Ana Sayfa Blog Sayfa 173

Eski usül enerji aklamaları, yeni Türkiye’de: Kömür gazlaştırma

Sürdürülebilir Ekonomi ve Finans Araştırmaları Derneği (SEFiA) “Enerji Üretimi ve Sanayide Kömür Gazlaştırmanın Yeri” isimli yeni raporuyla, kömür teknolojilerini iklim krizi perspektifiyle değerlendirdi.

Raporda dünyada uzun bir geçmişe sahip olan kömür gazlaştırma teknolojisinin en çok enerji üretimi ve sanayide kimyasal madde üretiminde kullanıldığını belirtirken, Türkiye’de henüz ticari uygulaması olmayan bu teknolojinin kömürün kendisini yakmaktan çok daha fazla emisyona sebep olduğunu vurguluyor.

Rapora göre, enerji bağımlılığını azaltmada önemli ve temiz bir girişim olarak sunulan gazlaştırma, aslında enerji verimsiz, su ve karbonu yoğun olarak tüketen ve gaz-petrol fiyatlarındaki değişimler nedeniyle ekonomik olarak sürdürülebilir olmaktan uzak bir yöntem.

Küresel olarak hükümetlerin 2050 yılına kadar petrol ve gaz üretimlerini 2020 seviyelerine kıyasla dörtte üç oranında azaltması gerektiğini hatırlatan rapor, hidrojen üretiminde kullanılan kömür gazlaştırma ve elektrik üretimi için kullanılan yeraltı kömür gazlaştırma teknolojilerini mercek altına alıyor.

Kömür gazlaştırma çevreci bir yöntem mi?

Kömür gazlaştırma yöntemi, her ne kadar “temiz enerji” gibi gösterilmeye çalışılsa da linyiti doğrudan yakmaktan çok daha fazla emisyon salıyor ve çok daha maliyetli.

  • Hidrojen üretiminde kömür gazlaştırma: Yoğun olarak sanayide kullanılan hidrojenin %98’i, küresel olarak fosil yakıtlardan üretilirken; %76’sı doğalgazdan, %22’si kömür gazlaştırma ve %2’si elektroliz yoluyla elde ediliyor. 2022 yılında yapılan bir araştırma, linyit gazlaştırarak hidrojen üretmenin, eşdeğer miktarda enerji üretmek için linyiti doğrudan yakmaktan %70 daha fazla emisyon yoğunluğuna sahip olduğunu ortaya koyuyor. Hidrojen üretiminin yenilenebilir enerji kaynakları ile sağlanması durumunda ise, emisyonların yılda 1,8 milyon ton azalacağı hesaplanıyor. Bu miktar 350 bin benzinli aracın sebep olduğu emisyona eşdeğer.
  • Elektrik üretiminde yeraltı kömür gazlaştırma: Yeraltı kömür gazlaştırma geleneksel elektrik üretiminden daha temiz bir üretim sunsa da yenilenebilir çözümlerin oldukça gerisinde kalıyor. Bu uygulamalar çevredeki yeraltı suyunun ciddi şekilde kirlenmesine ve yüzey çökmesine yol açıyor. Öne çıkan en büyük tehlikelerden biri, sıvı veya gaz formundaki kirletici maddelerin gazlaştırma boşluğundan, çevredeki yeraltı suyuna karışması. Ayrıca, sistemin geleceğinin karbon yakalama teknolojileri ile birlikte değerlendirilmesi, bu teknolojinin uzun vadeli geleceğini tartışmaya açık hâle getiriyor.
  • Kömür projelerinin ekonomisi: Yakın dönemdeki kömür gazlaştırma projeleri Amerika Birleşik Devletleri, Endonezya ve Güney Afrika’da yükselen proje maliyetleri nedeniyle rafa kaldırılıyor. Hükümetlerin sağladığı sübvansiyonlara karşılık yapılan maliyet analizleri sonucunda zarar edileceği anlaşılan tesislerin faaliyetlerine son veriliyor. Kömür projeleri finansman bulmakta zorlanırken firmalar finans alanında da değer kaybediyor.

SEFiA Analisti Taylan Kurt, özellikle Türkiye’deki “temiz kömür teknolojileri”ne yönelik Ar-Ge çalışmalarına dikkat çekiyor:

“Türkiye, alım garantileriyle ve yerli kullanımını teşvik ederek kömür kurulu gücünü artırmayı öngörüyor. Böylece enerji açığının kapatılması ve enerji güvenliğinin sağlanması hedefleniyor. Linyit başta olmak üzere işlenebilir rezervlerin işletilebilir hâle gelmesi bekleniyor. “Temiz kömür teknolojileri”nin kullanımı da bu bağlamda, kömürden daha verimli ve ucuz biçimde faydalanılması argümanıyla açıklanıyor. Fakat net sıfır hedefi bulunan Türkiye’nin, kömürden çıkış tartışmalarının dışında pozisyon alarak kömür kapasitesini artırmaya çalışması, 2053 net sıfır hedefi ile çelişki oluşturuyor.”

