Ana Sayfa Blog Sayfa 616

Çocuk istismarı il il yayılıyor!

İsmailağa Cemaati’ne bağlı Hiranur Vakfı’nın kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel’in kızı H.K.G.’nin altı yaşından itibaren sistematik istismara maruz bırakılmasının ardından kurulan TBMM Çocuk İstismarını Araştırma Komisyonu’nda, istismara maruz kalan çocukların durumu tartışıldı.

BirGün‘den Hüseyin Şimşek‘in aktardığına göre; Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Kadının Statüsü Genel Müdürü Gülser Ustaoğlu, TBMM Araştırma Komisyonu’nda milletvekillerine istismara uğrayan çocuklara yönelik bir sunum yaptı. Bakanlığın ve müdürlüğün istismar skandalına karşı koruma tedbirlerini hayata geçirdiğini ve bazı illerde bu sorunun diğer illere göre daha büyük olduğunu kaydeden Ustaoğlu, “Bakanlık olarak erken yaşta zorla evliliklerle ilgili 2018 yılı itibarıyla eylem planları hazırlıyoruz ve uyguluyoruz. Öncelikle, bu oranların yüksek olduğunu tespit ettiğimiz 19 ilimizde bu çalışmaları yürüttük. Son tespitlerde Afyon, Ardahan, Edirne ve Siirt olmak üzere bu illerde de oranların görece olarak yüksek olduğunu gördüğümüz için, hâlihazırda 23 ilimizde erken yaşta evliliklerle ilgili eylem planlarımızı hazırladık ve uygulamaya devam ediyoruz” dedi.

‣Çocuğun istismar beyanının ardından yapılması gereken 10 şey
‣Bir çocuğun cinsel istismar beyanını karşılamak
‣Her gün en az 195 çocuk cinsel istismara uğruyor
‣Altı yaşındaki çocuğun cinsel istismarı yargıda

Ustaoğlu’nun sunumuna göre Afyon, Ardahan, Edirne ve Siirt dışında çocuk istismarının diğer kentlere göre daha yoğun olarak yaşandığı iller şöyle: İzmir, Antalya, Aksaray, Yozgat, Nevşehir, Niğde, Maraş, Urfa, Antep, Kilis, Hatay, Mardin, Diyarbakır, Bitlis, Muş, Ağrı, Kars, Iğdır, Van.

Ustaoğlu, H.K.G’nin daha iyi korunması için yeni tedbirler aldıklarını da bildirdi. Ustaoğlu, “6284 sayılı Kanun kapsamında kimlik bilgi ve belgelerinin süresiz olarak değiştirilmesini sağladık” dedi.

Ustaoğlu’nun sunumuna göre 2021 yılında 700 erkek çocuğuna karşılık 13 bin 139 kız çocuğu ‘evlendirildi.’ 2021’de zorla evlendirilen çocukların toplamı 13 bin 839 olarak kayıtlara geçti.

HDP’li Kerestecioğlu: Cezaevlerindeki çocuklarla ilgili durum bir çocuk istismarı

Komisyonda anneleri ile birlikte cezaevine girmek zorunda kalan 0-6 yaş grubu çocukların durumu da gündeme geldi. HDP Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu, bu duruma dikkat çekerek “Aslında bu cezaevlerindeki çocuklarla ilgili durum bir çocuk istismarı… Anneleriyle birlikte kalan çok fazla çocuk var. Mesela 0-6 yaş çocuklar anneleriyle kalıyor… Çocuklar cezaevinde kalmasın, buna mecbur olmasın” dedi.

MHP’li Öztürk: Annesi çocuğu düşünüyorsa suç işlemesin

Kerestecioğlu’nun bu sözlerine karşı çıkan MHP Kırıkkale Milletvekili Halil Öztürk ise “Keşke suç işlemese annesi, babası. Annesi çocuğu düşünüyorsa suç işlemesin” diye konuştu. Öztürk’ün sözlerine muhalefet milletvekilleri tepki gösterdi.

CHP Ankara Milletvekili Murat Emir de devlet koruması altındaki 200 çocuğun geçen yıl Ankara Çocuk Evleri Sitesi Müdürü Fahri Ertekin’in talimatıyla MHP’nin etkinliğine götürüldüğünü anımsattı. Uygulamayı eleştiren Emir’e karşı çıkan MHP’li Metin Nurullah Sazak ise “Çocuklara değişiklik oluyor. Çocukların sahibi misin? Murat Bey, nasıl siyaset yapıyorsunuz ya?” yanıtını verdi. Emir ve diğer muhalefet milletvekilleri, Sazak’ın bu sözlerine karşı çıktı.

2022 yılında AİHM’e en çok başvuru Türkiye’den

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) 2022 yılına dair dava veri analizlerini kamuoyuyla paylaştı. Veriler, 2022’de AİHM başvuruların yüzde 26,9’unun Türkiye‘den yapıldığını gösterdi. Buna göre, 2022’de AİHM’e en fazla başvuru Türkiye’den yapıldı.

