Ana Sayfa Blog Sayfa 172

Rapor: Küresel metan emisyonlarının 6 yılda yüzde 75 azaltılması gerekiyor

Uluslararası Enerji Ajansı‘nın (International Energy Agency, IEA) yeni analizi, metan konusunda mevcut taahhütlerin tam olarak uygulanmasının, 1,5 °C’ye uyum sağlamak için bu on yılda ihtiyaç duyulan emisyon kesintilerinin tamamını olmasa da büyük bir kısmını sağlayacağını gösteriyor.

IEA’nın yeni analizine göre, enerji sektöründen kaynaklanan metan emisyonları 2023’te rekor seviyeye yakın seyretti; ancak son aylarda açıklanan önemli politika ve düzenlemelerin yanı sıra Dubai‘deki COP28 iklim zirvesinde verilen yeni taahhütler, bu emisyonları kısa süre içinde azaltma potansiyeline sahip.

IEA’nın Küresel Metan Takipçisi‘ne ilişkin son güncellemesi, Aralık ayında tamamlanan COP28 iklim zirvesinden bu yana küresel metan emisyonlarına ilişkin ilk kapsamlı değerlendirme. Yeni IEA analizi, fosil yakıtların üretimi ve kullanımının 2022’ye kıyasla küçük bir artışla 2023’te 120 milyon tona yakın metan emisyonuna yol açtığını ortaya koyuyor. 10 milyon tonluk metan emisyonları da biyoenerjiden, çoğunlukla da yemek pişirme gibi faaliyetler için biyokütlenin geleneksel kullanımından kaynaklanıyor.

Fotoğraf: Paolo Sorbello, İtalyan Uzay Ajansı – Kazakistan’daki sızıntı

Metan emisyonlarının üçte ikisinden 10 ülke sorumlu: ABD, Rusya vd…

Rapora göre, 2023’te fosil yakıtlardan kaynaklanan metan emisyonlarının yaklaşık 80 milyon tonundan, yani küresel toplamın üçte ikisinden ilk 10 ülke sorumlu.

En büyük küresel petrol ve gaz üreticisi olan ABD, aynı zamanda petrol ve gaz operasyonlarından kaynaklanan en büyük emisyona sahip ülke ve onu Rusya yakından takip ediyor. Çin ise kömür sektöründe açık ara en yüksek emisyona neden olan ülke.

Uydular, dünyanın metan emisyonları ve kaynaklarına ilişkin anlayışını daha keskin bir odağa getirmeye devam ediyor. Uyduların ölçümlerini diğer bilimsel temelli ölçüm kampanyalarından elde edilen verilerle birleştiren rapor, uyduların 2023’te 2022’e kıyasla büyük fosil yakıt sızıntılarında önemli bir artış tespit ettiğini ve Kazakistan‘da 200 günden fazla süren bir kuyu patlaması da dahil olmak üzere 5 milyon tondan fazla emisyon tespit edildiğini belirtiyor.

Küresel metan emisyonları, uluslararası iklim hedeflerini karşılamak için çok yüksek kalmaya devam ediyor. IEA analizine göre, küresel ısınmanın Paris Anlaşması‘nın temel hedeflerinden biri olan 1,5 °C ile sınırlandırılması için fosil yakıtlardan kaynaklanan metan emisyonlarının bu on yılda yüzde 75 oranında azalması gerekiyor.

‘Gezegenin tehlikeli bir düzeyde ısınmasını durdurmak için zorunlu’

IEA İcra Direktörü Fatih Birol, “Fosil yakıtlardan kaynaklanan metan emisyonlarının 2030 yılına kadar yüzde 75 oranında azaltılması, gezegenin tehlikeli bir düzeyde ısınmasını durdurmak için zorunludur. Son aylarda gördüğümüz ivme beni cesaretlendirdi; analizlerimiz, dünyanın ısınmayla mücadelesinde muazzam ve acil bir fark yaratabileceğini gösteriyor” dedi ve ekledi:

“Şimdi, daha yükseği hedeflemeye devam ederken taahhütleri eyleme dönüştürmeye odaklanmalıyız. İyi bilinen politikalar ve mevcut teknolojiler fosil yakıtlardan kaynaklanan metan emisyonlarını önemli ölçüde azaltabilir. IEA, enerji sektörünün bu tedbirleri uygulayarak hedeflerine ulaşmasına yardımcı olmaya hazırdır ve ülkelerin COP28’de verdikleri enerji sözlerini yerine getirmelerini sağlamaya yönelik daha geniş kapsamlı çabalarımızın önemli bir parçası olan ilerlemeyi izlemeye devam edeceğiz.”

COP28 ile birlikte metan emisyonlarını azaltma çabalarının 2024 ve sonrasında hız kazanması bekleniyor.

Yaklaşık 200 hükümet Dubai‘de metan emisyonlarını 2030 yılına kadar “önemli ölçüde” azaltma konusunda anlaşırken, zirve sırasında Kanada, Avrupa Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri tarafından önemli düzenleyici girişimler açıklandı.

Yeni şirketler Petrol ve Gazın Karbonsuzlaştırılması Şartı‘nı başlatarak harekete geçmeyi taahhüt etti ve son olarak COP29‘a ev sahipliği yapacak olan Azerbaycan da dahil olmak üzere daha fazla ülke Küresel Metan Taahhüdü’ne katılıyor.

Azerbaycan COP29 komitesinin tamamı erkek
Azerbaycan’dan COP29 komitesine ‘kadın’ güncellemesi
Gelecek yılın COP’u yine bir petrol ülkesi olan Azerbaycanda yapılacak 

IEA’nın yeni analizine göre, ülkeler ve şirketler tarafından bugüne kadar yapılan tüm metan taahhütleri tam olarak ve zamanında uygulanırsa, fosil yakıtlardan kaynaklanan metan emisyonlarının 2030’a kadar yüzde 50 oranında azaltılması için yeterli olacak. Ancak verilen sözlerin çoğu henüz uygulamaya yönelik planlarla desteklenmiyor.

Metan, Sanayi Devrimi‘nden bu yana küresel sıcaklıklardaki artışın neredeyse üçte birinden sorumlu ve enerji sektörü – petrol, doğal gaz, kömür ve biyoenerji dahil – insan faaliyetlerinden kaynaklanan metan emisyonlarının ikinci en büyük kaynağı.

Atmosferdeki metan karbondioksitten daha hızlı dağılsa da, çok daha güçlü bir sera gazı.

Sonuç olarak, metan emisyonlarını azaltmak, küresel ısınmayı sınırlamanın ve yakın vadede hava kalitesini iyileştirmenin en iyi yollarından biri.

