Ana Sayfa Blog Sayfa 127

Roma harikası Kariye, müzeden camiye çevrildi

İstanbul’un tarihi yapılarından biri olan ve Doğu Roma sanatının en önemli örneklerini barındıran Fatih Edirnekapı‘daki Kariye, resmi olarak camiye dönüştürüldü. Cumhurbaşkanlığı kararıyla 2020’de başlatılan dönüşüm süreci, restorasyon çalışmalarının tamamlanmasıyla sona erdi. Vakıflar Genel Müdürlüğü‘nün yürüttüğü restorasyon sonrası, Kariye Cami olarak ibadete açıldı.

Altıncı yüzyılda inşa edildiği bilinen yapı, Bizans döneminde İsa’ya adanmış ve özellikle 14. yüzyılda Theodoros Metokhites tarafından yaptırılan fresk ve mozaikler ile ünlü.  Kariye’nin dönüşümü, Ayasofya’nın ardından gelen ve benzer tartışmalara yol açan bir diğer önemli karar olarak kayıtlara geçti.

Kariye Müzesi de cami oldu
Kariye’nin de mozaikleri kapatıldı

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe‘den canlı bağlantıyla yaptığı açılışta, Kariye’nin yeni işlevine bürünmesinin kültürel mirasa saygı çerçevesinde ele alındığını vurguladı. Açılış töreni, geniş güvenlik önlemleri altında gerçekleşti.

Kariye’nin fresk ve mozaikleri, ibadetin gereklilikleri düşünülerek özel bir otomatik perdeleme sistemi ile koruma altına alındı. Bu sistem, yapı içerisindeki sanat eserlerinin zarar görmemesi için tasarlandı.

Florida laboratuvarda üretilen yapay eti yasaklayarak ‘tarımı koruyacak’

Florida, hücreden üretilen etin üretim ve satışını yasaklayan ilk Amerika Birleşik Devletleri eyaleti oldu. Vali Ron DeSantis, “Yapay laboratuvar etinizi başka yerlere götürün, Florida’da böyle bir şeye yer yok” diyerek ‘SB 1084’ olarak bilinen yasa tasarısını imzaladı. Alabama eyaleti de benzer bir yasayı geçirmek üzere.

Hücreden üretilen et, bazı şirketlerin bitki bazlı içerikler kullanarak eti taklit ettiği ürünlerden farklı olarak, ‘gerçek et’ sayılıyor; ancak hayvan öldürülmeden üretiliyor. Bu et, hayvan hücrelerinden küçük bir örnek alınıp, amino asitler, şekerler, tuzlar, vitaminler ve diğer bileşenlerle birkaç hafta boyunca beslenerek yenilebilir ete dönüştürülüyor.

Florida yasasının baş sponsoru Cumhuriyetçi eyalet temsilcisi Danny Alvarez, bu yeni teknolojinin “bilinmeyenlerinin çok büyük olduğunu” iddia etse de, ABD Tarım Bakanlığı ile Gıda ve İlaç Dairesi (FDA), iki hücreden üretilen et başlangıç ​​şirketinin ürünlerini güvenli olarak tüketilebileceğini belirledi.

Florida eyalet temsilcisi Tyler Sirois, geçen yılın sonlarında benzer bir tasarıyı tanıttığında, bu yasağın arkasındaki asıl motivasyonunun “Florida’nın çiftçilerini rekabete karşı korumak” olduğunu açıklayarak; tarım ve hayvancılığın Florida için inanılmaz derecede önemli endüstriler olduğunu belirtmişti.

Yasaklar daha büyük bir planın parçası mı?

Bu yasağın, Florida ve Alabama’daki benzer girişimlerle birlikte, hücreden üretilen et endüstrisini engellemek için daha geniş bir politik stratejinin parçası olduğu görülüyor. Vox’un aktardığına göre bu yılın başlarında Arizona’daki yasa koyucular da benzer bir yasağı tanıtmıştı ve bir Cumhuriyetçi destekçi, “Sığır ve çiftliklerimizi korumak istiyoruz” demişti.