2022’de Türkiye’den yapılan ve karar bağlanan başvurular hakkında da bilgi paylaşan AİHM’in 2022 verileri, bir yılda toplam 80 karar verildiğini, bu kararların 73’ünde en az bir hak ihlali bulunduğunu gösterdi. AİHM’in verdiği beş kararda ise herhangi bir hak ihlaline rastlanmadı. Verilen hak ihlali kararları ve sayıları şu şekildeydi:

  • Yaşam hakkı ihlali (1)
  • Etkili soruşturma yükümlülüğünün ihlali (4)
  • İnsanlık dışı ve aşağılayıcı muamele yasağının ihlali (6)
  • Özgürlük ve güvenlik hakkının ihlali (27)
  • Adil yargılanma hakkı ihlali (16)
  • İcra edilemezlik (3)
  • “Kanunsuz ceza olmaz” ilkesinin ihlali (1)
  • Özel hayatın ve aile hayatının gizliliği hakkının ihlali (4)
  • Düşünce, inanç ve din özgürlüğünün ihlali (1)
  • İfade özgürlüğü ihlali (8)
  • Toplantı ve örgütlenme özgürlüğünün ihlali (6)
  • Etkili bir kanuni yola başvurma hakkının ihlali (2)
  • Ayrımcılık yasağının ihlali (1)
  • Mülkiyet hakkı ihlali (20)
  • Özgür seçim hakkı ihlali (3)
‣ Rusya listeden çıkınca, AİHM’e başvurularda Türkiye ilk sıraya yükseldi
‣ AİHM, ifade özgürlüğünü ihlal ettiği için Türkiye’yi tazminat ödemeye mahkum etti

Bekleyen başvuruların yüzde 74’ü beş ülkeden

2022 yılında AİHM’e toplam 45 bin 500 başvuru yapılırken bu rakam, 44 bin 250 başvurunun yapıldığı 2021’e göre yüzde üçlük bir artış gösterdi. 2022 yılı itibarıyla 39 bin 570 dava AİHM’de karar bağlandı.

AİHM Başkanı Siofra O’Leary‘nin Fransa‘nın Starzburg kentinde düzenlenen bir basın toplantısı ile uluslararası kamuoyu ile paylaştığı verilere göre, 2022 yılı sonu itibariyle AİHM’de sonuçlandırılmayı bekleyen başvuru sayısı 74 bin 650.

Yüksek mahkemede bekleyen davaların yüzde 74’ü ise Türkiye, Rusya, Ukrayna, İtalya ve Romanya‘dandı. Buna göre, Türkiye’nin AİHM’de bekleyen 20 bin 100 davası, Rusya’nın 16 bin 750 davası, Ukrayna’nın 10 bin 400 davası, İtalya’nın 3 bin 550 davası ve Romanya’nın AİHM’de bekleyen 4 bin 800 davası var.

Yüzde 26,9 ile birinci sırada olan Türkiye’yi yüzde 22,4 ile Rusya ve yüzde 13,9 ile Ukrayna takip ediyor. Türkiye’den yapılan başvurular, toplamda 20 bin 115 dava ile ilk sırada bulunuyor. Rusya kaynaklı başvurular, 16 bin 742 ile ikinci ve 10 bin 403 başvuru ile Ukrayna üçüncü sırada yer alıyor. Romanya 4 bin 793 ile dördüncü ve İtalya, 3 bin 531 dava ile beşinci sırada yer alıyor.

26 bin 700 dava “kabul edilemez” bulundu

2022 yılındaki başvurulardan 26 bin 700’ü Mahkemece ‘kabul edilemez’ bulunduğu gerekçesiyle reddedildi. Önceki yıllarda olduğu gibi, tek hakimli başvuruların, bu tür prosedürlere uygun oldukları tespit edilir edilmez işleme alınırken raporda, buna ek olarak, 18 bin 800 başvurunun muhtemel Daire veya Komite davası olarak tanımlandığı bilgisi paylaşıldı. Bu, 2021’e oranla bu yıl yüzde 10’luk bir artış demek.

AİHM’in konuyla ilgili bilgi paylaşımında ayrıca Rusya Federasyonu’nun Şubat 2023’te komşusu Ukrayna’yı işgali sonrası Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi‘nin Moskova‘nın üyeliğini düşürdüğü hatırlatıldı.

Avrupa Konseyi üye devletlerinin 1 Ocak 2022 tarihi itibarıyla yaklaşık 837 milyon nüfusa sahip olduğu ve her 10 bin kişi ortalama başvuru sayısının da 2022 yılında 0,54 olduğu da paylaşılan bilgiler arasında.

‣ Kavala’nın avukatları: AİHM kararı ve uluslararası ceza hukuku normları çiğnendi
‣ TBB’den Kavala açıklaması: AİHM kararı derhal uygulanmalı

Türkiye hakkında “ihlal süreci”

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, 27 Ocak itibariyle bin 914 gündür tutuklu olan iş insanı Osman Kavala‘nın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ve AİHM Yüksek Daire kararlarına rağmen serbest bırakılmamasıyla ilgili ‘ihlal sürecini’ Şubat 2022’de resmen başlatmıştı.