Ayrıca son derece uygun maliyetli. IEA’nın yeni analizine göre, 2023 yılında fosil yakıt faaliyetlerinden kaynaklanan metan emisyonlarının yaklaşık yüzde 40’ı, yakalanan metanın değeri azaltım önleminin maliyetinden daha yüksek olduğu için net bir maliyet olmadan önlenebilirdi.

Fosil yakıtlardan kaynaklanan metan emisyonlarının 2030’a kadar yüzde 75 oranında azaltılması için yaklaşık 170 milyar ABD doları harcama yapılması gerekecektir ki, bu da fosil yakıt endüstrisinin 2023’te elde ettiği gelirin yüzde 5’inden daha az.

Bununla birlikte arada, Environmental Defense Fund’ın (Çevre Savunma Fonu) yakın zamanda geliştirdiği MethaneSAT gibi metan sızıntılarını izleyen son teknoloji ürünü uyduların sayısının artması, bunların tespit edilmesini ve ele alınmasını kolaylaştırıyor. Bu uydular ayrıca, aksi takdirde açıklamaların dışında kalabilecek bilgileri zamanında sağlayarak verilerde kalan boşlukları ve belirsizlikleri dolduruyor.

Şu anda, mevcut petrol ve gaz şirketlerinin raporlamalarının ima ettiği metan emisyonları IEA’nın 2023 tahmininden yüzde 95 daha düşükken, ülkeler tarafından raporlanan emisyon seviyeleri yaklaşık yüzde 50 daha düşüktür.

En son Küresel Metan Takipçisi‘ndeki analize bilgi sağlayan tüm verilere buradan ücretsiz olarak erişilebilir. Petrol ve gaz operasyonları için metan azaltma seçeneklerini araştırmak üzere kullanılabilecek açık erişimli bir model de yakında yayınlanacak.

Eros’un katilinin cezasız kalmasına tepkiler büyüyor: Aferin oğlum yasası hala yürürlükte!

İstanbul Başakşehir‘de İbrahim Keloğlan isimli şahsın altı dakika boyunca tekmeleyerek, işkence ederek öldürdüğü Eros isimli kedinin davası bugün Küçükçekmece Adalet Sarayı, Küçükçekmece 16. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Savcılığın ve hayvan hakları savunucusu avukatların itirazlarına rağmen, sanığın 2,5 yıl hapis cezasına çaptırılması tepkiyle karşılandı.

Katilin en az dört yıl hapis cezası alması gerektiğini ifade eden HAYTAP avukatı Ahmet Kemal Şenpolat, karar aşamasına gelindiğinde mahkemenin 3 yıl hapis cezası verdiğini ancak iyi hal indirimiyle cezanın 2 yıl 6 aya düşürüldüğünü ifade etti. Bu fiili bir hapis cezası sayılmıyor, karar onanırsa katil, ortalama olarak yalnızca üç ay hapis yatacak.

Ancak Adalet Bakanı Yılmaz Tunç‘a göre “Verilen ceza, Hayvanları Koruma Kanunu kapsamında bugüne kadarki en yüksek ceza”. Tunç, sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı açıklamada, duruşmada verilen ve yurttaşlar tarafından ‘ceza değil, ödül’ şeklinde değerlendirilen karara ilişkin şu ifadeleri kullandı:

“İstanbul Başakşehir’de #Eros isimli kedinin öldürülmesi nedeniyle açılan kamu davasında sanık hakkında verilen hapis cezası hükmünün açıklanmasının geriye bırakılması kararına karşı Cumhuriyet Başsavcılığınca itiraz edilmişti.

İtirazın, Ağır Ceza Mahkemesince kabul edilerek kararın kaldırılması sonrasında yapılan yargılamada sanık hakkında alt sınırdan uzaklaşılarak 2 yıl 6 ay #hapiscezası verilmiştir. Ayrıca sanık hakkında adli kontrol tedbirleri uygulanmasına karar verilerek yurt dışına çıkışı yasaklanmıştır.

Verilen ceza, Hayvanları Koruma Kanunu kapsamında bugüne kadarki en yüksek cezadır. Her canlının yaşam hakkı kutsaldır. Can dostlarımıza karşı yapılan her türlü kötü muamelenin karşısında olmayı sürdüreceğiz.”

‘Aferin oğlum yasası’

Avukat Şenpolat ise “Altı dakika boyunca işkence çeken bir hayvan için, Savcının itirazı ve kamuoyu baskısı ile ancak 2 yıl 6 ay ceza uygun görüldü. İnsanlar bu cezasızlığı gördüklerinde rahatlıkla bu suçları işlemeye devam edecekler, dolayısıyla biz de bu kanuna ‘aferin oğlum yasası’ diyoruz” şeklinde açıklama yaptı.

İbrahim Keloğlan’a “kasten hayvan öldürmek” suçundan 3 yıl hapis cezası verildi. Sanık hakkında iyi hal indirimi uygulayan mahkeme, cezayı 2,5 yıla indirerek sanık hakkında yurt dışına çıkış yasağı verdi.

#ErosİçinAdalet konusu gündemde

Duruşmanın başlamasından itibaren mahkemeyi takip eden vatandaşlar ve hayvan hakları savunucuları, iyi hal indirimi uygulanmış olmasını ve Keloğlan’ın serbestçe aramızda dolaşmasını sağlayan kararı büyük bir tepkiyle karşıladı.

Adliye koridorlarında “Katil İbrahim” sloganları yükseldi:

Karara tepki gösteren vatandaşlar, adliyenin önünde “Burada katil aklıyorlar” diye bağırdı.

Basın açıklaması yapan yurttaşlar, “mücadeleyi sürdüreceğiz, gitmiyoruz, buradayız” dedi.

Kadın Meclisleri, katillere uygulanan iyi hal indirimine dikkat çekti:

HAYTAP adına konuşan Avukat Ahmet Kemal Şenpolat, “biz buna ‘aferin oğlum yasası’ diyoruz” dedi.

 

 

Kedi Eros davasında ne olmuştu?

İstanbul Başakşehir’de bulunan “Ağaoğlu My World Europe” konut kompleksinde İbrahim Keloğlan isimli şahıs, 1 Ocak gecesi Eros isimli kediyi defalarca tekmeleyerek işkence etmiş ve toplamda altı dakika süren işkencenin sonunda, kedinin ölümüne sebep olmuştu.

Olayın güvenlik kameraları tarafından kaydedilmesi sonucu ortaya çıkması üzerine, Keloğlan 4 Ocak’ta gözaltına alınmış ve 8 Şubat’ta mahkemeye çıkarılmıştı. Küçükçekmece 16. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen dava sonucunda, “evcil hayvanı kasten öldürmek” suçundan 1 yıl 3 ay hapis cezası verilmiş, fakat ceza ertelenerek Keloğlan tahliye edilmişti.