Rapor: Et endüstrisindeki karbon ayak izini azaltmak, Latin Amerika’nın net sıfıra ulaşmasının anahtarı
Tarım Bakanı: Yapay et üretimine asla izin vermeyeceğiz
Yapay et üretimi için en büyük biyoreaktörler geliştirildi: 8 yıl içinde 13 bin 700 ton üretim bekleniyor
Florida manatileri, toksik atıklar yüzünden rekor düzeyde ölüyor

Ancak politika eğilimi, hücreden üretilen etin henüz satışta bile olmadığını göz önünde bulundurduğunda boşa çıkıyor. 2023’te iki ‘yapay et’ üreticisi, ürünlerini sınırlı sayıda yüksek uçlu restoranda sunmuştu; fakat bu girişimler bir yıldan kısa bir süre içinde sona erdi. 2016 ile 2022 yılları arasında, girişim sermayesi firmaları dünya çapında bu teknolojiyi geliştirmekte olan 150’den fazla girişimci şirkete yaklaşık 3 milyar dolar yatırım yapmıştı.

Hücreden üretilen et teknolojisi, geleneksel et üretiminin yol açtığı büyük karbon salınımı, ormansızlaşma, hava ve su kirliliği ile hayvanlara yönelik zulümler gibi sorunlara potansiyel bir çözüm sunma vaadiyle öne çıkıyor. Ancak bu yasaklar, yenilikçi teknolojilere karşı bir engel olarak görülüyor ve sadece çiftlik endüstrisini koruma altına alma çabası olarak değerlendiriliyor, bu durum da hücreden üretilen etin daha geniş kitlelere ulaşmasını zorlaştırabilir.

Dalyan kanalı projesi yargı kararıyla durduruldu

Muğla 3. İdare Mahkemesi, Dalyan Kanalı‘nda planlanan tekne bağlama iskelesi projesinin çevresel etkileri nedeniyle yürütmeyi durdurma kararı verdi. Mahkeme, projenin sucul ekosistem üzerindeki olumsuz etkilerini gerekçe göstererek, yapılan çalışmaların ekolojik durum ve biyolojik çeşitlilik üzerinde ciddi sonuçlar doğuracağını vurguladı.

Dalyan Kanalı’na yapılması planlanan iskelenin, proje tanıtım dosyasındaki eksiklikler ve yetersiz jeolojik değerlendirmeler nedeniyle, bölgenin özel çevre koruma statüsüne aykırı olduğu belirtildi. Mahkeme, projede kullanılacak 750 teknenin bölgede zaten var olan çevresel baskıyı artıracağına ve kıyı tesisinin bölgenin akıntı rejimini bozacağına dikkat çekti.

Dalyan

Bu karara rağmen, dönemin MHP‘li Ortaca Belediye Başkanı‘nın yargı kararlarını göz ardı ederek inşaata devam etmesi üzerine vatandaşlar tarafından 2024 Ocak ayında savcılığa suç duyurusunda bulunuldu. Şİubat 2024’te ise, Ortaca Belediye Binası önünde “Seçimlerde bunun hesabını soracağız” sloganıyla protesto düzenlendi.

Yeniden askıya çıkan Akyaka İmar Planı Revizyonu’na karşı dava açıldı
Muğlalılar ‘kıyı işgali protestosu’ davasını kazandı

Muğla Çevre Platformu (MUÇEP), mahkeme kararlarının ardından “Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) gerekli değildir” kararının iptalini sağladı ve iskelenin kullanımının yasaklanmasını talep ediyor.

Dalyan

Platform, “Dalyan doğal kalsın, sular özgür aksın! Muğla cennet kalsın!” sloganıyla çevre koruma bilincini yükseltmeye devam edeceğini duyurdu ve şu mesajı paylaştı:

“ÇED gerekli değildir kararını iptal ettirdik. Proje üzerine inceleme yapan bilirkişi heyetinin de belirttiği üzere geri dönülmez tahribata yol açmaması adına iskele kullanımının yasaklanmasını ve tekne bağlanmasına izin verilmemesini talep ediyoruz. Bu anlamda taleplerimiz yerine getirilene kadar sorumluluğu olan Ortaca Belediyesi başta olmak üzere bütün kamu kurum ve kuruluşlarını yakından takip edeceğimizi ve mücadeleye devam edeceğimizi belirtiyoruz.”