SEFiA Direktörü Bengisu Özenç ise, kömür gazlaştırma teknolojilerinin tıpkı karbon yakalama ve depolama teknolojilerinde olduğu gibi, gelişen güneş ve rüzgar teknolojileri karşısında rekabetçiliğini kaybeden kömürün, birincil enerji tüketimindeki yerini koruyabilmek amacıyla iklim krizi karşısında bir çözüm olarak savunulduğunu ancak Türkiye’yi daha savunmasız hala getirdiğini belirtiyor:

“Ekonomik sürdürülebilirliği ve iklim-çevre etkileri bağlamında güvenilirliği bilimsel açıdan sorgulanan kömür gazlaştırma teknolojileri, Türkiye’de de yerli linyit kaynaklarının kullanımına bir alan açma amacıyla gündeme getiriliyor. Oysa, gerek teknolojik gerek ticari anlamda hızlı biçimde yol kat etmiş, rüzgâr ve güneş gibi temiz kaynakların kullanımını önceliklendirerek, fosil yakıt payını daha erken aşamada azaltmak mümkün. Geleceği ve güvenilirliği belirsiz, ticari uygulamaları sınırlı olan ve fosil yakıt bağımlılığını artıran karbon yakalama ve kömür gazlaştırma gibi teknolojileri Türkiye’de uygulamaktaki ısrar, iklim aciliyeti karşısında Türkiye’yi daha savunmasız hâle getiriyor.”

Kömür gazlaştırma nedir, nasıl çalışır?

Katı yakıtların organik kısımlarının gaz ve buhar yardımıyla gaz ürünlerine dönüştürülmesine gazlaştırma, elde edilen ürüne de sentez gazı deniyor. Sentez gazı ağırlıklı olarak CO (karbonmonoksit) ve H2’den (hidrojen) oluşuyor. Gazlaştırıcı olarak su buharı, hava, H2, CO2 (karbondioksit), O2 (oksijen) ya da bunların karışımı kullanılıyor. Sentetik doğalgaz, elektrik ve kimyasal maddelerin üretiminde kullanılan kömür gazlaştırma prosesi, kömürün doğrudan yakılması yerine termokimyasal bir yöntem ile kimyasal bileşenlerine ayrılması işlemi olarak tanımlanıyor.

Kömür gazlaştırma teknolojileri etkin olarak enerji üretimi ve kimyasal madde üretiminde kullanılıyor. Elde edilen sentez gazından Entegre Gazlaştırma Kombine Çevrim (IGCC) enerji üretim santrallerinde elektrik üretiminde yararlanılıyor. Katalitik dönüşüm ile de hidrojen, metanol, amonyak, metan, etanol, propanol, dimetileter, etilen, propilen, asetik asit, aseton, metil etil keton, sentetik benzin, sentetik dizel gibi sıvı hidrokarbonlar ve organik kimyasal maddeleri, alifatik hidrokarbonlar ve daha birçok farklı türde kimyasal madde üretiliyor.

Kuzey Denizi’nde fosil yakıt arayan hiç bir ülkenin 1.5C hedefi yok!

Oil Change International kampanya grubuna göre, Birleşik Krallık, Almanya, Hollanda, Norveç ve Danimarka, petrol ve gaz politikalarını Paris Anlaşması kapsamında verdikleri iklim vaatleriyle uyumlu hale getirmekte başarısız oldu. 

Raporun ortak yazarı Silje Ask Lundberg, Kuzey Denizi çevresindeki ülkelerin hükümetlerinin acilen harekete geçmesi gerektiğini söyledi: “Bu sorunların ele alınmaması yalnızca uluslararası iklim hedeflerine zarar vermekle kalmıyor, aynı zamanda gezegenimizin yaşanabilirliğini de tehlikeye atıyor.”

Guardian‘ın aktardığına göre, rapor, Norveç ve Birleşik Krallık’ın iklim politikalarının Paris Anlaşması’ndan en uzakta olduğunu, çünkü bu ülkelerin yeni petrol ve gaz sahalarını “agresif bir şekilde” araştırıp ruhsatlandırdığını ortaya koyuyor. 2021’de Uluslararası Enerji Ajansı, net sıfır emisyona giden yolda, yeni petrol aramalarına yer olmadığını tespit etmişti. 