Savcılık ve İstanbul Barosu Hayvan Hakları Merkezi’nin itirazı üzerine, Küçükçekmece 4. Ağır Ceza Mahkemesi itirazı kabul etmiş ve kararda, sanığın kedinin kaçma çabalarına rağmen eylemine ısrarla devam ettiği, kediye dakikalarca şiddet uyguladığı ve sonunda ölümüne neden olduğu vurgulanmıştı. Mahkeme, hayvanların korunması adına caydırıcı cezaların önemine işaret etmiş ve Keloğlan’ın yeniden yargılanmasına karar vermişti.

Fırtına Vadisi’nde yapılaşma tehdidi: Koruma statüsü düşürüldü

Rize’nin Çamlıhemşin ilçesinde yer alan Fırtına Vadisi’nde birinci derece koruma alanı olarak tescil edilmiş olan bölgenin koruma statüsü, üçüncü derece koruma alanına düşürüldü.

Bölge halkı ve doğa savunucuları, bu kararın Vadi’yi yapılaşma tehdidi ile karşı karşıya getireceğini ifade ederek hukuki mücadele başlattı.

Fırtına Vadisi’nde 1998’de çevrecilerin mücadelesi ile 1. Derece Doğal Sit Alanı olarak tescillenmiş olan bölgeler, artık “Doğal Sit-Nitelikli Doğal Koruma Alanı” ve “Doğal Sit-Sürdürülebilir Koruma ve Kontrollü Kullanım Alanı” olarak tescil edildi. Daha önceki statüsü ile bilimsel çalışmalar dışında neredeyse insan girişinin bile yasaklandığı bölgelerde, artık rüzgar enerji santralleri (RES), güneş enerji santralleri (GES) ve bazı turizm faaliyetleri yapılabilecek.

Fırtına Vadisi

Yeşil Gazete’ye konuşan Avukat Yakup Okumuşoğlu, Çamlıhemşinlilerin konuyla alakalı endişelerini anlattı ve “Bakanlığın yetkisi var ve canları nasıl isterse öyle yapıyorlar, bu bölgede birilerinin bir şeyler yapmak istediği, bu bölgelerin birilerine söz verildiği ortada” dedi.

Rize’deki Zilkale Vadisi’nde millet bahçesi: SİT alanında orman kesiyorlar
Tepki çeken Çamlıhemşin imar planı reddedildi
Fırtına Vadisi’nde kaçak yapıların yıkımına başlandı

Yakup Okumuşoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Biz Çamlıhemşinliyiz. Buraların bütün meraları, yaylaları, köyleri bizlere ait. İster bize tapu versin ister vermesin, biz buraları koruyabilmek için elimizden gelen bütün hukuki çabayı göstereceğiz. Pazartesi günü davamızı açtık, birinci etaptaki yerin yeniden değerlendirilmesine ilişkin kararın iptalini, bölgenin koruma statüsünün önceki haline döndürülmesini istiyoruz. Her bir noktasında itiraz edeceğiz. O alanlar Fırtına Vadisi’nin kalbi ve bu alanların yapılaşmaya açılması demek, Fırtına’da korunacak bir yer kalmayacağı anlamına geliyor.”

Bölgenin bir kısmı sit alanı, diğer kısımları ise milli park ve yaban hayatı koruma alanları olarak tescil edilmiş durumda. Okumuşoğlu, bölgedeki doğal yaşlı ormanların, alüvyon ormanlarının tehdit altında olduğunu söyledi:

“Fırtına Vadisi’nin gelecek kuşaklara olduğu haliyle aktarılması çok önemli. Gelecek kuşakların bu alanları ne şekilde değerlendireceklerini bugünden, zararlı faaliyetlerin önünü kesecek şekilde ve korunması gerekiyor. Arazinin kullanım fonksiyonlarının değiştirilmesi bizce çok yanlış. Dünyada Fırtına Vadisi gibi yerler pek az, hele günümüzde sürekli nüfus artışı, sanayileşme ve kentleşme noktasında bu doğa alanları her gün daha da değerli hale geliyor. Burası gezegenin nefes aldığı bir yer, canlılığın kaynağını oluşturan ekolojik bölgelerden biri. Bu bölgelere insan girişinin bile sınırlandırılması gerekir.”

Fırtına Vadisi

‘Zararlı faaliyetleri arttırmak istiyorlar’

Ayder yaylasında ve Vadi’nin Elevit yaylasına uzanan diğer tarafında Rize Pazar’dan başlayan araç kuyrukları oluştuğunu ifade eden Okumuşoğlu, bir milli parkta, bir sit alanında dünyanın hiçbir yerinde böyle bir insan yükünün kabul edilemeyeceğini aktardı ve “Üstelik bunu bir de arttırmayı hedefliyorlar. Mevcut zararlı faaliyetleri durdurmadıkları ve bölgeyi korumadıkları gibi, daha da fazla kitle turizmini oraya çekme amacıyla yapıyorlar bunu. Şimdi vadinin dokunulmamış ve nispeten az dokunulmuş bölgelerinin de koruma statüsü bu yüzden düşürülüyor” dedi.

Açılan davada bölgenin koruma statüsünün yeniden yükseltilmesi isteniyor.

Ülkede yargının durumunun da pek iç açıcı olmadığını ifade eden Okumuşoğlu, “Dolayısıyla yargıya intikal etmiş olması buraların korunacağı anlamına gelmiyor. Yargıda olup bitenlerin pek çok örneğini biliyoruz, yargı yoluyla korunabilmesi imkanı olacak mı olmayacak mı, önümüzdeki günlerde göreceğiz. Ancak çok ciddi kaygılarımız var” ifadelerini kullandı.

İş işten geçtikten sonra: Ayder’in koruma statüsünü düşüren kararın yürütmesi durduruldu

Fırtına Vadisi’nden vazgeçemeyiz

Fırtına Vadisi’ndeki ekolojik zenginlik, biyolojik çeşitlilik ve kültürel miras, onu sadece Türkiye için değil, aynı zamanda dünya için de önemli bir alan haline getiriyor.

Vadi, 537 odunsu bitki, 136 kuş, 30 memeli, 21 sürüngen ve 116 endemik bitki türüne ev sahipliği yapıyor ve bu çeşitlilikle biyolojik bir hazine olarak kabul ediliyor. Ayrıca, deniz alalarının yumurta dökmek için göç ettiği Fırtına, Hemşin ve Çağlayan dereleri gibi su kaynaklarına da sahip.