Avrupa Konseyi, Türkiye’nin AİHM’in ‘derhal serbest bırakın’ dediği Kavala kararına uyması için Ekim 2022’de bir temas grubu kurdu.

İstanbul’da kedilere eziyet eden şahıs çocuk tacizcisi çıktı

İstanbul Küçükçekmece‘de kedilere yaptığı eziyetle sosyal medyada tepki seline yol açan Aytuğ Koyuncu‘nun 45 ayrı suç işlediği, üstüne üstlük kendisine tepki gösterenlere cinsel organını göstererek mahalle sakinlerine meydan okuduğu belirtildi. Küçükçekmece’de toplanan vatandaşlar “bu adamın ceza almasını istiyoruz” diye konuştu.

5 Ocak’ta Küçükçekmece’deki bir site içindeki bina girişinde bekleyen kedi, bina sakini Koyuncu tarafından dakikalarca şiddet görmüş, kediyi darbeden kişinin farklı tarihlerde site bahçesinde yürürken önüne gelen kedilere tekme attığı da güvenlik kameralarına yansımıştı.

Silahla tehdit suçundan hapis cezası almıştı

Koyuncu, 2019 yılında da aynı sitede kedileri zehirlediği iddiasıyla gündeme gelmişti. Bir sitede kedilere baktığı için Sevgi Yılmaz‘ın, Koyuncu tarafından bıçakla tehdit ve hakaret edildiği iddiasına ilişkin şikayette bulunmuştu. Koyuncu şikayet üzerine gözaltına alınmıştı.

Açılan davada mahkeme, sanığa “hakaret” suçundan bin 740 lira para cezası verirken, “silahla tehdit” suçundan ise bir yıl sekiz ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına hükmetmişti.

Cinsel taciz ve hakaret, mahalleliyi eyleme geçirdi

Koyuncu’nun son olarak da kendisine tepki gösteren apartman sakinlerinden bir kadına cinsel organını gösterip, hakaret ederek, tehditler savurduğu belirtildi. Küçükçekmece’de bulunan Soyak ve Atakent sakinleri site önünde toplanarak tepkilerini ortaya koydu. Tepkili kalabalığın sözcülüğünü yapan bir vatandaş, şunları söyledi:

Canice, vahşice katledilen canlarımız için buradayız. Bunun yan ısıra bu cani bütün siteye hakaret edip, cinsel organını gösterdi. ‘2016’dan beri yapıyorum, hadi gelin yapabiliyorsunuz, yapın’ diye bizlere meydan okudu. Çocuklarımızı korumak istiyorsak önce mahallemizdeki sokak hayvanlarını korumamız lazım. Sokak hayvanına dokunulan yerde insan sesini çıkarmıyorsa, o binada katliam yapılsa kimse kılını kıpırdatmaz.

‘Ceza almasını istiyoruz’

Site sakini bir kadın vatandaş da “Her gün takip etmeye başladım. Kendisini uyardım. Yönetime şikayet ettim. Arkamda olun dedim. Kendisine sevgi aşılanmamış, iyilikle yanaştım, uzlaşmaya gittim” dedi. “Bu görüntülerden sonra ilgili makamlara başvurduk. Şikayetçi oluyoruz, maalesef gerisi gelmiyordu. Bu adamın ceza almasını istiyoruz. Sonuna kadar da mücadelemizi sürdüreceğiz.”

‘Cinsel taciz, hayvana şiddet, çocuğa taciz var’

Toplantıda bir konuşma yapan mahalle muhtarı şunları aktardı:

Vatandaşların yaşadığı süreci biliyorum. Sürekli şikayet almaktayım. Hatta Küçükçekmece adliyesinde davaya katıldım. Sonra muhtarlığa gelip hakaret ve tehdit etti. Delil yetersizliğinden bir şey olmadı. Cinsel taciz, hayvana şiddet, çocuğa taciz var. Telefonu açıp ‘hadi beni kov’ diye tahrik ediyor.

Hayvan hakları savunucusu bir diğer vatandaş şunları söyledi:

“Biz hem haklıyız, hem karakola davet edildik. Aytuğ Bey bizi şikayet etmiş. Sebebi onu rencide etmişiz. Adalet bir sene sekiz ay ceza veriyor sonrasında bu ceza erteleniyor.”

Yeni Yaşam gazetesinin internet sitesine erişim engeli

Yeni Yaşam gazetesinin internet sitesi yeniyasamgazetesi3.com erişime engellendi.

Gazete Yeni Yaşam’ın internet adresinin Zonguldak Sulh Ceza Hakimliği’nce engellendi. Gazeteden konuya ilişkin yapılan açıklamada, “Erişim engelinin nedeni henüz bilinmiyor. Sitemiz yeniyasamgazetesi4.com adresinden yayına devam ediyor” denildi.

yeni yaşam

25 Mayıs 2018’de yayın hayatına başlayan gazeteye daha önce de birçok kez erişim engeli cezası verilmişti. 2020’de Hatay 1. Sulh Ceza Hakimliğince gazetenin “www.yeniyasamgazetesi1.com” adresi erişime kapatılmıştı. Ardından Ocak 2022 ve Mart 2022’de iki kez yeniden erişim engeli getirilmişti.

