüzde 40-50’ye düştü ve daha da düşüyor. Bu büyük bir değişim.

‣ Himalayalar’daki buzul erimesi son 40 yılda 10 kat hızlandı
‣ ‘Kıyamet Buzulu’nun doğu buz sahanlığı için kritik uyarı: Beş yıl içinde çökebilir
‣ Kayıtlara geçen en sıcak sekiz yıl: Buzullar rekor düzeyde eriyor, denizler yükseliyor, kuraklık artıyor
Fotoğraf: Felipe Dana / AP

ABD’de ilk iklim göçü, Alaska’da başladı

Deniz buzlarında bu tür bir azalmanın, Arktik’in daha nemli olmasına, kıyı şeridini aşındıran büyük dalgalar getiren daha fazla fırtınalara neden olacağı öngörülüyor.

Bu durum,  Alaska’daki toplulukların başına hali hazırda geliyor. Bering Denizi‘ne bakan bir kıyı topluluğu olan Hooper Körfezi‘nde, sıra sıra kumul tepecikleri, taşkın yataklarına dönüşmüş halde.

Önceleri beş sıra kumul varken, erozyonla bu sayı bire inmiş durumda. Kasaba için doğal bir deniz duvarı oluşturan kumulların yok olması nedeniyle, yerleşim yeri afetlere karşı çok daha savunmasız.

Alaska’nın batısındaki küçük bir Yup’ik köyü olan Newtok ise, dalgalar ve fırtına dalgalarının neden olduğu erozyon nedeniyle her yıl 21 metrenin üzerinde kıyı şeridini kaybediyor. Topluluk şu anda Mertarvik adlı yeni bir köye taşınıyor. Newtok sakinleri, iklim değişikliği nedeniyle yer değiştiren ilk Amerikalılar.

Alaska’da çoğu Yerli halkların yaşadığı düzinelerce kıyı topluluğu da aynı şekilde sel ve erozyon tehdidi altında.

Kutup ayıları karakteristik özelliklerini kaybedebilir

Kutup ayıları, Kuzey Kutbu’nun iklim değişikliği nedeniyle karşı karşıya kaldığı tehditlerin ikonik sembolü haline geldi. Ayılar bin yıl boyunca buzda yaşadı ve ağırlıklı olarak foklarla beslendi.

Ayılar, azalan buz örtüsü nedeniyle giderek daha fazla kara ile sınırlanıyor ve bu da hem beslenmeleri hem de sağlıkları üzerinde ciddi sonuçları beraberinde getiriyor.

Bazı bilim insanları, karaya hapsolmaları durumunda kutup ayılarının boz ayılarla çiftleşebileceğine ve yavrularının, kutup ayılarını buzdaki yaşam için benzersiz bir şekilde uygun kılan özelliklerini kaybedeceğine inanıyor.

Termik santrallerin yuttuğu Yayaköy’e yeni tehdit: Santral atıklarla genişliyor

ÇANAKKALE- Çan’da bulunan Çan 2 Termik Santrali’nin genişletilmesi için faaliyetlere başlandı. Çan 2 Termik A.Ş.’nin sahibi olduğu termik santral projesinin kül depolama sahasının alanı genişletilmek isteniyor. Söz konusu ‘Çan 2 Termik Santrali Kül Depolama Sahası Alan Genişeme’ projesi için yapılan Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) başvurusu onaylanarak projenin ÇED süreci 12 Ocak’ta başlatıldı. 90 milyon TL’ye mal olan genişletme talebiyle yapılan başvuru kapsamındaki faaliyetler, projedeki uçucu kül, cüruf ve alçıtaşı atıklarının depolanmasıyla bertarafı için başlatılmış durumda.

Proje alanı Çan merkeze yedi kilometre, Yayaköy’e ise 1,2 kilometre uzaklıkta bulunuyor. Depolanacak atıkların arasında yıllık 291 bin 679 ton cüruf, 809 bin 561 ton uçucu kül ve 314 bin 385 ton alçıtaşı atıkları bulunuyor. Projenin 15 yıl sürmesi planlanıyor.