Dünya Doğayı Koruma Vakfı (WWF) tarafından koruma altına alınması gereken 200 ekolojik bölge arasında gösterilen Fırtına Vadisi, bu özellikleriyle ulusal ve uluslararası koruma çabalarının merkezinde yer alıyor​​. WWF’nin 1999 yılında Avrupa’nın biyolojik çeşitlilik bakımından en değerli olan ve acil olarak korunması gereken 100 ormanını belirlemesiyle, Fırtına Vadisi de “Avrupa Ormanlarının Sıcak Noktaları” arasında yer aldı.

Vadinin jeolojisi, topografyası ve iklimi, zengin bir tür çeşitliliğine ve çeşitli habitatlara ev sahipliği yapıyor. Deniz seviyesinden itibaren 4 bin metre yüksekliğe kadar uzanan bir alanda, farklı karakterdeki ılıman ormanlardan alpin çayırlara kadar uzanan çeşitli bitki örtüsü bulunuyor. Fırtına Vadisi’nin, Rize İli bitki taksonu sayısının yarısından fazlasını barındırdığı ve özellikle Kaçkar Dağları‘nın Doğu Karadeniz‘deki endemik taksonların yüzde 30’una ev sahipliği yaptığı belirlenmiş durumda.

Eros’un katiline 2,5 yıl hapis, tutuklama yok: Yine iyi hal indirimi uygulandı

İstanbul Başakşehir‘de yaşadığı sitenin asansöründe kıstırdığı kedi Eros‘u 6 dakika boyunca işkence ederek öldüren İbrahim Keloğlan‘ın yargılandığı davada karar açıklandı. Katilin 2 yıl 6 ay hapis cezası ve yurt dışına çıkış yasağı ile serbest bırakılmasına karar verildi.

Eros’un öldürülmesiyle ilgili olarak daha önce mahkeme, 4 ay hapis cezası vermişti. Savcılığın ve hayvan hakları avukatlarının cezayı az bulması üzerine yaptığı itiraz sonrası bugün, duruşma yeniden görüldü.

Küçükçekmece 16. Asliye Ceza Mahkemesi‘nde görülen ve sabah 10.30’da başlayan duruşma için yüzlerce vatandaş, adliye koridorlarını tıka basa doldurdu.

Bakanlık hariç, davaya müdahil talepleri kabul edilmedi

Öte yandan davaya Tarım ve Orman Bakanlığı, Tarım İl Müdürlüğü, İzmir Barosu, Ankara Barosu, Denizli Barosu, İstanbul Barosu, Türkiye İşçi Partisi, Halkların Kurtuluş Partisi, İYİ Parti, Haçiko Derneği, Mazmel Derneği, Hayvanlara Adalet Derneği ve Hayvanların Yaşam Hakları Konfederasyon Başkanlığı katılım talebinde bulundu.

Ancak hakim yalnızca Tarım ve Orman Bakanlığının katılım talebini kabul etti. Baro, siyasi parti ve derneklerin katılımı, olaydan doğrudan zarar görme ihtimalleri olmadığı için kabul edilmedi.

‘Halen kediyi döverek öldürmeye devam ediyor’

İstanbul Barosu Hayvan Hakları Komisyonu sözcüsünün duruşmada dile getirdiği ifadeler büyük bir alkış aldı:

“Tüm beyanım 4 dakika 4 saniye sürmüştür. Yani #ibrahimkeloglan halen kediyi döverek öldürmeye devam ediyor.”

Eros’un katili İbrahim Keloğlan ise “Hatamı kabul ediyorum, benim iyi yanlarım neden görülmüyor bilmiyorum” dedi. Bu sözlere salondakilerden “Hata mı!” tepkisi yükseldi.

Savcı mütalaasında “Sanık, kediyi kaçmasına rağmen ısrarla takip etmiş, merhametsiz ve acımasız bir şekilde canavarca hisle öldürmüştür. Tüm deliller doğrultusunda sanık hakkında üst sınıra yakın ceza verilmesini ve tutuklanmasını talep ediyorum” ifadelerini kullandı.

Adliyedeki kalabalık, “katil vuruyor, devlet koruyor” sloganları attı.

2,5 yıl ceza aldı ancak tutuklama kararı verilmedi

Ara verdikten sonra kararın 14.00’da açıklanacağını bildiren mahkemede, önce kalabalığın binayı terk etmesi gerektiği, kararın daha sonra açıklanacağı söylenmişti. Hayvan hakları örgütlerinin avukatları, ‘bir menfaat ilişkisi yok’ denilerek duruşma salonuna alınmadı.

Müştekilerin avukatı, sanık Keloğlan’ın en üst hadden cezalandırılmasını ve tutuklu yargılanmasını talep etti.
Avukat, sanık İbrahim Keloğlan’ın, önceki savunmasında “Benim de kedim var” ifadesini hatırlatarak “Cinsel istismarcıların da çocukları vardır. Kadın katillerinin eşleri, anneleri, kız kardeşleri vardır. Dolayısıyla sanığın hayvan sahibi beyanı da suçtan kurtulmaya yöneliktir. Sanık yargılamanın en başından bu güne suçtan kurtulmaya yönelik beyanlarda bulunmuştur” dedi.

Öte yandan vatandaşların tepkisi üzerine duruşma salonunda verilen karar açıklandı ve İbrahim Keloğlan’ın yalnızca 2,5 yıl ceza alması ve tutuklanmaması, büyük tepkiye neden oldu.

Cezanın bir kez daha en üst sınırdan verilmediği, katile iyi hal indirimi uygulandığı belirtiliyor.

‘Katil ceza alırsa hala bekleyen sizlerin sayesinde olacak!’

Eros için duruşmada bulunan avukatlarla destek için gelen yurttaşlar arasında ise polis barikatı kuruldu. Avukat İlke Acar, duruşmaya verilen desteğe ilişkin olarak “Eros için gelenlerle aramızda polis barikatı var. Şunu söyleyebilirim ki bugün duruşmaya gelen sokak hayvanları gönüllüleri olmasaydı bu kokuşmuş hukuk düzeni karşısında biz avukatlar maalesef hiçbir şey yapamazdık. Katil ceza alırsa hala bekleyen sizlerin sayesinde olacak!” dedi.

2 yıl 6 aya düşürülen cezaya ilişkin değerlendirmede bulunan Acar, “Arkadaşlar öncelikle tutuklama yok. Bu bizim için büyük bir dezavantaj, ayrıca iyi hal indirimi uygulandı, yani ceza üst sınırdan verilmedi. Eski karardan tek farkı HAGB’nin kalkmış olması, maalesef başka bir kazanım yok. Tek dileğimiz bu kararın üst mahkemeden dönmesi” ifadelerini kullandı.