Heybeliada kıyıları ‘yağmalanıyor’: İşletme kıyıya 50 ton beton döktü

İstanbul Heybeliada’da daha önceki dönemlerde Adalar Belediyesi’nden ve ilgili kurumlardan gerekli izinleri alarak kıyılarda tesis işleten özel işletmeler, ormanlık alana beton dökerek ve toprak zemin üzerine çim halılar sererek doğal yapıya zarar veriyor. Aynı zamanda tesis çevresine çitler çekerek halkın kıyılara ücretsiz ulaşımını engelleyen işletmeler, Kıyı Kanunu’na aykırı davrandıkları için Heybeliada sakinlerinin tepkisini topluyor.

Yeşil Gazete’ye konuşan Dünya Mirası Adalar Girişimi’nden Derya Tolgay, Büyükada’daki Orman İdaresi Şefliği’ne uğradıklarında yetkili olmadığı için bilgi verilmediğini ancak, ada halkı olarak bölgede olanları tespit etmek için kıyılara gittiklerinde, buralarda çok sayıda polisin konuşlandığını anlattı.

Derya Tolgay, şunları söyledi:

“Oysa orman yetkilileri kolluk kuvveti sayılıyor, buralarda yapılan her işlemi kayıt altına almaları ve denetlemeleri lazım. Asaf ve Cevahir isimli işletmelerin cemaatlerle bağlantılı olduğunu biliyoruz. Bu işletmelerin arka tarafındaki ormanlık alanda bu tahribat yapılıyor. Bunun yanı sıra kıyıda da faaliyetlerini sürdürüyorlar ve ormana çit çekerek halkın kıyılara ulaşmasını engelliyorlar. Hem özel kurumlar, hem devlet kurumları göz göre göre suç işliyor, kıyılarımız yağmalanıyor.”

Heybeliada

‘Heybeliada kuşatma altında’

Gönüllüler ve avukatlarla beraber bir dilekçe hazırlayarak ilgili yetkililere suç duyurusunda bulunacaklarını açıklayan Tolgay, adanın Çamlimanı mevkiindeki Sanatoryum arazilerinin de yakın zamanda Diyanet’e devredildiğini hatırlatarak, “Adalar Diyanet’in ve cemaatlerin kuşatması altında” dedi.

Diyanetin Heybeliada’daki plajla işi ne?
Heybeliada Çamlimanı Diyanet’e devrediliyor: Yürütmeyi durdurma kararı kaldırıldı
Heybeliada’da protesto: ‘Kıyılar halkındır!’

Dünya Mirası Adalar Girişimi, sosyal medyada yaptığı paylaşımda “Heybeliada’da kıyısına 50 ton beton dökülen Asaf Plajı işletmesinin şimdi de orman içine doğru ilerleyen gaspı tüm yasaları alt üst ederken… Orman işletmesi seyirci…” ifadelerini kullandı. Doğa savunucularının aktardığına göre ormanlık alanı kanunlara aykırı şekilde işgal eden işletmeler, aynı zamanda doğal alanlara beton dökerek ve taş döşeyerek çevreye de zarar veriyor.

Sahilde Askeriye’nin bulunduğu alanda da tahribat yapıldığını ifade eden Adalılar, Instagram’da yapılan paylaşımda “Asaf plajdan başlayarak Askeriyeye, Kablo’yo uzanan kıyı-falez-orman dokusu ekolojik kırıma uğramış, ağaçlar kesilmiş, deniz kıyısına molozlar atılmış, geniş bir yol açılmış” dedi.

Kenya ve Tanzanya’yı şiddetli yağmur ve sellerin ardından tropik siklon vurdu

Tropikal Hidaya Siklonu, geçtiğimiz haftalarda sellerin 400’den fazla can aldığı Tanzanya ve komşusu Kenya‘yı şiddetli yağmur ve yüksek hızda sert rüzgârlarla vurdu. Dünya Meteoroloji Örgütü‘ne göre Kategori 1 kasırgasına eşdeğer olan Hidaya, Afrika‘nın doğusunda görülen türünün ilk örneği.