İklim kampanyası grubu Uplift’in kurucusu Tessa Khan, Birleşik Krallık’ın çok az kamu yararı için krize neden olan küçük bir ülkeler kulübünün içinde olduğunu belirtti: “Bu hükümet Kuzey Denizi’ndeki kaynakları son damlasına kadar çıkarmaya kararlı, ancak yakılması güvenli olandan daha fazla petrol ve gaz keşfettiğimizi zaten biliyoruz”

Raporda, Hollanda petrol ve gaz üretimini artırma arayışında olduğu ve yalnızca az miktarda petrol ve gaz üreten Almanya da bu yakıtlardan uzaklaşmaya yönelik politikalar oluşturamadığı için eleştiriliyor. 

Son beş yılda üretimi yarıya indiren Danimarka ise  petrol ve gaz üretimi için bir bitiş tarihi belirlediği ve devlet tarafından başlatılan yeni ruhsatlandırma turlarını iptal ettiği için en iyi sırada yer alıyor.

Danimarka, fosil yakıtların dünya çapında aşamalı olarak ortadan kaldırılması için çalışan ülkelerden oluşan Petrol ve Gazın Ötesinde İttifakının da kurucu ortağı olmuştu. Kampanyacılar bu ülkeye sınırlı durumlarda yeni lisanslamaya izin veren boşlukları kapatması ve bitiş tarihini 2050’den 2030’ların başlarına kaydırması çağrısında bulundu.

Greenpeace’in Danimarka şubesinin iklim politikası başkanı Helene Hagel, Danimarka’nın küresel sahnede “takdire şayan bir iş” yaptığını ancak ülke içindeki planlarının güvenilirliğini tehlikeye atabileceğini söyledi: “Başarısızlar sınıfında en az hayal kırıklığı yaratan biz olabiliriz, ancak Paris’e uyum sağlamak için üretimi artırmayı durdurmamız ve 10 yıl içinde üretimi aşamalı olarak durdurmamız gerekiyor.”

Beş Kuzey Denizi ülkesi, gezegeni ısıtmanın en büyük sorumluluğunu taşıyor ve temiz enerjiye harcayacak çoğu ülkeden daha fazla paraya sahip. Ayrıca sıklıkla uluslararası iklim zirvelerinde lider olduklarını iddia ediyorlar. 

Çevreci grup Friends of the Earth‘ün Norveç şubesinin başkanı Truls Gulowsen, Norveç’in raporda analiz edilen ülkeler arasında “en dipte” yer almasına şaşırmadığını belirtti: “Adil bir geçiş sağlamak için dünyadaki tüm araçlara sahip olmasına rağmen, hükümetimizin tercihi Avrupa’nın en agresif petrol ve doğalgaz araştırmacısı olmaya devam etmektir. Bu tamamen yersiz ve Paris ,Anlaşmasına ve iklim sorumluluğumuza tamamen aykırı.”

Kampanya grupları zengin hükümetlere petrol ve doğalgazdan daha hızlı uzaklaşmaları ve yoksul ülkelerle arayı kapatmaları için daha fazla zaman tanınması çağrısında bulundu. Geçen yıl Sivil Toplum Eşitlik İncelemesi projesi, Kuzey Denizi üreticilerinin on yılın sonuna kadar üretimi yüzde 80 oranında azaltmak ve 2030’ların başında da üretimi aşamalı olarak durdurmak zorunda kalacağını tespit etmişti. 

Ülkeler: Petrol ve gaza hala ihtiyaç var

İklim örgütlerinin raporunu değerlendiren Birleşik Krallık Enerji Güvenliği ve Net Sıfır Bakanlığı ise iddiaların gerçeği yansıtmadığını ve yeni lisanslarla bile petrol ve gaz üretiminin 1,5C yol haritasına uyum sağlamak için gereken ortalama orandan daha hızlı düşüş göstermesini beklediğini söyledi .

Bakanlık açıklamasında “Artık petrol ve doğalgazda net ithalatçıyız ve yerli üretimi desteklememek, Birleşik Krallık’ı genellikle daha yüksek üretim emisyonlarıyla ithalata daha bağımlı hale getirecek ve enerji güvenliğimizi zayıflatacak” denildi. 

Danimarka İklim Bakanlığı da petrol ve gaz üretimi için bir bitiş tarihi belirleyerek öncülük ettiklerine işaret etti.

Norveç Enerji Bakanlığı da , hanelere ve işletmelere uygun fiyatlı enerji sağlamak için hâlâ petrol ve gaza ihtiyaç duyulduğunu ve “durum böyle olduğu sürece, üretimin düşük CO2 emisyonlarıyla gerçekleşmesinin önemli olduğunu” açıkladı. 