‘Ceza değil, ödül’

Öte yandan İstanbul Barosu Hayvan Hakları Merkezi avukatları, duruşmaya ilişkin açıklamada bulunarak “Site sakinleri tarafından beslenen ve bakılan canımız EROS’u önce asansör içerisinde tekmeleyen ve devamında takip ederek kaçmasını engelleyip 6 dakika boyunca koridorda defalarca tekmeleyerek katleden Sanık hakkında verilen karar; Ceza değil, ödüldür” denildi. Ayrıca açıklamada şu ifadelere yer verildi:

“Sanık, canımız Eros’u kasten öldürdü; bu husus dosyada bulunan görüntüler ile sabit olup hiçbir şüphe barındırmamaktadır. Yaşanan vahşet; hayvan haklarının ihlaline yönelik, toplumsal güvenliğe kasteden, kamu vicdanını derinden yaralayan ve toplumda infial yaratan bir olaydır.

Mağdurun canlarımız olan hayvanlar olduğu birçok dosyada olduğu gibi bu dosyada da etkin bir yargılama yapılmadı ve sanığa adeta ödül gibi suç işlemesi konusunda cesaretlendirici bir karar verildi.

İyi hal indirimine gidilmesi, kamuoyu vicdanını sarsmakta ve adalete olan inancı azaltmaktadır.

Sanığın dosyaya yansıyan görüntülerdeki insanlık dışı kişiliği ve suça konu eylemi işleyiş biçimi dikkate alındığında; sanığın en üst sınırdan cezalandırılması gerekmektedir.

İşlenen suç ile verilen cezalar arasında orantısızlık olması ya da hiç ceza verilmemesi durumunda; bu tür eylemlerin önlenmesini sağlayabilecek caydırıcı bir etki ortaya koymaktan oldukça uzak kalınmaktadır.

Tüm bu hususlar dikkate alındığında; kastın yoğunluğu ve suçun işleniş biçimi dikkate alınmadan üst sınırdan uzaklaşarak verilen hapis cezası, sanığın ıslah edilme zaruriyeti irdelenmeden cezada iyi hal indirimine gidilmesi asla kabul edilmez!

İyi hal indirimi olarak bilinen takdiri indirim nedenlerinin bu dosyada varlığından söz edilemez. Sanığın ceza alma korkusu ile yaptığı göstermelik ‘saygılı’ davranışlarının takdiri indirime sebebiyet vermesi hukuka ve vicdana aykırıdır.

5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanunu uyarınca güvence altına alınan yaşam hakkına canavarca hislerle saldırıda bulunan sanık hakkında; ödül olarak verilen 2 yıl 6 ay hapis cezası ve buna uygulanan takdiri indirimin kaldırılması ve Kanunda üst sınır olan 4 yıl hapis cezasının hiçbir takdiri indirim sebebine yer verilmeksizin tayini ile tutuklanması gerekmektedir.

Sanığın en üst sınırdan cezalandırılıp tutuklanması ve vicdanların teskin edilmesi için gerekli kanun yollarına başvuracağımızı ve sessiz canlara ses olmaya devam edeceğimizi kamuoyuna saygıyla duyururuz.”

Adliye önünde toplanan kalabalık, öfkesini dillendirdi:

 

Uluorta: Çocuklar cinsellikle ilgili ne biliyor? I Soru-cevap önerileri

Uluorta‘da bu hafta Deniz Özkor, Uzman Psikolojik Danışman ve Türkiye Aile Sağlığı ve Planlaması Vakfı Cinsel Sağlık Eğitim Programı Koordinatörü Şenay Yıldırım‘ı konuk ediyor.

Yıldırım ‘prezervatif nedir?‘, ‘regl acıtır mı‘ gibi sorular da dahil olmak üzere çocuklarla iletişimde sıkça karşılaşılabilecek olası sorulara da yanıtlar öneriyor.

Uluorta’nın bu bölümünde konuğumuz çocukluk ve ergenlikte cinsellik ve cinsellik eğitimi alanlarında sorularımızı yanıtlayan Şenay Yıldırım, cinsellik üzerine pek çok soru işaretine de cevap oluyor:

Toprakları linyit için ‘acele kamulaştırılan’ İkizköylüler: Davalar sürerken neyin acelesi bu?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla, dün Resmi Gazete‘de yayımlanan karar ile Muğla’nın  Milas  ilçesi İkizköy  mahallesindeki Akbelen Ormanı’nın çevresinde yer alan 190 parsellik arazinin  linyit madeni sahası olarak kullanılmak üzere “acele kamulaştırılması”na İkizköylülerden yanıt geldi.

Limak Holding ve IC Holding‘in iştiraki YK Enerji tarafından işletilen Yeniköy-Kemerköy Termik Santrali’nin kömür ihtiyacını karşılamak üzere Akbelen Ormanı’nın bulunduğu Milas’ın İkizköy, Çamköy ve Karacahisar sınırları içindeki 190 parsellik arazi için alınan kararda tarım arazilerinin olduğu sahanın linyit işletme ruhsatı olduğu belirtilmişti.

Akbelen’deki 190 parsellik arazi linyit madeni için kamulaştırıldı

‘Hukuki dayanağı yok, şirket daha fazla kazansın diye yapılıyor’

Kararın hiç bir hukuki dayanağı olmadığını belirten İkizköy Çevre Komitesi, “Kamulaştırmanın kamu yararı gözetilerek yapılması gerekirken havayı suyu toprağı üç kuruş kar uğruna yok eden şirketler daha fazla kazansın diye yapılıyor. Tarım alanları, zeytinlikler yok edilirken köylüler de yerinden ediliyor” dedi.

Akbelen
Akbelenli kadınların kamulaştırma isyanı: Şirket istiyor, devlet yapıyor

İkizköylüler adına yapılan açıklamada  acele kamulaştırma’nın Kamulaştırma Yasası“nın 27’nci maddesine göre verildiğine dikkat çekildi:

“27. Madde 3634 sayılı Milli müdafaa mükellefiyeti kanununun uygulanmasında yurt savunması ihtiyacına göre verilebilirken yapılan düzenleme ile yurt savunması ihtiyacına ek olarak Cumhurbaşkanı tarafından karar alınacak hallerde de acele kamulaştırma yapılmasının yolu açıldı.

Anlıyoruz ki bugün için acele olan; şirketlerin daha çok kazanması için, ormanların, zeytinliklerin, tarım alanlarının yok edilerek köylülerin mülksüzleştirilerek, yerinden edilmesi şirketlerin ucuz iş gücü olmasıdır.”

Davalar sürerken bu acelecilik neden?

Komite, beş yıldır Akbelen Ormanı’nın maden için yok edilmesine karşı sürdürülen hukuki mücadeleyi şöyle hatırlattı:

” 24 Temmuz 2023 tarihinde büyük bir kolluk gücü yığınağıyla Akbelen Ormanına girilmiş ve binlerce ağaç kesilmişti.

