Ana Sayfa Blog Sayfa 2

Otoban

“Yıkıcı yaratıcılık”ın kitleselleşerek, örgütlenerek ve yasa ile kendisini güvence altına altına alarak meşrulaştığı bir kırılma noktası da şudur: Otoban yapılmaya başlanmasıyla birlikte şehrin küçük nüfusunu oluşturan otomobil sahipleri yayalara değil, şehrin büyük nüfusunu oluşturan yayalar otomobil sahiplerine tabii kılınmaya başlamıştır.

İlk otobanın 1930’larda Nazi Almanya’sında yapılması tesadüf değildir. [1]

Bu yüzden:

Kaldırımların sokak, cadde ve otobanlardan daha dar tasarlanması, tasarlayanların tekrar tekrar ve tekrar seçilmesi Nazizmin şehirlere nüfuz etme, aşağılayan ile aşağılanın birbirini kucaklayarak “aşağılık” bayrağını göndere çekme, seçen ve seçilenin bu bayrağa tapınma biçimlerinden biridir. [2]

*

[1] Stoll, M., Kâr: Kapitalizmin Tarihine Ekolojik Bakış, s. 247, 249.
[2] Yeni İnsan Yayınevi tarafından yayımlanacak olan “Çok Kalpli Asi” adlı deneme kitabından bir bölüm.

 

 

Göç sonrası ‘yeniden çiçeklenenler’ İstanbul’da buluşuyor

İstanbul‘da 5-7 Aralık’ta “Rebloom: İstanbul’da Göç Sonrası Mekanlar ve Sanatsal karşılaşmalar” festivali düzenleniyor.

Galata‘daki Postane‘de hayata geçirilecek festivalin amacı; yaşadığı yerden çeşitli nedenlerle ayrılmak zorunda kalmış çok sayıda sanatçının sanatsal kimliklerini yeniden sahiplenmek ve kutlamak; onlara yeniden var olabilecekleri bir alan açmak, yani “yeniden çiçek açmalarını” (rebloom) sağlamak.

Inter Alia tarafından Outcast Europe ve Positively Different Kısa Film Festivali
kapsamında geliştirilen etkinlik seti, GAR (Göç Araştırmaları Derneği), Hubban
projesi ve Urbankoop işbirliğiyle İstanbul’a taşındı.

Üç günlük festivalde dünyanın dört bir yanından İstanbul’a gelmiş 18 sanatçı, şehrin kalbinde göç sonrası bir mekânda buluşarak birlikte üretecek. Ortaya çıkan ürünlerden oluşan sergiye konserler, canlı performanslar ve film gösterimleri gibi bir dizi yan etkinlik eşlik edecek.

Festival programı

Sergi ziyaret saatleri:

Perşembe: 16:00 – 22:00
Cuma – Cumartesi: 11:00 – 19:00

Özel etkinlikler:

Perşembe (5 Aralık):
16:00: Festival açılışı
17:00 – 18:00: Blossoming: Raha Astaresh, Elaheh Nourmohammadian ve Fernas’ın
dans performansları (müzik: Ammar)
20:00 – 22:00: Kısa film gösterimleri & tartışmalar: Khaled Tanji, Omid Ahmad
Adrak, Vega Moqarabi ve Naya Kirichenko’nın kısa filmlerinden oluşan bir seçki.
Her gösterimin ardından sanatçıyla kısa bir tartışma da yapılacak.

Cuma (6 Aralık):
16:00 – 17:00: Müzik Performansı: Arap ezgilerini keşfeden solo Ud dinletisi
17:00 – 19:00: Hustling towards the Light: Positively Different Kısa Film Festivali tarafından bir film gösterimi

Cumartesi (7 Aralık):
16:00 – 18:00: Blossoming vs Survival: İstanbul ve Atina’daki Göçmen Sanatçıların
Deneyimleri
18:00 – 19:00: Flow Jam Session: Didgeridoo müziği eşliğinde gerçekleşecek bu
oturumda, müzisyenler ve dansçılar bir araya gelerek hareket ve ses aracılığıyla
akış ve bağlanmayı keşfedecekleri doğaçlama bir “Blosssoming Again -Yeniden
Çiçek Açma” seansı sunacak.

Katılımcı sanatçıların tamamı şöyle:

Ali Kia, Andy Khouloussy, Ammar, Elaheh Nourmohammadian, Farah, Fernas
Yazdi, Givara, Haniye Valizadeh, Khaled Tanji, Musap Yatkin, Naya Kirichenko, Omid
Ahmad Adrak, Raha Astaresh, Riman Amin, Saghar Daeiri, Vega Moqarabi.

 

 

Gözaltına alınan gazetecilerden ikisi tutuklandı, 10 haberci ‘adli kontrol’ şartıyla serbest

Eskişehir Cumhuriyet Başsavcılığı’nın başlattığı soruşturma kapsamında bir çok kentte yapılan ev baskınlarından gözaltına alınan ve Eskişehir’e getirilen gazetecilerin savcılık ifadeleri tamamlandı.

Tutuklama talebiyle mahkemeye sevk edilen gazetecilerden Bilge Aksu ve Mehmet Uçar tutuklanırken Serap Güneş, Erdoğan Alayumat ve Tuğçe Yılmaz adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.

Adli kontrol talebiyle hakimliğe sevk edilen gazeteciler; Bilal Seçkin, Suzan Demir ve Havin Derya da adli kontrol kararıyla hakimlikten serbest bırakıldı.