Earth.org’da Martina Igini’nin aktardığına göre; Saatte 165 kilometreye varan rüzgarlar ve neredeyse sekiz metre yüksekliğinde dalgalara neden olan Hidaya Siklonu, Kenya hükümetinin 33 ilçedeki 178 baraj ve su rezervuarının yakınında yaşayanlar için zorunlu tahliye emri çıkarmasına neden oldu. Tanzanya‘nın büyük bir bölümünde elektrik kesintisi yaşanmasına ve binlerce insanın yerinden edilmesine rağmen herhangi bir can kaybı ya da hasar rapor edilmedi.

Fotoğraf: David Macharia /Reuters

Yerel yetkililer dün (5 Mayıs) Hidaya kasırgasının gücünü tamamen kaybettiğini doğrulasa da, başta Tanzanya ve Kenya olmak üzere bölgedeki durum ciddiyetini koruyor ve şiddetli yağışların bugün de devam etmesi bekleniyor.

Kenya Meteoroloji Hizmetleri Direktörü David Gikungu, “4 Mayıs 2024 Cumartesi günü Mafia Adası‘nda karaya ulaşmasının ardından Tropikal Hidaya Siklonu gücünü tamamen kaybetti.  Tanzanya Meteoroloji Kurumu tarafından da teyit edildiği üzere, siklona eşlik eden yağmur bulutlarının emarelerinin zayıfladığı ve Tanzanya’nın güney bölgesinin çeşitli alanlarına yayıldığı gözlemlendi” dedi.

El Niño‘yla bağlantılı’

Son haftalarda Doğu Afrika’da normalden daha şiddetli yağışların tetiklediği sel ve toprak kaymaları nedeniyle yüzlerce insan hayatını kaybetti. Uzmanlar, aşırı hava koşullarının, orta-doğu ekvatoral Pasifik’teki deniz yüzeyi sıcaklıklarının ısınmasıyla ilgili bir iklim fenomeni olan El Niño’yla bağlantılı olduğunu söylüyor.

İçişleri Bakanlığı ve Ulusal İdare’nin dün güncellenen bilançosuna göre Kenya’da sel felaketleri Mart ayından bu yana en az 228 can aldı ve 200 bin kişiyi yerinden etti.

Geçtiğimiz Pazartesi günü (29 Nisan) Nakuru ilçesindeki bir barajın taşması sonucu en az 45 kişi hayatını kaybetti.

BM mülteci örgütü UNHCR‘ye göre, Kenya’nın 380 bin kişiye ev sahipliği yapan Dadaab mülteci kamplarında yaklaşık 20 bin mülteci yükselen su seviyeleri nedeniyle yerlerinden oldu.

Komşu Tanzanya’da sele bağlı ölümler en az 155’e yükseldi ve iki mülteci kampında barınan 200 binden fazla mülteci etkilendi. Yine Doğu Afrika’da selden en çok etkilenen ülkeler arasında yer alan Somali‘de, BM verilerine göre 46 binden fazla ülke içinde yerinden edilmiş kişi sel nedeniyle yer değiştirmek zorunda kaldı.,

AB’den Kenya’ya acil yardım fonu

Fotoğraf: Peter Biro

AB, yıkıcı sel felaketinin ardından Kenya’ya 500 bin Avro (17 milyon 385 bin TL) acil durum fonu tahsis etti. Fona ilişkin yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:

“Sel felaketi nedeniyle yerlerinden olanlara acil yardım sağlanması konusunda sahadaki insani yardım ortaklarımızı desteklemek üzere Avrupa Birliği 500 bin Avro tutarında acil insani yardım fonu tahsis etmektedir. Bu fon, yerinden edilmiş en hassas durumdaki nüfusu desteklemek üzere kullanılacaktır.”