Akbelenli kadınların kamulaştırma isyanı: Şirket istiyor, devlet yapıyor

Muğla’nın Milas ilçesi İkizköy mahallesindeki Akbelen Ormanı’nın çevresinde yer alan 190 parsellik arazinin, linyit madeni sahası olarak kullanılmak üzere Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü tarafından ‘acele’ kamulaştırıldığının öğrenilmesi üzerine, İkizköylü kadınlar isyanlarını dile getirdi.

Bölgedeki termik santrale kömür sağlamak için Akbelen Ormanlarına gözünü diken YK Enerji‘ye karşı mücadele veren İkizköylü kadınlar, bu yeni tehdidin de karşısında durmaya kararlı.

Akbelen’deki 190 parsellik arazi linyit madeni için kamulaştırıldı
Kamulaştırmalar tam gaz: Kalan bir avuç yeşil de enerji şirketlerine

Thunberg’in de aralarında olduğu iklim aktivistleri, İsveç Parlamentosu’nun önünden zorla uzaklaştırıldı

İsveç‘te, Greta Thunberg‘in de aralarında bulunduğu çok sayıda iklim aktivistinin, iklim krizinin etkilerine karşı hükümetin ve partilerin siyasal eylemsizliğine karşı parlamento önünde yürüttükleri oturma eylemine polis müdahale etti.

İsveç polisi, parlamentonun girişini ikinci gün de bloke eden aktivistleri alandan zorla uzaklaştırdı. Thunberg’i oturduğu yerden kaldırıp sürükleyen polis, 20 metre sonra aktivisti yere yatırarak bekletti.

İklim aktivistleri pazartesi günü başlattıkları eylemi bugün de sürdürmek için geri dönmüştü.

Şu anda 21 yaşındaki Thunberg, 2018’de15 yaşındayken İsveç Parlamentosu önünde başlattığı Cuma grevleri, dünya çapında yaygınlaşmış, genç aktivist iklim aktivizminin ‘yüzü’ haline geldi.

Geçen yıl polis tarafından birçok kez gözaltına alınan aktivist, İsveç, Norveç ve Almanya gibi ülkelerde katıldığı protesto eylemlerinden de zorla uzaklaştırılmıştı.

Geçen ay da Birleşik Krallık‘ta yargılanan aktivist, kamu düzenini bozmak suçundan beraat etmişti. 

‘Salımlara son verilmeli, artık bıktık’

Protesto eylemi sırasında Reuters‘a konuşan Thunberg şunları söyledi:

“Biz, İsveç Parlamentosu Riksdag‘a girişleri engelleyen bir grup genç insanız; bunu hayatımızı destekleyen sistemlerin ve iklim krizi sonucu halihazırda öldürülen insanların yok edilmeye devam etmesini protesto etmek için yapıyoruz. Buna artık bir son verilmeli. Artık bıktık. Hâlâ yanlış yöne doğru gidiyoruz. (Karbon) salımları artıyor.”

Kamulaştırmalar tam gaz: Kalan bir avuç yeşil de enerji şirketlerine

Resmi Gazete‘nin 12 Mart tarihli sayısında yayımlanan Cumhurbaşkanlığı kararnameleri ile çok sayıda yeşil alan şirketlere tahsis edilmek üzere kamulaştırıldı.

Kamulaştırılan alanlar içerisinde Akbelen Ormanı’nın 190 parsellik arazisi de bulunuyor.

Akbelen’deki 190 parsellik arazi linyit madeni için kamulaştırıldı

İzmir’de seçim vaadine tepki: Körfez Geçiş Projesi yok etmenin reçetesidir

Yerel seçimler yaklaşırken 2018’de Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Olumlu Kararı iptal edilen İzmir Körfez Geçiş projesi, seçim çalışmalarında vaat olarak tekrar gündeme gelmeye başladı.

İzmir’in Çiğli ile Balçova ilçelerini bir köprü ve tüp geçit ile bağlamayı hedefleyen, 2017’nin Nisan ayında ÇED Olumlu kararı verilen Körfez Geçiş Projesi için Doğa Derneği, TMMOB, EGEÇEP ve 85 vatandaş dava açmıştı. Dava sonucunda Aralık 2018’de ÇED için verilen olumlu karar iptal edildi.

Kaynak: Doğa Derneği

İzmir Büyükşehir Belediyesi başkan adaylarından Av. Hamza Dağ’ın seçim vaatleri arasında tekrar gündeme gelen proje İzmir’in simgelerinden olan flamingolar dahil olmak üzere yüzlerce kuş türünün ve yaban hayvanlarının beslenme ve üreme alanlarını tehdit ediyor.