Diyarbakır’da gözaltına alınanlar da serbest

Aynı soruşturma kapsamında Diyarbakır‘da gözaltına alınan Mezopotamya Kadın Gazeteciler Derneği (MKG) Başkanı Roza Metina, yönetmen Ardin Diren, karikatürist Doğan Güzel, şair-yazar Ahmet Hicri İzgören, gazeteci Ahmet Sümbül, yazar-çevirmen Ömer Barasi, fotoğrafçı Emrah Kelekçier ile Figen Mamedoğlu Alp de savcının tutuklama ve adli kontrol istemleriyle sevk edildikleri hakimlikten adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.

Eskişehir Cumhuriyet Başsavcılığı’nın başlattığı soruşturma kapsamında polis, 26 Kasım’da İstanbul, Diyarbakır, Antalya ve Batman‘da çoğunluğu gazeteci olmak üzere yazar, şair, karikatüristleri gözaltına almış; gözaltına alınanların bir kısmı Eskişehir’e gönderilmişti.

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, 26 Kasım’da sosyal medyada yaptığı açıklamada gözaltına alınan kişileri “şüpheli terör örgütü mensubu” olarak nitelendirmişti.

Siyasetçi ve hak savunucularına tutuklama talebi

Öte yandan Ankara merkezli başlatılan soruşturma kapsamında birçok kentte baskınlarla gözaltına alınan siyasetçi, avukat ve insan hakları savunucularının savcılık ifadeleri tamamlandı.

İfade işlemlerinin ardından savcılık, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkan Yardımcısı Sevtap Akdağ, Kayapınar Belediyesi Eşbaşkanı Cengiz Dündar, İnsan Hakları Derneği (İHD) kurucularından Nimet Tanrıkulu, Genel-İş Başkanı Remzi Çalışkan ile sendikanın Mersin Şube Başkanı Kemal Göksoy, Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) üyesi Şiar Rışvanoğlu, Erdal Güzel, Halef Caruş, Faruk Ayhan, Ecevit Odabaşı, Abdurrahman Aydın ve Recep Şimşek‘i tutuklama istemiyle Sulh Ceza Hakimliğine sevk etti.

 

Botsvana’da ölen 350 filin iklim kaynaklı su zehirlenmesine maruz kaldığı düşünülüyor

Uzmanlar, iklim kaynaklı zehirlenmelerde “endişe verici bir eğilim” olduğuna dair uyarıda da bulundu.

Yeşil NoktaBotswana’da fil ölümleri artıyor
Yeşil NoktaZimbabve’de 160’tan fazla fil açlık ve susuzluktan öldü, çok daha fazlası risk altında

Artan zararlı alg çiçeklenmeleri zehir saçıyor

Ülkenin kuzeydoğusunda yaşayan her yaştan filin yere yığılıp ölmeden önce “daireler çizerek” yürüdüğü tespit edilmişti. Hayvanların ölüm nedeni bir türlü anlaşılamamış ve o dönem siyanür zehirlenmesi veya bilinmeyen bir hastalık gibi pek çok teori ortaya atılmıştı. 

King’s College London‘da doktora öğrencisi olan baş araştırmacı Davide Lomeo‘ya göre bu, nedeni bilinmeyen en büyük belgelenmiş fil ölümüydü. Leome, “Bu yüzden bu kadar çok endişeye yol açtı” dedi.

Science of the Total Environment dergisinde yayımlanan yeni makale, fillerin mavi-yeşil alglerin veya siyanobakterilerin toksik çiçeklenmelerini içeren sudan zehirlendiğini öne sürüyor. İklim krizi zararlı alg çiçeklenmelerinin yoğunluğunu ve şiddetini artırıyor.

Araştırmada, toplamda 3.000 su kaynağı incelendi ve 2020’de artan siyanobakteri çiçeklenmeleri görülenlerin çevresinde çok sayıda hayvan ölüsü bulundu. Ölen fillerin su kaynaklarına göre dağılımını analiz etmek için uydu verilerini kullanan araştırma ekibi, fillerin bunlardan sadece 100 km’den (62 mil) biraz fazla yürüdüğünü ve su içtikten 88 saat içinde öldüklerini tespit etti. 

Lomeo, “Bu kaynaklardan su içmekten başka seçenekleri yok” dedi.

Başka hayvanların da aynı kaynaklardan su içerek ölmüş olması mümkün görülüyor, ancak cesetlerin hava araştırmalarında tespit edilmemiş olabileceğine ve daha küçük hayvan ölülerinin yırtıcılar tarafından çoktan alınmış olabileceğine işaret ediliyor. 

Araştırmacılar bu olayın küresel olarak ani, iklim kaynaklı hastalıkların endişe verici eğilimini gösterdiği kanısında: 

Aynı yıl, komşu Zimbabve‘de 35 gil, uzun süreli kuraklık koşullarıyla bağlantılı olan belirsiz bir bakterinin kana karışması sonucu ölmüştü. 2015’te de Kazakistan’da 200 bin saiga antilobu “hemorajik septisemi” adı verilen iklimle bağlantılı bir kan zehirlenmesi salgınından yaşamını yitirdi. Uzmanlar, dünya ısındıkça toplu ölüm olaylarının daha yaygın hale geldiğini ve türlerin yok olmaya doğru sürüklenebileceğini söylüyor. 

