Doğa MücadelesiEkolojiManşet

Muğla için aktivistler Meclis’te: Termik santrallerin yarattığı kırıma derhal son verilsin!

0

17 Ocak’ta Türkiye Büyük Millet Meclisi bahçesinde bir araya gelen İklim Adaleti Koalisyonu, Muğla Çevre Platformu, Ekoloji Birliği, Doğu Akdeniz Çevre Dernekleri üyeleri, İkizköylüler, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Milletvekilleri Züleyha Gülüm ve Serpil Kemalbay ile Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Muğla Milletvekili Burak Erbay termik santrallerin kapatılması için ortak bir basın açıklaması düzenledi.

‣ Muğla’da termik şirket bölgeden çıkacak
‣ Özelleştirilen 13 kömürlü termik santral hala çevre mevzuatına uyumsuz
‣ Yatağan Termik Santrali 48 köyü tarihi ve kültürüyle haritadan silecek

Söz konusu santrallerin ÇED raporları bulunmadığını ve yaklaşık 40 yıldır işletmede olan bu tesislere dair çevresel performans izleme ve denetim raporlarına da ulaşılamadığını belirten açıklamada, şunlar denildi:

Ekosisteme ve iklime ağır tahribatlar veren, insan sağlığına ve sosyal yaşama büyük yıkımlar getiren, emekliye ayrılma yaşı gelmiş olmasına karşın faaliyetlerine devam eden Muğla’nın kömürlü termik santrallerini çalıştırma ısrarından ve kamu kaynaklarının sermayeye aktarımından artık vazgeçilmelidir.

‘Derhal kömürden çıkış planı yapılmalı, santraller kapatılmalı’

Türkiye‘nin, Ekim 2021’de Paris Anlaşması‘na taraf olduğu ve 2050’lerin başında bir net sıfır hedefi ilan etmesine karşın, halen kömürden çıkışa yönelik bir politika oluşturmadığını hatırlatılan açıklamada, son 20 yılda dışa bağımlılığı azaltmak amacıyla uygulanan kömüre dayalı enerji politikasının, Türkiye’yi daha çok dışa ve fosil yakıtlara bağımlı duruma getirdiği 2021 yılı sonu itibarıyla ülkenin elektrik üretiminin yüzde 31’ini kömürden elde ettiğini hatırlatıldı.

Aktivistler, her santral için tarımsal verimin düşmesi nedeniyle mahkemenin 25 yıl önce verdiği ve Danıştay’ın onadığı kapatma kararının dönemin hükümeti Bakanlar Kurulu kararı ile uygulanmayınca davanın AİHM’ye taşındığını ve AİHM’nin de kapatmayı onadığını da anımsattı.

“Türkiye, hukuk devleti olmanın gereğini yerine getirerek, Muğla’da uygulanan ekokırıma son verilmesi için bir an önce kapatma kararını uygulamalıdır ve bölgede kömür ocaklarının genişlemesi durdurulmalıdır” çağrısında bulunulan açıklamada, Muğla’da kömürden çıkışın tüm yöre halkı için adil olmasına öncelik verilmesi ve kömür madenleri ve termik santrallara kamu bütçesinden ayrılan her türlü teşvik ve destekler bölgede yaşayan halkın istihdam ve refahı için harcanması gerektiğini vurguladı.

Ayrıca, kömür dışı sektörlere geçişte, bölgenin potansiyeli ile halkın yaşam biçimi ve tercihlerinin merkeze alınacağı bir planlama yapılarak, doğayla uyum ve ekolojik sürdürülebilirliğin hedeflenmesi gerektiği kaydedildi.