Baharın gelişinin Romanca müjdesi: Hıdırellez

Mahalle; gerçekten mahalleyse candır, yaşayan sokaklardır, kapı önü sohbetleridir, dayanışmadır, neşedir, kucaklaşmadır.

5 Mayıs akşamı, mahalleme girdiğimde davul ve klarnet sesi çekti aldı içine beni ve her müzikte oynamaya meyilli bedenimi bir anda Hıdırellez ateşinin başında buldum. Ritüellerimizi gerçekleştirdik. Dileklerimizde bulunduk. Tabii çaputlarımızı bağlayacağımız bir gül ağacımız yoktu. Çiçekler taktık kulak kenarlarımıza.

5 Mayıs Hıdırellez günü, toprağı temsil eden Hızır Peygamber‘le suyu temsil eden İlyas Peygamber’in buluşmasını, birlikte insanlara yardım edip, onların dileklerini yerine getirmesini ve baharın gelişiyle birlikte yenilikleri, başlangıçları müjdeliyor. Bu kültür en çok, 5-6 Mayıs’ta iki gün süren bir gelenek olarak Kakava Şenlikleri ismiyle Edirne‘de yaşatılıyor. 6 Mayıs sabahının erken saatlerinde Edirneli Roman yurttaşlar arınma ritüeli için nehre giriyor ve alabildiğince eğleniyorlar. Bu kültür binlerce yıl geriye Mısır‘a kadar uzanıyor. Tabii yine kadim Çingene geleneği olarak.

Çeribaşı’ndan öğütler

Bizim mahalleye dönersek, dört yıldır yaşadığım Antalya Sinan Mahallesi’nde çeribaşımızla tanışmak bu Hıdırelleze nasip oldu. Bunca yıldır tanışmayışım da benim ayıbım olsun! Mahallenin Çeribaşı kim acaba, röportaj yapmak istiyorum dediğimde hemen elimden tutup Hacer Şahyan’a götürdüler. Ama nereden bileceğiz gazeteci olduğunu demeyi de ihmal etmediler. Gazetede yayınlanmış yazılarımı göstererek ispatladım, basın kartımız falan yok ne yapalım.  Ben bitireyim sözlerimi, dünya tatlısı Hacer Şahyan’ın sesine kulak verelim.

 

 

 

Amsterdam’ın ‘mavi-yeşil çatıları’ yağmur suyuyla ilişkimizi değiştirebilir

Amsterdam’da uygulanmaya başlanan “mavi-yeşil” çatılar, yağmur suyunu toplayarak bina sakinlerinin günlük su ihtiyacını karşılıyor ve şehirdeki su yönetimini köklü bir şekilde değiştirmeyi amaçlıyor.

İklim krizi nedeniyle değişen yağış miktarlarından daha etkili bir şekilde faydalanabilmek için geliştirilen ‘sünger şehir’ modeli, yağmur suyunu hızla tahliye etmek yerine kullanılabilecek bir kaynak olarak görüyor.

Amsterdam’da sünger şehir modeline göre planlanan ve toplamda 45 bin metrekarelik alanı kaplayan mavi-yeşil çatılar, Resilio adlı projenin bir parçası olarak özellikle sosyal konut binalarında uygulanıyor. Bu çatılar, suyu depolayabilen hafif kafes sistemleri ve alt katmanlarda suyu ve bitki köklerini çatıdan uzak tutacak ek katmanlar içeriyor.

Amsterdam

Bu çatılarda biriken su, akıllı bir valf sistemi ile yönetiliyor. Beklenen fırtınalardan önce, sistem çatıda biriken suyu boşaltabiliyor ve böylece yağmur yağdığında çatı tekrar doldurularak, yağmur suyunun kanalizasyon ve su taşkınlarına sebep olmasının önüne geçiliyor.

Amsterdam’daki mavi-yeşil çatılar, sadece su yönetimini modernize etmekle kalmıyor, aynı zamanda binaların en üst katlarını serinletme ve polenlerin yayılmasına destek olarak ekosistemi besleyen arı gibi canlılara yaşam alanı sunma gibi ekolojik faydalar da sağlıyor.