Yeşil NoktaOkyanusta alarm: Yüzyıl sonunda tropikal okyanusta hiç balık kalmayacak!
Yeşil NoktaBrezilya Amazonları’nda son bir haftada 100’den fazla ölü yunus bulundu
Yeşil NoktaDünyadaki 1 milyon bitki ve hayvan türü yok olma tehdidiyle karşı karşıya
Yeşil NoktaIPCC’nin altıncı değerlendirme raporu özeti açıklandı: İklim etkileri, uyum ve savunmasızlığa vurgu

‘İklim kaynaklı hastalık eğilimi artıyor’

2019, Güney Afrika’da yaşanan son on yılların en kurak yılı oldu. Bunu 2020’de aşırı yağışlı bir yıl izledi. Bu koşullar, suda daha fazla tortu ve besin maddesinin asılı kalmasına neden oldu ve bu da benzeri görülmemiş bir yosun büyümesine yol açtı. İklim değiştikçe, dünyanın büyük bir kısmının daha kuru ve daha sıcak hale gelmesi ve aralıklı yoğun yağışlar bekleniyor.

Lomeo, “Bu kadar çok filin ölmesi çok üzücü ancak bu aynı zamanda ani, iklim kaynaklı hastalık eğiliminin küresel artışına işaret ediyor… Bunun herhangi bir hayvanın başına tekrar gelebileceğine dair ikna edici kanıtlar var” dedi.

Araştırmaya dahil olmayan ve İngiltere merkezli yardım kuruluşu National Park Rescue’da koruma direktörü Dr. Niall McCann de çalışmanın  şok edici kitlesel ölümlere dair ikna edici bir açıklama sunduğunu düşünüyor: 

“Çalışma, iklim değişikliğinin vahşi yaşam (ve ayrıca çiftlik hayvanları ve insanlar) üzerinde, su bulunabilirliğini kökten değiştirmekten, zararlı bakteri ve alglerin çoğalması ve hayvan popülasyonlarını alt üst etmesi için koşullar sağlamaya kadar bir dizi ölümcül etkiye sahip olabileceğine dair giderek artan kanıtlara katkıda bulunuyor.”

Makalede yer almayan Surrey Üniversitesi‘nden Dr. Arnoud van Vliet ise makalenin “içme suyundaki siyanotoksinlerin kitlesel ölümlere neden olabileceği yönündeki daha önce belirlenmiş görüşü desteklediğini” söyledi.

‘Yurttaş İnisiyatifi’, ekokırımın suç sayılması için açılan davaya destek bekliyor

Ekoloji aktivistlerinin ekokırımın suç olarak yasalaşması için Ankara 4. İdare Mahkemesi’nde açtığı davanın son duruşması, 5 Aralık’ta görülecek.

Ekokırım Yasası Yurttaş İnisiyatifi; ekolojik yıkıma yol açan, yeryüzünde yaşamı tehdit eden ekokırımın, Ceza Kanunu kapsamında suç sayılması için yaklaşık üç yıldan bu yana çaba gösteriyor.

Bu çalışmalar sonucunda ağır, geniş ölçekte ve telafisi mümkün olmayacak şekilde gelecek kuşakları da etkileyen yasadışı ve/veya kasıtlı fiiller olarak tanımlanabilecek ekokırım suçunun yasalaştırılması için 28 Kasım 2023’te 28 bin 820 kişinin imzaladığı dilekçesi TBMM Başkanlığına verilmişti.

Aynı gün görüşmeyi kabul eden siyasi partilerin milletvekilleriyle de bir araya gelinmiş ve destek aranmıştı.

TBMM Dilekçe Komisyonu Başkanlık Divanı, yasa teklifi içerdiği ve bunun ancak milletvekillerince yapılabileceği gerekçesiyle başvurunun “Dilekçe Komisyonu Genel Kurulu’nda görüşülemeyeceğine karar verdi. Karar bütün milletvekillerine tebliğ edilmesine rağmen, hiçbir milletvekili karara itiraz etmedi.

İmzacıların “ekokırım konusunun kanun olarak düzenlenmesinde toplumsal yarar olduğu, TBMM İç Tüzüğü’nün 116/2-3 maddesi gereğince dilekçelerin birer örneğinin TBMM Başkanlığına ve bilgi için Cumhurbaşkanlığına gönderilmesi” talebi de Dilekçe Komisyonu Başkanlık Divanı tarafından reddedildi ve dilekçeler arşive gönderildi.

Yeşil NoktaEkoloji aktivistleri 2024’ü ‘Ekokırım Suçuna Karşı Mücadele Yılı’ ilan etti
Yeşil NoktaMahkeme, Yurttaşın Ekokırım Yasa Teklifi’ni işleme koymayan TBMM Başkanlığı’ndan savunma istedi
Yeşil NoktaYurttaş, Ekokırım Yasası’nın TBMM’de görüşülmesi için idari dava açtı
Yeşil NoktaEn temel hak ihlali: İklim krizi-ekokırım

Duruşmaya çağrı

Bu kez ekokırım yasa teklifi dilekçelerinin TBMM Genel Kurulu’na gönderilmemesine dair Başkanlık Divanı kararının iptali için dava açıldı.

Ekokırım Yasası Yurttaş İnisiyatifi, 5 Aralık 2024 tarihinde, Ankara 4. İdare Mahkemesi’nde saat 11.00’de görülecek duruşma için destek çağrısı yaptı:

“Doğayı ve yaşam alanlarımızı tehdit eden hukuksuz uygulamalar nedeniyle kuraklık, tür kayıpları, orman varlıklarının azalması, su ve tarımsal alan kayıpları yok oluşu kaçınılmaz kılmakta. Daima hukukun içinde, doğa haklarını koruyarak insan ve diğer canlı türlerinin yeryüzünde sağlıklı bir yaşam sürebileceğinin bilincinde olduğumuz için tüm önerilerimizi hukuk yoluyla topluma aktarmak istiyoruz.