‣[İklim Adaleti Kervanı-3] Distopik bir gerçekliğin sınırlarında solumak: Termik Santraller 
termik, Çan,
Çan 2 Termik Santrali için verilen ÇED başvuru dosyasından kül sahasını gösteren bir harita. Kaynak: Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı

Bir yandan kuraklık bir yandan termik santral ısrarı…

Çan Çevre Derneği Başkanı Av. Ümran Aydın, termik santralin bulunduğu bölgenin ‘Bahadırlı Ovası’ denilen bir bölgede bulunduğuna ve domatesiyle ünlü bir tarım alanı olduğuna işaret ediyor.

Yeşil Gazete’ye konuşan Avukat Ümran Aydın, şu değerlendirmelerde bulunuyor:

“Kuraklık ve iklim krizini yakından hissettiğimiz bugünlerde radyoaktif salım yapan böyle büyük bir kül sahasının kurulmasını ve kapasite artırmasını kesinlikle istemiyoruz.”

Çan 2 Termik A.Ş.’nin büyük ortağı Odaş Elektrik Üretim Sanayi Tic. A.Ş. şirketin yüzde 76,77’sine sahip. Santralin bir baca gibi tüttüğü Yayaköy‘den ise  “terk edilmiş” kelimesiyle bahsedebiliriz:

Çanakkale, Çan termik santral- Yayaköy/ Fotoğraf: Cansu Acar
Çanakkale, Çan termik santral- Yayaköy/ Fotoğraf: Cansu Acar

‘Hayalet köy’e dönen bir köy…

Köyü termik santraller çevrelemiş durumda. 18 Mart termik santrali bir yandan, Çan 2 termik santrali bir yandan adeta köydeki havayı kesmiş durumda.

Ayrıca proje kapsamında 20 Şubat’ta Halkın Katılım Toplantısı düzenleneceği duyuruldu.

Projeye ilişkin halkın katılımı toplantısının yapılmasının ardından dava da açacaklarını belirten Ümran Aydın, iki santral arasında sıkılıp kalmış olan Yayaköy’e dair şunları söylüyor:

“Yayaköy termik santral yüzünden hayalet köye dönmek üzere. Aslında hayvancılık yapılan bir köyü. Şuan kalan ve köyden göç edemeyen 20 kadar haneyi kanser riski ile yüz yüze bırakmak, çok acımasızca olacak.”

Köyün nüfusu termik santrallerin ardından aslında biraz iklim göçü yaşamış durumda. Manzaraların termik santrale çıktığı köy, ülkedeki en büyük 30 kömürlü termik santralden ikisinin kıskacı altında.

termik, Çan
Kül depo sahasının yapılması planlanan alan

Ayrıca kömürlü termik santrallerinin bacalarından çevreye yayılan beyaz dumanlar, iklim krizini beslemeye de devam ediyor. Hala girilmeyen kış ayının, kuraklığın, aşırı hava koşullarının sebeplerinden biri de yine bu santrallerden yayılan gazlar.

Çanakkale, Çan termik santral/ Fotoğraf: Cansu Acar
Çanakkale, Çan termik santral/ Fotoğraf: Cansu Acar

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) Mart 2022’de yayımladığı sera gazı salımlarına ilişkin artış verilerine göre; 1990’dan 2020’ye kadar geçen sürede sera gazı emisyonu yüzde 138,4 oranda artış göstermiş durumda. Ancak hala kömürlü termik santraller Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığınca onaylanan projeler arasında yerini alıyor.

Öte yandan sadece Zonguldak, Çanakkale, Muğla ve İskenderun‘daki santrallerin neden olduğu sağlık yükü, Türkiye toplamının yüzde 40’ına karşılık geliyor. Muğla’daki termik santraller ise en fazla erken ölüme neden olanların başında yer alıyor. 

Muğla için aktivistler Meclis’te: Termik santrallerin yarattığı kırıma derhal son verilsin!
Çanakkale, Çan termik santral- Yayaköy/ Fotoğraf: Cansu Acar
Çanakkale, Çan termik santral- Yayaköy/ Fotoğraf: Cansu Acar