Pınarbaşı’nda ekokırım: Organik tarım ihalesi verilen araziye patlayıcı tesisi

Kayseri’nin Pınarbaşı ilçesine bağlı Aşağıbeyçayır ile Eğrisöğüt köyleri arasındaki bölgede ekokırıma davetiye çıkaran bir proje yapılması için süreç başlatıldı. Proje ile tarım, hayvancılık, arıcılık, yaban hayatı, su kaynakları ve hava kalitesi tehlikeye atılırken bölge halkının geçim kaynakları da risk altına giriyor.

Eğrisöğüt köyüne sadece 955 metre ve Aşağıbeyçayır’a yaklaşık üç buçuk kilometre uzaklığa eğitim, organik tarım, organize hayvancılık gibi toplumsal değer sağlayacak bir tesis inşa edilmesi için ihale yürütülürken, Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) sürecini takip eden köy halkı, arazide bir patlayıcı üretim ve depolama tesisi kurulacağını öğrendi.

Kayseri Karaçay Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı Harun Özkan, ihale başlığında “Konut enerji turizm hariç olmak üzere eğitim, ticari, sağlık, sanayi, organik tarım, organize hayvancılık, sosyal ve kültürel ve benzeri sabit ve kalıcı tesis” yazarken, ÇED belgesine göre “Erciyes Patlayıcı Maddeler Sanayi ve Ticaret A.Ş. tarafından “Patlayıcı Madde (Kapsüle Duyarlı Emülsiyon, Anfo, Ağır Anfo, Kapsül Üretim ve Montaj) Üretim ve Depolama Tesisi” için süreç yönetildiğini belirtti.

 

Projeye yönelik ÇED bilgilendirme toplantısının, 31 Ocak Salı günü gerçekleştirileceğini aktaran Özkan, yöre halkının ne ihaleden ne de projeden haberi olduğunu, ihalenin hala kendileri için şaibeli olduğunu aktardı.

Köy halkı, yetkililerden söz konusu tesisin inşasından vazgeçilerek her iki köyün de kullanmakta olduğu arazinin mera statüsünün devamını, gerektiğinde ormana dönüştürülmesini talep etti.

Özkan, projeyi yapanların ihalede organik tarım, organize hayvancılık gibi kavramları kullanarak halkı cezbetmeye ve kandırmaya çalıştıklarını, hatta devleti de kandırılıyor olabileceklerini ifade etti.

İhalenin bu başlığının yapılacak olan patlayıcı madde üretim ve depolama tesisi ile taban tabana zıt düştüğünün altını çizen Özkan, arazinin mera statüsünün de değiştirilmiş olabileceğini vurguladı:

O alanlar geçmişte mera alanları idi. Şu an tesisin yapılacağı yerlere ne, kim tarafından, nasıl yapıldı bilmiyoruz ama mera vasfı değiştirilerek bu noktaya getirilmiş. Mera alanında bunu yapmaları mümkün değil. Nasıl müdahaleler olmuş onu bilmiyoruz ama alanların niteliğini değiştirmişler. Ham toprak haline getirmişler ve onun sonucunda bu tesisi yapma kararı almışlar. Yani altyapısını hazırlamışlar.

‣ Termik santrallerin yuttuğu Yayaköy’e yeni tehdit: Santral atıklarla genişliyor
‣ Muğla için aktivistler Meclis’te: Termik santrallerin yarattığı kırıma derhal son verilsin!

Tarım ve hayvancılığa için büyük tehdit

El değmemiş ve son derece iyi korunmuş bir doğaya sahip olan Eğrisöğüt köyü, resmi olarak da bir orman köyü statüsünde. 20 yılı aşkın bir süre önce köy halkı mera kullanımından feragat ederek orman yapılması için topraklarını devlete aktarmıştı. Ancak patlayıcı madde imalatı yapacak olan tesisin buradaki meralara yapılması, bölgede hayvancılık faaliyetlerinin sonu anlamına gelebilir.

Zararlı kimyasalların havada yayılması, toprağa ve su kaynaklarına karışması topraktaki verimi azaltabileceği gibi mahsullerin kalitesini ve sağlığını da etkileyecek. Tesisten çıkan atıkların bölgedeki tarımsal faaliyetlere zarar vereceğine vurgu yapan Özkan, şunları söyledi:

Çok yakın bir mesafe. Çok yakın olmasa bile, buradan kimyasalları rüzgarla uçacak ya da toprak altından temas edecektir. Neticede tarım arazilerinin yakınında olduğu için organik tarım diye bir şey söz konusu olmayacak.

Özkan, arıcılığın da yoğun olarak yapıldığı köyde, arıcılık için de uygun bir alan kalmayacağına ve tesisin çevreye salacağı kimyasallardan ötürü organik ballarının da zehirli bala dönüşeceğine dair endişelerini şöyle dile getirdi:

Arıcılık gelişmiş bizim yörede. Arılarımız için kullanabileceğimiz tek meramız orası. Arılarımız oradaki bitkilerden zehirli özler alacak, onları bal yapacak. Organik bal yerine zehirli bal yiyeceğiz. İhalede, organik tarımdan bahsediliyor ama şimdi işin ucu zehirli tarıma, zehirli bala dönüşüyor.