Yeşil NoktaDoğanın hakları Avrupa’da tanınacak: AB ekokırım kabul etmeye hazırlanıyor
Yeşil NoktaAB, çevre suçlarına 10 yıl hapis cezası getiriyor
Yeşil Noktaİrlanda ‘doğa haklarını’ tanıyan ilk Avrupa ülkesi olabilir
Yeşil NoktaGiderek daha fazla ülke ekokırımı suç kapsamına alıyor: Sırada Meksika var

“Dünyanın diğer ülkelerinde “ekokırımın” suç olarak tartışılıp yasalara geçirilmesini, ceza kanunlarında yer bulmasını çok yakından takip etmekteyiz. Kamu yararının bu yönde olduğunu TBMM’de görüşmeye açmak, komisyonların kurulmasında halkın sesi olmak, doğa tahribatlarının yarattığı ekonomik ve sosyolojik yıkımları gözler önüne sermek için tüm vekillerimizi, baroları, sivil toplum kuruluşlarını, direniş alanlarındaki doğa ve yaşam savunucularını, dilekçeye imza atan tüm yurttaşları ve doğayı koruma kararlılığında olan herkesi duruşmaya bekliyoruz.”

Yasada neler yer alıyor?

Vatandaşın yıllar süren doğa mücadelesi sonucunda ortaya koyduğu yasa teklifi içerisinde şu maddelere yer veriliyor:

  • MADDE 1- 26/09/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun İkinci Kitap Birinci Kısım- Birinci Bölümün “Soykırım ve İnsanlığa Karşı Suçlar” başlığı “Soykırım, İnsanlığa ve Gezegene Karşı Suçlar” olarak değiştirilmiştir.
  • MADDE 2– 5237 sayılı Kanunun 77’nci maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki 77/A maddesi eklenmiştir.

-Ekokırım Suçu

MADDE 77/A

(1) Doğal veya kültürel çevrede insan veya diğer canlıların hayatını tehlikeye atmak, doğal veya kültürel varlıklar üzerinde ağır tahribata yol açabilecek davranışlarda bulunmak yahut hukuka aykırı diğer bir fiili işlemek suretiyle bütün bir ekosistemde kısa vadede telafisi mümkün olmayacak zarara yol açma tehlikesi doğuran kişiye müebbet hapis cezası verilir, ayrıca suçun işlenmesinden elde edilen maddi menfaatler ile bunların değerlendirilmesi veya dönüştürülmesi sonucu ortaya çıkan ekonomik kazancın on katı kadar adli para cezasına hükmedilir.

(2) Birinci fıkradaki suçun taksirle işlenmesi halinde ise on beş yıldan az olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur, ayrıca suçun işlenmesinden elde edilen maddi menfaatler ile bunların değerlendirilmesi veya dönüştürülmesi sonucu ortaya çıkan ekonomik kazancın beş katı kadar adli para cezasına hükmedilir.

(3) Ekokırım suçunun işlenmesi sonucu bütün bir ekosistemde kısa vadede telafisi mümkün olmayacak zarar meydana gelmişse, fail hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına; suçun taksirle işlenmesi halinde yirmi yıl hapis cezasına hükmolunur, ayrıca suçun işlenmesinden elde edilen maddi menfaatler ile bunların değerlendirilmesi veya dönüştürülmesi sonucu ortaya çıkan ekonomik kazancın yirmi katı kadar adli para cezasına hükmedilir.

(4) Bu suçlardan dolayı tüzel kişiler hakkında da güvenlik tedbirine hükmolunur.

(5) Bu suçlardan dolayı zamanaşımı işlemez.

  • MADDE 3- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
  • MADDE 4- Bu Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.

Ekokırım nedir?

“Eko”, Yunancadaki “oikos” yani, ev anlamının Türkçedeki anlam karşılığı olan, yerleşilen yer ve yaşam alanı anlamları ile “kırım” yani, yok etmek, öldürmek, varlığını sistematik bir biçimde ortadan kaldırmak anlamlarının bir araya gelmesi ile oluşmuş, yeni bir adlandırma (neoloji) ile dilimize kazandırılmış bir sözcüm.

70’li yıllardan itibaren hukukun konusu olan ekokırımın uluslararası hukukta ve ülkelerin iç hukuklarında tanınması için çalışmalar tüm dünya genelinde yürütülüyor. Bu çabalardan birisi de ekokırımın, Lahey’deki Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin baktığı dört temel suça (insanlığa karşı işlenen suçlar, soykırım, savaş ve saldırı suçları) eklenerek beşinci suç olarak kabul edilmesi.

 

 

İspanya’dan aşırı hava olaylarına karşı işçilere dört günlük ‘iklim izni’

İspanya’da işçilere, aşırı hava koşulları nedeniyle işyerlerine gidememeleri halinde dört güne kadar ücretli izin verilecek.

Ekim ayı sonunda Valensiya civarında yaşanan ve 200’den fazla kişinin ölümüne yol açan sel felaketinden etkilenen bölgelerde denenen uygulama şimdi ülke çapında uygulanacak.

Yeşil Noktaİspanya’nın Valencia bölgesine bir yıllık yağış bir günde düştü: En az 95 ölü
Yeşil Noktaİspanya benzeri görülmemiş sel felaketinin ardından kayıplarını arıyor
Yeşil NoktaValensiya’da ölümcül sel felaketine geç müdahale protestoları: Krala çamur attılar
Yeşil Noktaİspanya’da sel felaketi: Halk, başkanın istifasını istedi
Yeşil Noktaİspanya’da iki hafta içinde ikinci sel felaketi: Malaga’da binlerce kişi tahliye edildi

Ülkenin Bakanlar Kurulu, ciddi ve yakın bir risk olduğunda vatandaşların güvenliğini sağlama gerekçesiyle yeni ‘iklim izni’ni onayladı.