18 bin hektar orman daha tahrip edilecek

Muğla’nın 1980 ve 90’larda üretime başlayan üç termik santral ve yaygın kömür madenleriyle kömür bağımlı politikaların ekolojik ve sosyal tahribatını en ağır yaşayan bölgelerden biri olduğuna dikkat çeken Muğlalılar, şunları kaydetti:

2014 yılında işletme hakları özel sektöre devredilen toplam 13 maden işletme ruhsatı çerçevesinde, Yatağan’da 21 bin hektar, Milas’ta 23 bin hektar alan linyit maden ocağı olarak tahsis edilmiş durumda ve işletme ruhsat alanlarının yüzde 47’si orman alanı. Önümüzdeki 30 yıllık süreçte, ruhsat alanlarının tamamının işletmeye alınması durumunda toplam 18.450 hektar orman alanı daha tahrip edilecek.

Muğla’nın Türkiye’nin azot dioksit salımlarına en çok maruz kalan ili olduğunun belirtildiği açıklamada, bu üç santraldan her yıl doğaya bir tondan fazla cıva salındığı ifade edildi.

Bu durum, toplam 300 hektarlık ormanlık alanın, üç santralin tehlikeli atık sınıfındaki katı ve sıvı atıklarının biriktirildiği kül barajları da işgal etmesine neden oluyor. Üstelik kömürü termik santrale taşıyan kamyonların yarattığı toz emisyonları da özellikle zeytin ağaçları ve bölge ormanları üzerinde önemli kirliliğe yol açıyor.

Termik santraller ve kömür madenlerinin bölgedeki su varlığı üzerinde aşırı baskısına da değinen aktivistler, Yatağan Santrali‘nin bir yılda 45 bin nüfuslu Yatağan ilçesinin toplam kentsel su tüketiminin 7,5 katından fazla su tükettiğinin altını çizdi. Yeniköy Santrali’nin yıllık tüketiminin ise 132 bin nüfuslu Milas ilçesinin yıllık kentsel su tüketiminin 2,5 katına yakın olduğunu kaydetti.

68 bin erken ölüme yol açan hava kirliliği, 22 bin can daha alabilir

Açıklamada üç santralda şimdiye dek bölgede çıkan yüksek kükürt ve kül içerikli 200 milyon tona yakın linyit yakıldığını belirtilerek, Muğla ilinin ve özellikle Yatağan ilçesinin, Türkiye’de hava kirliliğinin en yüksek olduğu bölgelerden biri olduğu ifade edildi. Bölge halkı buna karşın Yatağan ve Milas ilçe merkezlerinde hava kalitesi ölçümleri yapılmadığı ve üç santralin de toz filtrelerini ve kükürt arıtma tesislerinin sık sık devre dışı bırakıldığını gözlemlediklerini anlattı. 

‣ Muğla’da kömür madenleri ve termik santraller son 34 yılda en az 45 bin erken ölüme neden oldu
‣ Kömürlü termik santrallerin 55 yıllık karnesi açıklandı: 200 bin erken ölüm, 4.8 trilyon sağlık maliyeti

İklim krizini derinleştiren bu üç santralde, 1982-2017 arasında atmosfere toplam 360 milyon ton karbondioksit salındı. Kapatılmadıkları sürece de  2018-2043 yılları arasında 328 milyon ton karbondioksit daha salınacak.  Açıklamada hava kirliliğinin yol açtığı on binlerce ölüme ve yüzbinlerce kişide sağlık sorunlarına neden olduğu ortaya kondu:

İnsan sağlığına etkileri yönüyle, Sağlık ve Çevre Birliği’nin 2022 yılı raporlarına göre ilk işletmeye girdikleri tarihten 2020’ye kadar Muğla’daki üç termik santral 68 binden fazla erken ölüme, 43 binden fazla erken doğuma, 455 binden fazla çocukta bronşit vakasına ve 98 milyar euro’nun (1,9 trilyon lira) üzerinde sağlık masrafına neden oldu. Muğla’daki bu üç kömürlü termik santralın üretim lisansları bitim tarihi olan 2063’e kadar çalıştırılması, 22 bin 600 civarında ilave erken ölüme ve 37 milyar euro (755 milyar lira) civarında ilave sağlık masrafına yol açacak.