Aynı zamanda patlayıcıların bölgede tozumaya neden olacağı ve bu tozların bitkilerin gelişiminde sorunlara sebebiyet vereceği de endişeler arasında.

Su kaynakları risk altında

Üretilmesi planlanan tesis, Eğrisöğüt köyünün içme suyu kaynağının hemen yanında yer alıyor. Bu da elbette tesisten çıkan atıkların hava veya toprak aracılığıyla su kaynaklarına erişip erişmeyeceği endişesine sebep oluyor. Özkan, bu endişelere şu sözlerle dikkati çekti:

Bu tesis köyümüzün içme suyu şebekesine 200 metre mesafede. Burada birçok kimyasal kullanılacak. Yeraltı sularını düşünün, ne kadar akışkan, birbirine gidecektir. Dolayısıyla (kimyasal maddeler) direk musluklarımızdan akacak. O tür sıkıntılar yaşayacağız ister istemez.

Tesisin yapılacağı arazinin aşağısında kalan Aşağıbeyçayır köyünden ise Zamantı Irmağı geçiyor. Zamantı, köyün hem tarımsal sulama için başlıca kaynağı iken, öte yandan köyde ırmak boyunca kurulu olan balıkçılık tesislerinin de hayat kaynağı.

Ancak kot farkından ötürü tesisten havaya ve toprağa sızan kimyasal atıkların Zamantı Irmağı’na ulaşarak köyde tarım ve hayvancılığa ciddi darbeler indireceği, köy halkının geçim kaynaklarının tehlikeye girebileceği tahmin ediliyor.

Özkan, bu konudaki endişelerini şöyle dile getiriyor:

Bir şekilde fabrikadan çıkacak maddeler, kot nedeniyle o ırmağa gidecek, akıntı oraya olacak. O ırmak sulamada da kullanılıyor. Irmak kenarındaki balıkçılık tesisleri için balıkçılıkta da kullanılıyor. Birçok alanda kullanılıyor. Dolayısıyla o ırmağın gittiği her yer zehirlenmiş olacak.

‣ Van’ın biricik ormanlık alanında karakol için ağaç kıyımı
‣ Aslanyaka’da madene verilen ÇED kararının yürütmesi durduruldu

Hava kirliliği artacak, biyoçeşitlilik kaybı başlayacak

Dağların arasında oldukça yüksek bir konumda bulunan Eğrisöğüt köyünün temiz havasının da patlayıcı madde imalat tesisi ile bozulacağı öngörülüyor.

Köy halkının bu husustaki endişelerine değinen Özkan, durumu “Her yönüyle sıkıntılı” olarak tanımladı:

Köyümüz 1750-1800 rakımlı; havası çok temiz, çok güzel. En doğal köylerden biri. İster istemez hava kirliliği olacak. Gürültü kirliliği olacak. Gelen giden araçların sıkıntısı, egzoz gazı, güvenlik zafiyetleri olacak. Kaldı ki patlama riskleri var, 900 metre böyle bir şey için çok yakın bir mesafe.

Köy çevresinde doğal yaşamın son derece iyi korunduğuna değinen Özkan, bölgedeki biyoçeşitliliğin ve hayvancılığın yanı sıra yaban hayatının da risk altında olacağını, ancak köy halkının bu doğallığı korumak istediğini aktardı.

Bizim oralarda artık ormanın getirdiği şeyler sonucu domuz sürüleri oluştu. Ayıların olduğu söyleniyor. Biz çok denk gelmedik açıkçası ama diğer kurt, tilki, ve benzeri şeyler dışında bu tür hayvanlar da var. (Tesisin yapımı) İster istemez bunları da etkileyecek. Köyün doğal yapısı bu şekilde tamamen bozulacak. çok yakın bir alan, havamız kirlenecek. Çok yüksekte dağların arasında kalıyoruz. Köyün çoğu yerinde cep telefonu çekmez. Biz (bu doğallık) devam etsin istiyoruz, bozulmasın istiyoruz.

Patlama endişeleri yükseliyor

Patlayıcı madde imalatının yapıldığı birçok kentte daha önce ciddi can ve mal kayıplarına yol açan patlamalar meydana geldiğini hatırlatan Özkan, “955 metre çocukların bile rahat yürüyüp gidebileceği bir mesafe” diyerek güvenlik endişelerine değindi:

İster istemez güvenlik zafiyetleri olacak. Bizim köyümüz çok güvenli. Güvenlik konusunda hiç sıkıntısı olmamış, adli mercilere hiç problemi yansımamış bir köy, yani bir gün öyle şeyler de olabilir. Kaldı ki patlama riskleri var, 955 metre böyle bir şey için çok yakın bir mesafe.