Ücretli izin yasası, işçileri tehlikeye atabilecek felaketler veya iklimle ilgili hava durumu uyarıları durumunda işe gitmeme haklarını koruyor.

Yeni önlemlerin, yasa statüsündeki düzenlemenin Resmi Gazete‘de yayımlanması ve bugün (29 Kasım) yürürlüğe girmesi bekleniyor. Yasanın, bir ay içinde Temsilciler Meclisi‘nde de onaylanması gerekecek.

Kanada’da da benzer bir mevzuat bulunuyor. İspanya’daki yasanın bu mevzuattan esinlenerek oluşturulduğu belirtiliyor. İklim izni, yetkililerin olası iklim veya meteorolojik felaketlere ilişkin uyarıları gereği verilecek.

İklim izni nasıl uygulanacak?

Yasaya göre, olası bir iklim veya meteorolojik tehdit durumunda sivil koruma ajansları insanlardan evde kalmalarını isterse ve güvenli bir şekilde işe gidemezlerse, dört gün ücretli izin alabilecekler. Yetkililer, şirketlerin izinleri vermemesi halinde yasanın çalışanları koruyacaklarını belirtti.

Başbakan Yardımcısı ve Çalışma ve Sosyal Ekonomi Bakanı Yolanda Díaz, yasayla  İspanya’nın “ilk kez gerçek bir iklim iznine” sahip olacağını söyledi.

Ekonomi Bakanı Carlos Cuerpo ise izinlerin çalışanların fiziksel olarak işe gidemediği ve uzaktan çalışamadığı durumlarda geçerli olacağını açıkladı.

Daha fazla izin gününe ihtiyaç duyulması halinde şirketler, çalışanları mevcut çalışma prosedürlerine dahil etme veya izni uzatarak ücretini kendileri karşılama seçeneğine de sahip olacak.

Yasa kapsamında kabul edilen kurallar şirketlerin özellikle afet ve olumsuz hava olayları için risk önleme tedbirleri almasını da içeriyor. Ciddi ve yakın bir risk durumunda, şirketler çalışanları bu önlemler hakkında mümkün olan en kısa sürede bilgilendirmek ve tehlike geçene kadar çalışmayı durdurmalarını söylemek zorunda olacak.

Diaz, “İklim riskleri, bir inşaat şirketinde veya açık havada çalışan bir işçi için, örneğin bir revirde veya kütüphanede çalışan bir işçi için olduğu gibi değildir. Bu nedenle İspanyol şirketlerine, tıpkı cinsiyete dayalı şiddet konusunda protokollerimiz olduğu gibi, 12 ay içinde eylem protokollerine sahip olmaları konusunda yetki veriyoruz” dedi.

Exxon lobicisine, çevrecileri hacklediği ve e-postalarını sızdırdığı gerekçesiyle soruşturma

ABD Federal Soruşturma Bürosu‘nun (FBI), Exxon Mobil’e uzun süredir danışmanlık yapan bir kişinin, petrol şirketini eleştirenleri hedef alan bir “hack-and-leak” (hackleme ve sızdırma) operasyonundaki rolü nedeniyle soruşturulduğu iddia edildi.

Reuters’a bilgi veren kaynaklar, parayla tutulmuş bilgisayar korsanlarının çevre aktivistleri ve diğer kişilerin e-posta hesaplarına başarıyla sızdığını söyledi.

Kaynaklardan birinin anlattığına göre, 2015’in sonlarında hedef alınan kişilerin isimlerinin o dönem Exxon için çalışan bir lobi şirketi olan DCI Group tarafından derlendiği ABD yetkililerince fark edildi. Kaynağa göre DCI, isimleri bir İsrailli özel dedektife verdi ve o da hacklemeyi dışarıdan yaptırdı.

Özel dedektif Amit Forlit daha sonra yasadışı hackleme faaliyetleri ve dolandırıcılık suçlamalarıyla Londra’da yakalanarak tutuklandı. Halen ABD’ye iadesi bekleniyor.

Reuters, elde edilen e-postaların bir kısmının daha sonra DCI tarafından “Exxon’un işini mahvetmeyi amaçlayan siyasi bir kan davası olduğu” anlatısını yaymak için medyaya sızdırıldığını belirledi.

Çevre aktivistleri, hackleme operasyonunun savcıların Exxon ve diğer enerji şirketlerine karşı açtıkları davalara yönelik hazırlıkları aksattığını söylüyor. Bu davalar, 1990’ların ortalarında tütün endüstrisine karşı açılan davalardan esinlenerek modellenmişti.

Çok sayıda çevre örgütü ve kişi hedef alınmış

Çalınan materyaller bugün hala petrol devinin halkı ve yatırımcılarını iklim değişikliği riskleri konusunda yanılttığı iddiasıyla açılan davalarda sık sık kullanılıyor. Nisan ayında Exxon’dan fon alan bir endüstri ticaret grubu, hacklenen belgelerden birine atıfta bulunmuştu. Bu iç yazıda Honolulu’da Exxon ve diğer enerji şirketlerine karşı açılan davanın Yüksek Mahkeme’deki duruşmaları için çevrecilerin dava stratejilerinin taslağı bulunuyordu.

Hacker kampanyasının bazı ayrıntıları daha önce kamuoyuna açıklanmıştı. 2020’de de Kanadalı dijital gözlemci grubu Citizen Lab 10 kuruluş tespit etmişti. Siber casusluğun hedefleri arasında Greeenpeace, Endişeli Bilim İnsanları Birliği ve Rockefeller Aile Fonu da bulunuyordu.