Tamamen hukuksuz uygulamalar ve kararlar ile önce Akbelen Ormanı şirkete tahsis edilerek kesim izni verildi. Gerekli olan düzenlemeler yapmadan santrallere çevre izni verildi. Maden işletme ruhsatı ve izni 2021 yılından 2041 yılına kadar uzatıldı.

Ömrünü doldurmuş olan bu santraller; 1996 yılında Aydın Bölge İdare Mahkemesince verilmiş ve Danıştay tarafından onanmış kararlar ile AİHM’in aldığı karar varken hala çalıştırılmaktadır. Bunun dışında süren davalar var iken bu acelecilik nedendir?”

İşletme ruhsatı ve izninin uzatılması için 2021 yılında verilen MAPEG kararı ile ilgili dava İzmir Bölge İdare Mahkemesi 7. İdari Dava Dairesi’nde istinaf incelemesindedir. Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından verilen Akbelen Ormanı’nın linyit maden ocağına tahsis iznine ilişkin dava İzmir Bölge İdare Mahkemesi 7.İdari Dava Dairesinde incelemededir. Orman Bakanlığı’nın Akbelen Ormanının tahsisinin 2021 yılından 2031 yılına kadar uzatılması ve buna dayanarak Akbelen Ormanının kesilmesine ilişkin dava Muğla İdare Mahkemesi’nde devam ediyor. Maden ocakları ve işletmesinin ÇED muafiyeti kararlarının iptali için açtığımız davalardan biri Danıştay’da bir tanesi Anayasa Mahkemesi’nde bekliyor. Yeniköy ve Kemerköy Termik Santrallerinin çevre lisansı ve izinlerinin iptali davası Muğla İdare Mahkemelerinde devam ediyor.”

‘Sessiz kalmayacağız’

“Akbelen Ormanı’nda ve bölgede maden işletmesine, termik santrallere ilişkin açılan davalar henüz sonuçlanmadan geçimlik tarım alanlarımızın, yaşam alanlarımızın acele kamulaştırma ile elimizden alınmasının amacı ne olabilir? diye soran İkizköylüler, kararın iptali için de dava açacaklarını duyurdu:

“Verilen acele kamulaştırma kararı Akbelen direnişini kırmak, YK Enerjinin işini kolaylaştırmak, İkizköy, Çamköy ve Karacahisar köylülerinin mülklerini şirkete devretme girişimidir. Hukuksal ve vicdani bir yanı yoktur. Buna sessiz kalmayacağız, en kısa zamanda acele kamulaştırmanın yürütülmesinin durdurulması ve iptali için dava açacağız. Yerimizden yurdumuzdan atma girişimine karşı her türlü hukuksal ve meşru direnişi göstereceğiz.”

Kedi Eros’un katili yeniden yargılanıyor: Duruşma büyük salona alındı

İstanbul Başakşehir‘de yılbaşı gecesi Eros adlı kediyi asansörde sıkıştırıp dakikalarca işkence ederek öldüren İbrahim Keloğlan‘a verilen 1 yıl 3 ay hapis cezasının üst mahkemece bozulmasının ardından yeniden yargılama bugün (13 Mart) başladı.

Küçükçekmece 16. Asliye Ceza Mahkemesi‘nde görülen duruşma için hak savunucuları sabahın erken saatlerinden itibaren adliye önünde bir araya geldi. Katılımın çok yoğun olması nedeniyle duruşma, daha büyük bir salona alındı.

AKP İstanbul Milletvekili Müşerref Pervin Tuba’nın da katıldığı duruşma salonuna giremeyen onlarca hak savunucusu koridorlarda izdiham oluşturdu.

Kalabalık “Eros için adalet”, “Katil İbrahim” sloganları attı.

Davayı takip eden gönüllü avukatlardan Eda Ateş Adıyeke, avukatlar ve hak savunucularının engellendiğini, kapıların kapalı tutulduğunu ve duruşmanın saatinde başlayamadığını söyledi. 

Avukat İlke Acar ise sosyal medya hesabından “Eros için Küçükçekmece Adliyesi’ndeyiz. Hakim, kalabalık olduğu için büyük salona alacağını söyledi. Herkesi aşağı indirdi. Ancak şimdi de halk duruşma salonu önüne alınmıyor. Avukatlar bile güvenlikten zor geçiyor” dedi.

Ne olmuştu?

1 Ocak 2024’te, sabaha karşı apartmanın asansörüne binen İbrahim K., Eros’u orada gördü ve tekmelemeye başladı. Asansörden kaçan kedinin arkasından giden saldırgan, kediyi yakalayarak işkenceyle öldürdü.

Saldırganın Eros’u işkenceyle öldürdüğü anlar sitenin güvenlik kamerasıyla kaydedildi.

Gözaltına alındıktan sonra adli kontrolle serbest bırakılan sanık hakkında dava açıldı; ancak İbrahim K., 8 Şubat’ta görülen davanın ilk duruşmasında iyi hâl indirimi ile serbest bırakıldı.

Avukatların ve savcıların iyi hal indirimine yönelik itirazlarının kabul edilmesi üzerine itirazın görüldüğü Küçükçekmece 4. Ağır Ceza Mahkemesi, ilk derece mahkemenin verdiği kararın kaldırılmasına ve dosyanın mahkemeye iadesine karar vermişti.

‣ Kediyi öldüren katile iyi hal indirimine tepkiler yağıyor
‣  İşkenceyle öldürülen kedi Eros için, hafta sonu beş ilde sokaklara çağrı: Pankartını al gel!
Kedi Eros’un katili yeniden yargılanacak
‣  Öldürülen kedi Eros için duruşmaya çağrı: Onların sesi olmak zorundayız

 

 

 

İklim aktivistlerinden Avrupa’nın büyük havalimanlarında uçuş sınırlama çağrısı

İklim aktivistleri, Avrupa‘nın en büyük havalimanlarında iki gün sürecek eylemlere başladı. Çevreyi ve iklimi koruma adına uçuş sayılarının sınırlandırılmasını talep eden aktivistler, Avrupa genelinde seslerini duyurmayı amaçlıyor.

Euronews’in aktardığına göre 25’ten fazla organizasyonun oluşturduğu koalisyon, Fransa, Almanya, İspanya, Hollanda ve Birleşik Krallık‘taki havalimanlarına yönelik eylemler planlıyor.