Tarihi Piyalepaşa Camii Bostanı için dayanışma çağrısı

Piyalepaşa Bostanı Dayanışması tarihi Piyalepaşa Camii Bostanı için “Bostancı ailesiyle birlikte yaşasın!” diyerek bostanın önündeki tehlikeye karşı bostanda dayanışmaya çağırıyor.

Tarihi Piyalepaşa Camii Bostanı‘nın Türkiye’de kültür varlığı olarak tescil edilmiş tek bostan olduğunu hatırlatan Piyalepaşa Bostanı Dayanışması tarafından yapılan açıklamada, “Bölgesinde kalan son bostan olmanın yanı sıra topluluk destekli ekip biçiliyor. İBB’nin yakın zamanda kapalı kapılar ardında hazırladığı ve koruma kurulu onayı olmayan bir düzenleme projesiyle bu özelliklerini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya” denildi.

‣Yedikule bostanları için tek ses: Surlar, bostanlarıyla yaşasın! 

Bostan Dayanışması yönetim kurulunca yapılan açıklamada, 2015’ten bu yana sürdürdükleri mücadele ile otopark olmaktan kurtardıklarını belirttikleri bostanın, kültür varlığı olarak tescil ettirilmesinin ardından, kapalı kapılar ardında yürütülen bir anlayışla dönüştürülmesine ve akıbeti belirsiz bir sürecin içine sokulmasına izin vermeyecekleri aktarıldı.

Açıklamayla İstanbul’un gıdasına, suyuna, hayvanına, ormanına, doğasına ve bostanına sahip çıkan herkese, Piyalepaşa Bostanı ile dayanışma çağrısı yapıldı

Piyalepaşa Bostanı Dayanışmasınca yapılacak basın açıklaması Büyük Piyale Paşa Camii girişi önünde, Piyalepaşa Bostanı’nda, 29 Ocak Pazar 13.00’da gerçekleştirilecek.

 

HDP’den ‘Hazinemiz halkımız’ bağış kampanyası

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hazine yardımı hesabına bloke konulmasının ve partiye dönük kapatma davasıyla ilgili “seçim sonrasına ertelensin” taleplerinin Anayasa Mahkemesi tarafından reddedilmesinin ardından “Hazinemiz halkımız” adıyla bağış kampanyası başlattı.

HDP genel merkezinde basın toplantısı düzenleyen parti sözcüsü Ebru Günay, Anayasa Mahkemesi’ne yapılan başvuruların reddedildiğine değindi, Hazine yardımı yapılan hesaplarına bloke konulmasına karşı kampanyayı başlatıldığını duyurdu.

‘Halkın talebi üzerine başlatıyoruz’

Söz konusu kararla anayasal bir hak olan Hazine yardımının bloke edilerek HDP’nin seçim çalışması yürütemez hale getirilmek istendiğini belirten Günay, “Bugün, ‘Hazinemiz halkımız’ kampanyasını halkımızın yoğun destek ve dayanışma talepleri üzerine başlatıyoruz. Halkımızın gücü ve dayanışmasıyla tarihimizin en görkemli seçim kampanyasını yürüteceğiz” dedi.

Kampanyayı eş genel başkanlar ve milletvekillerinin bağışlarıyla başlattıklarını ifade eden Günay, ardından örgütlü bulundukları bütün il ve ilçelerde yaygınlaştıracaklarını söyledi:

Amacımız üç dört ay boyunca sürdüreceğimiz bu kampanya boyunca en az altı milyon seçmenimize ulaşmaktadır. İlçe ilçe köy köy bu çalışmaları yaygınlaştıracağız. 1 Şubat ile 21 Mart arası üç milyon kişiye, 21 Mart’tan seçimlere kadar da en az bir üç milyon kişiye daha ulaşmayı amaçlıyoruz.

‣ AYM karar verdi: HDP’nin hazine yardımına bloke koyuldu

Bloke sürecinde neler oldu?

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Bekir Şahin, HDP’nin temelli kapatılması istemli davada, “terör örgütü ile organik bağının devam ettiği, Hazine kaynaklarının terör örgütüne aktarıldığı” gerekçesiyle partinin Hazine yardımı bulunan hesaplarına bloke konulmasını istemişti.

Şahin’in bu istemini görüşen Yüksek Mahkeme davanın bu aşamasında, partinin Hazine yardımı bulunan hesaplarına bloke konulması talebini kabul ederek HDP’nin hazine yardımı hesabına geçici olarak bloke konulmasına karar vermişti.

Anayasa Mahkemesi (AYM) HDP’nin kapatılması istemli davada Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının partinin Hazine yardımı bulunan hesaplarına tedbiren bloke konulması talebini yedi üyeye karşı sekiz üyenin oy çokluğuyla kabul etmişti.

Yüksek mahkeme HDP’ye savunma için bir ay süre verdi. Bir ayın ardından geçici bloke kararı tekrar değerlendirilecek.

Mevzuata göre HDP’ye bu sene 179 milyonu 10 Ocak’a kadar olmak üzere 539 milyon TL Hazine yardımı yapılacaktı.