Türkiye’de bulunan 14 Uluslararası Öneme Sahip Sulak Alan’dan (RAMSAR) biri olan Gediz Deltası, su kuşları açısından güvenli bir yaşam ortamı sunuyor.

Gediz Deltası barındırdığı biyoçeşitlilik ve ekosistem değeri sayesinde Uluslararası Öneme Sahip Sulak Alan kriterlerini karşılıyor. Aynı zamanda delta, Dünya Doğa Koruma Birliği (IUCN) tarafından öncelikli koruma alanları olarak gösterilen Önemli Doğa Alanı kriterlerini de sağlıyor.

Kaynak: Doğa Derneği

Delta, flamingoların Dünya nüfusunun yüzde 10’una ev sahipliği yapıyor. nesli tehlike altına girmeye yakın tepeli pelikanın Türkiye’de düzenli ürediği beş alandan biri, tepeli pelikanın dünya nüfusunun yüzde 3’üne ve sumrunun üreme popülasyonu ile tüm Akdeniz’deki üçüncü büyük üreme kolonisine ev sahipliği yapıyor. Yer aldığı iklim kuşağı sayesinde 462 bitki türüyle Akdeniz bitki örtüsü özellikleri taşıyor. Delta sekiz orta ve büyük memeli yaban hayvanı türü, 28 sürüngen, yedi amfibi (iki yaşamlı) ve 71 balık türü için yaşam imkanı sunuyor. Akdeniz foku ve iribaş deniz kaplumbağasının (Caretta caretta) birlikte yaşadığı nadir alanlardan biri. Türkiye’deki tuz üretiminin yaklaşık üçte biri deltadaki tuz tavalarında gerçekleşiyor.

2018’de Gediz Deltası’nın büyük tehdit altına gireceği, kuşların ve körfezdeki doğal yaşamın zarar göreceği nedenleriyle İzmir İdare Mahkemesi tarafından atanan resmi bilirkişi heyetinin olumsuz değerlendirmesi sonucu, söz konusu projenin ÇED Olumlu Kararı iptal edilmişti.

Kaynak: Doğa Derneği

Körfez Geçiş Projesi planında köprü ayaklarının yer alacağı bölge, Gediz Deltası’nın doğal sit alanı sınırlarıyla koruma altında. Aynı zamanda bu alan Sulak Alanların Korunması Yönetmeliği altında Hassas Koruma Bölgesi olarak sınıflandırılıyor. Tüm bu koruma sınırlarına rağmen projenin uygulanması için bu iki koruma sınırı derecesinin düşürülmesi talep edilmişti ve köprü projesi için mevzuatın uygun olması hedeflenmişti. Bölgede kesintisiz olarak yapılan kış ortası su kuşu sayımları gibi araştırma çalışmaları, köprü yapılmak istenen bölgenin flamingoların dünyadaki en önemli beslenme alanlarından biri olduğunu ortaya koyuyor. Düzenli olarak on bin veya daha fazla flamingo bu bölgede besleniyor. Köprünün yapılması ise flamingolar başta olmak üzere çok sayıda türün yaşam alanını tehdit ediyor.

‘İzmir’deki yaşamı yok etmeyecek seçim vaatleri bekliyoruz’

Doğa Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Dicle Tuba Kılıç, projeye dair yaptığı açıklamada, “İzmir’in Gediz Deltası hem kuşlar hem de İzmirli için büyük şans. Burası flamingoların Akdeniz Havzası’ndaki en önemli yaşam alanlarından biri, 2 milyon yıldan beridir delta burada. Yok etmediğimiz takdirde yaban hayatına ve geleneksel üretimlere can vermeye devam edecek. Fakat İzmir için beş yıllık bir dönemin vaatleri, iki milyon yıllık deltaya yapılaşma baskısı üzerinden şekilleniyor ve dünya çapında önemli bir sulak alanı tehdit ediyor” dedi.

Körfez Geçiş Projesi’ni Gediz Deltası’ndaki yaban hayvanlarının yaşam alanlarına, örneğin flamingolara zarar vermeden yapmanın mümkün olmadığını vurgulayan Kılıç, şunları aktardı:

“Bu proje, şehirleşme baskısını Mavişehir’den deltanın iç kesimlerine doğru ilerletecek. Seçim vaatlerinde İzmir’deki biyolojik çeşitliliği, ekosistemleri, geleneksel ve kırsal üretimleri ve körfezi tehdit etmeyen projeler bekliyoruz. Doğayla ve İzmir’le uyumlu projeler üretmek zannedildiği kadar zor değil.”