Konuya yakın iki kaynağa göre Exxon ve DCI, 2020 yılı civarında yollarını ayırdı. Exxon, “herhangi bir bilgisayar korsanlığı faaliyetine dahil olmadığını veya bunlardan haberdar olmadığını” belirterek, aksi yöndeki iddiaları “komplo teorileri” olarak niteledi. Reuters, Exxon’un kendisinin de FBI soruşturmasının konusu olup olmadığını belirleyemedi.

DCI ise  “Tüm çalışanlarımıza ve danışmanlarımıza yasaya uymaları talimatını veriyoruz.” dedi.

Bilgisayar korsanlarının hedef aldığı kişiler arasında Çevre grubu Center for Climate Integrity‘nin soruşturma direktörü Kert Davies ve çevre davalarının çoğunun avukatlığını yapan Matt Pawa da bulunuyor.

Çevre grubu Center for Climate Integrity’nin soruşturma direktörü Kert Davies, Exxon Mobil’in hackleme operasyonunda hedef alınanlar arasındaydı. Materyal daha sonra petrol devi aleyhine açılan davaları baltalamak için kullanıldı.

1996’da Cumhuriyetçi siyasetin kıdemlileri tarafından kurulan DCI,  çeşitli tütün, telekom, hedge fon ve enerji şirketleriyle çalışıyor. Firma web sitesinde halkla ilişkiler krizleri, dava desteği ve muhalefet araştırmalarıyla ilgilendiğini belirtiyor.

Beş eski DCI çalışanı Exxon’un uzun süredir DCI’ın en büyük gelir kaynaklarından biri olduğunu söyledi. Eski bir diğer çalışan,  petrol devinin düzenli olarak yılda 10 milyon dolardan fazla işi DCI’a yönlendirdiğini açıkladı. Şeffaflıkla ilgili web sitesi OpenSecrets tarafından toplanan  kamuya açık verilere göre, Exxon için sadece lobi çalışmaları DCI’ya 2005 ile 2016 yıllarında en az 3 milyar dolar kazandırdı.

#ExxonKnew

2015 yılında Exxon’a çalışan bilim insanlarının onlarca yıldır fosil yakıtların Dünya’yı ısıttığını bildiklerini ve şirketin üst düzey yöneticilerinin aksi yönde açıklamalarda bulunduğu ortaya çıkmıştı.

 

O dönem, “ExxonKnew” etiketi altında Greenpeace gibi gruplar yasal işlem çağrısında bulunmuş; dönemin başkan adayı Hillary Clinton da Adalet Bakanlığı’nın firmayı soruşturması gerektiğini çünkü insanları yanılttıklarına dair çok fazla kanıt olduğunu söylemişti.

Kasım 2015’te New York başsavcısı Eric SchneidermanExxon’ı soruşturduğunu duyurdu

2018’de açılan davada, şirket avukatları, çalınan Rockefeller toplantısı notunu gerekçe göstererek davanın düşürülmesi gerektiğini savundu. Exxon’un avukatı, Yüksek Mahkeme’de Ekim 2019’daki açılış konuşmasında Schneiderman’ın “enerji şirketlerine yönelik bir gündemi ilerletmek amacıyla aktivistlerle uygunsuz bir şekilde siyasi bir ittifak oluşturduğunu” söyledi. New York, başsavcının Exxon’un iklim değişikliği düzenlemelerinin gerçek maliyetini gizleyerek yatırımcıları dolandırdığını kanıtlayamadığına karar vermesi üzerine davayı kaybetti. 

Schneiderman, bir röportajında, sızdırılan belgelerin Exxon’un “siyasi amaçlı bir cadı avı” yürüttüğü yönündeki “temelsiz iddiasını” desteklemek için “büyük bir etkiyle” kullanıldığını söylemişti.

Hacklenen belgeler, Exxon’un Massachusetts ve ABD Virjin Adaları‘ndaki başsavcılara karşı açtığı davaların dosyalarında da yer aldı. 

Davaların çoğu devam ediyor. Geçen salı günü petrol şirketlerini veya müttefik grupları iklim değişikliği konusunda halkı aldatmakla suçlayarak dava açan dokuzuncu ABD eyaleti Maine oldu. Pawa, endüstrinin geri püskürtme çabası içinde hacklenen dosyaları kullanmaya da  devam ettiğini söyledi.

Cengiz Holding’i protesto edenlere ‘Halkı kin ve düşmanlığa tahrik’ten soruşturma

 

Cengiz Holding’e bağlı Eti Bakır A.Ş.‘nin Eskişehir’de açmak istediği siyanürlü altın madenini protesto edenlere soruşturma açıldı.

Tepebaşı ilçesine bağlı Atalan Mahallesi ile Mihalgazi ilçesine bağlı Alpagut Mahallesi sınırlarında açılmak istenen maden için 15 Ağustos’ta düzenlenen halkı bilgilendirme toplantısında, girişim halk tarafından protesto edilmişti. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Eskişehir İl Müdürlüğü’nün şikayeti üzerine Odunpazarı Kent Konseyi Başkanı İsmail Kumru ile doğa savunucuları Mert Güzel ve Bedi Uygar Uğurlu hakkında soruşturma açıldı.