Kentsel soğutma için çatıları ‘soğuk boyayla’ boyamak 1.5C daha serin hissettiriyor
Yeşil çatıların ‘raf ömrü’nü mantarlarla uzatabilir miyiz?
Çatı panelleri, Türkiye’nin toplam elektrik tüketiminin yüzde 45’ini karşılayabilir
Amsterdam’dan büyük yolcu gemilerine yasak: Sürdürülebilirlik amaçlarına uygun değil

Resilio’ya katılan Amsterdam’ın kamu su yönetimi organizasyonu Waternet’in iklim adaptasyonu politika geliştiricisi Kasper Spaan The Guardian‘a, “Aslında çatınızın üzerinde düz bir yağmur variliniz var” diyerek açıklıyor. Mavi-yeşil çatıdaki su seviyeleri akıllı bir vana ile yönetiliyor. Tahminde fırtınanın yaklaştığı belirtiliyorsa sistem, çatıda depolanan suyu önceden serbest bırakacak. Bu şekilde, sağanak yağış geldiğinde çatı yeniden doluyor, bu da çevredeki oluklara ve kanalizasyonlara daha az yağmur suyu girmesi anlamına geliyor. Başka bir deyişle çatı, gerektiğinde sıkılabilen bir süngere dönüşüyor. Spaan, “‘Sıkılabilir’ sünger şehrinde, tüm şehri şekillendirilebilir hale getirirsiniz” diyor.

Hozat’ta Alevilerin türbesine ve meraya taş ocağı projesi

Haber: Duygu KIT

*

DERSİMHozat’a bağlı Dervişcemal köyü mera alanları ile Dersim halkı tarafından kutsal sayılan Dervişcemal Türbesi’ni de kapsayan ziyaret bölgesine Nama Grup Metal A.Ş. tarafından mermer ocağı yapılmak isteniyor.

Mermer ocağının yapılacağı yerin yöre halkı tarafından kutsal kabul edilen Dervişcemal Türbesi’ne yakın olması ile birlikte söz konusu alanda yoğun bir şekilde hayvancılık ve arıcılık yapıldığını belirten köylüler gerçekleştirilmesi planlanan mermer ocağı projesine tepkili.

‘İnanç yerine proje yapılacak olması anlaşılır olabilir mi?’

Erdal Coşkun

Dersimli Alevilerin kutsal saydığı Derviş Cemal Türbesi’nin zarar görme riskine karşı projenin yapılmak istenmesinin büyük bir sıkıntı olduğunu belirten Dervişcemal köyünden Erdal Coşkun şunları söyledi:

“Projenin yapılmak istendiği yer bizim ormanımız. Orada hayvanlarımızı otlatıyor, kış için yakacak odun getiriyoruz. Köylülerin hepsi projeye tepkili. Hayvancılığa da zarar verecek. Proje için onca ağaç kesilecek, çevre katliamı olacak. Ayrıca ileride yerleşim yerini de etkileyebilir. Yine ziyaret alanımıza çok yakın olarak belirlenmiş proje sahası. Orası bizim kutsalımız. İnanç yerine bir projenin yapılacak olması anlaşılır olabilir mi? Bu proje hem doğaya, hem insanlara zarar istemiyoruz.”

‘Topraklarımızda mermer ocağı istemiyoruz’

Tekin Ağtaş

Proje sebebiyle etkilenecek bir diğer köy de Buzlupınar köyü. Buzlupınar köyünden Tekin Ağtaş, proje ile hem inanç alanlarının hem doğanın hem de geçim kaynaklarının zarar göreceğine dikkat çekerek şunları söyledi:

“Mermer ocağı projesi, köyümüzün de mera alanları sınırlarımıza giriyor. Köylüler olarak projenin iptali için hukuki süreci başlattık. Biz burada tarım, hayvancılık, arıcılık yapıyoruz. Proje sonuç olarak doğayı ve geçim kaynaklarımızı tahrip edecek. Yeraltı kaynaklarını, içme sularını etkileyecek. Ocak için burada dinamik patlatılacak, birçok işlem yapılacak. Kesinlikle açılmasını istemiyoruz. Bir diğer önemli konu proje ziyaret alanımıza çok yakın. Ziyaretimize Türkiye’nin her tarafından ziyaretçiler geliyor. Bu hiç hoş bir görüntü olmayacak.”