Öldürülen kedi Eros için duruşmaya çağrı: Onların sesi olmak zorundayız

İstanbul Küçükçekmece‘de altı dakika boyunca tekmelenerek öldürülen kedi Eros’un katili İbrahim Keloğlan’ın yargılanacağı duruşma, 13 Mart Çarşamba günü 10:30’da Küçükçekmece Adalet Sarayı’nda gerçekleşecek. Yaşam İçin Yasa İnisiyatifi tüm hak savunucularını bu duruşmaya davet ederek, “hayvanlar ve hakları için sesimizin daha güçlü çıkması için sizi de dayanışmaya çağırıyoruz” dedi.

Yaptığı çağrıda “Başka Eros’ların şiddet görmemesi, katillerin serbest bırakılmaması için onların sesi olmak zorundayız” diyen Yaşam İçin Yasa İnisiyatifi gönüllüleri, Küçükçekmece Adalet Sarayı 16. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülecek olan duruşmada hazır bulunacak.

Kediyi öldüren katile iyi hal indirimine tepkiler yağıyor
Kedi Eros’un katili yeniden yargılanacak
Hayvan hakları aktivistlerinden adaylara: Hangi ahlaktan, hangi güvenli sokaklardan bahsediyorsunuz?

Yaşam İçin Yasa İnisiyatifi, şu ifadeleri kullandı:

“5199 sayılı kanunun hayvanları korumadığını biliyoruz. Katilleri ve tecavüzcüleri serbest bırakan mevcut kanunu değil, ‘hayvan hakları yasası’ istiyoruz. Aynı kanunun, belediyelerin hayvanlara yönelik işlediği suçları cezasız bıraktığını ve resmi kurumlarca uygulanan şiddetin, katilleri cesaretlendirdiğini biliyoruz.

Kapalı kapılar ardında hazırlanan ‘katliam ve soykırım yasası’nın meclisten geçmesi için yerel seçimlerin bitmesinin beklendiğinin farkındayız. SP’nin sunduğu, iktidar ve küçük ortakları tarafından desteklenen yasa tasarısının sokakta yaşayan tüm hayvanların tecrit ve ölüm kamplarına hapsedilmesi demek olduğunu biliyoruz.

Kedi Eros

Her güne başka bir bakımevi katliamı, başka bir tecavüz ya da cinayet ile uyanmamak için, hayvanlara haklarının teslim edilmesi için siz de bize katılın; hayvanlar için dayanışmaya destek verin.”

Rapor: Türkiye kömürden elektrik üretiminde ters yönde ilerliyor

Enerji düşünce kuruluşu Ember’in yeni yayınlanan Türkiye Elektrik Görünümü başlıklı analizine göre, Türkiye’de kömürden elektrik üretimi 2023’te 118 TWh (terawatt saat) ile tarihi yüksek seviyeye ulaştı. Elektrik üretiminde kömürün payının yüzde 36’ya ulaşmasıyla Türkiye, Polonya’yı geride bırakarak Avrupa’da kömürden en çok elektrik üretimi yapan ikinci ülke oldu ve neredeyse Almanya’nın 121 terawatt saatlik değerini yakaladı.

Buna göre; Türkiye’de toplam elektrik üretimi içerisindeki ithal kömürün payı, tüm zamanların en yüksek değerlerine ulaştı. Kömürden elektrik üretiminde payı yüzde 60’a yükselen ithal kömüre 2023’te toplam 3,7 milyar dolar ödendi. Rusya, ithal kömür tedariğinde ilk sıradaki konumunu sağlamlaştırdı. Son on yılda ithal kömürden üretilen elektrik miktarı iki katına çıkarken, yerli kömürden elektrik üretimi ise yüzde 12 arttı.

Grafik: EMBER
Grafik: EMBER

Türkiye ve AB ülkeleri kömürden elektrik üretimi konusunda farklı doğrultuda hareket ediyor. 2013’te kömürün elektrik üretimindeki payı hem AB, hem de Türkiye’de yaklaşık olarak yüzde 25 olurken bugün bu pay AB’de yüzde 12’ye düşmüş, Türkiye’de ise yüzde 36’ya yükselmiş durumda.

2023’te güneş enerjisine 2 GW’lık ilave kapasitenin eklenmesiyle, Türkiye’de elektrik üretiminde güneş enerjisinin payı yüzde 5,7’e yükseldi. Güneş enerjisi, Haziran ayında Türkiye’de elektrik üretiminin yüzde 8’lik kısmını karşılayarak tüm zamanların en yüksek aylık değerine ulaştı. Avrupa’da güneşin elektrik üretimi payında yüzde 19 ile Yunanistan en üst sırada yer alırken, Polonya ve Bulgaristan‘ın güneş enerjisinde Türkiye’den önde yer alması dikkat çekti.