Bodrum’da Cumhurbaşkanı kararıyla 100 hektarlık alan için verilen imar izni iptal edildi

Muğla’nın Bodrum ilçesine bağlı Ortakent Mahallesi’nde 1 milyon 100 bin metrekarelik Hazine arazisinin Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile önce özelleştirilip ardından imara açılmasına ilişkin Bodrum Belediyesi‘nin açtığı davada karar çıktı.

Danıştay, Hazine arazisine ilişkin verilen imarı ve planları oy birliğiyle iptal etti.

Bodrum’da bir milyon metrekarelik alan imara açılıyor
Bodrum’da 490 bin metrekarelik özelleştirme
Bodrum Belediyesi Cengiz İnşaat’a verdiği 60 yapı ruhsatını iptal etti
Bodrum Belediyesi’nden Akbelen için Orman Genel Müdürlüğü’ne dava

Ahmet Aras: Özelleştirme ısrarından vazgeçilmeli

Kararı, Bodrum Belediye Başkanı Ahmet Aras, sosyal medya hesabından duyurdu:

 

Bu gönderiyi Instagram’da gör

 

Ahmet Aras (@ahmetarasbodrum)’in paylaştığı bir gönderi

“Ortakent Mahallemizde, 353 ada 15-60-61-62-64-116-134-135-137 parsellere yönelik Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nca hazırlanan “1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı Değişikliği” ile “1/25.000 ölçekli Nazım İmar Planı”, “1/5000 ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı”, “1/1000 ölçekli Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planı” onayına ilişkin 20.08.2020 tarihli ve 2836 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı, Bodrum Belediyesi’nin açtığı dava sonucunda Danıştay tarafından OYBİRLİĞİ İLE iptal edilmiştir.

Böylece, “Ortakent Mahallemizdeki 1 milyon metrekareden fazla alanı ve üzerindeki doğal değerlerimizi betonlaşmadan, Bodrum’u da “mülksüzleştirilmekten” kurtarmış bulunuyoruz. Bu durumda, Anayasa ve Kanun’un açık hükmü gereğince yargı kararının bir an önce uygulanmasını ve Ortakent’te özelleştirme ısrarından vazgeçilmesini bekliyoruz”

Boğaziçi’nde direniş 753’üncü gününde sürüyor: Vazgeçmiyoruz

Boğaziçi Üniversitesi akademisyenleri, bugün de atanmış rektör ve üniversite yönetimine karşı 753’üncü kez bir araya geldi.

Boğaziçi Üniversitesi’nde direnişin ikinci yılı tamamlandı. 108’inci haftası devam eden direnişte akademisyenler bugün de 512’inci kez rektörlük binasına sırt çevirdi.

Bugün, Naci İnci’nin Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör olarak atanmasının 518’inci, 30 Temmuz 2021 günü gerçekleştirilen destek oylamasında akademisyenlerin yüzde 95 oranında rektör adaylığına karşı olduğu açıklanan İnci’nin Matematik Bölümü tam zamanlı öğretim üyesi Mohan Ravichandran’ı hiçbir gerekçe göstermeden dönem ortasında görevden almasının ise 437’inci gününe gelindi.

Boğaziçi
Fotoğraf: Hande Sart

Ayrıca Batı Dilleri ve Edebiyatları bölümü tam zamanlı Öğretim Görevlisi Can Candan’ın ikinci kez görevden alınmasının 194’üncü, Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü tam zamanlı öğretim üyesi Tolga Sütlü’nün dönem başladıktan sonra görevden alınmasının 101’inci günü direniş devam etti.

Boğaziçi Akademisyenleri nöbeti
Fotoğraf: Hande Sart

Akademisyenler nöbet boyunca ellerinde “Kabul Etmiyoruz”, “Vazgeçmiyoruz” ve “Özerk, Özgür, Demokratik Üniversite” yazan dövizler taşıdı. Ayrıca üzerlerinde #KabulEtmiyoruzVazgeçmiyoruz” yazan Can Candan, Mohan Ravichandran ve Tolga Sütlü fotoğrafları taşındı.

Silifke’deki cennet Tisan Koyu’na bin villalık inşaat

Haber: Abidin YAĞMUR

*

MERSİN- AKP ve MHP’li belediye meclis üyelerinin oyuyla geçen yıl yapılaşmaya açılan Silifke’deki Tisan koyu’nun el değmemiş alanlarında, 1000 adet villa yapacağını ilan eden şirket, inşaat çalışmalarına başladı.

CHP Silifke İlçe Başkanı Bünyamin Uçar, “Firma Kıyı Kanunu ve ilgili mevzuatları hiçbir şekilde dikkate almayarak başına buyruk bir şekilde, hepimizin gözleri önünde bir doğa katliamı gerçekleştirmektedir” dedi.

Villalar, onayı bile beklemeden satışa çıkarıldı 

1970’li yıllarda bir bölümü ordu mensupları için yapılaşmaya açılan ancak kalan bölümü korunan Tisan Koyu’nun el değmemiş batı yarımadası da 40 yıl sonra benzer akıbeti yaşayacak.