Brezilya’daki aşırı yağışlar nedeniyle en az 78 kişi öldü, 105 kişi kayıp

Brezilya‘nın güneyindeki Rio Grande do Sul eyaletinde hafta başından bu yana süren aşırı yağışlar can ve mal kayıplarına neden oldu. Sel nedeniyle ölenlerin sayısının en az 78’e yükseldiği, 105 kişinin kayıp olduğu ve 115 binden fazla kişinin yerinden olduğu bildirildi. Olaydan ne kadar hayvanın etkilendiğine dair bir bilgi ise paylaşılmadı.

Devlet Başkanı Luiz Inacio Lula da Silva, kurtarma ve yeniden inşa çalışmalarını yerel yetkililerle görüşmek üzere kabinesinin çoğu üyesiyle birlikte dün (5 Mayıs) Rio Grande do Sul’a geldi.

Lula düzenlediği basın toplantısında “Bürokrasi yolumuza çıkamayacak ve devletin büyüklüğünü geri kazanmamızı engelleyemeyecek” dedi.

Fotoğraf: Amanda Perobelli / Reuters

Eyalet valisi Eduardo Leite de “Bu bir savaş senaryosu ve savaş sonrası önlemlere ihtiyaç duyulacak” ifadelerini kullandı.

Tekneler, jet skiler ve hatta yüzen gönüllüler devam eden kurtarma çalışmalarına yardımcı oldu. Eyalet başkenti Porto Alegre‘de Fabiano Saldanha, Cuma gününden bu yana şehrin bir parçası olan adalarda yaklaşık 50 kişiyi sel sularından kurtarmak için üç arkadaşıyla birlikte jet ski kullandıklarını söyledi.

Fotoğraf: Renan Mattos / Reuters

Reuters’ın aktardığına göre; Saldanha, “Bir sokağa girdiğimizde duyduğumuz tek şey ‘yardım’, ‘yardım'” dedi.

Eyalet sivil savunma yetkilisine göre, dün 105 kişinin kayıp olduğu bildirilirken, bir önceki gün yaklaşık 78 olan ölü sayısının hala önemli ölçüde artabileceği bildirildi. Kurum ayrıca dört ölümün daha fırtınalarla ilgili olup olmadığının araştırıldığını duyurdu.

Yetkililere göre son birkaç gün içinde fırtınalardan kaynaklanan seller, Uruguay ve Arjantin sınırındaki eyalette bulunan yaklaşık 500 şehrin üçte ikisinden fazlasını etkiledi ve 115 binden fazla insanın yerinden olmasına neden oldu.

Fotoğraf: Amanda Perobelli / Reuters

Seller HES’i de tahrip etti

Seller birçok şehirde yolları ve köprüleri tahrip etti. Yağmurlar ayrıca toprak kaymalarını ve küçük bir hidroelektrik santralindeki bir barajın kısmen çökmesini tetikledi.

Yetkililer, dün akşamı 400 binden fazla kişinin elektriksiz, eyalet nüfusunun yaklaşık üçte birinin ise susuz kaldığını söyledi.

Ulusal jeoloji servisine göre, Porto Alegre‘de Guaiba gölü kıyılarını aşarak kayıtlardaki en yüksek su seviyesine ulaştı. Porto Alegre’nin uluslararası havalimanı Cuma gününden (3 Mayıs) bu yana tüm uçuşları askıya aldı.

Fotoğraf: Amanda Perobelli / Reuters

‘Eylül’de sel oldu, sonra Kasım’da ve şimdi de bu…’

Porto Alegre’de derme çatma bir kurtarma merkezinde Kaeli Moraes, su neredeyse evlerinin ikinci katına ulaşmışken kocası ve üç çocuğuyla birlikte kurtarıldıklarını anlattı.
Moraes, “Eylül’de sel oldu, sonra Kasım’da ve şimdi de bu. Her şey daha da kötüye gidiyor” dedi.