Rüzgar enerjisine ise Türkiye’de 2023’te 411 MW’lık kapasite eklendi. Bu kapasite yıldan yıla kurulumlarda son 13 yılın en düşük değeri oldu. Bununla birlikte Türkiye’de ilk kez yıldan yıla rüzgardan elektrik üretimi düşüş gösterdi. Danimarka, rüzgardan elektrik üretiminde başı çekerken, yüzde 10,5’lik paya sahip Türkiye’yi, Avusturya (yüzde 12) ve Estonya (yüzde 11) 2023’te geride bıraktı.

‘Artan fosil yakıt bağımlılığı Türkiye’nin temiz enerji dönüşümünde yavaşlamasına sebep oluyor’

Ember enerji analisti Bahadır Sercan Gümüş, “Türkiye kömürden rekor elektrik üretimi gerçekleştirerek Avrupa’da en fazla kömür kaynaklı elektrik üretimi yapan ikinci ülke oldu. Mevcut gelişim dikkate alındığında Türkiye, 2025 yılında Almanya’yı geride bırakarak ilk sırayı alabilir. Elektrik üretiminde artan fosil yakıt bağımlılığı Türkiye’nin temiz enerji dönüşümü yolunda yavaşlamasına sebep oluyor. Türkiye’nin özellikle çatılarda bulunan güneş potansiyelini hayata geçirerek temiz enerji dönüşümüne ivme kazandırması gerekiyor” dedi.

Grafik: EMBER
Grafik: EMBER

‘İlerlememiz gereken doğrultunun ters yönünde hareket ediyoruz’

Ember Bölge Lideri Ufuk Alparslan, “Düşük güneş potansiyeline rağmen Polonya gibi bir kömür ülkesi bile güneşin elektrik üretimi payında Türkiye’yi geride bıraktı. Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması’nın mali yükümlülüğü yaklaşırken ilerlememiz gereken doğrultunun ters yönünde hareket ediyoruz” ifadelerini kullandı.

‘Türkiye’de elektrik üretiminde ithal kaynaklara bağımlılık arttı’

Analize göre; Türkiye’de elektrik üretiminde ithal kaynaklara bağımlılık 2023’te artmaya devam ederek yüzde 43 değerine yükseldi. Karbon emisyonlarının artmasına sebep olan fosil yakıt bağımlılığı, iklim hedeflerine ulaşılmasını da zora sokuyor. Türkiye son beş yılda rüzgar ve güneşe 11 GW ilave kapasite eklerken Avrupa’daki örnekler tek bir yılda bu kurulumun mümkün olduğunu gösteriyor. Yüksek güneş ve rüzgar enerjisi potansiyeli göz önünde bulundurulduğunda Türkiye, ithal kömürde yaşanan yükseliş eğilimini tersine çevirebilir ve temiz enerji dönüşüm hedeflerine ulaşabilir.

Ekoloji örgütlerinden belediyelere enerji dönüşümü için altı öneri

İklim ve kent alanında çalışan yedi ayrı sivil toplum örgütü, yayınladıkları ‘‘Enerji dönüşümünde belediyelerin rolü: 6 fayda, 6 adım’’ başlıklı bilgi notunda, son yıllarda yaşanan küresel enerji krizi ve artan enerji maliyetlerinin yoksulluğu daha da artırdığına dikkat çekti.

Ekosfer, Fosil Yakıtların Ötesi (Beyond Fossil Fuels), İklim İçin 350 Derneği, Kentsel Stratejiler ve Yerel Uygulamalar Derneği, Mekanda Adalet Derneği, WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı) ve YUVA Derneği tarafından hazırlanan çalışmada, enerji verimliliğinin artırılması ile güneş ve rüzgar kaynaklı yenilenebilir enerjiye geçişin önemine değinildi.

Enerji dönüşümünün kentler için sağlayacağı faydaların, kamu hizmetlerinin ve sosyal politikaların geliştirilmesi için sağlanan tasarruflardan, fosil yakıtlara olan bağımlılığın azalmasına, yerel istihdamın artmasına, çevre ve iklim korumasına, afet dönemlerinde enerji güvenliğinin sağlanmasına ve toplumun enerji dönüşümüne katılımının sağlanmasına kadar uzandığı belirtiliyor. Bu faydaların elde edilmesi için STÖ’ler, belediyelerin atacağı adımları altı başlıkta özetliyor.