Aktivistler, Amsterdam‘ın Schiphol Havalimanı‘nda alınan tarihi karara atıfta bulunarak, uçuş sayılarının 2019 seviyelerinin altına indirilmesini istiyor. Havalimanı gürültüsünden rahatsız olan yerel halk ve gelecekteki iklim değişikliği mağdurları, hükümetlere ve Avrupa’ya somut önlemler alma çağrısında bulunuyor.

iklim aktivistleri

Bu önlemler arasında, uçuş sayılarının sınırlandırılması ve azaltılması, gürültü, hava kirliliği ve CO2 emisyonlarının düşürülmesi, havalimanları, havaalanları ve heliportlarda gece uçuş yasağının genelleştirilmesi yer alıyor.

Eylemler, Paris Charles de Gaulle, Londra Heathrow, Madrid Barajas, Frankfurt ve Amsterdam Schiphol dahil Avrupa’nın beş büyük havalimanında planlanıyor. Fransa bugün, (13 Mart’ta) protestoların yoğunlaştığı ülke olacak. Stay Grounded kampanya grubunun açıklamasına göre, Ulaştırma Bakanı üzerinde baskı oluşturmak amacıyla ülke genelinde 20 eylem planlanıyor.

Thunberg ve iklim aktivistleri İngiltere’de uçuş sayısını artırmak isteyen havaalanını protesto etti
İspanya, kısa mesafe iç hat uçuşlarını yasaklamaya hazırlanıyor

İklim aktivistleri: Havacılık gezegeni ısıtmanın en hızlı yolu

Ulaşım ve Çevre kampanya grubuna göre, Avrupa’nın beş büyük havalimanı, tüm İsveç ekonomisinden daha fazla CO2 emisyonu üretiyor. Havacılık sektörünün kendisi tarafından yapılan tahminlere göre, hava trafiği 2040 yılına kadar ikiye katlanacak.

Stay Grounded’ın sözcüsü Magdalena Heuwieser, “Havacılık, gezegeni en hızlı ısıtan yoldur” diyerek uçuş sayılarının acilen havalimanı seviyesinde sınırlandırılması gerektiğini vurguluyor. Schiphol Havalimanı’nda uygulanan, uçuş miktarını azaltma, özel jetleri ve gece uçuşlarını yasaklama girişimlerinin Paris ve diğer havalimanlarında da uygulanması gerektiğini belirtiyor.

2022 yılında Hollanda hükümeti, Schiphol Havalimanı’ndaki uçuş sayısını 500 binden 460 bine düşürmeyi amaçlayan dünya çapında bir ilk planını duyurdu. Bu plan, özellikle gürültü kirliliğini sınırlamayı hedefliyordu. Ancak, diğer ülkeler ve havacılık şirketlerinden gelen protestoların ardından plan, 2023 Kasım’ında askıya alındı. Konuyla ilgili Yüksek Mahkeme kararının birkaç ay içinde bekleniyor.

Ergene Nehri’nde atık su ve sanayi tehdidi sürüyor

Marmara Bölgesi‘nden başlayıp Ege Denizi‘ne kavuşan Ergene Nehri, yolculuğu boyunca sanayi ve evsel atıkların yükünü taşıyor ve nehir üzerinde yıllardır süregelen kirlilik, artık onu bir atık kanalına çevirmiş durumda.

Çorlu Kent Konseyi Çevre ve Sağlık Komisyonu başkanı Murat Sevgi, derin deşarj projesinin vaat edilen temizliği getirmediğini belirtiyor. Proje, atıkları Marmara Denizi’nin dibine taşısa da, Ergene’nin durumunda iyileşme sağlamadı.

Milliyet’ten Aleyna Sevim’in aktardığına göre, 2011’de hayata geçirilen derin deşarj projesi, Kapaklı‘dan Karıştıran Beldesi‘ne kadar olan atıkları toplayıp, Çorlu‘dan güneye inen bir kapalı hatla Marmara Denizi’ne taşımayı hedefliyordu. Ancak, nehirdeki ağır metal kirliliği ve kirli akış devam ediyor. Çevre örgütleri ve yerel halk, projenin yetersiz kaldığını ve Ergene’nin artık bir atık kanalı haline geldiğini ifade ediyor.

Murat Sevgi, projeyi şöyle anlattı:

“Derin deşarj, Kapaklı’dan Karıştıran Beldesi’ne kadar topladığı atıkları Çorlu’dan güneye inen bir kapalı hatla Marmara Denizi’nin dibine boca etme planıyla projelendi. Çevre örgütleri olarak buna karşı çıktık. Dört yıl önce açılışı yapıldı, bazı arıtma tesisleri tamamlandı ama hiçbir şey değişmedi. Ergene artık bir atık kanalı haline geldi. En ağır hasarı Çorlu kolu görüyor. Nehir boyunca birçok sanayi tesisi var. Ülke ekonomisi bu tesislerden geçiniyor. Bunları durdurmak ekonomik açıdan mümkün değil. Trakya, İstanbul’un su kaynağı. Ergene 180 km’lik bir su yolu ve akış boyunca sudaki kirlilik geçtiği tarımsal kaynakları mahvediyor. Sanayi kuruluşları kullanacakları suyu yer altından çıkarıyor. Bu da Trakya’yı su fakiri hale getirdi. Suyumuzu, havamızı kaybettik. Koku baş ağrısı, bulantı yapıyor.”

Ergene

Ergene’de siyah su meralara zehir saçıyor

Ergene Nehri boyunca yer alan sanayi tesisleri, ülke ekonomisi için hayati önem taşımakla birlikte, çevresel bir tehdit oluşturuyor. Nehrin kirliliği, geçtiği tarımsal kaynakları olumsuz etkiliyor ve Trakya’yı su fakiri bir bölgeye dönüştürüyor.

Çerkezköy Ziraat Odası başkanı Ali Çolakoğlu, artık nehir suyunu tarımda kullanamadıklarını belirterek, suyun siyah akmasından ve sabahları buharla birlikte meralara zehir saçmasından şikayetçi.

‣ Ergene Nehri’nde tarım ve kanalizasyon deşarjları nedeniyle kirlilik en yüksek seviyeye ulaştı
Ergene Nehri’nde su analizi sonucu: Su dördüncü kalite, nehir kanalizasyon gibi
Greenpeace: Ergene’den gelen atık sular göz göre göre Marmara’yı öldürüyor

Su Politikaları Derneği başkanı Dursun Yıldız ise Meriç Nehri’nden alınan suyun Ergene’ye aktarılmasının, nehirdeki kirlilik yükünü azaltmaya yönelik bir çaba olduğunu anlatıyor. Ancak bu, Ergene’nin kirlilik sorununu çözmekten uzak. Havzanın bütüncül olarak ele alınması ve su kalitesinin yönetilmesi gerekiyor. Ergene ve Meriç havzası, noktasal kirlilik yüklerinin kontrol altına alınması ve su kalitesinin iyileştirilmesi için kapsamlı bir yönetim planına ihtiyaç duyuyor.