Gerekçe ‘halkı kin ve düşmanlığa tahrik’ ve ‘halkı galeyana getirmek’…

Doğa savunucularının suç duyurusu işleme alınmadı

Yedek, söz konusu fiillerin sahiplerince kendileri hakkında suç duyurusunda bulunulmasının hemen ardından başlatılan soruşturmayı ekoloji mücadelesine yönelik bir saldırı olarak nitelendirdi:

“Arkadaşlarımızı ve mücadelemizi hedef göstermelerine izin vermeyeceğiz. Tüm saldırılara karşı doğamızı savunmaya devam edeceğiz. Halkı kin ve düşmanlığa tahrik eden ve galeyana getirenler aldığı kararlar ve kullandığı söylemlerle halkın katılımı toplantısında toplantıyı yöneten heyettir. Gerek bulunduğumuz suç duyurusu kapsamında heyet hakkında işlem yapmayan gerekse Alpagutlu Mustafa amcamızın siyanürlü madene karşı olduğu için ölümle tehdit eden şirket çalışanları hakkında işlem yapmayan adli merciler, doğa savunucuları için büyük bir iştahla, uydurma gerekçelerle harekete geçebiliyorlar.  Ormanının, suyunun, toprağının bir avuç talancıya peşkeş çekilmesine müsaade etmediği için, platformumuzun doğa ve yaşam talebini yükselttiği için soruşturma başlatılan arkadaşlarımızın yanındayız.”

 

Plastik Anlaşması Zirvesi’ne fosil yakıt ve kimya lobicisi yağdı

Güney Kore‘nin Busan kentinde hafta başı başlayan Küresel Plastik Anlaşması (INC-5) görüşmelerine rekor sayıda plastik endüstri lobicisi katılıyor.

Konferanstaki temel konu, küresel plastik üretimine ilişkin sınırlamaların nihai BM antlaşmasına dahil edilip edilmeyeceği olacak. Bunu engellemek isteyen lobiciler ve önde gelen ulusal üreticiler, üretilebilecek miktarı sınırlamaya yönelik her türlü girişimi engelleme çabalarını güçlü biçimde sürdürüyor.

Uluslararası Çevre Hukuku Merkezi, (CIEL) Busan’daki nihai görüşmelere en az 220 fosil yakıt ve kimya endüstrisi temsilcisinin katıldığını duyurdu.

Yeşil NoktaKüresel Plastik Anlaşması için görüşmeler Busan’da başladı
Yeşil NoktaSTK’lerden Plastik Anlaşması müzakerelerine katılacak Türkiye’ye açık çağrı
Yeşil NoktaÇevre aktivistlerinin gözü Busan’da: Dünya izliyor, plastikten vazgeçin

Bu; Avrupa Birliği (AB) ve 191 üye devletin her birinin veya ev sahibi Güney Kore’nin 140 temsilcisinden daha fazla plastik endüstrisi lobicisinin görüşmelerdeki en büyük delegasyon olduğu anlamına geliyor. Plastik kirliliğinden en çok etkilenenler arasında yer alan küçük Pasifik adalarındaki gelişmekte olan ülke temsilcilerinin delege sayısı ise 89.

Plastik üreticilerinin temsilcilerinin sayısı, Etkin Plastik Anlaşması için Bilim İnsanları Koalisyonu‘ndan gelen delegelerin sayısından da üç kat daha fazla.

CIEL’e göre endüstriden 16 lobici, doğrudan Çin, Dominik Cumhuriyeti, Mısır, Finlandiya, İran, Kazakistan ve Malezya‘nın ülke heyetlerinin bir parçası olarak görüşmelerde yer alıyor.

Plastik lobisi ‘üretime devam, atıkları yönetelim’ diyor

Her yıl yaklaşık 460 milyon ton plastik üretiliyor ve her zamanki büyüme oranlarıyla üretimin 2060 yılına kadar üç katına çıkması bekleniyor.

900’den fazla bağımsız bilim insanı, BM müzakerecilerini, 2040 yılına kadar plastik kirliliğine son vermek için sağlam bilimsel kanıtlara dayanan kapsamlı ve iddialı bir küresel plastik anlaşması üzerinde anlaşmaya çağıran bir bildiriye imza attı.

Bilim İnsanlarının Bildirisine göre, plastik kirliliğinin yol açtığı zararların yalnızca atık yönetiminde yapılacak iyileştirmelerle önlenmesi mümkün değil.

Ancak dünyanın plastik üreticileri, üst sınırlara karşı yürüttükleri lobi faaliyetlerini her seferinde artırıyor. Kendilerini “benzer düşünen grup” olarak adlandıran Suudi Arabistan, Rusya ve İran gibi büyük fosil yakıt endüstrilerine sahip ülkeler, üretim kesintilerinden kaçınarak krizin ana çözümü olarak atık yönetimini vurguluyor.

‘Seçim açık: Hayatlarımız ya da onların karları’

CIEL’in küresel petrokimya kampanya koordinatörü Delphine Levi Alvares,  görüşmelerin başladığı andan bugüne kadar endüstri lobilerinin müzakereleri engelleme, dikkat dağıtma, sindirme ve yanlış bilgilendirme gibi bilinen taktikler kullandığını söyledi:

“İklim müzakereleri kılavuzundan doğrudan alınan stratejileri, fosil yakıtlardan elde ettikleri kârı insan sağlığının, insan haklarının ve gezegenin geleceğinin önüne koyan ülkelerin ve şirketlerin mali çıkarlarını korumak üzere tasarlanmıştır.”

Anlaşmanın hedefinin plastik kirliliğine son vermek olduğunu belirten Alvares, “Bağımsız bilim insanlarından, ön saflardaki topluluklardan ve yerli halklardan gelen sürekli artan kanıtlar, bunun plastik üretimini azaltmadan başarılamayacağını açıkça gösteriyor. Seçim açık: Hayatlarımız ya da onların karları.”