Enerji dönüşümü için belediyelerin atabileceği adımlar:

  • İlk olarak, belediyeler enerji dönüşümünü eylem planlarında önceliklendirmeli, sera gazı emisyonlarını azaltmak ve enerji verimliliğini artırmak için yenilenebilir enerji kullanımını taahhüt etmeli.
  • Bunun yanı sıra, belediyeler kendi bünyelerinde Enerji Çözüm Masaları kurarak, kent sakinlerine ve yerel işletmelere enerji verimliliği ve tasarrufu konusunda bilgilendirme ve rehberlik sunmalı.
  • Kamu binalarının enerji ihtiyacı yenilenebilir kaynaklardan karşılanmalı, bu amaçla güneş panelleri gibi yenilenebilir enerji sistemleri monte edilmeli.

enerji dönüşümü

  • Belediyeler yenilenebilir enerji projeleri için izin süreçlerini kolaylaştırmalı ve çalışanlarının bu konudaki bilgi ve yeteneklerini artırmalı.
  • Yenilenebilir enerjiye geçişte bir diğer önemli adım, tüm yeni binaların çatı güneş enerji sistemleri için hazır hale getirilmesi. Bu, hem yeni binalar için hem de tadilat geçirecek eski binalar için geçerli olmalı.
  • Belediyeler ayrıca, yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği konularında eğitim programları düzenleyerek teknik eleman ve uzman yetiştirmeli.
AB’de temiz enerji dönüşümü: Rüzgar kömürü geride bıraktı
Rapor: Hızlı bir enerji dönüşümü, petrol ve gaz fiyat şoklarının zararını engeller
Temiz enerji dönüşümündeki hız küresel sera gazı emisyonlarını 2024’ten itibaren düşürebilir

Türkiye’nin çatılarında büyük bir güneş enerjisi potansiyeli mevcut ve belediyeler, bu potansiyeli değerlendirerek kentlerinde yer alan çeşitli kamu binalarının çatılarını güneş enerjisi üretimi için kullanabilir. Hazırlanan raporda Gaziantep, İzmir, Kadıköy, Kayseri, Bayburt ve Eskişehir belediyeleri gibi öncü belediyelerin bu alanda önemli adımlar attığı ve hem çevresel hem de ekonomik faydalar sağladığı belirtiliyor.

Raporun tamamına bu link aracılığıyla ulaşılabilir.

Akbelen’deki 190 parsellik arazi linyit madeni için kamulaştırıldı

Muğla’nın Milas ilçesi İkizköy mahallesindeki Akbelen Ormanı’nın çevresinde yer alan 190 parsellik arazi, linyit madeni sahası olarak kullanılmak üzere Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü tarafından ‘acele’ kamulaştırıldı. Kararda, tarım arazilerinin olduğu sahanın linyit işletme ruhsatı olduğu belirtildi.

Akbelen’de Limak Holding ve IC Holding‘in iştiraki YK Enerji tarafından işletilen Yeniköy-Kemerköy Termik Santrali’nin kömür sahasını genişletmek için Temmuz 2024’te ağaç kesimine başlanmış, doğa savunucularının direnişine rağmen yüzlerce ağaç yok edilmişti. Bugün (12 Mart’ta) Resmi Gazete‘de yayımlanan kararla, Akbelen çevresindeki araziler de kamulaştırılmış oldu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan imzasıyla Resmi Gazete’de yayımlanan  karara göre; Akbelen Ormanı’nın bulunduğu Milas’ın İkizköy, Çamköy ve Karacahisar sınırları içindeki 190 parsellik arazi, linyit madeni sahası olarak kullanılacak.

Akbelen

Akbelen’de ne olmuştu?

Limak, IC-İçtaş ortaklığındaki YK Enerji‘nin işlettiği Yeniköy ve Kemerköy termik santrallerine linyit arzı oluşturmak için ağaçları bir bir kesilen Akbelen Ormanı için iki yılı aşkın bir süredir nöbet tutuluyor.

‣ Gönüllüler ve aktivistler, 2024’e orman nöbetini sürdüren İkizköylülerle girecek
İkizköylülerden yeni yıl mesajı: Akbelen’i madene vermeyeceğiz

24 Temmuz 2023’te başlayan büyük kıyımın ardından yöre halkı ve onlara desteğe gidenlere yönelik sert müdahale, gözaltılar ve darpla sürdü. Jandarmanın barikat kurduğu ormandaki nöbet alanına kimi zaman hijyen için kullanılan su tankerleri, kimi zaman seyyar tuvaletler alınmadı.

Nöbet alanlarına da müdahale yapılmasına rağmen, Akbelenliler ormanlarını korumak için nöbetlerini ve mücadelelerini halen devam ettiriyor.