Ergene Nehri’nin kirlilik sorunu, sadece bir bölgenin değil, tüm bir ekosistemin sağlığını tehdit ediyor. Yerel yönetimler, çevre örgütleri ve halkın ortak çabası, bu doğal mirası kurtarmak için hayati önem taşıyor. Derin deşarj projesinin başarısızlığı ve sanayi tesislerinin oluşturduğu tehdit, acilen ele alınması gereken çevresel bir krize işaret ediyor. Ergene’nin, bir zamanlar bereketli sularıyla bilinen doğal güzelliğine kavuşması, bütüncül çevre yönetimi ve sürdürülebilir sanayi uygulamaları ile mümkün olacak.

Dönemin Çevre ve Orman Bakanı Prof. Dr. Veysel Eroğlu tarafından, Mayıs 2011’de açıklanan Ergene Havzası Koruma Eylem Planıyla, 3 yıl içinde havzanın kirlilik parametrelerinde gözle görülür iyileşmelerin başlaması, 5 yıl içinde tarımsal arazilerin sulanabildiği 2. sınıf su kalitesine geçilmesi hedeflenmişti. 13 yıldan bu yana hayata geçirilemeyen planda Organize Sanayi Bölgeleri ve Belediyelerin Atıksu Arıtma Tesislerinin kurulacağı belirtilmişti. Aynı zamanda dere yatağının temizleneceği, kirleticiliği yüksek sanayilere izin verilmeyeceği, Katı Atık İşleme Geri Kazanım ve Bertaraf Tesisleri kurulacağı, tarımsal kaynaklı kirliliğin ise sürekli kontrol edileceği belirtilmişti.

En sıcak yıl ve kışın ardından sıra en sıcak baharda mı?

El Nino hava olayının etkili olduğu 2023, tüm zamanların en sıcak yılı, 2024’ün ilk ayları da tarihin en sıcak kışı olurken sıra şimdi de en sıcak baharda… Dünya genelinde 1941-1980 yılları arasında aralık, ocak ve şubat aylarının ortalama sıcaklığı 11,9 dereceyken geçen kış mevsiminde sıcaklık, bu ortalamanın 1,29 derece üzerinde, 13,24 derece ölçüldü.

AA’dan Gülseli Kenarlı‘nın aktardığına göre; Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Levent Kurnaz, dünyanın genel ikliminin El Nino ve La Nina hava olaylarıyla çok yakından alakalı olduğunu kaydetti.

Pasifik Okyanusu‘nun dünyanın yaklaşık yarısını kapladığını ve El Nino’nun bu suların normalden sıcak, La Nina’nın ise normalden serin olmasını sağladığını anlatan Kurnaz, “Bu nedenle bu sular sıcak olursa dünyanın ortalama sıcaklığı da artıyor, yani sadece orası sıcak olduğu için ortalama artmıyor. Oranın sıcak olması dünyada geri kalan her yerin sıcaklığının biraz daha yükselmesine neden oluyor” dedi.

 

Kurnaz, iklim değişikliğinin sıcaklıkların devamlı artmasına neden olduğunu, sıcaklıkların El Nino senelerinde daha fazla, La Nina senelerinde ise biraz daha az arttığını belirtti.

El Nino etkisinin mayıs ayı sonunda etkisini kaybedeceği öngörüsünü paylaşan Kurnaz, daha sonra sıcaklıkların biraz daha azalacağını, gelecek yaz mevsiminin 2023 yazı kadar sıcak olmayacağını ve geçen seneki gibi rekorlar görülmeyeceğini ifade etti.

Ocak ve şubatta Türkiye’de ciddi kış kuraklığı görülmediğini, dünyada da tablonun benzer olduğunu aktaran Kurnaz, “Her 1 derece sıcaklık artışı, düşen yağış miktarını yüzde 7 artırır. ‘Bütün dünyada kuraklık’ diye bir kavram yoktur. Amerika‘nın batı kesimleri çok ciddi yağış aldı, ama 2 sene önce susuzluk alarmı içindelerdi. Onun için bir tarafta çok yağış olan bir zamanda, başka bir tarafta tablo çok farklı olabilir, bu normal” diye konuştu.

Fotoğraf: NOAA

‘Gelecek sonbahar ve kış, yağışlar azalabilir’

Kış kuraklığını, mevsim normallerinin altında düşen yağış miktarı şeklinde tanımlayan Kurnaz, şu görüşleri paylaştı:

“Türkiye’de aralık ve ocak ayları oldukça yağışlı geçti. Şubatta ve şimdiye kadar martta çok fazla yağış görmedik, bu çok beklediğimiz bir şey değil ama hiç olmayan bir şey de değil. Ama bu yazın sonunda itibaren El Nino etkisini kaybedip La Nina geldiğinde eylül, ekim ve kasım ayları nispeten daha az yağışlı geçecek gibi duruyor. Gelecek sonbahar ve kış, yağışlar azalabilir, bunun için de hazırlıklı olmamız gerekiyor ama bu ‘kuraklık’ demek değil.”

‘Tarımda ciddi sorunlar yaşanabilir’

Tarımda ihtiyaç duyulan yağışların esasında mart ve nisan yağışları olduğunu işaret eden Kurnaz, şubat ayı boyunca Türkiye’nin hiçbir bölgesine yeterli yağış düşmediğini, bunun mart boyunca sürmesi ve nisan ayına sarkması durumunda Türkiye’de tarım sektöründe ciddi sorunlar yaşanabileceği uyarısında bulundu. Kurnaz, “Kış kuraklığı yaşamadık ama bahar kuraklığı tarımı etkileyecektir” sözlerini sarf etti.

Paris Anlaşması‘nda küresel ısınmayı sınırlamak için belirlenen 1,5 derece hedefinin son 12 ayda aşıldığını ancak bu hedefin kalıcı olarak aşıldığını söylemek için henüz erken olduğunu bildiren Kurnaz, sözlerini şöyle tamamladı:

“Her yıl 1,5 derecenin üzerinde ısınma yaşandığında 1,5 derece hedefinin aşıldığı söylenebilir. Şu anda son 12 ayın sıcaklığı 1,5 derecenin üzerinde. Haziran ya da temmuz ayı birazcık normalin hafif çevresinde olursa rakam 1,48’e düşebilir. Bu yüzden 1,5 derece hedefinin aşılması bugün, yarın olacak şeyler değil. Önümüzdeki 3-5 yıl içinde aşılacak, her ayın ortalaması 1,5 derece sıcak olacak ki ‘kalıcı olarak aşıldı’ diyebilelim. Bunu demek için daha birkaç sene var.”