Akbelen, bölgenin can damarı

Muğla’daki madenin genişleme sahasındaki yaklaşık 740 dönümlük Akbelen Ormanı‘nın oldukça zengin bir ekosistemi barındırdığını bir kez daha vurgulayan Muğlalılar, İkizköylülerin zeytin ağaçlarının bir kısmının ormanda bulunduğunu ve ormanın köylülerin hayatının merkezinde yer aldığını anlattı.

‣ Kara çalınan bir ormanın mücadelesi: İkizköy’ün nöbeti
‣ Kömürsüz bir gelecek için yine ve yeniden: İkizköy direniyor
‣ İkizköy davası Türkiye sınırlarını aştı

Açıklamada, Akbelen Ormanı’nın sınırındaki Çamköy’ün altında oldukça büyük yeraltı su rezervleri bulunduğuna da dikkat çekildi; ancak ormanın yok edilmesi durumunda Bodrum Yarımadası’nın kullandığı suyun yaklaşık üçte birinin temin edildiği yeraltı su rezervinin yok olma tehdidi altında kalacağına işaret edildi.

Doğayı korurken katma değer ve istihdam sağlamak mümkün

Santrallerin, ekosistemin yanı sıra bölgenin temel geçim kaynaklarını da olumsuz yönde etkilediği vurgulanan basın açıklamasında; “Santrallerden çıkan kül ve tozlar zeytin ağaçlarının yapraklarını kaplayarak zeytinin niteliğini ve meyve verimliliğini düşürüyor. Türkiye’de üretilen çam balının büyükçe bir kısmını karşılayan Muğla’da üretilen balda yüksek seviyede ağır metale rastlanıyor” denildi.

Kömürün insanlara ödettiği bir diğer bedelin de yerinden etmek ve yer değiştirmeye zorlanmak olduğunu söyleyen Muğlalılar, şunları ifade etti:

Geçtiğimiz 35 yıl içinde kömür madenlerinin işletmeye alınması nedeniyle bölgede sekiz köy yer değiştirmek zorunda kaldı; bir kısmı birden fazla kez taşındı. Santralların ömürlerinin uzatılması ve maden ruhsat alanlarının tamamının işletmeye alınması durumunda 40 köy daha yaşam alanlarını terk etmek zorunda kalacak ve bundan 30 bine yakın insan etkilenecek.

Muğla’nın pek çok yüksek katma değerli sektörde hatırı sayılır potansiyeli bulunduğu vurgulanan açıklamada ise termik santrallerin kapatılması durumunda bölgeye katma değer sağlanabileceğine ve istihdam olanaklarının ortaya çıkabileceğine yer verildi:

Sadece zeytincilik sektöründen bir örnek verilirse; Milas’ta zeytine dayalı (zeytin, zeytinyağı, sabun) 70 yeni küçük ölçekli tesis inşa edilirse bunların toplam yatırım maliyetinin 240 milyon lira civarında olacağı ve 685 yeni iş yaratacağı hesaplanmaktadır. Milas’taki Yeniköy ve Kemerköy Termik Santrallerine 2021 yılında sadece kapasite mekanizması kapsamında kamu kaynaklarından verilen destek miktarı ise 260 milyon liradır. Yani bir yıllık kapasite mekanizması teşviki zeytin sektörüne aktarılırsa, yukarıda bahsedilen yatırımlar rahatlıkla gerçekleştirilebilir ve Milas’ın kömür madenciliği sektöründeki 800 kişi civarında olan istihdamın büyük bölümüne yeni iş yaratılabilir.

Doğa için adalet

Açıklamanın ardından söz alan avukat İsmail Hakkı Atal, 1997 yılında Aydın İdare Mahkemesi kararının uygulanmadığını hatırlatarak “Bu üç termik santralin hâlâ çalışıyor olması Türkiye için bir hukuk utancıdır, adalet ve hukuk katliamıdır. Doğa için adalet istiyoruz,” dedi.

Muğlalılar ve ekoloji aktivistleri, taleplerini dile getirmek için HDP‘nin grup toplantısına katılmak üzere Meclis’e girdi.

You may also like

Comments

Comments are closed.