Greenpeace heyetinin başkanı Graham Forbes de CIEL’in analizinin kârını korumak için gezegenimizi feda etmeye ve çocuklarımızı zehirlemeye istekli çaresiz bir endüstriyi ortaya koyduğunu vurguladı:

“Bir avuç üye devletin yardımıyla fosil yakıt ve petrokimya lobicileri, bu kritik müzakerelerin sonucunu dikte etmemeli. Ahlaki, ekonomik ve bilimsel zorunluluklar açıktır: Üye devletler haftanın sonuna kadar CEO ödemelerinden çok insan sağlığını ve yaşanabilir bir gezegeni önceliklendiren küresel bir plastik anlaşması imzalamalıdır.”

OECD raporuna göre, plastik atık miktarı 2000 yılında 156 milyon tondan 2019 yılında 353 milyon tona çıkarak iki katından fazla arttı ve bunların yalnızca yüzde 9’u geri dönüştürüldü.

The Guardian ve Unearthed‘in geçen hafta yayımlanan araştırması plastik atıkları sonlandırmak için gönüllü bir ittifak oluşturan beş fosil yakıt ve kimya şirketinin, beş yılda temizledikleri atıklardan bin  kat daha fazla yeni plastik ürettiğini ortaya koymuştu.

Bu beş şirketten ikisi; dünyanın en büyük plastik üreticilerinden Dow ve Exxon Mobil, sırasıyla beş ve dört delege ile Busan görüşmelerinde plastik endüstrisini temsil eden lobiciler arasında yer alıyor.

Cengiz Holding’in Kazdağları’ndaki feldspat ocağı projesinin yürütmesi durduruldu

Cengiz Holding iştiraki Truva Bakır Maden İşletmeleri A.Ş.’nin Kazdağları‘nda açmak istediği feldspat maden ocağına verilen “ÇED Gerekli Değil” kararına ilişkin açılan dava sonuçlandı.

Mahkeme “yürütmeyi durdurma” kararı verdi.

Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği ile 24 köylü, Çanakkale‘nin Bayramiç ilçesi Yanıklar köyü mevkiinde açılmak istenen maden ocağıyla ilgili ÇED kararının iptali için dava açmıştı.

Yeşil NoktaYine Cengiz Holding: Çanakkale’de feldspat projesi için ÇED süreci başlatıldı
Yeşil NoktaCengiz Holding’in Çanakkale Yanıklar’daki maden keşfinde köylü isyanı: Yallah Cengiz!

Dünkü duruşmada, mahkeme bilirkişi raporu doğrultusunda verdiği “yürütmeyi durdurma” kararında  “Dava konusu “Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Gerekli Değildir” kararı hukuka aykırıdır ve uygulanması halinde çevresel etkilerinin telafisi güç veya imkansız olabileceği sonucuna varılmıştır” hükmüne vardı.

Mahkemenin yürütmeyi durdurma kararına itiraz yolu da kapalı.

Açılan dava dilekçesinde proje tanıtım dosyasıyla ilgili şunlara dikkat çekilmişti:

  • Proje kapsamında kesilecek ağaç sayısı belirtilmemiştir.
  • Ekolojik etkileşimler temel alınmamıştır.
  • Ormancılık çalışmaları üzerindeki olası etkileri sorgulanmamıştır.
  • Bitkisel toprağın depolanması bölümünde yer alan ifadeler ve iddialar bilimsel değildir.
  • Orman toprağının zarar görmesi nedeniyle oluşacak sera gazı emisyonları hesaplanmamıştır.
  • Proje civarındaki derelerin maden sahası ile olan bağlantısına hiç değinilmemiştir ve baraj ve göletlere su taşıyan derelerin ve bu derelerin kollarının bir kısmını, doğrudan maden sahası içerisinden beslenmektedir ve oluşacak kirliliğin bu baraj ve göletlere iletilmesi riski dosyada irdelenmemiştir.
  • Patlatma, kazı ve nakliyede meydana gelecek tozuma ve açığa çıkacak ağır metallerin yer altı ve yer üstü sularına karışması konusu irdelenmemiştir.
  • Bölgenin mevcutta yetersiz olan yerüstü ve yeraltı su kaynaklarının madencilik faaliyetlerinde kullanılacak olması, aynı zamanda hayvansal üretimde otlak olarak kullanılan alanların yok olması nedeniyle tarımsal üretimde; üretim miktarı, marka ve ürün kalitesinde olumsuz etkiler olacaktır ve gelir kaybı yaşanacaktır.
  • Bitkisel çesitlilik açısından ülkenin ve dünyanın en zengin ürün desenine sahip olduğu Bayramiç elma ve tüysüz beyaz şeftali yetiştiriciliğinde ve Saanen süt keçisi yetiştiriciliğinde ülkenin önemli merkezlerinden olan bölgede söz konusu ürünler olumsuz etkilenecektir.
  • Projenin bölgedeki diğer projelerle birlikte yol açacağı kümülatif etki değerlendirmesine yapılmamıştır.

Mahkeme heyeti; 22 Kasım’da bilirkişi raporuna istinaden oybirliğiyle verdiği kararda, “ÇED Gerekli değildir kararının hukuka uygun olmadığına ve uygulanması halinde çevresel etkilerinin telafisi güç veya imkansız olabileceği sonucuna vardı.

‘Halilağa için de aynı kararı bekliyoruz’

Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği’nden yapılan açıklamada, karara çok sevindikleri ve mahkemenin ÇED gereksiz kararını da iptal etmesini bekledikleri belirtildi.

Doğa savunucuları yine Cengiz Holding’in aynı bölgede açmak istediği Halilağa Bakır Madeni projesi için de Danıştay’dan en kısa zamanda yürütmeyi durdurma kararı beklediklerini vurguladı.

Maden için yargı süreci devam etmesine, tüm itiraz ve direnişlerine rağmen bir aydır ormanlık alan yok ediliyor.