Porto Alegre yakınlarındaki Canoas kentinde 76 yaşındaki Julio Manichesque, 52 yıldır yaşadığı evin çatısında 3 Mayıs’tan beri kaldıktan sonra gönüllüler tarafından kurtarıldı.

Manichesque “Hiç bu kadar çok su görmemiştim” dedi. Papa Francis Pazar günü Vatikan‘daki Aziz Petrus Meydanı‘nda kalabalığa yaptığı haftalık konuşmasında Rio Grande do Sul halkı için dua ettiğini söyledi.

İklim krizi sel riskini nasıl artırıyor?

 

Faralya’daki ormanlık alanda patlayıcı kullanıldı

Muğla Fethiye’ye bağlı Faralya Mahallesi’ndeki Sümbeki Burnu’nda Kırtur’a kiraya verilen ormanlık alanda yapılan çalışmalar dahilinde dinamitle patlatmalar yapılması, yerel halkın tepkisine neden oldu.

Sümbeki Burnu A Tipi Mesire Yeri’nin işletme hakkı Fethiye Orman İşletme Müdürlüğü tarafından Kırtur Turizm İnşaat Taahhüt Elektrik Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’ne verilmişti. Mesire yerinin 5 Temmuz 2022 tarihinde 20 yıllığına kiralanmasının ardından, bölgede gerçekleştirilen yoğun ağaç kesimi de yurttaşların tepkisine neden olmuştu.

Orman niteliğindeki 98 bin metrekarelik alandaki çalışmalarına devam eden şirketin 30 Nisan’da patlatıcı kullanarak ciddi bir tahribata yol açtığı belirtiliyor.

Gündem Fethiye’nin aktardığına göre bölgedeki turizm tesislerinden birinin işletmecisi olan Cem Aygencer, bölgede kazı çalışmalarının yapıldığını ifade etti ve “Sonra da dinamit işte -toz veya sıvı form tam olarak onu bilmiyorum- belirli maddeler yerleştiriliyor” dedi. Patlayıcı sebebiyle oluşan toz bulutu bir yurttaş tarafında kaydedilirken, çevredeki işletmelere de patlama sebebiyle taş sıçradığı belirtildi.

İnşaatın bitirilmesi için çalışmaların devam ettiğini ifade eden Aygencer, patlamadan hiçbir şekilde haberdar edilmediklerinin altını çizdi ve “Sabah 8.40’ta hiç kimsenin haberi olmadan, çok kuvvetli bir sesle birlikte, bütün personel ve müşteriler dahil olmak üzere uyandık. İşin tekinsiz tarafı, oradan bizim otelimize bir takım taş ve parçalar geldi” dedi ve bunun risk oluşturan bir durum olduğunu vurguladı.

Daha önce Faralya sakinleri olarak şirkete ulaştıklarını, muhtarlıkların da koordinasyonuyla şikayetlerini dile getirdiklerini aktaran Aygencer, şirketin özür dilemiş olmasına rağmen beklenmedik şekilde çevreye zarar ve rahatsızlık vermeye devam ettiğini ifade etti.

‘Faralya’nın doğası yok ediliyor’

Bölgedeki ağaç kesimine de değinen Aygencer, “Bizim etrafımızdan sağ sol fark etmeksizin nereye bakarsanız bakın sadece birbirleri arasında bir, bir buçuk metre olan bir sürü çam ağacı görüyordunuz. Şu an baktığınızda, gördüğünüz gibi hiçbir şey yok. Bu hem bölgenin doğasını yok etti, hem de aurasını kaybettirdi” dedi.

Bölgeye gelen turistlerin, bölgenin doğası için burayı tercih ettiğine dikkat çeken Aygencer, “Mevcut korumamız gereken bir alanı bu şekilde çok da korumadan bilinçsiz bir şekilde tahrip etmek pek doğru bir şey değil. Bu oldukça etkiledi tabi bizi de. Daha önümüzde söylenene göre en azından 2025 Haziran’a kadar bir periyot devam edecek” ifadelerini kullandı.