Koyun batı yarımadasına yapılan inşaattan sonraki hali, firmanın görsellerine göre aşağıdaki gibi olacak.

MHP’li Silifke Belediyesi’nin 1/1000 ölçekli imar planı değişikliği geçtiğimiz mayıs ayında Mersin Büyükşehir Belediyesi’nde AKP ve MHP’nin oylarıyla kabul edilmiş, böylece koyun el değmemiş yarımadalarından biri yapılaşmaya açılmıştı.

Faras Akdeniz adlı bir şirket-kooperatif ortaklığı da daha plan değişikliği tamamlanmadan 1000 villalık proje hazırlamış ve satışlara başlamıştı. Şirketin, plan değişikliklerinden kısa süre önce Tisan’da bazı alanları aldığı da ortaya çıkmıştı.

Bünyamin Uçar, Faras Akdeniz adlı şirket-kooperatif ortaklığının, Tisan koyunda inşaat çalışmalarına başladığını, bu çalışmalar sırasında Kıyı Kanununa ve atıkların taşınmasıyla ilgili yönetmeliklere aykırı hareket ettiğini duyurdu.

Kıyıya dolgu, dere yataklarına kaçak döküm

“Ülkemizde, kentimizde her gün bir hukuksuzluk, her gün bir kanun tanımazlık, her gün bir talan ve çevre katliamı ile karşılaşıyoruz” diyen Uçar, bunun son örneğinin Tisan’da yaşandığını söyledi: “Tisan’da yapılan çevre katliamına sessiz kalanların neyin karşılığında sessiz kalıyorlar merak ediyorum.”

 Tisan’ın dünyanın en güzel koyları arasında yer aldığını, bölgenin ayrıca arkeolojik ve tarihi değerinin olduğunu anlatan Uçar, şunları anlattı:

“Tisan yarımadasında, yürütülen inşaat faaliyetleri sırasında yapılan kazıdan çıkan malzemelerin kaçak bir şekilde dere içlerine ve gelişigüzel döküldüğü bildirilmiştir.  Mersin Büyükşehir Belediyesine bağlı ekipler, bahse konu alanlara gidip inceleme yaptıklarında, Faras Akdeniz Konut Yapı Kooperatifi’nin inşaat faaliyetleri sırasında çıkan kazı malzemelerinin dere içlerine, Yeşilovacık ve Dibekli mahallelerindeki muhtelif alanlara kaçak bir şekilde döküm yapıldığı, ayrıca deniz kenarında kıyıya dolgu yapılarak üzerine prefabrik bir yapı inşaatının yapıldığını tespit etmişlerdir. Bu yapı denize sıfır bir şekilde inşa edilmektedir. Faaliyetleri yürüten firma Kıyı Kanunu ve ilgili mevzuatları hiçbir şekilde dikkate almayarak başına buyruk bir şekilde, hepimizin gözleri önünde bir doğa katliamı gerçekleştirmektedir.”

Beton santrali de kuracaklar

Alandan çıkan hafriyat malzemelerinin izin alınarak, izinli döküm alanlarına taşınmasının yasal bir zorunluluk olduğuna değinen Uçar şu bilgileri verdi:

“Bu taşıma işinin yapacak araçlar için atık taşıma belgesinin alınması gereklidir. Ancak ilgili firmanın ibraz ettiği atık taşıma belgesinde 1 adet araç için atık taşıma belgesi düzenlendiği fakat sahada 10-15 civarında araç ile hafriyat malzemelerinin taşındığı ve izinli döküm sahasına götürülmeyerek kaçak bir şekilde gelişigüzel olarak doğaya döküldüğü ve bir doğa katliamı yaratıldığı görülmüştür.  Ayrıca sahada aktif bir şekilde çalışan bir konkasör tesisinin bulunduğu ve şu anda faaliyette olmayan bir beton santrali tesisinin yer aldığı görülmüştür. Bu tesislerin herhangi bir izinlerinin olup olmadığı bilinmemektedir.”

Mersin Büyükşehir Belediyesi ekiplerinin ilgili firmaya kaçak döküm yaptığı için Kabahatler Kanunu(na göre cezai işlem uyguladığını belirten Uçar, şirketin gelişi güzel döküm yapmaya devam ettiğini söyledi.

Vatandaş çivi çakamazken… 

Uçar,  şunları ekledi:

Narlıkuyu, Canbazlı, Uzuncaburç, Sökün, Kurtuluş ve bir çok mahallelerimizde sit alanlarından dolayı vatandaşlarımız bir çivi bile çakamazken, tapulu arazisini ekip biçemezken, nakliye esnafımız bir kamyon hafriyatı izinsiz dökemezken, bu firma hangi yasa hangi kanun hangi yönetmelikle bu doğa katliamını yapıyor.  Adaletin,  hukukun, kanunun tanınmadığı, bu duruma isyan etmemek mümkün mü? Gözümüzün önünde gerçekleşen bu doğa katliamını durdurmak için, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü, devletimizin kolluk kuvvetlerini ve ilgili diğer kamu kurumları ve sivil toplum kuruluşlarını göreve davet ediyorum.”